Sanık Doğu Perinçek :”ben berraklaşmak için, aynı kavramlar ve anlayışlar üzerinde, bu mahkeme salonunda buluşalım diye söylüyorum, size bir karşı bir beyan olarak söylemiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:” Deniz ismi verilen gizli tanık, PKK terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan ile görüşmeniz ile ilgili olarak dikkatini çeken hususun, Abdullah Öcalan tarafından bizzat karşılanmanız ve askeri tören yapılması olduğunu, size terör örgütünün kampında, bir oda tahsis edildiğini, hatırladığı kadarı ile terör örgütünün bu kampında, on gün kadar kaldığınızı, Abdullah Öcalan ın hiçbir misafiri ile bir defadan fazla bir yemek yemediği halde, Doğu Perinçek ile kaldığı süre boyunca bütün yemekleri birlikte yediklerini, Abdullah Öcalan ın kendisine görüşmeye gelen herkes ile görüştükten sonra ve yüzüne karşı güzel şeyler söyledikten sonra, arkasından ajan, işbirlikçi ya da benden yararlanmaya geldi, şeklinde sözler söylediği halde, sizin hakkınızda övücü sözler söylediğini, sizin yaptığınız bu röportajın yayınlanması ile Abdullah Öcalan ve PKK örgütünün, Türkiye siyasetinde gündeme geldiğini ve ülke içersinde örgütün taban bulmasını sağladığını, 15 ağustos 84 olayları ile örgüt adının Türkiye de hissettirmiş ise de, daha sonra yapılan operasyonlarda, örgütün ağır darbeler aldığını, örgütün o dönemde, siyasi olarak da sıkışmış bir durumda olduğunu ve yayınlanan bu görüşmenin, adeta örgüt için bir can simidi haline geldiğini söylemiştir. Birçok tanınmış gazetecinin terörist başı Abdullah Öcalan ile görüştüğü halde, sürekli olarak sizin görüşmelerinizin gündeme getirildiğini söylüyorsunuz. Bu doğrudur, ancak sizin Abdullah Öcalan ile fotoğraflarınız özellik arz etmektedir. Bu fotoğraflarda, bizim daha çok bir devlet başkanının karşılanma protokolünde gördüğümüze benzer şekilde, sizin sözde askeri bir düzene göre sıralanmış PKK teröristlerince karşılandığınız, tek tek ellerini sıktığınız, Abdullah Öcalan ile aranızda bir gül alışverişi olduğu, Abdullah Öcalan ile bir masada oturarak, PKK lı teröristlere hitap ettiğiniz, açıkça görülmektedir. Öncelikle, ifadede geçen askeri törenle karşılanma, kampta on gün geçirme, kampta terörist başı Abdullah öclan ile birçok yemek yeme konuları doğru mudur. Sizin 2000 e doğru dergisinde yayınladığınız bu görüşmeye ait fotoğraflar, Tuncay Güney in verdiğini söylediğini söylediğiniz fotoğraflar ile aynı mıdır? Bu fotoğrafların MİT tarafından temin edildiğini söylediniz, MİT konusunda ayrıca PKK yı kurduğu yönünde bir isnat da da bulundunuz. Bu fotoğrafları terörist başı Abdullah Öcalan bizzat mı MİT’ e vermiştir. Lütfen açıklar mısınız.?”
Sanık Doğu Perinçek :” şimdi askeri törenle karşılandığım doğru, hatta oraya gidenlerden bir tek bana, askeri tören yapıldığı da söyleniyor. Onu tam ben bilemiyorum o da benim dünya çapında sosyalist hareket içersinde belki bir ağırlığım, bir yerim olduğu için yapılmış olabilir, fakat, ben başka kuşkulara da sahibim, o ayrı mesele. Ben, o sürpriz karşısında ne yapabilirim diye o anda düşündüm. Hiçbir askeri törende, hiçbir devlet başkanının, siz ordaki iki, üç kişinin elini sıktığını gördünüz mü? Ben o askeri tören havasını bozmak için orda dört beş kişiyi sıradan ellerini sıkarak, yani onu askeri tören havasından çıkarttım. Onu söyleyin. O bana saygılarından gelen bir şey. O saygıları ben kötü bir şey olarak görmüyorum. Bu gün de o saygı varsa Türkiye’nin yararınadır. Onu anlatacağım. İki gün kaldım, on gün çok yanlış. Çünkü uçak şeyleri belli, giriş belli, çıkış belli. Yasal olarak gidilen bir yer. Benim Beka da kalışım, on gün değildir, tam iki gündür. On gün kalsam da bir şey gerekmez. Yemekleri birlikte yediğimiz doğrudur. Başkaları ile yememiş, onu bilemiyorum. Arkamdan övücü sözler söyledi ise, onun bir değerlendirmesidir. Ben bundan yüksünmem. Çünkü, benim kanaatim, 1989 -90 yılında, Türk devleti benim politikamı benimsese idi, bu işi yüzde doksan o gün bitirirdi. Neden bitirirdi, Abdullah Öcalan, o zaman Suriye devletinin kontrolündeydi. Suriye, Amerika dan farklı ve Amerika nın körfez e saldırısından rahatsız olan bir devlet. Suriye nin Türkiye ile meselesi Türkiye’nin Müslüman kardeşler ihvanı müsliminini destekleyerek Suriyenin içinde terör hareketleri isyanlar kışkırtması, hatta 1982 isyanında 1000 in üzerinde, insanın o isyanlarda öldürülmesiydi, yani Suriye bunu Türkiye ye bir misilleme olarak veya sen benim içimde bunu yaparsan, ben de senin içinde, bunu yaparım, şeklinde yürütüyor. Eğer Amerika nın güdümünde olmasa Türkiye, bizim politikamızı benimsese, şunu yapabilirdi. Bir basit, yarım saatlik görüşmede, hafız Esat rejimi, Abdullah Öcalan ı ve beka daki bütün herkesi, Türkiye ye teslim etmeye hazırdı. İkincisi, aynı zamanda uyuşturucu üzerinden, PKK nın büyük bir geliri vardır ki, ben onun o zamanlar da yazdım. O uyuşturucu geliri o anda bitirilebilirdi. Türkiye, Amerika denetiminde olduğu için, Amerika nın Suriye içinde kargaşalıklarına yataklık ettiği için, Türkiye maalesef, kendi düşmanını, iç düşmanlarını da Suriye nin desteklemesine zemin hazırlamıştır. Bizim politikamız, Amerika geliyor, körfeze, işgal ediyor, burada Türkiye Suriye birbirine yakınlaşsın bu bir ikincis,i kendi Kürdümüzü de ikna edelim. Bu birliğin içersine çekelim. Benim ile yaptığı röportaj Abdullah Öcalan ın diğer bütün röportajlardan farklıdır ben size dün takdim ettim, arz ettim sayın başkanım. O röportaj da, Abdullah Öcalan ısrarla ben Türkiye’nin birliğine bağlıyım, beni kovsanız, ayrılmayacağız, keloğlan a sevdalıyız. Türkiye halkına sevdalıyız. Kemalist devrimin aydınlattığı insanlar olarak biz yetiştik. Turgut özal sevrci ama, ben sevr e karşıyım şeklinde, o koşullarda Suriye nin etkisi ile birçok olumlu fikirler de benimde telkinlerimle savunuyordu. Ve o röportajı eğer Türkiye ye zararlı ise milli güvenlik kurulu çoğaltıp, doğu bölgesinde binlerce dağıtmazdı. O röportaj, milli güvenlik kurulu tarafından çoğaltılmış ve doğu bölgesinde güneydoğu bölgesinde yayılmıştır. Onu da belirteyim. Gül alışverişi yok. Abdullah Öcalan bana bir karanfil uzatıyor. Bunu da, hep uzatan belli alan belli, ev sahibi, bu tür kabullerde, çiçek verilir, gül uzatılır. Onu yayınlayan da benim. Yani o fotoğrafı da, Türk milletim bilsin, ondan gizli hiç kimseden bir karanfil, hani, başkası da bulmuş, yayınlamış değil. o fotoğrafı yayınlayan da benim, onu belirteyim. Diğer fotoğraflar olayı, orda iki kişi fotoğraf çekmiştir. Birisi, benimle beraber oraya giden, üç kişilik bir heyetiz, Ömer özelturgut ve Ramazan duran, bizim fotoğraflarımızı ramazan duran çekmiştir. Ve biz, getirdiğimiz o fotoğrafları, Türkiye de yayınladık. PKK da kendisi fotoğraf çekiyordu. Sonra birden bir baktık, MİT’ i ben yanlış, hep eskiden beri, MİT diye yanlış olarak söylemişim, veyahut da belki, gene de bilmiyoruz. Tuncay Güney diyor ki, ben Hanefi Avcı ile emniyet istihbarat başkan yardımcısı, Hanefi Avcı nın bir tertibi ile gittim, PKK dan o fotoğrafları aldım ve getirdim polise verdim. Şimdi burada çok enteresan bir ilişki ortaya çıkıyor. PKK ile emniyet istihbaratı arasında bir ilişki var. PKK dan bu fotoğraflar zorla alınmıyor. Bir baskın ile alınmıyor. Veya hile ile alınmıyor. Çalınmıyor. PKK Suriye de bir anlaşma sonucu, o fotoğrafları, emniyet istihbaratına veriyor, demek ki, emniyet istihbaratı da PKK ya bir şey vermiş. Onun ne verdiğini, daha hala bilmiş değiliz. Bu olay da şöyle ortaya çıktı. İsveç te Mahmut baksı vardı, rahmetli, o da Türkiye’nin birliğinden yana bir Kürt aydını idi. Bir kez bana telefon etti. İşte o fotoğraflar falan yayınlanıyor. Ben de Mahmut Baksı ya dedim, Ya baksana, dedim bunları şey çektikleri fotoğraflar, biz bunları zaten yayınlamışız ama fotoğrafçılarını mı artık birisi. Ha dedi, sen dedi, sayın Perinçek dedi ne k adar iyi niyetli ne kadar iyi kalpli bir insansın, o fotoğrafları apo dedi mit e verdi dedi. Benim kız kardeşim kampta ve apo ile mit arasında bir alışveriş oldu ve apo o fotoğrafları verdi. Yoksa Suriye den bir fotoğrafçı, onların kendi fotoğraf banyo edecek, özel yerleri var ve o çektikleri fotoğrafları kendileri üretirler ve onu verdiler şeklinde, burada Tuncay Güney in bir kurye olarak emniyet istihbaratı tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır, fakat o fotoğraflar karşılığında, ne verdikleri de hala açığa çıkmamıştır. Bunun bir önemi de yok zaten, o fotoğrafların benzerlerini biz yayınlamışız. Diyelim, birisi buradan çekmiş, biri buradan çekmiş, aynı sahnelerdir. Onları da belirteyim. Bu röportaj, 1989 yılında olmuştur. Ben milletimin önünde bütün hayatımla, hatta bunu Diyarbakır da bir buçuk, bir yaşında Diyarbakır a geldik, babam Diyarbakır hakimi, bir yaşından da başlayabilirsiniz. Bütün hayatımın ben milletime hesabını veririm. Yanlışlarımı da bu hesabın içinde söylerim, ama bunun bir ceza, buradaki ceza yargılaması ve suçla ve suç tarihi ile bir ilgisi yok. Bu bir psikolojik bir savaş. Yarın zaman gazetesi, bu sorunun başlığını atsın diye yani çiğnene çiğnene, çiğnene çiğnene bitmemiş bir olay ama olsun ben kimseden, savcıların da gönlünü kırmak istemiyorum, ama bu büyük bir psikolojik savaş, bunun da farkında olduğumu belirtmek istiyorum.
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”bu soruları sormamın sebebini size başta izah ettim.”
Sanık Doğu Perinçek :”anladım efendim, tamam, kusurlu ben olabilirim.
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”siz hayır tekrar ediyorsunuz, şu anda internette isminizi yazınca doğrudan karşınıza bu fotoğraflar çıkmaktadır. Herkesin malumu, herkesin tereddütü.”
Sanık Doğu Perinçek :”ben o fotoğraflarla en sonunda iktidar olacağım. O yayınlayın yayınlayın, ben en sonunda iktidar olacağım, o fotoğraflarla, yani şimdi sürekli olarak niye başkasının o fotoğrafları çıkartılmıyor. Niye Mehmet Ali birandın Cengiz Çandar ın, Güneri Civaoğlu nun, başkalarının, Sayın başkanım, ben oraya gittiğime, bir kere bütün milletin huzurunda söyliyim, hiç pişman değilim. Doğru yaptım. İsterse, hiç kimse bana oy vermesin. Ben doğru yaptım. Türk devletinin o zaman yapması gerekeni yaptım. Ama, Türk devleti ile bağlantılı olarak değil, Türk devleti, amerikancıların elinde olduğu için o zaman şiddet politikası uyguluyordu. Amerika da şiddetten yararlanarak, kürdün hakkını hukukunu savunuyor, rolünde devam etti. O zaman benim yapmam gerekeni, Türk devletinin Türk hükümetinin yapması gerekirdi. Yapmadılar. Kaldı ki, bu bir tartışma konusudur. O fotoğrafların, o kadar yayınlanması da benim gücümü gösterir. Demek ki, Doğu Perinçek, Amerika nın karşısında bir kuvvettir, güçtür. Onu yıpratmak gerekir, Atatürk içinde, sürekli karşı propaganda yapılır, birçok devrimci için yapılır, yapılsın, yapılsın, ama gerçekler ortadadır. Yani o fotoğraflardan benim bir yüksündüğüm bir şey yok.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: ”yeri gelmişken PKK nın MİT tarafından kurdurulduğu isnadınızı neye dayandırdığınızı açıklar mısınız? “
Sanık Doğu Perinçek :”şuna dayandırıyorum, sayın başkanım, PKK nın 1980 e kadar oynadığı role dayandırıyorum. Yani bir fiskos, bir istihbarat da değil, nedir, 1980 e kadar PKK bizi vurdu. Ona, doğu bölgesinde, güneydoğu da solu, ilericileri temizleme görevi verildi. Bu görev, ancak bir Gladyo görevi olabilirdi. Yani, herhangi bir sol örgüt, çünkü solcu kisve altında çıkıyor, herhangi bir sol örgütün hedefi, ordaki diğer solcular olamaz. Ne devlete bir kurşun sıktı, ne polise kurşun sıktı, 1980 e kadar, iyi izleyip tespit edelim. Ne bir askere kurşun sıktı ve maalesef, o tarihlerde Türk devletini yöneten milliyetçi cephe hükümeti, yani Türkeşler, Erbakanlar, Demireller, bu politika yan cebime koy, şeklinde karşılandı. Ordan solu temizlesin. İlericilerini temizlesin. Ne oldu bakın, bu gün orada ne kaldı, Atatürkçülük diye bir şey kalmadı. Bir tek, irtica kaldı. Barzanicilik, o da amerikancı, bir de PKK kaldı, o da, amerikancı. Sonuç itibarıyla, Atatürkçülüğü, ilericiliği, solculuğu, güneydoğu dan temizlediler. Güneydoğuda, 1960 larda halk sol eğilimli ildi. Atatürkçüydü, sol eğilimli, ilericiydi ve birlikten yana idi. Burası çok önemli, çünkü sol birleştirir. Yugoslavya y,ı Tito birleştirdi. Sovyetler birliğini, Lenin birleştirdi. Bulgaristan ı, işgalden Dimitrov kurtardı, Arnavutluk u, Enver hoca kurtardı. İkinci dünya savaşında bakıyoruz, bütün ülkede emperyalizm e karşı savaşanlar, sol partiler, sol örgütler, hiçbir tane Hıristiyan örgütünün Çekoslovakya yı, Polonya yı, çin i kurtardığını gördük mü? veyahut da bir ülkücülere benzeyen bir aşırı milliyetçi örgüt, hiç vatanları için çarpıştı mı? Çin i Mao kurtardı. Mao olmasa, komünist partisi olmasa, Çin paramparça olmuştu. Dimitrov olmasa, yani Bulgaristan kominist partisi. Bulgaristan kurtulmayacaktı. Enver hoca. Arnavutluk ta. Yugoslavya da tito. Polonyası. çekoslavakyası. yani dünyada Atatürk, Atatürk de bir solcuydu. Yani. dünyada birliği sağlayan vatan savunmasına daima ön planda, solcular olmuştur. Ben bir tane sağcı, milliyetçi, vatanı kurtarmış, son yüzyılın tarihinde görmüyorum. Hatta, o milliyetçiyim geçinen sağcılar, Çin de Japon emperyalizmi ile işbirliği yaptılar, doğu Avrupada hitler ile işbirliği yaptılar. Fransa da İtalya da komünist partileri işgale karşı savaştı, o sağcı diyenleri sinemalarda filmlerde görüyoruz, Hitler ile işbirliği yaptılar. Türkiye de de, Kürt yurttaşlar arasında solcular birlikten yanadır. Sağcılar, bölünmeden yanadır. Orda, solu temizleyerek hani, sol kötüdür falan diye solu temizleyerek bölünmenin koşullarını yarattı. 1980 öncesi. Ben bunlara bakarak, PKK nın Gladyo tarafından kurulduğunu, pratiğine eylemlerine bakarak söylüyorum bir, ikincisi bu konuda önemli bulgular da var, nedir bulgu, Abdullah Öcalan şafak dergisi dağıtmaktan, 1972-73 de tutuklandı. Bizim yargılandığımız davada. Onun konumunda olan herkes, 7,5 yıl hapis giydi. Ferit İlsever de de üç dört ay aynı koğuşta yatmıştır. Abdullah Öcalan gitti, savcılarla anlaştı. Ve bırakıldı. Ve hüküm giymedi. Onun konumunda olan herkes, 7,5 yıl hüküm giymiştir, o anlaştı. O anlaşmanın sonucunda, ona o örgüt kurduruldu. Ve o örgüte de, böcek yiyen böcekler teorisine göre, dediler ki, siz gideceksiniz, orda solcuları vuracaksınız, bizim liderlerimizi Abdullah Öcalan vurduğu zaman, zeki ön’ ümüzü, adil turan ımızı, inan özden imizi, Mehmet, bunlar hep doğunun liderleri, ve orda halkı Türkiye ye bağlayan liderler. Birlikten yana olan insanlar, Atatürkçü olan insanlar. Bunlar vurulduğu zaman, bize kimse sahip çıkmadı. Ne jandarma sahip çıktı, ne polis sahip çıktı, bir baktık, polis PKK nın arkasını pışpışlıyor. Bir baktık, jandarma katili yakalamıyor. Biz bunları yaşadık. Ne zaman ki, 1980 den sonra, apo Suriye ye kaçtı, bu sefer Suriye nin denetimine girdi ve başka bir şey oldu. Bu dediklerim, çok önemli bir hakikattir. Yani, bunu Kürt yurttaşlarımızın da değerlendirmesini isterim, herkesin değerlendirmesini isterim. Abdullah Öcalan ın 1980 e kadar, gladyo nun kontrolünde, doğu bölgesinde solu ezmek için kullanıldığı ve maalesef gladyo nun kontrolünde, bir takım güvenlik güçleri tarafından da desteklendiği çok büyük bir gerçektir, bunu ben bütün bu davayı ilgilendirmez, ama bunu bütün kanıtlarını kamuoyuna defalarca açıkladım, bu bir gerçektir. Ve çok acıdır. Türkiye kendini bölecek canavarı, kendi eli, bunu ikinci defa Hizbullah ile de yapmıştır. Bu sefer de Hizbullah ile de bilmem, PKK yı öldüreceğim diye Hizbullah ı örgütlemişlerdir. Ondan sonra bu sefer de Hizbullah belası çıkmıştır, yani Atatürk dönemindeki gibi devletin resmi güvenlik kurumları ile bu meseleleri asayiş meselesini çözmek, yasal yollardan böyle bir anlayış yok. bunları hep bizim kafamıza sokan Amerika dır ve o Ergenekon örgütündeki naylon örgütler falan da işte, aynı kafadır. Bu tür naylon örgütler kuracak, o naylon örgütler ile öbürünü kıracak, öbürü ile öbürünü vuracak bu tamamen CIA amerikan kafasıdır. “
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan devlet güvenlik mahkemesi savcılarına verdiği ilk ifadede, yakalandıktan sonra, sizin hakkınızda 91 yılında kampınıza geldiği ve benimle görüşmeler yaptığı doğrudur, ancak, bizim örgütte gizli lider konumuna getirildiği doğru değildir. Doğu Perinçek, bana siz bu şekilde muvaffak olamazsınız, benim siyasi yapılanmam içersinde yer almanız, daha doğru olur şeklinde telkinde bulunuyordu demiştir. siz ise, PKK nın siyasi açılımı konusunda, tersi bir gelişme olduğunu, size bunun teklif edildiğini ve kabul etmediğinizi savundunuz, bu konuyu açıklar mısınız?”
Sanık Doğu Perinçek :”Abdullah Öcalan doğru söylemiş, ifadesi doğru. Ben Abdullah Öcalan a dedim ki, silahı bırak, bölücülüğü bırak, Kürt yurttaşlar gelsin Türk partilerine katılsın. İsteyenler, beğenenler işçi partisine katılsın. İşte silahı falan bırakın, bu sen ben bölücü değilim, bölünmek istemiyorum, Türk halkı ile birleşmek istiyorum diyorsun, o zaman silahı bırakacaksın çünkü, silaha davranan, kendisini büyük bir hami bulmak zorundadır. Bak şimdi, Amerika da buraya gelmek üzere, siz gideceksiniz Amerika nın piyonu olacaksınız, bu kaçınılmazdır, çünkü Türk milleti ile baş etmeniz mümkün değildir. Muvaffak olamazsınız. Türk devleti ile baş etmek için Amerika ya yaslanacaksınız. Ve ondan sonra da ordan kurtulamazsınız. Buradan nasıl kurtulursunuz, örgütünüzü dağıtacaksınız, Türkiye çapındaki partilere katılacaksınız. Bunu söyledim, Abdullah Öcalan, çok doğru söylemiş. Bu bir, ikincisi, peki şununla nasıl bağdaşır diye sayın savcı soruyor yani, diyorsunuz ki bize milletvekilliği önerdiler, biz reddettik, gerçekten de onu ben ilk ifademde, dil sürçmesi ile CHP CHP diye söyledim, arkadaşlarım uyardılar sonra, SHP olarak düzeltiyorum, o zaman CHP yoktu, CHP liler de, bu günkü SHP de idi ve Cumhuriyet halk partisinin devamı olarak, SHP vardı, Erdal İnönü ve Deniz Baykal yönetiyordu. O zaman 1991 seçiminde, SHP 22 milletvekilliği verdi onlara, bunun içinden dört milletvekilliği bize önerdiler ve o biz CHP milletvekili olacaktık, PKK, SHP milletvekili olacaktık, onu söyleyim, bunun ikisi arasında bir çelişme yok, şu bakımdan yok benim önerdiğim şekilde olsaydı, yani PKK silahını vesaire falan filan dağıtsaydı, o 1991 seçim ittifakı olmayacaktı. 1991 seçim ittifakına katılmamamızın sebebi, o PKK yı meşrulaştıran, PKK orda başka bir yola girdi. Amerika geldi, Amerika, Barzani ye,Talabini ye bir kukla devlet ihsan etti, apo da şu fikir ön plana çıktı, Amerika, herkese bir toprak parçası veriyor, bana da, bir toprak parçası verir, ben de oranın beyi olurum. Bu fikrin devamı olarak, hem yasal imkanları kullanayım, hem silahı kullanayım. Yasal imkânları da nasıl kullanayım, Türkiye parlamentosuna gireyim. Türkiye parlamentosuna girmek için de o zaman bu Erdal İnönü nün politikası değildi, bir devlet politikası olarak saptandı. Yazık, onun sorumluluğu da Erdal inünü nün, deniz Baykal ın üzerine yıkıldı, siz bu PKK yı alacaksınız, biz bunu parlamento ya sokacağız. dendi ve onlar da, devletin bu politikasını uyguladılar. 22 milletvekilliği verdiler. Bu başka bir yol, bu PKK yı bizim dağıtın dememizle, bunun arasında bir çelişme yok, PKK o yolu tercih etti ve o yoldan gitti. Eğer öbür yol olmadı, öbür yol bizim gücümüz yetmediği için olmadı. Bizim işçi partisi olarak kuvvetimiz, bir yandan Amerika PKK nın kolundan tutuyor, bizim kuvvetimiz Amerika ya denk kuvvet değil, eğer Türk devleti tutsaydı, PKK nın kolundan Amerika dan koparır, bu tarafa çekerdi. Bu kadar insan ölmezdi. Yani ucuz politikalarla bu işler halledilmez. Türkiye de, bir ucuz politika var kim, ne kadar PKK ya küfrediyorsa, düşmansa, halkın gözüne gireceğini zannediyor, bu ucuz politika bu şekilde çözülmez. Amerika nın manevra alanını daraltacaksınız, Kürdünüzü kazanacaksınız, bunun şifreleri budur, iki tane temel vardır. Amerika nın manevra alanını daraltacaksınız, Kürdünüzü kazanacaksınız, kazanamadıklarınız da devletin yaptırım gücünü disiplinli ve kararlı olarak kullanıp tasfiye edeceksiniz. Mesela şiddet deniyor, devlet deniyor, silah deniyor, bir tek işçi partisinin hükümetinde devletin yaptırım gücü etkili olur. Biz bir yılda bitiririz, bu işi. Neden, çünkü bütün imkan ve kabiliyetini oraya seferber ederiz, böyle, bu günkü gibi ucundan tutarak değil, hem halkı kazanarak, hem de kararlık bir yaptırım gücü uygulayarak. Yani işi sürüncemeye, kangrenleştiren idare eden değil, Türkiye’nin Türk ordusunun gücü ve Türk güvenlik kuvvetlerinin gücü PKK yı bitirmeye yetmez mi, İran ile anlaşalım, Suriye ile anlaşalım Amerika ya net bir tavır alalım, bütün imkanlarımızı ekonomimizi, şuyumuzu, buyumuzu bir yıl buna tahsis edelim. Bir yılda bunun işini bitiririz. Ama böyle bir irade yok ki, böyle bir karar yok ki.Tam tersine Türkiye yi yönetenler, görüyoruz, ben diyor büyük Ortadoğu projesi eş başkanıyım bunu dediğiniz an bitti zaten bu olay. PKK ile aynı kampa düşüyorsunuz. “
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”işçi partisinde yapılan aramada, gizli ibareli 87-88-89 yılları kış tertiplenmesi, 21. jandarma sınır tugay komutanlığının kış tertiplenmesi başlığı bulunan, bir harita elde edilmiş, bu haritada Gürpınar, Başkale gibi bölgeleri kapsadığı bir yerleşim yerlerinin gösterildiği anlaşılmıştır. Kaçınılmaz olarak şu soruları sormak durumundayım, bu belgeyi nerden temin ettiniz, hangi yasal amaç ile bulundurdunuz, 87-89 yıllında, yani PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile görüşme yaptığınız dönemde veya daha sonra bu ve benzeri belgeler gündeme gelmiş midir?”
Sanık Doğu Perinçek:” Sayın başkanım, bu belge benim, 1998 yılında Ankara devlet güvenlik mahkemesinde yapılan yargılamadaki belgedir. Bu yargılamada bu belge değerlendirildi, şimdi ben bunun teferruatını, o belgeyi okumuş da değilim. Çok kalın bir kitaptır. Jandarma tarafından yayınlanmıştır. Bunun değerlendirmesi yapıldı. Genelkurmay a soruldu. Dava dosyasını zaten sanıyorum, getirteceğiz. Bunun bir bulundurmanın suç olmadığına karar verildi ve bana o belge iade edildi. Zaten dikkatle incelersek, sanıyorum o belgenin üzerinde de mahkemenin bir kaydı ve işareti olması lazım gelir diye düşünüyorum. Bunu deliller aşamasında da görebiliriz ama sayın savcılarıma arz ediyorum dikkatli bir incelemelerini yaparlarsa avukatlarım da incelesin. İşin gerçeği budur. “
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”sizinde savunmanızda teyit ettiğiniz gibi işçi partisi genel merkezinde ele geçirilen bir disket içersinde 26 mayıs 2000 tarihli sizin tarafınızdan PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan a hitaben yazılan bir mektup ele geçirilmiştir. Mektup, sayın Abdullah Öcalan, avukatlarınız selamlarınızı getirdi ve önümüzdeki süreçle ilgili görüşlerimi sordular. Onlara anlattıklarımı Türkiye’nin bağımsızlık ve birliği için duyduğu sorumluluk gereği, ayrıca size yazmayı yararlı gördüm, sözleri ile başlamaktadır. Siz bunu anlattınız, tamamının içeriğini, mektubun bittiği yerde, ismin alt kısmında ayrıca not, bu mektubun bir örneği, genelkurmay başkanlığının bilgisine sunulmuştur, yazdığı görülmüştür. Sizin bu mektubun bir örneğini, genelkurmay başkanlığına gönderdiğinizi biz teyit edemedik. Sizde, bunu doğrulayan bir delil veya size verilmiş bir cevap var mıdır? “
Sanık Doğu Perinçek:” ben bu mektubu benim fikirlerimin yanlış aktarılmasından korkarak ve tarihe bir kayıt olsun diye yazdım, ve mektubu resmi yoldan Barzaniye, Talabaniye ve Abdullah Öcalan a yolladım. Şeylerinde alındılarını da taahhütlü mektup olarak yollanmıştır. Mektubun ilişiğinde olması gerekir. Kaldı ki, bu yassıada efendim yanlış söyledim, İmralı adasından da teyit edilebilir. Ve aynı zamanda, bir örneğini de bilgi sahibi olmaları bakımından Türkiye’nin güvenliğinden sorumlu olan, genelkurmay Başkanlığına da yolladım. “
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”size bir cevap verilmedi, bu konuda.”
Sanık Doğu Perinçek :”bundan dolayı bir mektup cevap verilmez Sayın başkanım, yani böyle mektuplara cevap verilmez. Biz aldık diye. Yani bana bir cevap verilmedi. Doğru. Ama ben bu mektubu, yani bu mektubun gizli olmadığı, şurdan da bellidir, ben bu mektubu teori dergisinde yayınladım. Teori dergisindeki nüshasını da mahkemeye arz ettim. Yani, gizli bir mektup değil, elden yollanması zaten mümkün değil, çünkü hepimiz biliyoruz, İmralıdaki görüşmeler de bir mektup ulaştırma imkanı yoktur. Kaldı ki, ben Türk milletinin de o mektubu bilmesini istedim. Yani Türk milletinden gizli hiçbir iş yapmam. Onu da yayınladım. O mektup incelenmelidir. Bu günkü partilere de öneriyorum, hükümetlere de öneriyorum. O mektuptaki politikalar uygulanırsa, bu mesele çok hızlı bir şekilde çözülür, çok doğru bir mektuptur. “
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”artık, tarih 2000 li yıllar olduğuna göre, yani siz PKK ın bir stratejisi olduğunu ve tarihlere ayrıldığını belirttiniz, bu tarihte, Abdullah Öcalan, neden bir başkasının değil de, sizin görüşlerinizi alma ihtiyacı hissetmektedir?”
Dostları ilə paylaş: |