Prof. Dr. Kamuran reçber



Yüklə 445 b.
tarix03.11.2017
ölçüsü445 b.
#29218


  • Prof. Dr. Kamuran REÇBER

  • Uludağ Üniversitesi İİBF

  • Uluslararası İlişkiler Bölümü

  • Devletler Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi


Düşünme: İnsan beyninin bir etkinliğidir. Düşünme işlevi sonucunda ortaya çıkan olgular (kanaatler, fikirler, anlayışlar inançlar vb.) düşünceleri oluşturmaktadır.

  • Düşünme: İnsan beyninin bir etkinliğidir. Düşünme işlevi sonucunda ortaya çıkan olgular (kanaatler, fikirler, anlayışlar inançlar vb.) düşünceleri oluşturmaktadır.

  • İfade: Fikirlerin, bilgilerin ve sanatsal tasvirlerin dille (sözel), resimle veya geleneksel sanat yollarıyla (karikatür, yazı vb.) anlatılması şeklinde genel ve soyut olarak tanımlanabilir.

  • Genel Tanım: Düşünce ve ifade özgürlüğü, insanların sahip olduğu hak ve özgürlüklerin temelini oluşturan, serbestçe düşünebilme, başkalarıyla yaptığı görüş alışverişleri sonucu elde ettiği düşünce ve kanaatlerinden ötürü suçlanamaması, kınanamaması, bilgilerini/düşüncelerini tek başına veya diğer kişilerle birlikte söz, yazı, resim gibi çeşitli araç veya yöntemlerle açıklayabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesidir.



Kavramsal Olarak Düşünce Özgürlüğü: Düşünce özgürlüğü, insan onuru ve insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme temel hakkına dayanmakta, özgür bir birey olmanın ve özgür bir topluma sahip olmanın en önemli öğelerinden birini oluşturmaktadır.

  • Kavramsal Olarak Düşünce Özgürlüğü: Düşünce özgürlüğü, insan onuru ve insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme temel hakkına dayanmakta, özgür bir birey olmanın ve özgür bir topluma sahip olmanın en önemli öğelerinden birini oluşturmaktadır.

  • Zira düşüncelerini açıklamaktan yoksun kılınan bireylerden oluşan bir toplumun sosyal, kültürel, politik, ekonomik vb. alanlarda ilerlemesi çok güçtür.

  • Düşüncenin özgürce ifade edilebildiği ortamlarda demokratik kurumlar varlıklarını sürdürebilmekte ve gelişme olanağı bulabilmektedir.



Düşünce özgürlüğü, uluslararası hukuk belgelerinde ve ulusal anayasalarda kişisel ve siyasal haklar kategorisinde (bireyi devlete karşı koruyan haklar/olumsuz haklar) kategorisinde yer almaktadır.

  • Düşünce özgürlüğü, uluslararası hukuk belgelerinde ve ulusal anayasalarda kişisel ve siyasal haklar kategorisinde (bireyi devlete karşı koruyan haklar/olumsuz haklar) kategorisinde yer almaktadır.

  • Düşünce özgürlüğünün gerçekleşmesi için sadece müdahalelerden korunması yetmemekte, aynı zamanda devletin bazı olumlu edimlerde bulunması da gerekmektedir. Bu nedenle, düşünce özgürlüğü hem pozitif hem de negatif özelliklere sahip olmaktadır.

  • İnsana özgü bir özellik olan düşünmenin tarihsel gelişim itibarıyla çeşitli anlamlandırmaları bulunmaktadır. Bu anlamda, Descartes, “düşünüyorum öyleyse varım” tümcesi çok manidardır.

  • Düşünce özgürlüğü, düşünceyi açıklama özgürlüğünün (ifade özgürlüğünün) temelini oluşturmaktadır.



Aristotales’e göre, insanı diğer varlıklardan ayıran onun düşüncesi ve ve düşüncenin ifadesi olan dilini kullanma gücü olmaktadır.

  • Aristotales’e göre, insanı diğer varlıklardan ayıran onun düşüncesi ve ve düşüncenin ifadesi olan dilini kullanma gücü olmaktadır.

  • Bu nedenle düşünce özgürlüğü, insanlığın saygınlığını gerçekleştiren bir özgürlüktür.

  • Düşünce özgürlüğünün toplum açısından da önemi büyüktür. Zira, farklı ve yeni düşüncelerin ortaya çıkması ancak düşünmekle mümkündür.

