Tck tanitim semineri notlari



Yüklə 4,78 Mb.
səhifə1/127
tarix02.11.2017
ölçüsü4,78 Mb.
#27177
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   127


GEREKÇELİ - KARŞILAŞTIRMALI

VE AÇIKLAMALI

YENİ TÜRK CEZA KANUNU


AÇIKLAMA: Bu çalşma Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen “Yeni Türk Ceza Adaleti Sistemi Tanıtım Seminerlerinde” anlatılanların, bu amaçla Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığınca hazırlanıp İnternet sitesinde yayınlanan ders notları ve makaleler, TCK. nun genel ve madde gerekçelerinin ve konuya ilişkin kişisel fikir ve notlarımın ve bazı eğtimci arkadaşların çalışmalarının tümünün birlikte kullanılması ile hazırlanmıştır. Çalışmanın bilimsel bir amacı olmadığı gibi hazırlanmasında bilimsel metotlarda kullanılmamıştır. Bu nedenle açıklama ve görüşlerin alındığı yerlere ilişkin dipnot verilmemiştir. Sadece TCK. nun tanıtımına ilişkin seminerlerde ders malzemesi olarak kullanılmak ve arkadaşların kanun yürürlüğe girmesinden sonra ellerinde bir doküman olması amacıyla hazırlanmıştır. Bu nedenle çalşmada tüm sorunların cevabı bulunmayabilir . Yeni TCK. da yer alan maddelerin eski kanundaki karşılık olan hükümleri dipnotta gösterilmiştir. Ayrıca Yeni TCK. nun da uygulanmasının ertelenmesinden sonra yapılan değişiklikler ve gerekçeleri ilgili bölümlere işlenmiştir. Yine konulara ilişkin olarak TBMM. Gündeminde bulunan kanun tasarıları ili Kabahatler Kanunu da çalışma sonuna eklenmiştir.

ALİ NEVZAT AÇIKGÖZ

VAN CUMHURİYET SAVCISI

VAN - 2005


TÜRK CEZA KANUNU

& 1. YENİ TÜRK CEZA KANUNA İLİŞKİN GENEL AÇIKLAMA

Yeni TCK. ile ceza adaleti sistemini genel felsefesi değişmiştir. 765 Sayılı Kanunda Devletin şahsiyetine karşı Suçlar öncelikle düzenlenmişken Yeni TCK. nun da insanlığa ve kişilere karşı suçlar öncelikle düzenlenmiştir.

Bu çalışmalar ile yeni sistemin öğretilmesi değil, tanıtımı amaçlanmıştır. Bu nedenle tüm sorunların ortaya konulup çözümlenmesi beklenemez. Sorunlar ve çözümleri zaman içerisinde ortaya çıkacaktır.

Yeni yasalar ile yeni kavramlar ve yeni değerler sistemi ortaya konulmuştur. Bu kavram ve değerler gelişen dünya ve hukuk sistemine paralel olarak ortaya konulmuştur. Yeni sistemde; çocuk, kadın, suç, suçlu gibi kavramlar daha farklı ele alınmış ve değişen değer yargılarına göre kurallara bağlanmıştır.

Yeni yasalar yorumlanırken kanun koyucunun amacını ne olduğu bilinmeli ve yorumlar buna göre yapılmalıdır. Geçmişin değer yargıları, kavramları ve anlayışları bir kenara bırakılmalıdır. Yorumlar yapılırken referans noktamız eski uygulamalarımız değil yeni kuralların ne olduğu olmalıdır.

Bu nedenle; yasanın genel gerekçesi ve maddelere ilişkin gerekçeler yorumlama yapılırken dikkate alınmalıdır.

Bazı eylemler suç olmaktan çıkarılmıştır. Bunların yaptırımı toplumun değer yargılarına bırakılmış hukuk dünyasının bunları suç olarak ele alınması kabul edilmemiştir. Eylemin toplumda kabul görmemesi onun suç olması için yeterli değildir. Her suç bir haksız fiildir ancak her haksız fiil bir suç değildir. Örneğin; zina, kumar oynamak suç olmaktan çıkmıştır. Ancak bunlar toplumun genelinde kabul görmeyen, ayıplanan, yadırganan davranışlardır.

Yeni TCK. na göre artık mağduru olmayan yada bir hukuki değeri korumayan suç yoktur. Madde her suçun mağdurunu belirlemiştir. Bu mağdur bazen bir gerçek kişi, bazen bir tüzel kişi bazen ise toplum, adliye gibi kurumlar olacaktır. Korunan hukuki yarara bakılarak mağdurun kim olduğu belirlenebilecektir.

Yeni TCK nun da netice ile hareket birbirinden ayrı düşünülmemiştir. Netice de tıpkı hareket gibi suçun maddi unsuru olarak kabul edilmiştir.

Yeni yasa objektif sorumluluk esasını da kabul etmemiştir.


& 2. YENİ TCK NUN HAZIRLANMASINDA ESAS ALINAN SUÇ GENEL TEORİSİ:


Klasik suç teorisinde suç; tipe uygun, hukuka aykırı ve kusurlu bir hareket olarak tanımlanmıştır. Yeni TCK da ;

Suç, bir haksızlıktır şeklinde tanımlanmıştır.

Her suç bir haksızlık teşkil eder, ancak her haksızlık suç oluşturmaz.

Suç bir hukuki değeri korumayı ele alır. Temelinde bir hukuki değeri korumayan suç olmaz. Hukuki değer; bir hukuk toplumunda geçerli olan değerleri ifade eder ve dayanağını davranış normları oluşturur. Belirli bir kişiden soyut olan hukuki değer;

1)Ceza kanununda suçların tasnifi açısından kanun koyucuya yol gösterir.

2)Uygulamacı açısından suç tanımının yorumlanmasında başvurulacak en önemli aracı oluşturur.



I . SUÇUN UNSURLARI

1-Suçun maddi unsurları; suçun maddi unsurları fiil, tanımında yer verilmiş ise netice, nedensellik bağı, fail, mağdur ve konudur. Yani yeni düzenlemede suçun maddi unsuru beş (neticeye tanımda yer verilmiş ise altı) parçadan oluşur.

A )Fiil : Fiil, icrai bir davranışla işlenebileceği gibi ihmali davranışlarla da işlenebilir. Fiil ancak bir insan tarafından gerçekleştirilebilen bir davranıştır. Bu nedenle bir tüzel kişiye izafe edilebilecek bir davranıştan söz edilemez. Ancak her insan davranışı fiil niteliğini taşımaz. Fiil niteliğini taşıyabilmesi için kişinin algılama yeteneğinin ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olması gerekir. Buradaki algılama yeteneği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği değildir. İrade yeteneği de kusurluluk bağlamında ele alan kusurluluk yeteneği değildir.

Mutlak bir kuvvetin etkisinde yapılan davranış fiil niteliği taşımaz. Bir insan itelendiğinde iteklenen kişi cama çarptığında onun cama çarpması bir fiil değildir.

Bir insan zorlayıcı bir kuvvetin etkisinde kalabilir. Bu durumda bu etki altında gerçekleştirilen davranış fiil niteliğini taşır çünkü burada bir irade vardır ancak kişinin kusurluluğu yoktur. Örneğin bir insanın ensesine silah dayanıp cebindeki paraları çıkar dendiğinde kişi cebindeki paraları çıkarırsa parayı iradesi ile çıkarır ancak bu iradesi hukuken değer ifade eden bir davranış değildir. Bankaya gelen soyguncuya tehdit ile para veren veznedarın eylemi bir fiildir ancak kusuru yoktur.

Kanunda tanımlanan suçlardan bir kısmı tek bir fiille işlenebilir. Bir insana sen hırsızsız dendiğinde tek bir fiille bir insana karşı bir suç işlenmiş olabilir. Burada fiilin doğal anlamda tekliği ve hukuki anlamda tekliği kavramları ile karşılaşırız. Bir kişiye hırsızsın, namussuzsun diye birden çok şey söylendiğinde doğal anlamda birden fazla fiil vardır ancak hukuki anlamda tek bir fiil vardır ve bu nedenle fiilin haksızlık durumu değerlendirilir. Bir kişinin kafasına üç sopa vuran failin fiili doğal anlamda birden fazladır ancak hukuken tektir.

Bazı suçlar ise birden fazla fiille işlenmesi gerekir. Örneğin özel belgede sahtecilik suçunda sahte belge hem düzenlenecek ve hem de kullanılacaktır. Burada fiil hem doğal ve hem de hukuken birden fazladır. Bunlara çok hareketli suçlar denir.( Örnekler: yağma (m. 148), dolandırıcılık (m. 157), özel belgede sahtecilik (m. 207) )

Bazı suçlar da ise seçimlik hareketli suçlar vardır. Suçun konusu aynı ise failin burada belirtilen seçimlik hareketlerden birisini işlemesi durumunda suç oluşacaktır. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi (m. 165), Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin imal, ithal veya ihraç edilmesi (m. 188, f. 1), Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin satılması, nakledilmesi, depolanması, satın alınması, … (m. 188, f. 3), Parayı sahte olarak üretmek, ülkeye sokmak, nakletmek, muhafaza etmek, tedavüle koymak (m. 197, f. 1).



Bu sitemde mütemadi suçlarda devam eden netice değil fiilin icrasıdır. Ancak bu fiil İcrai davranışla başlayıp ihmali davranışla devam edebileceği gibi hem İcrai ve hem de ihmali bir davranışla devam eder. Örneğin hürriyeti tahdit suçunda fiil İcrai davranışla (kaçırma) başlar ve ihmali davranışla (bırakmama) devam eder. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgütü yönetmek, bu örgüte üye olmak (m. 220, f. 1, 2), İşkence veya eziyet (m. 94, 96), Girilen konuttan çıkmamak suretiyle işlenen konut dokunulmazlığının ihlali suçu (m. 116, f. 1), Elektrik enerjisine yönelik hırsızlık suçunun işlenmesi (m. 141, f. 2; m. 142, f. 1, bent f), Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin imali, nakledilmesi, depolanması (m. 188, f. 3).

B ) Netice:Bu sistemde netice fiilin bir alt unsuru değil, fiilden ayrı olarak suçun maddi unsurlarından birisini oluşturur. Bu sistemde doğal olarak neticesi harekete bitişik suçtan söz edilemez. Bazı suçlarda fiilin icrasından başka bir neticenin oluşması gerekir (örneğin öldürme) ama bazı suçlarda bir netice aranmaz fiilin varlığı yeterlidir (hakaret).

C ) Nedensellik unsuru: Kanunda fiilin neticesi unsur olarak ortaya konulmuş ise gerçekleştirilen fiil ile ortaya çıkan netice arasında bir nedenselli bağının kurulması gerekir. Eğer fiilin tanımında neticenin önemi yok ise nedensellik bağı da söz konusu olmayacaktır. Nedensellik bağı icra edilen fiil ile meydana gelen netice arasındaki sebep sonuç ilişkisini ortaya koyar. Bu bakımdan nedensellik bağı bu sistemde doğal bir olgudur.

Nedensellik bağının icra ettiği fonksiyon sorumluluk alanındaki davranışları belirler. Sorumluluk alanında hangi davranışların değerlendirileceği nedensellik bağı ile belirlenir. Bunun dışında bir etkisi yoktur.

Nedensellik bağı sadece İcrai davranışlarla işlenen fiiller açısından söz konusu olabilir. Eğer fiil ihmali bir davranışla işlenmiş ise nedensellik bağından söz edilemez.

Sorumluluğun belirlenmesinde fiilin netice üzerindeki etkisinin önemi yoktur. Vesile teşkil eden hareketler hazırlık hareketidir şeklinde bir ayrım yapılamaz. Eski TCK ile yenisi arasındaki bir farklılıkta buradan çıkar. Eski TCK 451. maddesinde yer alan suç bu nedenle yeni TCK da yoktur. Örneğin fail öldürmek istediği kişiyi öldürüyor, ancak ölümde sadece failin fiili değil başka bir faktörde etkili oluyor ise TCK 451 de failin cezasından indirim yapılmaktaydı. Yeni TCK da böyle bir ayrım yoktur. Kişi öldürme kastı ile hareket edip bir fiil icra etmiş, icra ettiği fiil ölüm sonucunu meydana getirmeye etkili ve yeterli olmasına rağmen başka faktörle birleşmiş olsa da bu faktöre bakılmaksızın kişi tam ceza alır. Ancak kişinin gerçekleştirdiği davranış somut olayda öldürmeye yeterli değildir ancak başka bir nedenle birleşerek ölüm neticesi meydana gelmiş ise fail kasten öldürmeden değil yaralamadan dolayı cezalandırılabilir. Ancak bu durumda da netice sebebi ile ağırlaşmış bir durum olduğundan TCK nun 23. ve 87/4 maddelerinin de dikkate alınması gerekir.



D ) Fail : Ancak gerçek kişiler suçun faili olabilir. Tüzel kişiler suçun faili olamaz. Suç tanımında kişi de insan olmanın dışında başka özellikler de aranabilir. Buna özel faillik vasfı denir. Örneğin bazı suçlarda failin, kamu görevlisi olması, yargı mensubu olması, sağlık mensubu olma gibi özellikler aranabilir. Bu suçlara özgü (mahsus) suç denmektedir.

Özel fail bazı hallerde suçun basit halinin gerçekleşmesi için gerekli olabilir. Örneğin zor kullanma yetkisinin aşılmasında fail zor kullanma yetiksine sahip olan kamu görevlisidir. Özel faillik hali bazen de suçun nitelikli halinde çıkabilir. Örneğin resmi belgede sahtecilik suçunu kamu görevlisi işlerse suçun nitelikli hali oluşur.

Bu husus suça iştirak de sorumluluk statülerinin belirlenmesinde önem taşır. Suçun İcrai hareketlerini gerçekleştirenlerden birisi kamu görevlisi diğeri kamu görevlisi değil ise ve suç ancak bir kamu görevlisi tarafından işlenebilen bir suç ise; faillerin sorumluluk statülerinin ne olacağı önem taşır.

E ) Mağdur : Suçtan zarar gören herkes mağdur olamaz. Yeni sistemde mağdur ve suçtan zarar gören kavramları her zaman aynı olamayabilir.

Bazı hallerde ise mağdur için bazı özellikler aranmıştır (örneğin çocuk olmak, kadın olmak vb).

Bazı suçlarda suçun mağduru bellidir veya belirlenmesi kolaydır. Bazı suçlarda ise mağduru belirlemek kolay olmayabilir. Genel tehlike suçlarında patlayıcı madde patlatmak suçunda o toplumu oluşturan herkes o suçun mağdurudur. Çevrenin kirletilmesinde o toplumu oluşturan herkes mağdur durumdadır. Rüşvet suçunda toplumu oluşturan herkes suçun mağdurudur. Bu sistemde devlet suçun mağduru değildir. Toplumu oluşturan herkes bu suçun mağduru olabilir.

F ) Suçun Konusu; Bazı durumlarda suçun konusu o suçu tanımında belirtilen nesneyi ifade eder. Örneğin hırsızlık suçunda taşınabilir mal suçun konusudur. Kara paranın aklanmasında suçtan elde edilen mal varlığı değeri suçun konusudur. Bazı durumlarda suçun mağduru ile konusunun birbirinden ayrılmasında güçlük çıkabilir. Örneğin kasten yaralama suçunda mağdur ve konu iç içe geçmiş iki ayrı kavram durumundadır. Yaralama suçunda yaralanan kişinin vücudu suçun konusudur, suçun mağduru da yaralanan kişidir.

Konu ile hukuki değer de bazen birbirinin içine geçebilir. Hakaret suçunda, suçun konusu kişinin kendisidir, korunan hukuki değer ise kişilerin onuru ve şerefidir.

Suçun konusu açısından saldırıya uğramadan hukuki konu söz konusu olduğun da ise ihlalden söz edilir.

2-Suçun manevi unsurları : Yeni sistemde suç bir haksızlık olarak ele alınmıştır. Manevi unsur da bir haksızlık unsurudur. Manevi unsurlar kast ve taksirdir. Bu sistemde bunlar birer kusurluluk hali değil haksızlık unsurlarıdır. Bir suç kanunda taksirle işlenebilen bir suç olarak tanımlanmış ise o fiilin işlenişi açısından failin taksiri yok ise ortada bir haksızlık da yoktur.

Bir suç kural olarak kasten işlenebilir. Bazı hallerde fiilin taksirle işlenmesi de düzenlenmiş olabilir. Bir fiilin taksirle işlendiğinde sorumluluk için kanunda taksirin açıkça cezalandırılması gerekir.

Bir fiile ilişkin kanun hükmünde kasten ibaresi var ise bu fiilin taksirle işlenmesi de suç olarak düzenlendiği konusunda bir ipucu verilmiş olur. “Kasten” lafı var ise suçun taksirle işlendiği konusunda bir düzenleme yapılıp yapılmadığını araştırmak gerekir.

Bazı suçlarda kast ve taksir bir suç tanımında birlikte karşımıza çıkabilir. Bir insanın gebe olan bir kadının gebeliğine son verecek bir davranışında kast çocuk düşürtmeye yöneliktir, bunu yaparken kadın ölürse çocuk düşürtme açısında fail kasten hareket etmiştir ancak meydana gelen sonuç açısından ancak taksirle hareket ettiğinden söz edilebilir. Bir suçta bu şekilde hem taksir ve hem de kast karşımıza çıkabilir.



Yeni sistemde; kast, olası kast, bilinçli taksir ve bilinçsiz taksir olmak üzere dört kademli bir durum söz konusudur.

A ) Kast : Kast bu sistemde suçun unsurlarını bilmek ve istemekten ibarettir. Klasik anlayışta ise hareketi ve neticeyi bilip istemekten bahsedilirdi. Oysa hareket ve netice suçun maddi unsurları içinde yer almaktadır.

Somut olayda fail bir kadını kaçırdığını biliyor ancak onun evli olduğunu bilmiyor ise bu durumda failin kadının evli olmasından dolayı cezasının artırılması söz konusu olmaz. Eskiden bu durumda fail bundan da cezalandırılıyordu. Oysa yeni sistemde kadının evli olması, mağdurun sıfatı bir suçun maddi unsuru olduğu için bunun da fail tarafından bilinmesi gerekir.

Kasten öldürme suçunda, öldürdüğü kişinin kamu görevlisi olduğunu bilmeden öldürür ise mağdurun kamu görevlisi olması nedeniyle failin cezası artırılamayacaktır. Burada suçun maddi unsularının genişletilmesinin etkisi görülmektedir.

Neticenin gerçekleşmesi muhakkak olarak kabul ediliyor ise artık burada olası değil doğrudan kast söz konusudur. Netice muhakkak değil muhtemel ise olası kast söz konusudur. Havadaki uçağın patlatılmasında diğer yolcularında öleceğine ilişkin netice muhakkaktır. Bu nedenle uçaktaki hasmını öldürmek için uçağa patlayıcı madde koyan fail hem hasmı ve hem de uçaktaki diğer yolcular açısından kasten adam öldürme suçunu işlemiştir. Hasmının arabasına bomba koyan kişi bu bombanın patladığı sırada nerede olacağını bilemediği için arabadaki bomba patladığında içindeki kişiyi kasten etrafındaki kişileri ise olası kastla öldürmüş olur.

Bir suç, eğer kasten işlenebilen bir suç ise o suç kural olarak hem doğrudan hem de olası kastla işlenebilir. Suçun kanuni tanımında “bilerek” ibaresi “bildiği halde” “bilmesine rağmen” ifadeleri geçiyor ise bu suç ancak doğrudan kastla işlenebilir, olası kastla işlenemez. Örneğin, iftira suçunda, failin suçsuz olduğunu “bilerek” bir kişiye karşı suç isnat etmesi gerekir. Bu nedenle iftira suçunun olası kastla işlenebilmesi mümkün değildir. Bu suç ancak doğrudan kastla işlenebilir.

B ) Taksir : Suçlar kural olarak kasten işlenebilirler. Ancak yasa koyucu istisnai olarak bazı suçların taksirle de işlenebilmesini kabul etmiştir. Taksir, kast gibi suçun bir haksızlık şekildir. Taksire dayalı olarak bir kişinin kusurlu olup olmadığını söyleriz. Taksirli suçlar ihmali veya icrai bir davranışla işlenebilirler. Burada iradi bir davranış vardır fakat suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birisini fail dikkatsizlik ve özensizliği nedeniyle öngörememektedir. Taksirden söz edebilmek için kişinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranış göstermesi gerekir.

Dikkat ve özen yükümlülüğü nedir? Dikkat ve özen yükümlülüğüne ilişkin kurallar, örneğin : trafik düzeni açısından, 13.10.1983 t. ve 2918 s. “Karayolları Trafik Kanunu”nda, iş güvenliği açısından, 4.12.1973 t. ve 7/7583 s. Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edilen “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü”nde, tıbbi müdahale ve operasyonlar açısından, 11.4.1928 t.ve 1219 s. “Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun”, Bakanlar Kurulu’nun 13.1.1960 t. ve 4/12578 s. Kararı ile kabul edilen “Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi”, Sağlık Bakanlığı “Hasta Hakları Yönetmeliği”, Türk Tabipler Birliği’nin 47. Genel Kurulunda 10-11 Ekim 1998 tarihinde kabul edilen “Hekimlik Meslek Etiği Kuralları”nda, aile bireyleri arasındaki ilişkiler açısından, Türk Medeni Kanununda,belirlenmiştir.

İcra edilen faaliyetin bağlı olduğu kurallara göre bu husus belirlenir. Bir trafik düzeni söz konusu ise trafik konusunda dikkat ve özene ilişkin kuralları karayolları mevzuatında buluruz. Burada kurallar önem taşımaktadır. Hız sınırı ihlal edilmiş ise dikkat ve özen yükümüne aykırı davranılmış demektir. Tıp mesleğinin icrasına ilişkin bir faaliyet söz konusu ise tıp deontolojisine göre davranmak gerekir. Bu kurallara aykırı bir davranış söz konusu ise özen yükümlülüğüne aykırı davranış vardır. Bu gibi durumlarda taksirli davranış söz konusudur. Sadece bir davranışın icrası olarak karşımıza çıkabilir. Sadece trafik düzenin taksirle tehlikeye düşürülmesi halinde suç oluşur ancak taksirle ölüme neden olma suçunun oluşması için taksirli harekete bağlı olarak bir sonuç ortaya çıkmalıdır. Aracı kullanırken trafiği tehlikeye sokmuş ancak ölen yaralanan olmamış ise eylem taksirle ölüme veya yaralanmaya neden olma ya da buna teşebbüs söz konusu olmayacaktır.

Bir gereklilik yargısı söz konusudur. Kişinin belli bir yönde davranmak veya davranmamak yönünde bir gerekliği vardır. Bu gereklilik yargısına aykırı hareket etmekle meydana gelecek sonuçlar öngörülebilir. Bu öngörü belli bir kişiye yönelik değildir. Klasik suç teorisinde yer alan “ortalama insan, iyi aile babası” gibi ölçüler söz konusu değildir.

Taksirde kişinin yükümlü olduğu davranışlara uyma konusunda imkanının da olması gerekir. Taksirle işlenen bir suç olup olmadığını değerlendirirken kişinin bunun öngörüp öngörmediğini değerlendirmeyiz. Failin bu davranışı öngörebilir olmasını kusurluluk bağlamında değerlendiririz. Bir fiilin taksirle işlenmesi başka bir şey fail taksirinden dolayı sorumlu olması başka bir şeydir.

Dikkat ve özen yükümlülüğünü belirlenmesine, failin kişisel yetenekleri göz önünde bulundurulmaksızın objektif esastan hareket edilir. Yani, failin örneğin araba kullanmakta yeteneksiz olması veya bir gözünün az görmesi nedeniyle kazaya yol açmış olması onun sorumluluğunu azaltıcı bir etki yapmaz. Araç kullanmaya başlayan failin trafik düzeninin gerektirdiği bütün dikkat ve özeni göstermesi beklenir ve bunu yapmadığı takdirde meydana gelen neticeden sorumlu olur.

C ) Kast – taksir kombinasyonu (Netice sebebiyle ağırlaşmış suç)

Yeni TCK’nda bilinçli taksirle ilgili tanıma yer verilmiştir: “Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır” (m. 22, f. 3). Olası kastla bilinçli taksirin ortak özelliği; neticenin öngörülmüş olmasıdır.

Bilinçli taksirde; kişi, belli bir sonucun gerçekleşebileceğini öngörmektedir ancak bunun gerçekleşmesini istememektedir. Yani bilinçli taksirle normal (bilinçsiz) taksiri ayıran en önemli unsur failin neticeyi öngörüp öngörememesidir. Bu kural nedeniyle bilinçli taksirle olası kastı birbirinden ayırmak uygulamada karşımıza çıkacak en önemli sorun olarak görülmektedir. Olası kastan farkı ise, öngörülen neticenin gerçekleşmesinin istenmemesidir. Olası kastta ise, netice istenmemiş değildir; yani neticenin gerçekleşmesine katlanılmıştır.

Yeni TCK’nun sisteminde, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde; taksirli suçun cezasında belli bir oranda artırma yapılarak, temel ceza belirlenmektedir (m. 22, f. 3; m. 61, f. 1, 2).

Trafik kurallarına aykırı davranmak dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılıktır. Bazı durumlarda örneğin kişi ehliyetsiz araç kullanabilir. Her ehliyetsiz araç kullanma trafik kurallarına aykırılıktır ancak bu durum her zaman kişinin kusurlu davranışının olduğu sonucunu doğurmaz. Ehliyetsiz kişinin kaza yapması halinde ehliyetinin olmaması tek başına onun kusurlu olduğunu göstermez.

Örneğin; Fail camiden çıkan yaşlı bir kişiye şaka amaçlı olarak omuz vursa ve bunun üzerine mağdur yere düşüp kalça kemiğini kırdığında failin eylemi taksirle yaralama olur. Bu kırılma sonucunda hastanede yatarken meydana gelen komplikasyonlar neticesinde mağdur ölür ise fail TCK 85/1 ( taksirle öldürme ) e göre cezalandırılır. Eğer kasten yaralamanın temel ya da nitelikli halleri yani yaralama TCK 86 kapsamında bir yaralama ise ve bunun sonucunda ölüm meydana gelir ise failin eylemi TCK. 87/4 kapsamına girer. (neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ) Çünkü bu maddede “yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde, ikinci fıkrasına giren hallerde” diye atıf yapılmıştır. Kasten yaralama 88. madde kapsamında ise eylem taksirle ölüme neden olma olur (m.23). Hastaneye kaldırılan mağdur hastanede doktor hatasından dolayı veya hastanede çıkan yangında ölürse, ya da hastanede hasmı tarafından öldürülmüş olursa ilk omuz vuran sadece taksirle yaralamadan sorumlu olur (omuz vurması sonucunda kalçası kırıldığı için).

Temel suç, kasten işlenir. Ancak, kastedilenden daha ağır veya başka bir netice gerçekleşir. Kişinin, meydana gelen neticeden dolayı sorumlu tutulabilmesi için, bu netice açısından en azından taksire dayalı kusurunun varlığı gereklidir (m. 23). Örnek: A, B ’yi yaralamak kastıyla hareket eder; ancak, işlenen fiil neticesinde B ölür. Oğlu tarafından kendi haline terk edilen yaşlı ve hasta baba, bakımsızlıktan dolayı ölür. Annesi tarafından cami avlusuna bırakılan bebek, havanın soğuk olması nedeniyle, akciğerlerini üşütür ve kalıcı bir hastalığa yakalanır. Meydana gelen ağır veya başka netice açısından fail çoğu zaman olası kastla hareket eder. Bu durumda, failin olası kastla gerçekleştirdiği ağır neticeden dolayı sorumlu tutulması gerekir.

- Üzerinde deney yapılan kişinin ölmesi (m. 90, f. 5),

- İşkence yapılan kişinin ölmesi (m. 95, f. 4),

- Kasten yaralama fiilinin mağdurun vücudunda ağır etkiler bırakması (m. 87, f. 1 – 3).

Yeni TCK’ nun sisteminde kasten yaralama sonucunda mağdurun ölmesi dolayısıyla netice sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine göre sorumluluk için (m. 87, f. 4); fiilin, kasten yaralama suçunun temel şeklini oluşturacak ağırlıkta (m. 86) olması gerekir.

Hafif yaralama (m. 88, f. 1) sonucunda (örneğin karın boşluğuna vurulan bir yumruğun etkisiyle) mağdurun ölmesi halinde, meydana gelen ölüm neticesinden ancak taksirle öldürme suçuna göre (m. 85, f. 1) sorumluluk söz konusu olabilir.

Basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralamalarda (m.88) daha ağır bir netice gerçekleşmiş ise fail taksirle yaralamadan cezalandırılır. TCK 86 kapsamına giren yaralamanın temel şekli söz konusu ise 87/4 maddesine göre fail ölüm neticesinden cezalandırılır. 87/4 maddesinde yer alan “yukarıdaki maddenin” deyimi ile 86. madde bahsedilmiştir. 88. madde kapsamında kalan bir yaralama sonucunda daha ağır bir neticenin gerçekleşmesi halinde 23. madde uyarınca faile taksirle yaralamadan (m.89), mağdur ölmüş ise taksirle ölüme neden olmadan (m.85) cezalandırılır.

Taksirli suçlardan dolayı kusurluluk, bir değerlendirmeyle ancak olay hakimi tarafından yapılabilir. Bu nedenle, taksirden dolayı kusurluluğun matematiksel olarak ifadesi mümkün değildir. Normatif bir değerlendirme ile hakim tarafından belirlenen kusurluluk göz önünde bulundurulmak suretiyle işlem yapılır. Yeni düzenlemelere göre failin olayda kusurunun az oluşu onun için bir indirim nedeni değildir. Failin kusurunun çokluğu onun cezasının belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşamaya yol açacaktır. Kusurunun az olduğu söylenerek yapılacak bir indirim ancak TCK nun 62. maddesinde belirtilen takdiri indirim nedeni olarak yapılabilir.

Bu durumun doğal bir sonucu olarak artık bilirkişilerin kusur oranı belirlemesi uygulaması sona erecektir. Elbetteki hakim olayda failin kusurlu olup olmadığını tespiti ve hangi davranışlarını kusurlu olduğunu belirlenmesi amacı ile bilirkişi incelemesi yaptırabilecektir. Ancak bu inceleme sadece failin hangi hareketlerini kusurlu olduğunu tespiti ile sınırlı olacaktır. Hakim, bilirkişinin bildirdiği kusurlu hareketleri göz önüne alarak kendisi ceza sorumluluğunu belirleyecektir. Örneğin; mimari kurallara uyulmadığı için bir binanın yıkılması olayında, hakim bilirkişiye hangi mimari kurallara uyulmaması sebebiyle olayın meydana geldiğini soracak, bilirkişi projeler ve bina üzerinde gerekli incelemeyi yaparak mimarlık biliminin gereklerini ortaya koyacak ve failin bu kurallardan hangilerine uygun davranmadığını belirleyecektir. Bundan sonra hakim belirlenen bu davranışlara göre failin kusurlu olup olmadığını belirleyecek, kusurlu buluyor ise failin davranışlarının ağırlığına, olayın oluşuna etkisine, kusurlu davranışların kapsamına göre cezayı alt ve üst sınırlar arasında belirleyecektir.

Bu yeni düzenlemenin bir doğal sonucu da; birden fazla failin işlediği taksirli suçlarda her failin kendi kusurlu davranışından sorumlu olmasıdır. Eski düzenlemedeki gibi faillerin kusuru bölüşmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Zaten kusurun bir rakam olarak tespiti de söz konusu değildir. Bu nedenle bölüşme de söz konusu olmayacaktır.

Örneğin iki aracın çarpışması ile meydana gelen bir trafik kazasında; araçlardan birisinin hız sınırlarını ihlal etmiş olması, diğerinin de hatalı sollama yapması nedeniyle kaza olmuş ise hakim her iki failin kusurlu hareketlerini göz önüne alarak bir ceza belirleyecek ve her faili kendi kusurlu hareketi nedeniyle sorumlu tutacaktır. Faillerden hangisinin hareketini diğerine göre daha ağır görüyor ise o faile diğerine göre daha çok ceza verecektir. Yoksa eskiden olduğu gibi bir ceza belirleyip bu cezayı failler arasında kusurlarına göre bölüştüremeyecektir. Örnekteki kazada bir kişinin öldüğü kabul edilir ise her iki failde 85/1 maddesine göre en az üçer yıl ceza belirleyecek hakim kusurlu hareketlerine göre bu cezayı üç yıllık alt sınırdan uzaklaşarak verebilecektir.


Yüklə 4,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin