Selamun aleyküm



Yüklə 60,58 Kb.
tarix25.07.2018
ölçüsü60,58 Kb.
#57781

MUSTAFA ÖZBAĞ EFENDİ SOHBETLERİ

YER : KARABAŞ-İ VELİ KÜLTÜR MERKEZİ

TARİH : 29 / ARALIK / 2007

SORU - CEVAP

Selamün Aleyküm !


Allah gecenizi hayır etsin inşallah. Ayınızı, yılınızı, ömrünüzü, hayatınızı, ahretinizi hayırlı etsin inşallah. Cenabı Hak umduklarınıza nail, korktuklarınızdan hıfzı muhafaza etsin inşallah.
SORU : Mevlana’nın sema yapmadığı söyleniyor. Ne derece doğru?
CEVAP : Hz. Mevlana sema etmiştir. Hz. Mevlana semayı Şems-i Tebriz’den öğrenmiştir. Biraz bu noktada vaktinizi alayım hakkınıza helal edin. Sema etmek sadece Muhammed Mustafa (s.a.s) Hazretlerinden sonra öne atılan bir kültür değildir. Tasavvuf İslam’ın Muhammedi kısmıyla başlamaz. Tasavvufun başlangıcı yaradılıştandır. İlk yaradılıştan. Çünkü tasavvuf sevmektir. Tasavvuf sevmekse hiçbir şey yok iken Allah kendi ruhundan ve nurundan bir şey yarattı. Ve o yarattığı şeyi sevdi Allah. O yarattığı şey, o Allah’ın sevgisiyle Allah’ı tanıdı Allah’ı bildi. O’nu zikretti. Ve Allah’ın tanınmaklığı, bilinmekliği hoşuna gitti. Ve Cenabı Hak oradan bütün kainatı ve ruhları yarattı. Tasavvuf nedir? Diye sorduklarında tasavvufa bir tek kelimeyle cevap veririm ben genelde. Tasavvuf = aşk. Veya tasavvuf = sevmek. Sevmenin şiddetli haline en üst noktasına aşk denir. Bir kimse devamlı aşk noktasını yakalayamaz, orada duramaz. Zorlanır. Onun bir alt kategorisi sevmektir. Muhabbet beslemektir. O zaman tasavvufun başlangıcı yaradılıştır. Yaradılışsa ilk yaradılıştan itibaren her şey sema eder aslında. O ilk yaratılan şeyde kendi etrafında sema ediyordu. Semanın başlangıcı yaradılıştır. O yüzden sema tasavvufta var olan bir şeydir. Tasavvufta var olan bir şey ise sema taaaaaaa yaradılışa kadar gider. Melekler Arş-ı Ala’nın etrafında tavaf ederler mi? Ederler.Miraca çıkan Muhammedi Mustafa (s.a.s.) Hz’leri bize miraç’ta meleklerin Arş-ı Ala’nın etrafında döndüğünü söyler mi? Söyler. Aynı zamanda kendi etrafında da döndüğünü söyler. Sizin hücreleriniz dahi kendi etrafında sema eder, döner. Bize orta okulda öğretmişlerdi. Orta yerde bir tane elektron onun etrafında dönüyordu. Neydi protonlar mı dönüyordu? Bir şeyler dönüyordu fiziksel olarak. Orta okulda öğrenmiştik biz sonradan meslek lisesine gittik. Meslek liseleri bizim zamanımızda sanayi gibiydi. O zaman bütün her şey aslında bilse de bilmese de, istese de istemese de sema ediyor. Ve sema Hz. Mevlana ile başlayan bir şey değil. Hz. Mevlana’nın kendisiyle özdeşleşmiş bir şey. Ama ondan önce Cüneyd-i Bağdadı yapmış. Ve Cüneyd-i Bağdadı’ya bunun fetvasını sormuşlar semayla alakalı. İnsanlar Huşeydi Risalesini açar bakarlarsa Huşeydi Risalesinde Hz. Cüneyd-i Bağdadi’nin semayla alakalı risalesini okurlar. Ve Cüneyd-i Bağdadi malum ki ilk imamlardan birisidir.. Ve o günün Muhasibi Hz.’leri olsun işte zamanın tabiin ulemasının büyük bir çoğunluğu semayla alakalı fetva vermişlerdir. Risale yazmışlar. Kimlere caiz olur? Kimlere caiz olmaz? Kimler sema edebilir? Kimler edemez? Diye kategorize etmişler. Ve bu sadece Muhammedilikle alakalı bir şey değil. Sema ondan önceki peygamberlerin zamanında da olmuş bir şey. Aşıklığın hali çünkü. Aşık maşukunun etrafında sema eder. Dönmez, sema eder. nasıl ateş böceği ateşinin etrafında sema eder ise aşıklarda maşuklarının etrafında sema ederler. Ve Habeşistan’dan hicret eden Cafer-i Tayyar bir rivayette Hz. Muhammed O’nun dudağından, bir rivayette hem gözlerinden hem dudağından, bir rivayette alnından, gözlerinden ve dudağından öptüğü için, sevincinden aşka gelir hem kendi etrafında sema eder, hem de Muhammedi Mustafa’nın etrafında sema eder. ve O’nun sema edişi ilk değildir. Hz. Ali Efendimiz de hicret esnasında herkese ahiret kardeşi olur. Hz. Ali Efendimize kalmaz. Ve Hz. Ali Efendimize de senin demin benim demimdendir, senin ruhun benim ruhumdan, senin canın benim canımdan gel sen de benim ahiret kardeşim ol deyince Hz. Ali Efendimiz de o muhabbetle, o aşkla Hz. Resûlüllah’ın etrafında hem sema eder, hem de kendi etrafında sema eder ve döner. Peygamber (s.a.s.) Hz.leri de sema etmiştir. Hz. Resûlüllah bir gün hızla Mescid-i Nebevi’ye gelir bakar ki ashap orada Allah’ı zikrediyor. ‘’ anam babam size feda olsun siz ne amel işliyordunuz?’’ der. Ashap da der ki ‘’ ya Resûlüllah biz Allah’ı zikrediyorduk’’ der. Tekrar sorar tekrar Allah’ı zikrediyorduk derler. Tekrar sorar tekrar yine Allah’ı zikrediyorduk derler. Ve Allah Resûlü der ki; size yemin vermemdeki gaye size inanmadığımdan değil. Cebrail (as)kardeşim geldi sizden Allah’ın razı olduğunu bize söyledi diyince ashap kendinden geçer, Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de kendinden geçer ve sema eder.Sema ettiği zaman da sırtındaki cüppesi düşer yere. Sırtındaki cüppesi yere düşünce tekrar cüppeyi geri almaz. Ve ashabına der ki; alın aranızda dağıtın. Ve ashap kendisi keser birbirine. Hz Ebubekir Efendimiz bu bendeki şu üzerinde ki sikkenin işaret var ya bu Hz Ebubekir Efendimizden kalma bir sünnettir. Oraya iliştirir. Hz. Ali Efendimiz omuzlarına diker haydari ismi oradan gelir. Ehli tasavvufun kıyafetlerinden birisi. Hz Ali’ye iki parça verirler hem damatsın, hem de ashapsın derler. Demek ki sema eden Hz Mevlana değil. Ve Hz. Mevlana semayı Şems’ten öğrenir. Hz Mevlana o güne kadar tekkede insanlara sohbet eden insanlara fıkıh, ilmi noktadan fetva veren kimsedir. Yani medrese hocasıdır. Medrese alimidir. Ve Hz. Şems ile tanıştıktan sonra başlar O’nun tasavvufi hayatı. Ve tasavvufla tanışınca daha doğrusu aşk ile tanışınca, sevgi ile tanışınca, muhabbetle tanışınca artık O da sema etmeye başlar. Ve semayı ilk talim olarak Hz. Şems’ten öğrenir. Ve Hz. Mevlana’nın sema etmediğini söyleyenler çok çok özür dileyerekten söyleyeceğim çok saflar veya da bile bile kasıtlı söylüyorlar. Çünkü o günkü tarihçiler, o günkü devlet tarihçileri dahi Hz. Mevlana’nın sema ettiğini hatta zamanın kralının veya padişahının kalkıp ta başka bir şeyhi methedince başka bir şeyhe sofrasında söz açınca Hz Mevlana’nın canı sıkılır. “Yağa da inanmam, bala da inanmam. Makama da bakmam, mahsuba da bakmam” der sema ede ede çıkar orayı terk eder. Hz. Mevlana’nın seması aşka bağlıdır, vecih haline bağlıdır. O’nun için yer, zaman O’nun için mekan söz konusu değildir. Nerede o vecih halini yakaladı orada sema etmeye başlar. Yolda denk geldi yolda. Yolda. Normalde çarşıda giderken bir ritim duyar, o ritimde Allah zikrini duyar ve orada sema etmeye başlar. Tekkede olur tekkede, tekkeye giderken yolda olur yolda. Hiçbir zaman Hz. Mevlana o aşkın coşkunluğunu, aşkın debdebesini, aşkın kendisine verdiği o ilhamı hiç kapatmamıştır hiç kısmamıştır. Nerede denk gelirse orda sema etmiştir. Ve herkes zanneder ki sadece Mevleviler sema eder ehli tasavvuf arasında. Hayır. Ben ilk tasavvufa girdiğimde 1986 zikrullah halakalarında sema eden kardeşlerimiz vardı bizim. Sema Hz. Mevlana’nın bir zikir törenidir. Her tarikatın bir zikir töreni vardır. Zikrullah ibadettir ve zikir ibadeti vardır. Hz. Mevlana da sema esnasında zikir yaparlar Mevleviler. Zannederler ki semazenler dönüyorlar boyna. Oysa bütün semazenler her çarkta sema ederlerken Allah Lafz-ı Celalini çekerler. Her ayağını kaldırdığında AL, ayağını koyar LAH der.ALLAH,ALLAH,ALLAH Aslında ayağını her kaldırışı onun aleme seyre başlamasıdır. Ve Allah lafzının ilk lafsı ile başlar ki ben alemi seyre başladım. Ben alemi seyretmeye başladım. Ben aşkı tanımaya başladım. Ben imana başladım. Allah’ın öbür son sözünü söyleyince de bunu tamamladım. Daireyi tamamladım, çarkı tamamladım, gelişimimi tamamladım, yükselişimi tamamladım, vuslatımı tamamladım.Başlangıcı ALLAH. Zannederiz ki biz o semazenler hepside sadece dönüyorlar. Hayır öyle değil. Bizim semazen kardeşlerimiz hepsi de tasavvufi, şerhi bilgi ve eğitimden geçer. Küçücük çocuklara Kuran dersi veririz. Kuran-ı Kerim’i öğrenirler, ahlakı öğrenirler, edebi adabı öğrenirler, erkanı öğrenirler, büyüklerini küçüklerini öğrenirler. Tasavvufu öğrenmeye gayret ederler öyle yükselirler. Eğer ki edeplerinde adaplarında bir eksiklik ,noksanlık olursa buradaki ağabeyler büyükleri uyarır hala daha uyarılara kulak asmıyorlarsa gönderilir buradan. Bizim aşağıda bir yerimiz daha var buradan aşağı gönderilir. Aşağıda derken buradan aşağıda değil yani buranın adabını erkanını kaldıramadı. Eğer hala daha devam ediyorsa komple gönderilir. O adap erkan o terbiye bizim için çok önemlidir. Allah muhafaza eylesin. O yüzden sema Hz. Mevlana ile başlayan bir şey değil, Hz. Mevlana’nın adıyla, O’nun ile müsemma olmuş, O’nun ismiyle göklere çıkmış bir şey. Eyvallah. Buna söyleyecek bir lafımız yok. Ama kim Hz. Mevlana hakkında işte o sema etmedi derse yani çok özür dileyeceğim ama bu soruyu soran kardeşimizi tenzih ederim cehaletindendir.

SORU : Birisinden beddua aldım işlerim ters gidiyor. Beddua eden kayıp ne yapabilirim?

CEVAP : Beddua doğru noktada doğru yerde yapıldıysa evet geçer. Doğru noktada doğru yerde yapılmazsa o kimsenin başına tecelli eder ,edenin başına tecelli eder.Ben hep kardeşlere derim ki; kardeşler kimseye beddua etmeyin. Kimseye beddua etmeyin. Beddua müminlerin müminlere karşı kullanacağı bir silah değil. Beddua normal insanların normal insanlara kullanacağı bir şey değil. Çok özür dileyeceğim ama bedduayı müminler kâfirlere karşı kullanmalı. Bedduayı müminler çok zalim insanlara karşı kullanmalılar. Muhakkak ki insanların ciğerleri yanar, bir taraftan bir şeyler yaşarlar ona dayanamazlar, katlanamazlar bir şekilde ona beddua ederler. Çok uygun bir şey değil Allah bizi affetsin. Bundan uzak durun. Tabi şimdi beddua edenle helalleşmek gerekir. Helalleşilmezse beddua edenin bedduası devam eder. Allah muhafaza eylesin. Beddua almamaya gayret edin inşallah.

SORU : Ben dizimden rahatsızım namazımı kılarken dizimi uzatıp kılıyorum namazım olur mu?

CEVAP : Olur. Bir kimse eğer dizlerinden rahatsızsa namazını oturduğu yerden kılar, dizini uzataraktan kılar, ayağını uzataraktan kılar, sandalyede kılar, yattığı yerden kılar. Kılar. Bu noktada bir problem olmaz. Yeter ki insanlar bu noktada böyle kendi kendilerine hastalık süsü vermesinler.

SORU : Baba kız çocuğunun altını değiştirebilir mi?

CEVAP : Mecbur kalırsa değiştirir. Yani bunda bir şey yok babayla kızın arasında mahrem yoktur ki. Nasıl kadın ile oğlunun arasında mahrem yoksa, babayla kızın arasında da mahrem yoktur. Mecbur kalırsa değiştirir. İnsanlar şimdi kadın erkek ilişkilerinde evliliklerinde enteresan bir noktaya geldik. Yani bu haram mı? Dediğimizde biz buna haram diyemeyiz ki. Bir baba kızının altını değiştirir, nasıl bir anne oğlunun altını değiştiriyorsa.

SORU : Sabah ve ikindi farz namazlarının arkasından kaza namazı kılınır mı?

CEVAP : Yani normalde peygamber (s.a.s.) Hz.leri farz namazından sonra kaza namazı kılınmaz diye bir fetvası, hadis-i şerifi yoktur. Sabah namazından sonra kaza namazı kılınmaz diye de bir hadis-i şerifi yok. Ama imamlar kerahet vakitlerinde namaz kılınmayacağına dahi fetva vermişler. Sabah namazından sonra dediğiniz vakit eğer ki sabah namazından sonra kerahet vaktiyse o kerahet vaktiyle alakalı o kimse o kerahet vaktinde kaza namazı kılamaz. Ama bir kimse bunu ben her zaman için söylerim, İslam’a gireli 20yıl olmuş 20 yıldan beri söylerim. Derim ki: bir kimse sabahleyin kalktı işine gidecek, gücüne gidecek, herhangi bir problemi var sabah erkenden çıkacak, servise yetişecek sabah namazına yetişememiş kıl kardeşim namazını. Sen öğlene kadar veya da öğlen nazmına kadar namaz kılma fırsatın yok ise iş yerinde izin vermiyorlarsa, böyle bir problemin varsa namazını kıl. Kerahet vakti evet kerahet vakti. Sen neden kerahet vaktinde kıldın diye kulağını çekerler. Ama sen namazı kılmazsan tokadı yersin. Bir şey daha söyleyeyim namazla alakalı. Bu günün Müslümanları namazda gevşekler. Peygamber (s.a.s.) Hz.leri namazı olamayanın dini yoktur diyor. Dini yok. Namaz dinde en son yıkılan kaledir. Yani? Bir adamın namazı yıkıldıysa dini yıkıldı. Yani dini yok. Şimdi kendi kendinize rabıta edin siz. Müminliğinizi rabıta edin, Müslümanlığınızı rabıta edin. Ve bu günün Müslümanları otururlar insanların dinleriyle, diyanetleriyle, Müslümanlıklarıyla alakalı konuşurlar. Hiç kimse kendine bakmaz. Ve işin en enteresan noktası namaz kılmayanlar din hakkında hükmetmeye çalışıyorlar. Ya namaz kılmıyorsun dinin hakkında ne hükmetmeye çalışıyorsun? Dindarlar hakkında ne konuşmaya çalışıyorsun?Namaz kılmıyorsun sen. Namaz kılmamak demek küfürle eşdeğerdir, küfürle kol kola demek. Şafi’ye göre o kimsenin cenaze namazı bile kılınmaz. Kafirdir Şafi’ye göre. Hanefiler demişler ki;” bir kimse kasten namazı terk ederse hapsedilir. Hapsedildiği yerde namaz ona tebliğ edilir. Halen daha namaz kılmıyorsa tuzlu su içirilerekten katledilir”. Namazı kılın. Namaz kılmıyorsa bir kimse Esfeli safilin’den daha aşağı. Aşağının aşağısı. Hayvandan daha aşağı mahluk namaz kılmayan bir kimse. Hocanın birisi camide vaaz etmiş; demiş namaz ,çok affedersiniz, merkeplere farz değil insanlara farz demiş. Hocayı paldır küldür götürmüşler. Namazı kılın kardeşler. Şimdi ikindi namazından sonra kaza namazı kılınmazla alakalı evet fetva var kılınmaz diye. Ama sahabede kılanlar da var unutmayalım. Sahabeden kılanlar var. Hanefiler fetva vermişler kılınmasın diye eyvallah ona söyleyecek bir şey yok. Eyvallah. Ama günlük farz namazlarınızı kılın. Bedevinin birisi gelir der ki;” Ya Resulullah bana din olarak, bana dini bir şekilde ne yapacağımı söyle . Ben ne yapacağım din olarak? Ben ne edeceğim din olarak? Din olarak bana bir şey söyle”. Der ki;” beş vakit namazını kıl, otuz ramazan farz orucunu tut ve kimseye kötülük yapma. Bu sana din olarak yeter der. Bedevi der ki; “vallahi ne bir eksik yapacağım ne bir fazla.” Resulullah der ki;” sözünde durursa işte cennetlik birisi.” O zaman gelin en az bir bedevi kadar dini hayatınız olsun. Bedevi demek cahil, okuması yazması olmayan, işte tarımla iştigal eden, çölde yaşayan, develerin peşinde koşan, deve sütüyle geçinen, çobanlıkla geçinen, davarın koyunun ineğin peşinde koşan bir kimse. Bedevi bu. Okuması yazması yok, belli bir kültürü yok, belli bir ananesi yok, şehir hayatı görmemiş, okul hayatı görmemiş, mektep medrese görmemiş, hayat görmemiş. Bedevi bu. Şimdi çağdaş bedeviler var ortalıkta. Çağdaş bedevi. Namaz yok, oruç yok, kötülükte diz boyu. Çağdaş bedevi. Orta yerde kravatlı, takım elbiseli bedevi. Lüks evlerde oturan, lüks saraylarda oturan bedevi. Bildiğiniz bedevi. Namazsız bedevilerden, oruçsuz cahil bedevilerden, zikirsiz bedevilerden. Din olarak Allah katında hiçbir hükmü yok. Yaratık. Hiçbir hükmü yok. Namaz yok, oruç da yok nesi olacak ki onun? Ve o kimse de kendi kendine der ki; ben iman ehliyim. İman ehlisin kardeşim. Seni imansızsın demiyoruz. Ama o beğenmediğin bedevilerden aşağıdasın. “Biz insanı esfeli Safilin’de yarattık en güzel şekilde yarattık. Ama o nefsine uyaraktan aşağıların aşağısına düşer. Nefsine uyar o hayvandan daha aşağı bir mahluk olur.” İki eliniz kandada olsa namazınızı kılın. Ben hep derim bayanlar açıkmış kapalıymış kardeşim beni ilgilendirmiyor. Namazını kıl. Ört başını, giy bol bir kıyafet namazını kıl. Namazını kıl. Sana sünnetini kıl demiyorum, sana nafilelerini kıl demiyorum. O seni bağlayan bir şey ama farz namazınızı kılın. Şimdiden farz namazını kılın. Farz namazınızı etrafınızdaki insanlara kıldırın. Eşlerinize, çocuklarınıza, arkadaşlarınıza, etrafınıza farz namazlarınızı kıldırın. Kızınıza, oğlunuza farz namazınızı kıldırın. Farzı kılacaklar. 30 ramazan farz oruç tutacaklar. Ve onların kötülüklerini engelleyin. Onlara kötülükle muamele etmeyin. Onların da kötülüklerini engelleyin. Kötülük ne? Dinin haram ettiği şeyler. Kötülük ne? Azgınlık, sapkınlık, dinin yasak ettiği şeyler. İnsanları kötülükten alıkoyun. Önce kendinizi kötülükten alıkoyun. Önce siz kötülük yapmayın. Önce siz insanlara zulmetmeyin. Önce siz insanları katletmeyin. Önce siz insanları bozmayın. Önce siz insanlara saygı gösterin. O zaman siz de saygı duyulacaksınız. Önce siz sevin insanları, etrafınızı sevin, kardeşlerinizi arkadaşlarınızı sevin. Çocuklarınızı sevin. Seven sevdiğine zulmetmez. O zaman sen seviyorum dediğine namazı kıldır. Çocuğunu seviyor musun? O zaman namazı kıldır kardeşim ona, eşini seviyor musun? Namazını kıldır ona. Seviyorsan kıldıracaksın. Sevdiğinin cehennemde cayır cayır yanmasına kalbin razı olur mu? Gönlün razı olur mu? Gözünün önünde cehennemde cayır cayır yanmasına için razı olur mu? Hem diyeceksin ki ben seni seviyorum, ama hem de cehennemde yanmasından zevk mi duyacaksın? Allah muhafaza eylesin. Namaz oruç muhakkak insanların hiç mi hiç terk etmeyecekleri şeyler.
SORU : Teheccüt namazını ve faziletini anlatır mısınız?
CEVAP : Teheccüt namazı aşıkların nazmıdır. Teheccüt namazı sevdalıların namazı. Teheccüt nazmı Allah ile dost olanların namazı. Bak çok açık. Bir kimse Teheccüt namazı kılıyorsa ve ona devam ediyorsa vallahi Allah’ın dostudur. Billahi Allah’ın dostudur. Bir kimse gece herkes yattığı vakit namaz kılıp, zikrullah yapıyorsa o Allah dostudur. Size Teheccüt namazını herkes bir taraftan anlatır. Herkes bir şey söyler size. Peygamber (s.a.s.) Hz’leri iki ila on iki rekat namaz kılmış gece. Hz. Ayşe’ye dermiş ki;” Ya Ayşe bana müsaade eder misin? Ben dostumla biraz sohbet edeyim, dostumla konuşayım. Bana müsaade eder misin? Ben dostumla biraz halvet edeyim. Bana müsaade eder misin? Ben biraz dostumla vuslat edeyim, dostumla hemhal olayım. Müsaade et bana hadi sen uyu.” Hz. Ayşe nakleder der ki; “Resulullah’ı secdede öldü zannederdik biz. Ben bir kesrinde öldü zannettim ayağından tabiri caizse bizim oralarda İzmir’de dürtmek derler, ben Resulullah (s.a.s.) Hz. lerinin üzerinde bu kelimeyi kullanmayı edepsizlik sayarım anlatamıyorum böyle eliyle ayağını sallamış öyle diyelim. Eliyle ayağından sallamış. Öldü zannetmiş biranda. Öyle secde etmiş Resulullah”. Gece namazı aşığın maşukuyla buluştuğu namazdır. Gece namazı duanın kabul olduğu namazdır. Gece namazı ibadetlerin kabul olduğu namazdır. Gece namazı Salihlerin namazıdır. Gece namazı sütü temiz olanların namazıdır. Gece namazı kanı temiz olanların namazıdır. Bakın gece namazından neler çıkaracağım size daha. Evet sütün temizse gece namazı kılarsın. Kanın temizse gece namazı kılarsın, ruhun temizse gece namazı kılarsın. Kalbin temizse gece namazı kılarsın. Dost dostu kendine çağıracak gece. Gecedir alemin döndüğü zaman. Gecedir aşıkla maşukun buluştuğu zaman. Kötüler içki içmeye, kumar oynamaya, zina etmeye oraya buraya gider geceleri. Zanneder ki insanlar kötülükleri gece örter. İnsanlar zannederler ki kötü şeyler gece olur. Ahmak, geri zekalı, embesil! Neden biliyor musunuz? Allah geceyi aşıklarını saklamak için yarattı. Kötülükleri siz gece yapın diye değil. Allah kendi dostlarını saklamak için geceyi yarattı. Dedi ki; avam var ya? Evet. Yiyip, içip, uyuyanlar? Evet. Onlar yesinler, içsinler, uyusunlar. Onlar yiyecekler, içecekler, uyuyacaklar, yatacaklar pişpişliyeceğiz onları. Ver yesin ört uyusun. Sabah kalksın kimi dolandırayım, kimden yiyeyim, kimden içeyim, kimi üteyim, kimi üzeyim, kime ne kötülük yapayım, kimi nasıl gasp edeyim… Kötülerin işi bu onlar bunlar düşünürler. Aşıklar bunu düşünecek zamanı yok. O gece kalkar dosta dost olmaya çalışır. Serer seccadesini dosta der ki gel bekliyorum ey sevgili. İster kapımı çalmadan gel, ister bana haber vermeden gel, ister yavaş yavaş tıpış tıpış gel, istersen tusunami gibi gel, ister fırtınalarını al koltuğunun altına öyle gel, ister öbür koltuğuna yağmuru al güneşi al. İstersen başına taç yap himalayalardaki karları, istersen ekvator sıcaklarını al ayaklarının altına yakmak için öyle gel. İstersen dağların üzerinde erit beni, istersen çölleri kum gibi üzerimde savur. İstersen kayaları başıma teker teker geçir. Yeter ki sen gel. Gece kalkmayanlar Allah ile yüzleşemezler. Gece ağlamayanlar Allah’a dostluk perdah edemezler. Gece zikrullahla hemhal olmayanlar imanları kemale ermez. Onlar cehennemi boylarlar. Kim zikri sever ise o cennete doğru yol alır. Kim zikre ve zikrullaha düşman ise o cehenneme doğru yol alır. Kim Allah dostlarına düşman olursa Allah onlardan intikam alır. Kim Allah dostlarına dost olursa Allah onları kendine dost eder. Geceleri kalkmak er kişinin işidir. Biz er kişiliği kadınla erkek arasında zannederiz. Değil. Er kişilik gece namaza kalkmaktır. Er kişilik doğru olmaktır, er kişilik namaz kılmaktır, er kişilik oruç tutmaktır. Er kişilik kötülük etmemektir. Er kişilik iyi ahlak sahibi olmaktır. Eğer siz iyi ahlaklı değilseniz, siz bıyığınızla er kişi olamazsınız. Saçınızla, sakalınızla, ceketinizle er kişi olmazsınız. Tasavvuf er kişi olma işidir başka bir şey değil. Allah muhafaza eylesin.
SORU : İçki içen bir erkeğe içkiyi bıraktırabilmek için ne yapmalıyız? Siz de dua edin hakkınızı helal edin.

CEVAP : Helal olsun. Allah hiçbir şeyi boşuna haram etmez. Allah bir şeyi haram ediyorsa onda bir hikmet vardır. Allah yarattığı kullarını kullarından fazla sever. Ve kullarının kötü olmasını istemez. Ayet-i Kerime’de der ki; Allah kötülükleri sevmez. Allah kullarının kötü olmasını da istemez der. O zaman insanlar nefsine uyar kötülüğe doğru yol alırlar. Nefsine uyarlar şeytana doğru yol alırlar. Nefsine uyarlar yanlışlığa doğru yol alırlar. Nefsine uyarlar. İçki içenlerde bunlardan birisidir. Allah muhafaza eylesin. Bir bayan bekarken bir erkek içki içiyorsa onula evlenmeyecek. Bir erkek eşkare namazı terk ettiyse onunla evlenmeyecek. Eşkare kumar oynuyor, evlenmeyecek. Eşkare işte gayri meşru işleri var, evlenmeyecek. Bayan da erkek de. Bir haramı açıktan işleyen bir kimse Allah’a karşı küstahtır, kibirlidir. Allah’a karşı kibirlenen insan mağlubiyeti mutlaktır. Bir kimse açıktan günahı kebair işliyor mu? İşliyor vallahi Allah’a kibirlendi. Allah’ a savaş açtı o kimse. Açıktan içki içiyor, Allah’a savaş açmış. Açıktan kumar oynuyor, Allah’a savaş açmış. Açıktan namazı terk ediyor, Allah’a savaş açmış. Allah’a savaş açmış. Ve bunda devam ediyor, ısrar ediyor. Bir kimse vardır bir günah işler ya Rabbi affeyle der. Eyvallah. Allah onu affeder. Bakın bu kadar net söylüyorum size. Bir kimse bir günah işledi. Açar ellerini ya Rabbi ben bir günah işledim beni affeyle der. Allah onu affeder. Bir daha işledin bir daha affeder. Bir daha işledin bir daha affeder. Sen yeter ki af olmak için avuç aç. Ama bir kimse eşkare harama devam ediyor. Eşkare içki içiyor. Eşkare her gün içiyor adam. Allah’a savaş açıyor her gün. Kasti kasıtlı namazı terk ediyor. Allah’a savaş açıyor. Kasti kasıtlı yanlışlıklara kötülüklere eksikliklere devam ediyor. Allah’a savaş açıyor. Bu ne savaştır ki mağlubiyeti mutlaktır onun. Mağlubiyeti mutlak. Mağlubiyeti mutlaktır. Bekleyeceksin seyredeceksin. Diyeceksin ki nasıl mağlup oluyorlar bak. Seyredeceksin. Hiç kimseye kötülük yanına kâr kalmaz merak etmeyin. Cenab-ı Hak şeytanı vasıtasıyla ona bir çelme takar. Allah muhafaza eylesin. Bu içki içen inşallah Cenabı Hak bıraktırır. Allah kalbine hidayet eylesin. Ben içki içenlere düşman değilimdir hiçbir zaman. Keşke gelse de sohbet etsek de biz onun bırakmasına vesile olsak. Keşke. Keşke bütün sarhoşlar gelse de sohbet etsek onlarla onların sarhoşluklarını bıraksak. Keşke bütün kötüler gelse de onlara sohbet etsek vesile olsak. Keşke cenabı Hak bizi vesile etse de onlar kötülüklerini ve yanlışlıklarını bıraksalar. Keşke. İnşallah onlardan olun.

SORU :Ben açık bir bayanım saçlarımda boya var. Rahatsız oluyorum. Gusül abdesttim olmadığı söylendi. Nedeni de natürel olmadığı için ve kestirmem için üç numaraya vurdurmam lazım. Bunun hükmü nedir? Hakkınızı helal edin.

CEVAP : Bana sorarsanız ben kestir at derim   . Bir kadının saçlarını boyatmasında bir sakınca yok. Sakınca boyanın kalitesiyle alakalı. Eğer ki boyanın içersinde plastikse boya, ben direk öyle söyleyeyim, bu ağaç biz bu ağacın üzerine saten bir madde attık. Altına su değer mi bunun? Değmez. Ama bu saten burada kalıcı mı? Değil. Saten kalıcı olmuş olsa yine biz bunu saçın yüzeyi olarak kabul edeceğiz. Diş kaplaması gibi. Dişi kaplattınız,dişi kaplatınca dişi neyle kaplatırsanız kaplatın altına su geçti mi? Geçmedi. Ama dişin kaplaması dişin yüzeyi oldu artık. Bakın dişin yüzeyi oldu mesh gibi oldu. Hiç çıkarmadığın mühletçe sen normalde ağzını çalkala guslün gusül, namazın namaz, abdesttin abdest. Yok guslederken falanca fıkha, yok namaz kılarken filanca alime, yok normal abdest alırken falanca alime… böyle dolaşmana yok böyle dolambaçlı gitmene gerek yok. Dini zorlaştırıyorlar. Yok kardeşim! Diş kaplaması da, diş dolgusu da, diş taktırmak da hepsinde oynamadığı müddetçe, sabitse guslü gusüldür o kimsenin bir problem yok. Eğer çıkarılabilir bir şey ise altına su değmesi gerekir. Çıkarılabilen şey sabit değil. O zaman altına su değecek onun gusülde. Normalde abdestte zaten ağzın içerisini çalkalamak abdesttin sünneti. O yüzden bunda bir beis yok. Problem yok. Namaz abdestinin farzı dört. Yüzü yıkamak, başı mesh etmek, kolları yıkamak, ayakları yıkamak. Guslün farzı iki. Ağza burna su vermek, vücudu komple yıkamak. Bakın ağza burna su vermek ve vücudu komple yıkamak. Vücudu komple yıkamaktan kasıt, vücudun her yerine su değmesi. Şimdi, saç, saçın üstünde plastik boya var. O plastik boyanın altına yani saçın içine, normal kendisine su değdi mi? Değmedi. Su değmediği için guslü olmaz. Kına, kök boya bunlar natüreldir. Bunlar saçın üstünde bir yüzey oluşturmaz. Saçın üzerinde kaplama oluşturmaz. Bunda bir beis yok. Ama saçın üzerini kapatıyorsa boya o zaman sıkıntılı, sakıncalı. Bana şöyle diyebilirsiniz. Diyanet buna fetva veriyor. Veriyor. Diyanet fetva veriyor buna. Her şeye fetva veriyorlar şimdi. Herkes her şeye fetva veriyor. Ben biraz daha klasik takılanlardanım. Bu benim kendi durduğum nokta. Ben biraz bu nokta da klasik takılıyorum. Diyorum ki böyle diyor fetva uygulayanlar uygulayabilirler. Ben uygulamıyorum kardeşim. Bana sorarlarsa bende uygulamayın diyorum. Ama bakın alternatifini de söylüyorum. Diyanet buna fetva veriyor. Mustafa Özbağ, ben fetva verme noktasında değilim. Ben fetvayı kabul etmiyorum. Bana birisi din hakkında bir şey söylerse ben Kuran’da varsa Kuran’dan, yoksa sünnetten, yoksa imamların içtihatlarına bakaraktan konuşmaya çalışıyorum. Bakın varsa Kuran’dan, yoksa sünnetten, yoksa ashabın sünnetinden, yoksa imamların içtihatlarından. Benim dini yolum bu. O yüzden bana sorarsanız bu tip şeyleri benden biraz keskin cevaplar alırlar. Hakkınızı helal edin. Ben böyle lafı çok yuvarlayamam kusura bakmayın. Her ne kadar İzmirli isem de, bizim Bayındır ilçesi biraz daha farklıdır. Bayındır İlçesi İzmir’in içine pek benzemez. İnsanları biraz peşin sözlüdürler, on gün sonra söyleyeceğini on gün önceden söyleyip atarlar kenara, böyle bir karakteristik özellikleri vardır. Allah bizi affetsin. Ahlakımızı güzel eylesin inşallah.

SORU :Dervişliğin tanımı nedir?

CEVAP : Dervişlik tasavvufi bir hayatı seçen insandır. Yani biz dervişliği zannediyoruz işte böyle tacı ,hırkası olacak. Ve ya da işte böyle eski Türk filmlerindeki gibi arkasında bir heybesi, bir çantası olacak, işte böyle dolaşacak filan. Böyle gayet mitolojik natürel bir şey zannediyoruz biz. Evet dervişlik mitolojik natürel bir şey. Ama kıyafet olarak değil. Düşünce olarak, yaşam tarzı olarak öyle. Biz dervişliği taca, hırkaya bağlamışız. Dervişliği kadınlar örtüye, mantoya bağlamışlar. Erkekler sakala, cüppeye, sarığa bağlamışlar. Yani kıyafete bağlamışlar. Dervişlik gönülle alakalıdır.” Ele geleni yersin, dile geleni dersin, böyle dervişlik dursun, sen derviş olamazsın. Yunus ne güzel söylemiş.” Ele geleni yersin, dile geleni dersin, böyle dervişlik dursun, sen derviş olamazsın. Ele geleni yersin ne biliyor musunuz? Haram helal bakmazsın. Bu kimin malı kimin mülkü demezsin. Bu kim kazanmış kim kazanmamış demezsin, bu kimin gözdesi, kimin emeği demezsin. Eline bir şey geçtimi yersin. Dile geleni dersin. Diline ne geldi söylersin. Düşünmezsin bu laf nereye gidecek diye. Dile geleni dersin gıybettir, iftiradır, dedikodudur, yalandır, dolandır, suizandır. Diline ne gelirse senin. Böyle dervişlik dursun demiş Yunus ne güzel söylemiş. Böyle dervişlik dursun. Derviş iyi ahlak sahibidir. Derviş takva sahibidir. Derviş Allah’ı seven insandır. Derviş dünyayı seven insan değildir. Derviş Allah’ı seven, derviş Resulullah’ı seven, derviş Allah’ın velilerini dostlarını seven, Allah’ın velilerini dostlarını sevdiği için derviş olmuştur. Allah’ı sevdiği için derviş olmuştur. Yoksa dervişlik taç ile hırkada olsaydı alırdık üçe beşe demiş Yunus. Demek ki dervişlik taç ile hırkada değil. Üçe beşe alınacak bir şey değil. Ya? Dervişlik ahlakla belli olacak bir şey. Ha bu baştan olur mu? Hayır. Bu böyle adam pattak olacak bir şey değil. Derviş olmaya aday olacak bu. Yani, ona daha intisap edecek olan kimseye denir. Derviş olamadı daha. Dervişliğe aday. Ne yapacak? O gidecek bir üstadın dizinin dibine oturacak. Diyecek ki; geldim. Nefsim senin, canım senin, malım senin, mülküm senin, eğitimim senin her şeyim senin. Ya? Ben geldim. Her şeyi arkaya ataraktan geldim. Her şeyi sataraktan geldim, her şeyi kenara koyaraktan geldim. Ben müdürdüm, ben alimdim, ben zalimdim, ben işte zengindim, ben fakirdim, ben yoksuldum, ben köprü altındaydım, ben saraydaydım yok. Her şeyi ataraktan geldim. Aaa iyi, çok güzel gel otur. O daha dervişliğin başlangıcı. Namazını kılacak. Ona önce tövbe, ondan sonra namaz, oruç, zikir, ondan sonra iyi ahlak, ondan sonra ona iyi ahlak. Bunlarla yoğrulmaya başlayacak. Derviş olması bir kimsenin nefis meratiplerini bitirdiği zaman Emmare, Levvame, Mülhime, Mutmayine, Radiye, Mardiye, Safiye’ye geldimi derviş olur bir kimse. Ya o zamana kadar? Dervişliğe aday daha. Daha derviş olamadı. O yüzden hep Yunus demiş ki; Ben derviş olamadım. Allah bizi dervişlerden eylesin.

SORU : Hayatı günahlarla, haramlarla geçmiş fakat sonradan pişman olup tövbe etmiş kişi kendini bu yola adarsa, bir din adamı derviş olabilir mi?

CEVAP : Yani her tövbe eden insan, her tövbe eden her pişman olanın Allah günahlarını affeder. Bu kim olursa olsun. Şunu unutmayın. Benim herkese tavsiyem; Bir şey olmak için bir şey yapmayın. Bir şey olacaksanız hiç olun. Bir kimse tasavvufa bir şey olmak için girerse hiçbir şey olmaz. Bir şey olmak için girerse çok şey olur. Bir kimse tasavvufa kul olmak için girer. Siz gözünüzü kulluğa dikin. Din adamı olmak, şeyh olmak, halife olmak, çavuş olmak,nakip olmak,nukabba olmak, su kabağı olmak için değil. Kul olmak için uğraşın. Kul olursanız o zaman her şeyiniz olur. O da hiçliktir zaten.

SORU : Evi olmayana konut kredisi faizi haram mıdır?

CEVAP : Bana derseniz ki faiz haram mı? Haram derim. Faize hiç kimse helal diyemez. Hz. Mekhul hadis Şeriften Resulüllah s.a.v.Hz.’leri der ki; Darul harpte müminler ve kâfirler arasında faiz yoktur der. Bu uzun bir mesele kısacık alıvereyim hemen. Konut kredisi ile alakalı laf açıldı çünkü. Hanefiler demişler ki; Bir yerde İslam hukuku yok ise orası darul harptir. Yani İslam hukukunun icra edilmediği yer darul harptir. Darul harpte:
1 – kısaslar uygulanmaz

2 – İslam hukuku uygulanmaz

Şu halde İslam hukuku, kısas olarak da hukuk olarak ta uygulanıyor mu? Hayır. O zaman burada mümin ve kâfir arasında faiz olmaz. Konut kredisini mümin bir kimseden alırsa o kimse otomatikman faiz olur. Mümin müminden ne zaman, nerede, nasıl olursa olsun faiz alırsa ağırdır bu Hadisi Şerif ama ben bu ağır Hadisi Şerif’i özellikle kullanıyorum. “Annesiyle Kâbe duvarının dibinde zina etmiş gibi günaha girer”. Başka bir Hadisi Şerif’te:” Faizin en aşağısı annesiyle nikâhlanmak gibidir “der. Tekstil uğraşıyorum ben. İplikçilik yapıyorum o zamanlar ben iplikçilik yaparken imam hatip mezunuydu o tüccar bana dedi ki; Hoca faiz alacaksın. Faiz almazsan batarsın dedi. Güldüm bende. Dedim; batayım, ben batmaya razıyım. Ya batacaksın dedi. dedim batayım ne olacak? Ahretim batmasında dedim. Dünyam batsın. Ben almayacağım dedim. Gerçekten de battım. Battım. Battım derken o birinci batışımdı hiç sermayem kalmadı. Gittim bir tane lahmacuncu dükkanı açtım reyhan pazarında. Lahmacun satıyordum orada akşama ekmek parası çıkıyordu. Battım evet. Ardından yine tekstile devam ettim. Devam ederken yine vade farkları, faizler uçuşmaya başladı. Birisi bana yine dedi; hoca batacaksın alman lazım dedi. Dedim; batayım. Ben bir daha battım. Herkes de teneke çalıyor arkamdan ban batınca. İnsanın dostu da var düşmanı da var. Seveni de var, sevmeyeni de var. Vay işte Mustafa Hoca batmış. Ve ya işte Mustafa batmış. Ya nasıl batar ya? Batar! Battım bende. Ardından tekrar. Tabi biz batıp ta kaçmıyoruz ortalıktan. Mücadeleye devam. Biz yine devam ediyoruz. Şu anda ticaretimiz yine devam ediyor. Bu noktada insana bir şey olmuyor. Batıyorsun paran gidiyor, pulun gidiyor, saçın sakalın ağarıyor biraz. Önceden herkes selam verirken selam vermeyenler çıkıyor içlerinden. Hem tanıyorsun etrafını. Akrabalarını tanıyorsun, arkadaşınmış gibi dostunmuş gibi olanları tanıyorsun, seni sevenleri sevmeyenleri tanıyorsun, herkesi tanıyorsun. İnsanlara hastalık, zillet, illet ,gıllet bunlar insanın arkadaşlarını, dostlarını meydana çıkarır. Zorluklar insanın etraflarını meydana çıkartır. Zora düşer insan o zora düşünce etrafını o zaman tanır. Normalken hiç tanımaz insan etrafını. Zenginken selam veren çok olur. Sağlıklıyken selam veren çok olur. Hani düşte gör derler ya insanlar düşünce görürler arkadaşlarını, dostlarını, kendilerini sevenleri sevmeyenleri. Evet! Biz o zamanlarda öyle baktık Faiz yüzünden battık.Mümin müminden faiz aldıysa; o faizi geri vermediği müddetçe Kabe duvarının dibinde annesini görecek altında.Mahşerde.Ağır.Birine tarif ettim böyle ,benimle arkadaşlığını dostluğunu bitirdi.Dedim “Beytullah’a gitmişsin ,Kabe’nin duvarın dibinde altında annen var” dedim.”Çok ağır konuşuyorsun” dedi.”Selamün Aleyküm.Allah’a emanet ol” dedim.” Benim söyliyeceklerim bu kadar sana “dedim.Ağır geldi söz ona.Eğer cemaatin arasında var ise,şimdi buradan da internete gönderiyorlar ya sohbeti hususi böyle ağır konuşuyorum.Hususi böyle ağır konuşuyorum!Mümin müminden faiz almaz.Bir mümin,bir müminden faiz talep ediyorsa imanına bakacak.İmanına bakacak.İmanına!Darul harpte müminle kâfirin arasında faiz olmaz. Ona eyvallah. Devlet bize yazıyor mu parayı? Elektriği ödeyemedin, suyu ödeyemedin, telefonu ödeyemedin pat faiz.Maliyeyi ödeyemedin pat faiz yazıyor mu? Yazıyor. Devlet bizim lâik devlet mi? Evet. Yani ne dinsiz. O zaman devletle bizim aramızda faiz yok. Devletle bizim aramızda faiz yok. Çünkü neden? Devlet kâfir çünkü. Bankalar! Hele şimdi bankalar uluslar arası sermaye oldu mu? Oldu. Bizim insanlarımız kadarda böyle saf safhane düşünen insanlarda yoktur. Halâ daha o bankaları böyle Türkiye’de ya, bunlar mümin diye düşünüyoruz. Değil be kardeşim ya. Onlar baş sömürücü. Onlar uluslar arası sermayenin, sömürü sisteminin oturttuğu bir şey. Sen oraya girdiğin anda hüplüyor seni. Yecüc-mecüc gibi her biri. Her biri yecüc- mecüc gibi o bankalar. Tırnağını ver vücudunu götürsünler. Tırnağını ver vücudunu götürsünler senin. Ve verirken o kadar güzelsin ki sen. Beyefendisin,ticaretinin, saygının haddi hesabı yok. Bir ödeme de gör sen. Bir ödemede gör! Ha diyeceksin ki sen nereden biliyorsun? “Sen hiç aldın mı?” Ben bankadan hiç kredi filan kullanmış insan değilim. Ben hiç kullanmadım. Ama kullanan insanları gördüm. Allah muhafaza eylesin. Bir de biz diyeceğiz ki şimdi bu bankalar mümin. Ne mümini !Bu bankaların neresi mümin ya ne alakası var! Kâfirin ta kendisi. O bankadan konut kredisi? Al kardeşim. Bu Hadisi şerif’e, Hanefilere dayanaraktan al. Ya araba kredisi? Al. Ama dersen ki sen ne yaparsın? Ben hiç almadım. Ben arabasız geziverdim almadım. Almadım.Bir ara bu noktada çok iddialaştılar böyle ulema takımından bazıları. Sırf dedim bunun caiz olacağını günlük, aylık belli bir kazancım olmuş olsa sırf bunun caiz olduğunu göstermek için, bunun da caiz diye fetvasını da arkasında duruyorum ya İmam-ı Azam Hz.leri’nin verdiği fetvaya, sırf bunu göstermek için bende alırdım dedim. Benim böyle her ay mutat gelen bir param yok. Öyle bir ticaretim yok benim ben o yüzden almıyorum dedim. Bunda bir beis yok. Araba kredisi imiş, işte ev kredisiymiş, yok dükkan kredisiymiş bunda bir beis yok. İşte işinizi büyütmek için böyle bir şey yapıyormuşsunuz, evet Darül Harp te böyle bir bahis yok.Ama hesabınızı ,kitabınızı iyi yapın.Kendinizi kaptırırsanız ,komple sizi götürürler.Kendinizi kaptırmayın.Böyle hazır paraya,hoşuna gidiyor insanın.Kendi parası zannediyor.Gidiyor bankaya çekleri ödüyor alıyor parayı.Off ne kadar güzel!Böyle yaparsanız batarsınız.Allah muhafaza eğlesin.Bu noktada böyle kendinizi zapturap altına alcaksınız.Ha … Fetva olarak caiz mi? Caiz.Ha.. dersin ki,Mustafa Özbağ sen yaparmısın ? Ben yapmam. Ama ben almadım daha.Benim kredi kartım dahi yok.Böyle söyliyincede ınanmıyor hiç kimse bana.Diyorum “Benim bir kredi kartım vardı,bir arkadaş çıkarttırdıydı.Allah razı olsun.Gönderdim geri dedim ki ; ” yok ben bunun ödemesinle uğraşamıyacağım”Tuhafınıza gidebilir.Benim kredi kartım yok.Kullanmıyorum.Kullanmamak içinde inat ediyorum,kullanmıyacağım da.Bakın kullanmıyacağım da.Kendinizi israfa alıştırıyorsunuz kredi kartıyla.Adamın 500 milyon maaşı var. Kredi kartı var adamın elinde.Ya kardeşim maaşın 500 milyon zaten ,askeri ücretle çalışıyorsun,kredi kartınla ne işin var senin.Paran varsa ye,yoksa yeme. İşte Derviş israfa girmez.Olmayan parayı harcamaz.Olamayan parayı yemez.Al dervişlik ölçüsü sana.İsraf etmeyin.Hayatınızı israfa alıştırmayın.Ne varsa yemeye çalışmayın.Ne varsa içmeye çalışmayın.Önünüze gelen herşeyi kendinizin zannetmeyin.Önünüze gelen her şeyi kendinize hak görmeyin. Hakkınızı helal edin. Cenabı Hak cümlenizi muhafaza eylesin, korusun inşallah. Şeb-i Aruz’a gösterdiğiniz ilgi ve alakadan dolayı herkese teşekkür ediyorum. İnşallah 20 Nisan kutlu doğum haftası. Orada inşallah arkadaşlar, kardeşler hep beraber bir çalışma yapıp 20 Nisanda Kapalıda tekrar görüşeceğiz inşallah. Hakkınızı helal edin. Allah rızası için el-Fatiha ma Salavat.
Yüklə 60,58 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin