ala, 1. benekli, alaca; al too: karlı dağ; ak ala: beyaz benekleri olan; kara ala 1) doru benekli, kara alaca; 2) kartal yavrusu; kök ala: açık mavi benekleri olan, külrenkli kula; kök ala kıl- : vücutta (vurmaktan: M.) mor renkler varlığa getirmek; ala koydoy soyup: yarı ölü haline gelinceye kadar döverek; kök ala sakal: kır sakal; kızıl ala kıl- : kan akıtırcasına vurmak; toru-ala: doru kula; çaar ala: benekli kula; boz ala 1) beyazı galip olmak suretiyle kül rekli kula; 2) pürüzlüce toz tabakasıyla örtülmüş; 3) mec. terzil edilmiş, rüsva olmuş; önğü boz ala: rezil olmuş; iştep közü boz ala bolgon: gözü kararıncaya kadar çalışmış; ala ayak: beyaz ayaklı; ala tuyak bk. tuyak I; böksönün alası: kartalın bir çeşidi; ala küü bk. küü; ala küülön bk. küülön; ala çakmak bk. çakmak; ala-bula: alaca bulaca, rengarenk; ala-kula 1)kurt renginde olan kula; 2) mec. darmadağınık, inhilal; ala-kula kılıp cibar- : çığırından çıkarmak, inhilal ettirmek; ala-kula kör- : herkese aynı gözle bakmamak, birini üstün, ötekini alçak saymak; 3) müsavi olmayan; ala-kual eli bar cer: çeşit çeşit kavimlerin bulunduğu ülke(mahal); ala köödön: saf, hilesiz( çokça bahadırlar hakkında); ala kolduk: eli temiz olmamaklık; 2. ayrı gayrılık, ittifaksızlık, inhilal (ihtilaf), müsavi olmayan; ala tabak tarttırbay: herkese aynı yemeği vermeyi emrederek (birine daha lezzetlisinive daha fazla, ötekine daha kötüsünü ve daha az vermeyerek); ayıl iti ala bolso da, börü körsö-çogulat ats. : köy köpekleri kendi aralarında birbirine düşman olsalarda, kurdu görünce birleşirler; 3. cüzam; 4. ala cazdan: baharın başlangıcından; ala caydan: yazın iptidasından; 5. mec. namussuzluk; adam alası içinde, mal alası tışında ats. : insanın namussuzluğu içerisindedir, hayvanınalası dışındadır.