Sayın Meslektaşlarım



Yüklə 2,98 Mb.
səhifə1/24
tarix30.07.2018
ölçüsü2,98 Mb.
#64084
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24


Sayın Meslektaşlarım,




Günümüzde bilginin yenilenme, çoğalma, yayılma hızı ve teknolojideki gelişmeler sonucu insan yaşamı uzatılmış, kanser dahil yaşamı tehdit eden pek çok hastalıkta ölümün geciktirilebilmesi sağlanmıştır. Buna paralel olarak göz hastalıklarının tanı ve tedavisinde de büyük değişimler yaşanmaktadır. Başta katarakt, vitreoretinal hastalıklar, kırma kusurları ve glokom olmak üzere gözün tüm alt dallarında daha iyi sonuçlar daha kısa sürede elde edilebilmektedir. Oysa göz kamaştıran en pahalı ve yeni teknolojilerin ne kadar kırılgan ve yetersiz olabileceğini hatırlatan, en başarılı tedavi ve ameliyatların kısa süre içinde trajediye dönüşmesine sebep olan gözle görünmeyen mikroorganizmalar hep bizimledir ve zaman zaman kendilerini hatırlatmaktadır.

Enfeksiyon hastalıklarının bilimsel tarihine sıradan bir bakış bile son 150 yılda katedilen büyük mesafeyi gözle önüne serer. Molluscum contagiosumda inklüzyon cisimcikleri 1841 yılında, kuduzdaki Negri cisimcikleri 1905 yılında gösterilmiş, tavşan gözünde herpetik keratit 1913 yılında oluşturulmuş, viral etkenlerle deneysel üveit 1924 yılında von Szily tarafından gerçekleştirilmiştir. Hücre içi sitopatik etkiler 1939 yılında elektron mikroskobu ile tanımlanmıştır. İkinci dünya savaşı sonrası yaygınlaşan antibiyotik kullanımı insanlığın kalıcı zaferi olarak görülmüştür. Son yıllarda moleküler düzeyde elde edilen bilgiler ile mikroorganizmaların genetik haritaları çıkarılmış, kiminin değiştirilmiş, bir kısmı taşıyıcı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Okuyucu bu aşamada enfeksiyon hastalıklarında yeni ne olabilir diye düşünebilir. Aslen yeni olan insandır, her nesil bilimsel alanda sağladığı gelişmelerin verdiği sonsuz özgüven ile daha ileri ve uzak ufuklara koşarken, en küçük ihmalde veya doğasını değiştirdiğinde yaşam alanını paylaştığı küçük canlılarla yeniden tanışmaktadır. En sıradan gözüken bir adenovirus keratokonjonktivitinde veya herpes keratitinde hayal kırıklığı ve çaresizlik yaşamayan bir göz hekimi var mıdır?

Günümüzde gözün enfeksiyon hastalıkları çeşitliliği, tanısal karmaşası, tedavide karşılaşılan zorlukları ile tüm dünyada önemli morbidite sebebi olmaya devam etmektedir. Kişisel düzeyde yarattığı görme işlevi kaybı ve mutsuzluk yanında ülke ekonomisine, sosyal güvenlik sistemlerine de ağır yük getirmektedir. Kişinin işinin aksaması, veriminin düşmesi, tanı ve tedavinin sürekli artan maliyeti ve bunun önemli bir kısmının ülke dışına aktarılmak zorunda olunması konunun ciddiyetini arttırmaktadır. Tüm bu nedenlerden dolayı Türk Oftalmoloji Derneği Ankara Şubesi 2013 yılı Nisan Kursu programını oküler enfeksiyonlara ayırmış, sürekli ilerilere bakarken yanı başında duranı hatırlatmayı amaçlamıştır. Önleme ve korunmaya yönelik temel konulara özel bir önem verilmiş, gözün tüm kısımlarını ilgilendiren enfeksiyonlar ayrı ayrı ele alınmıştır. Antibiyotik kullanımının gerektirdiği özen, seçicilik ve dikkat farklı yerlerde çeşitli kez vurgulanmıştır. Klasik bilgilerin yanı sıra güncel gelişme ve değişimlerin de yansımasına gayret edilmiştir.

Nisan Kursu programının hazırlanmasında emeği olan Ankara Şubesi eski başkanı Sn. Özlem Evren Kemer'e, fedakarca çalışan başta şube sekreteri Sn. Ümit Ekşioğlu olmak üzere yönetim kurulu üyelerine, elinizde tuttuğunuz kitaba katkı sunan tüm değerli yazarlarımıza ve görev aldıkları birimlere, olanakları ölçüsünde maddi destek sağlayan ilaç endüstrisinin Türkiye temsilcilerine, ve hazırlık aşamalarında yardımlarını esirgemeyen ve yol gösteren Türk Oftalmoloji Derneği Merkez Yönetim Kuruluna başkanı Sn. Prof. Dr. Süleyman Kaynak'ın şahsında teşekkür ederim.

Elinizdeki kitabın uzun yıllar yararlı ve pratik bir başvuru kaynağı olmasını diler, saygılar sunarım.

Prof. Dr. Hayyam Kıratlı Türk Oftalmoloji Derneği Ankara Şubesi Başkanı


Biyoloji tarihinin önemli bir kısmı, konakçı nüfusunu çoğaltmak ve daha geniş bir yaşam alanı elde etmek üzere çoğalan patojen ajanlarla, yine hastalıklardan korunmak ve nesillerini devam ettirmek isteyen insanlık arasındaki rekabetten oluşmaktadır. Amerika kıtasında, Aztek ve İnka uygarlıklarının ortadan hızla kalkmasında nasıl ki eski dünyadan getirilen çiçek virüsünün rolü büyük ise, orta çağı belirleyen en önemli faktörlerden birisi nasıl ki "kara veba" ise, ya da son yüzyıldaki savaşlı dünyada tifüsten koleraya, trahomdan sıtmaya pek çok enfeksiyon insanlığı zorladı ise çağımızda da ikide bir ortaya çıkıp insanlığı güç duruma düşüren bir çok virütik hastalık hala bu rekabetin devam ettiğini göstermektedir.

Bu nedenle tarihi bakımdan enfeksiyon sadece enfeksiyon değil , insanoğlunun dünya yüzündeki yayılımı ve yaşantı tarzını da derinden etkileyen bir olgudur.

Sterilizasyon teknikleri geliştireli nerdeyse 150 yıl oldu ve bu tekniklerin çeşitleri giderek artıyor. Ama hala, hekimlerin en büyük korkusu enfeksiyon. Göz ameliyatlarından sonra oluşan enfeksiyon sıklığı, daha 100 yıl kadar önce %10'larda iken, asepsi, antisepsinin bu alanda kullanılması, daha sonra antibiyotiklerin keşfedilmesi, mikrocerrahi uygulanması vb. gibi etkenler ile bugün %0.04'lere düşmüştür. Ancak hala sıfır değildir ve hala göz hekimlerinin en önemli korkusudur.

Son yıllarda bir birbiri ardına çıkan antibiyotikler ve diğer tedavi ediciler, her türlü enfeksiyonun tedavisinde her zaman büyük adımlar atılmasını ve bir çok hastalığın ortadan kalkmasını sağlamıştır. Ancak bu süreç hiçbir zaman bitmeyecektir. Hekimliğimizin bir yanı her zaman mikrobiyolojik ajanlarla savaşmaya devam edecektir. Hekimliğimizin diğer yanı ise, aslında maliyet sınırlandırmaları ve hukuki düzenlemeler ile ilgilenmek durumundadır. Gerçekten de, hekimlik giderek hukuki sınırlandırmalar ile maliyet sınırlandırmaları arasında sıkışıp kalmış görünmektedir. Bu durum, esasta hekimin hukuki terminoloji ile "tedavi etme özgürlüğünün" kaybedilmesine, yani tedavi yaparken, tıbbi ölçeklerden ziyade mali ve hukuki ölçekleri daha ön planda tutmaya zorlanmasına yol açmaktadır.

Hekimlerin emeğini çok ucuza maletmeyi planlayan, çok kısa sürede çok hastaya bakılmasını öngören "sayısal sağlık sistemleri" aslında, iyi hekimliği öldürürken zaman içinde hekime çok kolay ulaşan ama bir türlü tedaviye ulaşamayan toplumlar yaratacaklardır. Temelde bu bir bakıma insanlığın geri dönüşüdür ve şatafatlı sağlık haberleri bu gerçeğin üzerini örtememektedir. Sayısal sağlık sistemleri, çok ucuza ve çok acımasızca çalıştırılan eli kolu bağlanmış sağlık personeli ve esir düşmüş cerrahların karşısında acaba "mikroptan yana mı" yer alıyorlar ??

Türk Oftalmoloji Derneği Ankara Şubesi, TOD 33. Oftalmoloji Kursunun konusunu "Oküler Enfeksiyonlar" olarak belirlemiştir. Böylece , bu yoğun tıbbi düzenleme bombardımanı altındaki hekimlerimizin her zamanki gibi her şeye rağmen "iyi hekimlik " yapma çabasına katkıda bulunmayı amaçlanmaktadır. Bu çabaları için TOD Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Hayyam Kıratlı ve Sekreteri Ümit Ekşioğlu başta olmak üzere tüm yönetim kurulumuza ve bu hazırlıklarda görev alan tüm birimlerimize ve katkıda bulunan meslektaşlarımıza teşekkürü borç biliriz.

Türk Oftalmoloji Derneği aynı zamanda bir vefa kurumudur ve bu toplantıyı, camiamıza büyük katkıları olmuş bir hocamız merhum Prof. Dr. Fikret Mutlu anısına yaparak bu çok anlamlı görevini yerine getirmektedir.

Bu kursa emek veren tüm yöneticilerimize, katkıda bulunan ve önemli bir kaynak olarak bu kitabın ortaya çıkmasını sağlayan meslektaşlarımıza olağanüstü çabaları için minnetlerimizi sunarız.

Saygı ve sevgilerimle,

Prof. Dr. Süleyman Kaynak Türk Oftalmoloji Derneği Genel Başkanı



c:\users\seo\appdata\local\temp\finereader11\media\image3.jpeg

Prof. Dr. Fikret Mutlu


1926 yılında Tekirdağ'ın Şarköy kasabasında doğdu.1937 'de Tekirdağ Namık Kemal İlkokulunu,1940'da Çorlu Ortaokulunu,1943'de İstanbul Erkek Lisesi'ni bitirdi. 1944 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'ne girdi ve ikinci sınıfta iken İstanbul Askeri Tıbbiye Okulu'na geçti. 5. Sınıfta okurken Ankara Tıp Fakültesi'nin Gülhane Askeri Tıp Akademisi bünyesinde kurulmasıyla son iki yılını burada okuyarak 1950 yılında tabip teğmen rütbesiyle mezun oldu. Bir yıl Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde stajını tamamladı.

1951 yılında başladığı kıt'a hizmetini İstanbul Beykoz, İzmit Köseköy ve İstanbul Osmaniye'de tamamladı ve 1954 yılında GATA Göz Kliniğinde asistanlığa başladı. 1957 yılında uzman oldu. Aynı yıl Amerika Birleşik Devletlerinde San Antonio'da bulunan Brooke Army Medical Center'a gönderildi.

1959 yılında yurda döndükten sonra Erzurum Mareşal Çakmak Hastanesi Göz Kliniğine atandı. Üç yıl süren bu görevi esnasında Erzurum Atatürk Üniversitesinin kuruluş çalışmalarında bulundu. 1961-1964 yılları arasında tekrar Amerika Birleşik Devletleri'ne giderek Wills Eye Hospital'da retina dekolman cerrahisi çalışmaları ve araştırmalar yaptı. Army Forces Institute of Pathology'de (Washington D.C ) oftalmik patoloji kursuna katıldı ve Harward Medical School Eye Clinic'de retina dekolman cerrahisi çalışmalarında bulundu.

1964-1969 yıllarında İzmir Asker Hastanesinde Göz Kliniği Şefliği yaptı. 1968 yılında Üniversite Doçenti unvanını aldı ve aynı yıl GATA Göz Hastalıkları Kliniği Direktörlüğü'ne atandı. 1976 yılında profesör oldu.

1979 yılında Belçika'da bulundu ve İngiltere'de Moorfields Hospital'da çalıştı.1981 yılında Almanya'da Essen ve Munih Üniversitelerinde klinik ve cerrahi çalışmalarında bulundu. 1980-1982 yıllarında GATA Anesteziyoloji ve Reanimasyon Enstitüsü direktörlüğü'nü de yürüttü. 1983 yılında GATA'dan ayrıldı. 1985 -1986 yıllarında Suudi Arabistan, Dammam King Faisal Üniversitesi Göz Hastalıkları Kliniğinde çalıştı.

Bütün bu resmi çalışmaları yanı sıra özel muayenesinde de çalışmalarını sürdürdü ve 1987'de Türkiye'nin ilk ve en büyük organize Göz Hastalıkları ve Laser Merkezinin kuruluşunda önemli rol oynadı.

Retina Vasküler Sistemi hastalıkları ve deneysel araştırmaları, retina dekolman cerrahisi ve scleral bucklig ameliyatları, diyabetik retinopatide görülen vasküler değişiklikler, keratoplasti, hareketli göz protezleri konusunda deneysel ve klinik çalışmalar yaparak çok sayıda yurt içi ve dışı yayınlarda bulunmuştur.1988 yılında Retina Vasküler Sistemi adlı kitabını yayınlamıştır. Türkiyede çok sayıda göz hekimi ve akademisyen yetiştirmiştir.

Evli ve iki çocuk babası olup eşi Aynur Mutlu, DTCF İngiliz Filolojisi mezunu olarak ingilizce öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. Çocuklarından 1967 doğumlu Hakan Mutlu Ankara Tıp Fakültesini, 1969 doğumlu Erhan Mutlu ise 9 Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesini bitirmiştir.

Avcılık, futbol, yüzme, fotoğrafçılık, edebiyat, resim ve müzik hobileri arasındadır. Antika araba, özellikle bahçesi ve köpekleri en önemli uğraşıları arasındaydı. Sonsuz bilim aşkı, çağdaş, her konuda bitmeyen merakı, çalışması, güzel konuşma ve renkli kişiliği ile oftalmoloji ailesinin önde gelen isimlerinden olan Prof. Dr. Fikret Mutlu 4 Ağustos 2012 de aramızdan ayrılmıştır



İÇİNDEKİLER

B.Cerrahın Hazırlanması 26

Kaynaklar 32

Teorik verim = 2n x y 54

Kaynaklar 62

Kaynaklar 80

Kaynaklar 90

Kaynaklar 106

CMV ön üveitte tedavi 173

Kaynaklar 197

ift 205


Kaynaklar 206

Kaynaklar 238




Dr. Yonca AYDIN AKOVA

PARAZİTER VE FUNGAL KERATİTLER 100-112



Dr. Meltem YAĞMUR

ENDOFTALMİ KLİNİĞİ 113-119



Dr. Gürsel YILMAZ

OKÜLER ENDOFTALMİDE TANISAL YAKLAŞIMLAR 120-130



Dr. Ziya KAPRAN

ENDOFTALMİ TEDAVİSİ 131-133



Dr. Cengiz ARAS

OKÜLER ENFEKSİYONLARDA ANTİBAKTERİYEL TEDAVİ 134-157



Dr. Gülay GÜLLÜLÜ

OKÜLER ENFEKSİYONLARDA ANTİVİRAL TEDAVİ 158-171



Dr. Nilgün YILDIRIM

OKÜLER ENFEKSİYONLARDA ANTİFUNGAL TEDAVİ 172-182



Dr. Pınar ÇAKAR ÖZDAL

GÖZ KAPAĞI ENFEKSİYONLARI 183-187



Dr. Mehmet ÜNAL

LAKRİMAL SİSTEM ENFEKSİYONLARI 188-197



Dr. Onur KONUK

ORBİTA ENFEKSİYONLARI 198-217



Dr. Bülent YAZICI

PERİOKÜLER ENFEKSİYONLARDA AYRICI TANI 218-219



Dr. Şafak KARSLIOĞLU

HERPETİK ÖN ÜVEİTLER 220-226



Dr. Nurettin AKYOL

HERPETİK RETİNOPATİLER 227-234



Dr. Sibel KADAYIFÇILAR

OKÜLER TOKSOPLAZMOZİS 235-241



Dr. Ertuğrul MİRZA

OKÜLER TÜBERKÜLOZ 242-248



Dr. Nilüfer YALÇINDAĞ

OKÜLER ENFEKSIYONLARDA MEDIKOLEGAL SORUNLAR 249-260



Dr. Sait EĞRİLMEZ, Dr. Ekin Özgür AKTAŞ

OKÜLER ENFEKSİYONLARDA ANTİMİKROBİYAL DİRENÇ SORUNU 261-263



Dr. Kıvanç GÜNGÖR

CERRAHİ MALZEME STERİLİZASYON YÖNTEMLERİ

Dr. Faruk ÖZTÜRK

S.B. Ankara Ulucanlar Göz Eğitim Hastanesi, ANKARA

Cerrahi enfeksiyonlar, tıbbın diğer tüm dallarında olduğu gibi, oküler cerrahilerin de en korkulan komplikasyonları arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Basit bir konjonktivitten gözün kaybına dek gidebilen endoftalmiye kadar, çok değişik tablolarda görülebilmektedir. Son birkaç dekatta gözlenen cerrahi yöntemlerdeki gelişmelerle birlikte bu enfeksiyonların sıklığı azalsa da, özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde halen ciddi bir sorun teşkil etmektedir.

Cerrahi enfeksiyonları önlemek tedavi etmekten daha kolaydır. Bu enfeksiyonları önlemek için profilaktik antibiyotik kullanımı ve cerrahide antisepsi ve sterilizasyon kurallarına uymak büyük bir önem teşkil etmektedir. Burada, oküler cerrahi aletlerinin sterilizasyon kurallarına değinilecektir.

Sterilizasyon, bir maddenin üzerinde veya içinde bulunan tüm mikroorganizmalardan (sporlar, viruslar, mantarlar dahil) arındırılma işlemidir. Bu işlem sonrasında hastalık yapan ve yapmayan tüm mikroorganizmalar öldürülmektedir. Dezenfeksiyonda ise dirençli bakteriler ve sporlar zarar görmez.

Sterilizasyonda ısı (en çok kullanılan yöntem) ışın, basınç, elektrik, ultrason vs gibi fiziksel yöntemler ya da etilen oksit, alkol, iyot, gluteraldehit vs gibi ajanlarla yapılan kimyasal yöntemler kullanılmaktadır.

Göz cerrahi aletlerinin sterilizasyonu özellik göstermekte ve özen istemektedir. Çünkü malzemelerin çoğu hassas mikrosetler olup, lümene sahiptir. İçerilerinde veya üstlerinde cerrahi debris ya da viskoelastik madde kalma ihtimali yüksektir. Sterilizasyon bir bütündür ve her bir aşama titizlikle yapılmalıdır.

Sterilizasyonun bazı aşamaları mevcuttur. Bunlar temizleme-dezenfeksiyon, paketleme, sterilizasyon ve depolama aşamalarıdır. Her bir aşama büyük bir titizlikle yapılmalıdır.

A - Temizleme - Dezenfeksiyon

Aletler temizlenmeden önce asla steril edilemez. Temizlemede amaç malzemelerin üzerindeki organik ve inorganik kirlerin, birikintilerin vs temizlenmesidir. Özellikle viskoelastik maddeler iyi temizlenmezse, kuruyup birikinti olarak kalır ve malzemelere zarar verir. İyi bir temizleme ile mikroorganizmaların %97'si temizlenmektedir. Temizleme işlemi mekanik (elle ve deterjanla temizleme), ultrasonik (özel yıkama makinaları ile) ya da dezenfektörler (özel yıkayıcı makinalar) aracılığı ile yapılmaktadır.


  1. Mekanik Temizleme: İlk olarak aletler yıkanmalıdır. Yıkama işleminde özel fırça ve basınçlı su tabancalar, nötral Ph da özel deterjan veya dezenfektan kullanılmalıdır. Konsantrasyon ve temas süresine dikkat edilmelidir. İkinci aşama durulama işlemidir. Durulamada distile veya deiyonize su kullanılmalıdır. Serum fizyolojik ve diğer sodyumlu sıvılar ve klor malzemelere zarar verebilir. Debris ve deterjan kalmayana dek durulanır. Kullanılacak suyun ısısı 40°C'yi geçmemelidir aksi halde proteinlerin koagülasyonunu olabilir. Üçüncü aşama kurutma işlemidir. Kurutma işlemi lif bırakmayan yumuşak bezlerle, lümenli aletlerde ise basınçlı hava ile yapılmalıdır.

  2. Ultrasonik Temizleme: Hızlı, standart, güvenli (çalışanlar için) ve uzun vadede ekonomik temizlik sağlamaktadır. Suyun ses dalgaları yardımı ile çalkalanması esasına dayanır. Titreşimler,elle ulaşılamayan yerleri daha kolay temizler. Aletler birbirine temas etmeden, açık olarak yerleştirilmelidir. Ön yıkama, deterjan ile ana yıkama, durulama ve kurutma aşamaları mevcuttur. Nötral Ph da deterjan (kullanım kurallarına uyulmalı), 40°C de distile veya deiyonize su ile durulanmalıdır.

  3. Dezenfektör ile Temizleme: Etkili ve standart temizlik sağlar. Ön yıkama (su ile), deterjan ile ana yıkama, ana durulama, termal-kimyasal dezenfeksiyon, son durulama ve kurutma aşamaları mevcuttur. Bu iş için üretilmiş özel deterjan ve dezenfektan kullanılmalı ve üretici firma kullanım kurallarına uyulmalıdır.

B - Paketleme

Sterilizasyon öncesinde, malzemeleri sterilizasyon türüne göre doğru olarak paketlemesi çok önemlidir. Cerrahi aletler temizlenip bakımı yapıldıktan sonra türlerine göre ayrılarak tel sepetlere düzgünce dizilir ve konteynırlara konulur. Konteynırların kapak bölümlerinde bulunan bakteri filtreleri kontrol edilir ve kapağı kapatılarak sterilizasyona hazır hale getirilir. Plastik malzemeler sterilizasyon şekline göre özel paketleme kağıtlarıyla çift kat paketlenerek sterilizasyona hazır hale getirilir. Tablo 1 de sterilizasyon yöntemlerine göre paketleme materyali seçimi özetlenmiştir

C - Sterilizasyon

Göz cerrahi aletlerinin etkili bir sterilizasyonu için önemli bazı kurallar vardır. Sterilizasyon cihazının bakımları düzenli yaptırılmalı, sterilizasyon cihazının kullanımında üretici firma önerilerine uyulmalı, cerrahi aletler iyi bir şekilde yıkanmış olmalı, cerrahi aletler kuru olarak iyi bir şekilde paketlenmiş olmalı, sterilizasyon aletlerin tüm yüzeyine etki edebilmeli ve sterilizasyon ve son kullanım tarihi paket üzerine yazılmalıdır. Fiziksel sterilizasyonda sıcak, soğuk, kuruluk, ışınlar, elektrik akımı, sonik-ultrasonik titreşimler, yüksek basınç ve osmotik değişikler kullanılarak yapılmaktadır. En çok ısı kullanılır. Isı olarak ta kuru ısı, basınçlı buhar, flash otoklav ve nadir olarak ta gama radyasyon kullanılır. Kimyasal sterilizasyonda ise gaz ve sıvı formda kimyasal ajanlar kullanılır. En çok etilen oksit ve gaz plazma yöntemleri kullanılmaktadır.

Isı ile Sterilizasyon: Etki mekanizması, hücre proteinlerinin koagule edilmesi esasına dayanır. Isı derecesi, ısının etki zamanı, ortamdaki nem derecesi, mikroorganizmaların içerisindeki su miktarı, pH, osmotik basınç gibi faktörler etkilidir. Ortamda nem olması, mikroorganizma içerisinde %50 oranında su bulunması pH derecesinin nötrden uzaklaşıp asit veya alkaliye kayması, ısı ile sterilizasyonu olumlu yönde etkiler. Kuru ya da nemli ısı kullanılmaktadır. Nem ısının daha iyi iletilmesini ve daha etkili sterilizasyonu sağlar.


  1. Kuru Isı ile Sterilizasyon: Ortamda nem bulunmadığından sterilizasyon daha uzun süre alır. Genel olarak 175°C de bir saat, 140°C de ise 3 saat sterilizasyon için yeterlidir. Sıklıkla Pastör fırınları (Sterilizatör) kullanılır ve cam ve metal aletler sterilize edilebilir. Ancak çok güvenilir değildir. Isı homojen dağılamaz ve standart ısı sağlanamaz.

  2. Nemli Isı ile Sterilizasyon: Basınçlı ve basınçsız buhar kullanılır. Basınçlı buhar (otoklav), en çok kullanılan yöntemdir. Isı ve basınçla bozulmayacak daha çok metalik malzemelerde kullanılır. Güvenli ve ekonomiktir. Paketler çok sıkışık konulmamalı, aralarından nem geçebilmelidir. Sıcaklık ve süre genel olarak 134°C 3-3.5 dakika (ön vakumlu otoklav), 121°C 15 dakika (ön vakumlu otoklav ) ya da 121°C 30-45 dakika (vakumsuz otoklav) şeklindedir. Basınçsız buharsa sıcaklık ve süre genelde 100°C 30 dakika şeklindedir. Flash otoklav da zaman zaman kullanılmaktadır. Ancak hiçbir zaman rutin sterilizasyonda değil, sadece acil durumlarda kullanılmalıdır. Sadece paketleme gerektirmeyen az sayıda aletin sterilizasyonunda kullanılabilir. İmplantlar ve lümenli aletlerde kullanılmamalıdır. Flash otoklavlar merkezi sterilizasyon ünitesinde değil operasyon odasına yakın yerde bulundurulmalı ve steril edilmiş malzemeler aseptik koşullarda taşınmalıdır. Sıcaklık ve süre genelde 121°C 15 dakika ya da 134°C 3.5 dakika şeklindedir

Etilen Oksit ile Sterilizasyon

Etilen oksit, Renksiz, kokusuz, havadan biraz daha ağır, yanıcı ve patlayıcı, toksik bir gazdır. Tüm mikroorganizmalara etkilidir. Hücre duvarına etkiyerek alkalileşme yapar Isıya dayanıklı olmayan polietilen, plastik, kauçuk aletlerde kullanılır. Naylonun içine geçebilir, aletler öncelikle naylon kapla hava almayacak şekilde ambalajlanır. Nem %40-60 ve sıcaklık 37-55°C değerlerinde olmalı, sterilizasyon sonrası, gaz atıklarının temizlenmesi için kullanım öncesi 50-60°C'de 8-12 saat ya da oda ısısında 7 gün havalandırılmalıdır.

Gaz Plazma (H2O2) ile Sterilizasyon

Isı ve neme hassas her türlü plastik, organik, elektromekanik alet ve cerrahi gereçlerde kullanılır. Tüm mikroorganizmalara etkili ve biyosiddir. 1 saatte tamamlanan pratik bir yöntemdir. Yöntem: H2O2 özel bir kasetle cihaz içine enjekte edilir. Radyo frekans (RF) uygulanır ve özel bir plazma yaratılır. Plazma bir nevi maddenin 4. halidir ve elektronlar, iyonlar veya nötral partiküllerden oluşan gaz ortamıdır. H2O2 ile etkileşimle serbest radikal ve biyosid etki oluşur. RF kapatıldığında su buharı ve oksijene döndüğünden havalandırmaya gerek yoktur. Tablo 2 de gaz plazma sterilizasyon avantaj ve dezavantajları görülmektedir

Formaldehit ile Sterilizasyon

Formaldehit -19°C'de kaynayan, gaz* veya sıvı halde, toksik ve kanserojeniktir. Mikroorganizmalar üzerinde, alkilleyici etkiyle DNA ve protein yapılarının bozulmasına sebep olur. Sterilizasyondan ziyade yüksek düzey dezenfektan olarak kullanılır. Toksik etkilerden dolayı pek çok ülkede yasaktır. Sterilizasyonda sıcaklık 50-80°C, nem %60-80 değerlerinde olmalıdır. Uzun sürede (3-4 saat) etkilidir. Havalandırma bölmesinde 50- 60°C'de 8-12 saat ya da oda ısısında 7 gün bekletilmelidir.

Sterilizasyon kontrolü

Fiziksel yöntemlerle yapılabilir. Bu şekilde cihaz üzerindeki göstergeler ile basınç, gaz konsantrasyonu, sıcaklık, nem ve zaman gibi parametreler sürekli olarak ölçülür. Çeşitli indikatörler kullanılarak kimyasal yöntemlerle yapılabilir.

Sterilizasyon sonrası bantlar renk değiştirir. Birden fazla parametre hakkında bilgi verebilir. Bowie-Dick testi ise buharlı otoklavlarda kullanılır. Son olarak ta biyolojik yöntemler kullanılabilir. Bu şekilde, sterilizasyona en dirençli olan bakteri sporları indikatör olarak kullanılır.

Steril paketlerin açılışı dikkatli şekilde yapılmalıdır. Paketin yalnızca dış kenarlarından tutulmalı, paket kendimizden uzağa doğru açılmalı ve böylece steril alan üzerinde hareket azaltılarak kontaminasyon önlenmelidir. Steril alan olarak paketin merkezi kullanılır. Steril kapaklı kutunun kullanılması da bir o kadar önemlidir. Kutunun üzerindeki sterilizasyon tarihi kontrol edilmeli, zamanı geçmişse kullanılmamalıdır. Kapağın ve kutunun iç yüzeyi steril kabul edilmeli, kutunun içindeki paketlerin de yalnızca içinin steril olduğu unutulmamalıdır. Kutunun kapağı daima kapalı tutulmalıdır. İçinden malzeme alınırken mümkün olduğunca kısa süre açık tutulmalıdır. Kapak kaldırıldığında iç yüzü yere bakacak şekilde tutulmalı, böylece havadaki mikroorganizmalarla kontaminasyon en aza indirilmelidir. Eğer kapak elden bırakılacaksa iç yüzü yukarı gelecek şekilde bırakılmalıdır.



Sonuç olarak, sterilizasyon aşamalarında yapılan en ufak bir ihmal ya da hata, yapılan kusursuz cerrahileri bir anda kabusa çevirebilir. Tüm ameliyathane personelinin eğitimi çok önemlidir. Sterilizasyonda kullanılan maddelerin özellikleri ve etki mekanizmaları bilinmeli, uygulama talimatları dikkate alınmalıdır. Yapılan işlemlerde mutlaka kurallara uyulmalıdır. Tüm bunları uygularken çoğu hassas ve pahalı malzemeler iyi korunmalı, çoğu delici malzemelerden ise sterilizasyon ve cerrahi ekibi kendini korumalıdır.


Yüklə 2,98 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin