T.C.
İSTANBUL
13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ
( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI
ESAS NO :2010/106
CELSE NO :17
CELSE TARİHİ :11.04.2011
BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909
ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298
ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266
C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954
C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924
KATİP :BAHATTİN KÖSE 127251
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 11 Nisan 2011 tarihli oturum açıldı.
Tutuklu sanık Serdar Öztürk dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.
Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.
Sanık müdafilerinden Sanık Dursun Çiçek müdafii Av. İrem Çiçek, Sanık Özel Yılmaz müdafii Av. Erol Can Özkan, Sanık Mehmet Deniz Yıldırım müdafii Av. Mehmet Cengiz, Sanık Bedrettin Dalan müdafii Av. Serkan Günel, Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.
Açık yargılamaya devam olundu.
Tutuklu sanık Serdar Öztürk’ün geçen oturumda verilen 1 oturuma katılmama cezası nedeniyle bugünkü oturuma getirilmediği anlaşıldı.
Dosya aslının Yargıtay Ceza Genel Kurulundan döndüğü. Genel kurulun oy çokluğuyla verdiği 28.09.2010 tarih ve 2010/179 karar sayılı ilamla mahkememizce verilen 25.06.2010 tarih 2010/106 esas sayılı birleştirme kararının kaldırıldığı anlaşıldı.
Mahkeme Başkanı:”Erzurum.”
Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2010/1 esasa kayıtlı dava dosyasına birleştirilmesine karar verilen Erzurum 2 Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/108 esas sayılı dava dosyasıyla ilgili yine Yargıtay 11 Ceza Dairesinin vermiş olduğu kararla anılan Erzurum 2 Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/108 esas sayılı dava dosyasındaki eksiklerin tamamlanması amacıyla ilgili mahkemeye geri gönderildiği anlaşıldı.
Daha önce verilen ara kararlar doğrultusunda yazılan müzekkerelere gelen kısmi cevabi yazılar tek tek okundu.
Mahkeme Başkanı:"20.10.2010 tarihli oturumun 2010/699 değişik iş sayılı kararının 5/C nolu ara kararı gereği Sanık Serdar Öztürk’ün talebiyle ilgili olarak Ceyda Ertüzün ile ilgili telefon görüşme tapesinin gönderildiği. 20.10.2010 tarihli oturumun 2010/699 değişik iş sayılı kararının 5/D nolu ara kararı gereği Sanık Serdar Öztürk’ün talebiyle ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosunun 2009/77688 sayılı hazırlık evrakının gizli kararı nedeniyle gönderilmediği. Soruşturma tamamlandığında karar örneğinin gönderileceğinin bildirildiği. 31.12.2010 tarihli oturumun 2010/851 değişik iş sayılı kararının 1/D-C nolu ara kararı gereği Sanık Dursun Çiçek’in talebiyle ilgili olarak iletişimin tespitiyle ilgili bilgilerin TİB’den gönderildiği. 31.12.2010 tarihli oturumun 2010/861 değişik iş sayılı kararının 1/D-A nolu ara kararı gereği Sanık Dursun Çiçek’in talebiyle ilgili olarak gerekli yazışmaların yapıldığı ilgili talebin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Mücadele Şube Müdürlüğüne, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla iletildiği, henüz cevap gelmediği. Cevap geldiğinde mahkememize ulaştırılacağının bildirildiği. 31.12.2010 tarihli oturumun 2010/851 değişik iş sayılı kararının 1/B-C nolu ara kararı gereği Sanık Dursun Çiçek’in talebiyle ilgili olarak ihbar mektuplarıyla ilgili istenen belgelerin gönderildiği. 12.1.2011 tarihli oturumun 5 nolu ara kararı gereği resen Kadıköy 3 Ağır Ceza Mahkemesine sehven gönderilen bilirkişi listesiyle bilirkişi listesine ait belgelerin gönderildiği. 12.1.2011 tarihli oturumun 8 nolu ara kararı gereği Sanık Serdar Öztürk’ün talebiyle ilgili olarak Telekom’dan gelen cevabi yazıda son 1 yıllık detay bilgilerinin saklanması nedeniyle daha eski tarihlere dayalı detay ayrıntılarının gönderilemediğinin bildirildiği. 18.1.2011 tarihli oturumun 2011/42 değişik iş sayılı kararının 1/C nolu ara kararı gereği Sanık Serdar Öztürk’ün talebiyle ilgili olarak Jandarma Genel Komutanlığından uzmanlık raporunun gönderildiği. 18.1.2011 tarihli oturumun 2011/42 değişik iş sayılı kararının 1/D nolu ara kararı gereği Sanık Serdar Öztürk’ün talebiyle ilgili olarak İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünden e-maillerle ilgili cevabi yazının gönderildiği. 28.2.2011 tarihli oturumun 2/C nolu ara kararı gereği Sanık Dursun Çiçek’in talebiyle ilgili olarak Jandarma Genel Komutanlığından Sanık Serdar Öztürk’ün parmak izi incelemesiyle ilgili cevabi yazının gönderildiği. 28.2.2011 tarihli oturumun 3 nolu ara kararı gereği Sanık Mehmet Deniz Yıldırım’ın talebiyle ilgili olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğünden flash diskin imajı ile ilgili müdafii Av. Murat Bülent Hattatoğlu’na kopyanın teslim edildiği. Bir kopyasının da halen emniyet müdürlüğünde muhafaza edildiğinin bildirildiğinin görüldüğü. 28.2.2011 tarihli oturumun 2/B nolu ara kararı gereği Sanık Dursun Çiçek’in talebiyle ilgili olarak TİB’den istenen taleplerle ilgili yazı ekinde gönderilen kullanıcı bilgileri dışında ellerinde başkaca bir bilgi ve belgeye rastlanmadığının bildirildiği. 29.4.2010 tarihli oturumun 14/C nolu ara kararı gereği resen Sanık Serdar Öztürk’ün bürosunda elde olunduğu iddia olunan 300 adet mermi ile ilgili gerekli araştırma yazılarının gönderildiği anlaşıldı.”
Sanık Dursun Çiçek huzura alındı.
Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”
Sanık Dursun Çiçek:”Sayın Başkan, Sayın heyet, herkese günaydın diyerek sözlerime başlamak istiyorum. Biraz önce Sayın Başkan Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararının ve dosyanın artı 11. Ceza Dairesinin kararlarının geldiğini okudu. Buradan anladığımız kadarıyla Erzurum Ağır Ceza Mahkemesince hazırlanan dosya eksik olduğu için Sayın eski Erzincan başsavcısı hakkında yapılan işlemlerin Adalet Bakanlığına izni dahil eksik yapıldığı için dosyanın Erzurum’a geri gönderildiği anlaşıldı. Dolayısıyla bu konuda 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 28 Haziran’da aldığı karar aynı kapsamda Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin aldığı karar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bu konuda aldığı karar sayfalar dolusu mütalaası var. Sonucu Erzurum’daki iddianame ile bizim iddianamenin 108 nolu iddianamenin kişisel hukuki ve fiili irtibatlar olduğu 3 yargı kararıyla hüküm altına alınmış durumdadır. Dolayısıyla bu dosyayla Erzincan davası olarak bilinen dosya arasında bağlantı kesindir. Dolayısıyla bu Erzincan dosyasının akıbeti sonuçlanmadan bu davayla ilgili bir karar verilmesinin hukuki olmayacağı özellikle temyiz safhasında kesinlikle bozulacağı ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda sözlerime başlarken bu davada 1 yıldır süren bu davada daha tanık dinleme delil değerlendirme safhasına geçilmemesini hak, hukuk ve adalet adına adil yargılama adına bir eksiklik olarak görüyorum ve sonunda taleplere de ileteceğim gibi süratle tanık dinleme ve delil değerlendirme safhasına geçilmesini arz edeceğim. Sayın Başkanım, bu dava 3 tutuklu sanığı olan basit bir dava. Ama 1 yıldır işte 1 buçuk ayda bir huzurunuza çıkarak özellikle gelen cevaplara ağırlıklı olarak savunma yapıyoruz. Savunmaları ben toparlıyorum, topluyorum yaklaşık 360 sayfa huzurunuzda savunma yaptım. Avukatlarımınkini de eklediğiniz zaman bu 400 sayfayı geçiyor. Yani bilinmeyen mahkemenin suç şüphesi dediği hiçbir şey kalmadı. Ve Genelkurmay Askeri Savcılığının yaptığı soruşturmayı mahkeme bir kez daha tekrar etti. Biraz sonra detaylarını vereceğim 40’tan fazla talep geldi talep gönderildi Genelkurmaya hepsinin cevabı geldi hepsi tekrar incelendi. Aleyhimde olabilecek hiçbir belge, evrak, bilgi yoktur. Hakkımdaki iftiralara gerekçe gösterilen irtica ile mücadele konusundaki devlet çapında alınmış kararları ve uygulamaları bir kez daha hatırlatarak sözlerime devam etmek istiyorum. 2010 yılı son dönemine kadar irticanın laik demokratik Türkiye Cumhuriyetine öncelikli bir tehdit olduğu, Milli Güvenlik Kurulu Siyaset Belgesiyle ve bu konudaki Başbakanlığın yayınladığı genelgelerle sabittir. Bu genelgedeki hükümlerle ilgili olarak avukatım yapacağı savunmada ayrıntılı bilgileri heyete takdim edecektir. Ve bu genelge iki bin, 2 Şubat iki bin, 1999 tarihli bir genelgedir. Burada devletin bütün kademelerinin irticayla mücadele konusunda hangi görevler yapacağı, hangi organizasyonda çalışacağı, hangi raporları vereceği detaylı olarak açıklanmıştır. Dolayısıyla böyle bir tertip böyle bir devlet çapında organizasyon varken Genelkurmay Başkanlığında iddialara göre Nisan 2009 ayı içerisinde bir albayın çıkıp format, içerik, üslup olarak yetersiz daha önce ayrıntılı olarak gerekçelerini açıkladığımız bir planı hazırlaması hayatın normal akışına uygun değildir. Yansı Ek-5’i açalım. Şu renkli olan mukayeseli. Tabi Temmuz ayında Sayın heyete takdim ettim bunu. Eğer böyle bir plan tarafımdan hazırlanmış olsaydı hangi format ve üslupta olurdu onun detaylarını arz etmiştim. O duruşmada Sayın Özese yoktu. Bir daha tekrar etmek istiyorum yaklaşık 1 yıl geçti. Şimdi bu planda ekranlarda gözüküyor. Mavi ile olan yazıların hiçbiri sahte planda yok taklit imzalı sahte planda yok. Kırmızıyla yazılı olanlar ise silahlı kuvvetlerde kullanılmayan terim ve format olarak ifade edilen ama sahte planda yazılan konular. Onlara şöyle bir bakarsak başlangıçta bu plana, eylem planına evrak niteliği taşındıracak kazandıracak plan formatı kazandıracak başlık bilgileri, evrak kayıt bilgileri, ilgiler ve başlıkta ek olduğunu gösteren bilgilerin hiçbiri yok. Yani planın başlık kısmı hiç yok. Niye yok? Çünkü bu sahtekarlığı yapanlar bu başlık bilgilerini koymayarak planın sahte olduğunun tespitini önlemeye çalışmışlar akılları sıra. Öbür türlü ara numarası, evrak numarası verilseydi bunun sahte olduğu bir çabucak anlaşılacaktı. Durum maddesinde 1. madde Ergenekon ifadesi var. Türk Silahlı Kuvvetleri ifadesi var. Biz tabi kısaltmalar yaparken mutlaka önce açık yazarız ilk geçen yerde sonra kısaltmaları kullanırız bunda öyle bir şey yapılmamış direk TSK olarak girilmiş. Ergenekon ifadesini silahlı kuvvetlerde kesinlikle yazılması yasak çünkü bir mahkeme kararı yok böyle bir terimden. Ve iddiaya göre neydi; bu planı örgüt için yani Ergenekon örgütünün siparişi üzerine Albay Dursun Çiçek hazırladı iddianame böyle diyor. Ama ihbar mektupları o günkü medyada yaratılan hava işte sizin 150 bir hakim sordu 250 bir hakim sordu 400’e yakın sorudan hep Genelkurmay’da hazırlandı arkasında Genelkurmayın olduğu emir komuta sistemi içinde hazırlandığı iddia edilen bir planı sorguladınız. Ama iddianame farklı. İddianamede diyor ki Albay Dursun Çiçek örgüt için bunu hazırladı. Ve bir fotokopisini Serdar Öztürk’e verdi. Nasıl verdiği filan araştırılmıyor tabi. Ne Serdar Öztürk’ü tanıyoruz. Ne planda parmak izimiz var. Ne de Serdar Öztürk ile bir telefon görüşmemiz var. Şimdi buradan bu planda bir iki cümle okuyacağım acaba bu örgüt bunu ne yapacak silahlı kuvvetlerin yaptırım gücü, silah gücü etkinliği arkasında olmayan bir eylem planı nasıl işlem görecek nasıl sonuç alacak bunu takdirinize sunuyorum. Bunun alt yapısı yoktur yani. Bunu iddia etmek bizim zeka yaşımızla akıl ve ruh sağlığımızla dalga geçmek anlamına gelir. Şimdi silahlı Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ergenekon çatısı altında başta PKK terör örgütü olmak üzere çeşitli terör örgütleriyle işbirliği yaptığını iddia etmekte. Kim iddia ediyor? Düşman unsurlar. Hani silahlı kuvvetlerle ilgisi yoktu, örgütle ilgiliydi. Ve burada 14 tane Türk Silahlı Kuvvetleri kelimesi geçiyor. Dolayısıyla iddianamenin çatısı çökmüştür. Yani ona mahkeme heyetinin karar vermesini talep ediyorum. Bu sahte plan silahlı kuvvetler adına mı hazırlandı, örgüt adına mı hazırlandı? Baştaki iddialar ve sahtekarlığın çatısı silahlı kuvvetler Genelkurmay içinde bir albay bunu hazırladı silahlı kuvvetler bunu icra edecek şeklinde. Ama şimdi bir albay bir örgüt için hazırladı noktasına geldik dolayısıyla bu planın da iddianamenin de çöktüğünün kanıtıdır bu. Çünkü çatı öyle değil. O zaman çatıyı düzeltelim. Eğer örgüt içinse gönderelim bu sahtekarlar bir daha örgüte göre hazırlasın bunu. Daha önce Genelkurmaya göre hazırlanmış bir planı burada örgüt üyesi olmakla örgüt adına hazırlamakla yargılanıyorum. Başka bir madde dost unsurlar kimin dostu örgütün dostu mu olur? Buradaki ifadeye göre silahlı kuvvetlerin dost unsurları diye geçiyor. Ne yapacaklarmış onlar? TSK personeli ve ailelerine yönelik bilgilendirme faaliyetleri icra edilecek. Bunu örgüt mü icra edecek? Kim icra eder; Genelkurmay icra eder. Tabi biz orada açıkla…. biz bilgilendirme demiyoruz bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyeti diyoruz BBF diye geçiyor iddianamenin değişik yerlerinde var bu zaten. Bilgisayar ve doküman güvenliği konusunda tedbirler alacak. Kim alacak, örgüt mü alacak? Genelkurmay alacak. Burada bütün özne silahlı kuvvetler Genelkurmay ama iddianame ne diyor? Hepsini bırakmış bir terör örgütü eylem planı siparişi vermiş. Genelkurmaydan bir kurmay albayda ona planı hazırlamış. Böyle saçma sapan bir iddianameyle 1 yıldır tutuklu olarak huzurunuzda savunma yapmak durumunda kalıyoruz. Bu Türk adaleti adına adil ve dürüst yargılama adına yüz karasıdır. Planın temeli emre verilenler alınanlar faraziyeler yok. Vazife bizim formata uygun değil. Bizim formata uygun vazifeyi mavi olarak yazdım 2. maddede. Harekat tasarısı laik ve demokratik düzeni yıkarak şeriata dayalı bir İslam devleti kurmak hayalinde bulunan AKP hükümeti ve ona destek veren çeşitli gruplar ile Fethullah Gülen grubu başta olmak üzere radikal dini oluşumlar hakkında gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, kamuoyu desteğini kırmak ve faaliyetten sormak üzere bilgi destek faaliyeti icra edilecek. Kim icra edecektir; silahlı kuvvetler. İddianame ne diyor? Örgüt. Bunu örgüt icra edecek. Yani böyle bir mantıksızlık var Sayın Başkanım, yani bunu çözmek lazım. Eğer burada yargılanan örgüt üyesi Dursun Çiçek ise bu planı örgüt adına öznesi örgüt olan bir halde düzenlesinler öyle yargılayın beni. Genelkurmay adına yazıp, Genelkurmay adına sorgulanıp arkasından örgüt adına yargılanmak hepimizin zeka yaşına akıl ve ruh sağlığına uygun değil. Üslubuna bakalım Fethullah Gülenciler gemiye azığı aldılar doğrudan silahlı kuvvetlere saldırıyorlar. Hani örgüttü, örgüte saldırıyorlar desin. Teması işlenecek bu kapsamda muhafazakar vatandaşların bile pes doğrusu bizde elhamdülillah Müslümanız ama Fethullah Gülenciler resmen TSK’ya saldırmak için provokasyon yapıyorlar. Nerede örgüt? Dediğim gibi bu planın çatısı silahlı kuvvetlerin içinde Genelkurmayın içinde bilgi destekte bir şube müdürü Genelkurmay adına hazırlanmış işte 2. Başkan emir vermiş Genelkurmay Başkanı emir vermiş işte şube müdürleri bir araya gelmiş hazırlanmıştı. Şimdi ne olarak yargılanıyorum ben Genelkurmayda görev yapan bir albay olarak mı yargılanıyorum? Hayır, iddianameye göre oradan ayrı tek kişilik bir cunta tek bir tane albay hükümeti devirmekle yargılanıyorum. Devirmeye teşebbüs etmekle yargılanıyorum. Böyle mantık olur mu? İrticacı TSK personeline yapılan operasyon. Niye örgüt personeli desin o zaman, eğer örgüt için yazılmışsa örgüt personeli desin. TSK’nın burada ne işi var? Temalar yok. Askeri suç kapsamında yapılacak ışık evleri baskınlarında silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda silah mühimmat plan ve benzeri materyal bulunması sağlanarak FG grubu silahlı terör örgütü Fethullahçı silahlı terör örgütü kapsamına aldırılacak ve soruşturmalar askeri yargı kapsamında yürütülecek. Örgüt mü bunu söyleyecek? Kimin nerede yargılanacağına Genelkurmay mı örgüt mü karar veriyor? Yani şundan beni 2 senedir taciz ediyorsunuz ailemi, sevdiklerimi, arkadaşlarımı, dostlarımı taciz ediyorsunuz. Ondan sonra da bizim hukuka yargıya adil ve dürüst yargılamaya saygı göstermemizi istiyorsunuz Sayın Başkanım. Yani bir 5 dakikanızı ayırıp okuyun şunu hiçbir tutarlılığı yok ki. Yani buradaki Dursun Çiçek örgüt üyesi mi iddianame öyle diyor. Yoksa Genelkurmaydaki bir Dursun Çiçek mi? Önce buna karar verin. Bu Genelkurmaydaki Dursun Çiçek komplosuna göre hazırlanmıştır. Örgüt üyesi Dursun Çiçek komplosuna göre değil. O zaman gönderin bunu hazırlayan yere örgüt üyesi Dursun Çiçek’e göre yazsınlar bizde ona göre savunalım. Şimdi bazı evlere doküman koyacağız, silah koyacağız filan. Kim koyacak? Genelkurmayın böyle bir yetkisi, böyle bir elemanı var mı? Bunu koysa koysa polis koyar, jandarma koyar bir de savcılık eğer tedbir alırsa jandarma veya polise o koydurabilir yani. Bu dolayısıyla üslubu seçtiği kelimeler yazanı ya polis ya jandarma ağzıdır. Genelkurmaydaki bir albay bu kelimeleri bu ifadeleri kullanmaz ki. Ergenekon kapsamında tutuklanan TSK personelinin masum olduğu irtica ile etkin şekilde mücadele ettikleri için üzerlerine iftira atıldı şeklinde haberler yaptırılacak. E bu Kayseri’de uygulandı. İstiyorsanız yazın Kayseri’den belgeleri gelsin. Dışarıda hazırladılar bu kapsamda bir yazıyı. Kayseri’deki hava kuvvetleri havacı tümgeneralin imzasını da attılar bizim gibi sahte. Ve Kayseri’deki birliğin evrak sistemine astsubaylar koydu sonra astsubaylar itiraf etti yakalandı. Orada soruşturma devam ediyor hala. Yani dışarıdan sahte hazırlanmış bir evrak, Kayseri’deki havacı birliğin sistemine bilgisayar sisteminden girildi. Sanki sistemde hazırlanmış gibi işlem gördü. Ama sonra tespit edildi. Bu astsubaylarda itiraf etti. Ve hala yargılama devam ediyor. Bunu kim yapıyor? Bunu devletin içinde, polisin içinde, yargının içinde örgütlenmiş suç çetesi yapıyor. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul öğrencilerine ait ibadet, görüntü ve haberlerinin medyada yoğun olarak yer alması sağlanacak. Kim yapacak bunu? Medya Genelkurmayın veya örgütün medyası mı var? Ermenistan’la, Yunanistan’la ilgili kamuoyu tepki kamuoyunda tepki uyandıracak haberler sürekli gündemde tutularak milliyetçi partilerin tabanını genişletmesi sağlanacak. Bunu kim yapacak Sayın Başkanım bir karar versinler yani ben örgüt adına mı bunu savunayım yoksa Genelkurmay adına mı ben neredeyim, benim yerim neresi? Son dönemde geniş yankı bulan ses kayıtları konusunda bilgi kirliliği yaratmak üzere irticacılar tarafından yayınlanmış gibi gösterilecek ama dinleyenlerin bizi haklı bulacağı tarzda ses kayıtları düzenlenecek. Ses kayıtları düzenleyenler belli. Son 1 yılda 2 yılda kimler hakkında hangi yargıçlar hakkında hangi subaylar hakkında hangi gazeteciler hakkında hangi siyasiler hakkında ses kaydı düzenlendiği belli. Düzenleyenler de belli. Ve çeşitli bilgi ve belgelerle ilgili ortaya yem atılarak biz kurmay albay kullanıyor yem atıyor yakalanan personel hangi gruba ait olursa olsun FG’ci oldukları şeklinde ifade vermeleri sağlanacak. Ben nasıl ifade vermelerini sağlarım ki? Ben savcı mıyım? İşte bunlar yazanların parmak izi, ayak izi, delili. Empati yapmaktan aciz geri zekalı bunlar. Kurmay albayın böyle yazmayacağını bilmeleri lazım. Kimin yazdığı burada belli işte. Yani bunu yazan adam empati yapıp kendini bir albayın yerine koyamıyor kolluk kuvveti zihniyetiyle yazıyor ondan sonra da Sayın heyete, bize, hepimize zeka yaşımızla dalga geçercesine bunu pazarlamaya çalışıyor. Bizde 1 yıldır yargılanıyoruz bundan. Altına da imzamızı taklit ediyor. İhbara dayalı ev baskınları yaptırılarak buralarda silah ve mühimmatın yanı sıra FG’cilerle irtibat kurulması istenen oluşumlara Yahudilik, CIA, MOSSAD, Mun tarikatı, Humeyni gibi objelerin aynı ortamda bulunması sağlanacak. Yani ne örgüt üyesi Dursun Çiçek sağlayabilir bunu ne Genelkurmay’da şube müdürlüğü yapan bir Dursun Çiçek sağlayabilir bunu. Bunu yapsa yapsa yapıyorlar emniyet yapar, polis, jandarma yapar. Bir de işbirliği içindeyse Türk milleti adına vicdanı hür olmayan bir savcıysa o yapar yani. AKP mensubu kilit haberleşmeciler tarafından kamuoyuna çelişkili açıklamalar yaptırılacak, parti içinde görüş ayrılığı olduğu izlenimi yaratılacak. Yani bunu ne örgüt üyesi Dursun Çiçek yapabilir ne Genelkurmay’da şube müdürü olan Dursun Çiçek yapabilir. Lütfen şunu bir alıcı gözle okuyun Genelkurmay’da bir albayın hazırlamayacağını herkes görecek. Devam ediyoruz ast birlikler yok, görevler yok, kim yapacak? İdari lojistik hususlar yok. Komuta muhabere yok. Ekleri yok. Alındığı anlaşıldı talimatı yok. Yetki satırı yok. Yani eğer Genelkurmay adına hazırlandıysa. Geliyoruz Dursun Çiçek doktor kıdemli albay anlattık bunu, bunları kullanmıyoruz biz yani doktoru da kullanmıyoruz kıdemi de kullanmıyoruz imzada. Ve imzada mutlaka görev satırı olur sizde de olur. 3. bilgi destek şube müdürü satırı yok yani. İmzaya bakıyorsunuz makine şeyiyle bir arka sayfayı açalım imzanın olduğu sayfa altta. Şuna bakın, ne kesiklik var makineye takmışlar, imza atılmış. Nasıl atıldığını Temmuz’da Sayın heyete arz ettik. Sayın savcımın, mübaşirin imzalarını burada attık 15 dakikada. Dağıtım planı yok. Arz ettiğim gibi 15 yerde TSK geçiyor örgüt adına hazırlanmış. Yine başa dönüyorum bunun kim tarafından hazırlandığına bir karar verin Sayın heyet, Sayın Başkanım. Yani örgüt üyesi Dursun Çiçek mi ki ondan yargılıyorsunuz beni. O zaman bununla benim bağlantım yoktur. Bunun savunmasını yapamam bu çünkü Genelkurmaydaki bir şube müdürü adına hazırlanmış. Hazırlanmaya çalışılmış. Sayın heyetten önce buna bir karar vermesini talep ediyorum. Esasında bu sahte plan icra ediliyor. Nasıl icra ediliyor? TSK ile mücadele eylem planı olarak icra ediliyor. Ek-6’yı açalım. Şimdi bunda bu planda tabi hazırlayanlar yapmamışlar ama bu planda sadece 4 tane özneyi değiştirdim ben. Ne oldu? İrticacı yerine TSK veya Ergenekoncu TSK yerine cemaat veya iktidar. Ergenekon yerine irticai örgütler. FG, F Gülenciler yerine Ergenekoncular koydum. Askeri mahkeme yerine de Beşiktaş’taki mahkemeler dedim. Ve oldu size TSK ile mücadele planı oldu. Ve bu birebir silahlı kuvvetler personelinin maruz kaldığı komploları icra ediyorlar. Okuyayım birkaç maddesini zamanınızı almamak için. Ergenekon terör örgütü suçu kapsamında yapılacak baskınlarda silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda silah, mühimmat, plan ve benzeri materyal bulunması sağlanarak bunlar Ergenekon silahlı terör örgütü kapsamında aldırılacak ve soruşturmalar Beşiktaş’taki özel yetkili mahkemelerde yürütülecektir. O 2 kelime dışında aynı plandan alınmıştır. Bu yapılıyor mu Sayın Başkanım? Yapılıyor. Ben huzurunuzda bundan dolayı buradayım. Kim icra ediyor bunu? Emniyetteki, yargıdaki çeteleşmiş suç örgütü icra ediyor. Başka bir madde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul öğrencilerine ait aşırı milliyetçi görüntü ve haberlerin medyada yoğun olarak yer alması sağlanarak milliyetçilik ve laiklik kamuoyu nezdinde yıpratılacak. İşte sabah ant’ı okunmaması için bir sürü kamuoyu yaratılıyor. İstiklal marşı okunmaması için bir sürü kamuoyu yaratılıyor. Milliyetçilik, Türkçülük kötü bir şey oldu yani saklanacak bir terim haline geldi. Kara propaganda faaliyetleri, son dönemde geniş yankı bulan ses kayıtları bilgi kirliliği yaratmak üzere Ergenekoncular tarafından yayınlanmış gibi gösterilecek ama dinleyenlerin bizi haklı bulacağı tarzda ses kayıtları düzenlenecektir. Düzenlenmiyor mu? Benimle ilgili de düzenlendi. Diğer bu tür saldırılara maruz kalan, tertiplere maruz kalan herkes için düzenlendi. Çünkü işlenen medya boyutu, siyasi boyutu olan bir itibarsızlaştırma kampanyası. İhbara dayalı ev baskınları yaptırılarak buralarda silah ve mühimmatın yanı sıra Ergenekoncularla irtibat kurulması istenen oluşumlara ait objelerin aynı ortamda bulunması sağlanacak. Sağlanıyor mu? Sağlanıyor. Teğmenlerin evine uyuşturucu konuyor mu? Bir gazi üsteğmenin bürosuna mühimmat konuyor mu, fotokopi belge konuyor mu? Erzincan’da bir barajın oraya mühimmat konuyor mu? Poyrazköy’e mühimmat gömülüyor mu? Bunlar icra ediliyor. Kim icra ediyor? Suç çetesi icra ediliyor. Gösterilmek istenen kim? Silahlı kuvvetler bunu yapıyor veya örgüt bunu yapıyor. Ev baskınları kapsamında Aleviliği ve din düşmanlığını körükleyici bilgi ve belgeler ve bu evlerde bulunması sağlanacak. Baskınlar yapılıyor ve işte Alevi örgüt liderlerine suikast yapılacağı planları, krokileri çıkıyor. Aslında saldırganlar eylem planını icra ediyor, mağdurlar içerideyiz. Lütfen biraz insaflı olalım, vicdan sahibi olalım. Gerçek suçlular dışarıda yeni eylem planları hazırlıyor. Masum insanlar içeride aylardır, yıllardır tutuklu yargılanarak zulüm ve işkenceye tabi tutuluyor. Mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesinin öznel ve nesnel olmak üzere iki temel boyutu vardır Sayın Başkanım. Nesnel boyutu daha çok mahkemenin konuş yeri bağlantıları hakim ve savcı atamalarıyla onların özlük haklarına yönelik düzenlemelerin mahkemenin tarafsızlığı ve bağımsızlığı olan etkileri değerlendirilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre Türkiye’nin Türk yargı sisteminin nesnel boyuttaki tarafsızlık ve bağımsızlık sicili bozuktur. Bir sürü mahkumiyet alıyoruz, bir sürü tazminat ödüyoruz. İşte burada da öyle. Mahkeme kamunun uzağında Silivri’de bir cezaevinin bitişiğinde açılmıştır. Dolayısıyla bir nesnel bağımsızlık ve tarafsızlıktan bahsedemeyiz. Veya bu konuda en azından şüpheler vardır. İşte HSYK oluşturuldu yeni anayasa yeni anayasa değişikliği kapsamında. İşte atamalar belli. Suç yok, delil yok. 30 Haziran’da tutuklayan hakimi nöbetçi hakimi HSYK’ya şikayet ettik, kendisi Yargıtay’a seçildi. Daha şikayetler devam ediyor. Yine avukatım açıklayacak siyasi iktidar lideri talimat veriyor savcı çağırıyor hakim tutukluyor mahkeme heyeti serbest bırakıyor. Tutuklayan tutuklanmamı isteyen nöbetçi hakim ve savcılar terfi ettiler hepsi başsavcı yardımcısı oldu. Dördü de başsavcı yardımcısı oldu düzeltiyorum biri Yargıtay’a seçildi üçü başsavcı yardımcısı oldu. Neyin karşılığında? Onu takdirinize sunuyorum. Diğer önemli konu; öznel tarafsızlık ve bağımsızlık. Daha çok mahkeme üyelerinin ve savcıların birey olarak maddi ve manevi yönden karar verme algılama süreçlerinde uyguladıklarını uyguladıkları tutum ve davranışların bir değerlendirilmesidir. Hakimler bir kısım siyasiler ve onlara destek veren medya tarafından sürekli olarak tehdit edilmekte ve baskı altında tutulmaktadır. Kimler? Hukuk adına adalet adına karar verenler ama bu dediğim güç odaklarının lehinde isteğinde karar verenler deminde arz ettiğim gibi terfi etmektedir. Daha iyi makamlara gelmektedir karşılığını almaktadır. Onların Türk milleti adına yasal delilleri ve maddi gerçekleri dikkate alarak vicdanlarına göre karar vermesi için hava, su gibi gerekli olan fiziki ve psikolojik tarafsızlık ve bağımsızlık şartları yoktur. Son 1 yılda mahkemenin verdiği ara kararları ve hakkımda yapılan 45 tahliye talebinin 21’ine, 21 kez ret oyu veren ikiye bir ret oyu veren mahkemenin öznel ve nesnel tarafsızlığından ve bağımsızlığından bahsetmek bana göre mümkün değildir. Bu konuda mahkemeye yaptığımız talepler Ek-1. Belki son 1 yılda Sayın mahkemeye en fazla dilekçe veren sanıklardan biriyim. Ve bunun genelde aylık değerlendirmelerini yapıyorum mahkemeye de arz ediyorum. Ek-1 çizelge var kaydıralım 3. sayfada. Evet. Bu çizelgeye baktığımızda hepsinin CD’leri de mahkemeye de arz ettim. Dökümleri de var yani 65 müracaatın 61 müracaatın hangi tarihlerde hangi dilekçeyle yapıldığının dökümleri de var. Sayın Çalmuk yok tabi onları daha çok o inceliyordu. Şimdi temelde 14 farklı temel konuda 372 tane talebimiz var. Bunlar sadece yazılı yaptıklarımız. Yani mahkemede bu savunmalarda yaptığımız şifahi talepler hariç. Mahkemenin benimle ilgili direk veya dolaylı olarak verdiği karar sayısı yüzde, 175 onunda detayları dilekçe ekinde mahkemeye sunuldu. Şimdi bunları incelediğimizde taleplerimizin ancak yüzde 14’üne mahkeme olumlu cevap vermiş. Biraz sonra onların detaylarına da gireceğim. Onlarda daha çok esasa yönelik değil. Yani bir tek PTT’den gramajla ilgili bir talebimiz oldu sonuç alıcı veyahut talebimize uygun. Onun dışındakiler mesela yeni bir imza mukayese raporu istiyoruz gerekçelerini biraz sonra arz edeceğim çünkü öncekiler yasal değil CMK hükümlerine kesinlikle aykırı. Ve bununla bağlantılı olarak mürekkep yaşı istiyoruz mahkeme sadece mürekkep yaşını seçti işte 6 aydır 3 tane makama yazıldı ikisi olumsuz cevap verdi. Yine biraz sonra detaylarını vereceğim sonra bu yattı. Olmayacağı ortaya çıktı çünkü 1 buçuk seneden sonra mürekkep yaşında 1 aylık bir hassasiyetle değerlendirme yapılamıyor. O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından, bir ilave değerlendirme katmayacağından reddine diye Sayın heyet karar verdi. Ve bu kapsamda askeri savcılığın yaptığı jandarmada yaptığı parmak izi incelemesinde ki sahte belgede parmak izim olmadığı ortaya çıktı. Tespit ettiği 14 tane parmak ve avuç izi var, avuç içi izi var. Tabi bunu jandarma bütün subay, astsubay açısından silahlı kuvvetler açısından değerlendirdi yok. Sözde ihbarcı subaydı, bu yalan olduğu ortaya çıktı. Çünkü parmak izi mutlaka çıkardı çünkü bizim subay, astsubayın bütün parmak izi Genelkurmay’da, silahlı kuvvetlerde var. Çünkü akıllı kart sistemi var. Önde parmak izi herkesin parmak izi alınıyor. Genelkurmay askeri savcısı bunu şeye sordu, polise kimliğini tespit edin diye bunların kime ait olduğunu. Poliste dedi ki kimlik tespiti yapılamadı. Kime ait olduğu tespit edilemedi. Temmuz’da da söylemiştim sanırım uzaydan birileri geldi bu sahte planı yaptı ve uzaya uçtular. Polis zaten tespit etmez böyle bir beklentimizde yok. Çünkü içlerinde. Niye içlerinde diyoruz bunu net söylüyoruz? 9 Mart 2009 daha sahte plan yok Dursun Çiçek piyasada yok. Terörle mücadele şube hakkımda dinleme kararı alınıyor. Hakkımda da diyemeyiz çünkü Dursun Çiçek diye Keçiören’de birini dinliyorlar telefon numarası başka bir vatandaşın. Ünal İnanç’tan çıktığı iddia edilen bir listede benim numaram var. E o zaman o liste çıktıysa niye benim telefonum dinlenmiyor? Çünkü çıkan listedeki telefonlarda Dursun Çiçek başka, onun peşine düşüyorlar. Ben Ünal İnanç’ı tanımıyorum. Hiçte görmedim 39 doğumlu babam yaşında bir vatandaş. Sonra Dursun Çiçek çıkınca öndeki numaraları değiştirip Dursun Çiçek’in cep telefonu numarası yazılıyor. Suç duyurusunda bulunuyoruz daha sonuç yok. 2senedir sonuç yok. Sayın Başkanım, Sayın heyet, masum olduğum için benim vicdanım rahat. Ailemin, sevenlerimin vicdanı rahat. Masum bir insanı 1 yıldır tutuklu yargılayanların vicdanı bizim gibi rahat mı onu merak ediyorum. Biz hep maddi gerçeği aramak için dilekçe veriyoruz, talepte bulunuyoruz ve iftira ve yargısız infazlara destek verenlerin, destek verenlerden bunun hesabının sorulmasını istiyoruz. Şimdi gelelim mahkeme kararlarına. Birincisi faili meçhul ihbarlarla ilgili mahkeme kararları. Tabi taleplerimiz var. 42 kez talep yapmışız. Ek-11’e açalım. Ek-11. Biliyorsunuz faili meçhul ihbarlarla ilgili 3 tane mektup var. Birincisi 30 Eylül 2009’da yazıldığı iddia ediliyor. Ve bu mektubun 16 Ekim 2009’da Sayın soruşturma savcısına ulaştığı bilgisi iddianamede yer alıyor yani Ankara’dan Çukurambar postanesinden o da tartışmalı çünkü 4 ay bu sahte plan Ankara’ya gönderilmedi, Genelkurmaya gönderilmedi niye beklendiği sonradan ortaya çıktı. Çukurambar postanesinin kayıtları kamera kayıtları filan silinmiş. Zarf üzerinde tükürük testi yapamıyoruz çünkü zaman geçmiş. 3 aydan fazla geçtiği zaman tükürük testi yapılamıyor veya o net sonuç vermiyor. Dolayısıyla postaneye sorduk, sizin kararınızla sorduk 110 kuruşa gönderilmiş gözüküyor bu ilk ihbar mektubu Ek-12’yi açalım, PTT’nin yazısı burada. Diyorlar ki, bu 180 kuruştan daha düşük fiyata gitmez. E o zaman nasıl oluyor? Yani hem fiyat uymuyor, hem üzerindeki bilgiler uymuyor zaten Serkan Çakır diye biri var meçhul yani sanal bir kişi gerçek bir kişi değil. Adres bilgileri yok. Bunların incelenmesini istiyoruz. İşte mahkeme 3 kez yazı yazdı savcılığa gelen cevaplar yok. Şimdi tekrar cevap geldi terörle mücadele sormuşlar herhalde 1 sene sonra cevabı gelir. Dosyada yer alan 1 nolu ihbar mektubu ve ekleri üzerinde parmak ve avuç içi izim yoktur. Bunu jandarma Kriminal tespit etmiştir. Rapor dosyada mevcuttur. Bu 14 parmak ve avuç izinin suç şebekesinin elemanlarına ait olduğu kesindir. Lütfen bunun incelenmesi ve tespitini istiyoruz. Ama emniyete sizde emniyete yazıyorsunuz emniyette tespit edilememiştir diyor. Nasıl açacağız bu açmazı Sayın Haşıloğlu, nasıl açacağız? Şimdi suçluların parmak izi var, biz suçlulara gidemiyoruz. Dursun Çiçek tutuklu cezasını çekiyor. Nasıl aşacağız? 2 nolu ihbar mektubu var. Yine Serdar Yılmaz diye Gazi Mustafa Kemal Bulvarı No: 56/3 Kızılay Ankara ne böyle bir adres var ne böyle bir kişi var. Bunu biz tespit ediyoruz savcının hiç şeyi yok çünkü o kaynağından emin. Nasıl emin oluyor takdirinizde. Yani kaynağı hiç soruşturmuyor. Ve savcı Zekeriya Öz imzasıyla mahkemeye 14.2.2010 tarihinde 2011 tarihinde yaklaşık 2 ay önce bir cevap yazı geldi bu zarfları sordunuz. Başsavcılığımıza gönderilen ve muhaberede görevli personel tarafından 11.11.2009 tarihinde açılan, sehven açılan yani adliyelerde böyle mi oluyor? Zekeriya Öz adına gelen zarfı muhaberede görevli bir personel açıyor, açabiliyor mu? Askeriyede olmaz böyle bir şey. Kişiye özel gelmiş üstünde adresi var. Nasıl açıyor? İnanalım mı buna? Siz inanıyor musunuz? Ondan sonra 1 gün sonra bunu 3 yerinden zımbalayıp savcının masasına bırakıyorlar. İyi bunun zarfını gönderin, üzerindeki bilgileri gönderin, parmak izi incelemesi yaptıracağız diyoruz daha ortada zarf yok işte gelen cevap belli. Bir fotokopi koymuşlar kapkaranlık bir sayfa. Kişi gerçek değil. Ve şöyle de bir tesadüf var. Yani söyledim ya bunlar bizim mahkeme heyetinin zeka yaşıyla uğraşıyorlar. 11 Kasım 2009, 2010 düzeltelim 2009. Ne önemi var bu tarihin? 2. kez sorguya çağırıldığım tarih. Ve 2. kez tutuklandığım tarih. 12 Kasım’da bu zarfı veya bu mektubu ki 3. ihbar mektubu var o da faili meçhul. İkisi aynı tarihte geliyor farklı yerlerden gönderiliyor ki 3. ihbar mektubuyla ilgili hiçbir gönderen filan da belli değil. Bir CD’den bahsediliyor. Sonra savcılıkta DVD haline gelmiş tutanaklara göre. Bunların ikisini de soruşturma savcısı 13 Kasımda yani 1 gün sonra terörle mücadele şubeye gönderiyor. Diyor ki bunları inceleyin davamızla Dursun Çiçek ile bağlantılarını bize rapor edin. Sayın Başkanım bu usulden midir yani soruşturmayı özellikle özel yetkili mahkemelerde savcı yapmaz mı? Aldığı ihbar mektubunu 1 sene 1 gün sonra hiç incelemeden işlem yapmadan ki 1 gün önce tutuklanmışız, itiraz etmişiz. 1 gün sonra da serbest kaldık o zaman. 9. Ağır Ceza Mahkemesi Sayın İdris Asan nöbetçi hakimdi tutukladı bizi. Şimdi Yargıtay’a seçildi. Ertesi günde heyet bizi 3, 0 serbest bıraktı. Bu mektupların geldiği aşamada yani. Nedense beni savcılığa ifadeye çağırdıkları zaman ihbar mektupları geliyor. 30 Haziran’dan da 29 Haziran saat 19:17’de de ihbar e-postası gelmişti. Bunlar hep tesadüf. Farklı tarihlerde, farklı sahte kişiler tarafından gönderildiği iddia edilen 2. ve 3. ihbar mektuplarının 2. kez tutuklandığım 11 Kasım 2009 tarihinde Beşiktaş adliyesine gelmesi zarfların 12 Kasım günü açılması iftira gerçeğinin parmak izinin ta kendisidir. İhbar mektuplarının zarflarının kayıtlarının ve kayıtlarında dosyada bulunmaması ve mahkemenin ısrarlı taleplerine rağmen mahkemeye gönderilmemesi taklit imzalı sahte planın Genelkurmay Başkanlığı askeri savcılığınca savcılığın taleplerine 4 kez talebine rağmen 4 ay geciktirilerek gönderilmesi. Gecikme nedeniyle Çukurambar Ankara PTT kamera kayıtlarının silinmesi, zarflardaki, zarflarda tükürük testinin yapılamaması, delil karartmaktan başka nedir? Kim yapıyor bunu? Delil bulması gereken savcılık yapıyor. Tabi aramızda yok Serdar Bey her cüppe giyen hakim olamaz demişti. Bende her cüppe giyen savcı olamaz diyorum. Çünkü delil karartan, lehimdeki delilleri görmeyen, iddianameye yansıtmayan hele Cumhuriyet savcısı hiç olamaz. Bahse konu ihbarları inceleme yapılması için mahkemeye 47 kez dilekçe verdim. Ve her 3 ihbar mektubunun Ek-14 her 3 ihbar mektubu üzerinde heyetin bir karar almasını, bulabilirlerse tabi mektupların zarflarını parmak izi incelemesinin yapılmasını ki birincide yapılmıştı sadece son sayfada yapılmamıştı ona da savcılık itiraz etmişti soruşturma savcısı. Ve mevcut 14 parmak iziyle bunların karşılaştırılarak özellikle emniyette İstanbul emniyetinde terörle mücadele, organize suçlar, Kriminalde çalışan kamu görevlileri açısından bu tespit edilecek imza, parmak izinin mukayese edilmesi hususunda karar alınmasını özellikle arz ve talep ediyorum. Böylece gerçek suçlular ortaya çıkacak eziyet ve işkence, hakkımızda yapılan eziyet ve işkence sona erecektir. 16 Mart 2010 tarihinde Genelkurmay askeri savcılığına gönderilen yazıda soruşturma savcısı diyor ki, 1. ihbar mektubu üzerinde parmak izi incelemesi yapılmasın, mahkemede yapılsın, mahkeme kovuşturma safhasında yapılsın. Çünkü öyle bir ihtiyacı yok maddi gerçeğin peşinde değil Ek-15. Hangi savcı bunu isteyebilir, hangi Cumhuriyetin savcısı isteyebilir yani gerçeğin peşinde olan masum insanları tutuklatarak, işkence yaparak, hak ve hukukunu çiğneyerek bir yere varılamayacağını bilen hangi savcı bunu isteyebilir ki? Ek-16’da işte terörle mücadele şubeye gönderiyor 13 Kasım’da yazısı. Yani 1 gün sonra hiç bakmıyor, incelemiyor savcının asli görevi bu. Kim göndermiş, adres doğru mu, gönderen şahıs doğru mu? Zarf bilgileri doğru mu? O sehven açıldığı şeyine de katılmıyorum ben o normal zaten yapılan hukuksuzlukların üstünün örtülmesi yani. O yüzden bu ihbar mektuplarının göndereni, içeriği adliyede teslim alınması, savcıya ulaşması bunlar üzerindeki evrak kayıtları bunların hep incelenmesini talep ediyoruz bu konuda mahkeme de karar alıyor, istiyor ama sonuç yok. Ek-17, Avukat Öztürk’ün bürosunda arama kararı ve burada emareler var terör örgütüne ait gizli belgelerden bahsediyor. Daha arama kararında gizli belgeler var diyor. Artı gece arama yapılabilir diyor. Yine mahkemeye Sayın Öztürk de arz etmişti gece o büroya o evrakları koyanlar yakalanırsa biz aramaya gelmiştik diye kılıfı da hazırlanıyor orada. Gece aramaya gelmiş olacakları için. Çünkü bütün tespitler bir önceki gün ne o mermilerin ne de sahte planın fotokopisi dahil o dosya içindeki evrakların orada olmadığı sabit. Ek-18 yansı 18 yine büroyla ilgili 4 Haziran’da yapılan arama ve el koyma tutanağı. Bakıyoruz tutanağa bu evrakların sahte planın yer aldığı dosya girişe göre odanın sol tarafındaki etajerde diyor 1. sayfada. Sonra itiraz üzerine bu siliniyor 2. sayfaya ilave etmişler, çalışma masasının üzerindeki mavi klasörden alındığı ifade ediliyor. Hangisi doğru? Ayrıca tutanakta yapılan aramayla hiçbir ilgisi olmayan taklit imzalı sahte planının fotokopisinden hiç bahsedilmiyor kimsenin dikkatini çekmemiş tutanakta bir kelime bile geçmiyor. Ve defalarca soruyorsunuz şimdi jandarmadan sonucu gelmiş nasıl geldi bilmiyorum sahte plan fotokopisi üzerinde Serdar Öztürk’ün parmak izi yok çünkü mermilerde yok, diğer belgelerde yok. Bu da incelenmiş ama emniyet herhalde işine gelmediği için sonucu mahkemeye iletmemiş. Bu delil gizleme değil de nedir Sayın Başkanım? İşine gelen cevapları gönder diğerlerini sakla. Niye? Tutuklu sanıklar, tutuklu işkenceye devam etsinler. Bahse konu sahte planı hiç tanımadığım ve irtibatım olmayan Avukat Serdar Öztürk’e nasıl ve ne zaman verdiğimi bu iftirayı savunan iddia makamı tutukluluğumu talep etmeden önce bunu incelemek gerçekleri bulmak zorunda değil midir? Hep siyasilerde kullanıyor iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir. Nerede iddia makamı? Niye ispatlamıyor? At çamuru, at iftirayı biz temize çıkmaya çalışalım. Bu çağdaş yargı sistemi değil yani adil dürüst yargılama böyle olmaz.”
Mahkeme Başkanı:"Efendim toparlar mısınız?”
Dostları ilə paylaş: |