Ticaret Hukuku



Yüklə 220,32 Kb.
səhifə1/2
tarix07.01.2018
ölçüsü220,32 Kb.
#37340
  1   2

Ticaret Hukuku

Ticari İşletme

Ve

Temel Kavramlar



§1- Ticaret Hukukunun Anlamı

I-Ticaret ve Ticaret Hukuku Arasındaki Bağlantı

Ekonomi ve hukuk bilimi açısından ticaret kavramına ayrı anlamlar verilmektedir

Ekonomi bilimi açısından ticaret üretim ile tüketim faaliyetleri arasındaki aracılık (değişim) faaliyetlerini ifade eder.

Hukuksal açıdan ticaret mal değişiminin yanı sıra üretim ve tüketim faaliyetlerini de kapsar.

II-Ticaret Hukukunun Yeri:

Klasik anlamda ticaret hukuku özel hukuk içinde yer alır.

Ancak günümüzde ekonomi ve ticaret hayatına devletin müdahalesi kamu hukuku karakterli ticaret hukuku ve ticari ceza hukuku alanlarının doğmasına sebep olmuştur.


III- Ticaret Hukukunun Tanımı

Üretim, değişim ve tüketime yönelik ticari faaliyetleri düzenleyen hukuk dalıdır.

IV-Ticaret Hukukunun Düzenlenmesinde Sistemler

1-Sübjektif Sistem

2-Objektif Sistem

3-Modern Sistem


V-Türkiye’de Ticaret Hukukunun Düzenlenişi

1- Cumhuriyet Öncesi Dönem

a)Kanunname-i Ticaret (1850) (1807 fr)

aa) Tic. Mahk.Kur. ilişkin 1860 tarihli 1. ek.

bb)İflas işlemlerine ilişkin 2. ek (1905)

cc) Sigorta işlemlerine ilişkin 3. Ek (1906)

b) Kanunname-i Humayunu Ticareti Bahriyye (1864)

c)Usul-ü Muhakeme-i Ticarete Dair Nizamname (1862)

d) Çeklerle İlgili Kanun (1914)

2- Cumhuriyet Dönemi

a) 1926 tarihli Ticaret Kanunu

b) 1956 Tarihli Ticaret Kanunu

aa) Hazırlık Çalışmaları

bb) Sistematiği

1) (md.1-10)Başlangıç Hükümleri

ia) Ticari hüküm

ib) Ticari iş

ic) Ticari örf ve adet

id) Ticari Davalar

ie)Zamanaşımı

2) (md.11-135)birinci kitap, ticari işletme

ticari işletme,

tacir,

ticaret sicili,



ticaret unvanı,

işletme adı,

haksız rekabet,

ticari defterler,

cari hesap ve

bazı tacir yardımcıları (ticari işler tellalı ve acente) hakkındaki hükümler

3)(md.136-556) İkinci kitapta, ticaret şirketleri düzenlenmiştir.

Bu kitapta önce tüm ticaret şirketlerine uygulanması söz konusu olan genel hükümlere, bunu takiben de kollektif, komandit, anonim, sermayesi paylara bölünmüş komandit, kooperatif ve limited şirketlere ilişkin özel hükümlere yer verilmiştir.

TTK'nın kooperatif şirketlere ilişkin 485-502. maddeleri sonradan 24.4.1969 tarihinde kabul edilen 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır.

4) (md. 557-815) Üçüncü Kitapta, kıymetli evrak başlığı altında kıymetli evraka ilişkin genel hükümler,

nama, hamile yazılı senetler,

kambiyo senetleri,

kambiyo senetlerine benzeyen senetler ve diğer emre yazılı senetler ile

emtia senetleri düzenlenmiştir.

Emtia senetleri ile ilgili kısımda taşıma işleri ve taşıma senetleri de ele alınmıştır

5)(md. 816-1262) Dördüncü Kitap deniz ticaretine ayrılmıştır.

Bu kitapta gemi, donatan ve donatma iştiraki, kaptan, deniz ticareti sözleşmeleri, deniz kazaları, gemi alacaklıları-yük alacaklıları ve zamanaşımı hakkında hükümlere yer verilmiştir

6)(md. 1263-1459) Beşinci Kitapta , sigorta hukuku ile ilgili konular düzenlenmiş ve ilk olarak genel hükümler başlığı altında sigorta sözleşmesi tanımlanmış, uygulanacak hükümler gösterilmiş ve sigorta poliçesi ile muvakkat ilmühaber hükme bağlanmıştır.

Bundan sonra sırasıyla mal sigortası, can sigortası ve denizcilik rizikolarına karşı sigortalar ele alınmıştır

7)(md. 1460-1475) Son hükümler ise , Kanun metnine sonradan eklenmesi uygun görülen hükümlerle , kanunun yürürlüğe girmesini, yürürlükten kaldırılan düzenlemeleri ve Kanun'u uygulayacak makamı gösteren hükümler içermektedir

§-2 TİCARİ İŞLETME

I- Ticari İşletmenin Tanımı Ve Unsurları

1)TANIM:

Sürekli bir şekilde ve kazanç getirme amacıyla kurulup bağımsız bir şekilde işletilen, esnaf işletmesi sınırlarını aşmış işletmelerdir.

2)TİCARİ İŞLETMENİN UNSURLARI

OLUMLU UNSURLAR

-Kazanç sağlamayı hedef tutmak

-Süreklilik

-Bağımsızlık

OLUMSUZ UNSUR

-Esnaf İşletmesi Olmamak

  TTK md. 17'ye göre bir faaliyetin esnaf faaliyeti sayılması için,

*iktisadi faaliyetin nakdi sermayeden ziyade bedeni çalışmaya dayanması ve

*kazancının "ancak geçimini sağlayacak derecede az olması" gerekir.

 

Diğer yandan 5362 Sayılı ve 21.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren Esnaf ve sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu md. 3/a’da yapılan tanıma göre



“Esnaf ve sanatkar: İster gezici ister sabit bir mekanda bulunsun , Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir ve sanayici niteliğini kazandırmaya yetmeyecek miktarda olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat erbabı kimseleri” ..ifade eder. Buna bağlı olrak bu yasada

  *Bedensel çalışma daha fazla olarak değil, sermaye ile eşit önemde aranmıştır

*Gelir seviyesi ise , geçime oranla değil, kurulca belirlenen kıstaslara göre tacir/sanayici niteliğini kazanmayı gerektirmeyecek miktarla sınırlandırılmıştır

II-Ticari İşletmede Merkez ve Şube



  1. Tanım

Ticari işletmenin merkezi, işletmenin idari, hukuki ve ticari faaliyetlerinin toplandığı ve yürütüldüğü yerdir.

Bir yerin şube sayılması için :

-Merkeze bağımlı olmalı

-Dış ilişkilerde bağımsız olmalı

-Yer ve yönetimi ayrı olmalıdır.

B- Ticaret ve Usul Hukuk Yönünden Şubenin Durumu

1- Tescil bakımından

Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri bulundukları yer ticaret siciline tescil ve ilan olunur

2- Ticaret unvanı bakımından

Şubeler, kendi merkezlerinin ticaret unvanını şube olduklarını belirterek kullanmak zorundadırlar

3-Temsil Yetkisinin sınırlanması bakımından

Ticari mümessilin temsil yetkisi şube ile sınırlanabilir

4- İşletmenin devri halinde devrin kapsamı bakımından

Devrin kapsamına şube de girer.

-Şube aracılılığıyla yapılan işlemlerden dolayı merkezin yanı sıra şubenin bulunduğu yerde dava açılabilir.(İflas istisna)

III-Ticari İşletmenin Hukuksal Niteliği

Ticari işletmenin hukuksal niteliği tartışmalı olmakla birlikte bunun iktisadi bir kül (cüzü tam) olduğunun kabul edilmesi gerektiği belirtilir.

İşletme biri maddi diğeri de maddi olmayan biçimde iki unsurdan oluşur.

Ticari işletmenin unsurları

1-Maddi Unsur:

a) Yatırım malvarlığı işletmeye sürekli biçimde özgülenen şeylerden oluşur. Kasa, masa, demirbaşlar....gibi.
b) Döner malvarlığı işletmenin işleyip veya aynen piyasaya arz edeceği emtiadan oluşur; hammaddeler, yarı mamuller, mamuller ..gibi.

2- Maddi Olmayan Unsur:

Kiracılık, fikri ve sınai haklar, peştemaliye (goodwill)...gibi.
IV-Ticari İşletme İle İlgili Hukuki İşlemler

III- Ticari İşletmenin Devri ve Rehni

Ticari işletmenin hukuksal niteliği, üzerinde yapılacak tasarruflar, özellikle devir ve rehin hallerinde önem kazanır

TTK md. 11/2 nin açık ifadesinden anlaşıldığı üzere, ticari işletme nitelik ve nicelik açısından farklı unsurlardan oluşmakla birlikte, bir bütün olarak devir ve rehin edilebilir.

1-Ticari İşletmenin Devri


  • Ticari işletmenin devrinde önemli husus, maddi olmayan unsurun devridir.

  • Maddi olmayan unsur devredilmeksizin ticari işletmenin devri mümkün değildir.

  • Bunun yanında sadece maddi olmayan unsurun devri de mümkün değildir.




  • Devir için maddi olmayan unsurunun yanında maddi unsurun asgari oranda işletmenin çalışmasını mümkün kılacak miktarının da devri gereklidir.




  • İşletme asgari bir çalışma yeteneğini korumak koşuluyla, maddi unsurların bir kısmı yapılan sözleşmenin ya da devrin dışında bırakılabilir.




  • İşletme üzerinde bir kül olarak yapılan sözleşme geçerli olmakla birlikte, bu sözleşmeden doğan edimlerin yerine getirilmesinde işletmenin maddi unsurunu oluşturan varlıklardan her hangi birisi için ağır şekil koşulu varsa , bu ayrıca yerine getirilmelidir.




  • Örneğin maddi unsura dahil bir taşınmaz varsa, bunun mülkiyeti tapuda resmi işlem yoluyla devredilmelidir.




  • Ticari işletmenin devri alacaklılara ve iyiniyetli üçüncü kişilere karşı devrin tescil ve ilanı ile hüküm ifade eder (TTK md. 42/1, 33/1).




  • Devralan işletmenin devirden önceki borç ve taahhütlerinden de sorumludur (BK. md.179).




  • Devreden ise tescil ve ilandan sonraki borçlardan sorumlu olmamakla birlikte, önceki borç ve taahhütler için iki yıl boyunca devralanla birlikte ve müteselsilen sorumludur.

  • Bu sürenin başlangıcı işletmenin muaccel borçları için devrin tescil ve ilanı ya da alacaklıya ihbar anıdır.

  • Müeccel borçlarda ise devir tescil ve ilan veya alacaklıya ihbar edilmiş olmak kaydıyla borcun muaccel hale geldiği andır.

  • Bu iki yıl boyunca sürecek müteselsil sorumluluk alacaklının muvafakati ve borcun nakli hükümlerine göre ortadan kaldırılabilir

2-Ticari İşletmenin Rehni

Medeni kanunumuz, taşınır eşyada rehnin ancak zilyetliğin rehin alana verilmesi ile mümkün olduğunu, taşınır rehninin başka şekilde yapılmasının olanaklı bulunmadığını belirtmiştir.

Ticari işletmenin maddi unsurları içinde taşınır malvarlığı bulunmasına göre , bunların rehninin rehin alana teslimi suretiyle yapılması gerekecektir. Ancak böyle bir davranış, ticari işletmenin çalışmasını engelleyecek, hatta olanaksız kılabilecektir.

a)1447 Sayılı T .İ. R. K.

Bu itibarla 1447 sayılı Ticari İşletme Rehni Kanunu çıkarılmış ve sakıncalar giderilmeye çalışılmıştır.

Bu kanun gereğince ticari işletme bir bütün olarak rehnedilebilir, rehin ticaret siciline kayıt düşürülerek yapılabilir.
Böylece taşınır eşyada teslim koşulu gerçekleşmeden rehinden beklenen yara sağlanmış olur.

Ancak işletme malvarlığı içinde taşınmaz yada gemi gibi taşınmaz hükmünde bulunan bir eşya varsa bunların rehni tapu sicili ya da gemi sicilinde usulüne uygun ipotek yapılmakla mümkün olur.


b)Ticari İşletme Rehni İle İlgili Temel Hususlar
1- Taraflar arasında bir rehin sözleşmesi yapılması

a) Genel olarak

Ticari işletme üzerinde rehin hakkının doğabilmesi için öncelikle taraflar arasında bir rehin sözleşmesi yapılması gerekir.

Ticari İşletme Rehni Kanunu (TİRK) gereğince rehin hakkı, adında belirtilen durumdan farklı olarak sadece ticari işletme üzerinde değil aynı zamanda esnaf işletmeleri için de söz konusudur.


TİRK md. 1 gereğince

“Ticaret veya esnaf ve sanatkar sicilinde kayıtlı bir ticari işletme üzerinde rehin hakkı bu kanunda yazılı hükümler dairesinde tesis edilir” (md. 1).


b) Rehin Sözleşmesinin tarafları
TİRK md. 2 gereğince rehin sözleşmesinin rehin alan tarafını şu kişiler oluşturabilir:

i- Tüzel kişiliği olan ve sermaye şirketi biçiminde kurulmuş kredi müesseseleri

ii- Kredili satış yapan gerçek ve tüzel kişiliği haiz müesseseler

iii- Kooperatifler


Sözleşmenin diğer tarafını yani rehin veren tarafını ise

işletmenin maliki olan gerçek veya tüzel kişi oluşturur.

Ancak kredili satış yapan müesseselerin rehin hakkı sadece kredili satış yapılan unsurlar üzerinde olabilir (md. 2/II).
c) Rehin Sözleşmesinin Kapsamı
Rehnin kapsamına aşağıdaki unsurlar girer

i) Ticaret unvanı ve işletme adı

ii)Rehnin tescil edilmesi anında mevcut ve işletmenin faaliyetine tahsis edilmiş olan makine, araç, alet ve motorlu nakil araçları

iii) İhtira beratları, markalar, modeller, resimler ve lisanslar gibi sınai haklar

Taraflar bu sayılan unsurların hepsini ya da bir kısmını rehnin kapsamı içine alabilirler. Ancak her durumda:
i-ticaret ünvanı

ii- İşletme adı

iii- Menkul (taşınır ) işletme tesisatı

Rehnin kapsamında yer almalıdır.


d) Rehin sözleşmesinin düzenlenmesi
Ticari işletme rehni sözleşmesinin geçerliliği işletmenin kayıtlı olduğu sicil çerçevesindeki bir noter tarafından düzenlenmesine bağlıdır.

Bu sözleşmede, rehne dahil unsurların tam listesi de ayırdedilmelerini mümkün kılacak özellikleri ile birlikte yer alır.


2- Rehin hakkının doğumu ve tescili

Rehin hakkının doğabilmesi için;

a)işletme sahibi, kredi müessesesi veya alacaklı yazılı taleple başvurarak

b)işletmenin bağlı bulunduğu esnaf ya da ticaret siciline

kayıt edilmesi gerekir.

Tescil gerekli sicillere de bildirilir.

§-3- TİCARİ İŞLER ve TABİ OLDUKLARI HÜKÜMLER

I-Genel Olarak

Yukarıda da belirtildiği gibi Ticaret Hukukumuzun uygulamasında esas olarak "ticari işletme " kavramı alınmıştır.

Ancak yasa koyucu bu kavramla yetinmeyerek Ticaret Hukukunun uygulama alanını belirlerken "ticari iş" ve "ticari hüküm" kavramlarından da yararlanmış ve bu hukuka özgü sınırların belirlenmesi amacını gütmüştür.

Bir işin ticari olarak nitelendirilmesi Ticaret Hukukunun uygulama alanının belirlenmesi açısından önem taşır.

Yapılacak aynı işin farklı hükümlere tabi tutulmasının uygulama açısından büyük önemi vardır.

Örneğin bir alım satım sözleşmesinin ticari iş olarak nitelendirilmesi haliyle bu sözleşmenin adi iş olarak nitelendirilmesi arasında uygulanacak hükümler açısından farklılıklar vardır.

Bir işin, adi veya ticari iş olarak nitelendirilmesi, bu işe hangi hükümlerin uygulanacağının belirlenmesi açısından büyük öneme sahiptir

Buna karşılık bir işin sadece adi iş olması ya da sadece ticari iş olması durumunda ortada bir sorun olmaz. Çünkü o işe sadece adi iş ya da sadece ticari işe ilişkin kurallar uygulanacaktır.

Buna bağlı olarak "ticari iş" olarak nitelendirilen işler özel bir alan oluşturur ve biraraya gelerek Medeni Hukukun özel bir kısmını meydana getirirlerse Medeni Hukuk- Ticaret Hukuku birliği gerçekleşmiş olur. Buna karşılık , her ne kadar TK md. 1 de Ticaret Kanunu, Medeni Kanunun ayrılmaz bir parçası olarak nitelendirmişse de hukuk sistemimizde bu birlik gerçekleşmemiş, Yasakoyucunun Medeni Kanun ve Borçlar Kanununda adi iş olarak nitelediği pek çok iş Ticaret Kanununda "ticari iş "olarak kabul edilmiş ve bunlara özel kurallar getirilmiştir.

II-Hangi İşler Ticaridir?

TTK md. 3 hangi işlerin ticari iş olduğunu belirlemiştir. Aynı zamanda 21. maddede belirlenen ticari iş karinesi ile birlikte yapılacak değerlendirme sonucunda bir işin ticari iş olup olmadığı şu ölçütlere göre yapılabilir

a)Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiş olan işler (TTK md. 3):

Bu düzenleme gereğince TTK da düzenlenen bütün işler başka her hangi bir ölçüt aranmaksızın yasa gereği ticari iş olarak kabul edilecektir. Kural olarak TTK da düzenlenen hususlar ticari işletme ile ilgilidir. Buna karşılık ticari işletmeyi ilgilendirmese de TTK da düzenlenmiş bir husus, örneğin at arabası ile taşıma işi ticari iştir. TTK da düzenlenen haksız fiiller de ticari iş niteliğindedir

b)Ticari işletme ile ilgili bütün işlem ve fiiller (TTK md.3)

Ticari yaşamda geçerli olan görüşler uyarınca ticari işletmede yürütülen ticari faaliyet ile doğrudan veya dolaylı bir ilişkisinin bulunduğu kabul edilebilen her işlem , fiil ve işi ticari sayılır. Onun bir hukuki işlemden, hukuki işlem benzerinden, vekaletsiz iş görmeden, haksız fiil veya sebepsiz zenginleşmeden doğması arasında bir fark yoktur

c)Ticari iş karinesinin uygulanması: TTK md. 21 gereğince "Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır".

Burada bir karine konulmaktadır. Aynı maddeden anlaşıldığı gibi tüzel kişi tacirlerin her türlü işleri ticari iştir. Yani bu kişilerin adi hukuk alanı yoktur. Buna karşılık gerçek kişi tacirler bu karinenin aksini iki yoldan kanıtlayabilirler:

i-İş, eylem yada işlemin ticari sayılmaması gerektiğinin halin icabından kaynaklandığı durumlar. Örneğin tacirin evlenme sözleşmesi yapması, halin icabından bu sözleşmenin ticari iş olarak nitelendirilememesi sonucunu doğurur.

ii-İşin işletmesi ile ilgili olmadığının gerçek kişi tacir tarafından karşı tarafa açıkça bildirilmiş olması.Örneğin tacirin evinin ihtiyacı için bir koltuk takımı satın almasında bunu açıkça beyan etmesi.


III-Bir Taraf İçin "Ticari İş" Diğer taraf İçin "Adi İş " Sayılan Haller
 Bir iş, bir taraf için "ticari" diğeri için "adi" iş olarak nitelendirildiğinde durumun ne olacağına ilişkin sorunun yanıtını TTK md. 21/2 vermiştir:

Buna göre "Taraflardan yalnız birisi için ticari iş niteliğinde olan mukaveleler kanunda aksine hüküm olmadıkça, diğer taraf için de ticari sayılır".


Eğer bir taraf için ticari iş olarak nitelendirilen iş karşılıklı irade beyanlarından doğmuyor, örneğin bir haksız fiilden doğuyorsa bu iş doğrudan her iki taraf için de adi iş olarak nitelendirilecektir.

IV-Ticari İş Olarak Nitelendirilmeye Bağlanan Sonuçlar


1-Ticari İşlerde Teselsül Karinesi

a) Müteselsil borç

BK md. 141 adi işlerde müşterek borçlular arasındaki müteselsil sorumluluğun ancak taraf iradesinden açıkça anlaşılabilen hallerde ve yasada buna ilişkin özel düzenlemelerin olması durumunda gerçekleşebileceğini belirtmiştir.
Buna karşılık TTK md. 7/1 gereğince:

"iki veya daha fazla kimse içlerinden biri veya hepsi için ticari mahiyeti haiz bir iş dolayısıyla diğer bir kimseye karşı müştereken borç altına girerlerse, mukavelede aksi kararlaştırılmış olmadıkça müteselsilen mesul sayılırlar" .


b)Müteselsil kefalet

Yine aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince ticari bir borca kefalet halinde aksi öngörülmemişse kefaletin müteselsil olması esasını koymaktadır.

Buna karşılık adi işlerde aslolan kefaletin müteselsil olmamasıdır.
Buna bağlı olarak da eğer kefalet müteselsil sayılmazsa, alacaklı, doğrudan doğruya kefile başvuramayacak, ancak alacağını elde etmek için borçlunun malvarlığına başvurup sonuç elde edememiş ya da yasada belirtilen nedenlerle borçluya başvurmasının mümkün olmaması hallerinin (iflas, aciz vesikası, hakkında Türkiye'de takip yapmanın olanaksızlığı gibi) gerçekleşmiş olması aranacaktır

Müteselsil kefalette ise alacağın ödenmemesi neticesinde alacaklı doğrudan doğruya borçluya ya da kefile başvurmakta serbesttir.


2-Ticari İşlerde Faize İlişkin Hükümler.

Ticaret Kanununun 8, 9 ve 10. maddelerinde de "ticari faiz"e ilişkin hükümler vardır.

 Hukukumuzda faize ilişkin düzenlemeler hayli dağınık ve karışık haldedir. Mevzuatta bir çok yerde bu arada Borçlar Kanununda, Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda (3095 sayılı Kanun) faize ilişkin genel düzenlemeler mevcuttur.

A- Faizin Türleri


a)      Kapital faizi

Bir miktar parayı talep hakkına sahip bulunan alacaklıya, bu paradan belli bir süre yoksun kalması nedeniyle borcun vadesine kadar ödenen karşılığı ifade eder.

b) Temerrüt faizi:

Para borcunu zamanında ödemeyerek temerrüde düşen borçlunun ödemesi gereken paradır. Temerrüdün gerçekleştiği andan itibaren başlar. Kapital faizinin ödenmesinde temerrüde düşülürse temerrüt faizi kural olarak mahkemeye veya icra dairesine başvurma anından itibaren başlar.

Temerrüt faizinin ödenmesinde gecikilmesi durumunda temerrüt faizi talep olunamaz.

c)Tazminat faizi:

yasada düzenlenmemiş, uygulamada yer almaktadır.

Esas itibariyle bir haksız fiil sonucunda doğan bir para alacağı olarak ifade edilen bir tazminat ödeme borcuna, zarar gerçekleştiği tarihten itibaren yürütülen faizi ifade eder.

Bir fikre göre, haksız fiil faili her zaman mütemerrittir. Bu nedenle tazminat faizi, temerrüt faizinin haksız fiiller alanındaki uygulamasından ibarettir

İkinci fikre göre ise temerrüt için borcun muayyen olması ve ihtar gereklidir. Bu koşullar gerçekleşmeden temerrüt faizine ilişkin kurallar uygulanamaz.

Bu yüzden de borcun doğumundan itibaren uygulanması gereken faize ilişkin bir kural olmadığından bu boşluk kapital faizine ilişkin kurallarla doldurulmalıdır.

d-Kanuni faiz-İradi faiz:

Miktarı yasa tarafından belirlenen kapital ve temerrüt faizi, kanuni (yasal, nizami) faizdir. Akdi (iradi) faiz ise miktarı sözleşme ile karşılaştırılmış faizdir.

Buna karşılık 3095 sayılı Yasa açısından , yasal faiz deyimi sadece miktarı sözleşme ile belirlenmemiş olan kapital faizini ifade eder. Sözleşme ile gösterilmemiş olan temerrüt faizi, yasal faiz kapsamında değildir.

B-Faiz Oranları

a)      Kapital faizinde: gerek adi gerek ticari işlerde taraflar sözleşme serbestisi sınırları içerisinde faiz miktarını diledikleri gibi belirleyebilirler.

Taraflar bu konuda bir belirleme yapmamışlarsa, Merkez bankasının önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli kredilere uyguladığı reeskont oranı uygulanacaktır. Yılın ikinci yarısında eğer 30 Haziran günü bu orandan 5 puan fazla ya da az ise bu oran uygulanacaktır.  

TTK 9/I,2 de , faizin işlemeye başladığı tarihte ödeme yerinde benzer işlemler için daha yüksek bir faiz ödenmekte ise bu faiz miktarının esas alınacağı hükmü 3095 sayılı yasanın 5/II maddesi uyarınca

“ BK ve TTK nın kanuni faiz ve temerrüt faizini belirleyen hükümleri uygulanmaz” denildiği için , her ne kadar 9/I,2 de bir faiz oranı verilmemiş olsa da faiz oranının belirlenmesi söz konusu olduğu için, artık uygulanamayacaktır.

b)      Temerrüt faizinde:

Adi ve ticari işlerde borçlunun temerrüde düşmesi halinde uygulanacak faiz taraflarca serbestçe karalaştırılır. Kararlaştırılmamışsa kapital faizi için belirlene kural burada da geçerlidir. Ancak Merkez bankasının önceki yılın 31 Aralık tarihinde kısa vadeli avanslara uyguladığı faiz daha fazla ise bu miktar uygulanır. Yılın ikinci yarısında 30 haziran günü uygulanan oran 5 puan daha fazla ya da daha az ise bu oran uygulanır..

Kısa vadeli avanslara uygulanan faizin uygulanabilmesi için, ticari faiz ya da yasal faizin talep edilmesi biçimindeki talep yeterli değildir. Açıkça kısa vadeli avanslara uygulanan faizin talep edilmesi gerekir.

Taraflar arasında temerrüt faizi belirlenmemiş, buna karşılık kapital faizi belirlenmişse, bu faiz oranı reeskont oranından ya da kısa vadeli avanslara uygulanan orandan daha fazla ise bu oran uygulanır.

Yasada belirtilen özel hallerde uygulanması gereken temerrüt faizi oranları saklıdır

C-Ticari İşlerde Faizin Özellikleri

a-Ticari işlerde daha


önceden kararlaştırılmış olmasa bile faiz yürütülür

Buna karşılık BK 307. maddeye göre adi karz (ödünç) sözleşmelerinde faiz istenebilmesi için bunun ayrıca şart edilmiş olması aranır.

b-Ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir. (TTK md.8/1

  ii- Buna karşılık bu hüküm de mutlak değildir. TTK md. 8/3 gereğince "Ödünç Para Verme İşleri , Bankalar Tasarruf Sandıkları ve Tarım Kredi Kooperatifleri hakkındaki hususi hükümler mahfuzdur".


c-Faize faiz yürütmek yasaktır. (TTK md.8/2).

“Faizin ana paraya zammedilerek tekrardan faiz yürütülmesi evvelden mukavele edilmiş olsa bile batıldır (BK 308/2). 3095 sayılı yasa da mürekkep faizi yasaklamıştır. Ancak bundan TTK'nın ilgili hükümlerini muaf tutmuştur.


d-Ticari işlerde temerrüt faizi ve adi işlerde temerrüt faizi oranı tarafların anlaşmalarına göre belirlenebilir

. Buna karşılık bu oranın belirlenmediği durumlarda adi işlerle ticari işler ayrı düzenlenmiştir.

3-Ticari İşlerde Zamanaşımı Süreleri

Ticaret Kanunu, aksine yasada düzenleme olmaması halinde zamanaşımı sürelerinin değiştirilemeyeceğini öngörmüştür (TTK md.6)

V-Ticari Hükümler
Ticari işlere hangi hükümlerin uygulanacağı sorusunu TTK md.1/f.2 hükmü yanıtlamaktadır. Buna göre ticari işlere önce ticari hükümler, sonra ticari örf ve adet sonra da genel hükümler uygulanacaktır.

Burada görüldüğü gibi Medeni Kanunun 1. maddesinde hukukun uygulanmasına ilişkin düzenlemeden ayrılınmış, yazılı hüküm niteliğindeki genel hükümler ticari örf ve adetten sonraki sıraya düşmüştür.


Hangi hükümler ticari hükümdür sorusu ise TTK md.1/1 ilk cümlesinde şöyle yanıtlanmaktadır.

i-Türk Ticaret Kanunundaki hükümler

ii-Ticari İşletme ile ilgili olup ta diğer yasalarda bulunan hükümler ticari hüküm sayılır.
Ticari hükümler ancak ticari işlere uygulanabilir.

Yasanın ticari hükümlerin uygulanması için bazı özel şartların ayrıca varlığını aradığı durumlar saklıdır. (örn. TTK.md.25)

Ticari işlere ticari hükümler uygulanmakla birlikte bu hükümlerin uygulama sırasının da tespit edilmesi gerekir.

Buna göre :


Ticari Hükümlerin Uygulama Sırası

i-Emredici hükümler: Hangi yasada düzenlenmiş olursa olsun emredici bir hükmün varlığı halinde bu hükümler tarafların ilişkilerine öncelikle uygulanır

ii-Sözleşme hükümleri: Emredici hükümlere aykırı olmamak kaydıyla taraflar arasında yapılan sözleşme hükümleri ikinci sırada yer alır

iii- Ticari hükümler : Emredici nitelikte olmayan ticari hükümler ilşkiye uygulanacak üçüncü sıradaki hükümlerdir

iv-Ticari örf ve adet

v-Genel hükümler. Beşinci sırayı alan genel hükümlerde uygulama sırası MK md. 1'e göre belirlenir.


V-Ticari Yargı

Bu gün ülkemizde özellikle nüfusun yoğun olduğu yerlerde ticari davalara bakan üç hakimli özel Asliye Ticaret Mahkemeleri vardır.

Diğer yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri tek hakimli olarak aynı zamanda Asliye Ticaret Mahkemesi görevini de yerine getirmektedir.

Ticari anlaşmazlıklara bakacak özel ihtisas mahkemesi olarak Asliye Ticaret mahkemelerinin yaygınlaştırılması söz konusudur.


Bir davanın Ticaret Mahkemesinde açılması gerekirken Hukuk Mahkemesinde açılmış olması ya da hukuk mahkemesinde açılması gerekirken asliye ticaret mahkemesinde açılmış olması hakim tarafından re'sen dikkate alınması gereken bir husus değildir.

Ancak 10 gün içinde ileri sürülmesi gereken bir ilk itiraz oluşturur ve mahkemenin bu itiraz üzerine verdiği karar tek başına temyizde bozma nedeni olmaz.


Ticaret mahkemelerinde görülmesi gerekli davalar TTK md. 4 de sayılmıştır.

1- Mutlak ticari davalar

A- TTK7 4/I, 4-6’ da gösterilen hususlardan doğan davalar

a) TTK’da düzenlenen hususlardan doğan davalar

b) MK 962-969’dan doğan davalar (TTK 4/I,2)

Rehin Karşılığı Ödünç verme İşlemleri

c) TTK 4/I, 3’de gösterilen BK hükümlerinden doğan davalar

TTK 4/I, 3’de gösterilen BK hükümlerinden doğan davalar

1-BK 179-180

-Bir malvarlığı ya da işletmenin devralınması – işletmelerin birleşmesi ile ilgili davalar

2-BK 348 ve 352

-Hizmet Sözleşmelerinde rekabet yasağı

3-BK 372-385

-Yayın sözleşmesi ile ilgili davalar

-FSEK’den kaynaklanan davalar mutlak ticari dava değildir.Ancak bir tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari dava sayılır.

4-BK 399-403

İtibar mektubu ve itibar emri

5-BK 416-429

Alım- satım komisyonculuğundan doğan davalar

Diğer komisyon işlerinden doğan davalar ((BK 430) mutlak ticari dava sayılmaz

6-BK 449-456

Ticari mümessil ve diğer ticari vekillere ilişkin davalar


d-Marka ve patentten doğan davalar(TTK 4/I,4)

e- Ticarete Özgü yerlere ilişkin özel hükümlerde düzenlenen hususlardan doğan davalar (TTK 4/I,5)

f-Bankalar ve ödünç para verme işleri kanunlarında düzenlenen hususlardan doğan davalar (TTK 4/I,6)

B-Özel Kanun Hükümleri Gereği (Mutlak) Ticari sayılan davalar

Örneğin:

Finansal Kiralama Kanunu (FKK md.31)


Kooperatifler Kanunu (KoopK md.99)
İflas davası (borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki Ticaret Mahkemesi) İİK md. 154/IV

2-Havale, vedia ve telif hakkından doğan ve bir ticari işletmeyi ilgilendiren davalar

Havale (BK 457-462), para, kıymetli evrak yada diğer misli şeylerin verilmesi ve kabzolunması için verilen iki taraflı yetkidir

Vedia (BK 463-482), bir şeyin saklanması konusundaki sözleşme.

Telif hakkı, fikir ve sanat eserleri üzerinde bir eseri yaratanın sahip olduğu hakların bütünüdür.

3-Her iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğan davalar (nispi ticari davalar)

Ticari davalarda kanıtlar ve uygulanacak usul

Ticari davalarda bazı özel kanıtlar söz konusudur. örneğin TTK m.82 vd. tacirler arasındaki ticari davalarda ticari defterleri özel kanıt olarak kabul etmiştir. TTK md.23' e göre düzenlenecek fatura ve teyit mektubunun özel kanıt kuvveti vardır

Ticari davalarda uygulanacak özel usul kuralları mevcut değildir, HUMK uygulanır.

§-4-TACİR SIFATI ve BUNA BAĞLANAN SONUÇLAR

I-Genel Olarak
Ticaret hukukunu belirli bir sınıfın hukuku olarak sayan sistemlerde tacir sıfatının büyük önemi olmasına karşılık objektif sistemi kabul eden hukuk düzenlerinde de tacir sıfatı önemli bir yer tutar.
Bizim sistemimizde olduğu gibi ticari işletmeyi esas alan hukuk düzenleri açısından da tacir vazgeçilmez bir nitelik arzeder.

Nitekim Ticaret Kanunumuz da tacir sıfatının kazanılma koşullarını ayrıntılı olarak düzenlemiş ve bu sıfata belirli hüküm ve sonuçlar bağlamış bulunmaktadır.


II-Tacir Sıfatı

Kanunumuza göre tacir sıfatının kazanılması,

Gerçek kişiler,

tüzel kişiler ve

donatma iştiraki

açısından farklı farklıdır.


1-Gerçek Kişilerin Tacir Sıfatı

Gerçek kişilerin tacir sıfatı bir ticari işletmeyi kendi adına işletme olgusuna bağlıdır.

a- Bir ticari işletmenin varlığı

b-Ticari işletmenin kısmen de olsa o kişi adına işletilmesi


Bu anlamda olmak üzere:

ticari işletmeyi kendi adına işletmeyenler,

bu arada ticari mümessiller,

ticaret ortaklıkları ortakları,

veli veya vasiler gibi yasal ya da rızai temsilciler

bu uğraşlarından dolayı tacir sıfatını kazanamazlar


*Bazı durumlarda ise ticari işletme olmaksızın tacir sıfatı kazanılabilir.

TTK md. 14/2 gereğince :

Bir ticari işletmeyi kurup açtığını sirküler , gazete, radyo ve başkaca ilan vasıtalarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline kayıt ettirerek keyfiyeti ilan etmiş kimse , fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır.

Yine, kişisel haller ya da yapılan işin niteliği, mesleki gerekler gibi nedenlerle yasal ya da yargı kararına dayanan bir yasağa aykırı olarak ya da bunun gibi, başka bir kişi veya resmi bir makamın onamına gereksinim duyulan hallerde bu izin veya ruhsatı almadan bir ticari işletmeyi işleten kişiler de tacir sayılır.

Ancak buna ilişkin , her türlü hukuksal ve cezai sorumluluk saklıdır (TTK md.16).

Yasa bazı durumlarda kişileri tacir saymamak ve tacir sıfatının getirdiği haklardan yararlandırmamakla birlikte buna ilişkin sorumluluklara tabi tutmuştur (Bkz. TTK md. 15, 14/3)

2-Tüzel Kişilerde Tacir Sıfatının Kazanılması

Tacir sıfatının tüzel kişilerde kazanılması açısından üç grup söz konusudur:

Ticaret ortaklıkları,

dernekler ve vakıflar

Kamu iktisadi teşekkülleri.


a-Ticaret ortaklıklarında tacir sıfatının kazanılması, kanunun açık hükmü gereğince:

“ bu ortaklıkların usulüne uygun olarak tescil edilip tüzel kişilik kazanmaları anında ve başka işleme gerek kalmaksızın” gerçekleşir.


-Buna karşılık

kendi kuruluş yasaları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek

ya da ticari bir şekilde işletilmek üzere kamu tüzel kişileri tarafından kurulan tüzel kişiler tacir sayılır (TTK md. 18). Burada kastedilen kamu iktisadi teşekkülleridir

Kamu iktisadi teşebbüsleri (teşebbüs) (233 Sayılı KHK)

Buna göre iki ana bölüme ayrılır: İDT ve KİK

1-İktisadi devlet teşekkülleri (teşekkül)

Sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulmuştur.

2- Kamu iktisadi kuruluşları (kuruluş)

Sermayesinin tamamı devlete ait , tekel niteliğinde mallar ve temel mal ve hizmet üretmek ve pazarlamak amacıyla kamu hizmeti niteliği ağır basan bir nitelik taşır

Müessese,İştirak, İşletme

Müessese, sermayesinin tamamı devlete, teşekküle ya da kuruluşa ait olan işletme ya da işletme topluluğu olan anonim ortaklıklardır.

İştirak, teşekkül ya da kuruluşa bağlı ortaklıkların sermayelerinin en az %15 en fazla %50 sine sahip olduğu anonim ortaklıklardır.

İşletmeler , müesseselerin ve bağlı ortaklıkların mal ve hizmet üreten fabrika ya da diğer birimleridir.

3-Donatma İştiraki

Yasa, donatma iştirakinin niteliğine değinmeksizin "tacirlere ait hükümlerin" donatma iştirakine de uygulanacağını belirtmekle yetinmiştir. (TTK md.19)
II-Tacir Sıfatının Kaybı

Gerçek kişilerin tacir sıfatı ticaretin terk edilmesiyle sona erer. Ticaretin terki:

-Ticari işletmenin kapatılması

-Ticari işletmenin o kişi adına işletilmesine son verilmesi, demektir.

Ticareti terk eden kişi durumu 15 gün içinde kayıtlı bulunduğu ticaret siciline ve bildirir ve mal beyanında bulunur. (İİK 44/I)

Ticaret siciline bildirimde bulunulmadığı durumlarda tacir sıfatının sona ermesi iyiniyetli 3. kişilere karşı ileri sürülemez


Bu durum sicil memuru tarafından T. Ticaret Sicili Gazetesinde ve alacaklıların bulunduğu yerde uygun ve olağan araçlarla ilan edilir.

Bu ilan tarihinden itibaren bir yıl içinde ticareti terk eden kişi aleyhine iflas takibi yapılabilir (İİK 44/II).

Tüzel Kişilerin tacir Sıfatı Kural Olarak tüzel kişiliğin sona ermesiyle ortadan kalkar

Tüzel kişilik, son bulma nedeninin gerçekleşmesinden başlayan tasfiye işlemlerinin tamamlanıp tüzel kişi tacire ait kaydın ticaret sicilinden terkini (silinmesi) ve durumun ilanı ile son bulur.

İİK 44/II tüzel kişi tacirlere uygulanmaz.

Amacına ulaşmak için ticari işletme işleten dernek ve vakıflar için bu hüküm kıyasen uygulanabilir.

VI-Tacir Sıfatına Bağlanan Sonuçlar

1-Ticaret unvanı seçmek ve kullanmak

Tacirler yasa hükümlerine uygun olarak bir ticaret unvanı seçmek ve kullanmak zorundadırlar (TTK md.20)
3-Ticari defter tutmak (TTK md.20/I)

Tacirler ticari defterleri Türkçe tutmak zorundadırlar (TTK 66/I)


Tacirler bu defterleri ve ayrıca ticari işletmeleriyle ilgili işler dolayısıyla aldıkları belge ve kağıtlarla, kendileri tarafından yapılan ödemeleri gösteren belgeleri ve yazdıkları mektup, yazı, sözleşme ve senetleri düzenli şekilde saklamakla yükümlüdürler (TTK 66/II, 68)
4-Ticaret siciline kayıt olmak (TTK md.20)

Her tacir , ticari işletmenin açıldığı günden itibaren 15 gün içinde ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını , işlete merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirmekle yükümlüdür (TTK 42/I)

Birden fazla ticari işletmesi bulunan tacir her bir işletmesini ayrı ayrı tescil ettirmesi gerekir.

Şubeler de bulundukları yer ticaret siciline tescil ettirilir.

5-Odalara kayıt olmak (TTK md.20)

-Ticaret ve Sanayi Odası


-Sanayi Odası
-Deniz Ticaret Odası
6-Basiretli iş adamı gibi hareket etmek
Her tacir ticaretine ait tüm faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi davranmak zorundadır. (TTK md.20/2)

Burada MK 2'deki genel kuralın bir uygulaması olan objektif bir özen yükümlülüğü söz konusudur.


7-Ticari iş karinesi

Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Taraflardan sadece biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, yasada aksine hüküm olmadıkça diğer için de ticari iş sayılır.

Ancak gerçek kişi olan tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgisi olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işlem, fiil veya işin ticari sayılmasına durumun uygun bulunmadığı takdirde borç adi sayılır (TTK md.21/I c.2)
8-Ücret ve faiz isteme

Tacir olan veya olmayan bir kimseye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir.

Ayrıca verdiği avanslar veya yaptığı masraflar için ödeme gününden itibaren faize hak kazanır. (TTK md.22)

9-Fatura ve teyit mektubu

Sözlü olarak, telefon veya telgrafla yapılan sözleşmelerin veya beyanların içeriğini teyit eden bir yazıyı (teyit mektubu) alan kimse , aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmazsa , teyit mektubunun yapılan sözleşmeye ve beyanlara uygunluğunu kabul etmiş sayılır (TTK md.23/III).

10-Ücret ve cezai şartın indirilmesini isteyememe

BK daki durumun aksine (BK 104/II; 161 /III; 409) tacir, bir ücret veya cezanın (cezai şartın) fahiş (aşırı yüksek) olduğu gerekçesiyle indirilmesini mahkemeden isteyemez (TTK md.24)
11-Fatura verme

Ticari işletmesi gereği bir mal satan , imal eden veya bir iş gören ya da çıkar sağlayan tacir , istenilmesi halinde fatura düzenlemek ve bedel ödenmiş ise bu durumu faturada göstermek zorundadır. (TTK md. 23/I)

12-İhtar ve ihbarları belli şekilde yapma (TTK 20/III)

Tacirler arasında diğer tarafı

Temerrüde düşürmek,

Sözleşmeyi feshetmek

Sözleşmeden dönmek

amacıyla yapılacak

ihtar ve ihbarlar

Noter aracılığıyla,

iadeli taahhütlü mektupla ya da

telgrafla yapılması zorunludur.

14- Hapis hakkını Kullanmada Kolaylık

Hapis hakkı, yasada öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde alacaklıya, zilyetliği altında buluna borçluya ait taşınır mallar ile kıymetli evrakı iade etmeyerek, bunları alacağın teminatı olarak alıkoyma ve paraya çevirme hakkı veren bir ayni haktır (MK md. 950/I, 953)

Hapis hakkını Doğumu İçin gerekli Yasal Şartlar

1-Alacaklının borçlusuna ait taşınır bir mal ya da kıymetli evraka, borçlusunun rızası ile zilyet olması

2- Alacağın muaccel olması

3- Alacaklı ile , zilyetliğinde bulunan taşınır mal ya da kıymetli evrak arasında doğal bir bağlantının olması

Alacak ve zilyetlik tacirler arasındaki ticari ilişkilerden doğması halinde doğal bağlantının olduğu varsayılır.

Satış ve trampalarda özel hükümlere tabi olma (TTK md. 25)

1- Sözleşmenin niteliğine, tarafların amacına veya emtianın türüne göre satış sözleşmesinin kısım kısım icra edilmesinin kabil olduğu

veya bu koşulların mevcut olmamasına rağmen alıcının yapılan kısmi teslimi çekince ileri sürmeden kabul etmesi halinde, alıcı,

sözleşmenin yerine getirilmemesi yüzünden sahip olduğu hakları yalnız teslim edilmemiş olan kısım hakkında kullanabilir.

2-Alıcının temerrüdü halinde

Satım sözleşmesinde alıcı semeni ödeme borcunda temerrüde düşerse satıcı

a) Alıcıya derhal haberdar etmek kaydıyla merasimsiz olarak sözleşmeyi feshedebilir (BK 211/I)

b) mal alıcıya teslim edilmiş ancak fesih hakkı saklı tutulmuşsa sözleşmeyi feshedebilir

C) satıcı fesih nedeniyle uğradığı zararı somut ya da soyut yönteme göre talep edebilir. (BK 212)

Alıcı malı kabzetme borcunda temerrüde düşerse

Bu durumda satıcı malı hasar ve masrafı alıcıya ait olmak üzere tevdi ederek borcundan kurtulabilir (BK md. 91) .

Eğer satılan tevdie uygun değilse, tevdi çok masraflı ise hakimden izin alarak malı sattırıp parasını tevdi edebilir. (BK md. 92)

Ticari satımlarda BK md. 92 deki sınırlar aranmaksızın mal satılıp parasının tevdii istenebilir.

C- satılanın ayıplı olması halinde alıcının yükümlülükleri

1-Adi satımlarda satın alınan mal örf ve adete göre olanak bulunur bulunmaz muayene ve ayıp varsa derhal satıcıya bildirilmelidir.(TKHK’ da 1 ay)

Ticari satımlarda, açık ayıp varsa malın tesliminden itibaren iki gün, gizli ayıp varsa sekiz gün içinde satıcıya bildirilmelidir.

2-Adi satımlarda ayıp nedeniyle dava açma zamanaşımı bir yıl (TKHK da 2 yıl), ticari satımda teslimden itibaren 6 aydır.

Esnaflar hakkında da uygulanacak TTK hükümleri (TTK 17/II)

1- TTK 22: Ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir ücret isteme ve yaptığı masraflar ve verdiği avanslar için faiz isteme hakkına sahiptir. Esnaf da aynı haklara sahiptir.

2- İşletme adını esnaf da kullanabilir (TTK md. 55)

3- Hapis hakkıyla ilgili kolaylıktan esnaf da yaralanabilir. (MK 950/II)

§-5 TACİR YARDIMCILARI

İşletme, bizzat tacir veya yasal temsilcileri tarafından yönetilmekle birlikte, iş hacmi, merkezin yanı sıra şubelerin de bulunması ve ticari faaliyetlerin niteliği gibi nedenler pek çok yardımcının kullanılmasını gerekli kılar.

Bu seçilen yardımcılara “tacir yardımcıları” denilir.

Bu kişiler tacire bağımlı olup olmamaları ve temsil yetkisine sahip olup olmamaları açısından farklı türlere ayrılırlar.


Bağımlı tacir yardımcıları BK md. 449 vd.’da düzenlenmiş olup üç tanedir.

1- Ticari Mümessil

2- Ticari vekil

3-Seyyar tüccar memuru.

Bağımsız tüccar yardımcıları ise

1- Acenta

2- Komisyoncu

3- Ticari İşler Tellalıdır


I- Bağımlı Tacir Yardımcıları
A- Ticari Mümessil

Ticari mümessil, İşletmeyi yönetme ve temsil etme açısından kendisine tacir tarafından açık ya da üstü kapalı yetki verilmiş kimsedir.

Atama, bir şekle bağlı olmamakla birlikte tescil ve ilan edilmelidir. Sadece gerçek kişilerin ticari mümessil atanacağı kabul edilir.

Anonim ortaklıklardaki müdürler, ticari mümessilin bir türü niteliğindedir (TK md. 342-345).


Ticari mümessilin temsil yetkisi çok geniştir. Adeta tacirin bir diğer kendisidir (Alter ego’su).

Buna karşılık ticari mümessil, işletme sahibinin denetimi ve gözetimi altında olup, onun emir ve talimatlarına uymak zorundadır.

Aralarındaki ilişki hizmet, vekalet ya da başkaca bir isimsiz sözleşme olabilir. Bu ilişki kendi aralarında olup üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez (BK md. 450).

Aralarındaki ilişki ne olursa olsun, ticari mümessil, işletme sahibiyle rekabet etmeme yükümlülüğü altındadır (BK md. 455).

Ticari mümessil kural olarak işletmenin konusu ile ilgili her durumda işletmeyi temsile yetkilidir. Buna karşılık tacirle ya da işletmenin bizatihi kendisiyle ilgili işlemleri yapamaz.

Örneğin, sırf ticari mümessil olduğu için, işletme sahibi adına yıllık vergi beyannamesini imzalayıp vergi dairesine veremez,

İşletmeye ortak alamaz, işletmeyi devredemez, ticaret unvanını değiştiremez, yeni ticari mümessil atayamaz.

İşletme konusu taşınmaz alım satımı değilse, işletmeye ait taşınmazları temlik ya da aynî bir hakla sınırlandıramaz.


Bu sınırlamalar yasadan kaynaklanan ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilen sınırlandırmalardır.

Ayrıca işletme sahibinin iradesinden doğan sınırlandırmalar da söz konusu olabilir.

Ancak bu sınırlandırmalar tescil ve ilan edilmek koşuluna bağlıdır ve ancak iki durum açısından olabilir:
1- Ticari mümessilin temsil yetkisini bir şube ya da merkeze özgülemek

2- Birden çok kişiyi ticari mümessil atayarak bunların ticari işletmeyi birlikte atacakları imza ile temsil etmelerini öngörmek.

Bu iki sınırlamanın dışında bir sınırlama tescil ve ilan edilseler dahi iyi niyetli kişilere karşı ileri sürülemez. İleri sürülebilmeleri için bu sınırlamanın yapıldığından bilgisi oldukları kanıtlanması gerekir.
Ticari Mümessilliğin Sona Ermesi

Tacirin ölümü ya da medeni haklarını kaybetmesi kural olarak ticari mümessilliği sona erdirmemekle birlikte ticari mümessilin ölümü ya da medeni haklarını kullanma ehliyetinin ortadan kalkması, ticari mümessilliği sona erdirir.

Ayrıca aralarındaki sözleşmeden kaynaklanan haklar saklı kalmak üzere azil ve istifa her zaman caizdir.

Sebepsiz ve zamansız azil ve istifa tazminat gerektirir.

Ticari mümessil atanması tescil edilmemişse bile, yetkinin kaldırılması mutlaka tescil ve ilan edilmelidir.

Aksi halde temsil yetkisi kaldırılan kişi tarafından işletme adına iyiniyetli üçüncü kişilerle yapılan işlemler işletmeyi bağlar.

B- Ticari Vekil

Ticari Vekiller ise, ticari mümessil sıfatını haiz olmaksızın, tacir tarafından işletmenin bütün işleri ya da belirli bazı işlemleri için temsil yetkisi verilen kişidir.

Bankadaki veznedar, lokantadaki garson, sinemadaki gişe memuru, tuhafiye mağazasındaki satıcı tezgahtar, çeşitli oranlarda temsil yetkisi olan ticari vekillerdir.
Ticari vekil açık ya da zımni olarak atanabilir, ticaret siciline tecil olunamaz.

Ticari vekillerin temsil yetkisi gördükleri iş ve bulundukları mahalle göre belli olur. Ayrıca tacir, işletmenin görülür yerlerine asacağı ilanlarla bu yetkileri de kısıtlayabilir.

Ticari mümessilliğin sona erme sebepleriyle ticari vekillik de sona erer. Sona erme de tescil edilemez.

C- Seyyar Tüccar Memurları

Bir diğer bağımlı tacir yardımcısı da seyyar tüccar memurlarıdır. Bunlar bir ticari işletmenin bulunduğu yer dışındaki mahallerde işletme adına iş yapan kişilerdir.

Ancak açık bir beyanla atanabilir.

Genellikle tacirle aralarında bir hizmet ilişkisi mevcuttur.

Temsil yetkisi yetki belgesinde ortaya çıkacağı için bu belgede belirtilen sınırlandırmalar üçüncü kişilere karşı ileri sürülür.


Kendilerine seyyar tüccar memuru olduklarına ilişkin belge verilen kişiler, bu belgede belirtilmemiş olsa dahi sattıkları malın bedelini almak, makbuz vermek, borçluya mehil verme yetkisine de sahip sayılır.

Diğer bağımlı tüccar yardımcılarının bu sıfatlarının sona ermesi nedenleri ile seyyar tüccar memurluğu da sona erer. Ancak verilen yetki belgesinin geri alınmaması nedeniyle iyiniyetli üçüncü kişilere yapılan işlemler işletmeyi bağlar.

II-Bağımsız Tüccar Yardımcıları

Bağımlı olmayan tüccar yardımcıları,

acenta

komisyoncu ve



ticari işler tellalıdır.

A-Acenta
1- Genel Olarak

Acenta, aracı acentalık ve sözleşme (akit) yapma yetkisini haiz acentalık olmak üzere iki türlüdür.

Aracı acentalık, bağımlı bir sıfatı bulunmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak , belli bir yer ya da bölgede sürekli olarak bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık yapmayı meslek edinen kişi olarak tanımlanabilir (TTK md. 116).

Bir aracı acentanın unsurları

I- Tacir ile acenta arasında bir sözleşmenin olması

II- Acentanın faaliyet göstereceği bir yer ya da bölge

III- Acentanın faaliyetlerini sürekli olarak gerçekleştirmesi

IV- Acentanın bu faaliyetleri meslek olarak yapıyor olması

V- Aracının acenta faaliyetlerinde kendi iradesine göre ve bağımsız olarak gerçekleştirmesi

olarak sıralanabilir

Aracı acentalığa yetki verilen acentaya uygulanacak hükümler

önce acentalık hükümleri,

boşluk halinde ticaret işleri tellallığına ilişkin hükümler,

bu konuda da hüküm yoksa vekalete ilişkin hükümler uygulanır.

Akit yapma yetkisini haiz acenta:

Bağımlı bir sıfatı bulunmaksızın,

yazılı bir sözleşmeye dayanarak ,

belli bir yer ya da bölgede sürekli olarak bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmeleri o işletme adına yapmayı meslek edinen kişidir.
Akit yapma yetkisini haiz acenteye uygulanacak hükümler

ilk önce acentaya,

sonra komisyona

ve vekalete ilişkin hükümler uygulanır.


Akit yapma yetkisini haiz acentanın bu yetki sınırları belirlenmiş olmalıdır. Acenta yetki sınırlarını aşarak işlem yaparsa bu taciri bağlamaz.

Ancak, yetki sınırının aşıldığı bilinmesine rağmen buna karşı çıkılmaması işlemi geçerli kılar

2- Acentalığa Uygulanacak Hükümler

a-Acentanın borç ve yükümlülükleri:

1-Rekabet yasağı

2-Müvekkilin işlerini görme ve çıkarlarını koruma

3-Haber verme ve uyarma borcu

4- Gerekli önlemleri alma

5- Ödeme yükümü

6- Üçüncü kişilerin beyanlarını kabul ve müvekkilini temsil.


b-Acentanın Hakları

1-Tekel hakkı

2- Ücret isteme hakkı

3- Hapis hakkı

4-Olağanüstü giderleri talep hakkı

c-Acentalığın Sona Ermesi

Acentalık sözleşmesi :

belli bir sürenin dolması ile,

belli olmayan süreli sözleşmelerde taraflardan birisinin feshi ihbarından üç ay sonra sona erer.

Haklı sebeplerin varlığı halinde süre dolmadan ya da üç aylık süre sona ermeden acentalık ilişkisi ortadan kaldırılabilir.


B-Komisyoncu

Komisyonculuk genel olarak BK 416-430. maddelerde düzenlenmiştir.

Komisyonculuğun özel bir türü olan taşıma işleri komisyonculuğu TTK md. 808-815 arasında düzenlenmiştir.

Komisyoncu, alım satım işlerinde, ücret karşılığında kendi namına ve müvekkili hesabına kıymetli evrak ve taşınır eşya satımını üzerine alan kişidir.

Komisyonculuk sözleşmesi , konusunu bir taşınır ya da kıymetli evrakın alım satımı oluşturan, şekle bağlı olmayan, geçici bir işe yönelik olarak yapılan sözleşmedir.

Taşınırdan başka şeylerin bu tür sözleşmelerin konusunu oluşturması halinde de komisyona ilişkin hükümler kıyasen uygulanır.

Komisyoncu üçüncü kişiyle olan ilişkisinde kendi namına ancak müvekkili hesabına hareket eder.

Bu sözleşmeye önce komisyona ilişkin, sonra vekalete ilişkin ve sonra da temsile ilişkin hükümler uygulanır.

Komisyoncunun sözleşmeden kaynaklanan borç ve hakları

Borçları:

1- Sözleşmenin yapılması ve icrası

2-Özen gösterme, talimata uyma ve müvekkilin çıkarlarını koruma

3- İhbar etme ve hesap verme. Hakları:

1- Ücret talep etme

2- Avans ve giderlerini isteme

3- hapis hakkı

4- Emtiayı açık artırma ile sattırma
Komisyon sözleşmesinin sona ermesi

Komisyon sözleşmesi kural olarak amaçlanan işin yapılması ile sona erer.

Azil ve istifa da her zaman mümkündür.

Zamansız istifa ve sebepsiz azil tazminat gerektirir.

Ayrıca taraflardan birisinin ölümü, ehliyetinin kaybı, iflası da sözleşmeyi sona erdirir

C- Ticaret İşleri Tellalı

Ticaret işleri tellallığı,

tarafların hiç birisine tabi olmaksızın,

ücret karşılığında,

ticari işlere ilişkin sözleşmelerin akdi hususunda

taraflar arasında aracılığın meslek edinilmesidir.
Ticari işler tellalının borç ve hakları

Aracılık etmek,

bordro düzenlemek,

numunelerin saklanması,

tellal yevmiye defteri tutmak

olarak ortaya çıkar.

Tellalın hakları ise

-ücret istemek ve

-giderlerinin ödenmesini taleptir.

Sona Ermesi

Ticari işler tellallığı,

müvekkil tarafından verilen işin sona ermesi,

sürenin sona ermesi,

ölüm, iflas ve medeni hakları kullanma ehliyetinin kaybıyla sona erer.

§-6Ticari Defterler

A-Tacirlerin Defter Tutma Yükümlülüğü (TTK md. 66)

Her tacir ,

 ticari işletmesinin ekonomik ve mali durumunu,

 borç ve alacak ilişkilerini

 Her iş yılı içinde elde edilen sonuçların tespit edilmesi için

 İşletmesinin nitelik ve öneminin gerektirdiği tüm defterleri ve özellikle ismen belirlenen bazı defterleri tutmak zorundadır
B-Anonim Şirketlerde Özel Hüküm

• A.Ş.Yönetim Kurulu Tacirlerin tutmak zorunda oldukları defterlerin dışında :

 Pay sahipleri defteri

 Toplantı ve müzakere defteri

 Yönetim Kurulu kararları defteri

tutmak zorundadır.


C-Zorunlu Ticari Defterler

• Tutulması zorunlu defterler

– 1- Kanunda ismen belirtilen zorunlu defterler

– 2- Kanunda ismen belirtilmeyen zorunlu defterler

D-Tacirin Tutmak Zorunda Olduğu İsmen Belirlenen Defterler

• Tüzel Kişi Gerçek Kişi

• 1- Yevmiye Defteri 1-Yevmiye Defteri

• 2- Defter-i Kebir 2-Defter-i Kebir

• 3- Envanter Defteri 3-Envanter Defteri

• 4- Karar Defteri Veya

» İşletmenin nitelik ve önemine göre

» -İşletme Defteri

E-Defterlerin Onayı

 Ticari defterler yasanın öngördüğü şekilde noter tarafından onaylanır

 Noter , onaylanan belirli zorunlu defterlerin

 kime ait olduğunu

 niteliklerini

 sayılarını

 Tacirin kayıtlı olduğu ticaret siciline re’sen bildirir (TTK md. 67/1)

• Yargıç, noter ve sicil memurlarıyla diğer memurlar :

• resmi işlemler dolayısıyla bir tacirin defter tutma yükümlülüğüne aykırı davrandığını öğrenmeleri halinde

• bu durumu savcılığa bildirir (TTK md. 67IV)

E-Ticari Defterlerin Delil Niteliği

 Ticari defterler tutan aleyhine ve lehine yasada belirli koşullarda delil olabilirler

 Bir tacir eğer belirsiz zorunlu defterleri tutmamışsa, tutmuş olduğu belirli zorunlu defterler ancak aleyhine delil olarak kullanılabilir.

 Bu nedenle bir tacirin tutması gereken belirsiz zorunlu defterlerin ne olduğunu tespit ettirmesinde yarar vardır.

 Belirsiz zorunlu defterler noter onayına tabi değildir.Ancak ticaret sicil memurluğuna bildirimi gereklidir. Aksi halde tutanın lehine delil olmazlar, sadece aleyhe delil olurlar.

 Belirsiz zorunlu defterler beyan edilse bile tek başına sahibi lehine delil olmazlar. Bunlar ancak tasdik edilmiş zorunlu defterlerle lehe delil olurlar.

Ticari Defterlerin Saklanması

• Defterler son kayıt tarihinden ve saklanması gereken belgeler düzenleme tarihinden itibaren 10 yıl süre ile yükümlü ve halefleri tarafından saklanması gereklidir.

• Anlaşmazlık halinde anlaşmazlık konusu hususa ilişkin kayıtlar mahkeme tarafından incelenebilir.

§-7-Ticaret Sicili


I-Genel Olarak

TTK md. 26 vd. de ticaret sicili düzenlenmektedir. Ayrıca bu konuda bir de tüzük vardır (Ticaret Sicili Nizamnamesi)

Ticaret kanunumuz hangi hususların ticaret siciline kaydedilmesi gerektiğine dair genel bir hükmü içermemektedir.

Tacirler ticari işletmelerini sicile kaydettirmekle yükümlüdürler. Bundan başka şube , ticaret ünvanı, iflas ve konkordato halleri, şirketlerin birleşme kararları sicile tescili gerekli hallere örnektir.

Ticaret siciline tescil edilen hususlar , kural olarak, Ankara'da yayınlanan Ticaret Sicil gazetesinde ilan edilir.

559 sayılı KHK ile değişik TTK md. 26 gereğince "ticaret ve sanayi odası veya ticaret odası bulunan yerlerde bir ticaret sicil memurluğu kurulur. Oda olmayan veya yeterli teşkilatı bulunmayan odaların olduğu yerlerde ticaret sicil işleri Sanayi ve Ticaret bakanlığınca tespit edilecek o il dahilindeki yeterli teşkilata sahip odalardan birinin ticaret sicili memurluğu tarafından yürütülür (md.26/I).

Değiştirilen 27. maddeye göre " ticaret sicilinin yönetimi, sanayi ve ticaret bakanlığının uygun görüşü alınarak ilgili oda meclisi tarafından atanan bir sicil memuruna aittir.

Sicil memurunun iş hacmine göre aynı usulle yeteri kadar yardımcı görevlendirilir.

Ticaret sicili memuru ve yardımcıları ile diğer personeli, görevleri ile ilgili suçlardan dolayı Devlet Memuru gibi cezalandırılır ve bunlara karşı işlenmiş suçlar Devlet Memurlarına karşı işlenmiş sayılır.

Sanayi ve Ticaret bakanlığı, ticaret sicili memurluklarının faaliyetlerini her zaman denetlemeye ve gerekli tedbirleri almaya yetkilidir. Ticaret sicili memurlukları, adı geçen bakanlıkça alınan tedbir ve talimatlara uymakla yükümlüdür.“*

II-Tescil

1-Şartları

Tescil kural olarak tescil talebiyle yapılır (TTK md. 29).Tescil talebi, ilgililer, temsilcileri ya da hukuki halefleri tarafından yetkili tescil memurluklarına yapılmalıdır (TTK md.30/I).

Bu talebin dilekçeyle yapılması gerekir (TTK md.31/I). Aksine yasada bir düzenleme olmadığı sürece talep süresi 15 gün olarak belirlenmiştir .

Bu süre ticaret sicilinin yetki çevresi dışında oturanlar için bir ay olarak belirlenmiştir.

Sürenin başlangıcı tescile bağlı hususun gerçekleştiği, tamamlanması bir senet ya da belgenin düzenlenmesine bağlı olan hususlarda ise bu senet ya da belgenin düzenlendiği tarihten başlar.(TTK md. 32)

Ayrık bir durumu oluşturmakla birlikte re'sen ya da ilgili makamın bildirimi üzerine de tescil yapılabilir.

2- Sicil Memurunun Görevleri (TTK md. 34)

Tescil için aranan yasal koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırmak sicil memurunun yükümlülüklerindendir. Tüzel kişilerin tescilinde özellikle şirket ana sözleşmesinin emredici kurallara uygunluğu ve yasada aranan koşulların bulunup bulunmadığı araştırılır.

Özellikle tescil edilecek hususların gerçeğe uygun olması, üçüncü kişilerde yanlış kanı uyandıracak nitelikte bulunmaması ve kamu düzenine aykırı olmaması gereklidir.

Sicil memuru tarafından yapılan inceleme neticesinde yasal koşulların gerçekleştiği anlaşılırsa tescil işlemi yapılır.

Buna karşılık çözümlenmesi bir mahkeme kararına bağlı bulunan ya da kesin olarak tescilinde sicil memuru tarafından duraksamalar bulunan hususlar, ilgililerin talebi ile geçici olarak kaydolunur.

Ancak ilgililer üç ay içinde mahkemeye başvurduklarını ya da aralarında anlaştıklarını kanıtlamazlarsa geçici kayıt sicil memuru tarafından re'sen silinir.
Sicil memurlarının kararları kesin değildir.

İlgililer:

tebliğ tarihinden itibaren sekiz gün içinde

bu kararlara karşı sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli

Asliye Hukuk Mahkemesine dilekçe ile itiraz edebilirler.(TTK md.36)

3- Sicilin Aleniliği (TTK md.37)

Herkes ticaret sicilinin içeriğini ve dairede saklanan bütün senet ve belgeleri inceleyebilir, ayrıca bunların onanmış suretlerini de isteyebilir.

Aynı zamanda bir hususun sicilde kayıtlı olup olmadığına dair tasdikname de istenebilir.

Ticaret sicili ile ilgili inceleme ve tasdikli belge isteme hakkı MK md.928 de sadece ilgililere tanınmış aleniyet ilkesinden farklı olarak değerlendirilir ve bunun için başvuru sahibinin ilgisini kanıtlamasının aranmayacağı kabul edilir.

4- Sicilin Üçüncü Kişiler Hakkındaki Etkisi


Ticaret sicili kayıtları, nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üçüncü kişiler hakkında, kaydın gazete ile ilan edildiği, eğer ilanın tümü aynı nüshada yayınlanmamışsa son kısmın yayınlandığı günden itibaren hüküm ifade eder (TTK md.38).

Ticaret sicilinin üçüncü kişiler hakkında buna bağlı olarak bir olumlu etkisinden bir de olumsuz etkisinden söz edilir:

1-Olumlu Etki:

Üçüncü kişilerin , kendilerine karşı hüküm ifade etmeye başlayan bu kayıtları bilmedikleri yönündeki iddiaları dinlenmez (TTK md. 39/I)

Örneğin, atanan ticari mümessilin azledildiği ticaret siciline tescil ve ilan olunmuşsa , bundan sonra üçüncü kişilerin azlolunan ticari mümessille yapacağı sözleşmeler müvekkili bağlamaz.
2-Olumsuz Etki: Tescili gerektiği halde tescil edilmemiş veya tescil edilip de ilanı gerekirken ilan edilmemiş olan bir husus ancak bunu bildikleri kanıtlanmak yoluyla üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilecektir.

Örneğin müvekkil , ticari mümessilin azledildiğini ilan etmemişse bu kişinin yapacağı işlemlerle bağlı olabilecektir. Ancak müvekkil bu durumu ilgili üçüncü kişiye sirküler göndermek yoluyla duyurmuşsa artık üçüncü kişinin bunu bilmediği iddiası ortadan kalkar.

TTK md. 39 da düzenlenen durumlarda sicile güven ilkesi söz konusu olmakla birlikte burada MK 1023 de olduğu gibi yolsuz tescile dayanarak hareket eden iyiniyetli üçüncü kişinin hak kazanması durumu söz konusu değildir.

5- Tescille İlgili Davalar


Tescil ve kayıt için kötü niyetle gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar hakkında cezai hükümler getirilmiştir (TTK md.40/I). Ayrıca gerçeğe aykırı tecil dolayısıyla zarar görenlerin tazminat hakları saklıdır.

Ayrıca, kayıtların md.34/III'deki esaslara uymadığını öğrendikleri halde düzeltilmesini istemeyenler hakkında, bu yüzden zarara uğrayan üçüncü kişilerin tazminat davası açma hakkı da vardır (TTK md.40/II).

Üçüncü kişiler , tescille ilgili olarak uğradıkları zararlar için tazminat davası taleplerini Hazine'ye karşı yöneltirler. Daha sonra Hazine'nin kusurlu sicil memuruna rücu hakkı saklıdır.



Yüklə 220,32 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin