Politika ve Siyaset Nedir?



Yüklə 445 b.
tarix15.01.2018
ölçüsü445 b.
#38583



Politika ve Siyaset Nedir?

  • Politika ve Siyaset Nedir?

  • Eğitim-Politika İlişkisi (Tarihsel Boyut)

  • Yeni Öğretim Programları ve Eğitim Politikası



Politika ve siyaset kavramları kökenleri ve çıktıkları kültür ortamı birbirinden farklı olsa da genellikle eşanlamlı kelimeler olarak kullanılmaktadır ve aralarında anlam bakımından büyük bir fark yoktur.

  • Politika ve siyaset kavramları kökenleri ve çıktıkları kültür ortamı birbirinden farklı olsa da genellikle eşanlamlı kelimeler olarak kullanılmaktadır ve aralarında anlam bakımından büyük bir fark yoktur.

  • Kelime kökeni olarak Eski Yunan’da “şehir” anlamına gelen “polis” kelimesinden türeyen politika (politics), şehir devleti ile ilgili işler anlamına gelir.



Eski Yunan filozofu Aristo bu anlamda politikayı en yüce ve en anlamlı beşeri faaliyet ve insan mutluluğunu gerçekleştirme sanatı olarak tanımlamıştır.

  • Eski Yunan filozofu Aristo bu anlamda politikayı en yüce ve en anlamlı beşeri faaliyet ve insan mutluluğunu gerçekleştirme sanatı olarak tanımlamıştır.

  • Arapça bir kelime olan siyaset ise köken itibariyle at eğitimi anlamına gelir. Konusu iktidar olan siyaset kısaca ‘ülke, devlet, insan yönetimi’ şeklinde tanımlanabilir.



Siyasetin farklı tanımları ve bu tanımlardan çıkarılan farklı kuramları olmakla birlikte bu farklı yaklaşımlar dört başlık altında toplanabilir:

  • Siyasetin farklı tanımları ve bu tanımlardan çıkarılan farklı kuramları olmakla birlikte bu farklı yaklaşımlar dört başlık altında toplanabilir:

    • Hüküm etme sanatı olarak siyaset,
    • Kamusal hayat olarak siyaset,
    • Uzlaşma ve uyum olarak siyaset,
    • Gücün ve kaynakların dağıtımı olarak siyaset.


Siyaset, toplum ve devlet yönetimiyle ilgili olduğuna göre, toplumu oluşturan bireyleri eğiten okulların ve eğitim programlarının siyasetin ilgi alanına girmesi ve her siyasi görüşün bir eğitim politikası olması kaçınılmazdır.

  • Siyaset, toplum ve devlet yönetimiyle ilgili olduğuna göre, toplumu oluşturan bireyleri eğiten okulların ve eğitim programlarının siyasetin ilgi alanına girmesi ve her siyasi görüşün bir eğitim politikası olması kaçınılmazdır.

  • Politika kavramı ülke ve devlet yönetimiyle ilgili olduğuna göre aslında eğitimin felsefi, sosyolojik, hukuki, ekonomik ve tarihi tüm boyutları bir şekilde politikayla ilgilidir.



Ancak eğitimin söz konusu boyutları bu dersin ilgili bölümlerinde ayrı başlıklar altında işlendiğinden bu bölümde eğitimin sadece politik boyutuna odaklanılacak ve konu; Türkiye’de son yıllardaki müfredat değişiklikleri ve bunun politik yansımaları ile birlikte ele alınacaktır.

  • Ancak eğitimin söz konusu boyutları bu dersin ilgili bölümlerinde ayrı başlıklar altında işlendiğinden bu bölümde eğitimin sadece politik boyutuna odaklanılacak ve konu; Türkiye’de son yıllardaki müfredat değişiklikleri ve bunun politik yansımaları ile birlikte ele alınacaktır.



Eğitim-politika ilişkisi iki bağlamda ele alınabilir.

  • Eğitim-politika ilişkisi iki bağlamda ele alınabilir.

  • 1. Bir ülkedeki eğitimin amaç ve önceliklerinin neler olduğunun yani eğitim politikasının belirlenmesi,

  • 2. O ülkedeki eğitim aracılığıyla nasıl bir insan modeli yetiştirilmeye çalışıldığı, hangi dünya görüşüne sahip nesiller yetiştirilmeye çalışıldığı.

  • Çağdaş ve demokratik ülkeler dâhil olmak üzere tüm devletlerde, okullara ve eğitimcilere genel çerçeve çizmek ve yardımcı olmak üzere resmi makamlarca eğitim politikalarının belirlenmesi normal bir uygulamadır.

  • Buna karşılık öğrencilere belli bir dünya görüşü ve ideolojinin okullar ve eğitim aracılığıyla empoze edilmesi, daha çok otoriter ve antidemokratik rejimlere özgü bir uygulamadır.



Çağdaş demokratik ülkelerde demokrasi ve insan hakları bilincinin eğitim aracılığı ile yaygınlaştırılmaya çalışılması, eğitim aracılığıyla politik bilinç kazandırmanın bir örneği olsa da bunun eğitim aracılığıyla belli bir resmi ideolojinin sorgulanmadan öğrencilere tek doğru olarak benimsetilmeye çalışılmasından daha farklı bir yaklaşım olduğunu söyleyebiliriz.

  • Çağdaş demokratik ülkelerde demokrasi ve insan hakları bilincinin eğitim aracılığı ile yaygınlaştırılmaya çalışılması, eğitim aracılığıyla politik bilinç kazandırmanın bir örneği olsa da bunun eğitim aracılığıyla belli bir resmi ideolojinin sorgulanmadan öğrencilere tek doğru olarak benimsetilmeye çalışılmasından daha farklı bir yaklaşım olduğunu söyleyebiliriz.



Ülkemizde son yıllarda ulusal ve uluslararası sorunların çözümüne yönelik siyasi tartışmaların bir kısmı eğitim ve politika ilişkisini net olarak ortaya koymuştur.

  • Ülkemizde son yıllarda ulusal ve uluslararası sorunların çözümüne yönelik siyasi tartışmaların bir kısmı eğitim ve politika ilişkisini net olarak ortaya koymuştur.

  • Örnek:

    • 8 yıllık kesintisiz eğitimle ilgili tartışmalar,
    • Meslek liseleriyle ilgili tartışmalar,
    • Üniversiteye girişte farklı katsayı uygulamaları,
    • Okullara girişte uygulanan başörtü yasağı,
    • Anayasanın eğitimle ilgili 42. maddesinde TBMM tarafından yapılan değişikliğin Anayasa Mahkemesi tarafından iptali gibi kamuoyunun yakından takip ettiği gelişmeler.
  • Demokratik ve özgürlükçü bir toplumun gerekleriyle mevcut statükonun kendini koruma refleksleri birçok alanda olduğu gibi eğitim alanında da ilginç tartışmalara yol açmaktadır.



Türkiye’de mevcut eğitim politikaları Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren şekillenmiştir.

  • Türkiye’de mevcut eğitim politikaları Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren şekillenmiştir.

  • Bilindiği üzere Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’ndan sonra birçok parçaya bölünmesiyle 1923 yılında ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu M. Kemal Atatürk’ün temel hedeflerinden birisi de yıkılan Osmanlı devleti yerine modern ve laik bir ulus devleti kurmaktı.



Bu modernleşme ve laikleşme süreci hükümet şeklinde, bürokraside, eğitimde, ideolojik yapıda ve toplumsal kültürde birçok değişikliği içeriyordu. Eğitim yeni cumhuriyetin en önem verdiği konuların başında geliyordu.

  • Bu modernleşme ve laikleşme süreci hükümet şeklinde, bürokraside, eğitimde, ideolojik yapıda ve toplumsal kültürde birçok değişikliği içeriyordu. Eğitim yeni cumhuriyetin en önem verdiği konuların başında geliyordu.

  • Çünkü Atatürk modernleşmenin önce insanların zihin dünyasında yapılacak değişiklikle gerçekleşeceğinin farkındaydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında toplumun modernleştirilmesi ve laiklik ilkeleri doğrultusunda eğitim alanında birçok değişiklik yapıldı.



Osmanlı toplumu çok milletli ve çok dinli bir toplumdu. Osmanlı’dan miras alınan eğitim kurumları, ders içerikleri ve mevcut kadrolar yeni Cumhuriyetin laik bir ulus devleti inşa etme amacına uygun görülmemiştir.

  • Osmanlı toplumu çok milletli ve çok dinli bir toplumdu. Osmanlı’dan miras alınan eğitim kurumları, ders içerikleri ve mevcut kadrolar yeni Cumhuriyetin laik bir ulus devleti inşa etme amacına uygun görülmemiştir.

  • Atatürk döneminde diğer alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da birçok radikal karar alınmıştır. 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu eğitim alanındaki ilk radikal yasaydı ve tüm eğitim kurumlarını Milli Eğitim Bakanlığı’nın kontrolü altına alıyordu.



Laiklik ilkesi Atatürk’ün önem verdiği ilkelerin başında geliyordu. Laikleşme sürecinde hilafet kaldırıldı, dini mahkemeler kaldırıldı, batılı kanunlar alındı, tarikatlar ve medreseler kapatılarak malvarlıkları Milli Eğitim Bakanlığı’na devredildi.

  • Laiklik ilkesi Atatürk’ün önem verdiği ilkelerin başında geliyordu. Laikleşme sürecinde hilafet kaldırıldı, dini mahkemeler kaldırıldı, batılı kanunlar alındı, tarikatlar ve medreseler kapatılarak malvarlıkları Milli Eğitim Bakanlığı’na devredildi.

  • Laiklik müfredattaki dini temaları kaldırdığı gibi şehirdeki okullarda din dersleri de kaldırıldı. Dini eğitim yasağı azınlık ve misyoner okullarına da uygulandı ve buralarda da dini eğitime izin verilmedi.



1923-1930 yılları arasında ilk ve orta öğretim programlarında köklü değişiklikler yapıldı.

  • 1923-1930 yılları arasında ilk ve orta öğretim programlarında köklü değişiklikler yapıldı.

  • Ülkemiz eğitim politikalarının belirlenmesinde MEB yanında YÖK, TÜBİTAK ve DPT gibi kuruluşlar da katkıda bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli sivil toplum kuruluşları da yayınladıkları raporlar ve yaptıkları farklı çalışmalarla eğitim politikalarının şekillenmesine etkide bulunabilmektedirler.



Türk eğitim politikasının temel yaklaşımı 1982 Anayasası’nın 42. maddesi ile 14.06.1973 tarih ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun da görülebilir.

  • Türk eğitim politikasının temel yaklaşımı 1982 Anayasası’nın 42. maddesi ile 14.06.1973 tarih ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun da görülebilir.

  • İlköğretimi kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunlu kılan Anayasa’nın 42. maddesi “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır” demektedir.



1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 2. maddesi 1. fıkrasına göre Türk Millî Eğitiminin genel amacı, Türk milletinin bütün fertlerini;

  • 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 2. maddesi 1. fıkrasına göre Türk Millî Eğitiminin genel amacı, Türk milletinin bütün fertlerini;

    • “Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin millî, ahlâkî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek” tir.


İlgili yasanın bu fıkrası Türkiye’deki resmi eğitimin ideolojik boyutu hakkında ipuçları vermektedir.

  • İlgili yasanın bu fıkrası Türkiye’deki resmi eğitimin ideolojik boyutu hakkında ipuçları vermektedir.

  • 1983 yılında yapılan değişikliklerle bu hali verilen 1973 tarihli yasada 1982 Anayasası’nda da ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine vurgu yapılmıştır.

  • İlk kez 1937 yılında yapılan değişiklikle anayasal bir ilke haline gelen ‘milliyetçilik’ ilkesinden 1961 Anayasası’nda da bahsedilmekle birlikte, ilk kez 1982 Anayasası, milliyetçilik ilkesinin önüne Atatürk sıfatını getirerek ‘Atatürk Milliyetçiliği’ ifadesini kullanmış ve bu ifade Milli Eğitim Temel Kanununda da kullanılmıştır.



Atatürk Milliyetçiliği kavramı da Türk siyasetinde görülen farklı milliyetçilik türlerinin meşruiyet kazanmak için kendi milliyetçiliklerini ‘Atatürkçü’ milliyetçilik olarak sunmalarından ötürü net tanımı yapılamayan bir kavramdır.

  • Atatürk Milliyetçiliği kavramı da Türk siyasetinde görülen farklı milliyetçilik türlerinin meşruiyet kazanmak için kendi milliyetçiliklerini ‘Atatürkçü’ milliyetçilik olarak sunmalarından ötürü net tanımı yapılamayan bir kavramdır.

  • Atatürk’ün millet ve milliyetle ilgili değişik dönemde söylediklerinden hareketle tanımı yapılmaya çalışılan bu kavram, milliyetçiliğin sağ ve sol yorumlarına karşı 1982 Anayasası aracılığıyla devletin geliştirmeye çalıştığı bir uzlaşma arayışı olarak görülmüştür.



1739 sayılı yasanın 2. maddesinin 2. ve 3. fıkrasında ise Türk Milli Eğitiminin diğer genel amaçlarına yer verilmiştir. Bu maddeler “Eğitimin Hukuksal Temelleri” bölümünde detaylı olarak ele alınmıştır.

  • 1739 sayılı yasanın 2. maddesinin 2. ve 3. fıkrasında ise Türk Milli Eğitiminin diğer genel amaçlarına yer verilmiştir. Bu maddeler “Eğitimin Hukuksal Temelleri” bölümünde detaylı olarak ele alınmıştır.

  • 1739 sayılı kanun hem eğitimin ideolojik boyutunu hem de eğitimin uzun vadedeki hedefinin ne olması gerektiğini tanımlamıştır. Kanunda değinilen genel amaçlar tüm öğretim programlarının başlangıcında yer almakta ve tüm derslerin amaçlarının bu kanun doğrultusunda düzenlenmesi öngörülmektedir.



Anayasa ve kanunlar ülkelerin eğitim politikalarına yön veren temel metinler olmakla birlikte, bu metinlerde yazılanların eğitim bilimi alanındaki son gelişmeler, ülke ve toplum ihtiyaçları ve dünyadaki gelişmeler ışığında yorumlanarak uygulamaya geçirilmesi gerekir.

  • Anayasa ve kanunlar ülkelerin eğitim politikalarına yön veren temel metinler olmakla birlikte, bu metinlerde yazılanların eğitim bilimi alanındaki son gelişmeler, ülke ve toplum ihtiyaçları ve dünyadaki gelişmeler ışığında yorumlanarak uygulamaya geçirilmesi gerekir.

  • Bilindiği gibi ülkemizde Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından 2004 yılında ilköğretim ders programları yenilenmiş ve buna paralel olarak yeni ders kitapları yazılmıştır. Aynı şekilde ortaöğretim ders programları ve buna uygun ders kitapları da yeniden yazılmıştır.



Yeni hazırlanan öğretim programları “Türkiye’de ve dünyada yaşanan değişmeler ve gelişmelerle birlikte, Avrupa Birliği normlarını ve eğitim anlayışını, mevcut programların değerlendirmelerine ilişkin sonuçları ve ihtiyaç analizlerini dikkate alarak” hazırlanmıştır (MEB, 2005).

  • Yeni hazırlanan öğretim programları “Türkiye’de ve dünyada yaşanan değişmeler ve gelişmelerle birlikte, Avrupa Birliği normlarını ve eğitim anlayışını, mevcut programların değerlendirmelerine ilişkin sonuçları ve ihtiyaç analizlerini dikkate alarak” hazırlanmıştır (MEB, 2005).

  • Yukarıda verilen ifadeler ülkemiz eğitim politikalarında son yıllarda yapılan değişikliklerin gerekçelerindendir. Yeni programları oluşturan temel öğeler; beceriler, kavramlar, değerler ve genel amaçlardır.



Programda yer alan ve gelişmiş ülkelerin programlarında da benzerlerine rastlayabileceğimiz başlıca beceriler:

  • Programda yer alan ve gelişmiş ülkelerin programlarında da benzerlerine rastlayabileceğimiz başlıca beceriler:

    • Eleştirel Düşünme Becerisi,
    • Yaratıcı Düşünme Becerisi,
    • İletişim Becerisi,
    • Araştırma Becerisi,
    • Problem Çözme Becerisi,
    • Karar Verme Becerisi,
    • Bilgi Teknolojilerini Kullanma Becerisi,
    • Gözlem Becerisi,
    • Zaman ve Kronolojiyi Algılama Becerisi,
    • Değişim ve Sürekliliği Algılama Becerisi,
    • Sosyal Katılım Becerisi,
    • Empati Becerisi.
  • Bu becerilerle paralel kavram ve değerlere de değinen yeni programlar, bilginin öğrencinin kendisi tarafından yapılandırılmasını savunan yapılandırmacı/oluşturmacı (constructivist) anlayışa dayanmaktadır.



Bu yaklaşım karar verici olarak öğrencilerin yetiştirilmesinde bilginin, bir amaç olarak değil, bir problemin çözümünde araç olarak edinilmesini sağlamayı hedeflemektedir.

  • Bu yaklaşım karar verici olarak öğrencilerin yetiştirilmesinde bilginin, bir amaç olarak değil, bir problemin çözümünde araç olarak edinilmesini sağlamayı hedeflemektedir.

  • Yapılandırmacı yaklaşımda öğrencilerin aktif şekilde bilgiyi kendisinin yapılandırması, yorumlaması ve ön bilgilerine göre yeniden organize etmesi gibi hususlar öne çıkmaktadır.



MEB tarafından kabul edilen yeni öğretim programlarında da benzer şekilde dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak “öğrenci merkezli, bilgi ve beceriyi dengeleyen, öğrencinin kendi yaşantılarını ve bireysel farklılıklarını dikkate alarak çevreyle etkileşimine imkân sağlayan” yeni bir anlayış yaşama geçirilmeye çalışılmıştır.

  • MEB tarafından kabul edilen yeni öğretim programlarında da benzer şekilde dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak “öğrenci merkezli, bilgi ve beceriyi dengeleyen, öğrencinin kendi yaşantılarını ve bireysel farklılıklarını dikkate alarak çevreyle etkileşimine imkân sağlayan” yeni bir anlayış yaşama geçirilmeye çalışılmıştır.

  • Görüldüğü gibi öğretim programlarındaki değişimler Milli Eğitim Bakanlığı tarafından küresel değişimlerin neticesinde hızla değişen dünya ve Türkiye için önemli bir gereklilik olarak ortaya konmaktadır.



Yeni öğretim programlarındaki bu yaklaşım ülkemizde eğitim politikalarına yön veren mevcut paradigmaların da değişmesi anlamına gelmektedir. Nitekim yeni programların kabulü ve uygulamaya geçirilmesi aşamasında politik boyutu da olan bazı tartışmalar yaşanmıştır.

  • Yeni öğretim programlarındaki bu yaklaşım ülkemizde eğitim politikalarına yön veren mevcut paradigmaların da değişmesi anlamına gelmektedir. Nitekim yeni programların kabulü ve uygulamaya geçirilmesi aşamasında politik boyutu da olan bazı tartışmalar yaşanmıştır.

    • Örnek olarak; 27 Haziran 2009 tarihinde gerçekleşen Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) Eğitim Bilimleri testinde “Ülkemizde uygulanmakta olan yeni ilköğretim programlarıyla ilgili olarak hangi değerlendirmeler doğrudur?” şeklinde bir soru sorulmuş ve bu soruda yeni programların “AB ülkelerinin ve ABD’nin programlarından uyarlandığı” ve “ulusal değerlere yeterince yer vermediğinin iddia edildiği” şeklinde şıklar doğru cevap olarak ilan edilmiştir.


Daha sonra dava konusu olan ve iptal edilen bu soru, bazı kesimlerin aşırı milli bulduğu yeni öğretim programlarının, KPSS sorusu hazırlayan bazı uzmanlarca “ulusal değerlere yeterince yer vermediği” iddiasıyla sınav sorusu üzerinden eleştirilmesi çabasına bir örnektir.

  • Daha sonra dava konusu olan ve iptal edilen bu soru, bazı kesimlerin aşırı milli bulduğu yeni öğretim programlarının, KPSS sorusu hazırlayan bazı uzmanlarca “ulusal değerlere yeterince yer vermediği” iddiasıyla sınav sorusu üzerinden eleştirilmesi çabasına bir örnektir.

  • Bu durum eğitim ve politika ilişkilerinin eğitimin her boyutunda tartışıldığının ve uygulanacak eğitim politikalarının her zaman her kesim tarafından aynı şekilde algılanmayabileceğinin ilginç bir örneğidir.



2004 yılından itibaren yenilenen öğretim programları dünyadaki genel gidişata uygun olarak bir takım yeni kavram ve yaklaşımları gündemimize sokmuştur.

  • 2004 yılından itibaren yenilenen öğretim programları dünyadaki genel gidişata uygun olarak bir takım yeni kavram ve yaklaşımları gündemimize sokmuştur.

  • Örneğin, Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi Dersinin amaçları arasında sayılan

    • “Küreselleşen dünyada, siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik olayların çok boyutluluğunu ve karmaşıklığını, farklı bakış açılarıyla inceleyebilmek” ve
    • “21.yüzyılın gelişen ve değişen gereksinimlerine yanıt verebilecek ve geleceğe yönelik sağlam öngörülerde bulunabilecek beceriler geliştirmelerini sağlamak”
  • ilkeleri yeni programların belli bir ideolojiyi aşılama çabasından ziyade çağdaş bir eğitim politikası anlayışını yansıtma çabası olarak görülebilir.



Ancak, eğitim dünyamıza yeni giren kavramlarla, ülkemiz eğitim politikalarına öteden beri yön veren bazı ilkeler, eğitim sistemimizde zaman zaman birbiriyle çelişen uygulamalarla karşı karşıya kalmamıza yol açmaktadır.

  • Ancak, eğitim dünyamıza yeni giren kavramlarla, ülkemiz eğitim politikalarına öteden beri yön veren bazı ilkeler, eğitim sistemimizde zaman zaman birbiriyle çelişen uygulamalarla karşı karşıya kalmamıza yol açmaktadır.

  • Bir yanda 19. yüzyılın pozitivist bilgi anlayışı ve Fransız İhtilalinden sonra batıda yaygın olarak savunulan ve Türk düşünce hayatını etkileyen ilkeler, bir yanda da post modern bilgi anlayışının bir türevi olan yapılandırmacı (constructivist) yaklaşım ve öğrenci merkezli eğitim anlayışı ile küresel politikaların gereği olarak yaygınlık kazanan çoklu bakış açısına sahip, eleştirel düşünce becerileri gelişmiş, girişimci bireyler yetiştirme hedefi aynı programlarda bir arada yer almaktadır.

  • Bu durum sistemin kendi içerisinde teori ve uygulamada çelişkiler doğmasına yol açabilmektedir.



İnsanın olduğu her yerde farklı düşüncelerin olmasının normal olması gerçeğinden hareketle toplumda eğitimle ilgili farklı talep ve beklentilerin olmasını da demokratik bir ülkede normal karşılamak gerekir.

  • İnsanın olduğu her yerde farklı düşüncelerin olmasının normal olması gerçeğinden hareketle toplumda eğitimle ilgili farklı talep ve beklentilerin olmasını da demokratik bir ülkede normal karşılamak gerekir.

  • Türkiye’de son yıllarda daha önce tartışılamayan birçok konu dünyadaki gelişmelere de paralel olarak toplumun gündemine girip konuşulmaya başlanmıştır.

  • Ulus devlet ve milliyetçilik, laiklik, din- devlet ilişkisi, küreselleşme, demokrasi ve cumhuriyet ilişkisi, Kemalizm vb. konular değişik boyutlarıyla kamuoyunda tartışılmaktadır.



Türkiye sadece AB’ye üyelik süreci bağlamında Kopenhag Kriterleri’ni karşılamak için değil, kuruluş tarihi olan 1923’ten beri laik, demokratik ve modern bir ülke olmak için birçok değişimden geçmiştir.

  • Türkiye sadece AB’ye üyelik süreci bağlamında Kopenhag Kriterleri’ni karşılamak için değil, kuruluş tarihi olan 1923’ten beri laik, demokratik ve modern bir ülke olmak için birçok değişimden geçmiştir.

  • Bu bağlamda “çok kültürlülük”, “toplumsal farklılıklara saygı”, “katılımcı demokrasi”, “eleştirel düşünce” gibi kavramlar Türkiye ve AB arasında sürdürülebilir bir ilişkinin temel kavramları olarak ön plana çıkmaktadır. Bundan dolayı bugün eğitim alanında Türkiye’yi evrensel standartlarda demokratik toplumlara yaklaştıracak eğitim politikaları izlemek gerekmektedir.



Yeni öğretim programlarının temel felsefesi olan yapılandırmacı yaklaşım ve öğrenci merkezli yöntem ve tekniklerin okullarda yaygınlaşmasıyla birlikte demokratik ve katılımcı eğitim politikalarını uygulamaya geçirmek daha kolaylaşacaktır.

  • Yeni öğretim programlarının temel felsefesi olan yapılandırmacı yaklaşım ve öğrenci merkezli yöntem ve tekniklerin okullarda yaygınlaşmasıyla birlikte demokratik ve katılımcı eğitim politikalarını uygulamaya geçirmek daha kolaylaşacaktır.

  • Özetle, bütün toplumlarda ülkede izlenecek eğitim politikalarının açık ve net olarak belirlenmesi eğitimcilerin işini kolaylaştırır.

  • Ancak belli tarihsel koşullarda oluşmuş eğitim politikalarının ülke ve dünya gerçekleri değiştikçe gözden geçirilmesi, toplumun ihtiyaç ve beklentileri ve dünya gerçekleriyle uyumlu bir hale getirilmesi gerekir.



Toplumun değer ve beklentilerinin seçimler aracılığıyla resmi politikalara yansıması demokratik toplumun gereklerindendir.

  • Toplumun değer ve beklentilerinin seçimler aracılığıyla resmi politikalara yansıması demokratik toplumun gereklerindendir.

  • Bu bağlamda eğitim politikaları belirlenirken de toplumda eğitimle ilgili tüm paydaşların görüş ve ihtiyaçlarının göz önünde tutulması gerekir.

  • Devletlerin kendi eğitim politikalarını belirleme hakkı olmakla birlikte resmi bir ideolojiyi eğitim aracılığıyla yeni nesillere benimsetmeye çalışmak çağdaş ve demokratik devlet tanımıyla uyuşmamaktadır.



Çağdaş devletlerin eğitim aracılığıyla resmi bir ideoloji yaymak yerine; her türlü düşünceye eleştirel gözle bakabilen, ufuk ve vizyon sahibi, girişimci, kendine güvenen, demokratik ve hoşgörülü nesiller yetiştirecek eğitim politikalarına sahip olması gerekir.

  • Çağdaş devletlerin eğitim aracılığıyla resmi bir ideoloji yaymak yerine; her türlü düşünceye eleştirel gözle bakabilen, ufuk ve vizyon sahibi, girişimci, kendine güvenen, demokratik ve hoşgörülü nesiller yetiştirecek eğitim politikalarına sahip olması gerekir.





Yüklə 445 b.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin