Özkan Samioğlu / Gölgenin Işığında
Işıktan Koparılmış Zaman
Işık ile gölge, yüzyıllar boyunca neredeyse sanatın tüm dallarında birbirlerinin karşıtı olarak gösterilmişlerdir. Oysa ışığın karşısına çıkan tüm nesneler, yeryüzüne birer gölge olarak kalmaya mahkûmdurlar.
İster metafiziğin tarifsiz bir estetik sonucu, isterse karşıtların birliği diyelim, ışık ile gölge birbirleri olmadan asla yapamazlar. Renk çekilip, yerini siyah beyaza bıraktığında, kara deliklerle parlak yıldızlardan başka hiçbir şey kalmayacaktır fotoğrafın uzayında.
Fotoğrafın gücü, ele alınan konunun o zaman dilimi üzerinden anlara bölünerek, izleyiciye uygun bir söylem ve teknikle iletilmesinde yatmaktadır. İnsanların renkli gördükleri halde, siyah beyazın estetik sonuçlarına itiraz etmemeleri bu yüzdendir.
Özkan Samioğlu çektiği fotoğraflarda yalnızca renkleri yok saymıyor, aynı zamanda siyah ile beyazın uzlaşır gibi göründüğü geçiş noktalarını da eleyerek, iki sınırın birleştiği yerde uzanan soyut bir dünyayı görünür hale getirmeyi kendine görev ediniyor. Böylece güneşin altında tüm çıplaklığıyla görülen ve grilerin benmerkezci söyleminden arındırılan o özel alan, fotoğraflarının ana öğesi oluyor.
Kendisi, mahir olduğu bir önceki deneyimi müzikte 7 nota ile ses üzerinden yaptığını, şimdi de neredeyse iki kontrast ucu kullanarak bu kez görüntü düzleminde gerçekleştiriyor. Siyah ile beyazın birbirlerine değdiği yerde kurulan o özel alan, çekilen fotoğraflara da farklı bir dinamizm veriyor. Özkan Samioğlu, sesler âleminden reenkarne olarak geldiği görüntüler dünyasında kendi kodları aracılığıyla yeni bir dünya kuruyor.
Evrende başı boş atomlar gibi dolaşan fotoğrafları bir anlamda ele tutulur -görünür-kılabilmek için muhakkak içinde gezindiği zaman diliminden koparmamız gerekir. Deneyimlerimizi paylaşabilmek ya da izlenimlerimiz sonucunda oluşan hislerimize ve kanılarımıza ortak bulabilmemiz için bir değişkenin sabitlenmesi gerekir.
Özkan Samioğlu, ton skalasında siyah ile beyazın uyum içinde yaşayabileceği özel bir alanı bizler için elinde fotoğraf makinesi ile katediyor, nesneleri ışık yardımıyla mekânlarından kopararak soyut bir evrene taşıyor. Üstelik bunu sadık bir bende gibi hizmet ettiği gölgenin krallığı adına gönüllü olarak yapıyor.
Siyah ile beyaz, gece ile gündüz, gölge ile ışık artık kardeş birbirine.
Her şey net, keskin ve daha anlaşılır ya da güneşin altında yeni bir şeyler var.
Merih Akoğul
Fotoğraf hayatım
Karşı kaldırımda kocaman harflerle yazılmış “Kampanya” yazısını görünce olduğum yerde çakılıp kaldım. Karar vermem bir yirmi saniye kadar sürdü. “Haydi” dedim, “daha ne kadar bekleyeceksin, artık durma!” Yarım saat sonra elimdeki naylon torbanın içinde ilk fotoğraf makinemle, tıpkı sünnetinde bileğine ilk kez kol saati takılmış çocuğun mutluluğu ile kapıdan çıkıyordum. Yıl 2008, yaşım 58 ve her şeyin başı da şans eseri rastladığım bu “Kampanya” yazısı idi.
Ardından malum, fotoğrafa başlayan herkesin yaşadığı temel eğitim, proje ve atölye süreçleri geldi. İlk kişisel proje çalışmam 2010 yılında gerçekleştirdiğim "Bir İstanbul Hanımefendisi - Necla Hanım Teyze" oldu ve fotoğraf yolculuğumda bana gerçek bir heyecan ve mutluluk bahşetti. Bu çalışmamın sergisini de gerçekleştirmiş ve güzel tepkiler almıştım.Yirmi yaşındayken annesini kaybetmiş biri olarak,artık bir anne gibi sevip saydığım nefis bir insan vardı hayatımda: Necla Hanım Teyze.
İlerleyen günlerde, fotoğraf gösterileri, bireysel ve grup sergileri aracılığıyla çalışmalarımı dernek, kurum, ve festival ortamlarında izleyicilerle sıcağı sıcağına paylaştım. Olumlu tepkiler aldım. Ama işlerin yalnızca sergi ve gösterilerle sınırlı kalmaması ve gelecekte de görülebilmesi için en önemli konunun bir fotoğraf albümü olması üzerine dostlarımla uzun konuşmalar yaptık. Sonunda üstat Sevgili Merih Akoğul’un küratörlüğü ile ilk kitabımı gerçekleştirdik.
Fotoğraftaki yaklaşımımı ve tercihlerimi, dünyayı siyah beyaz nasıl gördüğümü, önümden akıp geçen zamanı nasıl saptadığımı, kısaca üzerinde gittiğim fotoğraf yolunu göstermek için bu seçkiyi oluşturdum. Ve sonuç olarak sizlerle paylaştığım bu kitabın benim hayatıma büyük bir sevinç ve coşku kattığını gönül rahatlığı ile söyleyebilirim."
"Bu çalışmamı, 1983 yılından beri bana sevgi ve güven içinde sıcak bir aile yaşamı sunan sevgili eşim Gülçin'e ve sevgili kızlarım Ezgi ile Ege'ye ithaf ediyorum."
“Bu çalışmamı, şu an dünyada olmayan kıymetli varlıklarım sevgili anneme, sevgili bababama ve sevgili ağabeyime ithaf ediyorum.”
Özkan Samioğlu Özgeçmiş
1951 yılında Gümülcine’de ( Yunanistan ) doğdu. Lise eğitiminden sonra İstanbul’a göç edip İ.Ü. İşletme Fakültesi’ni bitirdi. Birkaç sene şirket yöneticiliğinden sonra kendi işini kurup, uzun süre tekstil ile ilgili mağazasını işletti. Yakın zaman önce ticari hayatını bitirip emeklilik dönemini yaşamaktadır. Evli olup, iki kızı vardır.
Yaşamı boyunca hep sanatla ilgilenmiş, çocukluk yıllarından beri gitar çalmaktadır ve şarkılar üretmektedir. “Bu Kalp Seni Unutur mu” ve “Gönül” en bilinen besteleridir.
Fotoğrafla tanışması 2008 yılında oldu; 2009 yılını da İFSAK'da gerekli eğitimleri alarak geçirdi . Fotoğrafı çok sevdi, bu yüzden geç başlamış olmanın üzüntüsünü hep dile getirir. İFSAK ve FOTOGEN üyesidir. Katıldığı pek çok ulusal ve uluslararası yarışmalarda ödüller aldı. Uluslararası fotoğraf federasyonu ( FIAP) tarafından verilen AFIAP unvanına sahiptir. Proje bazında, yaşam ve insan hikayelerini çalışmayı benimsemiştir. Işık ve gölgenin güçlü grafik değerler oluşturduğu sokak fotoğraflarıyla çalışmalarına devam etmektedir.
Kişisel Sergiler:
Bir İstanbul Hanımefendisi – Necla Hanım Teyze
Beyoğlu Belediyesi Sanat galerisi – 2011
İFSAK Sergi Salonu – 2011
B.Çekmece Belediyesi AKM - 2012
Tayyare Kültür Merkezi Bursa - 2013
Kent Müzesi, Bakırköy Belediyesi – 2014
Kumüstü Yaşamlar - Meşe
1.Uluslararası Marmaris Fotoğraf Festivali - 2014
Karma Sergiler :
Memleketimden İnsan Manzaraları – İFSAK Sergi Salonu 2010
Işık - Göge İFSAK Sergi Salonu 2012
Otuz üç İstanbul - FOTOGEN Cumhuriyet Sanat Galerisi - Taksim 2013
Orkestra - İFSAK Sergi Salonu 2013
osamioglu@gmail.com
Dostları ilə paylaş: |