T c istanbul 13. AĞir ceza mahkemesi



Yüklə 317,83 Kb.
səhifə1/3
tarix15.09.2018
ölçüsü317,83 Kb.
#81983
  1   2   3



T.C

İSTANBUL

13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2008/209

CELSE NO :50

CELSE TARİHİ :09.02.2009
BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909

ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298

ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266

C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954

C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924

KATİP :HAKKI KELEŞ 123036
09.02.2009 tarihli oturum, açıldı.

Tutuklu sanıklardan Erkut Ersoy ve Hayrettin Ertekin dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi,

Tutuksuz sanıklardan Güler Kömürcü Öztürk, İsmail Eksik, Zeki Yurdakul Çağman ile bir kısım sanıklar müdafileri Sanık İlhan Selçuk müdafii Av. Özgür Erbaş, Sanık Hikmet Çiçek müdafii Av. Ayşegül Şahin, Sanık Mehmet Adnan Akfırat müdafii Av. Osman Aydın Şahin, Sanık Hayati Özcan müdafii Av. Hikmet Fırat Arslan, Sanık Doğu Perinçek ve Nusret Senem müdafii Av. Mehmet Cengiz, Sanık Hikmet Çiçek müdafii Av. Hüseyin Gökçe Arslan’ın geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı açık yargılamaya devam olundu,

Mahkeme Başkanı "Mehmet Adnan Akfırat huzura alındı

CMK’nun 147 ve 191’inci maddesindeki yasal hakları kendisine ifade edildi Avukatınız hazır”

Sanık Mehmet Adnan Akfırat " hazır”

Mahkeme Başkanı " suçlandığınız konular hakkında susma hakkınız var. Lehinize olan tüm delilleri toplatma hakkına sahipsiniz, savunma yapmaya hazır mısınız”

Sanık Mehmet Adnan Akfırat " hazırım efendim “



SANIK MEHMET ADNAN AKFIRAT SORGU VE SAVUNMASINDA;

Sayın başkanım değerli yargıçlar, demin de belirttiğiniz gibi ben Mehmet Adnan Akfırat işçi partisinin merkez karar kurulu üyesiyim ve bu MİT’in 2003 yılında hazırladığı dava dosyasında da bulunan şemada ismi açık olan şahıslardan birisiyim. Değerli yargıçlar bu dava bu Ergenekon davası gelmiştir MİT şemasına dayanmıştır bu davanın esası, temeli bu MİT şemasıdır. Ve bu MİT şeması büyük bir suçtur bu suç Türkiye’nin bütünlüğünü, Türkiye’nin geleceğine, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne, milli bütünlüğüne karşı işlenmiş bir suçtur bu suçun nasıl işlendiğini ben bilgilerinize sunacağım şimdi bu şema biliyorsunuz 2003 tarihinde MİT müsteşarlığı tarafından hazırlanıp Genelkurmay başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’e yollandığı bildiriliyor Milli İstihbarat teşkilatı müsteşarlığının mahkemeye ve savcılığa yolladığı yazıda bunun bu şekilde bir 11 sayfalık bir kitapçık yapıldığı bu şema düzenlendiği ve genelkurmay başkanlığına yollandığı söyleniyor onun altında da bu şemanın altında MİT müsteşarlığı bu şemanın Tuncay Güney’in verdiği bilgilerden hazırlandığını bildiriyor ben buradan bütün sorumluları ve kamuoyunu uyarıyorum hiç kimse Tuncay Güney’in arkasına saklanarak şemayı yapmanın sorumluluğundan kurtulamaz ama hiç kimse Tuncay Güney’in sırtına yıkılarak bu şemadan kurtulmak mümkün değildir. Çünkü Tuncay Güney’in anlatımları için deli saçması, rezillik, kepazelik, hokkabazlık değerlendirmeleri yapılıyor televizyonlarda yayınlandı işte mülakat çözümlerinde yer alıyor bunların bir deli saçmasının bir çocuğun bir işte cinsel tercihleri nedeniyle değerlendirilen birisinin bir davranışı değil, milli istihbarat teşkilatı ki Türkiye’nin Ulusal güvenliğini korumakla yükümlü olan bu teşkilat müsteşarlığı bu anlatımları, bu suçlamaları ciddiye alıyor ve bir rapor yapıyor ve devlet kurumlarına yolluyor yani rapor yapar bir tarafa koyar değil bunu devlet kurumlarına yolluyor. sayın başkan bu şemayı hazırlamak suçtur. Böyle bir şemayı hazırlamak suçtur çünkü bu şemada hedef alınan kişiler bu Ergenekon örgütü diye hedef alınan kişiler kimler dönemin Genelkurmay başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu o sırada görevde görevdeki genelkurmay başkanını yasadışı bir oluşumun içinde gösteren bir şemayı MİT müsteşarlığı hazırlıyor hazırlanabilir mi bir devlette böyle bir şey olabilir mi Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarlığı Genelkurmay başkanına bu tür bir suçlamayı yöneltebilir mi sadece orgeneral Kıvrıkoğlu değil işçi partisi genel başkanı Doğu Perinçek’i koyuyor oraya Türkiye’nin en temiz partisi, Türkiye’nin yüz akı o Doğu Perinçek’i oraya koyuyor, Aydınlık Dergisini koyuyor o şema hazırlandığında ben Aydınlık dergisinin genel yayın yönetmeniyim beni koyuyor bunu içine burda bir sorumluluk yok mu Milli İstihbarat Teşkilatı böyle bir şeyi nasıl yapabilir şimdi bunu yapmış yollamış neden yapmış yollamış bunları konuşacağız Genelkurmay başkanlığına yolluyor 10 Temmuz 2003’te şimdi genelkurmay başkanlığı mahkemenize yazı yolladı 10 Temmuz 2003’te yollanan şema bulunamamıştır diyor Genelkurmay başkanı orgeneral Hilmi Özkök’e yollandığı MİT tarafından açıkça yazılıyor defalarca da bu kamuoyunda gündeme geldi. Efendim bu mektup değil ki Orgeneral Hilmi Özkek’e yazılmış cebine almış götürmüş cebine koymuş götürmüş Genelkurmay başkanı Milli İstihbarat Teşkilatının yolladığı ve Türkiye’nin güvenliği açısından son derece sakıncalı olduğu değerlendirmesiyle hazırladığı bu iddia ile hazırladığı bir şemayı genelkurmay başkanı orgeneral Hilmi Özkök görevi terk ederken alıyor şemayı cebine koyuyor götürüyor böyle devlet olur mu böyle bir devlet idaresi yapılabilir mi bu neyi gösteriyor burada Hilmi Özkök orgeneral Hilmi Özkök bu şemayla bir özel ilişki içine girmiştir. Özel ilişkiye girdiğinin kanıtıdır onun cebine koyup götürmesi bu şemayı hazırlamak suçtur bu şemayı devlet kurumlarına yollamak suçtur. Devlet kurumlarına yollanan şemayı alıp cebine götürmek suçtur bunlar neden yapılmıştır efendim biliyorsunuz bu şema Milli İstihbarat Teşkilatının verdiği bilgiye göre, 3 Temmuz 2002’de İstanbul’dan imzasız bir postayla aldığı belirtiliyor işin gerçeği böyle mi bunu öyle olmadığı olgularla ortaya çıkıyor 3 Temmuz 2002’nin öncesinde bu şemaya dayanak olan bu suçlamalar Tuncay Güney’e söyletilen suçlamaların hepsinin bir planın Türkiye’ye verilmek istenen yeni bir siyasal yapının,siyasal rotanın belirlenmesi için kullanıldığı davranışlarından anlaşılıyor bu Tuncay Güney o tarihte geliyor gelme eyleminin yani İstanbul’da kaçakçılık organize şube müdürlüğüne götürülmesi eyleminde bir tertip olduğu, bir anlaşma olduğu mülakat kasetinden de, televizyonda izlediğimizde de çözüm metinlerinden de anlaşılıyor zaten bu mülakat çözümleri dava dosyasında bulunan çözümlerde sorgucunun ilk söylediği laf şu ne istediğimizi biliyorsunuz hadi anlat, tezgah kurulmuş ne istediği biliniyor öncesinde bunlar anlatılmış neler söyleneceği belirtilmiş ve söyletilecek şeyi de Türk silahlı kuvvetleri ve işçi partisini suçlamak başka bir şey yok mülakatı çıkarttığınızda bu ikisi var işçi partisi ve Türk silahlı kuvvetlerini suçluyor ama nasıl suçlamalar yani Amerika birleşik devletleri adına yapılan suçlamalar, bu 2001 yılında aslında yapılan iş bu suçlamaların kayda geçirilmesi nitekim kayda geçiriliyor kayda geçirildikten sonra, devlet güvenlik mahkemesi başsavcılığına gidiyor sayın Aykut Cengiz Engin, Ahmet İhtiyaroğlu, kaçakçılık organize şube müdür yardımcısı mahkemenize bir dilekçe yolladı savcılık bunu engellemişti biz talep ettik sizinde kararınızın sonucunda geldi Ahmet İhtiyaroğlu ne diyor başsavcı çağırdı beni ve dosyayı fırlattı diyor e fırlatır çünkü Türkiye’ye karşı Türkiye’nin genelkurmay başkanına, işçi partisine, Türkiye’nin saygın iş adamlarına karşı böyle bir tertip düzenleniyor doğru davranış bu bunu fırlatmak böyle bir şeyi nasıl yapabilirsiniz diyor sonra oturuyor yazı yazıyor diyor ki buradaki iddialar duyumlara dayalı ve soyuttur. Bir soruşturma yapılırken kurumları koruyun diyor ama bu mülakatın kendisi, bu tertibin kendisi kurumları yıpratmak için Türkiye’yi yıpratmak için yapılıyor bu yıpratmanın sonucunda yapılan şey şu 2001 yılında Mart 2001’de bu anlatımlar kayda geçirildikten sonra, bu suçlamalar yani Ergenekon diye bir gizli örgütlenme olduğu burada bu Ergenekon’un çekirdek yapısında Genelkurmay başkanları Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu uçağı düşürülerek şehit edilen Orgeneral Eşref Bitlis, eski MİT müsteşarı ve Jandarma genel komutanı Teoman Koman, Eski jandarma Genel komutanı Rasim Betir, eski Deniz kuvvetleri komutana Güven Erkaya bunların hepsini içinde yer aldığı bir örgüt olduğu kayda geçiriliyor ve bir şema yaptırılıyor çok ilginçtir sayın başkan Tuncay Güney’e de bir şema yaptırılıyor. Tuncay Güney’in de bir el yazısıyla bir şeması var yani burada bu tertibi düzenleyenlerin şema konusunda ne kadar meraklı olduğunu orda görüyoruz kimdir bu ilişkileri ortaya çıkartın diye yaptırılıyor bu şemada Tuncay Güney’e o tarihte çizdirilen şema Ahmet İhtiyaroğlu söylüyor diyor ki, bir insanın bu kadar bilgiye sahip olması mümkün değil ben 24 bin kişiyi sorguladım böyle bir şey değil kurulmuş gelmiş o dönemde kaçakçılık organize şube müdürü olan Adil Serdar Saçan’da diyor ki bu F tipi emniyet içindeki F tipi örgütlenmenin hazırladığı bir olaydır. Bunu sonucunda geliyor ve 2001 yılından itibaren bu kayda geçirildikten sonra bu iddia bu şema kullanılıyor kullanılma şöyle önce resmi kayda geçirildiği için el altında kullanılıyor el altından kullanılıyor ve rakipler bertaraf edilmek isteniyor, yıpratılmak isteniyor onların düzenlendikleri politikalar engellemek isteniyor bunun sonucunda nedir peki ordaki durum o tarihte Amerika birleşik devletleri Irak’a yeni bir saldırı yapacak Türkiye’de ise Ecevit başbakanlığında bir hükumet var Amerika’nın ırak saldırısına karşı çıkıyor karşı çıkmanın ötesinde orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu başkanlığındaki genelkurmay ile dışişleri bakanlığı Amerika’nın Irak’a müdahalesini yaratacağı sorunları değerlendirecek bir çalışma gurubu kuruyor ve bu çalışma gurubu ki daha sonraki Genelkurmay başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt o çalışma gurubunu üyesi ve bunların hazırladıkları bir plan var bölge dışı ülkelerin Irak’a müdahalesini engellemek için alınacak önemlerin belirlenmesi belirlenen önemde Türkiye’nin Amerika’nın Irak’a müdahalesinden önce Irak’ın kuzeyinde bir güvenlik bölgesi oluşturması bu yapıldığında Amerika’nın Irak’a müdahalesi belki gerçekleşmeyecek, işte bu şema bu Ergenekon tertibi Türkiye’nin bu kararlılığını bertaraf etmek için kullanılan bir araç haline geliyor 2002 Ağustosunda Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun görev süresi doluyor, onun yerine orgeneral Hilmi Özkök’ün Kara kuvvetleri komutanı onun genelkurmay başkanı olması isteniyor ancak Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu daha sonra bunu kamuoyuna açıkladı biliyorsunuz Hilmi Özkök’ün genelkurmay başkanı olmasını Türkiye’nin güvenlik politikaları için sakıncalı buluyor ve onun olmasını istemiyor işte bu şema Orgeneral Hilmi Özkök’ün genelkurmay başkanı olması için imal edilmiş, yaratılmış bir şemadır ve o tarihten itibaren kullanılmıştır. Bunu nereden biliyoruz biliyorsunuz 26 Kasım tarihinde 26 Kasım 2008’de Tuncay Güney ile ilgili bir Milli İstihbarat Teşkilatının belgesi yayınlandı bu belgenin yanında da bu Tuncay Güney’i geçmişte görevlendiren Mehmet Eymür’ün verdiği bilgilerle bir haber yapıldı bu haberde deniyor ki Tuncay Güney 4 Temmuz 2001’de Amerika’ya götürüldü Amerika’da Milli İstihbarat Teşkilatına ait olan bir evde bir yıl boyunca kaldı. Hani Tuncay Güney’e itibar edilmiyor buraya da yazı yazıyorlar bu mahkemede delil kabul edilemez diye ama Tuncay Güney’i götürüyorlar bir yıl boyunca Amerika’da New York’ta Menhattın postanenin yanındaki MİT’e ait evde oturtuyorlar çok ilginçtir. Tuncay Güney bir yıl kalıyor orda Temmuz 2002’de o evden çıkartılıyor evden çıkartıldıktan sonra birden bakıyorsunuz bir yıl boyunca kullandıkları o şema o entrika için kullandıkları şema bu sefer isimsiz, kimliği belli olmayan birisi tarafında postayla yollanıyor MİT’in kayıtlarına girmiş oluyor şimdi efendim bu çok büyük suçtur. Orgeneral Hilmi Özkök’ün Genelkurmay başkanı olması için bu tür entrika ile bu tür yalan dolanla, bu tür tertiplerle yapılan iş bir suçtur ve bu suçun failleri bellidir. Peki Hilmi Özkök genelkurmay başkanı olunca mesele çözülüyor mu değil bunu şurdan biliyoruz bunun Türk silahlı kuvvetlerine yönelik tarafı bir de siyasal düzenleme var bu şema olmasaydı ve bu şemanı arkasında olan tertip olmasaydı bugün Çankaya’da bir Nakşibendi müridi oturmayacaktı. Çankaya’nın bir Nakşibendi müridi tarafından ele geçirilmesi, başbakanlığın büyük Ortadoğu projesinin eş başkanı tarafından ele geçirilmesi de bu tertibin sonucudur. Hatırlayınız Hilmi Özkök ne diyordu bu hükumetle ilişkimiz şiir gibi bu şiir gibi ilişki bu tertiplerin üzerinde kuruldu bu suçtur. Bu suçüstü örtülemez, kapatılamaz bizde efendim bu suçun savcılarıyız eğer bu suçu soruşturacak bir savcı yoksa bu savcılığa işçi partisi üslenmiştir ve bu suçun sorumluları ortaya çıkartılacak ve yargılanacaklardır. Biz bu konuda deneyimliyiz, sayın genel başkan Doğu Perinçek burada açıkladı Milli İstihbarat Teşkilatında bütün hayatı boyunca Milli İstihbarat Teşkilatında kaldığı bütün süre boyunca ve dışarıda Türk silahlı kuvvetlerine karşı tertiplerle, yalanlarla, dolanlarla faaliyet yürütün Mehmet Eymür’ün hazırladığı iki rapor 1988 yılında birinci MİT raporu, 1996 yılında ikinci MİT raporu, her iki raporu da bu MİT içindeki CİA, MOSAD ekibi Türkiye’ye karşı Türkiye’deki ulusal kuvvetlere karşı Türk silahlı kuvvetlerine karşı bir tertip amacıyla hazırladılar, ama Aydınlık dergisi aldı bunları ve bunu sonucunda Mehmet Eymür iki sefer MİT’ten atıldı, bu raporları hazırlayan Mehmet Eymür iki sefer Milli İstihbarat Teşkilatından uzaklaştırıldı şimdi bu şemayı hazırlayanlarda aynı sonuca hazırlanmak durumundadır. Bu çünkü bu şemanın kapatılması mümkün değil efendim sayın mahkeme bu şemayla ilgili aldığı kararda bunun bir iftira suçu olduğu ve haksız yere suç attığı değerlendirmesinde bulundu ara kararda ama bu basit bir iftira suçu değil, bu Türkiye’yi mahvettiler Türkiye’ye karşı bir suç dolayısıyla bu suçu işleyenlerin kendilerin Tuncay Güney’in arkasına saklayarak kurtarmaları mümkün değil. Bu nedenle ancak bizim davamız açısından önemli nokta var şimdi 2455 sayfalık iddianame bu 2455 sayfalık iddianamenin avukatlarda, sanıklarda eleştirdiler, laf kalabalığı diyerek efendim bu 2455 sayfanın özeti, o 2003 temmuz’unda MİT müsteşarlığı tarafından hazırlanan 11 sayfalık belgedir. 2455 sayfanın özeti odur ve burada bu 2455 sayfada Türk silahlı kuvvetlerinin çok değerli komutanlarına çok ağır suçlamalar yapılıyor akıl almaz alçakça iftiralar iddianamenin 653. sayfasında orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun orgeneral Hilmi Özkök’e suikast tertip ettirdiği yazıyor, peki 654’te orgeneral Yaşar büyükanıt ile Hüseyin Kıvrıkoğlu 30 milyon dolarlık rüşveti paylaşmışlar bu yazıyor iddianamede ama 653. sayfada da başka bir şey var bu kadar komutanlara suçlamalar yapan bu iddianame bir tek Hilmi Özkök’ü savunuyor bir tek Hilmi Özkök’ü övüyor 653. sayfada iddianamenin 653. sayfasında Hilmi Özkök’ün gibi para yemeyen, rüşvet almayan komutanların bertaraf edilmek istendiği yazıyor yani orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, orgeneral Teoman Koman, orgeneral Rasim Betir, oramiral Güven Erkaya, Tümgeneral Osman Özbek bu komutanların hepsi olumsuz, bir tek olumlu insan var Hilmi Özkök bu da aslında bu ilişkiyi ortaya koyuyor dolayısıyla bu yargılama bu dava gelmiştir bu şemaya dayanmıştır. Şimdi bu şemanın sorunları ortadır efendim bellidir. Bu şema hazırlandığında MİT müsteşarlığında Şenkal Atasagun oturuyor bunun sorumluluğu yok mu o şemayı alıp cebine götüren Orgeneral Hilmi Özkök bunun sorumluluğu yok um bu şemaya 19 Kasım 2003’te başbakanlık makamında oturan Tayyib Erdoğan’a yolluyor MİT müsteşarlığı bunun sorumluluğu yok mu bu sorumlular hakkında Türk yargısı bir işlem yapmayacak mı ve bu dava biliyorsunuz başından beri sanıklar ısrarla bu Ergenekon soruşturması ve kovuşturmasının bir tertip olduğunu söylüyorlar ve bu tertibin Amerika birleşik devletleri ve İsrail tarafından tertiplendiğini ve Türkiye’de Türk silahlı kuvvetlerine ve Türkiye’nin milli politikalar oluşturmasında onun için siyasetler üreten toplumu harekete geçiren, toplumu aydınlatan, topluma öncülük eden işçi partisinin hedef alındığını Amerika birleşik devletleri İsrail tarafından onların gizli servisleri CIA, MOSAD tarafından bu işin tertiplendiğini ısrarla ortay koyuyor bu şema aslında bu davanın tertip olduğunun da en önemli delilidir. Şimdi efendim, bu şema konusunda bu davanın en önemli delili dedim devam ediyor, şema terörü biliyorsunuz sürüyor başından beri bir numara şimdi dizide yapıyorlarmış bir numaranın peşinde diye ama işte dünkü yeni şafak birinci sayfadan veriyor, Doğu Perinçek’i hedef alıyor şema nedeniyle ama çok dikkat çekici kendilerini ele veriyorlar bu fabrikatör Mehmet Eymür’ün CIA ile beraber oluşturduğu bir terim bir adlandırma niye çünkü bu tertibi düzenleyenler bu şemanın ortaya çıkmasını bu şemanın açıklanmasını istemiyorlar bu şema ortaya çıktığında tertip ortaya çıkacak bizim şemanın açılması konusunda bu kadar çok ısrarlı olmamızın nedeni budur tertibin ortaya çıkması toplumun aydınlanması ama artık bunun ötesine geçti bu tertibi düzenleyenlerin yargılanması lazım. Efendim şimdi izin verirseniz bu tertibin nasıl düzenlendiğine ilişkin bilgiler vermek istiyorum şimdi 4 Şubat 1999’da o sırada herhangi bir geçerli işi olmayan bankada yeterince hesabı olmayan Tuncay Güney’e 10 yıllık Amerikan vizesi veriliyor, 4 Şubat 1999 ve Tuncay Güney mülakatında bu olaylar hep 1999’da başladı diyor yani Ergenekon belgeleri denen belgelerin üretilmesi, imalatı 1999’da başladı diyor, bu tarihin her iki tarihin örtüşmesi son derece dikkat çekici 4 Şubat 1999’da vize veriliyor Tuncay Güney’in Amerika’ya gitmek niyeti, planı hazırlığında yok nitekim bu 10 yıllık vizeyi çok özel durumlarda ve özel kişileri verilen 10 yıllık vizeyi alıyor cebine 2000 yılının Temmuz ayına kadar Amerika’ya herhangi bir hazırlığı niyeti falanda yok ama ne yapıyor 1999 yılında bu Ergenekon belgesi diye oluşturulan işte biliyorsunuz önceki gün 12. Ağır Ceza Mahkemesi de hakimi de karar verdi, bu 29 sayfalık Ergenekon yeniden yapılanma belgesinin bir delil olamayacağı örgüt üyeliğinin kanıt olamayacağına dair karar verdi, o bugünler için üretilmiş 1999’da bunlar hazırlanıyor ve dağıtılıyor bu tertip için hazırlanıyor Tuncay Güney’in bu belgeleri kendi başına hazırlayamayacağı sanırım işte gerek mülakattan, gerek burada Tuncay Güney’i tanıyan Ümit Oğuztan gibi arkadaşların yaptıkları değerlendirmelerden ortaya çıkıyor, bunlar bir yerde hazırlanıyor ben bu konuda önemli bir olguyu dikkatinize sunmak istiyorum, burada şimdi efendim bu Ergenekon belgelerinin içinde iki önemli belge olduğunu savcılık ileri sürüyor, birisi 29 Ekim 1999 tarihle lobi Ergenekon yeniden yapılanma belgesi, diğeri de örgütün sivil faaliyetlerini ve esas olarak şuanda yargılama konusu yapılan faaliyetlerini konu alan ve örgütün tüzüğü denebilecek lobi belgesini şimdi dava dosyasında iki tane lobi belgesi var bu aralık 1999 bu da çok dikkat çekici lobi belgesi de 1999 yılında hazırlanıyor aralık 1999 bu Tuncay Güney’in evraklarının arasında bulunan lobi belgesi yine dava dosyasında bulunan ve 2007 yılında ele geçirildiği ileri sürülen bir başka lobi belgesi var, bununda aynı kapak düzeni aynı seçilen yazı karakteri aynı fakat şurada çok dikkat çekici bir çok gizli diye bir ibare var buraya çok gizli yazılmış şimdi Tuncay Güney’den elde edilen ve çok gizli damgasının ya da yazısının olmadığı belgede örgütlenme şeması yok, bu lobide tarif edilen örgütlenme şeması bu belgede çok gizli yazmayan belgede yok ama bu çok gizli yazanda bölüm üç’te altı organizasyon planı diyor burada biliyorsunuz işte departmanlar var şu departman bu departman diye burada konuşuldu merkez, araştırma, bilgi toplama, analiz değerlendirme, finanse ve ticaret, kültür, teori, senaryo, iletişim, propaganda, uluslar arası ilişkiler şimdi bu aralık 99 Tuncay Güney 2001 Martında gözaltına alınıyor 8 Mart 2001’de mahkemeye çıkartılıyor devlet güvenlik mahkemesine götürülmesi gerekirken Fatih mahkemesine götürülüyor oradan kefaletle serbest bırakılabilecek bir şekilde tutuklanıyor bir gün sonrada gidiyor Temmuz ayında da Tuncay Güney’i Amerika’ya götürüyorlar. 12 Mayıs 2001’de bu tarihte 12 Mayıs 2001’de Fethullah Gülen’in aksiyon dergisinde yeniden yapılanmanın aktörü Ergenekon diye bir kapak yapıyor sayın mahkemeniz bunu getirtti dava dosyasında da bulunuyor Ergenekon la ilgili kapağı aksiyon dergisinin şimdi 12 Mayıs 2001 tarihli aksiyon dergisinde Tuncay Güney’in hazırladığı yada Tuncay Güney’de elde edilen lobi belgesindeki olmayan örgütlenme şeması aksiyon dergisinde var aksiyon dergisi 12 mayıs 2001’de bu lobinin örgütlenme şemasını yayınlamış organizasyon planı aynısı yani daha sonra bu çok gizli yazan belgedeki var olan bütün birimlerin hepsi aksiyon dergisinde olduğunu görüyoruz. Biliyorsunuz bu sayın Doğu Perinçek’de belirtmişti bu Ergenekon belgelerinde kullanılan kötü bir Türkçe var, iğrenç, rezil bir Türkçe ya işte finans yerine finanse ediyor fakat bu şeyde lobideki örgütün tüzüğü diye adlandırılan lobideki örgütlenme şemalarında içindekilerde finanse diye yazarken örgütlenme şemasının yer aldığı bölümde finans yazıyor çünkü aksiyon dergisinde finans yazılmış efendim bu da şunu gösteriyor bu belgeler Fethullahçıların da içinde olduğu bir ekip tarafından imal edilmiştir. bu lobi belgesinin bu inlemesi bunun önemli kanıtlarından birisi bu lobi belgesiyle ilgili daha sonra bana yönelik iddianamede yapılan suçlamalar var o konuda ayrıca lobi belgesinin üzerinde duracağım 1999 yılında bunlar hazırlanıyor imal ediliyor ve bu tarihte Tuncay Güney İstanbul emniyet müdürlüğü istihbarat şubesi tarafından takip altında tutuluyor bunu nereden biliyoruz Ahmet İhtiyaroğlu sayın Ahmet İhtiyaroğlu’nun mahkemeye yardımcı olmak adalete yardımcı olmak için verdiği dilekçede Tuncay Güney’i birlikte sorguladıkları istihbarat şubedeki Hakan Ünsal Yalçın isimli polis baş komiserinin emniyet müdür yardımcısı şimdi şu an Eyüp ilçe emniyet müdürü Hakan Ünsal Yalçın diyor ki Ahmet İhtiyaroğlu’na biz diyor bu Tuncay Güney’i bir yıldır izliyoruz bu ne zaman söylüyor 2001 Martında ve Hakan Ünsal Yalçın 2 Mart günü Tuncay Güney asayiş şubedeyken asayiş şube biliyorsunuz Gayrettepe de oraya gidiyor ve Tuncay Güney ile ne nasıl ifade vereceği, ne söyleyeceği konusunda görüşmelerde bulunuyor bunu Tuncay Güney’in mülakatından okuyunca düz anlatıyor istihbarattan geldiler diyor her şeyi biliyorlar baktım diyor benim hakkımdaki her şeyi biliyorlar şakır şakır anlattım diyor ben diyor zaten şakır şakır anlatmayıp ne yapacaktım kendimi o şekilde savunmaya çalışıyor Tuncay Güney’in bu daha sonra Adil Serdar Saçan’da söylüyor emniyetteki İstanbul emniyetindeki F tipi yapılanmanın esas karargahı istihbarattır diye ve bu Tuncay Güney mülakatındaki neden bunun makaslandığını, neden aslının ortaya çıkmadığı da Tuncay Güney’in Fethullah Gülen ile ilgili anlatımları burada yok, bu bizim elimizdeki çözüm kasetinde ve video kasetinde yok ve bu kaseti asıl kaydı yapıp asıl kaseti emanet edildiği verildiği yer de İstanbul emniyeti istihbarat şube müdürlüğü bu mini DVD dedikleri kasetler istihbarat şubeye verilmiş çünkü soruşturmayı o sürdürecek, o derinleştirecek, teknik takip yapacak, dinleme yapacak, bu konularda onun için ona emanet edilmiş ama kayıp yok bu Tuncay Güney’e bu yalanları suçlamaları alçakça iftiraları yaptıranların İstanbul istihbarat şubeyle bağlantı içinde olduğu bu eylemle de ortaya çıkıyor, şimdi Tuncay Güney vizeyi almış cebine koymuş Ergenekon belgesi denen ki iddianame hep doküman doküman diyor bu Ergenekon belgeleri ortalıkta dağıtılıyor yayılıyor bu tarihte birden bire 4 haziran 2000 tarihli Mehmet Eymür’ün Amerika’da Milli İstihbarat Teşkilatından çalıp götürdüğü bilgilerle hazırladığı Atin diye bir sitesi var www.atinorg bu sitede 4 haziran 2000 günü çift meslekliler diye bir yazı kaleme aldım şu kadar bir şey bu 1. Ağır Cezada ki dava dosyasında da bulunuyor onlarında dikkatini çekmiş oraya almışlar koymuşlar orda 1997 yılında yapılan bir telefon konuşmasının çözümü var telefon konuşmasını yapanlardan birisi Tuncay Güney karşı tarafta yine bir gazeteci var fakat Mehmet Eymür bu konuşmayı yayınlarken Tuncay’ı Tunca yapıyor Tuncay diye yazmıyor bu telefon dinlemesinin de Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından yapıldığı, kaydedildiği anlaşılıyor yoksa Mehmet Eymür Amerika’da bir adam Türkiye’deki iki kişi arasındaki telefon konuşmasını yayınlaması nerden elde edecek MİT’in kayıtlarını alıyor götürüyor burada Tunca’nın yani Tuncay Güney’in Jandarma istihbaratının birçok eylemleri konusunda bilgi sahibi olduğu ve hem gazeteci kimliğine hem de JİTEM elemanı olarak çalıştığı ve birçok işin içinde olduğu şeklinde bilgiler var bu 4 haziran 2000 tarihli atinorg’daki yazıda 6 Haziran yani o orda çıkıyor ne alakası var diye düşünebilirsiniz, 4 Haziranda yazıyor yayınladığı yazıda yani 1997 yılında olmuş bitmiş bir fotoğraf satışı içinden 2000 yılında bahsediyor burada konunun o fotoğraf satışı işi olmadığı Tuncay Güney olduğu 6 haziran 2000 tarihli yeni şafak’ta Fehmi Koru’nun yazısıyla anlaşılıyor şimdi efendim çok dikkat çekici bütün bu Ergenekon tertibi süreci içinde her aşamada her kritik noktada her karanlık olayda Fehmi Koru var Fehmi Koru taa başından beri bu işin içinde bunların oluşturulmasından itibaren bu işin içinde tertibin düzenlenmesinden ve her şeyi bilen adam öyle bir kendine sıfat veriyor bilmesi şuradan onun kulağına fısıldıyorlar bu tertibi yapanlar CIA, MOSSAD ekibi Mehmet Eymür’ün kulağına fısıldıyor 6 Haziran 2000 tarihli Fehmi Koru’nun yazısında Tuncay Güney’e bir çağrı var o 4 Haziranda Mehmet Eymür ‘ün yazısına atıf yapıyor ve Tuncay Güney’e diyor ki yılın gazetecisi olma şansın varken niye sıkıntı çekiyorsun sıkıntı çekiyormuş bu bilgelere sahip ama bunlar açıkla sen yılın gazetecisi ol biz seni ödüllendiririz deyi çağrı yapıyor 4 haziranda Mehmet Eymür 6 haziranda Fehmi Koru biliyorsunuz incelemişsinizdir. Tuncay Güney mülakatta Mehmet Eymür’ün bu yazısını Mehmet Eymür bana mesaj verdi diyor bak seni bertaraf ederim demek istedi bana diyor ben mesajı aldım diyor mesajı alıyor ne yapıyor Tuncay Güney temmuz ayında 2000 yılının temmuzunda o 1999 4 şubatında aldığı 10 yılık vize 2000 Temmuzunda devreye sokuluyor Temmuz ayında Tuncay Güney New York’a gidiyor bu Tuncay Güney mülakatının 105 ve 106’ıncı sayfalarında Tuncay Güney’in 2000 yılı Temmuzundaki Amerika seyahati anlatılıyor nasıl gitti, nereye gittiği şimdi Tuncay Güney 10 yıllık vizeyi almış, fakat bu 10 yıllık vizenin kendisi için yeteri kadar bir güvence olmadığı kanaatinde bunu da nereden anlıyoruz yine o mülakatın 105-106’ıncı sayfasında anlatılıyor diyor ki ben grin kart başvurusu için gittim Amerika’ya grin kart Amerika’da oturma ve çalışma izni sağlayan bir belge grin kart alabilmek için çok olağan üstü düzenlemeler, ağır düzenlemeler var Tuncay Güney yine mülakatta anlatıyor elit insanlar için yapılan bir uygulama bana yapılacaktı ve ben Amerika’ya gittiğimde hemen grin kart başvurusunu yapıp bunu elde edecektim diyor Temmuz 2000’de New York’a gidiyor Amerika ya orda 9 gün kalıyor bu 9 günlük sürenin içinde kimlerle görüştüğü ne anlaşmalar pazarlıklar yapıldığını bilmiyoruz Tuncay Güney sadece grin kart için başvuruda bulundum diyor Mehmet Eymür ile görüşmek istedim ama olmadı diyor ne kadar doğru onu bilmiyoruz ve Tuncay Güney’in grin kart başvurusu yaptırılması kendisine o yetersiz gelen 10 yıllık vizenin yerine Amerika ya gittiğinde orda oturma ve çalışma izni sağlayacak bir güvence verildiğini bir kanıtı Tuncay Güney 9-10 Temmuzda Türkiye ye geliyor ve bu faaliyetlerine devam ediyor ama bu faaliyetler aynı şekilde çok yakından izleniyor 24 Kasım 2000’de İstanbul emniyeti istihbarat şube tarafından Tuncay Güney ve emekli tuğgeneral Veli Küçük hakkında bir teknik takip kararı alınıyor mahkeme kararıyla 24 kasım 2000’de Tuncay Güney ve ilişkileri dinleniyor ve takip altına alınıyor bu da şunu ortaya koyuyor kanımca Tuncay Güney’e Amerika da grin kart başvurusu yaptırıldıktan sonra Tuncay Güney’in 1999 yılından itibaren oluşturduğu malzemelerinin sağladığı tertibi resmi bir safhaya sokmak Tuncay Güney gelecek bunları emniyete anlatacak emniyette resmi kayda girmiş olacak bunun içinde 24 Kasımda Tuncay Güney hakkında bir teknik takip başlatılıyor bunlar aslında bir sürek avında hem onu ödüllendirmeler, hem sıkıştırmalar şeklinde gidiyor ve 2001 yılı 1 Mart’ında bir arabayı o arabada kendisine ait değil işte kime ait olduğu da belli değil, bu da bu davanın tertip olduğunun önemli şeylerinden birisi Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından Raşit Dostum’un Türkiye de kullanımı için ayrılmış olan bir arabayı Tuncay Güney 3 ayrı kişiye satıyor bu satan kişiler şikayetçi oluyorlar bu satışın içinde olanlar bu arabayı Tuncay Güney’e veren eski emniyet müdürü var yani olay aslında bunun yapılamayacağını bilecek kişiler Tuncay Güney 1 mart tarihinde bu araba satışı şikayeti nedeniyle polislerle leventte buluşuyor bunu anlatıyor hem mülakatta anlatıyor hem daha sonra gazeteci Saygı Öztürk’e anlatıyor Levent’te buluştuk diyor ben diyor kendim gittim diyor ayağımla diyor asayiş şubeye bu şikayetle ilgili adamlara aldığım parayı verecektim ve bu iş kapanacaktı ama Tuncay Güney de bu işin aslında bu başka bir suç nedeniyle dolandırıcılık suçuyla gözaltına alınmasının bu ifadeleri resmi kayda geçirilmek olduğunu biliyor bunu nerden anlıyoruz mülakatta anlatıyor bu böyle olmayacaktı diyor bizim anlaşmamız böyle değildi diyor ben gelecektim bunları anlatacaktım benim hakkında bir dava açılacaktı sonra tutuklama falan yok gidecektim diyor gerçi sonunda öyle oluyor Tuncay Güney’in suçu yani bir gurup halinde teşekkül halinde çete oluşturarak suç işlendiği dolayısıyla devlet güvenlik mahkemesi o tarihte devlet güvenlik mahkemeleri var devlet güvenlik mahkemesine gitmesi gerekirken devlet güvenlik mahkemesine gönderilmiyor ve tahliye olmasını sağlayacak düzenleme yapılıyor 26 kasım 2008 tarihli sabah gazetesinde bu müdahalenin dönemin MİT müsteşarı Şenkal Atasagun tarafından yapıldığı söyleniyor orda yazıyor Şenkal Atasagun bir açıklama yolladı sabah gazetesine ben bunu yapmadım diyor ama Tuncay Güney’in devlet güvenlik mahkemesine gönderilmesi ve tutuklanması yasanın gereğiyken onun Fatih adliyesine yollanması bir müdahale sonucu olduğu ortaya çıkıyor Tuncay Güney 2 mart günü asayiş şubeye gidiyor akşam istihbarat şubeden polisler geliyor sabahlara kadar konuşuyorlar ne anlatacakları belli oluyor bu videoyu izlerken de görüyorsunuz onu daha önce anlatmıştın diyor o anlatımı burada bir daha tekrar edeyim mi diyor yani Tuncay Güney bu konuda çeşitli idmanlar yaptırılmış şunu anlat şöyle anlat bu tarafı böyle çıkar siz bana hatırlatın diyor ha sorgu ilişkisine bakın sorgucuya diyor ki sorgulanan kişi bak diyor bir şey unutursam siz bana hatırlatın diyor bunları söyleyin diyor bunun yani o mülakat kaseti izlendiğinde ve okunduğunda da bunun bir bilgi alma bir suç hakkında bilgi sahibi olma suçu soruşturma için yapılmadığı apaçık ortada suçlar var ama suç soruşturulmak için kaydedilmiyor iftira atmak için kaydediliyor nerden çıkartıyorum bunu suç ancak tarihiyle demi zamanıyla somut olur sorgucular suçları konuşuyorlar konuşuyorlar tarihini sormuyorlar tarih yok aynen bizim iddianame gibi tarihsiz suçlar ortalıkta geziyor ama şahsiyetler suçlanıyor insanların kişilikleri suçlanıyor çok ağır suçlar yapılıyor ve bu mülakat ki şemanın işte dayanağı yapılıyor şemayı hazırlatan hazırlayan kuvvetle bu mülakatı Tuncay Güney’e söylettiren aynı bunlar beraberler Tuncay Güney orda ne söyleyeceğini ona dayatılıyor sonra Tuncay Güney’e söyletilmiş gibi şema yapılıyor peki bunun arkasında ki Amerika birleşik devletleri istihbarat teşkilatı ilişkisini ortaya koyan çok ta çarpıcı bir şey var 16 Şubat 2001 tarihle Washington postta ve 23 Şubat 2001 tarihli New Yok tiymesta bu da çok olağan bir şey değil Amerika da bir haber böyle iki gazetede bir hafta arayla aynı haber yayınlanmaz özel bir gayret özel bir amaçla yayınlanıyor bir haber yayınlanıyor bu haberde Türk silahlı kuvvetlerinin komutanlarının Irak sınırında kaçakçılık yaptığı yazıyor yani Tuncay Güney gözaltına alınmadan bir hafta önce bu Amerika Birleşik devletlerinin son derece etkili iki gazetesinde aynı haber tekrar tekrar veriliyor, zamanın Genelkurmay başkanı orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu bunu ciddiye alıyor, Amerikan gazetelerinin bu suçlamasını bu iftiradır diyor ve bir düzeltme yok onlara cevap veriyor, Genelkurmay başkanlığı genel sekreterliği şimdi Tuncay Güney gözaltına alınıyor bu Washington post ve New York times daki suçlama Tuncay Güney’in mülakatında aynen yer alıyor, bir hafta sonra Tuncay Güney’e bunu söyletiyorlar Kuzey Irak’ta uyuşturucu silah kaçakçılığı yapılıyor efendim hatta sorgucu söylüyor yani bizimkiler yapıyor Türk ordusu yapıyor CIA’nın üzerine atıyorlar diyor Tuncay Güney de teyit ediyor evet diyor bizimkiler yapıyor CIA’nın üzerine atıyorlar o Washington post ve New York times daki suçlamada zaten aynısı kendi suçlarını PKK’ya kim silah veriyor PKK’yı kim koruyor kendi suçlarını Türk silahlı kuvvetlerine karşı bir operasyon için kullanıyorlar şimdi Tuncay Güney 8 Mart günü bu anlatımları yaptıktan sonra kendisiyle pazarlık edildiği üzere kefaletle tahliye edilebilecek bir mahkemeye yollanıyor ve dışarı çıkıyor sonra birden yine Fehmi Koru’nun yeniden sahneye çıktığını görüyoruz 30 Nisan 1 Mayıs 2001 tarihli yeni şafak gazetesinde Fehmi koru Ergenekon yeniden yapılanma belgesinin elinde olduğunu hem de epeyce uzun zamandır elinde olduğunu nerdeyse unutacaktım diyor bir olay oldu da hatırladım diyor aldım bu belgeye baktım hadi diyelim ki Tuncay Güney den bunun ele geçirilmesi deniyor ele geçirilmesi değil Tuncay Güney söylüyor bu belgelerin hepsi benim evde diyor bak diyor şu örtünün arkasında diyor sakın diyor arkadaşlar unutmasınlar diyor sarı mavi çıkışlar var diyor normal olarak göremezler diyor o lobi belgesi çok önemli onu alsınlar diyor yani öyle bir ele geçirme falan yok karşılıklı alışveriş var ama Fehmi Koru’nun bunun bundan çok daha önceden haberdar olduğu kendi yazısından anlaşılıyor iki Fehmi Koru diyor ki bunun altında imza var bu Ergenekon yeniden yapılanma 29 Ekim 1999 tarihli belgenin altında yazanın imzası var diyor şimdi yeni şafak ’tan mahkemeniz istedi ama gelen de yok o ortalıkta dolaşan yollanıyor buraya ama Fehmi Koru’nun yazısı duruyor orda Fehmi Koru geliyor tanık olarak ifade veriyor savcılarda sormuyorlar bu Ergenekon yeniden yapılanma yazdığınız 30 Nisan 1 mayısta altında imza var diyordunuz kim olduğunu söyleyin yada o belgeyi bize verin demiyor hani şeyin en önemli belgesi en önemli delili örgütü ortaya koyuyor, örgütün başkanını da Fehmi Koru biliyor bütün sırlarını da Fehmi Koru biliyor bunu 30 Nisan 2001’de açıklamakta hiçbir sakınca görmüyor daha Tuncay Güney yurt dışına çıkmamış burada dolaşıyor evraklarda ortada bu da efendim şunu gösteriyor o 30 Nisan 1 Mayıs tarihli yeni şafak ’ta bu meselenin yazılması demin ilk başta söylediğim gibi bu Tuncay Güney’e söylettirilen yalanların dolaşıma sokulması burada bertaraf edilmek istenen ayağa kaydırılmak, zayıflatılmak, yıpratılmak istenen kuvvetlere karşı kullanılması operasyonu Fehmi Koru bu işte de başta ama biz bunu görmüşüz biz 1 nisan 2001 tarihli aydınlık dergisinde orduya haziran darbesi diye kapak yapmışız ve bunu söylemişiz Amerika birleşik devletleri CIA ve MOSSAD Türk silahlı kuvvetlerini ve işçi partisine karşı bir tertip hazırlıyor bu tertibin adına da Endonezya modeli diyorlar Endonezya modeli de şu aslında bu bütün şuanda yaşadığımız olayda budur çok aydınlatıcı bir haberdir. Bu 1 Nisan 2001 tarihli aydınlık dergisindeki haber Endonezya geçmişte Amerika birleşik devletleriyle beraber orda bir askeri müdahale oldu Endonezya ordusuna çeşitli suçlar işletildi Endonezya ordusunu suçlarının bütün bilgilerine sahip Amerika birleşik devletleri CIA Endonezya doğu Timur’un Endonezya dan koparılmasına Endonezya ordusu direndiği için bu bütün Endonezya ordusunun geçmişte işlediği suçlar ortaya sarıldı işte Washington postlar, newyork timeslar İngiliz indipenditlar timeslar unların hepsi böyle bizim sanki Yeni şafak efendim zaman filan gibi yayın yapmaya başladılar Endonezya ordusuna karşı ve onun sonucunda Doğu Timur’u kopardılar aynı şeyi Türkiye’de yapmayı planlıyorlar diye buraya yazmışız bunu yazmamıza rağmen yani 1 nisan 2001 tarihli aydınlıkta bu yazıyor Ergenekon yaygarasıyla Türk silahlı kuvvetlerine karşı bir operasyon bir tertip hazırlanıyor diye belirtmişiz Fehmi Koru efendi hiç bunu umursamıyor kendisi açısında bir sakınca görmüyor görev çünkü verilmiş ona o görevi ifa edecek 30 Nisan 1 Mayıs tarihli yeni şafak ta bunu yazıyor 12 Mayıs tarihli Aksiyonda bunu kapak yapıyor şimdi aksiyon dergisi de efendim incelemişsinizdir. Bu iddianamenin aynısı aksiyonda Ergenekon yeni yapılanmanın aktörleri denen şey bu iddianamede ne varsa aksiyondan almışlar iddianameye koymuşlar bu anlaşılır şeyler çünkü mülakatı da söylettiren aynı Ergenekon yeniden yapılanmanın aktörleri diye aksiyona yazılanlarda aynı bunları hepsi beraberler bu iddianameyi yapanlarda aynı iddianamede aynı merkezin düzenlediği bir olay ve amaçta aynı aynı amaç için yapıyorlar Türk silahlı kuvvetlerini ve işçi partisini yıpratmak bunun için ta 2001 yılında beri sürdürülen bir faaliyet bu şimdi 2001 yılında bu operasyon bu tertip başlıyor sayın başkan 2002 yılında orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun genelkurmay başkanlığına o zaman jandarma genel komutanı olan orgeneral Aytaç Yalman’ın genelkurmay başkanı olması hazırlığı bu MİT’in şemasıyla bu tertiple engelleniyor Hilmi Özkök Genelkurmay başkanlığına geliyor Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun görev süresinin sayın Kıvrıkoğlu bunu açıkladı daha sonra düzenlenen biçimde şu Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun 30 Ağustos 2002’de emekli olmayacak görev süresi kısa bir süre uzatılacak orgeneral Hilmi Özkök o zaman Kara kuvvetleri komutanı olan Hilmi Özkök 30 Ağustos da kara kuvvetleri komutanlığında süresi dolduğu için emekli olacak Hüseyin Kıvrıkoğlu daha sonra çekilecek en kıdemli orgeneral olan aytaç Yalman önce kara kuvvetleri komutanı zaten kara kuvvetleri komutanı olmuş olacak o tarihte kara kuvvetleri komutanlığından genelkurmay başkanlığına gelecek tasarlanan bu konuşulan bu zaman başbakan Bülent Ecevit bu fikri benimsiyor bunun esası da ne niye böyle bir düzenleme yapılıyor çünkü Türkiye Irak’ta Türkiye’nin bütünlüğünü hedef alan Amerika’nın saldırısına karşı ulusal bir politika yürütülüyor kırmızı çizgi diye atlandırılan o zaman var kırmızı çizgiler şimdi kırmızısı da, pembesi de her şeyinde Hilmi Özkök zamanında kafasına çuvalda geçirilince hepsi kayboldu Haziran 2002’de Başbakanlık bir genelge yayınlıyor efendim son derece önemli bir şey başbakanlığın milli güvenlik kurulunun isteği üzerine hazırladığı genelgede Irak’a Bölge dışı güçlerin müdahalesinin önlenmesi için her türlü tedbirlerin alınması isteniyor bu aslında bu haziran 2002’deki bu önlem Türkiye’nin bu kararlılığı bu tertibinde temmuz 2002’de niye resmiyete döküldüğünü de ortaya koyuyor yetmiyor o tarihi kadar bu el altında dosya olarak dolaştırmayı bunu engellemek için temmuz 2002’de bu cd’ler posta ile MİT müsteşarlığına yollanıyor 2002 yılında resmiyeti MİT’inde kayıtlarına girmiş oluyor çok dikkat çekici haziran 2002’deki bu başbakanlık genelgesi 3 partili bir kuolisyon hükümetinin genelgesi Milliyetçi hareket partisi, demokratik sol parti ve Anavatan partisi o sırada biliyorsunuz 2001 kriziyle Tuncay Güney istihbarat kaçakçılık organizede ifade verirken o sırada da Kemal Derviş Türkiye’de ekonominin başına paraşütle getirilmiş indirilmiş ya bu zamanlamalarda çok dikkat çekici 2001 Şubatının sonunda krizin sonucunda Kemal Derviş getiriliyor ve Kemal Derviş geliyor dışarıdan Ekonomiden bir numaralı sorumlu oluyor ve bizim efendim 2001’den son 8 yılda Türkiye’yi bu büyük krize sokan ekonomik politikaların mimarı Kemal derviş geliyor ekonomiden sorumlu yapılıyor IMF’nin görevlisi olarak haciz memuru olarak buraya geliyor ama buna rağmen bu hükümeti 2001 krizi ile bu krizin bir ekonomik kriz olmadığı bir siyasal kriz olduğu esas olarak Türkiye ye siyasal düzen vermek amacıyla tertiplendiği ve tertiplenesin de Türkiye’den bir günde 6 milyar dolarlık bir paranın çıkışının son derece kırılgan bir finansal bir yapı var onun sonucunda bunun düzenlendiği kitaplar yazıldı, programlar yapıldı taraflar konuşuldu ve bunu belirttiler bu da aslında siyasal operasyon yani Amerika Birleşik devletlerinin Türkiye de Amerika’nın Irak politikalarına direnecek bir hükümeti bertaraf etmek için her türlü araca başvurduğunu ortaya koyuyor başbakan Bülent Ecevit sağlığı sorun edildi, hastanelere kaldırıldı yok kemikleri kırılıyor başbakanlık yapılamaz dendi burada Hilmi Özkök’ü görüyoruz Hilmi Özkök devreye giriyor ve Ecevit’in sağlığı nedeniyle görevden alınmasını istiyor Hilmi Özkök’ün o sırada yani Ergenekon şeması gayri resmi olarak dolaştırıldığı sırada hükümete kimin başbakan olacağı konusunda kara kuvvetleri komutanıyken müdahale olduğunu da görüyoruz bu da yazıldı Murat Yetkin’in, Fikret Bila’nın kitaplarında bunlar ortaya konuldu yazıldı fakat 3 temmuz 2002’de bu şemanın temeli olan suçlamalar cd’ler MİT’i gidiyor 7 Temmuz 2002’de Devlet Bahçeli ki bu Devlet Bahçeli Milliyetçi hareket partisinin başkanı o zaman MİT müsteşarı olan Şenkal Atasagun ile çok yakın hala da çok yakın Şenkal Atasagun Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarlığını bıraktıktan sonra Milliyetçi hareket partisinde kendisine bir makam verildiği ve orda hala devam ettiği Devlet Bahçeli ile oda arkadaşlığı, oda komşuluğu yaptığı yazıldı söylendi 7 Temmuz 2002’de Devlet Bahçeli koalisyon ortağının başkanlarına yani Mesut Yılmaz ve Ecevit’e sormadan söğüt şenliklerinde 3 Kasım’da erken seçim yapalım dedi. 3 Temmuz’da şema gitti 7 temmuzda hiçbir şey yok ortalıkta o zaman Devlet Bahçeli’nin danışmanı olan Mithat Melen şimdi Milletvekili o tarihte yanında bir toplantıda Mithat Melen bana söyledi bizde anlamadık dedi bir telefon geldi genel başkan devlet bahçeliye bir telefon konuşması yaptı telefon konuşmasının sonunda Milliyetçi hareket partisi yöneticilerine de danışmadan konuşmadan 3 Kasım 2002’de seçim olsun diye çıktı konuştu herkeste şaşırdı MHP’nin yöneticileri de şaşırdı yani efendim Türkiye’de seçim tarihi de Türkiye’nin içinden belirlenmiyor ne zaman seçim yapılacağı, hangi hükümetin geleceği hangi hükümetin gideceği nasıl koalisyonlar kurulacağı filan da Türkiye’nin dışında dayatılıyor ve burada bu MİT şemasının MİT’in hazırladığı şemanın Türkiye yi bir erken seçime sürüklemek için kullanıldığının bir örneğini olgusunu görüyoruz. 3 kasım 2002’de ne oldu yani 3 kasım 2002’de Demokratik sol partinin, Anavatan partisinin, Milliyetçi hareket partisinin barajı geçip geçmeyeceğinin tartışmalı olduğunu anlamak için seçime girmeye ihtiyaç yok, o gün siyaseti birazcık yakından izleyen birisi bu seçimlerin sonucunda bu her üç parti içinde hüsran olacağını söylerdi. bu öyle bir görev ki parti başkanlığını da ötesinde bir şey, 3 Kasım 2002’de Tayyib Erdoğan, Abdullah Gül’ün Türkiye’nin başına getirileceği zaten belli bunlar 2001’de başlamışlar 2001’de bir yandan Amerikan devleti Ecevit hükümeti ile görüşüyor resmi kanallarla gayri resmi kanallarla da Tayyib Erdoğan ile Abdullah Gül ile konuşuyor yani gündüz diyelim ki, dışişleri bakanlığının müsteşarı Uğur Ziyal la konuşuyorlar Irak’ta Türkiye ne yapacak diye Uğur Ziyal milli güvenlik kurulunun kendisine verdiği görevi gidiyor kararlılıkla orda ifade ediyor dik çeniyle tartışıyor Türkiye’nin kırmızı çizgileri vardır değişmez diye akşam Cüneyt Zapsu şeyle Wolfoisle Tayyib Erdoğan’ı buluşturuyor Tayyib Erdoğan onlara söz veriyor sizin istediğiniz düzenlemelerin hepsini yapacağız merak etmeyin diye onun sonucundadır 3 kasımda seçimden AKP’nin geleceği apaçık ortadaydı bunun hazırlıkları yapıldı ve bu MİT şeması da AKP’nin Türkiye’nin başına oturtulması için kullanılan bir araç, burada Amerikan ordusunun, Amerikan devletinin Türkiye yi sıkıştırması açısından çok önemli noktada 24 Temmuz 2002’de Amerikan tarihinin, Amerikan ordu tarihinin en büyük askeri tatbikatının Brinyum çelinç diyorlar 1000 yılın meydan okuması, bunun 24 Temmuz 2002’de yapılması çok öğretici , yani bu şemalar, tertipler, yıpratmalara filan işin sonunda sonunda kuvvet, ordu yani Türkiye’nin orda ki direncini kırmada içerde görevleri var bunlar her türlü entrikayı çeviriyorlar devlet görevleriyle hiçbir şekilde örtüşmeyen yakışmayan davranışlarda bulunuyorlar ama bu değil bunun arkasında bir Amerikan ordusunun gücü var onun dayatması var 24 temmuz 2002’de Neorada da Amerikan orda tarihinin en büyük tatbikatı yapılıyor ve bu tatbikatın hedefi de Türk silahlı kuvvetleri, Türkiye senaryoda öyle işte bir ada var o adadan ordunun çıkartılması isteniyor deprem oluyor müdahale ediyorlar bunun süreleri hazırlık süresi Türk ordusunun ona göre planlanmış önceden belirleniyor orda hedef alınan ordunun hazırlık süresi de aynı şekilde belirleniyor bunun Türk silahlı kuvvetleri olduğunu da gizlemediler zaten yani bu Milenyum Çelincin hedefinin bu tatbikatın hedefinin Türkiye olduğunu da Amerikan ordu sözcüleri, gazeteciler Amerikan devletinin yetkilileri de gizlemediler bu 24 temmuz 2002’de bir hafta süren tatbikatın sonunda da Sakarya meydan savaşının süresi kadar süren bir tatbikat o da çok dikkat çekici oturmuşlar incelemişler bu Amerikalıların zaten böyle bir şeyleri vardır efendim takıntıları vardı işte Türk ordusunu kafasına çuvalı 4 Temmuz günü geçirdiler 4 Temmuz Amerika’nın mili günüdür kuruluş günüdür bayramıdır böyle bir tarihler onlar açısından çok daha önemli 24 Temmuz’da da tabi Lozan barış antlaşmasının kabul edildi o tarihinde seçilmesi ama bu 24 Temmuzda bu iş yapılıyor Ağustosun başında yüksek askeri şura var, 2002 Ağustosunun başında Hilmi Özkök’ün genelkurmay başkanı olması kesinleşiyor Hüseyin Kıvrıkoğlu dönemin kurmay başkanı orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu ancak jandarma genel komutanlığı ve Kara kuvvetleri komutanlığına onların istediği değil de Türk ordusunu istediği generalleri getiriyor ve ondan sonra biliyorsunuz bütün darbe yaygaraları bütün darbe söylentileri de bunun üzerine şekilleniyor kimdir hedef alınan yani bir yazılan oraya o tarihte görevde olduğu için Hüseyin Kıvrıkoğlu orgeneralimiz daha sonraki bütün dönemde baktığınızda darbe diye söylenenler kimler orgeneral Şener Eruygur, orgeneral Aytaç Yalman, birinci ordu komutanı Hurşit Tolon bunlar suçlanıyor, bunların suçu ne bunların suçu orgeneral Aytaç Yalman ile Orgeneral Şener Eruygur’un suçu, 1 Mart 2003’de Amerika’nın Türkiye’nin 80 bin askerle işgal edilmesini öngören, tasarlayan tezkerenin reddedilmesi için direnmesi, 1 Mart 2003’de eğer o teskere reddedilmeseydi, Türkiye şu anda Amerikan işgali altında açık işgal altında olacaktı Türkiye’nin bir bölümünde açık işgal olacaktı o Şemdinli’de yapılan şeylerin sonucunda ya birleşmiş milletlerin müdahalesi falan değil Amerikan ordusunun müdahale edecekti, Amerika kuzey ırakta orda kuzey ırak Amerika’nın kontrolünde değil mi? bizim karakollarımıza ağır silahlarla Amerika’dan saldırılmıyor mu? her gün şehit tabutları taşınmıyor mu, Yarbaylar, binbaşılar, üsteğmenler, yüzbaşılar, canım 19-20 yaşındaki erler, bunlar ordan gelmiyor mu? İşte o Amerikan ordusu gelecekti Türkiye’yi işgal edecekti 1 mart tezkeresinin engellenmesidir. Bu Ergenekon tertibinin arkasındaki hınç. Bunun sorumlularından birisi biziz. Bu bir mart tezkeresinin ertelenmesi eğer suç ise suç kabul ediyor Amerika tarafından ve onun Türkiye deki uzantıları onun Amerika nın sağladığı imkânlarla makamlara mevkilere kavuşmuş olanlar suç kabul ediyor. Bunlar bu suçun sorumlularından birisi de biziz. Ben onu bu iddianamede bana yöneltilen suçlamaları teker teker yanıtlarken, daha ayrıntısı ile size açıklayacağım efendim. Şimdi efendim 2002 ağustosunu ve 3 Kasım seçimlerini sonrasını biliyoruz. Bu MİT’in şemayı hazırladığı, bu tarih bu süre içinde gayri resmi olarak kullanıyor, resmi olarak bunu genelkurmay başkanlığına yolladığı tarih 4 Temmuz 2003 te çuval geçiriliyor. 10 Temmuz 2003 te bunu genelkurmay başkanına yolluyor. Şimdi bu 4 Temmuz 2003 te çuval geçirilmesi olayı ile şemanın arasında da bir bağlantı var. 2 Nisan 2003 te şu anda Çankaya da oturan Abdullah Gül Amerika birleşik devletlerinin dış işleri bakanı Collen Powell ile iki sayfa dokuz maddelik bir gizli anlaşma yapıyor, bu gizli anlaşmada, Amerikalar açısından en kritik nokta Türk ordusunun o kuzey ırak taki askeri varlığını kaldırması isteniyor, Abdullah Gül de buna imza atıyor. Sayın Doğu Perinçek bunu açıkladı bunu böyle bir gizli anlaşma yaptığını, itiraf eden duyuran Abdullah Gül ün kendisi vatan gazetesine. Sedat Sertoğlu na bunu söylüyor. Bu senin oturduğun koltukta diyor Colen Powell oturuyordu diyor, onla iki sayfa dokuz maddelik anlaşma yaptık. Ve her şeyde açıklanmaz ki diyor. İçeriğini söylemiyor her şey de açıklanmaz gizli diyor. O iki sayfa dokuz maddelik anlaşmanın önemli noktalarından birisi Türk ordusunu ırak ın kuzeyinden çekilmesi çünkü 2001 yılında ve 2002 yılında Türkiye nin güvenliği için bağımsızlığı toprak bütünlüğü için ulusal güvenliği için ırak ın kuzeyinde bir güvenlik bölgesi oluşturmak bir milli politika olarak benimseniyor. Amerika buna tahammül edemiyor. Niye tahammül edemiyor çünkü Amerika nın ırak ta 2003 yılındaki ırak a müdahalesindeki hedef ırak ın kuzeyinde bir kukla devlet oluşturmak Amerika nın ordu birliklerini oraya taşımak. Orda üstler oluşturmak ve Ortadoğu’da bütün enerji havzasını enerji güzergahlarını ve enerji üretim bölgelerinin kalbinde kendine bir üst yaratmak istiyor. Ve Türkiye gider kuzey ırak ta güvenlik şeridi oluşturursa güvenlik önlemi oluşturursa ki orda ciddi bir Türkiye’yi tutan hem Kürt hem Türkmen nüfusu var hem Arap var, yani Türkiye bölgede ağırlığı olan bir ülke eğer Türkiye orda olursa Amerika’nın o tuzaklarına ordaki aşiretlerde vatandaşlarda uymayacaklar. Amerika’nın bütün hesapları bozulacak. bozulmuş Amerika bunun aşacak tecrübeyi de biliyor 95 çelik mart 95 martındaki çelik harekatıyla bozulmuş orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ne diyor biz burada çelik harekatını yaptık diye suçlanıyoruz çelik harekatından rahatsız olan kim Amerika Amerika’nın bütün planı 95 martında altüst oldu 96 eylülünde o CIA peşmergelerinin hepsini taşıyıp götürmek zorunda kaldılar Türkiye orayı biliyor 2 nisan 2003’te Abdullah Gül ile Colen Powell antlaşmayı yapıyor ama Türk ordusu bu anlaşmaya uymuyor. Onun içinde anlaşmaya uymadığı için 4 Temmuz 2003 de ordaki subaylarımızın kafasına çuval geçiriyor. Kuşkusuz orda o çuvalı 10 subay astsubay’ın kafasına geçirmediler Türk milletinin kafasına geçirdiler, Ama öncelikli olarak o ordunun genelkurmay başkanı Hilmi Özkök’ün kafasına geçirildi. O subaylar gözaltına alınıp Bağdat’a götürülen kelepçelenen subaylar serbest bırakıldı. Ondan çuvaldan kurtuldular. Ama Hilmi Özkök’ün kafasındaki çuval devam ediyor. Hala o çuvalla dolaşıyor. Çuvalla dolaştığı için silah arkadaşlarını gammazlıyor. bu tertibe en fazla destek veren her aşamasında içinde yani 2001 de içinde 2002 de içinde 2000 görevden ayrılıncaya kadar 2006 ya kadar içinde emekli olduktan sonra da içinde, darbe günlükleri var mıdır. Yok mudur diyor. Ne vardır ne yoktur diyor. Başı çuvalın içinde olduğu içinde olduğu için bunu söylüyor. 10 temmuz 2003 de bunu yolluyor. Peki biz bunun Türk silahlı kuvvetlerini bir cezalandırma ırak’ın kuzeyinden çekilme sözü anlaşması dışişleri bakanını başbakan yardımcısı tarafından imzalanmasına rağmen yerine getirilmedi diye cezalandırma olmadığını nerden biliyoruz. Amerika’nın savunma bakanı Ramsvet tamamen tahammüller alışkanlıklar diplomasi dışında nezakete de uymayan bir şekilde başbakan makamında bulunan tayip Erdoğan’a bir mektup yolluyor. Çuval geçirilmesinin sonrasında 18 Temmuz tarihli hürriyet gazetesinde bu yayınlandı. Tarihi yer almıyor mektubun orda burda açıkça söylüyor Ramsvet Türk silahlı kuvvetleri ırak’ın kuzeyinde Amerika’nın politikalarıyla çelişen faaliyetlerde bulunuyor bizde bunun için bunu yaptık. Şimdi biliyorsunuz Tayip Erdoğan Davos’ta kolundan tutuyor onu elinden tutuyor, omzundan dürtüyor Deyvid İgnatus diye bir moderatörmüş düzenle toplantı yöneticisine celallendi tepki gösterdi Türk ordusunun kafasına çuval geçirildiğinde Tayyib Erdoğan başbakanlık makamında oturuyordu. Kayboldular Abdullah Gül kayboldu, Tayyib Erdoğan kayboldu saklandılar niye çünkü çuval geçirme olayında beraberler içte bu çıkıyor ortaya o 2 nisan 2003’de yapılan antlaşmayı Abdullah Gül kendi başını yapmadı Tayyib Erdoğan, Abdullah Gül beraber yaptılar Türkiye ye karşı son dönemde yapılan bütün bu eylemlerde bu MİT şemasının yer aldığını görüyoruz onun için efendi bu MİT şeması çok büyük bir suç, çok ağır bir suç şimdi MİT’in bu şemayla ilgisi ilginç anlaşılır bir şey değil 2002 temmuzundan 10 temmuz 2003’e kadar duruyor 1 yıl boyunca bu bilgileri alıyor bunla ilgili herhangi bir şey yapmıyor 10 temmuz 2003’te Hilmi Özkök’e yolluyor 19 kasım 2003’de bu sefer başbakanlığa yolluyor 19 Kasım 2003’den 2006 yılına kadar bu şema tekrar kaldırılıyor 2006’ya kadar bir dolaşım yok, 2006’da 17 Mayıs 20006’da Danıştay’a saldırı düzenleniyor bu saldırının sonrasında 24 Mayıs tarihli gazetelerin 4 gazete Star, Hürriyet, vakit, yeni şafak buralarda yine bunu görüyoruz Ergenekon 17 Mayısta Danıştay’a saldırı oluyor 24 mayısta Ergenekon yeniden sahneye çıkıyor ve 26 mayısta bu sefer MİT müsteşarlığı 26 2006’da bu şemayı ve 11 sayfalık kitapçığı genelkurmay istihbarat başkanlığına yolluyor 2006 ocağında ama başbakanlığa bir daha yollamış, şimdi bu şemanın son dönemde şu Ergenekon tertibi içinde yani 2007 yılında uygulamaya konan Ergenekon tertibi içinde yakalama, gözaltlıları içinde kullanıldığının iki tane itirafı var birisi 9 Nisan 2008 tarihli radikal gazetesinde İsmet Berkant radikal gazetesinin genel yayın yönetmeni İsmet Berkant yazdı onun verdiği bilgi şu Danıştay suikastının sonrasında Milli İstihbarat Teşkilatı ve emniyet genel müdürlüğü Abdullah Gül’e ki Abdullah Gül o sırada başbakan yardımcısı ve terörle mücadele yüksek kurulu başkanı bu sıfatıyla ona bir brifing veriliyor bu brifingte duvara bir şema yansıtılıyor bu şemada İsmet Berkant diyor ki bu şemada duvara yansıtılan şemada şu anda Ergenekon soruşturması nedeniyle nisan ayında yazıyor gözaltına alınan yada tutuklanan şahısların tamamı var, ayrıca eksikler var bazı emekli subaylar var diyor, o şemada onlarda tamamlandı biliyorsunuz temmuz ayında işte orgeneral Şener Eruygur, orgeneral Hurşit Tolon daha sonra Orgeneral Tuncer Kılıç bunlarda o şemaya göre gözaltına alındılar, bu suçlamaya maruz kaldılar. sayın Doğu Perinçek burada açıkladı yani o İsmet berkant’ın Abdullah Gül’e ondan dayanarak yazdığı şey var işte savcı bulun bunlar bu şema var ilişkiler var ama delillendirin diyor delil yok ya şema var ama delil yok o işte MİT şeması onu da şeması var ama delili yok delillendirin diyor savcıyı bulun savcıya anlatın ve sonrada bunları yakalayın aranan savcıda bulunuyor ya bu savcı bulmanın da çok zahmetli olduğun yazıyor İsmet Berkant 4 Temmuzda 4 temmuz 2008 tarihli radikal gazetesinde aranan savcının nasıl bulunduğunu İsmet Berkant anlatıyor peki son itiraf ne 2006 mayısında bir şema var bu şemaya göre bu düzenlemeler yapılıyor yetmiyor 2007 ocağında Hrant Dink suikastı cinayeti işleniyor Hrant Dink hem sayın Perinçek söyledi hem sayın Emin Gürses söyledi o bizdendi bizim bize yapılmış bir saldırıdır Hrant Dink’e saldırı, niye çünkü Hrant Dink bu tertiplere karşı uyarıyordu sadece Türkiye’deki ermeni yurttaşları değil, Kürtleri de uyarıyordu Ermenilerin düştüğü tuzağa düşmeyin diye Malatya’da gidiyor Ermenilere diyor ki Kürtlere çağrı yapıyor bak emperyalizmin tuzağına düşmeyin diyor biz böyle bir tecrübe yaşadık, bu acı tecrübenin sonuçlarını hala hissediyoruz siz yaşamayın siz bu tuzağa düşmeyin diye uyarıyor, şimdi efendim bu yeni 6 şubat, 6 şubat Cuma gün kü yeni şafak gazetesinde Ali Bayramoğlu Hrant Dink suikastının sonrasında da Tayyib Erdoğan’a bir şema verildiğini söylüyor bu Ali Bayramoğlu bu cinayeti Hrant Dink suikastının Ergenekon sanıkları yani bizler tarafından yapıldığını söylüyor onun için bu yazıyı yazmış ama hem şecaati arz ederken merdi kıpti sıkkatin söyler burada bir suçun itirafı var, bu şemada 2007 Hrant Dink suikastı sonrasında hazırlanan şema yine bu MİT’in şeması bu şemada da söylüyor işçi partisi var diyor Türkiye’nin bir muhalefet partisini etkili bir muhalefet partisini bu tür bir şeyin içine koyabilmekte suç nasıl koyabilir. Bu şemanın bu tertibin bütün aşamalarında yer aldığı en son 6 Şubat tarihli yeni şafak ta Ali Bayramoğlu’nun yazısıyla da bir kez daha ortaya çıkıyor şimdi efendim bu şemayı MİT müsteşarlığı hazırlıyor kurumlara yolluyor mahkemenize savcılık vasıtasıyla geldi sonra yolladığı yazıda da belirtiliyor bu diyor Tuncay Güney’in anlatımlarından hazırlanılmıştır delil olarak kullanılamaz ama Türkiye ye karşı bütün bu tertiplerde kullanılıyor sürdürülüyor ondan sonra da bir Tuncay Güney eleştirisi işte rezil yok haham yok işte şöyle diye bu Tuncay Güney’in üzerine yıkılarak Tuncay Güney söylemiş bunları onun sonucunda yani bütün suçlu Tuncay Güney Tuncay Güney kabul etse ki oda kabul etmiyor bu suçlamalar kendisine zorla yapıldığını söylüyor iş bitecek tablo bumu böyle mi yani mesele Tuncay Güney meselesi mi bir Tuncay Güney meselesi olsa bu iş 2001 yılından ta 2009 senesine kadar gelir miydi bir Tuncay Güney meselesi olsa Milli İstihbarat müsteşarlığı oturur böyle bir şema hazırlar mıydı Tuncay Güney’de yapmış orda şemayı polisler istemişler otur şema çiz demişler o da çizmiş ama onla yetinmemiş bu şemaya yani Tuncay Güney’in bizim elimizdeki mülakatında olmayan bazı bilgiler bazı eklentilerde var şimdi gazetelerde yazıyorlar yok efendim bazı isimler var diye nerden Ethem Sancak’ı MİT müsteşarlığı yazısında daha yani o zaman yazıyor, Nuri Emral’ı, Ümit Bağbek’i, Gürbüz Çapan’ı iki Eşref Bitlis ile Gülçin Terci bunların merhum olduklarını belirterek yazıyor ya 6 tane ismi savcılar açık koymuşlar 7 tane ismi de MİT ön yazısında belirtiyor demek ki yani Tuncay Güney’in anlatımları değil MİT’in burada bilinçli bir tercihi var bir katılımı var ve bu katılım suçtur, genelkurmay başkanı suçlayan böyle bir şemanın hazırlanıp devlet kurumlarına yollanması suçtur. Efendim şimdi bu ne zaman köşeye sıkışsalar bu tertibi düzenleyenler birden bir Tuncay Güney operasyonu başlıyor ya Tuncay Güney televizyona çıkıyor ya Tuncay Güney hakkında bir haber yapılıyor falan ve en sonunda Tuncay Güney’in inandırıcılığı zayıflayınca Tuncay Güney’in bir MİT elemanı olduğu ve Ergenekon’a sızdırıldığı şeklinde imalat yapıldı bu imalatta 26 kasım 2008 tarihli sabah gazetesi yapıldı yapan Abdurrahman Şimşek bu Abdurrahman Şimşek arkadaşın gazetecinin savcı Zekeriya Öz ile çok özel bir ilişki içinde olduğu, bütün savcı Öz’ün önemli haberlerinin Abdurrahman Şimşek tarafından yayınlandığını biliyoruz burada diyor ki işte Tuncay Güney İran masasında çalışıyordu öncesi var önce gerici faaliyetler masasında bulunuyordu daha sonra gerici faaliyetler masasından İran masasına alındı ve 1992 yılında sabah gazetesindeki haberi söylüyorum 1992 yılında JİTEM’e ve Ergenekon’a sızmakla görevlendirildi Veli Küçük Tuğgeneral Veli Küçük ile tanıştırılarak şimdi 1992 yılında hani o zaman Ergenekon falan yok onların şeylerine göre, Ergenekon 1999’dan sonra oluşmuş yeniden yapılanmış 1992’da nasıl sızma oluyor bu da bu sızma işinin nasıl uydurma olduğunu ortaya koyuyor şimdi efendim ben burada 26 Kasım 2008 tarihli sabah gazetesindeki bilgiler aslında Tuncay Güney’in MİT ile ilişkisi konusun da çok önemli bir bilginin ortaya çıkmasını sağladı MİT müsteşarlığı aynı gün sıcağı sıcağına açıklama yaptı, Tuncay Güney ile ilgili Tuncay Güney ‘in şüpheli faaliyetleri nedeniyle takip altında olduğunu net bir şekilde belirledi ve kayıtlı haber alma elemanımız değildir, dedi. Şüpheli faaliyetleri nedeniyle izleniyor kimdir bu aslında Tuncay Güney’in bir yabancı servisin elemanı olduğu onlar tarafından kullanıldığı MİT tarafından ortaya kondu ve o sabah gazetesinde yayınlanan belgede de Tuncay Güney’in takip edildiğini belgesi olduğunu ve Tuncay Güney’in de bu yasadışı faaliyetlerini Türkiye karşıtı faaliyetlerini Mehmet Eymür ile beraber yaptığını da MİT’in açıklaması MİT müsteşarlığının açıklamasından öğreniyoruz nasıl öğreniyoruz diyor ki bu örgütlenme şemasıyla beraber MİT’ten çıkartılan kontr terör merkeziyle bağlantılıdır kontr terör merkezi de bizim MİT şemasından çıkartılmıştır bütün çalışanlarıyla beraber kuruluşu da tartışmalıydı şimdi ben Tuncay Güney’i 1995 yılından itibaren tanıyorum 95’te tanıdım o sırada ben Aydınlık dergisinin haber araştırma müdürüydüm Tuncay Güney’i gazeteci, bizim gazetemizde çalışan Nevzat Yılmaz ki daha sonra Nevzat Yılmaz mahkemenizden tanık olmasını talep edeceğim, aynı mahallede oturuyorlar Tuncay Güney ile ikisi de aynı mahallede oturuyorlar ve Tuncay Güney ile gelip giderken tanışıyorlar Tuncay Güney o sırada Samanyolu televizyonunda çalıyor 1994 yılında tanıştıklarında Tuncay Güney beni diyor Adnan Akfırat ile tanıştırır mısınız Nevzat Yılmaz’a soruyor Nevzat Yılmaz’da geldi Tuncay Güney böyle birisi ama dedi bu pek gazeteciye benzemiyor yani gazeteciyim diye dolaşıyor Samanyolu televizyonunda çalışıyor daha önce milliyette, sabahta çalışmış fakat pek gazeteciye benzemiyor çok para harcıyor her türlü şeye gizli bilgileri sahip olduğu çok önemli ilişleri olduğu şeklinde de her yerde her ortamda bilgi veriyor böylede birisi ama izin uygunda buluyorsan tanıştırayım dedi buyursun dedim işte 2000’e doğru dergisinin ben daha önce haber müdürü olduğum 2000’e doğru dergisinde bazı haberlerden faydalanmak istiyor akşam gazetesinde bu konularda haber yapmak istiyor Tuncay Güney ile o şekilde tanıştık ama Tuncay Güney yani bunu böyle bir istihbarat örgütlerinin elinde bir oyuncak olduğunu anlamak için özel yetiye gerek yok akıyor üzerinden, yani Tuncay Güney çünkü bu gazetelerde bu televizyonlarda hep aşağılanarak bu şekilde kullanılmış gazetelerde, televizyonlarda böyle insanlar vardır yani istihbarat taşıyan, istihbarat getirip götüren insanlar ve bunlarda gazetecilik mesleğinin dışında olduğu için gazeteciler tarafından yani meslek olarak gazeteciliği benimseyenler bunları pek benimsemezler hoş görmezler ve dolayısıyla bu insanlar hep aşağılanır Tuncay Güney’de aşağılanır yani bu tür hizmetleri yapar ama yani gazeteci olarak ona değer verilen birisi değil oda bütün davranışlarında ben çok önemliyim ben çok önemliyim diye kendini göstermeye çalışıyor o şeyin sonucu olarak şimdi Tuncay Güney’in hani Mehmet Eymür genel başkan yardımcımız Ceyhan Mumcu’ya yazmış sizin örgüte sızdı Tuncay Güney zokayı yuttunuz diyor, Tuncay Güney’in bir yere sızmasını hem de işçi partisine sızması saçma sapan bir şey çünkü Tuncay Güney’in ne olduğu her halinden belli Tuncay Güney’in ne olduğunu o günkü tarihten biliyoruz Tuncay Güney’in polis istihbaratıyla da ilişki içinde olduğunu, Amerika’yla esrarengiz ilişkileri olduğunu çünkü Tuncay bunu anlatıyor ben diyor İran’a gittim İran işte baş konsolosluyla bilmem şöyle bir iş yaptım, Lübnan a gittim Faddallah la görüştüm ya bu iki kelimeyi bir araya getiremeyen bir adamı şeyde İran hizbullahının başkanı Faddallah la görüştüren başka bir irade olduğunu anlamak son derece kolay Faddallah fotoğrafı var onları da çıkarıp gösteriyor Tuncay Güney bunları övünmek için her tarafı yayıyor bizim içimize aydınlık dergisine, işçi partisine Tuncay Güney gibi birinin sızması mümkün değil yani sayın genel başkan söyledi ancak Ethem Sancak düzeyinde ki kişilerle bu işlem yapılabilir. Bunla da sınırlı değil Tuncay Güney aydınlık eski sayılarından 2000’e doğrudan çıkan haberleri alıyor akşam gazetesinde yayınlıyor işte şeyde mülakatta çok önemli bir yer oluşturuyor bu mark grosmanın sorgusunu yayınladım işte Mark Grosman geldi bu bilgiyi nerden buldunuz dedi falan diye anlatıyor bu aydınlık dergisinde yayınlanmış bir şeydi aydınlıkta yayınlandı sonra Tuncay Güney bunu aldı akşam gazetesinde yayınladı çok övündüğü mesele oldu bu Grosmanın sorgu metni ki büyükelçi bir yere atanmadan önce Amerikan kongresinde bir sorgulama yapılıyor buna hiyering diyorlar o da kongre kütüphanesinde kongre kayıtlarında yer alıyor internetten buna rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz aldığı bilgilerde buna aydınlıkta Amerikayı kuzey ıraktaki mülakatta da bunları belirtiyor Amerika yı CIA’yı hedef alan haberleri yapmış iyi yapmışım o zaman ama ben Tuncay Güney’in bir güvenilmez şahsiyet olduğunu anlamak açısından bir somut olayda yaşadım yani Tuncay Güney’in ne kadar kolay yalan söylediğini ve ne kadar kolay iftira attığını da bizzat yaşadım biliyorsunuz susurluk 6 kasım 1996’da susurluk sonrasında ki ben o tarihte aydınlık dergisinin haber müdürüyüm ve susurluk konusunda toplumu aydınlatan yani daha 21 eylül 1996’da ikinci MİT raporunu yayınladık ama biz Şubat 96’dan itibaren Çiller Özel örgütü bunların Azerbaycan’da darbe yaptıkları, silahlı faaliyetler, güneydoğu da örgütlendikleri, yasadışı cinayetlerde silah ticareti yaptıklarına, ilişkin sürekli haberler yayınlıyoruz 96 kasımında kaza olunca bizim bütün yazdıklarımızın hepsi yani bu Çiller özel örgütü olduğu bu Çiller özel örgütünde Amerika birleşik devletlerinin marifetiyle bir suç örgütünün oluşturulduğu kazayla beraber kanıtlanmış oldu, çünkü biz burada böyle kanun kaçağı olan kişilerle Türkiye’nin kanunları çiğnenerek bunlara ruhsatlar verildiği, pasaportlar verildiği onu yakalamakla yükümlü olan emniyet müdürünün ve siyasi partide yönetici olan, milletvekili olan kişilerin beraber olduklarını kazada ortaya çıktı ve gördük bu tarihte ve bu kaza susurluk kazasının sonrasında Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarlığı susurlukla ilgili başbakan o tarihteki başbakan Necmettin Erbakan’ın isteği üzerine bir rapor hazırladı ve susurlukla bağlantısı olan isimlere ilişkin Milli İstihbarat Teşkilatının arşivinde bulunan bilgileri ve bu kazaya bu kazada dolayısıyla susurluk örgütü denen ki bu susurluk da Çiller özel örgütüne diye örgüt olduğuna ilişkin işçi partisi Türkiye Büyük millet meclisinde bir başvuruda bulunmuştu ve Cumhurbaşkanı o zaman Süleyman Demirel di ona da bir başvuruda bulunmuştu nitekim işçi partisi genel başkanı Doğu Perinçek’in başvurusu üzerine Süleyman Demirel’in başbakanı uyardığı Necmettin Erbakan ı ve onun sonucunda da Milli İstihbarat Teşkilatına bu konuda bir rapor verilmesi istendiği bildiriliyor bu rapor çıktı o zaman hatırlarsınız efendim bu raporda kaç kişi var kim var tartışması yapılıyor raporda 58 kişi var 58 isim var bu 58 kişiden birisi de Fethullah Gülen niye Fethullah Gülen çünkü çiller özel örgütünün o tarihte en önemli yöneticilerinden en önemli birleşenlerinden birisi Fethullah Gülen, Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarlığı raporda da Fethullah Gülen’i koymuş, bizde bunu öğrendik yayın yaptık Fethullah Gülen’de var bu rapordu diye, çünkü Fethullah Gülen’in Türkiye karşıtı faaliyetlerinin Türkiye’nin ulusal güvenliğinden sorumlu MİT tarafından izlenmesi normal eğer görevini yapacaksa Fethullah Gülen’in de orda o raporun içinde olması son derece anlaşılır bir şey, şimdi o tarihte yine Fethullah Gülen’in Aksiyon dergisinde Türkiye bu yalana inanmadı diye bir kapak yaptı bu kapakta efendim Fethullah Gülen’in MİT tarafından hazırlanan raporda adının yer alma

dığı ileri sürülüyor, nasıl böyle hoca efendi susurluk örgütünün içinde gösterebilirsiniz çiller özel örgütü hem de MİT müsteşarlığı gösterebilir diye feveran gösteriyorlar, onlar açısından anlaşılır bir şey, çünkü onların ne kadar yalancı olduklarını biliyoruz o Samanyolu televizyonu sizde izlediğinizde her gün bunun yalan söylemekte bunların nasıl bir sınırlarının olmadığını, akıl havsala alamayacak düzeyde nasıl yalan söylediklerini öğrendik görüyoruz ama burada benim açımdan önemli olan şu Tuncay Güney buraya bir beyanat veriyor aksiyon dergisine bu beyanatta diyor ki burada yer almış efendim Tuncay Güney diye akşam gazetesinde MİT’in sunmuş olduğu 59 kişilik listenin daha önce aydınlık dergisinden çıkmış haberlerden derlenmiş olduğunu hepimiz biliyoruz bu haberlerden en ilginç olanı kuşkusuz Fethullah hoca ile ilgili olanı aydınlık dergisinden Adnan Akfırat Fethullah hocayı da susurluk olayının içine çekebilmek için önce hürriyet gazetesindeki arkadaşlarına Haluk Kırcı’nın Fethullah hocanın müridi olduğu şeklinde haber yaptırdı aydınlık dergisinde haluk Kırcıyı Fethullah hocayla ilişkilendirerek Fethullah hocayı da bu olayın içindeymiş gibi gösterdiler ve bu aksiyon dergisi baştan sona bu Türkiye yalana inanmadı diye bu aksiyon dergisi tamamen bu Tuncay Güney’in uydurduğu bu yalana da döne döne aksiyonda işte aydınlık dergisi uydurdu aydınlık dergisine söylendi ve Tuncay Güney gördüm ben peki Tuncay Güney bu iftirayı nasıl söylersin, böyle bir şey yani Milli İstihbarat Teşkilatının raporu ortada bu burda hürriyet gazetesinde böyle haber yaptırma falanda söz konusu değil böyle bir örneği de yok Tuncay Güney son derece pişkince işte bana baskı yaptılar ben bunu söyledim ben onlarla eskiden beraberdim diyor çünkü Tuncay Güney eskinde onlarla beraber Samanyolu televizyonunun kuruluşunda Tuncay Güney var ve Fethullah Gülen’in örgütlenmesinde en önemli araçlardan birisi olan gazeteciler yazarlar vakfının kuruluşunda Tuncay Güney’in ne kadar etkin olduğunu mülakattan görüyoruz bu mülakatın tam metnini ya da o video kayıtlarının asıl özgün kopyalarını görsek belki çok daha fazla şey öğreneceğiz Tuncay Güney ile Fethullah Gülen’in arasındaki ilişki de ama bu halinden bile gazeteciler yazarlar vakfının kuruluşunda Tuncay Güney’in olduğunu görüyoruz bu Tuncay Güney böyle birisi bu kadar kolay yalan söyleyen, bu kadar kolay iftira atan birisi ben 1997 yılının 4 ocak tarihinde bunu yaşamışım ben Tuncay Güney ile kalkar böyle bir örgüt kurar mıyım bir gizil örgüte girer miyim böyle bir şey olabilir mi, e bunla da sınırlıda değil 1998 yılı eylül ayında genel başkanımız Doğu Perinçek’in patates mühürlü belgelerle işte PKK belgesi diye imal ettikleri belgelerle haymana cezaevine götürülmesi olayında Tuncay Güney’in olduğunu biliyoruz. Tuncay Güney kendi ağzıyla söylüyor bunları Sami Demirkıran’ın nerde olduğu, ne olduğunu nasıl yaptığını Sami Demirkıran bunu itiraf etti ceza aldı Tuncay Güney ama bu işin içinde Tuncay Güney Amerika da buraya gelse siz yargıçlar değerli yargıçlar 15 dakikada anlarsınız Tuncay Güney ne olduğunu Tuncay Güney böyle anlaşılmaz o zor bir şey değil bu kadar deneyiminiz sonunda buraya gelse ki gelmesi lazım eğer burada bir yargılama yapılacaksa Tuncay Güney’in buraya getirilip yargılanması lazım bu mahkemeye gelmesi lazım geldiğinde 15 dakikada efendim 15 dakikada siz Tuncay Güney’in ne olduğunu anlarsınız Tuncay Güney de bu durumu mülakatta anlatıyor onlar diyor bizi çözmüşler yani beni anlamışlardı benim kim olduğumu biliyorlardı ve soruyorlar ısrarla sorgucular Aydınlığın haber kaynakları ne diyor o lafı dolaştırıyor başka bir şey söylüyor bir kere daha soruyorlar üçüncü sorduklarında sorgucular Tuncay Güney’e aydınlığın haber kaynakları nedir diye ben diyor bilemem diyor siz diyor 5 yıl aralarında kalsanız yine öğrenemezsiniz bu hücre örgütlenmesi ve aydınlıkta diyor bir tek yetkili Adnan Akfırat ile Ferit İlsever yani Tuncay Güney’in böyle bir sızması buraya gelip bir takım bilgiler vermesi örgütlemesi de mümkün değil bu Tuncay Güney’in kendi anlatımıyla da ortaya çıkıyor efendim ben daha öncede sizden izin alıp söz alıp bu konuda açıklamalarda bulunmuştum Tuncay Güney’in bu dava ile ilişkisi sadece 2001 yılında kendisine söylettirilen iftiraları kayda geçirmesi değil Tuncay Güney 2007 aralığında yasadışı yollarla Türkiye ye getirildi ve 2008 ocağından itibaren ilan edilen Ergenekon diye ilan edilen bu operasyon için bu operasyonu yürüten savcılarla ilişki içinde olduğu anlaşılıyor biz ben daha 21 mart günü gözaltına alınıp emniyete götürülmeden önce Tuncay Güney demin ismini söz ettiğim Nevzat Yılmaz tarafından İstanbul da görüldüğü biliyorum ve 3 şubat 2008 tarihli aydınlık dergisi de Tuncay Güney’in kapak yaptı bu Tuncay Güney kapağında Tuncay Güney’in yurtdışına giriş çıkışı yasak olmasına rağmen ve hakkında gıyabı tutuklama kararı bulunmasına rağmen Türkiye ye geldiğini aydınlık dergisi yazdı 3 şubat tarihli bunu nerden biliyoruz bunu Nevzat Yılmaz aralık ayının sonunda ki Nevzat da orda oturuyor Tuncay Güney’in annesi de orda oturuyor Tuncay Güney de gelinde annesinin Abdi ipekçi caddesindeki evine gidiyor daha öncede orda konuşuyorlar, buluşuyorlar hatta bir pastana var orda zaman zaman oturup yani Tuncay Güney Türkiye’deyken ayrılmadan önce buluştuklarını söylüyor ve Nevzat Yılmaz 2007 aralığının sonu dışında Şubat ocak ayında şubat ayında Tuncay Güney’i yine o Gültepe de harmantepe denen mahallede gördüğü aynı yerde gördüğünü söylüyor niye çünkü o evden çıkıyor oda bir yerden gelirken karşılaşıyorlar defalarca ama ismi çok çıktı ortalıkta çok biliniyor diye Nevzat Yılmaz onunla konuşmuyor yolunu çeviriyor karşılaşmamak için bir araya gelmiyor ben gözaltına alındıktan sonra polislerin daveti üzerine bir mülakat yapalım diye götürdüler bir emniyet amiri iki emniyet amiri bir baş komiserle işte Tuncay Güney Ergenekon nedir işte siz bu konuları biliyorsunuz bize yardımcı olun diye ben ordan Tuncay Güney’in bu soruşturmayı yürüten polislerle karşılaştığını o polislerle bir biçimde birlikte olduklarını anladım yani Tuncay Güney’in bir ilişkileri var ve bunu sordum beni şeyden nezarethaneye götüren polis memuruna ki o da kıdemli 9 yıldır İstanbul da terörle mücadelede çalışan bir polis olduğunu söylemişti o dedi ki Tuncay Güney ile konuştuk biz dedi onu sorguladık biz yani 2001 yılındakini söz etmiyorum 21 Mart 2008’de kısa bir süre önce Tuncay Güney’in de onların bir şekilde bir ilişki içinde olduğunu o polis memuru bana söyledi sayın Doğu Perinçek’in emniyet sorgusunda da bunu görüyoruz işte Tuncay Güney’in samimi beyanları diyor bu Tuncay Güney, samimiyeti de bu haklı olarak itiraz ediyor sayın Perinçek polislerdi diyorlar ki o daha neler var siz bunları göreceksiniz Tuncay Güney’i geldi bunları bunları anlattı bize diyor Tuncay Güney’in bu tarihte Türkiye ye gelmesi ve savcılarla, emniyetle bu şekilde bir ilişki içinde olması da suç bu da bunun bu olayın bir adil yargılama değil bir tertip olduğunu ortaya koyuyor aslında Tuncay Güney’in bu iddianamenin en önemli dayanağı olması bu iddianamenin de bir tertip ürünü olduğunun bir ispatı 497 yerde Tuncay Güney’e atıf var iddianamede ama iki yerde şüpheli firari diyor, iki yerde gazeteci diyor savcılarımız Tuncay Güney’e çok itibar ediyorlar bu itibarda aslında söyleyene değil, söylettirene bak özdeyişini hatırlatıyor esas olarak onun arkasındaki iradeyi belirtiyor, biliyorsunuz efendim bu yargılamada bir uluslararası bir irade diye bir şey çıktı yani bu köşe yazarları da tartışmaya başladılar basın konseyi başkanı Oktay Ekşi’de yazdı dedi uluslararası irade Türk yargısına emir veren uluslararası irade ne diye bu işin mucidi de biliyorsunuz ya daha başlatın mucidi demek doğru değil başlatanı Fehmi Koru Fehmi Koru bunu köşesinde bu soruşturmanın Ergenekon soruşturmasının 5 kasım 2007’de oval ofiste Bush Tayyib Erdoğan görüşmesinden kararlaştırıldığını yazdı bunu da biz sürekli gündeme getiriyoruz bu tarihe kadar da ne Amerikan tarafından, ne Tayyib Erdoğan tarafından bir yalanlama yok ve siz burada yargılama yapıyorsunuz Tayyib Erdoğan bush tarafından görüşmede kararlaştırılıyor burada herhalde Türkiye deki bir meseleyi gidip Bush ile Tayyib Erdoğan’ın konuşması ona diyor ki yapacaksınız bir kararlaştırma falan değil talimat var, o talimatın sonucunda bu yargılama devam ediyor 2001’de de o irada uluslar arası irade Amerika’nın iradesiydi bölgede İsrail’in çıkarlarını korumak için MOSSAD’da bu operasyonda görevlendirildi 2006’da da 2007’de de 2008’de de bu irade bu irade bu tertibi düzenledi dolayısıyla o irade olmasa, o kuvvet olmasa Tuncay Güney gibi demin de belirttiğim gibi 15 dakikada ne olduğu anlaşılacak birisinin anlatımlarının burada koca koca orgenerallerin, koca parti başkanlarının, parti yöneticilerinin, koca generallerin, gazetecilerin, aydınların bu şekilde tutuklanmasının dayanağı yapılmazdı esas olan onun arkasındaki kuvvet, o kuvvetin de Amerikan başkanı olduğunu bu tertibin içinde yer alan bu tertibin bütün kritik notalarında bulunan Fehmi Koru açıkladı ortaya koydu bizim efendim saatleri topladılar saat kaç acaba bu iddianamede bana yönelik suçlamalar ilişkin yanıtlarını vereceğim savunmamı yapacağım bu bölüme ilişkin tekrarlıyorum efendim Tuncay Güney’in üzerine yıkılarak bu şemayı düzenlemek suçundan kimsenin kurtulması mümkün değil bu şema suçtur bir suçun belgesidir. Ergenekon tertibinin en önemli dayanağıdır. Ve bu şemanın tertipçileri, düzenleyicileri, hazırlayıcıları mutlaka yargılanmalıdır. Türkiye bu beladan başına örülen çoraplardan kurtulmak için bir öneli fırsatı ele geçirmiştir orda belgesi vardır, öyle Amerika da falan değil veya kanada da değil kaçak Ankara da resmi kurum bunu yapanlar Türkiye Cumhuriyeti yasalarına karşı suç işlemişlerdir anayasasına karşı, Türkiye’nin geleceğine, Türkiye’nin geçmiş birikimine karşı suç işlemişlerdir. Bunları mutlaka yargılanması lazım ve biz yargılamanın sonuna kadar takipçisi olacağız şimdi ben bunu sonuna kadar takipçisi olacağız işçi partisi olarak bunun savcılığına üstleniyoruz diyorum bunun bu tertibi düzenleyen ya da Türkiye mize bu uygulamaları reva gören kuvvetler açısından yeni bir suç konusu olduğunu da biliyorum bu çünkü onlar açısından bir suç kaldı ki işçi partisi yönetici olmak suç şimdi efendim bu iddianamede benimle ilgili bölüm 1591’inci sayfadan başlıyor 1651’inci sayfada sona eriyor 62 sayfa bu 62 sayfada böyle son 1,5 sayfası hukuki değerlendirme bir suç istinadında bulunuyor önceki bölümlerde uzun uzun çeşitli belgeler yayınlanıyor bu belgeler bir gazeteci olarak arşivimde tuttuğum belgeler bu belgeleri evime yapılan baskında aldılar götürdüler ve uzun uzun veriliyor ama bu 60 sayfanın 62 sayfanın en can alıcı kısmı şurası efendim yani benim suçum sizin yaptığınız bu mahkemenin yargılamanın dayandığı noktada bu örgütün talimatlarıyla kurulan ulusal kanalda yönetim kurulu üyesi olduğu ve işçi partisinde merkez karar kurulu üyesi olduğu hususları göz önüne alındığında şüpheli M. Adnan Akfırat’ın Ergenekon terör örgütü ile süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk arz eden bir bağ kurma suretiyle silahlı terör örgütü üyesi olmak suçunu işlediği anlaşıldığından şimdi bu iddianamenin dili son derece ağdalı zor anlaşılıyor bir daha okuyacağım izninizle örgütün talimatlarıyla kurulan ulusal kanalda yönetim kurulu üyesi olduğu ve işçi partisinde merkez karar kurulu üyesi olduğu hususları göz önüne alınıyor bunlar olduğu için ben Ergenekon terör örgütünün üyesiyim iddia bu benim hakkımdaki suçlama bu yani benim suçum işçi partisinin yöneticisi olmak böyle bir suçlama anayasayla, ceza yasasıyla, siyasi partiler yasasıyla, Türkiye’nin yasalarıyla açıklanabilir mi işçi partisi yöneticisi olmak bir suç konusu bir yargılama konusu yapılabilir mi yargılamanın dayanağı yapılabilir mi sayın başkan burada vatanseverlik ve devrimcilik yargılanıyor burada yargılama yapılan vatanseverlik ve devrimciliktir. Bu yapılan işin itirafıdır bu yazılan ben bu suçlamayla 10,5 aydır tutukluyum bu çok büyük bir haksızlık ama haksızlık Türkiye ye karşı yapılan haksızlığın yanında çok önemli değil biz işçi partisi yöneticileri kendimizi millete adamışız o uğurda hapis yatmak bize çok ağır gelmez ama Türkiye ye karşı suç işleniyor Türkiye’de vatanseverliği, devrimciliği bir suçmuş gibi yargılamak Türkiye ye karşı yapılabilecek bu dönem yapılabilecek en büyük suç Türkiye büyük tehlikelerle karşı karşıya Türkiye’nin Cumhuriyet tarihimizin en büyük tehlikeli dönemine girdiğini genelkurmay başkanları söylüyor Türkiye’nin parçalanma tehdidiyle milli birliğini dağıtma tehdidiyle karşı karşıya olduğu koşullarda vatanseverliği yargılama konusu yapmak, vatanseverlik nedeniyle insanların tutuklanıp hapislere konulması vatanseverlik yaptıkları için suçlanması Türkiye ye karşı Türkiye’nin geleceğine, çocuklarımıza karşı ağır bir sorumluluk Türkiye’nin geçmişine karşıda ağır sorumluluk sayın başkan bu ne demek işçi partisi yöneticisi olmayı suç saymak bundan dolayı mahkeme önüne getirmek Türkiye’nin bütün uygarlık birikimini yok etmek demi biz övünüyoruz Mustafa Kemal Atatürk’ten onu öğrendik Türkiye çok büyük bir uygarlığı üzerinde onun mirasıyla bu 20 yüzyılda bütün dünyaya örnek olan cumhuriyetini kurdu bu yargılama sadece Türkiye’nin geleceğin değil geçmişine karşıda bir saldırı biliyorsunuz dünyada ilk yazılı yasaları Sümerler yaptılar Sümer uygarlığına da bir saldırı dünyada devlet kuruculuğunun doruklarından birisi Atatürk’ün adalet bakanı Mahmut Esat Bozkurt inceledi Emir Timur, Timur devletine karşıda bir saldırı Selçukluların ünlü veziri Nizaminmülk siyasetnamesi ünlü bizim devlet yönetme birikimimizin önemli temel taşlarından birisi ona da saldırı fatih sultan Mehmet’e de saldırı, Kanuni sultan Süleyman’a da saldırı dünya dillerine jön Türk sözcüğünü hediye eden o hürriyet devriminin, hürriyet mücadelesinin kahramanlarına taiflerde boğulan Talat paşaya, Magosa ya sürülen Namık Kemal’e bunlara da saldırı ve hepsinden daha önemlisi sayın başkanım Türkiye ye bizlere çağdaş uygarlık düzeyinin ötesine geçme görevini bir görev olarak bize koyan Mustafa Kemal Atatürk’e de saldırı ve ben buna isyan ediyorum böyle bir yargılama olamaz bu şahsım için yapılan isyan değil Kozanlı Avukat Tamer Uzun geldi daha duruşmalar başladığında konuşma yaptı dedi ki her kahvelere gidiyorum ben Ergenekon davasının avukatıyım deyince alkışlıyorlar beni son geldiğinde farklı şeyler söyledi insanlar vatanseverlikten uzaklaşıyor dedi. Böyledir efendim vatanseverlikten uzaklaşır insanlar siz vatansever olduğu için insanları hapse atarsanız yeniden yeniden onların üzerine yönelik onuncu dalga on birinci dalga şimdi kaçıncı dalga gelecek nerde duracağı belli değil ucu açık bir soruşturma akordeon gibi istediği zaman genişliyor istediği zaman daralıyor savcılık bunu istediği gibi kullanıyor gazeteler televizyonlar çarşaf çarşaf Türkiye’nin vatanseverlerini hedef alıyor onları suçluyor e peki biz nasıl askerlik yaptıracağız bu insanlara, vatanseverliği suç göstererek nasıl Türk ordusu ayakta duracak, genelkurmay başkanlığının da burada çok büyük sorumluluğu var, bu Türk ordusuna Türk ordusunun komutanlarına karşı yapılan bu ağır hakaretlere, bu iftiralara karşı hak ve yetkilerini kullanmaları lazım yani hepimizi çok etkiledi sayın genel başkan buruda söyledi kahramanları intihar eden bir millet ayakta duramaz kahramanlara, vatanseverlere saldırı yapılıyor. Türkiye bu önümüzdeki zor dönemleri nasıl göğüsleyecek bunlarla bunun tamam sorumluluğunu biz üstleniyoruz biz işçi partisi olarak zaten bugünleri gördüğümüz için bu partiyi öncü partiyi kurduk 40 yıldır bunun mücadelesini veriyoruz ama genelkurmay başkanlığının da bu sorumluluğu var, efendim artık bu yargılama bir adli olay değil, bir adli terör haline gelmiş bulunuyor ve ucu açık soruşturma adliyenin Türkiye ye, Türkiye deki vatanseverlere, aydınlara karşı bir terör yürütmesi için araç olarak kullanılıyor maalesef durum budur. Yani 13. Ağır Ceza mahkemesini incitmek için söylemiyorum, bir adli olay değil, bir adli terörle karşı karşıyayız, şimdi bu adli terör konusunda çok kanımca çarpıcı olan bilgiler vereceğim size, efendim ben Boğaziçi üniversitesi ekonomi bölümünü bitirdim hukuk eğitimi almadım Boğaziçi üniversitesindeki iktisat bölümünde hukuk dersleri yoktu daha sonra 2000’e doğru dergisinin sorumlu müdürlüğünü yaptım sorumlu yazı işleri müdürlüğünü yaptım Sayın Doğu Perinçek buruda açıkladı sansür sürgün kararnameleri çıkartmıştı Turgut Özal 1990 yılında 2000’e doğrunun sorumlu müdürü Tunca Arslan tutulandı, ben sorumlu müdürlüğe talip oldum ve 2000’e doğrunun sorumlu müdürü oldum, o tarihte 1,5 yıl sorumlu müdürlük yaptım 142 davadan yargılandım bu davaların önemli bir kısım devlet güvenlik mahkemesinde idi, o zaman devlet güvenlik mahkemesi adı devam ediyordu şimdi işte 250: madde ile yetkili ağır ceza mahkemesi deniyor, bu yargılamalar sırasında Türkiye deki hukuk düzenini hukukun uygulanma şeklini yaşadım gördüm yüz yüze geldim tanıdım. devlet güvenlik mahkemesindeki davaların 2000’ e doğrunun sorumlu müdürü olarak benim hakkımda ki bir kısmında da sayın Doğu Perinçek de benimle beraber yargılandı. bu davaların hepsinden beraat ettim hepsinden aklandım ağır cezada, asliye cezada başka davalar vardı tazminat davaları vardı, yüzde 99’dan onlardan da beraat ettim ama devlet güvenlik mahkemesindeki yargılamalarda beraat ettim ve şunu gördüm bu yargılamalar olağanüstü bir dönem Turgut Özal sansür sürgün kararnamesi çıkartmış, bu sürgün kararnamesinin 2000’e doğru dergisi ve Doğu Perinçek için çıkartıldığını açık açık söylüyorlar, böyle bir yaptırım var, yani Turgut Özal orda diyor ki Cumhurbaşkanı bunu yapacaksınız diye mahkemelere baskı yapıyor 2000’e doğru dergisi hakkında yargılamalar yapılıyor ve mahkeme kanunları uyguluyor devlet güvenlik mahkemesi o tarihte kanunları uyguladı, bunun neden olduğunu kuşkusuz bu yargılamalar sırasında öğrendik, çünkü Türkiye nin Kemalist devriminin bir hukuk birikimi var bir miras var bu devlet güvenlik mahkemesi olsa da efendim Cumhurbaşkanının zorlamaları da olsa da sonunda o mahkemeler kanunları uyguluyor ama maalesef sayın başkan aynı durumu burada göremiyoruz, yani o devlet güvenlik mahkemesindeki uygulama maalesef bu yargılamada bulunmuyor, yok bu neden neden çünkü demin anlattım bir uluslararası parmak nedeniyle olay bu şekilde tezahür ediyor yani bizim çok eleştirdiğimiz ben üniversite öğrencisiydim, DGM’ye karşı yürüyüşlere katıldım o zamanki tartışmaların hepsinde yer aldım ama o devlet güvenlik mahkemesindeki hukuk bile ordaki kanun anlayışı, kanunları uygulama mantığı bile bu mahkemede yok, bu yargılamada yok, bu iddianamede yok bunun nedeni efendim benim vardığım kanaat şu, bunun neden böyle olduğunu da tarihimizde yönelik bir araştırma yapınca saptadım. bizim şu Ergenekon yargılamaları bizim tarihimizdeki 13 Kasım 1918 sonrasında Sakarya meydan muharebesine kadar süren İstanbul’daki yargılamalara benziyor İstanbul işgal altında 13 kasım 1918’de Mustafa Kemal anlatır. Şamdan İstanbul’a dönmüştür İstanbul’a girerken 80 tane zırhı işte İngiliz, Fransız, İtalyan zırhlıları gelmiş boğaza demirlemişlerdir 13 kasım günü Türkiye de bir kumkuma başlıyor bir yargılama sözüm ona yargılama kumkuması başlıyor şimdi efendim çok benziyor dedim o dönemde de bu yargılamaların gerekçesi hukuki süreçti ya o zamanda gazeteler vardı biliyorsunuz mütareke basını öyle adlandırılmış onlar yazıyor efendim yargısal bir işlemdir. Hukuk işliyor niye bunu yapıyorsunuz engel oluyorsunuz bunu eleştiriyorsunuz diye ama hukuki süreç adı altında yapılan şey ne yani Mondros mütarekesinin hemen sonrasında Türkiye’nin bütün yurtsever komutanları görev almış komutanlar milletvekilleri vatanseverler daha önceki hükümetin bakanları, başbakanları bunlar hakkında işlem yapılıyor o dönemde de soruşturmanın ucu açık çok dikkat çekici yani ne soruşturması olduğu belli değil suçun nereye gittiği de belli değil suç tarihi nerden başlıyor o dönemde de belli değil bir olağanüstü yetkili mahkeme var oluşturulmuş işte sonraki başkanıyla ünlü nemrut Mustafa paşa divanı dedikleri divanı harbiye örfi ama neyi yargıladığı ne yaptığı belli değil ucu açık çok çarpıcı sayın başkan, efendim o 13 kasım 1918’de İstanbul henüz resmen işgal edilmemişken, ama fiilen işgal edilmişken İstanbul da yapılan yargılamalarla şu Ergenekon yargılamalarının bir birine çok benzediğini, örtüştüğünü saptıyoruz o dönemde de söyledim ucu açık, o dönemde de yapılan vatanseverliğin ve devrimciliğini bastırılması, cezalandırılması ama bunu yargı işlemi diye üstünün örtülmesi o dönemde de çok öğretici çok çarpıcı bir şey bu sürece ancak kahramanlar intihar ederek karşı durabiliyor Diyarbakır valisi Reşit bey ki ittihat ve terakkinin yöneticilerinden birisidir sorumluluk alarak o savaş başladıktan sonra Diyarbakır valiliğini üstleniyor Diyarbakır valisi Reşit beyi hakkında alıyor tutukluyorlar bizlerin isteği üzerine götürüyorlar reşit bey Bekir ağa bölüğünden kaçıyor İstanbul da saklanacak yer bulmak için çalışıyor o ihbar ediyorlar Reşit bey yakalanacağını anlayınca intihar ediyor bu Fulya da Beşiktaş ta şakağına tabancasını dayıyor çocuklarına ve karısına bir mektup yazarak intihar ediyor ve daha sonra reşit bey hakkındaki bütün o suçlamaların hepsinin iftira olduğu hepsinin yalan olduğu hiçbir demenin bulunmadığı onun suçlamasına dayanak yapılan kişilerin hepsinin ordan buradan toplandığı da ortaya çıkıyor ama reşit bey intihar mektubunda da yazıyor bu gidişe dur demek lazım ben ancak bu şekilde buna karşı isyan ediyorum diyor kendimi feda ederek bunun önünde durabiliyorum diyor tıpkı şehit etti kendisi Gazi albayımız Abdülkerim Kırcı gibi o zamandan şöyle bir farkı var efendim o zaman bu tutuklanacaklar listesini İngiliz yüksek komiserliğine bağlı bir ermeni Rum şubesi var bu ermeni Rum şubesi hazırlıyor kimler tutuklanacak listeleri veriyor o ermeni Rum şubesinin hazırladığı listeler Londra ya gidiyor Londra da onaylanıyor, geliyor buradaki hükümete İstanbul daki hükümete ve diyor ki hükümette bunu icra ediyor şimdi buradaki fark şu burda ermeni Rum şubesinin yerine Fethullahçı polisler ve istihbaratçılar almış o zaman ermeni Rum şubesi yapıyordu şimdi Fethullahçı polisler ve istihbaratçılar bu işi yapıyorlar listeler bir liste hazırlandığı ve bu listeye göre bu tutuklamaların yapıldığı da belli o zamanda öyle listeler yapılmış, hazırlanmış bunlar bu listelere göre tutuklama yapıyor yine çok benzer bir şey var efendim o dönemdeki yargılamalarda tanıklar o zamanın savcıları da Osmanımlar bulmuşlar ve Bekir ağa bölüğünün biraz ilerisinde mahkemenin görüldüğü yerde bir kahve var itirafçı tanıklar istenen şeye göre yalan uyduruyor mahkemeye geliyorlar orda hazır bekliyor kahvede biliniyor yani gel bu konuda tanıklık yap diye tanıklık yapıyor evet diyor Diyarbakır valisi Reşit bey diyor şu kadar Ermeni yi katletmiştir ben ona tanığım sen Diyarbakır’a gittin mi gitmedim Diyarbakır’ı bilir misin bilmezsin reşit beyi daha önce gördün mü görmedim peki nasıl tanıklık yapıyon o Yozgat boğazlayan kaymakamı Kemal beyde böyle sahte tanıklar Osmanımların tanıklıklarıyla idam edildi ve benzerlikteki çok dikkat çekici son noktada şu o dönemde o yargılamaların o soruşturmanın başsavcısı Sadrazam damat Ferit’i şimdi de bizim biliyorsunuz savcımız Tayyib Erdoğan ancak böyle olabilir o zaman anlıyorum işgal vardı birinci dünya savaşında gerçi Osmanlı cephelerde yenilmemişti ama ittifak yaptığı Almanya yenildiği için Türkiye de yenilmiş sayıldı biz savaşı birinci dünya savaşını kaybeden taraf olarak işgal altındaydık Mondros da ateşkes yapıldı sonrasında geldiği İngiliz yüksek komiserliği burada kurdular bu İngiliz yüksek komiserliğinde Andro riyan diye Türkçe bilen ve görevi tercümanlık olan daha önce ittihat terakki iktidarından önce 9 yıl İstanbul da yaşımış Türkçeyi de Türkiye’yi de bilen birisi bu geliyor sadrazam damat Ferit’e söylüyor şunları şunları yapacaksınız onlarda bunu uyguluyorlar bu 2001 yılından başlayan tertibin sonucunda 3 kasım 2002 seçiminin sonrasında askerlerimizin kafasına çuval geçirildi ama Türkiye’nin kafasına geçirilen çuvalda bu AKP hükümeti ve bu ancak bu koşullarda oluyor yani orda İngiliz zırhlıları duruyordu gemileri İngiliz yüksek komiserliği vardı İngiliz yüksen komiserliğine bağlı çalışan ermeni Rum şubesi vardı onlar hazırlıyorlardı burada ne oluyor bu kadar çok benzerliğin olmasının nedeni de bu ve çok öğreticidir. O dönemde Mustafa Kemal’de kara listede yani bir kara liste hazırlanıyor o kara listeye göre tutuklamalar yapılıyor bunu emekli büyükelçi değerli araştırmacı Bilal Şimşir Amerika’daki affedersiniz İngiltere’deki Londra’daki İngiliz dışişleri bakanlığı arşivlerini tarayarak Atatürk hakkında şubat 1919’da hazırlanan o kara listeyi buldu, ben size sonra takdim edeceğim, Mustafa Kemal hakkında da bir kara liste hazırlanıyor o da oraya dahil edilecek Mustafa Kemal’de biliyor ama Mustafa Kemal vefalı devrimci örnek önder bir komutan olduğunu orda gösteriyor Anadolu ya geçecek arkadaşları eski ittihattı terakkinin genel merkez yönetiminde yer almış arkadaşları tanıyor güvendiği İsmail Canpolat var tutuklanmış Bekir ağa bölüğüne konmuş onları gidiyor ziyaret ediyor Bekir ağa bölüğüne gidiyor arkadaşlarını Mustafa Kemal paşa ziyaret ediyor onlara moral veriyor ümitsiz olmayın diyor millet bu belaların üzerinden gelecek diyor sayın Altemur Kılıç yeniçağ’da yazdı onu Ziya Gökalp’te biliyorsunuz o Bekir ağa bölüğüne o yargılamalar sırasında doldurulan insanlardan birisi tutuklanıp götürülüyor soruyorlar ziyaretçiler Ziya Gökalp’e ya sen çok rahatsın neşelisin işte bu koca sadrazamlar, içişleri bakanları, ordu komutanları filan endişeli Ziya Gökalp diyor ki onlar diyor bugüne baktıkları için endişeliler ben geleceği gördüğüm için son derece rahatım diyor Mustafa Kemal’de geleceği gördüğü için son derece rahat arkadaşlarına gidiyor moral veriyor onları ziyaret ediyor bilgilendiriyor Mustafa Kemal Anadolu ya geçmese 19 mayıs’ta oda tutuklanacak o da şeye girecek onu Mustafa Kemal’in şubat ayında liste İngiliz istihbarat subayı tarafından hazırlanıyor Londra’ya yollanıyor Londra’dan geri geldiğinde o sırada Boğazlayan kaymakamı kemal bey idam edilmiş Kemal Beyin cenaze töreninde çok büyük bir infial olmuş gençler ayaklanmışlar hatta korkmuşlar bu kalabalık toplanıp gelip Bekir ağa bölüğünü basacak ordaki tutukluları çıkaracak diye hile ile ordaki Türk askerlerini çıkarıp Fransız, İngiliz askerlerini Bekir ağa bölüğünü korumaya yönlendiriyorlar ve çok önemli bir nokta şu efendim ikinci İnönü savaşı günlerinde İstanbul’da tutuklamalar yapılıyor yunan birlikleri ilerleyince tutuklamalar hızlanıyor Türk birlikleri ilerleyince tutuklamalar duruyor bugünde inisiyatifi Türkiye alırsa maalesef bugün Türkiye de inisiyatif Amerika birleşik devletlerinde inisiyatifi Türkiye alırsa o zaman bu adli terör eylemini engelleyebiliriz bunu deminde ifade ettim mahkemenizi incitmek için değil bir tarihi gerçeği belirtmek için söylüyorum çok benziyor ve bizim yargılama hukuk tarihimizde benzer bir uygulama yok efendim yani 12 Marta da 12 Eylül’de de böyle uygulamalar yapılmadı şimdi hadi diyelim şeyde iddianamede işçi partisi yöneticiliğini suç saymayı sehven yaptılar e uygulama ne burada işçi partisi genel başkanı Doğu Perinçek’in sorgusunu birlikte izledik arkasından merkez karar kurulu üyesi Serhan bolluk’u izledik bir suç soruşturması yok yani bu iddianamede atılan suçlara ilişkinde bir soru yok burada yargılanan, burada suçlanan düşünceler siz tepki gösteriyorsunuz haklı olarak engizisyon yargılaması deyince ama maalesef sayın başkan sayın yargıçlar maalesef burada yapılan 21. yüz yılda bir engizisyon yargılaması düşüncelerimizin beynimizin kıvrımları yargılama konusu yapılıyor benim hakkımda iddianamede yapılan suçlamada esas olarak budur öğleden sonra bunun savcının uygulamasına nasıl geçtiğini de izninizle anlatmak istiyorum, burada tamamlıyorum “


Yüklə 317,83 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin