T. C. İStanbul küLTÜR ÜNİversitesi



Yüklə 139,19 Kb.
səhifə1/4
tarix30.10.2017
ölçüsü139,19 Kb.
#22911
  1   2   3   4


T.C.

İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM FAKÜLTESİ

PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK ve REHBERLİK BÖLÜMÜ
METAFOR KULLANIMI
Ezgi ŞEN

1312020022
İnsan İlişkileri ve İletişim
Yrd. Doç. Dr. Muhammet Öztabak

Mart, 2015


METAFOR KULLANIMI
Metafor Yunanca kökenli bir kelimedir. Meta:öte, phora:taşımak anlamındadır. Türkçede istiare, benzetme, eğretileme, değişmece, metafor hatta ad aktarması gibi kelimelerle ifade edilir (Tepebaşılı, 2013; 15). Ad aktarması Aristo’nun tanımından gelmektedir. Bazıları ad aktarmasının yanlış anlaşılmalara yol açacağını savunmuş. Ancak genel yorum bunun sadece isimleri kapsamadığıdır. Bu yüzden ad aktarmasının konuyu yanlış yansıttığı düşünülmektedir (Tepebaşılı, 2013; 17). Bilinmeyen bir şeyi bilinen bir şey açısından ifade etmek metaforun tanımları arasındadır. Bilinmeyenlerin anlamı bilinenlerin araçları aracılığıyla ortaya konur (Tepebaşılı, 2013; 17). Metaforun genellikle kullanılan tanımı; bir şeyi başka bir şeye benzetirken kullanılan mecazdır (Tepebaşılı, 2013; 17). Örneğin İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy, “Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!” dizesindeki ‘al sancak’ ifadesiyle bayrağımızı kastetmiş ve metafor yapmıştır. Buna okul hapishane gibi de örnek verilebilir. Burada okulu hapishaneye benzetmiş oluyorum.

Metaforlar kavramsal dünyamızın resimleridir. Aslında metaforlar benzetme yoluyla bir şeyi başka bir şey üzerinden anlatmaktan öte, bilinçaltımızın olaylara, olgulara bakışını yansıtır. Bu anlamda metafor bir kavrayış ve düşünce biçimidir. Her metafor, onu dile getirenin nasıl bir zihne, hangi dünya görüşüne sahip olduğunu dünyayı nasıl kavradığını anlatır. Metaforlar hayatın anlamlandırılması ve tanımlanması için çok önemlidir (Tepebaşılı, 2013; 17). Mesela bir öğrenciye okul senin için neyi ifade ediyor dediğimde okul hapishane gibi derse okulu hapishane olarak gördüğünü ve okulu sevmediğini yansıtmış olur başka bir öğrenci okul evim gibi derse o öğrencinin okulu çok sevdiğini evinden farklı görmediğini, evindeki sıcak ortamı okulda da gördüğünü anlarız.

Metaforlar, kelimelerle hayatın resmini çizmenize yardımcı olur. Metaforlar geleneksel olarak yoldan çıkış sayılır (Tepebaşılı, 2013; 17). Yani okula okul demeyip hapishane gibi okul dediğimde alışık olunmayan bir kullanım kullanmış olurum.

Gerek günlük dilde gerekse edebiyat dilinde değişik sebeplerle normal sayılan ve aşina olunan dil kulllanımlarının dışına çıkılır. Metaforlar dilin doğal unsurlarıdır, bir yanlış kullanımı yansıtmazlar (Tepebaşılı, 2013; 17). Okula hapishane gibi dediğimde bu bir yanlışı yansıtmaz benim dünyayı nasıl kavradığımı yansıtır. Metafor kavramının kendiside bir metafordur (Tepebaşılı, 2013; 17). İçim yanıyor, domuzluk etme, dünya bir sahnedir, aşkın kırmızı bir güldü gibi şeyler metafora örnek verilebilir.

Metaforlar sadece söylenmek isteneni daha az sözcükle daha vurgulu bir biçimde ifade etmeye yarar aynı zamanda dinleyiciyi konuya dahil eder, onun da düşünme sürecini başlatır. Düşünceler duyguları tetikler; duygular düşünceleri besler. Metaforlara sözlü ya da yazılı olarak rastlıyor.onları anlıyor ve kendi çağrışın alanımızın genişliğine göre anlamdırıyoruz. Anlam sadece zenginleşmez, kökten bir değişime uğrar. (Tepebaşlı, 2013; 17).
Yapı Bakımından Metaforlar
Metaforların ifade edildiği dilsel yapıyı içerir. Çoğu dil sıfat, ve fiillerle yapılan metaforlar açısından zenginlik gösterir. Barok döneminde isim metaforları, Romantik dönemde fiil metaforları daha çok kullanılmıştır. Metaforların isim, sıfat, fiil olmak üzere üç çeşidi vardır:

1- İsim Metaforları: İsim tamlaması, birleşik isimler, appozisyon durumları gibi değişik çeşitleri vardır:

a) Olmak fiili ile birleştirilen isim metaforlarıdır. Örneğin hayat bir rüyadır.

b) İsim Tamlamaları: Ailenin Direği

c)Appozisyon Durumları: Başşehir Ankara

d)Birleşik İsimler: Başşehir

2-Fiil Metaforları: Ekonomi tepetaklak gidiyor.

3-Sıfat Metaforları: Kırık Kalp, Tok bir ses (Tepebaşılı, 2013; 21). Taş kalpte örnek verilebilir.


Yazınsal ve Dilbilimsel Açıdan Metafor Türleri
Kapalı Metafor: Bu tarz bir metaforda, benzeyen açıkça belirtilmez, yalnızca çağrıştırılır, anımsanması sağlanır. “O kamış, elemlerin yarattığı fırtınaya dayanamayacak kadar zayıftı” deyişinde “kamış” acılara yenik düşen bir kişiyi göstermektedir, belirsizdir. Eğretilemelerde benzeyen ve benzetilen olarak adlar kullanılabileceği gibi, başka türden sözcükler, fiiller ve sıfatlar da kullanılabilir (Karaahmet, 2012; 85).

- Ne tatlı uyuyor ayışığı şu kıyının üzerinde (Shakespeare/Venedik Taciri)



Karma Metafor: Bu tür metaforlarda, iki ya da daha fazla sayıda farklı benzetilen birleştirilir. Ya da bazen iç içe geçirilir. Sheakespeare gibi, söz sanatlarını çok yoğun kullanan şairlerde bu tür metafor kullanımlarına sık rastlanmaktadır (Karaahmet, 2012; 99).

Ölü metaforlar: “Dağın eteği”, “meselenin özü”, “politikanın nabzı” gibi uzun süreden beridir kullanılagelen deyişler ölü metaforlardır. Bu tarz metaforlarda, benzeyen ile benzetilen arasında bir çakışmazlık olsa da anlam bütünlüğü tamdır. Dil tarihi, bugün bizlerin birebir anlamlarıyla kabul ettiğimz deyişlerin çoğunun, eski zamanlarda birer metafor (eğretileme)

olarak doğmuş olduklarını göstermektedir (Karaahmet, 2012; 99). İçi acımak, içine sindirememekte örnek verilebilir.



Eksiltili Metafor: Aristoteles‟e dek uzanan bir geleneğe göre, eğretilemelerle düzdeğişmeceler arasında önemli bir mantıksal fark bulunmamaktadır. “Ahmet bir gorildir” deyişi, Ahmet hakkında gerçek bir bilgiyi de aktarıyor olabilir. Gorilin adı gerçekten de Ahmet olabilir. “Ahmet goril gibi biri” düzdeğişmecesiyle, o kişiyi açıkça gorile

benzettiğimizi dile getirmiş oluruz (Karaahmet, 2012; 100).



Somut ve Soyut Metaforlar: Soyut metaforlar, doğrudan tecrübe edilemeyen karşılaştırmaları kapsar. Bu metaforlar, elle tutulamayan maddi olmayan unsurlara dayanır. Örneğin bir reklamda, Concord marka bir saat tanıtımı yapılmaktadır ve adı “Grace” (Zerafet)

dir. Reklamda görsel olarak kullanılan iki kuğu vardır. Bu reklamda sunulan karşılaştırma, saati, belli bir özellik ile yani zerafet özelliği ile eş tutmaktadır. Zerafet, dokunma, tatma, görme, koklama ya da duyma yoluyla doğrudan tecrübe edilmeyen bir durumdur. Öte yandan, yine yakın zamana ait cilt kremi ile ilgili bir Clinique reklamı, somut bir karşılaştırma örneği ortaya koymaktadır. Bu reklamda, (üzerinde “sorunlu ciltler için oldukça yatıştırıcı özelliği olan krem” gibi ifadelerin bulunduğu) Clinique krem şişesi ve yanında verilen bir de yara bandı vardır. Hem krem hem de bant, doğrudan tecrübe edilebilir nesnelerdir (Karaahmet, 2012; 100).



Somut kelimelerin ve ifadelerin, genellikle, soyut olanlara nazaran daha anlamlı ve daha kolay anlaşılırdır. Benzer şekilde, soyuttan ziyade somut deneyimlere dayanan metaforların da, daha anlamlı ve daha kolay anlaşılabilirdir (Karaahmet, 2012; 100).

Kavramsal Metaforlar : Tüm reklamlarda karşımıza çıkar. Tüketicileri düşündürmeye sevk edecek dolaylı anlatım ile satın almaya yönlendirecek motiveyi verebilmeyi amaçlayacaktır. Aşk yemektir örnek verilebilir (Karaahmet, 2012; 101).
Metaforun İşlevleri
Söz Dağarcığının Zenginleştirilmesi: Metaforlar sayesinde ihtiyaç duyulan yeni kavramlar oluşturulmuş olur ve sözlüksel bir boşluk giderilmiş olur (Tepebaşılı, 2013; 22). Buna fare - bilgisayar faresi örnek verilebilir. Bilgisayarın yanında bir alet veriliyor. Bu aletin bir adı yok ama bu aletin şekli fareye benziyor diye fare veriliyor, farede bilgisayarla verildiği için adı bilgisayar faresi oluyor. Böylece metafor sayesinde sözlüksel bir boşluk gideriliyor ve yeni bir kavram oluşturulmuş oluyor.

Odaklanma: Metaforlar soyut kavramlarla uğraşmak için bilişsel bir araçtır. Basın dilinde yaygın olarak kullanılır. Örneğin ölüm yarışı karşı tarafın ilgisine hitap eder ve bu yapılırken dikkatler konunun bir yönüne odaklanır. Olumsuz yönüne odaklanınca diğer bazı hususları gözden kaçırabiliriz (Tepebaşılı, 2013; 23).

Hayal Gücünün Uyarılması: Zihnimizde metaforların verdiği imgelerden hareketle bir resim çizeriz (Tepebaşılı, 2013; 23). “Dağ başını duman almış, gümüş dere durmaz akar. Güneş ufuktan şimdi doğar yürüyelim arkadaşlar.” Burada dağın başı, dağın başını duman alması, gümüş dere, güneşin doğması metaforik ifadelerdir. Bunları okurken zihnimizde bir şeyleri canlandırırız.

Tinsel Alanların Keşfi: Yeni keşifler ve bilgi alanlarını yansıtmak için metaforlar uygun araçlardır. Örneğin fizikteki alan ve dalga kavramları, bilgisayar dilindeki virüs ve koruma duvarı gibi ifadeler (Tepebaşılı, 2013; 23).

Duyguların Aktarımı ve Harekete Geçirilmesi: Duyguları anlatmanın en iyi yolu metafor kullanımıdır (Tepebaşılı, 2013; 23). Kırık kalpler örnek verilebilir. Bu örnekte kişinin kalbi gerçekten ortadan ikiye ayrılmıyor ama kırılıyor mecazi anlamda paramparça oluyor diye kırık ifadesini kullanıyor ve metafor yapılmış oluyor.

Estetik Cazibe Yaratılması: Romantizm, realizm gibi edebi dönemler açısından bakıldığında her dönemde metafor kullanımları dikkat çeker. “Ayın ışılttığı büyülü gece, duyguları tutsak ediyor. Mucize dolu masal dünyası, yüksek ihtişamında. Burada büyülü gece, masal dünyası, duyguların tutsak olması romantizm dönemi açısından anahtar kelimelerdir (Tepebaşılı, 2013; 23).

Eğlendirme: Bu yönü özellikle reklam dilinde ve edebi yönünde olur. Kelime oyunları ve kişileştirmeyle olabilir (Tepebaşılı, 2013; 24). Buna edebiyatta fabl örnek verilebilir.

Moral Değerlerin Aktarımı: Özellikle dini değerlerin aktarımında sıkça kullanılır. Örneğin Mevlana’nın hamdım, piştim, yandım sözü (Tepebaşılı, 2013; 24).

Davranışların Uyarılması: Özellikle kriz dönemlerinde gündeme gelen uyanın, ayağa kalkın gibi metaforik ifadelerdir. Karşı taraftan eylem beklenir. Bu işlev sadece politik ve dini söylemlerle bağlantılı göremeyiz. Yerine göre edebi dilde de kullanılabilir (Tepebaşılı, 2013; 24).
Metaforun doğasını şöyle özetlenmektedir:

1. Soyut olayları kavramanın ve soyut düşünmenin arkasındaki başlıca mekanizmadır.

2. Basitten karmaşığa bir çok konu metafor aracılığıyla anlaşılır.

3. Kavramsaldır, dilbilimsel değildir.

4. Metaforik dil, kavramsal metaforun yüzeydeki görünümüdür.

5. Kavramsal sistemin büyük kısmı metaforiktir; ancak önemli bir kısmı da metaforik değildir. Metaforik anlayış metaforik olmayan anlayışa dayanır.

6. Göreceli olarak soyut ya da bilişsel mekanizmalarla yapılandırılmamış olayların anlaşılmasına olanak sağlar. (Demir,G.Y., 2010; 19).
Antik çağlardan beri metafor kullanımı insanoğlunun dikkatini çekmiştir. Tarihsel olarak önce dil bilim ve felsefe alanlarında kullanılmaya başlanmış olsa da günümüzde sanat , eğitim, edebiyat gibi bir çok alanda önem verilen bir konu haline gelmiştir.

Metafor; edebiyat, işletme, reklam, psikoloji, felsefe, mimari gibi birçok alanda kullanılmaktadır.



Metafor Olan ve Olmayan Ayrımı;

Bir kavram başka bir kavramsal alandan alınan yapılarla değilde kendi başına algılanabiliyorsa ve yapılandırılabiliyorsa o kavram metaforik değildir (Cebeci, 2013; 235).

Bununla ilgili örnekler bulamadım ama kalem, ruj, dolap, su gibi kelimeler örnek verilebilir diye düşündüm. Sonuçta kendi başlarınada algılanıyorlar.

Bir kavram kısmen metaforlar aracılığıyla kısmende doğrudan anlaşılabilir. Buna ölümü örnek verebiliriz. Ölümü ölü kişinin artık yaşamsal faaliyetleri gösterememesi halini doğrudan algılarız ama bilgisayar öldü dersek ölüme ilişkin metaforik olmayan bir bilgiyi metaforik biçimde bir nesneye aktardığımızı görürüz (Cebeci, 2013; 235).


PSİKOLOJİK DANIŞMADA METAFOR KULLANIMI
Dilin ve sözcüklerin yetersiz kaldığı durumlarda bireylerin iç dünyalarına ait duygu ve düşüncelerin anlamı metaforla dış dünyaya taşınmaktadı (Karaırmak ve Güloğlu, 2012). Örneğin kalbimi kırdı başka bir şey söyleyemiyorum tek kelimeyle kalbimi kırdı demesi bir danışanın bu duruma örnek verilebilir.

Terapötik diyaloğun parçası olan metaforlar öznel gerçekliği doğrudan yansıttığı için yapılandırmacı yaklaşımlar içinde önem kazanmıştır. Yaşantılardan kazanılan kişiye özgü bilgiler metaforlar aracılığıyla soyut olarak kavramsal sisteme yerleştirilir. Kavramsal metafor sistemi çoğunlukla bilinçdışında otomatik olarak oluşur ve birey dili kullandığı gibi farkına varmadan kavramsal metafor sistemini kullanır. Freud ve Jung’dan beri psikolojik danışmada metaforik dil kullanımı terapötik değeri olan önemli bir araç olarak görülmektedir. Danışanın kendini açmasını kolaylaştıran metaforlar zenginleştirici bir öğrenme kaynağı olarak terapötik çalışma uyumunu geliştirir ve işbirliğini destekler. Psikolojik danışmada metaforik dil kullanımı terapötik değeri olan önemli bir araç olarak görülmektedir. Danışanın ilişkisiz görünen yaşantıları arasında bağlantı kurmaya yardım eden metaforlar, bu yaşantılara bağlı olarak ortaya çıkan duyguların ve algıların da bağlanmasına, daha iyi anlaşılmasına olanak sağlar (Karaırmak ve Güloğlu, 2012).

Birbirinden farklı görünen duygusal, bilişsel, algısal, ve yaşantısal parçaları biraraya getirme gücü olan metaforlar zenginleştirici bir öğrenme kaynağı olarak görülebilir. Danışanın seçtiği sözel ifadeleri ve metaforları tercih etmek danışanın kendini açmasını kolaylaştıran güçlü bir psikolojik danışman stratejisi olarak düşünülmektedir. Direncin çözülmesine de yardım eden bu strateji psikolojik danışmanı uzman rolünden uzaklaştırır ve danışanın farkındalık kazanmasına yardım eder. Metaforla paylaşılan ortak dile, metaforik düşünceye ve anlam yaratmaya dayanan bir psikolojik danışma ortamı danışan ve psikolojik danışman arasındaki terapötik çalışma uyumunu geliştirir, yaratıcılığı destekler ve işbirliğini güçlendirir (Karaırmak ve Güloğlu, 2012).
Psikolojik Danışma Sürecinde Metafor Kullanımı
Bu bölümde, psikolojik danışma sürecinde metafor kullanımı, kuramsal zeminde metafor, metaforun terapötik kullanımı, grupla psikolojik danışma sürecinde metafor örnekleri alt başlıklarıyla incelenmiştir (Karaırmak ve Güloğlu, 2012).
Kuramsal Zeminde Metafor
Metafor, düşünce ve duyguları iletmekte, gelişimi ve değişimi ortaya çıkarmakta yararlı görüldüğünden, yıllardır psikolojik danışmanlar tarafından terapötik bir araç olarak kullanılmaktadır. Analitik düşüncenin temsilcileri olan Freud ve Jung metaforla danışanın bilinçaltını yorumlarken, Erikson metaforu bilinçaltıyla iletişime geçmeyi kolaylaştıran bir araç olarak görmektedir. Öte yandan, çağdaş yaklaşımlar metaforu danışanın yaşantısındaki anlamın yansıması olarak yorumlamaktadır (Karaırmak ve Güloğlu, 2012)

Psikoanalitik kuram üzerinde etkili olan ve Freud’un kullandığı arkeoloji metaforuna göre, psikoanaliz gömülü kalmış kalıntıları, bastırılmış anıları kazıyarak çıkarma sürecidir. Arkeologlar önemli parçaları kaybolmuş ve büyük kısmı zarar görmüş kalıntıları ortaya çıkarırken, psikoanalistlerse önemli ve esas özellikleri iyi korunmuş anıları meydana çıkarırlar. Bu anılar bütünüyle unutulmuş görünmelerine rağmen yok edilmemiş ya da kaybolmamışlardır. Psikoanalitik süreçte saklı kalmış anılar ortaya çıkarlar. Sonuç olarak, psikoanalistler metaforik olarak arkeolog olabilirler ancak bastırılmış anılar arkeolojik kalıntılardan farklıdırlar. Freud’a göre metaforik düşünce bilinçdışına kelimelerle ifade edilen düşüncelerden daha yakındır ve tartışma götürmez bir şekilde ontolojik ve filogenetik olarak daha eskidir. Psikoanalizde duygular, istekler, güdüler ve anılar gibi gerçek yaşantıların davranış ya da konuşma yoluyla ortaya çıkmadıklarını, bilinçdışında gizli kaldıklarını (örtük bilgi) ifade etmektedir. Psikoanalizdeki metafor olan rüyalar ve fanteziler bilinçdışından gelen sembolleri taşımaktadırlar. Bilinçdışındaki içeriği doğrudan bilinç düzeyine taşımadan dolaylı ve sembolik yollarla anlaşılır hale getirmek önemli görülmektedir. Duygusal olarak rahatsız edici bastırılmış korku ve fantezilerin açığa çıkarılmasına hazır hissetmeyen danışan için bilinçdışını bilince taşımak ürkütücü olabilir. Böyle bir durumda, psikolojik danışman danışanı yeni metaforik bir anlatım bulmaya cesaretlendirebilir (Karaırmak ve Güloğlu, 2012)

Mitleri, masalları, rüyaları terapötik olarak kullanan ilk kuramcılardan biri olan Jung’a göre sembollerin metaforik dünyası psişenin kendini ifade etme yoludur ve metaforlar aracılığıyla psişe ile doğrudan iletişim kurulabili. Jung’a göre semboller bilinç düzeyindeki düşünce ile anlaşılamayan bilinçdışı bir anlam taşımaktadırlar. Kültürel semboller ve metaforlar bireyin kollektif bilinçaltını temsil etmektedir. Kollektif bilinçaltında yer alan arketipler anlatılanı zenginleştiren metaforik sembollerdir. Sembolün işlevi psişenin temel bölümlerini ve insan deneyimlerinin ortak noktalarını temsil eden arketipleri tanımlamak olarak düşünülebilir. Bilinçdışının terapötik süreçte psikolojik danışmana metafor üreterek yardım ettiği görüşü savunulmaktadır. Dışavurumcu sembollerin kullanıldığı sanatsal yöntemlerle bilinçaltından gelen çözümler bilinç düzeyinde içgörü ile bütünleşerek kişisel büyümeye ve terapötik değişime neden olmaktadır. Terapötik etkileşimdeki ilişkinin önemini sürekli vurgulayan Jung, Yunanca’da kutsal mekan anlamına gelen temenos kelimesini terapötik alanı metaforik olarak betimlemek için kullanmıştır. İçerde olanın dışarıya sızmadığı, dışarda olanın içeri giremediği güvenli ve korunaklı bir terapötik ortamda psişe bilinçdışı ile buluşur. Danışan ve psikolojik danışman arasındaki güven ve gizlilik bu metaforik çerçevede oluşmaktadır. Temenos yeterince güçlü değilse terapötik çaba gereksiz ve zararlı olabilir. Jung, aynı zamanda temenosu çevreleyen bir halkadan da söz etmektedir. Bu halka Tibet kültürüne ait bütünlüğün sembolü olan mandalalarda görülmektedir. Mandalayı oluşturan kanallarda (vessel) dönüşüm yaşanmaktadır. Jung yazılarında Eski kimya bilimi olarak bilinen simya ve terapötik süreç arasındaki benzerliğe dikkat çekmiştir. Bir simya ocağının yüksek sıcaklığı psikolojik danışmanın ve danışanın arasındaki yoğun etkileşimi tanımlamaktadır. Yoğun etkileşimin yüksek sıcaklıkta yaşandığı temenos’ta metallerin şekil değiştirmesi gibi dönüşümler yaşanır Güvenli psikolojik ortam korunur ve süreç bir simya ocağı gibi uygun şekilde “ısıtılırsa” sonunda bilinç ve bilinçdışı arasındaki çatışmalar çözülerek dönüşüm gerçekleşir. Yüksek sıcaklığın etkisiyle dönüşüm yaşayan sadece danışan değil aynı zamanda psikolojik danışmandır. Bireyin kendini, etrafındaki insanları ve yaşamı nasıl algıladığını gösteren yaşam stili Bireysel Psikoloji’nin kurucusu Adler tarafından öne sürülmüş bir kavramdır. Yaşam stilinin anlaşılmasının önemlidir. Kişilerarası ilişkilerin karmaşıklığı sonucu danışan anlamakta zorlandığı birçok duygu hisseder; bu durum karanlık odaya açılan bir kapıya benzetilmektedir (duygu). Bireyin kendi yaşam stilini anlaması odanın içine bir ışık yakar (düşünce). Terapötik eylemler sonucu bireyin isteklerine göre artık aydınlık olan odayı tekrar döşeyebilir ve mobilyaları cilalayabilir (eylem) (Karaırmak ve Güloğlu, 2012)

Psikolojik danışman metaforla ilgili anlamların keşfedilmesine ve metaforun değiştirilmesine yardım ederek metaforik çözüm yollarının dış dünyaya aktarılmasına aracılık etmektedir. Adleryen kuramın tekniklerinden biri olan danışanın çorbasına tükürmek metaforik bir anlatımdır. Psikolojik danışman bir kez danışanın çorbasına tükürdükten sonra danışanı çorbayı içmeye devam edebilir, ancak çorbanın tadı artık değişmiştir. Erikson sıklıkla metafor kullanan kuramcılardandır. Erikson, metafor olarak danışanın sorununu andıran ama doğrudan ilgili olmayan öykülerle danışanın bilinçdışıyla doğrudan iletişim kurmayı hedeflemektedir. Erickson öykülerin iki düzeyde iletişim başlattığını ileri sürmektedir. Öncelikle, öykülerde çağrıştırmaya uygun farklı anlamlara gelebilecek kelimeleri seçer (Karaırmak ve Güloğlu, 2012). İlk düzeyde psikolojik danışman ilgi çekici bir öyküyle, danışanın dikkatini çeker ve danışan bilinç düzeyinde iletişime açık hale gelir. Diğer düzeyde, öykünün içindeki kelimelerin diğer anlamları bilinçdışı süreçleri çağrışım yoluyla uyarır ve psikolojik danışman danışanı yeni anlamlar aramaya teşvik eder. Özetle, Erikson’a göre metaforlar ilginç oldukları için bilinç düzeyi iletişime cazip gelmektedir; öte yandan bilinçdışı örüntülerin etkin hale gelmesi ile bilinçdışı düzey otomatik olarak harekete geçmektedir. Terapötik süreçte öykülerin işlevleri probleme çözüm önermek, terapötik ilişkiyi güçlendirmek, direnci düşürmek, motivasyonu artırmak, problemi yeniden tanımlamak, egoyu güçlendirmek ve danışanı korkularından uzaklaştırmak öykülerin işlevleri arasında sayılmaktadır. Sonuçta, yukarıda değinilen örnekler insan davranışının anlaşılmasında ve terapötik süreçte metaforların uzun süredir varolduğunu göstermektedir (Karaırmak ve Güloğlu, 2012)


Metaforun Terapötik Kullanımı

Psikolojik danışmada terapötik metafor terapötik eylemi besleyen bir zemin hazırlamaktadır. Metaforlar, yüzleştirici ve tehdit edici olmayan bir ortamda, danışanların kendilerini ve sorunlarını keşfetmelerini ve yeni çözümler üretmelerini sağlamaktadır. Metaforun değişim sürecinde katalizör işlevi görmesi bireyde duygusal gerilim ve bilişsel dengesizlik yaratabilir. Metaforik müdahaleler danışanın dirençli dünyasına incelikli bir giriş niteliği taşımaktadır. Danışanın metafor aracılığıyla savunmaya geçme ihtiyacı hissetmeden ve benlik algısına zarar gelmeden sorunu hakkında konuşmaya başlayacağı ileri sürülmektedir. Metafor, bilinç düzeyinde direncin üstesinden gelerek kişiliğin değişime ve yeni düşüncelere açık parçalarına hitap eder. Metafor kullanımı psikolojik danışma sürecinde aşağıdaki boyutlarda etkili olmaktadır (Karaırmak ve Güloğlu, 2012) :


a) İlişki kurmak: Danışan romantik ilişkilerini çocukluğunda oynadığı “Ortada Sıçan” oyununa benzetir. Kendisini topu yakalamaya çalışan ama çoğunlukla topu tutamayan ortadaki sıçan olarak tanımlar. Diğer oyuncular topu öylesine fırlatırken kendisi için top korunması gereken kıymetli bir hazinedir. Top erkeklerle arasındaki ilişkiyi simgelemektedir.

Psikolojik danışman metaforu genişleterek “Bu durumda topun senin ‘Kaşıkçı elmasın’ olduğunu söyleyebilir miyiz? Diğer oyuncuların yaptığı gibi fırlatmayıp, üzerine titriyorsun” der. Psikolojik danışman danışanın ürettiği metaforu zenginleştirerek empati kurmak için kullanmıştır (Karaırmak ve Güloğlu, 2012)


b) Yaşantıları simgelemek ve duygulara erişmek: Metaforlar danışanın fark etmediği duygularını keşfetmesini ve duygusal yaşantılarını anlamlı bir şekilde simgeleştirmesini sağlar. Danışan “‘Ortada sıçan’ oynamanın duygularımı altüst ettiğinin farkında değildim. Oyuna dahil edilmekten o kadar mutluydum ki, aslında hiç eğlenmediğimi fark etmek için bir an bile durmadım” derken duygularını fark etmiş ve yaşantısına yeni anlamlar yüklemiştir (Karaırmak ve Güloğlu, 2012)
c) Örtük varsayımları ortaya çıkarmak ve yüzleştirmek: Metaforlar aracılığıyla örtük inançlar ve konuşulmayanlar açığa vurulur ve değişime zemin hazırlanır. Örtük inançlar belirginleşip geçerliliğini yitirdikçe alternatif metaforlar önem kazanır. Yukardaki örnek üzerinden düşünüldüğünde “Ortada sıçan yerine başka hangi oyunu oynamak isterdin?” sorusuna yanıt aramak danışanı yeni düşüncelere sevkedebilir (Karaırmak ve Güloğlu, 2012)
d) Direnç ile çalışmak: Danışanın çok acı veren yaşantılarını dolaylı yolla dışa vurması değişime istekli tarafı ve değişim karşısında direnç gösteren tarafı arasındaki güvenli bir köprüdür. Erkeklerle romantik ilişkilerini “ortada sıçan” oyununa benzeten danışan ayrılıkla ilgili olumsuz duygularını ifade etmekte zorlanmıştır. Kendisinin çok değerli bulduğu ilişkiyi (top) diğer oyuncuların özensizce atıp tutmaları onu incitmektedir. Danışan, kendi ürettiği metafor yoluyla yaşadığı engellenmişliği ve ilişkilerindeki güç dengesizliğini görmüştür.

Metafor aracılığıyla oyuncuların topa davranışlarının (ilişkiye bakış açısının) farklı olabileceğini anlar (Karaırmak ve Güloğlu, 2012).


Yüklə 139,19 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin