Siyer-i Nebi


Devmetu’l Cendel Reisi Ukeydir'in Esir Alınması



Yüklə 1,2 Mb.
səhifə57/62
tarix23.01.2018
ölçüsü1,2 Mb.
#40261
1   ...   54   55   56   57   58   59   60   61   62

Devmetu’l Cendel Reisi Ukeydir'in Esir Alınması:


Burada Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- Halid bin Velid’i dörtyüzyirmi kişilik bir süvari birliğiyle Devmetu’l Cendel’e gönderdi. Buranın reisi Ukeydir avlanmak için çıkmıştı. Halid O’nu esir alarak Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’e getirdi. İki bin deve, üçyüz baş, dörtyüz zırh ve dörtyüz ok karşılığında onunla barış yapıldı. Ayrıca Ukeydir her yıl tıpkı Eyle ve Mina halkı gibi cizye vermeyi kabul etti.

Medine'ye Dönüş:


Rasûlullah-sallallahu aleyhi vesellem- İslâm ordusunun başında Tebuk’da yirmi gün geçirdikten sonra Medine’ye dönmek üzere tekrar yola çıktı.Tebuk’e gidip gelme otuzgün çekti. Böylece Rasûlullah-sallallahu aleyhi vesellem- bu sefer ile toplam 50 gününü Medine dışında geçirmiş oldu.

Dönüş yolunda Akabe’ye vardıklarında insanlar vadinin ortasından yürürlerken Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- yanında sadece Ammar ve Huzeyfe olduğu halde Akabe yolundan yürümeyi tercih etmiştir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’in askerden uzakta kaldığını gören oniki tane münafık O’na suikast yapmaya karar verdiler. Allah Rasulu -sallallahu aleyhi vesellem-’e yaklaştıklarında Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onların üzerine Huzeyfe’yi gönderdi. Allah Rasulu -sallallahu aleyhi vesellem- onların kim olduklarını ve niyetlerini Huzeyfe -radıyallahu anh-’ye bildirdi. Onun için Huzeyfe -radıyallahu anh- Rasûlullah’ın sır arkadaşı olarak isimlendirilir.


Mescidi Dırar'ın Yıkılması:


Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- Tebük seferine çıkmaya hazırlandığı sıralarda münafıklar, müslümanlara zarar vermek, küfür, tefrika ve İslam’a karşı bir üs olarak kullanmak amacıyla Kuba’da bir mescid inşa ederek Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’den gelip, kendilerine burada namaz kıldırmasını taleb ettiler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’de onlara: “Ben şimdi sefere çıkmak üzereyim. İnşaallah döndüğümde” cevabını verdi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- Tebuk’den dönüp, Medine’ye bir gün mesafesindeki Zü’l-Evan vadisine konakladığı sırada, Cibril gelerek münafıkların inşa ettikleri mescid’in gerçek amacını haber verdi. Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- ashabından birkaç kişi göndererek mescid-i dırar ismi verilen bu mekanı yıktırdı.

Medine Halkının Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’ı Karşılayışı:


Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- ordusunun başında Medine’ye yaklaşıp, onu uzaktan gördüğünde “İşte Tabe ve işte Uhud, bizim onu, onun bizi sevdiği dağ” buyurdu. Medine halkı Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’ın döndüğünü öğrenince çoluk çocuk hep beraber çıkıp şarkılar söyleyerek O’nu karşıladılar.

Dolunay veda dağının sırtlarından çıkıp bize doğdu,

Allah’a yalvaran bulundukça bize şükretmek borçtur.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- Medine’ye varır varmaz önce Mescide gitti ve iki rekat namaz kıldıktan sonra, insanları dinlemek üzere burada oturdu.


Seferden Geri Kalanlar:


Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- oturur oturmaz seferden geri kalmış olan münafıklar birer birer gelerek, yemin edip özür beyan etmeye başladılar. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onların içlerini Allah’a havale ederek, dışlarına göre hüküm verdi ve özürlerini kabul etti. Bu sefer’e katılmamış olan üç gerçek müslüman da gelerek hiç bir mazaretleri bulunmadığını bildirerek gerçeği söylediler. Bu kişiler ilk müslüman olan ve Bedr’e iştirak etmemiş bulunan sadık müslümanlardır ki, bunlar Ka’b bin Malik, Mürare bin Rebi ve Hilal bin Ümeyye’dir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- bunlara Allah’ın kendileri hakkındaki hükmünü beklemelerini ve insanlara onlarla konuşmamalarını emretti. Bu sözkonusu üç sahabe için de büyük bir imtihan oldu. Yer onlara dar gelmeye, dünyaları kararmaya başladı. Bu şekilde kırk gün acı çektiler. Kırkıncı günde karılarının da onlardan ayrılmaları emredildi. Bu şekilde ellinci gün tamamlandıktan sonra Allah ayeti kerimelerini inzal ederek o üç samimi müslümanın tevbelerini kabul ettiğini bildirdi.

“Ve savaştan geri bırakılan üç kişinin de tevbelerini kabul etti. Yeryüzü genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah’tan yine Allah’a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra eski hallerine dönmeleri için Allah onların tevbelerini kabul etti. Çünkü Allah tevbeyi çok kabul eden, pek esirgeyendir” (Tevbe, 9/118)

Bu ayeti kerime ile müslümanlar sevince boğuldular ve koşup geri kalmış bulunan arkadaşlarını müjdelediler. Onlar için bu, hayatlarının en sevinçli ve önemli günüydü. Sadakalar verip tevbelerini kabul eden Rablerine şükrettiler.

Allah başka ayetler de indirerek münafıkları yalanlarını açıklayıp onları rezil etti. Mü’minleri müjdeleyip, münafıkları rezil eden Allah’a hamd olsun!

Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- Tebuk’den Hicri 9. yılın Recep ayında dönmüştür. Habeş kralı Necaşi Ashame bin Ebcer de bu ayda vefat etti. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- O’nun vefatı üzerine Medine’de gaib namazı kıldırdı.

Yine bu yılın Şaban ayında Allah Rasûlü-sallallahu aleyhi vesellem-’in kızı Ümmü Gülsüm vefat etti.Rasûlullah-sallallahu aleyhi vesellem- cenâze namazını kıldırdıktan sonra onu Baki mezarlığına gömdü. O’nun vefatı Resûlullah-sallallahu aleyhi vesellem-’i derinden üzdü. Kızının kocası Osman’a “üçüncü bir kızım olsaydı onuda sana verirdim” buyurdu.

Yine aynı yılın Zü’l kade ayında münafıkların başı Abdullah bin Übey öldü. Ömer -radıyallahu anh-’in karşı çıkmasına rağmen, Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- O’nun da cenaze namazını kıldırıp, Allah’tan bağışlanmasını diledi. Fakat daha sonra Kur’an ayeti inerek münafıklara namaz kılınmasını yasakladı.


Gazvelere Bir Bakış:


“Savaş” kelimesi cahiliyye döneminde öldürmek, yakmak, yıkmak, soygun, ırza geçmek, işkence ve hiç acımadan mal ve nesle kıymak anlamına gelirdi. İslam’a gelince “savaş” ‘ın bu anlamını yüzseksen derece değiştirdi.Savaşı ancak, mazlumlara yardım, zalimlere ders verme, selam ve huzuru temin etme, adaleti sağlama, zayıfları güçlülerin pençelerinden kurtarmak için bir yol ve vesile kıldı. İslam’da savaş “insanları insanlara kul olmaktan kurtarıp, sadece Allah’a kul olmalarını sağlamak ve yine insanları batıl dinlerin zulmünden İslam’ın adaletine kavuşturmak için gerektiğinde başvurulan bir yol olarak kabul edildi.

Savaş ne kadar uzarsa uzasın ve bunun için ödenen bedel ne kadar ağır olursa olsun, araplarda boyun eğmek diye birşey yoktu. Besus savaşında Bekr ile Tağleb arasındaki savaş kırk yıl boyunca devam etti ve bu süre içinde her iki taraftan toplam yetmiş bin savaşçı hayatlarını kaybetmelerine rağmen biri diğerine boyun eğmedi. Yine aynı şekilde Evs ve Hazrec arasındaki savaş yüz yıl devam etmesine rağmen iki taraftan biri diğerine boyun eğmemiştir.

İslam’dan önce arapların karakteri buydu.Savaşı devam ettirmek ve asla düşmana boyun eğmemek.

Sonra Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem- İslam ile geldi ve araplar O’nu aynı kötü yöntemleriyle karşıladılar. Ancak o rahmet Peygamberi onlara hakim bir uslupla karşılık verdi ve bu uslubuyla onların memleketlerinden önce gönüllerini fethetmeyi başardı. O’nun savaşları, cahiliye dönemi savaşlarıyla karşılaştırılınca, aradaki fark çok bariz bir şekilde göze çarpar. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’in müşrikler, yahudiler ve hristiyanlarla yaptığı tüm savaşlarda toplam hayatını yitiren insan sayısı bini geçmez. Ayrıca bu savaşların tamamı sekiz yıl içinde yapılmıştır. Ancak bu kısa zaman dilimine ve bu kadar az insanın hayatını yitirmesine karşın, Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- tüm arap yarımadasını kontrolü altına almayı ve bu bölgede sukun ve huzuru temin etmeyi başarmıştır. Bunun kılıç gücüyle olması elbette mümkün değildir. Özellikle de en basit şeylerden dolayı yıllarca sürecek savaşlara girişen ve bu uğurda binlerce evladını harcayan bir halk için. Bilakis bu büyük başarı ancak ve ancak nübüvvet ve rahmet, risalet ve hikmet, davet ve mucize, Allah’ın fazlı ve nimeti ile gerçekleşmiştir.



Yüklə 1,2 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   54   55   56   57   58   59   60   61   62




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin