Örneklerle


METİN GÜVEN’LE ŞİİR VE ŞAİR



Yüklə 5,79 Mb.
səhifə9/58
tarix31.10.2017
ölçüsü5,79 Mb.
#23511
növüYazı
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   58

METİN GÜVEN’LE ŞİİR VE ŞAİR




Ş. AKBABA: Merhaba sevgili Metin Güven. YANSIMALAR’ın ağırlıklı olarak öğretmen ve öğrencilerin okuduğu bir dergi olması nedeniyle öncelikli olarak biraz özgeçmişinizden söz edelim istiyorum. Gençlerimiz sizi biraz daha yakından tanısınlar istiyorum.

M. GÜVEN:1947 Bursa doğumluyum. Bursa’da Ticaret Lisesi’ni okuduktan sonra Ankara Ticari İlimler Akademisi’nin Maliye bölümünü bitirdim. Lise ikideyken Bursa’da gazeteciliğe başladım.O yıllarda Bursa’da Halkevi’ne bağlı bir Oda Tiyatrosu vardı. Orada edebiyat ve tiyatro temelinde bir takım çalışmalar yaptım. Tiyatronun kapanması üzerine oluşan boşluğu şiir yazarak doldurmak gibi bir çabaya girdim. On beş yaşındayken ilk şiirimi yazdım ve ikinci şiirimi İstanbul’da yayımlanan SOYUT Dergisi’ne gönderdim, yayınladılar. Tuncer Gönen, Hüseyin Peker, Nihat Behramoğlu,Refik Durbaş gibi şair ve yazarların ürünlerinin yayınlandığı bir dergiydi o. Ondan sonra, yani 1968’in Şubat’ından bu yana yaımlanan dergilerde yazılarım, şiirlerim, söyleşilerim yayınlandı,yayınlanıyor. Yayınlanmış on iki şiir kitabım var.

Ş.AKBABA: Ama son zamanlarda dergilerde göremiyoruz sizi. Doğru mu?

M.GÜVEN: Doğru. Son zamanlarda dergilere ürün vermedim. Biraz dinlenmek ve kendimi ve şiirimi tartmak istedim. Ama Ekim ayından sonra önce bir yazım, sonra da şiirlerim GÖSTERİ Dergisi’nde yayınlanacak.Dinlendiğim bu süreçte okudum. Okumalarımı değiştirdim.Tarih, coğrafya okudum.Yeniden sosyoloji okumak gereksinimi duydum.Yani şiirin yaşantıyla ve kültürle ilgili birtakım dengeleri var. İnsan durduğu yeri iyi bilmek zorundadır. Bunun için de kültürel bilgiye, ideolojiye ihtiyacı var. Bilimlere, bilgiye ihtiyacı var. Bu son bir yıl içinde bir kez daha bunları yapmaya çalıştım. Yüz kadar şiirim biriktiş, ama hepsi yayımlanacak durumda değil. Yakın zamanda bir kitap düşünmüyorum.
Ş.AKBABA: Bana kalırsa sizin şiirinizde sürekli bir değişim var. Sürekli... Bunu kabul ediyor musunuz,ediyorsanız bu değişimin yönü nereye doğrudur? Özellikle gençlerimize ve genç şairlerimize önemli açılımlar da sağlayacağı için bu konuda konuşmanızı istiyorum.

M.GÜVEN:Yaşım itibariyle şiire başladığım günlerde çok hareketli bir ülkede buldum kendimi. Siyasi faaliyetlerin çok yoğun,hatta çok yanlış yaşandığı, bir çok insanın harcandığı bir ülkede... Bütün bu karmaşa ve kargaşa elbette ki beni de etkiledi. Siyaset fazla ve kaba biçimde şiirlerime yansıyordu. Ama zamanla, ülkemizdeki yaşananlara paralel olarak belki daha duru, dingin ve incelikli bir şiir çizgisi yakalamaya başladım. Gerçi hayatla şiir birebir örtüşmez,yine de hayatla şiir arasında yakın bağlar var.
Ş.AKBABA: Kaba bir yaklaşımla burada bir çelişkinin olduğunu söyleyebilir miyiz? Ülkemizdeki gelişme olumsuza doğru gidiyor çünkü. Oysa sizin şiirinizdeki değişim olumlu yönde...

M.GÜVEN: Ben öyle düşünmüyorum. Ayrıca olumlu, ya da olumsuz kavramlarından ne anladığınıza da bağlı bu. Eğer olumsuzdan, Türkiye’deki örneğin politik gidiş anlaşılıyorsa,tamam. Ama her şey bir değişim içinde. Yaşanan sonuçlar da değişimin sonucu. Ayrıca toplumumuz giderek yeniden ve daha doğru-düzgün bir bakışla politikaya yaklaşacaktır. Çünkü politika da tıpkı şiir,ya da diğer yaşantılarımız gibi hayatımızın bir bölümüdür. Kimisi politika yaparak, kimsi şiir yazarak, ya da bilimle, sosyolojiyle uğraşarak hayata katılmaya çalışıyorlar. Bütün bunlara halkın katılımı da söz konusu olacak. Şimdiki yaşananlar geçici bir süreç bence. Bu süreç çabuk atlatılacaktır diye inanıyorum. Çünkü ben insanımızdan yana umutluyum. Kendimden umutluyum bir kere. Yaşım elli beş. Yirmi beş yaşındaki Metin Güven’den de farklıyım elbette. Kısacası umutsuz,sabırsız değilim. Ve bütün bunlar şiirimi besledi. Böylece ayakları yere daha iyi basan, hayatı daha doğru dürüst kavramaya çalışan bir insan oldum ve şiirim de öyle oldu. Örneğin bireyi önemsemeye,ciddiye almaya başladım. Bizim gençlik yıllarımızda aşk şiiri yazmanın yanlış olduğu söylenirdi. Oysa bizatihi aşkın kendisi devrimci bir ilişkidir. Yani aşka uzak kalan, hayata uzak kalır. Yani nasıl şiir,ya da politika,ya da yaşamın bir başka etkinliği hayata müdahale ediyorsa, aşk da hayata müdahale ediyor. Aşk hayata bir müdahale biçimidir. Her müdahalenin gerektirdiği mücadele burada da vardır.
Ş.KBABA: Bir emekten söz ediyoruz değil mi. Hem de yoğun bir emekten. Özellikle aşk bir emek ürünüdür ve emek verilen her şey gibi sahip çıkılması gerekmektedir.

.M.GÜVEN: Yani insanı tek yanlı almak yanlıştır. Bu yanlışı ben de gençliğimde yaptım. İnsan yalnızca siyasi bağlar içinde değildir,bunun yanında ve bununla birlikte yüreğiyle, aşkıyla da vardır,öfkesi,nefretiyle de vardır,ya da saygısıyla vardır... Karmakarışık duygulardır insanı insan eden. Onu tek bir çizgide yakalamak yanlıştır, hatta kolaycılıktır. Bu zaman zaman şiire de yansıyor. Bende de yansımıştır. O zaman da eksik bir şeyler çıkıyor ortaya. Tıpkı politikada olduğu gibi.


Ş.AKBABA: Sevgili ağabey,kendi adıma söylüyorum, haddimi biraz aşmış olur muyum bilmiyorum ama; sizin şiirlerinize ve şiirlerinizin Türkiye şiiri içindeki yerine baktığımda, iyi şiir yazanlardan biri olduğunuzu görüyorum.Sizden özür de diliyorum,ama buna inanıyorum da. Burdan bir yere geçmek.l istiyorum. Değil mi ki Metin Güven budur, böyle şiirler yazandır ve Bursalı’dır; öyleyse hem ülkemizin, hem de Bursa’mızın gururudur. Bu böyledir, böyle de söylenmelidir. Ancak Bursa’da yayınlanan bir dergide, otuz sayfalık bir yazıyla sizin şiirlerinizi ele alan Prof. Mustafa Durak bu gerçeğe hiçbir vurgu yapmıyor. Bir değerbilirlik örneği göstermiyor. Ya da sanki kendisi de bir şairmiş gibi şiirinizi kıskana kıskana irdelemeye çalışıyor. Kendilerine sorarsanız, son derece de nesneldirler,belki de bu yüzden olayın duygusal boyutunu göz ardı etmeyi başarmışlardır. Oysa bir “avcı” dan daha fazlası da beklenemez zaten. Yazısına başlarken kendisi söylüyor “avcı” olduğunu. Avcının neleri var? Tüfeği, mermileri, bıçağı, hırsı ve mutlaka önyargısı: Avlamak. O kadar ki bir av kesitini anlatırken bile “Avcı Musa” örneği, tilkinin kuyruğunun iki metre olduğunu söyleyerek dinleyenleri öksürtürler. Mustafa Durak da öyle yapıyor. O öyle yapıyor, ben öksürüyorum. Ne diyorsunuz?

M.GÜVEN:Şiir yazan, ya da genel olarak sanat yapan bir insan, sonucu çok fazla düşünmez. Yani ben bu şiiri yazdım da,okur bunu nasıl anlayacak, nasıl değerlendirecek diye düşünmez. Onu ilgilendiren daha çok şiir yazma süreci içinde yaşadığı sıkıntılardır, sancılardır. Şiirin yaşadığı ülkedeki, dünyadaki şiire yakın durmasına çalışacaktır. Bunun da yoğurma, doğurma aşamalarındaki süreçler şairi sanata daha çok bağlar, iligilendirir, yorar. Eleştirmen sonuçta bir okurdur. Her okur gibi eleştirmenler de şiire, ya da üretilen sanata bakarlar. Baktıkları yer neresidir,nasıl bakarlar, hangi gözlükle bakarlar;bu onların bir bakıma kimlikleri gibi bir şeydir. M. Durak benimle ilgili uzun bir yazı yazdı, sanırım epeyce de zaman harcadı. Ancak yazıda eksikler gördüm. Bir eleştirmen şiirdeki dizelerden yola çıkarak, o şair hakkında bir takım psikolojik tahliller yapamaz, sonuçlara varamaz. Bu hayata çok fazla bir müdahaledir. Buna hakkı yoktur. Örneğin BAYRAM şiirim. M. Durak’ın o şiirden çıkardığı, benim yoksul bir aileden geldiğime ve cinselliğe çok önem verdiğime dairdir. Yanlış! Oysa ben zengin bir ailenin çocuğuydum. Üç bin dönüm toprağın mirasçısı olduğumu söyliyeyim mi... Ben kendisine hala saygı duyuyorum. İsterdim ki, bu yazıdan önce benimle konuşup bazı doğru ipuçları alaydı. Ayrıca benim kişiselliğimle ilgili şeyler de yazmış. Bunlar öyle kolay kolay kabul edilir şeyler değil. Örneğin,benim cinselliğimle ilgili yargılar bile verebiliyor. Fütursuzca,kaba ve ilkel!... Şiiri, bilen biridir, kuramsal anlamda getirdiği eleştirilere de sözüm yok.Ama sanki, özel bir nedenle saldıran adam tavrı sergiliyor. Ama ben ona hala değer veriyorum.

Karton kaplanlar gördüm,hep aksıyorlardı/Bayram geliyordu,arifenin adı yoksulluktu/Siyah gecelerde yaşadım/Beyaz atlara bindim/Kediler emzirdim/Köpekler suladım/Yaralı kurtlar gibi saldırdım/Kirli kadın memelerine/ Yeni başlayan kar gibi/Ömrüme düşüyordu yıldızlar/Kandiller içinde sevgilim,kandiller var.


Ş.AKBABA:Umut vererek sonlanan bir şiir.

M.GÜVEN: Elbette. Çünkü hayatı, insanları ve insanlarımı seviyorum Elbette umutlu olacağım.
Ş.AKBABA: On iki kitabınız yayınlandı. Bu kitaplarınızla ilgili olarak genç okurlarımıza kısa bilgiler vermek ister misiniz?

M. GÜVEN:İlk kitabım ÖMRÜM GEÇEN BİR SAĞANAK GİBİ’dir. O kitabımda yer alan şiirlerimden biri “Büyüdüm Sana Doğru Koştum” adlı şiirdir. Bu şiirimi Haluk ÇETİN besteledi. Sanırım Ekim ayı başlarında bir CD olarak çıkacak.İkinci kitabım “Güvercin Yüreğinde Gül Renkli Çocuklar”dır.
Ş.KBABA: Bu kitabınız çıktığı zaman ben bir tanıtma yazısı yazmıştım.Sanıyorum Cumhuriyet Kitap Kulübü’nün ÇERÇEVE adlı dergisinde yayınlanmıştı.

M. GÜVEN: Evet,doğru.İlk kitaplarımda politika çok öndeydi.Üçüncü kitabım olan “Lal Olsun Ölsün” den başlayarak insana daha çok önem vermek gibi bir eğilim girmeye başladı şiirime. Sonra”Dala Yakın Yaprağa Uazak,”Yarasa Karnında Aşk” adlı kitaplarım yayınlandı. “Suları Unutan Gölge”ye gelince,bu kitabımda daha çok aşk motiflerini kullandım. Sonra “Ten ve Gül”, “Gece Müziği”, “Aşk Bitti”, “Akşam Sürüyor”, “Geriye Söz Kalır”, “Yaz Biliyor Her Şeyi” ve “Unutmak İyidir”. Bu son kitabım,şiirimdeki önemli bir başka değişimin başlangıcıdır. Zamanla insanın kavgasını işlemeye çalışırken bireye önem verişim çok daha belirginleşmektedir. Politika şiirimde elbetteki bundan sonra da olacaktır, ama yama gibi değil. Şiirin bütününe sindirilmiş olarak. Çünkü politika insanın hayatına sinmiştir. Bana “iyi şiir yazıyorsun” dedin ya,sağol,ama iyi yazmak zorundayım. Çünkü şiir yazmak aynı zamanda yarışmaktır. Kiminle?... Önce ülkemde yazılan şiirle, sonra da dünyada yazılan şiirle yarışmaktır. Cemal Süreyya gibi, Edip Cansever gibi yazamayacaksam niye şiir yazayım. Kaldı ki, ben hayata şiirle katılabiliyorum.



Ş.AKBABA: Sözün burasında sormak istiyorum; gençlerimize sözünü ettiklerin ve Nazım Hikmet dışında hangi şairleri okumalarını önerirsin? Bu bağlamda Ahmet Telli, Adnan Yüceli Nezat Çelik ve örneğin ülkemizdeki en iyi kafa karıştırıcılardan biri olan Küçük İskender gibiler hakkınmda neler düşünüyorsunuz?

M. GÜVEN:Melih Cevdet Anday örneğin. Dünya şairi.... Bir Ahmet Arif gibi açısı dar değil, yalnızca dar bir bölge için yazmıyor. Dağlarca’mız var. Severek okurum. Bir de dünya şiirini okusunlar. Adnan Yücel şiirini yanlış yere yasladı ve yalnızca politik çizgisindekilerce okundu, diğer kesimlerden kimse böyle bir şairin varlığını bilmez. Ahmet Telli hapishane şiirlerinden sonrasında kısırlaştı. Ataol Behramoğlu ise şiire emek vermiyor. Büyük bir entelektüel,ama iyi bir şair diyemiyeceğim.
Ş.AKBABA:Bursalı bir şairimizsiniz. Bu olgunun şiirinize etkisi var mı?

M. GÜVEN: Ben insanın tümüne uzanan şiirden yanayım. Bu şiirin peşindeyim.


Ş.AKBABA: Teşekkürler Metin Güven. Şiirine bereket.
Yıldırımdan Yansımalar Dergis,Mayıs 2002, sayı:3


Yüklə 5,79 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   58




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin