Diğer bir deyişle tevekkül; dünyaya ve ahirete ait maksatlarda Allah’ın koyduğu kanunlara uymak ve neticeyi Allah’tan beklemektir. (meyve, çocuk, cennet...). Yani tevekkül; sebeplere riayet ettikten sonra neticeyi Allah’tan beklemektir. Yoksa, sebep ve şartları bir tarafa itmek İslam’ın tevekkül anlayışıyla bağdaşmaz. (Mesela: Hz. Ömer’in, mescitte oturup ”tevekkül ediyoruz” diyen kişileri kovalaması.
Ne kadere inanmak, ne de tevekkül etmek, tembellik, gerilik, miskinlik demek değildir. Her Müslüman, tabii olayların, ilahi düzenin ve kanunların çerçevesinde, sebep-sonuç ilişkisi içinde olup bittiğinin şuuru içinde olmalıdır. Yani tohum ekilmeden ürün elde edilemez, ilaç kullanılmadan tedavi olunmaz. Allah’ın rızasına uygun ameller işlenmedikçe cennete girilmez. Öyleyse tevekkül; çalışıp çabalamak, çalışıp çabalarken Allah’ın bizimle olduğu düşüncesini hatırdan çıkarmamak ve sonucu Allah’a bırakmaktır.