İkinci Bölüm 1- Tathir Ayeti
“Ey Ehl-i Beyt! Şüphesiz Allah, (tekvini iradeyle) sadece sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.”
Tathir ayeti, Ehl-i Beyt’in faziletleri ile ilgili ayetler arasında ışıldayan bir yıldız gibidir. Bu ayette yer alan yüce ve faydalı nükteler, derin düşünceli kimseleri kendine cezp etmektedir. Burada bu nüktelerden bazılarına işaret etmeye çalışacağız.
Allame Tabatabai el-Mizan adlı tefsirinde şöyle buyurmaktadır: “Yetmişten fazla rivayet, bu ayetin Peygamber (s.a.a), Ali (a.s), Fatıma (a.s), Hasan (a.s), Hüseyin (a.s) hakkında nazil olduğunu ve diğerlerini kapsamadığı beyan etmektedir. Bu rivayetler, Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Beyt mektebinde çeşitli yollarla nakledilmiştir. Ehl-i Sünnet yoluyla nakledilen rivayetler, Ehl-i Beyt yoluyla nakledilen rivayetlerden daha çoktur.”1
Doktor Ticani, Fes’el-u Ehl’iz- Zikr adlı kitabında, Ehl-i Sünnetin tefsir, hadis ve tarih olarak otuzdan fazla muteber kaynakta, tathir ayetinin Peygamber’in (s.a.a) Ehl-i Beyt’i; yani Peygamber, Ali b. Ebi Talib, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (a.s) hakkında nazil olduğu yer almıştır. Ticani’nin dediğine göre bu ayetin Peygamber’in (s.a.a) Ehl-i Beyti hakkında nazil olduğunu kabul eden Ehl-i Sünnet alimlerinin sayısı bundan daha fazladır. 1
Alusi de oldukça bağnaz olmasına ve Ali ve Ehl-i Beyt (a.s) hakkında nazil olan ayetleri büyük bir ustalıkla gizlemeye çalışan biri olmasına rağmen bu konuda şöyle diyor: “Bu ayette yer alan, Ehl-i Beyt’ten maksat, Peygamber’in (s.a.a) abasının altına topladığı ve haklarında, “Allah’ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir! Selamlarını ve bereketlerini İbrahim’in ailesine karar kıldığın gibi Muhammed’in ailesine de karar kıl. Şüphesiz sen, övülen ve yüce makam sahibi olansın.” Diye buyurduğu kimsedir.”2 Bu konuda tefsir ve hadis kitaplarında nakledilen rivayetler, dört kısma ayrılmaktadır:
1- Bazı rivayetler, Peygamber’in (s.a.a) eşlerinden nakledilmiştir ve bu rivayetlerde yer aldığına göre Peygamber (s.a.a), eşlerini bu ayetin kapsamının dışında tutmuştur. 3
2- Kesa (cübbe, aba) hadisi ile ilgili rivayetler. 4
3- Bazı rivayetlere göre ise Peygamber (s.a.a), altı ay boyunca tathir ayetinden sonra Ali (a.s), Fatıma (a.s) ve çocuklarının kapısına giderek şöyle buyurmuştur: “Namaza! Ey Ehl-i Beyt! Şüphesiz Allah, (tekvini iradeyle) sadece sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.”5
Ebu Said Hudri’den nakledilen rivayetlerde ise şöyle yer almıştır: “Bu ayet, Allah Resulü (s.a.a), Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (a.s) hakkında nazil olmuştur.”1
Burada Salebi’nin tefsirinde naklettiği Ayşe’ye ait bir olayı aktararak sözümüzü sona erdirelim:
Salebi şöyle diyor: “Ayşe’ye yıkıcı Cemel savaşı ve bu savaştaki rolü hakkında soru sorulunca Ayşe üzülerek şöyle dedi: “Bu ilahi bir takdir idi.” Ali (a.s) hakkında sorulunca ise şöyle dedi: “Bana Allah Resulü’ne (s.a.a) en sevimli olan ve bana Allah Resulü’nün en sevimli kimsenin eşi olan kimseyi soruyorsunuz. Ben kendi gözlerimle Peygamber’in (s.a.a), Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i cübbesinin altına toplayarak şöyle buyurduğunu işittim: “Allah’ım! Bunlar, benim Ehl-i Beyt’im ve savunucularımdır. Her türlü pisliği onlardan gider, her türlüğü kötülükten tertemiz kıl.” Ben şöyle dedim: “Ey Allah’ın Resulü! Ben de onlardan mıyım?” Peygamber şöyle buyurdu: “Uzak dur! Sen, hayır üzeresin (ama bu topluluktan değilsin).”2
Mübahele Ayeti
“Sana ilim geldikten sonra, bu hususta seninle kim tartışacak olursa. De ki: “Gelin oğullarımızı, oğullarınızı; kadınlarımızı, kadınlarınızı; nefislerimizi ve nefislerinizi çağıralım, sonra lânetleşelim de, Allah'ın lânetinin yalancılara olmasını dileyelim.”3
Lügatte “ibtihal” kelimesi insanı veya hayvanı kendi haline bırakmaktır. Kavram olarak ise, beddua etmek anlamındadır. Mübahale de iki kişinin birbiriyle lanetleşmesidir. Öyle ki mantıklı deliller fayda vermeyince bireyler, önemli bir dini konuda anlaşamadıkları için bir yere toplanmakta, Allah’a ya yalvarmakta ve içlerinden yalan söyleyeni rüsva edip cezalandırmasını istemektedirler.”1
Nüzul Sebebi
Müfessir ve muhaddislerin naklettiği İslami rivayetlerde şöyle yer almıştır: “Bu ayet nazil olunca Peygamber (s.a.a), Necran Hıristiyanlarına mübahalede bulunmayı önerdi. Hıristiyan büyükleri, Peygamber’den (s.a.a) bu konuda meşveret etmek için bir gün izin istedi. Başpiskopos onlara şöyle dedi: “İyi bakınız! Eğer Muhammed yarın mübahale için çocukları ve ailesi ile birlikte gelirse, onunla mübahale etmekten sakınınız. Eğer ashabı ve dostlarıyla birlikte gelirse, onunla mübahalede bulununuz. Zira (bu durumda biliniz ki) onun bir temel ve esası yoktur! “
Ertesi gün Peygamber (s.a.a) Ali’nin elinden tutmuş, önünden Hasan, Hüseyin ve arkasından ise Fatıma (a.s) hareket ettiği bir halde mübahale yerine geldi. Hıristiyanlar da önlerinde başpiskoposları olduğu halde oraya geldi. Peygamberi (s.a.a) yanındakilerle birlikte görünce şöyle sordu: “Onlar kimlerdir?” Oradakiler şöyle dediler: “Bu birisi Peygamber’in amcasının oğlu ve damadıdır. Bu ikisi, torunlarıdır, bu kadın da herkesten daha çok değer verdiği kızıdır.” Başpiskopos, onlara bir baktı ve şöyle dedi: “Ben, büyük bir kararlılık ve cesaretle mübahale etmeye gelen birini görüyorum ve onun doğru söylemesinden korkuyorum. Zira eğer o doğru söyleyen biriyse, bize büyük bir azap inecektir.” Daha sonra şöyle dedi: “Ey Ebe’l Kasım, biz seninle mübahalede bulunmayacağız. Gel ve bizimle barış! “ Bazı rivayetlerde yer aldığına göre ise başpiskopos şöyle dedi: “Ben öyle yüzler görüyorum ki eğer Allah’tan bir dağın yerinden sökülüp kopmasını dilese şüphesiz bu yerine gelecektir. O halde sakın mübahale etmeyiniz ki helak olursunuz.”1
Sahih-ı Müslim’de ise şöyle yer almıştır: “Muaviye, Sa’d b. Ebi Vakkas’a şöyle sordu: “Neden sen, Ali b. Ebi Talib’e lanet edip sövmüyorsun?” Muaviye şöyle dedi: “Üç şeyden dolayı: Tebük savaşındaki menzilet hadisi, Hayber savaşındaki bayrak kıssası ve mübahale olayı sebebiyle. Şüphesiz “Gelin oğullarımızı, oğullarınızı; kadınlarımızı, kadınlarınızı; nefislerimizi ve nefislerinizi çağıralım, sonra lânetleşelim de, Allah'ın lânetinin yalancılara olmasını dileyelim” ayeti nazil olduğunda, Peygamber (s.a.a), Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i (a.s) çağırarak şöyle buyurdu: “Ey Allah’ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir.”2
Dostları ilə paylaş: |