Rabita ve Vİrd ile edepler (1 Mart 2017)



Yüklə 31,58 Kb.
tarix03.11.2017
ölçüsü31,58 Kb.
#29499

RABITA ve VİRD ile EDEPLER (1 Mart 2017)

Mürid, mürşidini Allah ile kendisi arasında güvenilir bir rehber görmelidir. Onun Allah rızasına giden yolda en güzel bir vasıta ve vesile olduğunu unutmamalıdır.

Mürşidin uzaktan feyiz vermesi, kalplere tasarrufta bulunması Allah Teâlâ’nın kâmil velilere verdiği özel bir yetkidir. Cenâb-ı Hak velisini seven ve gönlünü onun gönlündeki nura bağlayan kimseye çok özel ikramlarda bulunmaktadır. Buna uzaklık mâni değildir. Bunun örnekleri çoktur.

Mesela Veysel Karanî hazretleri Resûlullah Efendimiz’i (s.a.v) hiç görmediği halde muhabbet ve ruhaniyet yoluyla kendisinden özel terbiye ve feyiz almıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) onu ashabına anlatmış, ismini vermiş, sıfatlarından bahsetmiştir. Ayrıca Hz. Ömer ile Hz. Ali’ye onu ziyaret etmelerini emretmiş ve onlara şu tavsiyede bulunmuştur:

Onunla karşılaştığınız zaman sizin için istiğfar etmesini isteyin ki Allah sizi affetsin.”1 İşte bu hale temiz ruhların tanışması, kaynaşması ve yardımlaşması denir. Zaten rabıta birbirini seven ve özleyen ruhların buluşmasından ibarettir.

Kâmil mürşidin uzaktaki müridinin hâllerini Allah’ın izniyle bilmesi ve görmesi mümkündür. Ancak bu görme ve bilme şekli sınırlıdır. Mürşidin Cenâb-ı Hak gibi her şeyi gördüğünü ve bildiğini düşünmek haramdır, şirktir. Mürşiddeki bütün yetkiler, feyiz ve nurlar Allah Teâlâ’nın ikramıdır.

Şah-ı Nakşibend (k.s) bu görüşün nasıl olduğunu şöyle belirtmiştir:

“Veliler her gördüklerini Cenâb-ı Hakk’ın kendilerine ikram ettiği feraset nuru ile görürler. Öyle ki bu nur ile baktıklarında uzak ile yakının bir farkı olmaz.”

Kâmil mürşidin sahip olduğu yüksek ahlâk, feyiz ve nurlar onun ruhaniyetinden ayrılmaz. Bu ruhaniyet zaman ve mekân ile bağımlı ve sınırlı değildir. Allah Teâlâ dilediği kullarına bu ruhaniyet yoluyla pek çok faydalar ulaştırır. İmâm-ı Rabbânî’nin (k.s) belirttiği gibi; bu faydadan bazen mürşidin de haberi olmayabilir.

Bir mürid, rabıta yaparken müşahede veya kendinden geçme gibi manevi haller olursa bunlara itibar etmez. Rabıtayı bırakıp mürşidine durumunu arz eder.

Şah-ı Nakşibend hazretlerinin (k.s) müridlerinden biri huzurunda rabıta yapıyordu. Bir ara müridde manevi hal zuhur etti. Fakat mürid hâlâ rabıta ile meşgul olmaya çalışıyordu. Şah-ı Nakşibend (k.s) durumu fark etti, müride hitaben:

“Bana rabıtayı bırak, sana gelen hale yönel!” diye uyardı.2

Mürid, bir vasıta olmadan Cenâb-ı Hak’tan vasıtasız ilim ve feyz alma gücüne ulaşamadıkça daima rabıtaya muhtaçtır. Arada bir vasıta olmadan feyz almaya güç yetirince vasıtanın terk edilmesi gerekir. Zira o hâlde vasıtayla uğraşılacak olursa netice manevi gerilemeye gider. Ancak rabıtanın bırakılacağı zamanı mürid değil, mürşid belirler.

Rabıtada mürşid ile mürid arasına kimse giremez, himmet dağıtamaz. Bana yönel ki seni mürşidle buluşturayım, gibi sözler doğru değildir.

Mürşidin sağlığında ondan başkasına rabıta edilmez. Bu iş ortaklık kabul etmez.

Rabıtayı vasıta olmaktan çıkarıp gaye haline getirmek yanlıştır. Rabıtadan asıl maksat mürşidi düşünmek değil, onda tecelli eden ilâhî nur ve rahmeti seyredip yüce Allah’ı zikretmektir. Vesilelerin maksat kabul edilmeleri doğru değildir. Vesileye muhabbet, Allah sevgisine vesile olursa kıymetlidir. Yoksa hayırlı vesile olmaktan çıkar, kalbe perde olur, sahibine zarar verir.



RABITAYI BOZAN DURUMLAR

İnsan kalbi çok hassas ve hareketlidir, devamlı değişim içindedir. Mürid her zaman aynı derecede uyanık ve sevgi içinde rabıta yapamayabilir. Bazen rabıta bozulur, zayıflar ve etkisi iyice azalır. Bunun müridden ve dışardan kaynaklanan bazı sebepleri vardır. Bunlar kısaca şunlardır:



1- Mürşid hakkında şüpheye düşmek. Bu halden kurtulmanın çaresi sık sık tövbe tazeleyip mürşidle kalp bağını kuvvetlendirmektir. Mürşid hakkında kalbe gelen vesveselere aldırış etmemelidir. Allah Teâlâ’dan özel yardım istemeli ve kalbinin Hak’tan kaymaması için dua etmelidir.

2- Mürşidden başkasının etkisinde kalmak ve gönlünü başka birisine kaptırmak. Bu halin tedavisi, kendisini şeyhinden uzaklaştıracak her şeyden gözünü ve gönlünü çekmektir. Mümkünse bizzat mürşidinin yanına gitmeli, onun nazarları altına girmeli, böylece sevgisini kuvvetlendirmelidir. Bu mümkün değilse hayalen mürşidi ile beraber olduğunu düşünmelidir.

3- Büyük günah işlemekten meydana gelen gaflet ve ümitsizlik. Bu halin çaresi, nefsi devamlı hayırlı amellere sevk etmek, haram ve boş işlerden el çekmektir. Bununla birlikte kişi günde yetmiş defa günah işlese bile, yetmiş defa Allah’a tövbe etmelidir. Hiçbir halde ümitsizliğe ve karamsarlığa düşmemelidir. Mürid nefsine mağlup oldukça daha fazla manevi desteğe muhtaç olduğunu anlamalı, günahlarla zayıf düşen kalbinin kuvvetlenmesi için zikir, istiğfar ve rabıtaya sarılmalıdır.

VİRD ADABI

Sâdât-ı kirâmın isimlerini ezbere bilen ergenlik çağına gelmiş herkes 5000 kalb zikri alabilir. On beş yaşından küçük çocuklara, isterlerse vird dersi verilebilir, on beş yaşına kadar 5000’de devam ettirilir.

Zikir abdestli iken yapılır. Zikir sırasında abdest bozulursa yenilenip kaldığı yerden devam edilir veya daha sonra çekilir.

Vird kıbleye karşı oturarak çekilir. Mümkünse adap üzere oturulur. Ancak bir hastalık veya sıkıntı halinde vaziyetine uygun bir şekilde oturabilir.

Zikre ilk defa başlayan mürid tespihini elli defa döndürür. Bunun için ne kadar vird çektiğini anlamak amacıyla sol elinde ikinci bir tespih kullanır.

Yirmi dört saat içinde sadece bir kez vird çekilir. Günün hangi saati virdin ilk başlangıcı olarak tespit edilmişse, mürid ertesi gün o saate kadar virdini tamamlamalıdır.

Her müridin, virde başlama-bitirme saatleri farklı olabilir. Ancak virdi her yeni günün sabahından başlayıp o günün yatsı namazının son vaktine kadar bitirmek güzel olur.

Kalb zikri olan vird dersi, bu yolda ilerlemek isteyenlere verilir, kimse bu dersi yapmaya zorlanmaz.

Kalb zikri 5000 ile başlar. 21.000’de biter. Bundan sonra 23.000 ile letâif zikri başlar, 101.000’e kadar devam eder.

Vakti müsait olanların virdlerini, birkaç oturuşta çekmeleri daha güzel ve daha faziletlidir. Zira tam bir zikir olan vahiy de peygamberlere günün muhtelif vakitlerinde gelmiştir. Ancak vakti müsait olmayanlar bir oturuşta da virdlerini çekebilirler.

Virde ara verilerek devam edilecek ise mutlaka Fâtiha sûreleri okunmuş, tespih en az birkaç defa döndürülmüş olmalıdır. Bu bir usuldür. Fâtihalar okunduktan sonra tesbihe başlanmadan ara verilecek olursa, tekrar oturuşta Fâtihalar yeniden okunur.

Usulüne uygun olarak virde ara verilmiş ise, yeniden başlanacağı vakit artık Fâtiha sûreleri okunmaz. Sadece yirmi beş defa “estağfirullah” söylenerek zikre başlanır.

Günün her anı vird çekilebilir. Sadece akşam ile yatsı vakti arasında, rabıtanın önceliği vardır. Mürid namazı kılmış, rabıtasını tamamlamış ve vakti varsa virdini çekebilir; ancak sâdâtlar bunu hiç yapmamıştır.

Vird için sabah ve akşama giriş vakitleri tavsiye edilir.

Tesbih taneleri işaret parmağı ile hızlıca tek tek döndürülür, kasıtlı olarak atlanmaz; ancak kasıtsız olarak aradaki atlamalar için bir şey gerekmez.

Zikirden maksat yüce Allah’ı birlemek ve yüceltmektir. Tesbih tanelerini saymakla ve onlarla uğraşmaya gerek yoktur. Zikir esnasında sayı saymaya değil, kalbi zikirde toplamaya çalışmalıdır.

Tesbihi döndürürken, yanlışlıkla meydana gelen şaşırma, atlama gibi durumlar için bir şey gerekmez. Ancak çok uyku, yorgunluk, sinir ve sıkıntı anlarında vird çekmemelidir.

Vird çekerken sayı tespihinin neresinde kaldığını karıştıran veya unutan kişi, tahmin ettiği en az sayıdan başlar.

Virdini çekemeyen mürid, bu yoldan uzaklaşmış sayılmaz. Ancak zikirle gelecek faydaları kaçırmış olur. Vird, nefsin terbiyesinde ve kalbin temizlenmesinde en başta gelen bir ameldir. Büyükler, “Virdi olmayanın vâridi yani manevî hali ve feyzi olmaz” denmiştir. Vird olmadan, gerçek müridlik ve sûfilik yapılmış olmaz. Sıhhati ve şartları müsait olan erkek kadın her müridin, günlük olarak en az 5000 zikir çekmesi, manevi halin ilerlemesi ve kalbin zikre geçmesi için gereklidir.

Başladıkları dersi artırmak isteyenler, mürşidine veya onun görevlendirdiği kişilere (vekile) müracaat ederler. Vekil, belli bir yere ve sayıya kadar vird artırmaya yardımcı olabilir. Ondan sonrasını mürşide bizzat sormalıdır.

Vird, en az dört ay çekildikten sonra artırılmalıdır. Özel bir durum olursa, mürşide danışarak daha önce de artırmak mümkündür.

Vekiller mazeretsiz olarak 4 ay veya daha fazla kalp zikrine ara verenlerin dersini düşüremez. Bu durumda olanlar mürşide havale edilirler.

Vekil, kimseyi virdini artırması için zorlayamaz. Kimsenin vird süresini takip etmesi gerekmez. Sûfiye vird tavsiye ve teşvik edilir, kendi gönlü ile müracaat edenin virdi usulünce artırılır.

Vekil, 21.000’e kadar artırabilir. Artış, 2000 2000 olur. Mürşid ise, gerekli gördüğü kadar artırır.

Vird çekerken vücutta meydana gelen ağrı, yanma, batma, bayılma, sızı gibi haller, virdi artırma sebebi olabilir. Ancak vekil, bu tür hallerde virdi bırak diyemez, durumu mürşide bildirir.

Şehadet parmağı olmayanlar vird çekemezler, hallerine uygun diğer zikir derslerinden alırlar.

Gününde çekilememiş olan vird, kaza edilmez. En dar anlarda virdi terk etmek yerine, Fâtihaları okuyup hediye etmek ve bir miktar tespih çekmek gerekir. Bunun da feyzi ve faydası vardır.

Hareket halindeki araçta vird çekilmez. Yolculuk sırasında mürid vird dersini çekemediği için zarar görmez. Ancak kalben uyanık olmaya ve bir sayı düşünmeden kalbiyle zikretmeye çalışmalıdır. Bunu her durumda yapabilir.

Normal şartlarda örtüsüz vird çekilmez. Mazereti sebebiyle örtü kullanamayacak olanların mürşidinden izin almaları gerekir.

Örtü kullanılmadan vird çekileceği zaman önünü bir duvara veya direğe getirmeli, insanların gelip geçeceği yerlerde virde oturmamalıdır.

Mürid hiçbir virdi kendi başına artırıp eksiltemez. Kendi başına mürşidinin verdiği zikirlerin dışında yeni zikir çeşitleri tercih edemez. Ederse ilerleyemez ve şeytanın hilelerinden emin olamaz. Zikrin faydası, usule uygun yapılınca görülür.

Günlük işlerin önünde veya sonunda okunan ve vird hükmünde olmayan dua ve zikirler serbesttir. Onlar o işin ve vaktin sünnetidir, herkes yapabilir, yapmalıdır.

Salavat okumayı günlük vird hâline getirmek isteyenlerin bunun için izin ve talimat almaları güzel olur. Vird halinde okunacak salavatlar için Delâilü’l-Hayrât kitabı tavsiye edilir.

Herkes günde istediği kadar Kur’an-ı Kerim okuyabilir. Ancak büyükler başlanan bir amelin az da olsa devamlı olmasını tavsiye ediyor. Bunun için her gün bir cüz Kur’an okumak ve ayda bir hatim yapmak en güzelidir.

Vird ve diğer zikir çeşitleri ile yetinerek Kur’an okumasını ihmal etmek doğru değildir. Her gün beş on sayfa salavat okurken, bir sayfa Kur’an okumamak, adaba aykırıdır. Hele bütün gününü işe ve hizmete ayırırken, farz namazlarında okuyacağı Kur’an’ı öğrenmek için biraz vaktini ayırmamak, şeytanın bir hilesidir; tasavvuf büyüklerinin usul ve adabına aykırıdır.

Tövbe Tazelemeyi Gerektiren Durumlar

Müridin şu durumlarda tövbe ve intisabını yenilemesi gerekir:



  1. Büyük günahlarda ısrar ve devam ettiğinde.

  2. Mürşidini inkâr hatasına düştüğünde veya bir durundan dolayı, “Ben tarikattan çıktım, ayrıldım” dediğinde.

  3. Vird esnasında kasıtlı olarak ve zikir niyetiyle sesli zikir çektiğinde.

  4. Bir mazeret sebebiyle bir sene veya daha uzun süre mürşid ziyaretine gidemediğinde, intisabını yenileyip adap yapması gerekir.

Gavs-ı Sânî hazretlerine soruldu: “Efendim, uzun zamandır ziyaretinize gelip gidiyoruz. Yanınızdayken halimizde bir düzelme oluyor. Sizden ayrıldıktan sonra, memlekete döndüğümüzde bu hal bir süre daha devam ediyor. Daha sonra halimiz muhafaza edemiyoruz. Bize ne buyurursunuz?” diye soruldu. Gavs-ı Sânî hazretleri, elini yumruk haline getirerek şöyle buyurdu:

“İnsanın kalbi bu yumruk kadardır. Bunun içinde muhabbetullah olması lazımdır.” Sonra orada yanan ışığı göstererek, “Şu anda ışık yanıyor, etraf aydınlık. Bu ışık sönerse etraf karanlık olacak. Aynı anda hem ışık hem karanlık olmaz. Işık yanarsa aydınlık olur; sönerse karanlık olur. Kalbin durumu da böyledir. Onun içinde muhabbetullah/Allah sevgisi olması lazımdır. Muhabbetullah yoksa başka şeyler vardır. Başka şeyler olunca kalbe Allah muhabbeti girmez. Allah muhabbetini elde etmek için sûfî şu dört şeye devam etmesi gerekir:



1- Mürşid ziyareti.

2- Mürşid sohbeti.

3- Rabıta.

4- Vird.”

KAYNAK: Arifler Yolunun Edepleri



1 Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, 2/96-100; Hâkim, Müstedrek, 3(403-404.

2 İbrahim Fasîh, Mecd-i Tâlîd, s. 105-106.

Yüklə 31,58 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin