'şiir' ve 'inşa'denilmekteydi. Günümüzde edebiyat kavramı şu anlamlarda kullanılmaktadır



Yüklə 41,87 Kb.
tarix30.04.2018
ölçüsü41,87 Kb.
#49834
növüYazı

EDEBİYAT NEDİR

Edebiyat: Arapça "edep" sözcüğünden türetilen bu kavram, ilk kez Şinasitarafından günümüzdeki anlamıyla bir sanat türünün adı olarak kullanılmıştır. Şinasi'den önce nazım ve nesir türlerindeki eserlere 'şiir' ve 'inşa'denilmekteydi.

Günümüzde edebiyat kavramı şu anlamlarda kullanılmaktadır:

1) Düşünce, duygu, olay ve imgelerin insanlarda estetik duygular uyandıracak bir biçimde, dil aracılığıyla, söz ve yazıyla anlatımını amaç edinen sanat.eş.Yazın.

2) Bu sanatın ilkelerini, kurallarını, bu yolda oluşturulmuş ürünleri inceleyen bilim dalı. Değerlendirme çalışmalarıyla "edebiyat tarihi" adını alır.

3) Bir çağda, bir dilde yaratılmış, sözlü ya da yazılı, sanat değeri taşıyan yapıtların bütünü; Klasik edebiyat, 19. yüzyıl Türk edebiyatı gibi.

4) Herhangi bir bilim ya da sanat dalıyla ilgili eserlerin tümü: Tıp edebiyatı, Atatürk'le ilgili literatür... gibi. Türkçe'de bu anlamda genellikle "literatür" kelimesi kullanılmaktadır.

Ayrıca deyim olarak "edebiyat yapmak" sözü; bir konuda gereksiz, boş, süslü söz söylemek anlamına gelir.

Edebiyat eseri, bir dil ürünü olan yazılı ve sözlü eserlerin tümü. Bu bakımdan bir gazete haberinden sanat değeri taşıyan hikaye, roman, deneme, fıkra türüne kadar her türlü yazı edebiyat eseri sayılır.

Edebiyatın Konusu: Yazar ve şairlerin ortaya koydukları eserlerde ele alıp işledikleri her şey, edebiyatın konusunu oluşturur.

Edebiyatın İçeriği: Dil ürünlerinde kullanılan üslup, tür (hikaye, roman, deneme, fıkra, makale vb.) edebiyatın içeriğini oluşturur.

Edebiyatın Yöntemi: Dil ürünlerinin tüm özelliklerinin tarihi akış içinde bilimsel olarak incelenmesi de edebiyatın yöntemini oluşturur.

Edebi Eser; Tanımı ve Özellikleri:

İnsanın duygu ve düşüncelerini; özlem ve dileklerini estetik ölçüler içinde anlatan ve okuyucuda güzellik duygusu yaratan dil ürünlerine edebî eser denir.



Edebiyatın (Edebî Eserin) Özellikleri:

  • Edebî eser okuyanı etkilemelidir.

  • Anlatımı güzel, düşüncesi sağlam ve özlü olmalıdır.

  • Konusu; ait olduğu toplumun ve yazıldığı dönemin özelliklerini yansıtmalıdır.

  • Eser zamanın süzgecinden geçtikten sonra toplumca anlaşılıp beğenilmelidir.

  • Duygu ve düşünceler belli bir edebî türe uygun olarak anlatılmalıdır.

  • Eser estetik ölçüler içinde, belli bir sanat anlayışıyla yazılmalıdır.

Edebiyat Tarihi ve Önemi:

Bir ulusun çağlar boyu yarattığı sözlü ve yazılı dil ürünlerini ve onların yazarlarını bilimsel bir yöntemle tarihi akış içinde inceleyen bilim dalına edebiyat tarihi denir.

Edebiyat tarihi bir ulusun geçmişteki düşünce yapısını, dünya anlayışını, kültür ve uygarlık birikimini yeni kuşaklara aktarır. Böylece kuşaklar arasında köprü kurarak yeni kuşakların daha iyiyi, doğruyu, güzeli bulmalarına yardımcı olur.

Edebiyat Türleri

Edebiyat türleri biçim yönüyle iki başlık altında ele alınabilir: Nazım (şiir) ve nesir (düz yazı).



Nazım belli bir ölçü ve kalıp esas alınarak üretilmiş edebi ürünlerdir. Ya da kısaca bütün şiir ve şiirsel metinlerdir. Hece vezni gibi belli bir kalıp ve ölçü kaygısı güdülerek yazılır.

Nesir ise serbest, ölçüsüz düz yazıdır.

Nazım genel olarak bütün şiir türlerini; nesir ise edebiyatın şiir dışındaki tüm biçimlerini (roman, öykü, tiyatro, deneme vs.) kapsar.



EDEBİYATIN SINIFLANDIRILMASI

Edebî türleri yapısı, amacı ve ifade ediliş biçimlerinden hareketle şöyle sınıflandırabiliriz:

EDEBİYATIN HAYATIMIZDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

İnsanlar çağlar boyu duygu ve düşüncelerini ifade etmek için farklı sanat dallarından yararlanmış kimi zaman sözlü, kimi zaman ise yalnızca ifadelerden oluşan çalışmalar yapmıştır.

Roman, şiir, destan, hikâye ve daha pek çok farklı edebiyat dalında, sunulan eserlerin ortak amacı estetik tat bırakmak ve insanlara farklı bakış açıları kazandırmıştır.

Edebi eserlerde temel amaç genellikle beğenilme arzusu üzerine kurulur. Ancak edebiyatçıların bir bölümü bu anlayışa karşı çıkarak sanatın insan için olduğu ve beğenilme arzuları olmadan eserlerin sunulması gerektiğini söyler.

Her iki düşüncenin de kendine göre haklı yanları olmakla birlikte her iki grupta da değerli birçok eser bulunmaktadır.

Yaşamımızda önemli yeri olan edebiyatın olmadığı bir dönem düşünüldüğünde tüm metinler ve belki de edebi eser niteliğinde olan eserlerin yitip gidebileceğini görebiliriz.

Bize farklı duygular yaşatan normal yaşantımıza anlam katan ve farklı bakış açıları ile insanların yaşamına ortak olmamızı sağlayan edebi eserlerin varlığını uzun süre devam ettireceğini öngörebiliriz.

TÜRK EDEBİYATINDA DAMGA VURAN ESERLER

1. İnce Memed - Yaşar Kemal

1955'te ilki yazılan bu eser, tam dört tanedir. Adeta Türk toplumunun özünü verir. Toroslarda geçen hikaye; isyanın, cahilliğin, köy hayatının bir panoramasını çıkartır. Ayrıca  seri, Köy romanlarının ve toplumcu gerçekçilik akımının en yetkin örneğidir.

2. Tutunamayanlar - Oğuz Atay


Türk Edebiyatı'nın ilk modernist anlatısı olma özelliğindeki Tutunamayanlar, aslında ilk çıktığında çok rağbet görmemiştir: Belki de adı gibi, kitabın varoluşu da tutunamamak üzerine kurulmuştur. 90'lı yıllarda dikkat çekmeye başlayan kitap, günümüzde üzerinde en çok durulan eserlendendir. Kısaca, okuyucu gecikmeli de olsa, Atay'ın "Ey okuyucum nerdesin acaba?" sorusuna, onu okuyarak cevap vermiştir.

3. Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar


1961 yılında yazılan bu eser, birçok bakımdan değerlidir. Öncelikle edebiyatımızın ve belki de hayatımızın en büyük meselesi olan Doğu - Batı meselesini anlamak için bu esere bakılmalıdır. Bunun yanında Türkçenin anlatı sahasındaki en yetkin örneği, tartışmasız bu kitaptır. Şöyle denilebilir, Tanpınar şiirde başaramadığını romanda başarmıştır: bu kitapla.

4. Memleketimden İnsan Manzaraları - Nazım Hikmet


Belli ve haklı sebeplerden dolayı Nazım Hikmet'in hep siyasal kimliği tartışılmıştır. Ancak bu eser, Nazım'ın sadece o kimlikten ibaret olmadığını kanıtlar. Destansı-epik anlatımın edebiyatımızdaki en güzel örneklerinden olma özelliğini taşıyan eserde, yazar; tüm varoluşunu, acısını, sevincini, diyalektiğini harmanlayıp sunar. Kısaca Türkiye'dir bu eser.

5. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali


Ne yazık ki, listede kadın yazar bulunmamakta. Problem değil; çünkü bu roman burada. Her ne kadar romanın baş kişisi Raif Efendi gibi dursa da roman, Maria Puder'in romanıdır. Yani kadının romanıdır: Güçlü, edilgen olmayan, kendini tanımlayabilen, içgüdüsel kadın ama!

6. Anayurt Oteli - Yusuf Atılgan


Edebiyatımızda Eylül'ün melonkolik karakterleriyle başlayan bireyin iç dünyasını ve psikolojisini anlatma geleneği, Abdülhak Şinasi Hisar ve Peyami Safa'yla yetkin örneklerini vermiş ve Anayurt Oteli'yle doruk noktasına ulaşmıştır (Belki Huzur ki, o da listede bulunmakta). Zebercet adlı sorunlu kişiliği anlatan Anayurt Oteli, insanın bilincinde bulunan id, ego ve süper ego'yu otel özelinde yapısallaştırır. Şöyle ki id: tavanarası; ego: İkinci Kat, Süper ego: Giriş kat. 

7. Huzur - Ahmet Hamdi Tanpınar


Çoğu soruşturma ya da listede ilk 10'da olan Huzur, bu listede de kendine yer bulmuş. Romanın özelliği şu, bireyi toplum üstünden anlatmaktadır. Saatleri Ayarlama Enstitüsü için denilen her şey bu roman için geçerlidir. Tek fark, bu romanın, Ahmet Haşim'in "Melali anlamayan nesle aşina değiliz." sözünün Tanpınar'da "Ben anlıyorum" olmasıdır.

8. Alemdağ'da Var Bir Yılan - Sait Faik Abasıyanık


Edebiyatımızda öykü hep üvey evlat muamelesi görmüştür; bu yüzden hep roman ve şiirden sonra anılır. Sait Faik ise öykünün yüz akıdır, bizim Çehov'umuzdur. Liste sırf onu unutmadığı için bile dikkate değerdir!

9. Yunus Emre Divanı


Hepimizin çok bildiği Yunus. Sözleri, atasözü; işleri, adettendir. Çok fazla klişeye girmek istemiyorum ama sadece şunu diyebilirim, bu millet hala ayakta durabiliyorsa Yunus gibi birkaç kişinin yüzü suyu hürmetinedir. Okunması gerekir, Özümsenmesi de...

10. Aşk-ı Memnu - Halit Ziya Uşaklıgil

Dizisini ve üstünde dönen geyikleri bir kalem geçersek, şu an edebiyatımızda "roman" diye bir şeyden bahsediyorsak, bu roman sayesindedir diyebiliriz. Çok az bilinen bir şeyi dile getirmek istiyorum bu konuda, Oğuz Atay Tutunamayanlar'ı aslında bu romandan yola çıkarak yazmıştır. 

11. Kara Kitap - Orhan Pamuk

Şeyh Galip bir gün der ki, "en iyi eseri yazacağım". Ve oturur Hüsn-ü Aşk'ı yazar. Bu listede ne yazık ki, o eser yok; ancak onun yerine, onu günümüze uyarlayan "kara" var. Renk üçlemesinin (Beyaz Kale, Kara Kitap, Benim Adım Kırmızı) ikincisi olan eser, mevleviliği, sorunlara adeta bir öneri olarak sunuyor. Pamuk'un Oryantalist bakış açısı herkesi sinir etse de, sırf edebi yönden bakılırsa aşmış bir eserdir. Özellikle "ya o da yazar mı?" diyip, bir eserini bile okumayan ahkam kesicilere şiddetle tavsiye edilir!

12. Çalıkuşu - Reşat Nuri Güntekin


Edebiyatımızın tartışmasız en çok okunan, en çok bilinen romanıdır. Bilmeyen yok, anlatmaya da gerek yok. Diyebileceğim tek şey şu, aşk güzel anlatılmış ama orada Anadolu da var. Tüm dar düşüncelere rağmen kadın'ın tek başına ayakta durması da var. Kısaca Anadolu'nun kadın devrimi var. Bu cumhuriyet sadece yasalarla değil; bu romanlarla da kuruldu!

13. Bereketli Topraklar Üzerinde - Orhan Kemal

Yaşar Kemal, İnce Memed'de köyü ne kadar iyi anlatmışsa Orhan Kemal de şehrin varoşunu bu kitapta o kadar iyi anlatmıştır. İflahsızın Yusuf, Köse Hasan ve Pehlivan Ali'nın; yani ezilmişlerin romanı.

14. Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali

Sabahattin Ali, bu romanında Kürk Mantolu Madonna eserinden farklı olarak toplumu ele almıştır, Anadolu'yu. Saçma sapan bir sürgünde yazılmıştır çünkü. Ancak o saçma sürgün olmasaydı, biz bu esere sahip olamayacaktık. "Canım acıyor; öyleyse varım" mı dedi birisi!

15. Aylak Adam - Yusuf Atılgan

Günümüzün problemlerini taa 1959'da bilmiştir Aylak Adam. Onun için, Tutunamayanlar'la birlikte en çok okunan ve konuşulan romandır Aylaklığın kitabı. Yalnızlığın, amaçsızlığın, 'tutamak' bulamamanın 'ABC'sidir bir bakıma. Şu kapital dünyada kendini adayacağın, aylaklığın karşısına çalışkanlığı koymak için 1 (bir) neden var mı acaba?

16. Yaban - Yakup Kadri Karaosmanoğlu


Cumhuriyeti Atatürk kurduysa, bunun felsefesini Yakup Kadri yazmıştır denilebilir. Bunu ben değil; kalem arkadaşları Halide Edip ve Reşat Nuri diyor. Romancıdan çok bir fikrin adamı olan Yakup Kadri, kurtuluş savaşı yıllarını anlattığı eserinde aydın-halk çelişkisine değinip bunu nasıl aşabileceğimizi söylüyor. Bu sorun hala güncel, ara ara dönüp okumak gerekir.

17. Dede Korkut Kitabı


Korkut Ata'nın kitabı, en büyük varlıklarımızdandır. Elimizde orijinal nüshası (Birisi Almanya Dresden'de; diğeri Vatikan'da) bulunmaması ise düşündürücü! Sandığınız kadar sıkıcı değildir ayrıca; adeta fantastik bir roman gibidir. Günümüz Türkçesine uyarlanmış hali bulunmaktadır.

18. Kendi Gök Kubbemiz - Yahya Kemal


Yahya Kemal'in bir eli Mallerme'da, bir eli Fuzuli'de; altında yer, üstünde "Kendi Gök Kubbesi"si vardır. Eğer şiiri çevirmek mümkün olsa, Dünya'nın en iyi 10 şairi arasında olurdu kuşkusuz. Ara ara şiir nedir diye aklınıza takılırsa, buraya bakmakta fayda var.


19. Seyahatname - Evliya Çelebi


Bugün kullandığımız atasözleri ve deyimlerin birçoğu buradan gelmektedir. İçinde mimari vardır, yemek tarifleri vardır, ilginç bilgiler vardır... Var oğlu vardır. Günümüz Türkçesine uyarlanmış hali de vardır. Okursanız, bayağı güzel ve faydalı bilgiler edinebilir, kültürünüze kültür katıp, sağda solda satabilirsiniz:)

20. Eylül - Mehmet Rauf


Edebiyatımızın en melankolik romanı olma özelliğindeki Eylül, sonbaharın ve iç sıkıntısının romanıdır. Yasak aşkı anlatan bu roman, listede kendine 20. sırada yer bulmuş!



Yüklə 41,87 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin