ZiKİr ehline sorun kitabın Orijinal Adı: «Fes'elu Ehle'z Zikri» Pr. Dr. Muhammed Ticani Semavi Ensariyan Yayınları – Kum Bas


dan düşmanlar yarattık ve Rabbin sana yol göstermek ve yardım etmek için yeter.',ı



Yüklə 1,17 Mb.
səhifə5/26
tarix31.10.2017
ölçüsü1,17 Mb.
#24439
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   26

dan düşmanlar yarattık ve Rabbin sana yol göstermek ve yardım etmek için yeter.',ı

        Buradan şu acı sonuca varıyoruz: Eğer Ömer'in o tu-tumları, Resulullah' a karşı o cüreti olmasaydı, Muaviye ve babası Ebu Süfyan, Peygamber ve Ehl-i Beyt'ine karşı öyle davranamazlardı.

        Böylece işin içinde büyük bir plan olduğu sonucuna va- rıyoruz. Onlar bu planla Resulullah'ın yüce kişiliğini leke- lemek, tanımayan insanlara onu normal bir insan gibi ve hatta daha aşağı göstermek, bazen duygularına kapılıp heva ve hevesine uyan ve haktan uzak duran biri olarak tanıt- mayı amaçlamışlardı. Tüm bunlar, halka Peygamber'in masum olmadığını anlatmak içindi. Delilleri ise şudur: Ömer, Peygamber' e birçok yerde muhalefet etmiş, ama Kur'an ayetleri inerek Ömer' i desteklemiş, hatta Allah Teala Resulünü tehdit ettiğinde ağlayıp şöyle demiş: "Eğer Bedir esirleri konusunda bize bir bela inecek olsaydı, Ömer'den başka hiçbirimiz kurtulamazdık.!!"2

        Veya Ömer Peygamber' e, kadınlarını hicap arkasında tutmasını söylüyormuş; Peygamber kabul etmeyince, Ömer'i onaylayan Kur'an ayetleri nazil olup Peygamber' e eşlerini hicap arkasında tutmasını emretmiş!3 Veya şeytan Allah Resulünden korkmuyor, ama Ömer'den korkup kaçıyormuş!


-------------------------------

1- Furkan /27-31.


2- es-Siret'ül-Halebiyye. c. 2, s. 448; es-Siret'ül-Dahlaniyye, c. 1,
s.409.
3- Sahih-i Buhari, c. 1, s. 49, Bab-u Huruc'in-Nisa ile'l-Beraz.
4- Sahih-i Buhari, c. 4, s. 153; Sahih-i Müslim, c. 4, s. 1863,


Resulullah (s.a.a.) Hakkında /81

        Bu gibi birçok uydurma rivayet, Resulullah'ın değerini düşürüp ashabın değerini yükseltiyor; ama bu arada özellikle Ömer' e en yüce değer veriliyor! Mesala; rivayet ediyor- lar ki, (Allah onları perişan etsin) Resulullah nübüvvetinde şüphe eder ve şöyle derdi: "Cebrail bana geç nazil oldu- ğunda Ömer bin Hattab' a nazil olduğunu zannederdim."!

        Bence bu gibi rivayetler Muaviye zamanında uyduruldu. Çünkü o, Ali bin Ebi Talib'in faziletlerini yok edip unuttu- ramayınca Ebu Bekir, Ömer ve Osman' ı böyle övdürdü ve onları Ali' den üstün kılmak için bu rivayetleri uydurdu. Muaviye bu tutumuyla iki hedef güdüyordu:

        1- Ali bin Ebi Talib'i halkın nazarında küçük düşürmek ve diğer üç halifeyi ondan üstün göstermek.

        2- Yalan hadisler uydurarak halkın Resulullah'ın (s.a.a.) buyurduğu hilafet hakkındaki vasiyetlerini ve Muaviye döneminde yaşayan İmam Hasan (a.s.) ve İmam Hüseyin (a.s.) hakkındaki tavsiyelerini kolaylıkla çiğnemesini sağla- mak. Eğer ilk üç halife Resulullah'ın (s.a.a.) Ali hakkındaki tavsiyelerini görmezlikten gelirse, Muaviye, Resulullah'ın (s.a.a.) Ali evlatları hakkındaki vasiyetlerini neden çiğne- mesin ki? Nihayet ciğer yiyen Hind'in oğlu hedefine büyük ölçüde ulaştı. Çünkü bugün Hz. Ali'nin (a.s.) ilminden, şecaatinden, İslam' a ve Müslümanlara yaptığı hizmetlerinden bahsettiğimizde karşımıza birisi çıkıp şöyle söyleyebili- yor: Resulullah buyurmuştur ki: "Eğer ümmetimin im anı ile Ebu Bekir' in imanı karşılaştırılsa, Ebu Bekir' in imanı daha ağır gelir."
---------------
h. 2396.

82/ Zikir Ehline Sorun

        Bir başkası ise şöyle diyor: "Ömer-i Faruk, hak İle batılı birbirinden ayırırdı"

        Üçüncü bir şahıs başımızın üstünde durup şöyle bağırıyor: "Osman-ı Zinnureyn, meleklerin kendisinden utandığı bir adamdır."ı

        Bunları araştırmak isteyen kimse fazilet konusunda Ömer'in payının herkesten daha çok olduğunu görür. Tabii ki bu da bir tesadüf değildir. Ömer, Peygamber' e daha fazla muhalefet ettiği için Kureyş onu daha çok severdi. Özellikle :le onun, Ali bin Ebi T alib' i hilafetten uzaklaştırmada ve 1ilafetin Kureyş' e dönmesinde oynadığı rol çok büyüktü.
)urum öyle oldu ki, Ümeyye Oğullarının Peygamber tara- 1ndan lanetlenen ve koyulan adamları dahi hilafete ulaşmak çin heveslendiler. Başta Ebu Bekir olmak üzere bütün (ureyş mensupları kendilerinin hilafet makamına oturup vfüslümanlara musaHat olmalarındaki en büyük etkenin )mer bin Hattap olduğunu biliyorlardL Ömer, Resulullah'a nuhalefetin kahramanıydL Hz. Ali'nin hilafetini yazmasını :ngelleyen oydu. Halkı tehdit ederek Peygamber'in ölü- Günde tereddüte düşüren, böylece insanların Hz. Ali'ye ıiatte acele etmesini engelleyen Ömer' di. Ömer, Safike'nin :ahramanı idi. Ebu Bekir'in biatinin temellerini sağlamlaştı- an da oydu. Ali bin Ebi Talib'in ailesinden Ebu Bekir'e iat etmeyenleri tehdit ederek, evi içindekilerle birlikte akacağını söyleyen yine Ömer' di. Kılıç zoruyla Ebu :ekir' e biatin ortamını hazırlayan oydu. Ebu Bekir' in ilafeti zamanındaki valileri tayin eden ve makamları gön- inün dilediği gibi dağıtan yine oydu. Ebu Bekir'in döne-
----------------

1- Sahih-i Müs1im, c. 4, s. 1866, h. 2401.

.......

Resulullah (s.a.a.) Hakkında /83

minde asıl hakim oydu dersem, mübalağa etmiş olmam. Bazı tarihçilerin nakline göre, "müellefet'ül-kulup" (islam'a yaklaşma ihtimali olan kafirler) Peygamber'in zamanında olduğu gibi, Ebu Bekir'in yanına gelerek Allah'ın farz ettiği kendi paylarını istediler. Ebu Bekir de bir kağıt yazarak mallarını almaları için onları Ömer' e gönderdi. Ama Ömer" Ebu Bekir'in onlara verdiği kağıdı alıp yırtarak onlara dedi ki: "Sizin gibilere ihtiyacımız yoktur. Allah islam'ı aziz kılmış ve bizi sizlere muhtaç etmemiştir. isterseniz Müslüman olun; istemezseniz de bizimle sizin aranızda kılıç hakim olacaktır. Onlar Ebu Bekir'in yanına geri dönerek dediler ki: "Bir türlü anlayamadık! Sen mi halifesin, Ömer mi?" Ebu Bekir; "Allah isterse, o halifedir." diyerek Ömer'in yaptıklarını aynen onayladLı.

        Ebu Bekir ashaptan iki kişiye vermek istediği arsanın senetlerini yazarak imzalaması için Ömer' e gönderdi. Ömer, Ebu Bekir' in yazdığı senetleri tükürüğüyle silip kazıdı. Onlar da Ömer'e küfrederek kızgın bir halde Ebu Bekir'in yanına gelerek; "Sen mi halifesin, o mu? Bir türlü anı aya- madık!" dediler. Ebu Bekir; "Hayır, o halifedir." dedi. O sırada Ömer öfkeli bir halde içeri girerek Ebu Bekir'e; "Bu arsaları bunlara vermeğe hakkın yok!" dedi. Ebu Bekir, "Ben senin bu işe (hilafet) daha layık olduğunu söylemiş- tim. Ama sen kendin bırakmayıp beni bu işe mecbur ettin."2 diye cevap verdi.
------------

1- el-Cevheret'ün-Neyyire Fi'l-Fıkh'il-Hanefi, c. 1, s. 164.


2- Askalani, el-İsabe Fi Ma'rifet'is-Sahabe, c. 3, s. 55, Uyeyne'nin Biyografısi; İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-i Nehc'ül-Belağa, c.12,s.59.

84/ Zikir Ehline Sorun

        İşte buradan, Kureyş'in ve özellikle Ümeyye Oğullarının yanında Ömer'in niçin bu kadar yüce bir makama sahip olduğu anlaşılmaktadır. Öyle ki ona "Süper Zeka", "Kendisine İlham Olan", "Faruk" ve "Mutlak Adil" gibi lakaplar verip Resulullah'tan (s.a.a.) bile öne geçirmişlerdir.

        Hudeybiye barışından Peygamber'in vefatına kadar Ömer'in nasıl bir görüşe sahip olduğunu gördük. Ayrıca o, ashabın Peygamber'in eserlerine kutsal gözle bakmasını engelledi. Bu yüzden altında "Rıdvan Biati"nin vuku bul- duğu ağacı kestirdi. Resulullah'ın öldüğünü ve onu hatır- lamanın bir yararı olmadığını halka anlatmak için Peygamber'in amcası Abbas'a tevessül etti. Bugün vahhabiler de aynı sözleri söyleyip aynı amelleri yapıyorlarsa niçin onları kınayıp azarlıyoruz? Çünkü bunlar, sanıldığı gibi, İslam'da yeni meydana gelmiş şeyler değildir.

        Peygamber'in hadislerinin yazılmasını engelleyenlerin başında da Ömer'in geldiğini görüyoruz. Ashabı Medine' de hapsettiriyor ve başkalarının da hadis yazmalarını yasaklı- yor. Peygamber'in sünneti halkın arasında yayılmasın diye hadis kitaplarını yakıyor.

        İşte buradan da Hz. Ali'nin kendisini evine hapsetmesi- nin ve ashabın çözemediği çok zor durumlar dışında dışarı çıkmamasının sebebini anlıyoruz. Ömer de Hz. Ali'yi (a.s.) hiçbir makam, mevki veya göreve tayin etmedi. Hatta Hz. Fatıma' nın mirası dahi kendisine verilmedi. Çünkü eğer Hz. Ali'nin biraz malı olsaydı, halk Hz. Ali'ye yönelebilirdi. Bu yüzden bazı tarihçiler şöyle yazıyorlar: Hz. Ali halkın kendisine sırt çevirdiğini görünce Hz. Fatıma'nın şehadetinden )Onra Ebu Bekir'e biat etti.



Resulullah (s.a.a.) Hakkında /85

        Allah sana yardımcı olsun, ya Ali! Halk sana karşı nasıl düşmanlık etmesin ki? Sen onların kahramanlarını öldür dün, burunlarını yere sürttün. Fazilet pazarında onlara hiçbir fazilet bırakmadın. İyilikler meydanında hepsini geride bıraktın. Sen, Mustafa'nın amcası oğlu, halkın ona en yakın olanı, alemdeki kadınların hanımefendisi olan Fatıma'nın kocası ve cennet gençlerinin efendisi olan Ha- san ve Hüseyin'in babasısın. İlk Müslüman ve ilmi en çok olan sensin.

        Amcan, şehitlerin efendisi Hamza'dır. Kardeşin Cafer-i Tayyar'dır. Baban ise Mekke'nin büyüğü ve Peygamber'in (s.a.a.) koruyucusu Ebu Talip'tir. Pak İmamların hepsi senin evlatlarındır. Öncekilerin hepsinden önde ve ileride- sin. Sen Allah'ın ve Resulünün (s.a.a.) arslanısın; sen Allah'ın ve Resulünün (s.a.a.) kılıcısın ve sen Allah'ın ve Resulünün (s.a.a.) eminisin. Peygamber, Allah ve Resulü- nün müşriklerden beri olduğunu bildirmek için yalnız seni Mekke'ye gönderdi; senden başkasına güveni yoktu. Sen, "En Büyük Sıddık"sın. Sen, "En Yüce Faruk"sun ve hak her zaman seninle birliktedir. Batılıarın arasında hak seninle tanınır. Sen, Allah'ın parlak nuru ve hidayet bayrağısın. Senin sevgin ile müminler, senin düşmanlığın ile münafıklar tanınır. Sen ilim şehrinin kapısısın. Sana gelen, o şehre girmiş olur. Senin dışında başka bir kapıdan o şehre girdi- ğini söyleyen yalancıdır.

        Ey Ebul Hasan! Onlardan hangisi senin faziletlerinin bir zerresine sahiptir? Sen şerefin başlangıcı, bitişi ve kılavuzusun. Allah'ın sana verdiği faziletler yüzünden seni kıskandılar. Allah seni kendisine yaklaştırdığı için seni kendilerinden uzaklaştırdılar. Bu zalimler günlerin nasıl aleyhlerine çevri-

86/ Zikir Ehline Sorun

leceğini görecekler.

        Bütün bu okuduklarımız; bize Emir'ül-Müminin'in, ya- şarken de öldükten sonra da ne kadar mazlum olduğunu gösteriyor. O, kardeşi Resulullah'ı (s.a.a.) kendisine iyi bir örnek edinmişti. Resulullah da (s.a.a.) hem yaşarken hem de öldükten sonra mazlum idi. ÇünkÜ Resulullah da (s.a.a.) hayatı boyunca cihat edip nasihatlarda bulundu. İnsanlara hakkı gösterip onlara karşı hep merhametli davrandı. Onlar da son anında sayıkladığını söyleyip ona ağır bir darbe indirdiler. Ona karşı isyan ederek Üsame'nin ordusuna katılmadılar ve o hazretin emrini dinlernediler. Daha müba- rek cesedi yerde iken onun gusül, kefen ve defnine katıl- mayıp halife seçimi için Sakife'ye koştular. Anam babam Peygamber' e (s.a.a.) feda olsun. Onu ölümünden sonra dahi halkın gözünde küçük gösterdiler. Tüm bunlar Kur'an'ın ve vicdanın şahit olduğu Resulullah'ın (s.a.a.) masumluğunu silmek ve birkaç günlük dünyanın fani hü- kümetine ulaşmak içindi.

        Bu bahislerde bazı sahabilerin hilafete ulaşmak için Resulullah'ın (s.a.a.) şahsiyeti karşısındaki tutumlarını gördük. Başta Muaviye bin Ebu Süfyan olmak üzere Emeviler hilafeti miras olarak ele geçirdiler. Hilafetin artık daima kendi ellerinde kalacağını sandılar ve birgün hilafetin ellerinden çıkacağını asla düşünemiyorlardı. Peki Ümeyye Oğulları niçin Peygamber'in (s.a.a.) şahsiyetini küçük düşür11leğe devam ettiler?

        Bence bunun iki asıl sebebi vardır:

        1- Peygamber' i küçük düşürmek, kendilerini o hazrete nispet vererek övünen Haşim Oğullarını hor görmek. Böy-


 

Resulullah (s.a.a.) Hakkında /87

lece Haşim Oğullarından bir çeşit intikam almak istiyorlar- dı. Ümeyye'nin her zaman kardeşi Haşim'i kıskandığına ve devamlı onu yenmek istediğine de dikkat edecek olursak bu görüşü doğrulamaktan başka çare kalmaz.

        Ayrıca, Muaviye'nin Peygamber'den sonra Haşim Oğullarının tartışmasız önderi olan Hz. Ali'ye karşı kin ve düş- manlığını, hilafeti ele geçirmek için Hz. Ali'ye karşı açtığı savaşları dost - düşman herkes bilmektedir. Hz. Ali'nin şehadetinden sonra bu eski düşmanı Hz. Ali'ye minber ve camiIerde lanet okutup küfür ettirmekten bir an bile vaz geçmedi. Bu durumda Muaviye'ye göre Hz. Ali'yi (a.s.) hor görmek, Hz. Peygamber'in (s.a.a.) şahsiyetini kırmak demektir. Hz. Ali'ye lanet etmek ise gerçekte Peygamberimize lanet ve küfretmek demektir.

        2- Peygamberimizin değerini düşürmek, tarih boyunca Ümeyye Oğullarının yaptığı kötü işleri ve fesatları halkın gözünde azaltacaktır. Ümeyye Oğulları eğer Resulullah'ı (s.a.a.) hevaperest biri olarak tanıtır, kadınlara olan alakası yüzünden günlük vazifelerini unuttuğu, hatta bir kadını çok sevdiği için kadınlar arasında adaleti uygulamadığı ve bu yüzden adaleti uygulaması için uyarıldığı gibi şeyler uydu- rup halka anlatınca artık Muaviye ve Yezid gibi normal adamların eleştirilmesi yersiz olurdu.

        Burada birçok tehlike yatmaktadır. Çünkü Emeviler Hz. Peygamber hakkında o kadar hadis ve rivayet uydurdular ki (tüm bunları çok miktarda para harcayıp çeşitli tuzaklar ile yaptılar.) bunların hepsi din hükümleri olarak Müslümanla- rın arasına yerleşti ve Resulullah'ın (s.a.a.) sünnetinden sayıldı.

88 / Zikir Ehline Sorun

        Şimdi burada Sünni kitaplarında var olan Resulullah' ı (s.a.a.) küçük düşüren utanç verici uydurma hadislerden örneklere değinelim. Bu konuda sözü uzatmadan Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim' den birkaç örnekle yetineceğiz:

        1- Buhari, Sahih'inin "Gusül Kitabı, Eşiyle Birleştikten Sonra Tekrar Birleşmek Babı"nda Enes'in şöyle dediğini nakleder: "Resulullah bir gece ve gündüzde bir saatte on bir eşine gidip onlarla münasebette bulunuyordu." Ravi der ki: Ben Enes'e; "Buna gücü yetiyor muydu?" diye sorunca, Enes dedi ki: "Biz de onun otuz erkeğin gücüne sahip olduğunu söylüyorduk." ı

        Saygı değer okuyucumuz! Resulullah'ı bu kadar şehvet- perest olarak tanıtan bu utanç verici rivayete dikkat ediniz. Bir gün içinde bir saatte on bir eşiyle münasebette bulunan, hatta boy abdesti (gusül) almaya dahi fırsat bulamayan bir peygamber! Aziz okuyucular! Onların, şanı yüce Peygamberimizden nasıl bir portre çizmek istediklerini görüyor musunuz? !

        Cahiliye döneminde Araplar cima gücü ile övündüklerinden kendi işlerini doğru göstermek için böyle alçakça bir olayı Peygamber' e nisbet verdiler. Halbuki Hz. Resulullah şöyle buyurmaktadır: "HanıınlarınlZa hayvanlar gibi saldırınayın; ınukaddiıne ve önhazırlık ile yaklaşın."

        Ama bu İslam düşmanları böyle hadisler uydurarak kendilerinin layık olduğu bu ziHeti Peygamber' e nisbet ver dil er. Şimdi Enes bin Malik'e soruyorum: Peygamber'in bir SIJatte on bir eşiyle münasebette bulunduğunu kim sana
--------------

1-Sahih-iBuhari,c.1,s.75-76.



Resulullah (s.a.a.) Hakkında /89

haber verdi? Peygamber'in kendisi mi haber verdi? Normal bir şahsın, karısıyla nasıl yattığını halka anlatması doğru- mudur? Peygamber'in eşleri mi haber verdiler? Normal bir Müslüman kadının, kocasıyla nasıl yattığını mahrem olma- yan yabancı bir erkeğe haber vermesi yakışır mı? Veya Enes bin Malik kendisi casusluk yaparak kapının arasından Peygamber'in nasıl münasebette bulunduğunu mu gördü?! Şeytanın vesveselerinden Allah'a sığınırım. Allah yalancıla- ra lanet etsin.

        Şüphesiz birçok eşleri, cariyeleri ve kötü işleri bulunan gasip Emevi ve Abbasi hükümdarları kendi kusurlarını örtrnek için böyle hikayeler uydurmuşlardır.

        2- Buhari ve Müslim, Sahih'lerinde Aişe'nin şöyle de- diğini naklederler: "Resulullah'ın eşleri, Resulullah'ın kızı Fatıma'yı o hazretin yanına gönderdiler. Fatıma içeri gelin- ce Resulullah yatağımda benimle yatıyordu. Fatıma izin isteyerek dedi ki; "Ey Resulullah! Eşlerin kendileri ile Aişe arasında adaleti uygularnan için beni senin yanına gönderdi- ler. Ben susmuştum. Peygamber Fatıma'ya şöyle buyurdu: "Ey kızım! Benim sevdiğimi sen de sevmez misin?" Fatıma'nın; "Evet severim!" demesi üzerine Peygamber; "Öyleyse bunu da sev buyurdu."ı

        Bu rivayetin devamında şöyle geçer: Peygamber'in eşleri Cahş'ın kızı Zeynebi aracı kılarak ondan Aişe konusunda adaleti uygulamasını istediler. O da izin isteyip içeriye girdiğinde Peygamber geceliğiyle yatıyordu. Zeyneb, Peygamber'in eşlerinin mesajını kendisine ulaştırması üzerine,

--------------


1- Sahih-i Buhari, c. 3, s. 204-205, Sahih-i Müslim, c. 4, s. 1891, h. 2442.

 

90/ Zikir Ehline Sorun

Aişe çirkin sözler söyleyerek Zeyneb'i susturdu. Peygamber de gülerek "Bu, Ebu Bekir'in kızıdır." dedi!!

        Bize, Peygamber'i şehvetperest ve eşleri arasında adaleti uygulamayan biri olarak tanıtan bu rivayeti ne yapalım. Halbuki, Kur'an Peygamber'in diliyle şöyle buyuruyor: "Eğer adaleti uygulayamamaktan korkuyorsamz bir- den fazla kadın almayın, cariyelerinizden faydalanın."

        Ayrıca Peygamber karısıyla yatakta yatarken bütün ka- dınların efendisi olan kızının içeriye girmesine nasıl izin veriyor? Hatta Peygamber kalkıp oturmuyordu?! Peygamber uzanıp yattığı halde, "Kızım! Benim sevdiğimi sen de sevmez misin?" diyor! Aynı şekilde diğer eşi Zeyneb içeri girip adalet konusunu hatırlatınca Peygamber gülerek, "Bu, Ebu Bekir'in kızıdır." diyor!

        Aziz okuyucular! Resulullah'a (s.a.a.) böyle iftiralar eden bu utanç verici hikayelere iyice dikkat ediniz! Halbuki yüce Resulullah adalet ve eşitlik örneği idi. Ömer bin Hattab'ın ölümüyle artık adalet yok oldu diyorlar. Resulullah'ı (s.a.a.) ise ahlaki' değerleri ayaklar altına alan ahlaksız ve hayasız biri olarak tanıtıyorlar. Allah'a sığınırız. Maalesef bu gibi rivayetler Ehl-i Sünnet'in Sahihlerinde fazlasıyla mevcuttur. Bunlardan maksat ise ashaptan bazı kimseleri fazilet sahibi yapmaktır. Çünkü o, Ebu Bekirin kızıdır. Böylece bilerek veya bilmeyerek Peygamber' i aşağılayıp küçük düşürüyorlar. Daha önce de arzettiğimiz gibi tüm bunlar Resulullah'ın (s.a.a.) makam ve mevkisini küçük düşürmek içindir. İşte bunun benzeri bir rivayet daha:


--------------------

1- Sünen-i Neseİ, c. 7, s. 66, Müsned-İ Ahmad, c. 6, s. 88.



Resulullah (s.a.a.) Hakkında / 91

        3- Müslim, Sahih'inde "Osman bin Affan'ın Faziletleri Babı"nde Aişe ve Osman'dan şöyle dediklerini nakleder:

        Ebu Bekir Resulullah'ın huzuruna girmek için izin istedi. Resulullah, Aişe ile yatakta yattığı halde onun içeri girmesi- ne izin verdi. Ebu Bekir'in işi bitince çıkıp gitti. Sonra Ömer izin istedi. Peygamber yine o haldeydi. O da işi bittik- ten sonra gitti. Osman der ki; "Ben içeri girmek istediğimde Resulullah hemen ayağa kalkarak oturdu ve Aişe'ye elbise- lerini topla, dedi. Benim de işim bitince çıkıp gittim. Bunun üzerine Aişe dedi ki: "Ey Resulullah! Niçin Ebu Bekir ve Ömer içeri girince telaşlanıp yerinden kalkmadın da Osman gelince hemen kalkıp oturdun?" Resulullah, "Osman hayalı birisidir. Ben o durumda iken benden hacetini istememe- sinden korktum." dedi."!!

        Bu rivayet, yine Buhari ve Müslim'in Osman'ın fazilet- leri hakkında ortaya koyduğu bir başka rivayete çok benzi- yor. O rivayet özetle şöyledir: Resulullah elbisenin altından bacağını çıkarmıştı, Ebu Bekir izin istediğinde Resulullah bacağını örtmedi. Ömer geldiğinde de aynı şekilde davrandı. Ama Osman içeri girmek istediğinde Hazret-i Peygamber hemen bacağını örterek elbisesini düzeltti. Aişe bunun sebebini sorunca dedi ki: "Meleklerin dahi utandığı adam- dan nasıl utanmayayım?!2

        Kendi efendilerini yüceltmek amacıyla Peygamber'in makamını böyle düşüren Beni Ümeyye'ye Allah lanet etsin.

        4- Müslim, Sahih'inin "Taharet Kitabı, Gusül Babı"nda

---------------
1- Sahİh-İ Müslim, c. 4, s. 1866, h. 2402.
2- Sahih-i Müslim, c. 4, s. 1866, h. 2401.

92 / Zikir Ehline Sorun



Resulullah (s.a.a.) Hakkında /93

Aişe'nin şöyle dediği ni nakleder: "Adamın birisi -Aişe'nin yanında- Resulullah'a (s.a.a.) dedi ki: "Eğer birisi kansıyla cima eder, sonra halsizleşirse gusül alması gerekir mi?"


Peygamber, cevabında Aişe'yi göstererek; "Ben bu kadınla aynı işi yapıyorum ve sonra gusül alıyoruz." dedi."! ı

        Muhterem okuyucular! Bu gibi rivayetler hakkında gö- rüş belirtmeyi size bırakıyorum. Peygamberimiz halkın gözü önünde cima ettiğini söyleyecek kadar Aişe'yi şımarttı mı? Resulullah'ın (s.a.a.) şerefini ve kişiliğini ayaklar altına alan bu gibi rivayetler AİŞE'DEN çok rivayet olunmuştur.

        Bir rivayetinde diyor ki: "Peygamber halkın karşısında yüzünü yanağıma dayamış, zenci kadınların raksını seyredi- yordu. Birinde diyor ki; "Peygamber beni omzuna almıştı veya benimle yanşıp beni yeniyor ve sonra bir daha yanş- mak için şişmanlamamı bekliyordu. Veya diyor ki, Sırt üstü uzanıp kanlarına saz veya zurna çaldırıyordu. Ve bu şeytani araçlan evinde tutuyordu. Ebu Bekir de sinirlenip onu engelliyordu.

        Peygamberimizi (s.a.a.) küçük düşürmekten başka hiçbir hedefi olmayan bu utanç verici rivayetler Sahihlerde fazla- sıyla mevcuttur. Örneğin; "Peygamber büyülendi ve ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırdı. Öyle ki, eşlerinin yanına gelmediği halde onlarla görüştüğünü zannediyordu."2 Veya; "Resulullah (s.a.a.) Ramazan ayında cünup olurdu."3 Veya; "Resulullah ağır bir uykuya dalıyor, kalktığında


--------------

1- Sahih-i Müslim, c. 1, s.272, h. 350.


2- Sahih-i Buhari, c. 4, s. 123 ve 177.
3- Sahih-i Buhari, c. 3, s. 38-40.

abdest almadan namaz kılıyordu."ı Veya; "Resulullah namazda unutkanlığa uğrar, kaç rekilt namaz kıldığını bilmezdi."2 Veya; "Resulullah (s.a.a.) kıyamet günü ne olacağını ve kendisine nasıl davranılacağını bilmiyordu."3 Veya; "Resulullah ayakta idrar ediyor ve o sahabi ondan uzaklaşınca, Peygamber yaklaşmasını ve idrannın bitmesini beklemesini istiyor."! 4

        Evet, Sünnilerin dediğine göre Peygamberimizin Ebu Bekir'in kızı Aişe'yi şımartması öyle bir hadde vanyor ki, Peygamber Müslümanlan abdest için su bulmak yerine Aişe'nin gerdanlığını aramaya gönderiyor ve halka öyle sert davranıyor ki, halk Aişe'yi babası Ebu Bekir'e şikayet ediyor ve Ebu Bekir de kızına kızıyor. Peygamber de eşinin kucağında rahat rahat uyuyor!

        Buhari ve Müslim, Sahih'lerinin "Teyemmüm Babı"nda Aişe'den şöyle naklederler: "Resulullah (s.a.a.) ile çıktığı- mız bir yolculukta bir çöle vardık. Orada benim gerdanlı- ğım kayboldu. Resulullah diğer Müslümanlarla birlikte yanlarında su olmadığı halde çölde gerdanlığı aramaya koyuldular. Ashap Ebu Bekir'in yanına gelerek; "Aişe'nin ne yaptığını görmüyor musun? Aişe, Resulullah'ı ve yanındakileri yanlarında su olmadığı halde, bu işe mecbur edi- yor." dediler. Ebu Bekir Resulullah'ın yanına geldi. O sırada Rt:(sulullah başını Aişe'nin bacağına koymuş uyuyor- du. Ebu Bekir bana; "Resulullah'ı ve halkı susuz mu bırakı-

---------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 1, s. 47 ve 179.
2- Sahih-i Buhari, c. i, s. 129-130 ve c. 2, s. 185.
3- Sahih-i Buhari, c. 2, s. 9L
4- Sahih-i Müslim, c. 1 , s. 227, h. 273.

 

94/ Zildr Ehline Sorun


yorsun?" diyerek beni kınadı ve ağzına geleni söyleyip eliyle kaburgalanma vurdu. Resulullah bacağırnın üzerinde yattığı için hareket etmeyip dayandım. Peygamber o halde sabaha kadar uyudu ve yanımızda su yoktu. Sonra teyem- müm ayeti nazil oldu ve Müslümanlar teyemmüm ettiler. Büyük bir zat olan Useyd bin Huzeyr; "Bu, sizin ilk bere- ketiniz değildir ey Ebu Bekir'in ailesi!" dedi." Aişe daha sonra der ki: "Sonunda bindiğim devenin getirilmesini isteyince gerdanhğı devenin altında buldular."ı

         İslam'ı iyi tanıyan bir kimse Resulullah'ın (s.a.a.) namaz konusunda bu kadar ilgisiz olduğuna ve bir gerdanhk için Müslümanları uzun bir süre susuz bıraktığına inanabilir mi? Sonra da Müslümanları o halde terkedip hanımının dizi üzerinde uyumaya gidiyor; Müslümanlar namazıarı konu- sunda Ebu Bekir'e şikayete gidiyorlar; Peygamber o kadar derin ve rahat uyuyor ki, Ebu Bekir'in gelip Aişe'yi kına- masının ve kaburgasına vurmasının farkında olmuyor! Bir peygamber nasıl olur da halkın ve kendisinin namazını hafife alıp, namaz vakti geldiği halde kansının yanında rahatça uyuyabilir?!

        Bu rivayetler kesinlikle Muaviye bin Ebu Süfyan tarafından uydurulmuş olup hiçbir senedi yoktur. Bütün ashap orada olduğu halde Ömer bin Hattab'ın bu olaydan hiç haberi olmayışı nasıl yorumlanabilir? Çünkü Ömer' e, te- yemmüm hakkında sorulduğunda bu olaydan hiç bahsetmi- yor. Bunu Buhari ve Müslim, "Teyemmüm Babı"nda yaz- mışlardır. 2


---------------------

1- Sahih-i Buhari, c. 1, s.91; Sahih-i Müslim, c. 1, s. 279, h. 367.


2- Sahih-i Buhari, c. 1, s. 92; Sahih-i Müslim, c. 1, s. 280, h. 368.

 

Resulullah (s.a.a.) Hakkında /95


        Burada üzerinde durulması gereken önemli nokta şudur: Resulullah'ı (s.a.a.) alçakça planlarla öyle değersiz ve küçük gösteriyorlar ki, bugün dünyayı saran bunca fesada rağmen hiçbirimiz kendimize böyle şeyleri yakıştıramayız. Nasılolur insanlık tarihinin kaydettiği en azametli ve en yüce şahsiyet, böyle şeyler yapabilir? Halbuki izzet ve celal sahibi olan Rabbimiz Peygamber' i hakkında: "Sen yüce bir ahlak üzeresin." buyurmuştur.

        Bence bütün bu planlar, veda haccı bittikten sonra baş- ladı. Çünkü Resulullah (s.a.a.) Gadir-i Hum'da Hz. Ali'yi (a.s.) Müslümanların halifesi olarak tanıttı. Hilafet peşinde koşanlar ise evlatlarının İslam' dan çıkma pahasına da olsa Resulullah'ın bu nassına karşı çıkmaya karar verdiler. İşte Resulullah'ın artık hiçbir emrini dinlememeleri, vasiyet yazmasına karşı çıkmaları, şahsen hazırladığı Üsame ordu- suna katılmamaları gibi olaylar bundan kaynaklanmıştır. Peygamber'in vefatından sonra vuku bulan olaylar yine aynı hedefi izliyordu. Zorla biat aldılar ve muhaliflerin evini yakmakla tehdit ettiler ki, o evde Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin de vardı. Resulullah'ın hadislerini nakletmeyi engellediler ve sünnetinin yazıldığı kitapları yaktılar. Resulullah'ın hadislerini nakletmesinler diye ashabın Medi- ne dışına çıkmasını engellediler ve Ebu Bekir'e zekat ver- meyen ashabı şehit ettiler. (Çünkü Peygamber zamanında biat ettikleri halife, Ebu Bekir değildi.) Fatıma'tüz- Zehra'nın mirasına, hakkı olan Fedek'e ve humusa el ko- yup onu yalanladılar; Hz. Ali'yi her türlü görevden uzak- laştırdılar; Ümeyye OğuHarına mensup münafık ve tamah- karları işbaşına getirdiler ve onları zorla Müslümanların başına geçirdiler. Ashabın, Resulullah'ın eserlerine değer vermelerini engellediler, Resulullah'ın ismini ezandan

-----------------------


 

96/ Zikir Ehline Sorun



silmeye çalıştılar.

        Medine-i Münewere'de kafir ordusunun katliamına ve işlediği cinayetlere göz yumulması, Kabe' nin mancınık ile viran edilişi, Allah'ın diniyle oynanıp Kur'an'ın parçalan- ması, Mescid-i Haram'ın yakılması, orada bulunan sahabe- nin öldürülmesi ve Ehl-i Beyt'i sevdiğini belirten herkesin şehit edilmesi, hepsi bu hedef doğrultusundaydı.

        Bu çirkin tuzakların etkileri bugüne kadar devam etmiş- tir. Çünkü bugün de Müslümanlar arasında Muaviye ve Yezid' e rahmet okuyanlar, onların yaptıkları işlere içtihat deyip Allah katında onlar için sevap umanlar vardır. Ehl-i Beyt Şiileri aleyhinde birçok kitaplar yazılmakta, onlara çeşitli iftiralar atılmakta ve hac mevsiminde Beytullah'da Şiilerin öldürülmesinin caiz olduğu ilan edilmektedir. De- mek ki bugün de bu tuzaklar devam ediyor ve bunların ne zamana kadar süreceğini Allah bilir.

        Ben bütün bu tuzakların ayrıntılarını açıklamaya güç ye- tiremem. Ama gücüm yettiğince Resulullah'ın (s.a.a.) kutsallığını ve masumluğunu savunacağım. Allah bu resu- lünü bütün beşeriyetin hidayeti için göndermiş, ona parla- yan ay, nurlu meşale diyerek onu en kamil ve münezzeh insan kılmıştır. Peygamberimizi küçük düşürmekten başka hiçbir hedefi olmayan bu gibi sahte rivayetlerin karşısında susup, Peygamberimizi savunmamak asla mümkün olamaz.

        Bütün Ehl-i Sünnet mensupları bu rivayetleri kabullenip Sahih ve Müsnedlerinde zikretmiş olsalar bile biz asla kabul etmeyeceğiz. Şüphesiz Allah'ın şu sözü hak ve en iyi ha-
 

Resulullah (s.a.a.) Hakkında /97

kemdir: "Doğrusu sen yüce bir ahlak üzeresin."ı Bu ayete uymayan her şey hurafe ve saçmadır.

        İşte kainatın serveri, insanlığı karanlıktan kurtaran, in- sanlığın lideri ve insanları emniyet ve eb edi hayata sevk eden Peygamberimiz hakkında Şiilerin inancı budur. İbret alın, eyakıl sahipleri!



Yüklə 1,17 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin