Sayın Başbakanım,
Kıymetli misafirler;
Bugün burada İlim Yayma Vakfımızın 40. kuruluş yıldönümünü kutlama münasebetiyle bir araya gelmiş bulunuyoruz. Öncelikle “hoşgeldiniz” diyor ve hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Böylesi anlamlı bir günde, böylesi ulvi bir amaç etrafında bizleri bir araya getiren Rabbimize sonsuz şükürler olsun.
Türkiye’nin zor zamanlarında, insanların inançlarından dolayı horlandığı ve zorlandığı o zamanlarda, kimselerin kim olduklarını bile söyleme cesareti gösteremediği o yıllarda; büyük bir cesaret ve özveri ile memleketin saf ve temiz evlatlarına sahip çıkmak amacıyla ellerini taşın altına koyarak bu müesseseleri tesis eden o gerçek kahramanları saygı, rahmet, dua ve hayırla yadediyoruz.
İlim Yayma Cemiyeti ile başlayan bu mukaddes yolculuk, cemiyetin paralelinde İlim Yayma Vakfı ile yoluna devam ederek bugünlere, 40. yılına ulaştı.
40 sayısının kültür ve medeniyetimizde önemli bir yeri vardır. 40 sayısı metaforik anlamları, derin karşılıkları ve çağrışımları olan bir göstergedir.
40 yıl önemli bir eşik, 40 yaş önemli bir dönüm noktasıdır. “40 yılı devirmek” bir dönemselliği ifade eder, acemiliği atlatmanın ve tekâmüle doğru yol almanın birinci adımıdır. Hazırlık sürecini geçmek ve yeni, ikinci bir döneme girmektir 40 yıl.. “40 yıllık olmak” tecrübenin, birikimin ve ustalığın alamet-i farikasıdır. Bu, bir anlamda “kırkı çıkarmak”tır, kırkını çıkaran bebek artık bu hayata alışmış, kırkını çıkaran mevta da öteki hayata alışmış sayılır, yani kırk çıkınca yeni bir döneme girilmiş olur. 40 yaş, olgunlaşma dönemine bir geçiş olsa da, uzun yola çıkmaya hüküm giyenler için, henüz yolun başlangıcıdır. Bu uzun yolda, kırkambarı ihlas, samimiyet ve fedakârlık azığıyla doldurup, kâh kırk geçitten geçerek, kâh kırk merdiven çıkarak ve de “kılı kırk yararak” yürümek gerektir. Bu yol, gönül verenlerin, baş koyanların, inanmışların, adanmışların, kırkta biri kat kat aşanların, “kırklar yediler” aşkına revân olanların yoludur. “Kırk haramiler”in, “kırk tarakta bezi olanlar”ın, “kırk dereden su getirenler”in, haysiyeti “kırk paralık” olanların bu yolda yeri yoktur. Bu yol rikkat, nezaket, zarafet, ilm ü irfan yoludur. Bu yolda, bir fincan kahve ikram edenin kırk yıl hatırı sayılır; bir harf öğretene kırk yıl köle imişçesine minnet duyulur.
Evet, kırk yılımızı aştık, artık erbain çıkarıyoruz. Erbain çıkarmak, eski takvime göre, kışın son kırk gününü geride bırakarak ilkbahara göz kırpmaktır. Ya da dergahta, 40 günlük halvet ve çile eğitimini tamamlayarak, olmuşlar kervanına katılmaktır. Çok şükür biz de, 40 yılı doldurarak kendimizi erbain çıkarmış sayıyoruz.
Kıymetli Misafirler;
Bu iş bir gönül ve sevda işi. Bu sevdaya tutulmayanlar, bu işin tadını, lezzetini, hazzını anlayamazlar. Bu işin tadını alanlarsa, bir daha peşini bırakmazlar. Okuma uğruna Anadolu’nun bağrından kopup gelmiş, masum, mazlum, saf, temiz ve bir o kadar da garib bir memleket evladına sahip çıkmak, ona kucak açmak, kol kanat germek, eğitim hayatı boyunca yanında olmak, sonra onu memlekete ve vatana hizmet için uğurlamak ve ardından onun vatanı ve milleti için hayırlı bir insan olduğunu görmek, onun güzel haberlerini almak mutluluk ve bahtiyarlıkların en güzeli. İlim yayma Vakfı, 40 yıldır işte bu ideal için çalışan, 40 yıldır bu neslin yetişmesi için çırpınan yüreklerin adıdır. 40 yıl önce ekilen tohumlar bugün artık meyve vermeye başladı. Türkiye’nin makus talihini yenme ve ülkemizi aydınlık geleceklere taşıma noktasında bugün İlim Yayma ve benzeri gönüllü kuruluşlarımızın yetiştirdiği nesiller önemli bir misyon üstleniyorlar. Ülkemiz zor ve karanlık günleri atlatıp aydınlık günlere doğru ilerlerken, maalesef ayak bağı olmaya çalışan bazı karanlık odaklara, işte bu nesil fırsat vermeyecek, onlar, ya yola girecek ya da kendi teferruatlarında kaybolup gideceklerdir.
Kıymetli Misafirlerimiz;
Türkiye’nin en eski ve uzun ömürlü gönüllü kuruluşlarından ve en önemli sivil toplum kuruluşlarından biri olan vakfımız, 1973 yılında kurulmuş, kuruluşundan bir yıl sonra 1974 yılında Bakanlar Kurulu kararnamesi ile “kamu yararına çalışan vakıf” statüsü kazanmıştır. Kurucularımız arasında başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da bulunduğunu iftiharla belirtmek isterim. Kendilerinin eğitime ne denli önem verdiğini, 10 yıldır bu alanda yaptığı hizmetlerden de görmek mümkün.
Öğrencileri yarış atı gibi gören, eğitimi sadece test çözmeye indirgeyen, ezberci ve nakilci müfredat yerine, soran, sorgulayan, analiz ve sentez yapan, öğrenciyi öğreten yapılandırmacı eğitim yaklaşımıyla temel eğitim paradigması oluşturmuştur. Tek tipçi soğuk mimarinin yerini medeniyetimizin estetik algısını günümüzle birleştiren yeni okul modellerinin alması hayranlık uyandırmaktadır. Eski Türkiye’de bazen bulunup bazen bulunmayan 3. kalite ders kitaplarının yerini gitmesek de görmesek de bizim köyümüz olan en uzak yerleşim birimlerine vaktinde hem de ücretsiz olarak ulaştırılmasıyla ve Fatih projesiyle uzak yakın olmuştur. Bilgiye erişilebilirliğin tüm imkânları, her bölgedeki öğrencimize eşit eğitim hakkı sunmanın yolunu açmıştır.
Yakın geçmişimizde Allah demenin yasak olduğu, Ezanın Türkçe okunduğunun hafızalardan silinmediği bu günlerde, her okul türünde isteyen öğrencilerimizin seçebildiği Kur’an-ı kerim, Siyer-i Nebi ve Temel Dini Bilgiler derslerinin konması, katsayı engelinin kaldırılması, İmam Hatiplerin orta kısımlarının açılması sadece bizim için değil tüm milletimiz için bir mutluluğa dönüşmüştür. Devlet milletinin değerleri hizmetin en güzel nişanesi olmuştur.
Eğitim- öğretim ile okullar sınav odaklı değil, hayatın içinde, hayata ve yarınlara en nitelikli şekilde nesillerimizi hazırlayan ufuk sahibi, karakteri sağlam özgüvenli nesiller yetiştirmek olmalıdır. Bizler biliyoruz ki bir tohum ekersek bir yılı, ağaç ekersek on yılları ama milleti eğitirsek yüzyılları, nesilleri kurtarabiliriz.
Yarının güçlü Türkiye’si için inançlı, maruf’u emreden, kötülüklerden sakınan yeni bir medeniyetin inşasına katkı sunan bir nesil yetiştirmek yolunda ilim yayma camiası olarak milletimize karşı sorumluluğumuzun bilincindeyiz.
Eğitimi ana gaye edinen vakfımız, anaokulundan başlayarak ilk ve orta öğretim, üniversite ve lisans sonrası akademik eğitim olmak üzere eğitimin tüm aşamalarında hizmet vermeye, insan yetiştirmeye gayret etmektedir. İrfan Eğitim Kurumlarımız, bünyesindeki anaokullarımız ve ilk ve orta öğretim okullarımızla, hayırlı bir neslin yetişmesi için gayret sarfetmekteyiz.
2010 yılında Sayın Başbakanımızın özel destekleriyle kuruluşunu tamamladığımız ve merhum hocamızın adını verdiğimiz İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitemiz; fakülteleri, enstitüleri ve araştırma merkezleriyle ilim camiasına hizmetler sunmaktadır. Bu desteğinden ötürü Sayın Başbakanımıza en kalbi teşekkürlerimizi arzederken her daim duacıları olacağımızı ifadet etmek isteriz.
Yüksek tahsil talebe yurdumuz, akademik eğitim görenlere yönelik misafirhanemiz, eğitim burslarımız, kütüphanemiz, ilmi ve akademik yayınlarımızla eğitime, ilme, kültüre, irfana, memleketimizin daha da yükselip yücelmesine hizmet etmeye devam ediyoruz. İnşallah bu hizmetlerimizi, ikinci kırk yılın başından itibaren kat kat artırmanın, çoğaltmanın, bereketlendirmenin gayretleri içerisinde olacağız.
Vakfımız eğitim kurumlarında hizmet almış öğrencilerimizi bir araya toplayan VEFADER derneğimiz 40 yılın birikimini öğrencilerimiz arasındaki köprünün devamını sağlamak için ciddi çalışmalar yapmaktadır.
Kıymetli Misafirler;
Bu çalışmalar, bu hizmetler bizim tek başımıza yaptığımız, yapacağımız işler değil, bunlar, bu işe gönül vermiş olan sizlerin eseriniz. Şimdiden sonra, gençlik yetiştirmenin, yeni nesiller inşa etmenin, eğitime daha çok ağırlık verip, büyük yatırımlar yapmanın önemi daha da fazla anlaşılmıştır. Gençliğimizi kurdun kuşun eline yem etmeyeceğiz, insan kaynaklarımızı başkalarının yanlış doğrultularda kullanmasına fırsat vermeyeceğiz. Artık gençlerimizin eğitimini güvenmediğimiz mecralara emanet etmeyeceğiz, diğer kardeş sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte kendi gençliğimizi kendimiz inşa edeceğiz. Çünkü biz kendi payımıza düşen dersimizi aldık.
Hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Dostları ilə paylaş: |