  • Düşünmek ise yanlış, yararsız ve çözüm getirmediğine inanılan düşüncelerin değiştirilmesini sağlayarak toplumda kurulu düzenin kusurlarının ortaya çıkarılmasını, dolayısıyla güvenli ve huzurlu bir toplum hayatının oluşması için karşı düşüncelerin susturulması yerine, açık tartışma imkanlarını topluma vermektedir.



Bireyin düşüncelerini özgürce oluşturması ve ona sorunsuz ve endişesizce bağlanabilmesi, savunabilmesi, düşünceyi açıklama özgürlüğünün ön şartı olmaktadır.

  • Bireyin düşüncelerini özgürce oluşturması ve ona sorunsuz ve endişesizce bağlanabilmesi, savunabilmesi, düşünceyi açıklama özgürlüğünün ön şartı olmaktadır.

  • Düşünceyi açıklama özgürlüğünün düşünce özgürlüğü olmaksızın veya ona müdahale edilmesi durumunda bir anlamı kalmamaktadır.

  • Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ise düşüncenin açıklanmasının yanında, ifadeye konu olabilecek tüm unsurların dışsal dünyaya aktarımına ilişkin geniş nitelikli bir özgürlüktür. Haber aktarımı, duygusal nitelikte açıklamalar, dinsel ve ideolojik kanaatlerin açıklanması gibi hususlar da bu bağlamda değerlendirilmelidir.



İfade özgürlüğü de birinci kuşak haklar kapsamındadır.

  • İfade özgürlüğü de birinci kuşak haklar kapsamındadır.

  • Aslında ifade özgürlüğünü düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirmek gerekir.

  • Zira düşünce özgürlüğü olmadan ifade özgürlüğü ya anlamsız olmakta ya da çok sınırlı kalmaktadır. Bu nedenle düşünce ve ifade özgürlüğünü tek potada eritmek mümkündür.

  • İfade özgürlüğü, düşünce özgürlüğünün görünüm şeklidir.

  • Düşünce özgürlüğünün olmadığı bir yerde düşüncelerin ifade edilmesi son derece güçtür. Çünkü düşüncenin kendisinin bile suç sayıldığı dönemleri yaşayan bir çok topluluk, ulus, devlet gibi yapılar olmuştur.

  • Düşünce özgürlüğünün olmadığı ortamda insanların düşüncelerini ifade etme şekli genellikle işaretlerle veya sembollerle gerçekleşmektedir. Bu durumda, erkekler açısından bıyık bırakma ve bıyığın türü, giysi şekli ve bayanlar açısından ise saç kesimi, saçların şekle sokulması giysi, konuşma türü gibi unsurlar önem kazanmaktadır.



İfade özgürlüğü, bir düşünce, inanç, kanaat, tutum veya duygunun barışçı yollarla açığa vurulması şeklinde de tanımlanabilmektedir.

  • İfade özgürlüğü, bir düşünce, inanç, kanaat, tutum veya duygunun barışçı yollarla açığa vurulması şeklinde de tanımlanabilmektedir.

  • İfade özgürlüğü, türü ne olursa olsun, sosyal, siyasi, hukuki, ticari, sanatsal vb. her türlü düşüncenin söz, yazı veya başka araçlarla başkalarına aktarabilme, anlatabilme, yayabilme (dile getirme, simge/gizli simge, ses dalgaları, elektromanyetik dalgalar, çeşitli makineler, savunma, anlatma, tanıtma, ilan etme, eleştirme, reddetme, çağrıda bulunma, ikna etme, açıklama, yayma, yayımlama, benimsetmeye çalışma, propaganda, bir düşünce için mücadele etme, yazma konuşma, görüntü, resim, oyun, sinema, tiyatro, miting, örnekleme vb.) ve onları kendi düşünce ve inançlarının doğruluğuna ikna edebilme, inandırabilme, tercihleri doğrultusunda tutum ve davranışlarda bulunabilmeyi kapsamaktadır.



İfade özgürlüğü, sadece olağan karşılanan, zararsız veya önemsiz görülen bilgi ve düşüncelerin açıklanması açısından değil, ayrıca devlete ve toplumun belirli bir bölümüne aykırı gelen, onları rahatsız eden, rahatsız ve endişe verici düşüncelerin açıklanması açısından da geçerli olmaktadır.

  • İfade özgürlüğü, sadece olağan karşılanan, zararsız veya önemsiz görülen bilgi ve düşüncelerin açıklanması açısından değil, ayrıca devlete ve toplumun belirli bir bölümüne aykırı gelen, onları rahatsız eden, rahatsız ve endişe verici düşüncelerin açıklanması açısından da geçerli olmaktadır.

  • İfade özgürlüğünü bu şekilde yorumlamak, demokratik toplumun vazgeçemeyeceği çoğulculuk, hoşgörü ve geniş düşünceliliğin bir gereği olmaktadır.

  • Düşünceleri açıklama ve yayma özgürlüğünün sınırlandırılması, diğer birçok özgürlüğün dolaylı olarak sınırlandırılması sonucunu doğurmaktadır.

  • Bu nedenle ifade özgürlüğü, demokratik bir sistemin ön şartı olmaktadır. Yeni düşünce ve taleplerin dile getirilmesi, mevcut sistemin kusurlarını ortaya çıkarmakta, yanlış uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlayarak toplumsal gelişmeye katkıda bulunmaktadır. Birbirinden farklı fikirlerin olması ve bunların özgürce tartışılması, bireylere farklı düşünceler arasında seçim yapma imkanını sunmaktadır.



Düşüncelerin açıklanabilmesi özgürlüğü, kişiye öncelikle beğenmediği uygulamaları eleştirme, düşünce ve inançlarına uygun şekilde davranabilme ve doğru olduğuna inandığı düşünceleri başkalarına kabul ettirme imkanlarını vermektedir.

  • Düşüncelerin açıklanabilmesi özgürlüğü, kişiye öncelikle beğenmediği uygulamaları eleştirme, düşünce ve inançlarına uygun şekilde davranabilme ve doğru olduğuna inandığı düşünceleri başkalarına kabul ettirme imkanlarını vermektedir.

  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadı dikkate alındığında düşünceyi açıklamada kullanılan araç (sözlü veya yazılı basın, radyo, televizyon vb.) ve açıklamanın aldığı şekil (söz, yazı vb.) farkı gözetilmeksizin düşüncelerin açıklanması ve yayma hürriyetinin içindedir.

  • Bu anlamda ifade özgürlüğü için şu soru önemli olmaktadır. Düşüncenin kendisi mi açıklanış şekli mi suç?

  • Prensip olarak düşüncenin kendisi değil açıklanış şeklinin suç olması gerekmektedir. Bu konuda iki görüşü belirtmekte yarar vardır:

  • Zararlı Eğilim Ölçütü: Düşüncenin kendisinin suç sayılmasıdır;

  • Açık ve Mevcut Tehlike Ölçütü: Düşüncenin açıklanış şeklinin suç sayılmasıdır.



1918 yılında Yargıç Oliver Wendell Holmes, ünlü Schenck, Birleşik Devletler’e karşı davasında açık ve mevcut tehlike ölçütünü açıklamıştır. Mahkemenin verdiği karar, herhangi bir neden olmadan kalabalık bir tiyatro salonunda “yangın var” diye bağırmanın ve bunun sonuçlarından kaçınmak için konuşma özgürlüğü hakkının kullanıldığını iddia etmenin yasadışı olduğuydu.

  • 1918 yılında Yargıç Oliver Wendell Holmes, ünlü Schenck, Birleşik Devletler’e karşı davasında açık ve mevcut tehlike ölçütünü açıklamıştır. Mahkemenin verdiği karar, herhangi bir neden olmadan kalabalık bir tiyatro salonunda “yangın var” diye bağırmanın ve bunun sonuçlarından kaçınmak için konuşma özgürlüğü hakkının kullanıldığını iddia etmenin yasadışı olduğuydu.

  • Yargıç bunu şöyle ifade etti: “Konuşma özgürlüğünün en sıkı şekilde korunması bile, kalabalık bir tiyatro salonunda ‘yangın var’ diye bağıran ve paniğe yol açan bir adamın korunmasını sağlamayacaktır”.

  • Bu ünlü kararla Yargıç Holmes, açık ve mevcut tehlikenin konuşma özgürlüğünü geri dönülemez bir şekilde sınırlayabileceğini onaylamış oldu.



Düşünce hakkı ve özgürlüğü, birçok uluslararası hukuk işleminde garanti altına alınmıştır. Bu anlamda birinci kuşak haklar kapsamında olan düşünce özgürlüğü hiçbir şekilde sınırlanamaz. Oysa ki bu durumun istisnaları bulunmaktadır. Bu anlamda;

  • Düşünce hakkı ve özgürlüğü, birçok uluslararası hukuk işleminde garanti altına alınmıştır. Bu anlamda birinci kuşak haklar kapsamında olan düşünce özgürlüğü hiçbir şekilde sınırlanamaz. Oysa ki bu durumun istisnaları bulunmaktadır. Bu anlamda;

  • Düşünce özgürlüğü:

  • 1. Ulusal güvenlik.

  • 2. Kamu düzeni.

  • 3. Kamu yararı.

  • 4. Genel sağlık.

  • 5. Genel ahlakın korunması;

  • 6. Suç işlenmesinin önlenmesi;

  • 7. Başkalarının şöhret veya haklarının korunması;

  • 8. Gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi,

  • 9. Yargının tarafsızlığının sağlanması;

  • Gayesiyle sınırlanabilir.

  • İNSAN HAKLARININ SINIRLANMASI BİR ÇELİŞKİ Mİ, GEREKLİLİK Mİ?



*Gerekçeli, özünde sapmalara izin vermeden hukuka uyarlı yöntemlerle ve makul süre şartına bağlı olmak kaydıyla temel hak ve özgürlükler sınırlanabilir.

  • *Gerekçeli, özünde sapmalara izin vermeden hukuka uyarlı yöntemlerle ve makul süre şartına bağlı olmak kaydıyla temel hak ve özgürlükler sınırlanabilir.

  • Sorun: ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK İKİLEMİNDE YOĞUNLAŞIYOR.

  • *Anayasa tarafından bu hak ve özgürlüklerin nasıl korunduğu, yasama erkine yasama yetkisinin ne kadar verildiği belirlenmiştir.

  • *Yargı ve yargıç bağımsızlığı son derece önemlidir.

  • *Uluslararası hukuka uygun sınırlamalar yapılmalıdır.

  • *Kısıtlamalar, ancak yasa ile yapılabilir.

  • *Hukukun üstünlüğü (demokratik hukuk kuralları) ilkesi benimsenmelidir.



*İdarenin yasaya bağlılığı: idari eylem ve işlemlerde yasanın hakim olması.

  • *İdarenin yasaya bağlılığı: idari eylem ve işlemlerde yasanın hakim olması.

  • *İdareye takdir yetkisi tanıyan düzenleyici ve icrai mevzuat olabildiğince sarih ve objektif olmalı ve idarenin takdir yetkisini kullanırken;

  • 1.Subjektif ve

  • 2.Değersel kriterlerle maksat saptırmasına izin verilmemelidir.

  • *İdarenin eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tâbi tutulması.



*BİRİNCİ KUŞAK HAKLAR-olumsuz haklar/kişiyi Devlete karşı koruyan haklar(sınırlanamz-dokunulamaz):

  • *BİRİNCİ KUŞAK HAKLAR-olumsuz haklar/kişiyi Devlete karşı koruyan haklar(sınırlanamz-dokunulamaz):

  • *Kişi dokunulmazlığı.

  • *Özel hayatın korunması.

  • *Seyehat ve yerleşme özgürlüğü.

  • *Düşünce hak ve özgürlüğü.

  • *İnanç özgürlüğü.

  • *Bilim ve sanat özgürlüğü.

  • *Basın ve yayın hakları.

  • *Toplantı hak ve özgürlüğü.

  • *Mülkiyet hakkı.

  • *İKİNCİ KUŞAK HAKLAR-Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar-İsteme Hakları/Pozitif Haklar:

  • *Eğitim hakkı.

  • *Meslek edinme hakkı.

  • *Çalışma hakkı.

  • *Sözleşme yapma hakkı.

  • *Sosyal güvenlik hakkı.

  • *Savunma hakkı.

  • *Evlenme hakkı.

  • *Sağlık ve iş bulma olanaklarında eşitliğin talep edilmesi

  • *ÜÇÜNCÜ GRUP HAKLAR-Aktif Statü Hakları:

  • *Aktif-Pasif seçimlere katılma hakkı.

  • *Örgütlenme hakkı.

  • *Kamu alanında çalışabilme hakkı.

  • *Siyasi partilerle organik ilişki kurabilme hakkı.

  • *Dilekçe hakkı.

  • DÖRDÜNCÜ GRUP HAKLAR-Çevre, Barış Hakları(Dayanışma Hakları):

  • *Barış hakkı.

  • *Çevre hakkı.

  • *Gelişme hakkı.

  • *İnsanlığın ortak mal varlığına saygı hakkı.



Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama

  • Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama

  • MADDE 301. - (1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

  • (2) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

  • (3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.

  • (4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.



VII. Düşünce ve kanaat hürriyeti

  • VII. Düşünce ve kanaat hürriyeti

  • Madde 25 – Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.

  • Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.

  • VIII. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti

  • Madde 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

  • Bu hürriyetlerin kullanılması, (Ek ibare: 3/10/2001-4709/9 md.) millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

  • (Mülga: 3/10/2001-4709/9 md.)

  • Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.

  • (Ek: 3/10/2001-4709/9 md.) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.



Madde 9 Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü

  • Madde 9 Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü

  • 1. Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya

  • inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, açıkça veya özel

  • tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya

  • inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.

  • 2. Din veya inancını açıklama özgürlüğü ancak kamu güvenliğinin, kamu

  • düzenin, genel sağlığın veya ahlakın ya da başkalarının hak ve

  • özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu

  • tedbirlerle ve yasayla sınırlanabilir.

  • Madde 10 İfade özgürlüğü

  • 1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak,

  • kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz

  • konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir.

  • Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin

  • rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.

  • 2. Görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, demokratik

  • bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak

  • bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin

  • sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın,

  • başkalarının şöhret ve haklarının korunması veya yargı gücünün otorite

  • ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim

  • koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.



Madde 19 Herkesin kanaat ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, müdahale olmaksızın kanaat taşıma ve herhangi bir yoldan ve ülke sınırlarını gözetmeksizin bilgi ve fikirlere ulaşmaya çalışma, onları edinme ve yayma serbestliğini de kapsar.

  • Madde 19 Herkesin kanaat ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, müdahale olmaksızın kanaat taşıma ve herhangi bir yoldan ve ülke sınırlarını gözetmeksizin bilgi ve fikirlere ulaşmaya çalışma, onları edinme ve yayma serbestliğini de kapsar.



19. Madde

  • 19. Madde

  • İfade özgürlüğü

  • 1. Herkesin, bir müdahale ile karşılaşmaksızın fikirlere sahip olma hakkı vardır.

  • 2. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir; bu hak bir kimsenin ülke hudutlarıyla sınırlanmaksızın sözlü, yazılı veya basılı veya sanatsal urun şeklinde veya kendi tercih ettiği başka bir iletişim vasıtasıyla her türlü bilgi ve düşünceyi arama, edinme ve ulaştırma özgürlüğünü de içerir.

  • 3. Bu maddenin ikinci fıkrasındaki haklar özel bir ödev ve sorumlulukla kullanılır. Bu nedenle bu hak, sadece hukuken öngörülen ve aşağıdaki sebeplerle gerekli olan sınırlamalara tabi tutulabilir:

  • a) Başkalarının haklarına ve itibarına saygı; b) Ulusal güvenliği veya kamu düzenini (ordre public), veya sağlık ve ahlakı koruma.



Başvurunun yapıldığı dönemde TBMM milletvekili ve ana muhalefet partisi ANAP (Anavatan Partisi) Genel Başkan Vekili olan Türk vatandaşı Ekrem Pakdemirli hakkında; 14.04.1995 tarihinde bir otoyol açılışı nedeniyle düzenlenen basın toplantısında, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e iftirada bulunduğu ve hakaret ettiği gerekçesiyle; Süleyman Demirel tarafından; tazminat davası açılmıştır.

  • Başvurunun yapıldığı dönemde TBMM milletvekili ve ana muhalefet partisi ANAP (Anavatan Partisi) Genel Başkan Vekili olan Türk vatandaşı Ekrem Pakdemirli hakkında; 14.04.1995 tarihinde bir otoyol açılışı nedeniyle düzenlenen basın toplantısında, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e iftirada bulunduğu ve hakaret ettiği gerekçesiyle; Süleyman Demirel tarafından; tazminat davası açılmıştır.

  • Ekrem Pakdemirli; tazminat davası sonucunda; gecikme faizleri de dâhil olmak üzere; 7.925.780.000 TL (o dönemde yaklaşık 60.000 Euro) tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir.

  • Pakdemirli; mahkûm edildiği bedeli ödedikten sonra; AİHS’nin 10. ve 6/1. maddeleri ile 1 no’lu Ek Protokol’ün 1. maddesinin ihlal edildiği iddiası ile AİHM’ne başvurmuştur.

  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; 22 Şubat 2005 tarihinde; AİHS’NİN 10. MADDE-

  • SİNİN İHLAL EDİLDİĞİNE, AİHS’NİN 6/1 MADDESİ VE 1 NO’LU EK PROTOKOL’ÜN 1. MADDESİNE DAYANAN ŞİKÂYETLERİN AYRI AYRI İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA karar vermiştir. Mahkeme ayrıca; Türk Hükümetinin; Ekrem Pakdemirli’ye; manevi tazminat olarak; 35.000 (otuz beş bin) Avro, masraf ve harcamalar için 3.000 (üç bin) Avro ödemesi kararı almıştır.



21.04.1995 tarihinde Süleyman Demirel, başvurucu hakkında; şahsına ve Cumhurbaşkanlığı makamına karşı iftira ve hakarette bulunduğu (çankaya’nın şişmanı, dar kafalı vb.) gerekçesiyle başvurucu hakkında, Borçlar Kanunu’nun 49/2 maddesi uyarınca tazminat davası açmıştır.

  • 21.04.1995 tarihinde Süleyman Demirel, başvurucu hakkında; şahsına ve Cumhurbaşkanlığı makamına karşı iftira ve hakarette bulunduğu (çankaya’nın şişmanı, dar kafalı vb.) gerekçesiyle başvurucu hakkında, Borçlar Kanunu’nun 49/2 maddesi uyarınca tazminat davası açmıştır.

  • Başvurucu; yargılama süresince; Cumhurbaşkanı’nın manevi kişiliğini değil, birey olarak şahsi kişiliğini hedef aldığını vurgulamış; söyleminin siyaset bilimi bağlamında ve bütünsel bir şekilde incelenmesi gerektiğini beyan ederek; Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde öngörülen kıstaslar uyarınca mahkûm edilmesinin, Anayasa’nın 10. maddesince güvence altına alınan kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olmadığını ifade etmiştir.

  • Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi; 12.07.1995 tarihinde, başvurucuyu beş milyar Türk Lirası (yaklaşık elli beş bin Euro) tazminat ödemeye mahkûm ederek; masrafı başvurucu tarafından karşılanmak üzere, karar özetinin yüksek tirajlı bir günlük gazetede yayınlanmasına karar vermiştir. Bu karar iç hukukta temyiz edilmiş, ancak temyizde (Yargıtayda) başvurucu lehine karar çıkmamıştır.



AİHM’ne yapılan başvuru sonrasında, AİHM, başvurucunun tazminat cezası ödemeye mahkûm edilmesinin “kanunla öngörüldüğü” ve AİHS’nin 10/2 maddesi uyarınca “meşru bir amaç” güttüğü kanaatine varmıştır. Ancak; AİHM; verilen tazminat cezasının miktarını; bu tür davalarda genellikle verilen tutarlarla ve söz konusu konuşmanın ağırlığıyla karşılaştırdığında, ulusal yasalarla gözetilen amaç ile tazminat kararı arasında hiçbir şekilde makul bir orantılılık ilişkisi bulunmadığı fikrindedir. AİHM’e göre; bu kadar büyük bir miktarda tazminat cezası verilmesinin “demokratik bir toplumda gerekli” olduğu kabul edilemez. AİHM bu nedenle; AİHS’nin 10. maddesinin ihlal edilmiş olduğu kararını vermiştir

  • AİHM’ne yapılan başvuru sonrasında, AİHM, başvurucunun tazminat cezası ödemeye mahkûm edilmesinin “kanunla öngörüldüğü” ve AİHS’nin 10/2 maddesi uyarınca “meşru bir amaç” güttüğü kanaatine varmıştır. Ancak; AİHM; verilen tazminat cezasının miktarını; bu tür davalarda genellikle verilen tutarlarla ve söz konusu konuşmanın ağırlığıyla karşılaştırdığında, ulusal yasalarla gözetilen amaç ile tazminat kararı arasında hiçbir şekilde makul bir orantılılık ilişkisi bulunmadığı fikrindedir. AİHM’e göre; bu kadar büyük bir miktarda tazminat cezası verilmesinin “demokratik bir toplumda gerekli” olduğu kabul edilemez. AİHM bu nedenle; AİHS’nin 10. maddesinin ihlal edilmiş olduğu kararını vermiştir



Yüklə 445 b.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin