Şehriban Şahin Bir Kamusal Din Olarak Türkiye’de ve Ulus Ötesi Sosyal Alanlarda İnşa Edilen Alevilik Giriş



Yüklə 209,52 Kb.
səhifə1/24
tarix09.01.2022
ölçüsü209,52 Kb.
#94648
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24

Şehriban Şahin
Bir Kamusal Din Olarak Türkiye’de ve Ulus Ötesi Sosyal Alanlarda İnşa Edilen Alevilik
1. Giriş

1989’daki Hamburg Alevi Kültür Merkezi'nce bir grup aydın ve akademisyenin desteğiyle basılan Alevilik Bildirgesi ve Cemal Şener’in Alevilik Olayı adlı kitabı ile birlikte, Aleviliği gizli sözlü bir kültür/din olarak kavramsallaştırmak tarihe karışmış; birdenbire ve güçlü bir şekilde kamu alanına çıkan Alevilik gerek Türkiye’de gerekse Avrupa’da kendini yeniden yapılanma süreci içerisinde bulmuştur. Casanova’nın (1994) dünyada dinin kamusal alana çıkışı için söylediği dinin kamuya gidişi (gone public) ve açıklık (publicity) kazanması, Aleviliğin 1980’ler sonrası içinde bulunduğu süreci tanımlamaktadır. Modernleşmenin bir gereği olarak özel alana itilen din, seksenlerin başından itibaren dünyanın birçok yerinde kimlik ve kültür politikası olarak tanımlanan hareketler içinde yer alarak kamusal alana çıkmıştır.

1980’lerin sonlarında ve 90’larda Aleviliğin birdenbire ve güçlü bir şekilde dernekleri, kitap ve dergileri, televizyon programları, festivalleri ve radyo kanalları ile kamusal alana çıkışı, 16. yüzyıldaki "Celaliler" sonrası gelişen ve Cumhuriyet döneminde de devam eden gizli-sözlü olarak aktarılan geleneğinin değişim sürecine girmesine yol açmıştır. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sini oluşturduğu kabul edilen Aleviler, Türkiye ve Avrupa’da her geçen gün daha da görünür hale gelmişlerdir.

Alevilik muğlak bir kavramdır; ne sadece etnik ne de dinidir; her ikisinin özelliklerini de taşır buna ek olarak en çok da politiktir. Homejen bir Alevi cemaatinden söz etmenin mümkün olmayışı, Alevilik alanında yerel, ulusal, ve sınırlar ötesi platformlarda birbiri ile etkileşim halinde olan birçok aktörün var olması, Aleviliğın gerek etnik gerek linguistik gerekse yöresel ve politik farklılıklara sahip oluşu, ortaya birden çok Alevilik söylemi çıkarmıştır. Türkiye devletinden Alman devletine, Avrupa Birliği’nden Alevi derneklerine, laik ve laik olmayan basına, Kürtlere, İslamcılara kadar birçok aktör Aleviliğin yeniden tanımlanmasında ve kamusal bir din olarak kendini yeniden üretme sürecinde karmaşık bir ilişkiler ağı ve etkileşimi içinde yerlerini almışlardır. Bunun sonucu olarak, “Alevilik Islamın özüdür” “Alevilik öz Türktür” “Alevilik din değildir” “Alevilik yaşam biçimidir” “Alevilik Kürt uygarlığından doğmuştur” gibi burada hepsini yazamayacağım Alevilik söylemleri ortaya çıkmıştır.

Bugün Tükiye Avrupa Birliği’ne (AB) üye olmak için büyük bir mücadele vermektedir. Modern laik Türkiye imajını büyük ölçüde yaralayan İslami hareketin politik alandaki yükselişi laik basın ve aydınların hatta son yıllarda devlet erkânın da Alevileri Cumhuriyet'in laiklik temeline dayalı kurum ve kuruluşlarını korumada ‘doğal müttefik’ olarak yeniden keşfetmelerine yol açmıştır. Türk politikasının bu sancılı döneminde Aleviler de kendi kendilerine, Sünni çoğunluğa ve de devlete karşı Aleviliği tanımlamaya giriştiler. 1980’lerin sonları resmi devlet söyleminin daha doğrusu Kemalizmin sorgulandığı Türkiye toplumunun tabu konularının, örneğin etnik ve dinsel farklılıklarının olduğu, kamusal alanda açıkça tartışıldığı kültürel bir değişim sürecidir. Alevilik de bu dönemde kamusal alana taşınmıştır.

Bu makalede, Aleviliğin seksenler sonu birdenbire kamusal alana çıkışının nedenleri analiz edilecek; neden ve nasıl bu geçiş yaşandı ve neden altmışlarda ve yetmişlerde değil de seksenlerin sonlarında Türkiye’de başta Almanya olmak üzere Hollanda, Fransa, Avustralya gibi Türk vatandaşlarının yoğun olarak göç ettiği ülkelerde Alevilik kamusal alana çıktı; kendini kamusal bir din olarak yeniden yapılandıracak aktörlere sahip oldu, soruları irdelenecektir. Burada Aleviliğin gizli sözlü gelenekten kamusal yazılı kültüre geçişinde Alevilerin ulus ötesi (transnational) ilişkiler ağı (networks) ve Türk devletinin Aleviliğin bu değişimini teşvik etmede, şekillendirmede önemli rol oynayan aktörler olduğu tezini savunmaktayım. Aleviliğin geçirdiği değişim yerel, ulusal ve ulusal sınırlar ötesine ulaşan platformlarda bir grup etkenin ve birçok aktörün karmaşık bir ilişkiler ağı içinde birbiri ile iletişimi ve etkileşiminin bir sonucudur. Etkenler şunlardır:

1.     Alevilerin köylerden Türkiye’nin büyük kent merkezlerine ve Almanya başta olmak yurtdışına yoğun şekilde göçleri;

2.     Alevilerin geleneksel ilişki ağlarının form değiştirmesi, özellikle Avrupa merkezli Alevi derneklerinin ortaya çıkışı;

3.     Kentleşen Alevilerin Sünni çoğunlukla etkileşimi;

4.     Kimliğin bir insan hakkı olduğu küresel söylemi;

5.     Türk devletinin Alevilere yönelik politikalarının değişmesi.

Uluslararası göç sonucu ortaya çıkan göçmenlerin sosyal, ekonomik, kültürel ve politik ilişki ağları hem göç edilen hem de içinde yaşanan ülkeyi kapsadığından hem göç edilen hem de ikâmet edilen ülkenin sosyal ve politik yapısına etki ederler. Avrupa'ya göç eden Aleviler Avrupa’yı bir ağ gibi ören ilişki ağları ile hem Avrupa ülkelerinde yaşayan Alevileri birbirlerine hem de Türkiye’ye bağlamış Alevi hareketi ulus ötesine ulaşan bir boyut kazanmıştır.

Alevi dernekleri yurtta ve dış ülkelerde çoğalırken, Sünni temelli zorunlu din dersleri ve yine Sünnilik esasına dayalı Diyanet İşleri Başkanlığı’na sahip olan Türk devleti, 1990’lı yıllardan itibaren -o zamana kadar yok saydığı-Alevileri tanımaya yönelik politikalar üretmeye başlamıştır. Son yıllarda gelişen bu yakın ilginin Alevi hareketine sagladığı avantajlar ve harekete etkileri de bu makalede işlenecektir.

Aleviliğin tarihi, bugünü ve yarının üretimi yerel, ulusal ve ulus ötesi seviyelerde devam etmiş, Türkiye devletinden Alman devletine, AB’den, Türkiye’de ve Avrupa’daki Alevi derneklerine, İslamcı basından Kürtlere kadar birçok aktör bu sürece katılmıştır. Aleviliğin bu karmaşık ve katmanlı yapıda yani yerel, ulusal, ve ulus ötesi seviyelerde etkileşerek ortaya çıkan değimini açıklamak için üç kavram içeren bir teorik model oluşturdum. Bu kavramlar, ilişki ağları (networks), sosyal ve politik yapıların elverişliliği ya da sosyal ve politik fırsat yapıları (social and politicl opportunity structures), ve iletişim praksisi (communicative praxis).




Yüklə 209,52 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin