barkıldaş, karşılıklıca bağırmak, hep beraber nara atmak.
barkıldat, et. barkılda-dan; etti barkıldatıp kaynatıp cattı : eti şakır şakır kaynattı.
barkıra, gümbürdemek, böğürmek; şiddetli çatırtı çıkarmak.
barkıraak, çok bağıran, bağırgan.
barkıraş, müş. barkıra-dan.
barkırat, et. barkıra-dan.
barkıt, r. <> kadife; plöş; çiy barkıt : onulmuş yara izleri gibi yolları bulunan kadife taklidi pamuklu kumaş.
barlık, hep; bütünü; herkes; barlık ölkölördün proletarları, birikile ! : bütün ülkelerin emekçileri birleşiniz!
barmak, parmak; baş parmak : baş parmak; barmaktay : parmak kadar; küçücük; barmaktayımda : küçüklüğümde; barmak bastı, köz kıstıl kıl : işler becersi (harfiyen : parmak bastı, göz kırptı; barmak tişte bk. tişte; barmaktarının başına çeyin titirep turdu : bütün vücudu titredi (harfiyen: parmaklarının ucuna kadar); beş parmak 1)beş parmak; beş barmagınday kılıp tüşündür (ona) öyle anlatmak, ki beş parmağı gibi vazıh olsun; beş barmagımday bilem : beş parmağım gibi biliyorum; 2) kuşbaşı et parçalrından ve hamurdan terekküp eden ve üzerine et suyu dökülen bir çeşit yemek.