Ahmed hulûSİ’de kavramlar I



Yüklə 1,77 Mb.
səhifə21/21
tarix30.12.2018
ölçüsü1,77 Mb.
#88344
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   21

Allah'a kavuşmayı (nefslerinin hakikatinin Allah Esmâ'sı olduğunun farkındalığını yaşayacaklarını) yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğradılar! Nihayet o saat (ölümü tatma süreci) ansızın kendilerine geldiğinde, suçlarının yükünü sırtlanmış olarak şöyle dediler: "Yazıklar olsun bize, dünyada ihmal ettiğimiz çalışmalar yüzünden düştüğümüz mahrumiyete!"... Dikkat edin, yüklendikleri (vebal) ne kötüdür!

(Esfeli sâfîliyn olan) dünyanızın yaşamı oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir! Sonsuz olan gelecek yaşam ortamı korunanlar için elbette daha hayırlıdır... Hâlâ aklınızı değerlendirmeyecek misiniz?



Gerçek ki, onların söylediklerinin seni mahzun ettiğini biliyoruz... Gerçek şu ki, onlar seni yalanlamıyorlar; o zâlimler bile bile Allah'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr ediyorlar!

Andolsun ki, senden önce de Rasûller yalanlanmıştı... Yardımımız gelinceye kadar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabrettiler... Allah kelimelerini (vadettiği sözlerini) değiştirecek yoktur... Andolsun ki, irsâl olunanların (Rasûllerin) haberlerinden bir kısmı sana gelmiştir.

Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse; haydi kudretin varsa, arza bir delik yahut semâya bir merdiven ara ki onlara oradan bir mucize getir de (iman etsinler)! Eğer Allah dileseydi elbette onları hakikat üzere toplardı... Öyle ise sakın cahillerden olma!

Ancak algılayanlar (davete) icabet eder! Ölülere (ilimle diri olmayanlara) gelince, Allah onları (ölümü tattıktan sonra) bâ'seder, sonra O'na döndürülürler. (En’âm/29-36)



RABBİNİN KELİMELERİNİ(Açığa çıkardıklarını)



DEĞİŞTİRECEK YOKTUR

Rabbinin Kitabından (Hakikatin olan El Esmâ mertebesindeki BİLGİden) sana (şuuruna) vahyolunanı oku (deşifre et-kavra)! O'nun kelimelerini (açığa çıkardıklarını) değiştirecek yoktur! O'ndan başka sığınak da bulamazsın.

O'nun vechini dileyerek, sabah-akşam Rablerine dua edenlerle beraber, nefsine (bilincine) sabret! Dünya hayatının süslü gösterilen şeylerine yönelip de, onlardan ilgini kesme! Şuuru kozası içinde bizi hatırlamaktan mahrum bırakılmış; asılsız kabullerine tâbi olup, işi yapması gerekenin ötesindeki olan kimseye itaat etme!

De ki: "Hak Rabbinizdendir! İsteyen iman etsin, isteyen inkâr etsin!" Doğrusu biz, zâlimler için dev dalgalar hâlinde öyle bir ateş hazırlamışız ki, onları her yönden kuşatmıştır! Eğer yardıma çağırsalar; erimiş maden benzeri, yüzleri pişiren bir su ile yardımlarına koşulur! O ne kötü içecek, o ne kötü yaşam ortamı!

Muhakkak ki (Allah ismiyle işaret edilenin Esmâ özellikleriyle zâhir oluşuna, Ahad-Samed oluşuna) iman edip imanın gereği olan düzgün çalışmalar yapanlar var ya; doğrusu iyi çalışmalarının karşılığını asla boşa çıkarmayız!

İşte bunlar için altlarından ırmaklar akan ADN cennetleri vardır; orada altın bileziklerle süslenirler; ince veya kalın ipekten yeşil giysiler giyip koltuklar üzerine dayanıp kurulurlar... O ne güzel karşılık ve ne güzel yararlanma yeri. (Misal yollu cennet yaşamı anlatımı; bakınız: Râ'd: 35, Muhammed: 15. A.H.)(Kehf/27-31)



EĞER RABBİMİN KELİMELERİ(açığa çıkardığı

mânâlar) İÇİN DENİZ MÜREKKEP OLSA,

RABBİMİN KELİMELERİ TÜKENMEDEN ÖNCE

ELBETTE DENİZ TÜKENİRDİ!

Muhakkak ki (hakikate) iman edip bunun gereklerini uygulayanlara gelince; onların konak yerleri Firdevs Cennetleridir.

Sonsuza dek oradadırlar... Oradan hiç çıkmak istemezler de.

De ki: "Eğer Rabbimin kelimeleri (açığa çıkardığı mânâlar) için deniz mürekkep olsa, Rabbimin kelimeleri tükenmeden önce elbette deniz tükenirdi! Velev ki onun (o denizin) bir o kadarını daha getirsek!"

(Rasûlüm) de ki: "Ben, benzeriniz olan, bir beşerim (dolayısıyla siz de benim gibisiniz); sadece (sizden ayrıcalıklı olarak) Ulûhiyetin TEK'liği şuuruma vahyolunuyor! O hâlde kim Rabbine likâyı (Esmâ hakikati gereğini yaşamayı) umuyorsa, imanının gereğini yaşasın ve Rabbinin kulluğunda (devam edip) O'na ortak koşmasın!"(Kehf/107-110)



EĞER YERYÜZÜNDEKİ AĞAÇLAR KALEM OLSA

RABBİMİN KELİMELERİ TÜKENMEZ!



Semâlarda ve arzda ne varsa Allah içindir (O'nun Esmâ'sının işaret ettiği özelliklerin seyrinin oluşması için)... Muhakkak ki Allah, "HÛ"; Ganî'dir, Hamîd'dir.

Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa ve deniz de (mürekkep olsa), ondan sonra yedi deniz de ona eklense, Allah'ın kelimeleri tükenmez... Muhakkak ki Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.

Sizin yaratılmanız da, daha sonra yeni bir bedenle yeni bir boyutta oluşumunuz da (bâ's) bir tek nefsinki gibidir... Muhakkak ki Allah, Semî'dir, Basîr'dir. (Lukman/26-28)



KELÂM SIFATI,



"İFADE" YETENEĞİ KAZANDIRIR

KELÂM” sıfatı bize “İFADE” yeteneği kazandırır ve bütün bunlar hep “KUDRET” sıfatının bizden ortaya çıkışı dolayısıyladır ki, bütün bunları yapacak “KUDRET” bizde görev yapar!.

 

KONUŞAN KUR’ÂN



“İnsan”!



RAHMAN,



ESMÂ ÖZELLİKLERİNİ “İNSAN”DA AÇIĞA ÇIKARDI

(Ona beyanı öğretti)



Rahman (El Esmâ ül Hüsnâ ile işaret edilen tüm özelliklerin sahibi),

Talim etti Kurân'ı (Esmâ mertebesindeki özellikleri oluşturdu).

Halketti İNSAN'ı,

Öğretti ona beyanı (Esmâ özelliklerini insanda açığa çıkardı); (Hz. Âli'nin deyişiyle "'İnsan', konuşan Kur'ân" oldu.)

Güneş (kavrayış) ve Ay (duygu-hissediş) (Bi-) hesap iledir (mertebelerledir).

Necm (yıldız-fikirler) ve ağaç (beden) secdededirler (Esmâ indînde "yokluk" hâlindedirler).

Semâyı (bilinci; Levvâme mertebesinden Mardiye mertebesine kadar) yükseltmiş ve mîzanı (vahdet-kesret değerlerini dengeli yaşama özelliğini) yerleştirmiştir.

Ki o mîzanda haksızlık etmeyesiniz (dengede biri ağır basarak diğerinden mahrum kalmayasınız).

Değerlendirmeyi (Ulûhiyet hükümlerine göre) adaletle yaşayın ve mîzanı dengelemede yanlış yaparak hüsranı yaşamayın! (Rahman/1-9)

 


KELÂMULLAH

Hz.Musa


MUSA’YA HİTAP

ALLAH,

MUSA’YA KELİME KELİME KONUŞTU

İçlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ile iman edenler, senden önce inzâl olanla birlikte sana inzâl olana da iman ederler. Salâtı ikame eden ve zekâtı veren; "B" harfindeki anlam kapsamınca Allah'a ve gelecekte yaşanacak sürece iman edenlere gelince... Onlara azîm bir mükâfat vereceğiz.

Nuh'a ve ondan sonraki Nebilere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik... İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a, Esbat'a (torunlara), İsa'ya, Eyyub'e, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik... Davud'a Zebur'u (hikmetler bilgisini) verdik.

Daha önce sana hikâyelerini anlattığımız veya anlatmadığımız Rasûllere de (vahyettik)... Allah Musa'ya kelime kelime konuştu.

Müjdeleyici ve uyarıcı olarak Rasûller (gönderdik) ki, Rasûllerden (açıklamalarından) sonra insanların Allah'a karşı bir mazereti olmasın! Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.

Ne var ki, Allah sana inzâl ettiği ile şahitliğini gösterir ki, HÛ'nun ilmi olarak onu sana inzâl etmiştir. Melekler (bu inzâl ile ilgili kuvveler-Cibrîl) de olayın şahididir. Şahit olarak Allah yeterlidir. (Nisâ/162-166)



KELÂMI İLE



MUSA’YI İNSANLAR ÜZERİNE SEÇTİ

Musa'ya otuz geceyi vadettik... Sonra ona on ekledik; böylece Rabbinin tayin ettiği süreç kırk geceye tamamlandı... Musa, kardeşi Harun'a: "Kavmim içinde benim yerime geç, ıslah et ve fesat çıkarmak isteyenlere uyma!" dedi.

Musa, takdir ettiğimiz süreç tamamlandığında; Rabbi de Ona seslenince, (şöyle) dedi: "Rabbim, göster kendini, bakayım sana!"... (Rabbi) buyurdu: "Beni, asla göremeyeceksin!.. Fakat dağa (benlik dağı) nazar et... Şayet (tecelli ettiğimde) dağ hâlâ durursa, beni görebilirsin!"... Rabbi dağa tecelli edince, onu yok etti... Musa da baygın (benliğini yitirmiş olarak) düştü! Kendine döndüğünde: "Subhansın sen (seni tenzih ederim)! Sana tövbe ettim... Ben iman edenlerin ilkiyim" dedi.

Buyurdu ki: "Ey Musa! Muhakkak ki Ben seni, risâletlerim ve kelâmım ile insanlar üzerine seçtim... Al sana verdiğimi ve şükredenlerden (değerlendirenlerden) ol!"

Biz Musa için levhalarda kaçınılması gereken şeyler hakkında öğüt ve yaşam için gerekli olan şeyleri detaylarıyla yazdık... "Bunları sıkıca tut ve kavmine, bunlara en güzel şekilde uyup muhafaza etmelerini emret... (Bu hükümlere uymayan) itaatten çıkmışların yurdunu göstereceğim size." (A’râf/142-145)



RABBİM… LİSANIMDAKİ TUTUKLUĞU ÇÖZ.

SÖZÜMÜ ANLASINLAR”

"Rabbişrah liy sadriy; Ve yessirliy emriy;

Vahlül ukdeten min lisaniy; yefkahu kavliy;

(Hz.Musa’nın duası)

(Musa) dedi ki: "Rabbim, şuuruma genişlik ver (bunları hazmedebileyim ve gereğini uygulayabileyim)."

"İşimi bana kolaylaştır."

"Lisanımdaki tutukluğu çöz."

"Ki sözümü (derinliğine) anlasınlar."

"Benim için ehlimden bir yardımcı oluştur."

"Kardeşim Harun'u."

"Onunla gücümü arttır."

"Onu işimde ortak yap."

"Ki seni çokça tespih edelim."

"Seni çok zikredelim (hatırlayalım)!"

"Muhakkak ki sen bizi (bizle) Basîr'sin!"

"İstediğin sana verildi, yâ Musa!" dedi. (Tâ Hâ/25-36)



ALLAH’TAN Bİ-KELİME



  • Özel kuvvelerin açığa çıktığı Allah kelimesi

  • Kendisini tanımladığı Esmâ'sından kendisine vasfettiği bazı mânâları açığa çıkaracağı bir kulu

  • İsa

  • Meryemoğlu İsa Mesih

Hani melâike Meryem'e şöyle demişti: "Allah kendisinden Bi-kelimeyi (kendisini tanımladığı Esmâ'sından kendisine vasfettiği bazı mânâları açığa çıkaracağı bir kulunu) sana müjdeliyor. Onun ismi El Mesih, Meryemoğlu İsa'dır. Dünyada ve sonsuz gelecek sürecinde vecîh (şerefi çok yüce) ve mukarrebûndandır (Allah'a Kurbiyet mertebesinde yaşayan {Allah'ın bazı kendine has isimlerinin mânâlarının bu yakınlık sebebiyle kendisinde açığa çıktığı} mucizelere vesile kişi)."

"Beşikte ve kehlde (olgunluk döneminde) insanlara konuşacaktır. Sâlihlerdendir."

(Meryem) sordu: "Rabbim, bana bir erkek dokunmadığı hâlde benim nasıl bir çocuğum olur?"... Buyurdu ki: "İşte öylece!.. Allah dilediğini yaratır! O bir işin olmasına hükmederse, sadece 'OL' der ve o iş oluşur."



Ona; Kitabı (hakikat bilgisini), Hikmeti (Allah Esmâ'sının âlemlerde oluşturduğu sistem ve düzenin çalışmasını), Tevrat'ı (vahyi-Musa'ya vahyolan bilgiyi) ve İncil'i (müjdelenen Hakikati) talim edecek (varlığına nakşedecek-programlayacak).

İsrailoğullarına Rasûl olarak gönderecek, (O) diyecek ki: "Ben size Rabbinizden, varlığında O'na dair işareti taşıyan biri olarak geldim. Ben size çamurdan kuş şeklinde bir mahlûk meydana getirir, içine nefhederim de (Esmâ kuvvesini onda açığa çıkartırım da) o biiznillah (o yapıda Allah Esmâ'sının o şekilde açığa çıkmayı dilemesiyle) bir kuş olur. Körü ve cüzzamlıları iyileştiririm. Biiznillah (onların hakikatlerini oluşturan Esmâ kuvvesinin elvermesiyle) ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi de size (Allah'ın bildirmesiyle) haber veririm. Bu olayda, eğer iman ederseniz, size (önemli) işaret vardır (Rabbinizin kudreti hakkında)." (Âl-i İmran/45-49)



O’NUN KELİMESİ” (Meryemoğlu İsa Mesih)



KENDİNDEN(El Esmâ ül Hüsnâ'sından)

BİR MÂNÂDIR(Ruhtur)

Ey insanlar, Rasûl size Rabbinizden Hak olarak gelmiştir! Artık iman edin sizin için hayırlı olana! Eğer inkâr ederseniz, bilin ki semâlar ve arzda olan ne varsa Allah içindir (Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği özelliklerin açığa çıkması için). Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.

Ey kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar... Dininizde ölçüyü kaçırıp haddi aşmayın... Allah üzerine Hak olmayanı söylemeyin... Meryemoğlu İsa Mesih, yalnızca Allah Rasûlü ve O'nun Kelimesi'dir... Onu Meryem'e ilka etmiştir ve kendinden (El Esmâ ül Hüsnâ'sından) bir mânâdır (ruhtur)... O hâlde Esmâ'sıyla her şeyin hakikati olan Allah'a ve Rasûllerine iman edin... "Üçtür" (baba-oğul-kutsal ruh) demeyin! Sizin hayrınıza olarak (buna) son verin... Allah ancak İlâh'un Vâhid'dir (Tek Ulûhiyet sahibidir)... Subhandır "HÛ", çocuk sahibi olma kavramından! Semâlar ve arzda ne varsa O'nun içindir... Vekîl olarak Esmâ'sıyla hakikatiniz olan Allah yeterlidir.

Ne Mesih (İsa) ve ne de mukarreb melâike Allah'a kulluktan asla gocunmazlar! Kim O'nun ibadetinden kaçınır ve kibirlenirse, hepsini kendine haşr edecektir.

İman edip imanının gereğini uygulayanlara gelince, (O) onlara ecirlerini tam verecek ve fazlından onları artıracaktır... Kulluktan kaçınıp ve benliklerini kabartanlara gelince, onlara feci bir azap ile azap edecektir... Kendileri için Allah dûnunda bir velî ve nasîr de bulamazlar. (Nisâ/170-173)



RABBİNE YÖNELİŞ HÂLİNDEYKEN



ALLAH’TAN Bİ-KELİME”Yİ TASDİK EDİCİ

(kuvvelerinin efendisi- nefsaniyetini kontrol eden-varlığındaki Hakk'ı yaşayan)



BİR NESLİN MÜJDELENİŞİ

Gerçek şu ki Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim neslini, İmran neslini (kendi devirlerindeki) insanların üstüne seçip, arındırdı.

Birbirinden gelme, tek bir nesil olarak... Allah Semî'dir, Alîm'dir.

Hani İmran'ın karısı: "Rabbim karnımdaki çocuğu herhangi bir şarta bağlı olmaksızın sana adadım; benden kabul buyur. Muhakkak ki sen, Semî'sin, Alîm'sin."

Vadesi gelip (erkek olur umuduyla mabede adadığını) doğurduğunda, "Rabbim, kız çocuk doğurdum"; Allah biliyordu kızın erkek gibi olmadığını (dişinin erkek işini göremeyeceğini). "Onu Meryem diye adlandırdım. Onu ve neslini, taşlanmış şeytandan korumana bırakıyorum."

Bunun üzerine Rabbi onu hoşnutlukla kabul etti ve nadide bir çiçek gibi yetiştirdi. Zekeriyya'nın himayesine verdi. Zekeriyya mabede her girişinde, Onun yanında yeni yiyecekler bulur, sorardı: "Yâ Meryem, bunlar nereden?" Cevap verirdi Meryem: "Bu Allah'ın indîndendir" (O'nun merhameti sonucu, kullarıyla ulaşmakta). Muhakkak ki Allah, dilediğine dilediğince yaşam gıdası (rızık) verir.

Aynı yerde Zekeriyya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana ledünnünden (rahmeti sonucu özel melekî kuvve açığa çıkışıyla) tertemiz bir nesil hibe et. Sen kesinlikle duamı işitensin (yönelişimi algılayansın)."

O mabette Rabbine yöneliş hâlindeyken, melâike ona nida etti: "Allah'tan sana Bi-kelimeyi (İsa-özel kuvvelerin açığa çıktığı Allah kelimesini) tasdik edici, seyyid (kuvvelerinin efendisi), hasur (nefsaniyetini kontrol eden) sâlihlerden bir Nebi olarak (varlığındaki Hakk'ı yaşayan) Yahya'yı müjdeler."

Dedi: "Rabbim, benim nasıl oğlum olur! İhtiyarlamışım, üstelik de karım kısır!"  Buyurdu: "(Şartların) öyle ama... Allah dilediğini yapar!"(Âl-i İmran/33-40)



BEBEK İSA’NIN KONUŞMASI



Meryem oruçlu olduğundan konuşmayıp, çocuğu işaret etti (ona sorun gibisinden)... "Kundaktaki bebekle ne konuşabiliriz ki!" dediler.

(Bebek İsa) konuştu: "Kesinlikle Ben Allah kuluyum; bana Bilgi (Kitap) verdi ve beni Nebi olarak meydana getirdi."



"Nerede olursam olayım beni bereketli kıldı... Salâtı (sürekli Rabbime yönelik yaşamayı) ve sâfiyeyi hükmetti, Hayy olduğum sürece!"

"Anneme hayırlı kıldı; zorba mahrum kılmadı!"

"Dünyaya geldiğimde, ölümü tattığımda ve ölümsüz olarak bâ's olduğumda, Es Selâm üzerimdedir."

İşte İsa, Meryemoğlu... Hakkında şüpheye düştükleri gerçek!

Çocuk edinmesi (kendinden gayrı mevcut olmayan El AHAD-üs Samed) Allah için olacak şey değildir; O, Subhan'dır! Bir işin olmasını hükmederse onun için yalnızca "Ol" der; o olur.

Kesinlikle Allah'tır benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz! O'na kulluk etmekte olduğunuzu fark edin... Bu sırat-ı müstakimdir. (Meryem/29-36)



HZ.ZEKERİYYA’NIN, SORUNU OLMADIĞI HALDE



İNSANLARLA 3 GECE SÜRESİNCE

(İnsanlarla el-yüz işaretleri dışında)

KONUŞMAMASI

Aynı yerde Zekeriyya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana ledünnünden (rahmeti sonucu özel melekî kuvve açığa çıkışıyla) tertemiz bir nesil hibe et. Sen kesinlikle duamı işitensin (yönelişimi algılayansın)."

O mabette Rabbine yöneliş hâlindeyken, melâike ona nida etti: "Allah'tan sana Bi-kelimeyi (İsa-özel kuvvelerin açığa çıktığı Allah kelimesini) tasdik edici, seyyid (kuvvelerinin efendisi), hasur (nefsaniyetini kontrol eden) sâlihlerden bir Nebi olarak (varlığındaki Hakk'ı yaşayan) Yahya'yı müjdeler."

Dedi: "Rabbim, benim nasıl oğlum olur! İhtiyarlamışım, üstelik de karım kısır!"  Buyurdu: "(Şartların) öyle ama... Allah dilediğini yapar!"

"Rabbim, benim için buna bir işaret göster" dedi (Zekeriyya). Buyurdu: "Senin için işaret, üç gün süreyle insanlarla el-yüz işaretleri dışında konuşmamandır; bunun yanı sıra Rabbini çokça an ve sabah akşam O'nun şanının yüceliğini hisset."

Hani melekler Meryem'e şöyle demişti: "Yâ Meryem, muhakkak ki Allah seni saflaştırıp (hakikatini hissettirip) seçti, seni (şirk-ikilik necasetinden) tertemiz kıldı ve dünyadaki (o çağdaki) bütün kadınlardan üstün kıldı!"

"Yâ Meryem, Rabbine kanit ol (huşû duyarak yaşa), secde et (Allah indînde varlığının yokluğunu hisset) ve rükû edenlerle rükû et (varlığında açığa çıkan Rabbinin Esmâ'sını hissederek itiraf et)."

İşte bu bilgiler, sana vahyetmekte olduğumuz gayba ait haberlerdir. Kim Meryem'in hâmisi olsun, diye kur'a çektiklerinde sen onların yanında değildin. (Bu konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin. (Âl-i İmran/38-44)



Kâf, Ha, Ya, Ayn, Sad.



Rabbinin, kulu Zekeriyya'ya rahmetini hatırla (zikret).

Hani O, Rabbine derûnundan yönelmişti.

"Rabbim... Gerçek ki, kemiklerim gevşedi, saçlarım ağarıp bembeyaz oldu! Rabbim, sana dua edip de hiç hüsrana uğramadım..."

"Muhakkak ki ben, arkamda kalacakların neler yapacağından korkarım. Karım ise zaten kısır! O hâlde ledünnünden bana bir velî hibe et."

"Ki bana da vâris olsun, Âl-i Yakup'a da vâris olsun... Rabbim onu rızanla yaşattıklarından eyle."

"Ey Zekeriya... Seni, kendisinin ismi Yahya olan bir erkek çocukla müjdeliyoruz... Daha önce Ona bir adaş da yapmadık (hiç kimseyi Yahya ismi ile isimlendirmedik)."

(Zekeriyya) dedi ki: "Rabbim, karım kısır ve ben de ihtiyarlıkta sınıra ulaşmış olduğum hâlde, benim nasıl bir oğlum olur?"



"Orası öyledir" dedi (Rabbi)... (Ancak) Rabbin dedi ki: "O bana kolaydır... Sen (anılır herhangi) bir şey değilken, daha önce seni halketmiştim."

(Zekeriyya) dedi ki: "Rabbim! Bana bir alâmet ver..." Dedi ki: "Senin işaretin, sorunun olmadığı hâlde, insanlarla üç gece süresince konuşmamandır."

(Zekeriyya) mabetten halkının yanına çıktı ve onlara: "Sabah-akşam tespih edin" diye işaret etti.

"Ey Yahya!.. Hakikat Bilgisine sımsıkı sarıl!" (Yahya'ya) olayların oluş nedenlerini, sistemi OKUma özelliğini verdiğimizde, daha çocuktu!

Ve ledünnümüzden bir ruhanî hayat ve bir sâfiye (zekât) verdik... Korunma konusunda çok hassastı!

Ana-babasına iyi davranırdı, zorba ve âsi değildi.

Dünyaya geldiği, ölümü tattığı ve ölümsüz olarak bâ's olduğunda, Selâm üzerindeydi. (Meryem/1-15)



ALLAH RASÛLÜ’NÜN KONUŞMASI



ALLAH RASÛLÜ,

HEVÂSINDAN (hayalî şeyleri) KONUŞMAZ!

Necm'e (bölüm bölüm açığa çıkararak tüm hakikati anlatana) yemin olsun ki,

Arkadaşınız ne saptı ne de azdı!

(O), hevâsından (hayalî şeyleri) konuşmaz!



O yalnızca vahyolunan bir vahiydir!

O'na kuvveleri şiddetli olan (Rabbi) talim etti!

O (kuvve) kendini fark ettirdi, böylece de istiva etti (hakikatini şuurunda yaşama hâlinde yerleşti)!

O, Ufuk-u Âlâ (tüm dışsallığı kaplamış - âfakta) olduğu hâlde!

Sonra yaklaştı, tedelli etti (âfaktan enfüse dönüştü müşahedesi).

İki yayın birleşimi (kab-ı kavseyn) veya Edna (daha da yakın) oldu!

Böylece kuluna vahyettiğini vahyetti.

FUAD (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcı) yalanlamadı (inkâr etmedi) gördüğünü!

Gördüğü hakkında O'nunla tartışıyor musunuz?

Andolsun ki Onu bir daha gördü (hakikatin bilincine inişiyle fark edilmesinde).

Sidret-ül Münteha (şuur olarak sonsuz yaşam hissedişi) indînde.

Cennet-ül Me'va da Onun (Sidret-ül Münteha'nın) indînde yaşanır!

O an ki, Sidre'yi (varlığını) bürüyen (hakikat nûru) bürüyordu (beden hissi kaybolmuş bir hâlde)!

Görüşü ne kaydı (gayrı kavramına); ne de haddi aştı (hakikati müşahededen dolayı tanrılık davasına düşüp, Firavunlaştı)!

Andolsun ki, Rabbinin (Hakikatini var kılan Esmâ özelliklerinin) işaretlerinden en büyüğünü gördü!(Necm/1-18)



RASÛL İLE ÖZEL (baş başa) KONUŞMA



Ey iman edenler... Meclislerde size: "Yer açın" denildiğinde, genişletin ki Allah da size genişlik versin! "Kalkın" denildiğinde de, kalkın ki, Allah, sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri dereceler itibarıyla yükseltsin! Allah yaptıklarınızı Habîr'dir. (Habîr, her şeyi kendi Esmâ özellikleri ile yokken var kıldığı için, onların zaman mekân ötesi bir hâlde durumlarından haberdar olan, anlamında kullanılmaktadır. Allah bilir. A.H.)

Ey iman edenler! Rasûl ile özel (baş başa) konuştuğunuzda bu özel görüşmenizden önce bir sadaka verin! Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir... Eğer (imkân) bulamazsanız, muhakkak ki Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.

(Rasûlullah ile) özel görüşme öncesi sadakalar vermekten korktunuz... Bu uygulamayı (cimrilikten dolayı) yapmadınız -(ama) Allah sizin tövbenizi kabul etti- (artık) salâtı ikame edin, zekâtı verin; Allah'a ve Rasûlüne itaat edin! Allah yaptıklarınızı Habîr'dir. (Mücadele/11-13)



SESİNİ(fikirlerini),



RASÛLULLAH’IN SESİNİN ÜSTÜNE YÜKSELTMEK

  • Allah Rasûlünün önüne (beşerî düşünce ve yorumlarla, değerlendirmelerle) geçmek

  • Birbirine hitap ettikleri gibi (lâubali şekilde) yüksek sesle O'na hitap etmek

  • Farkında olmadan yaptıkları boşa gitmek



RASÛLULLAH'IN KATINDA SESİNİ KISANLAR



  • Allah'ın anlayışlarının ne seviyede olduğunu ortaya çıkarttığı kimseler

  • Kendileri için bir bağışlanma ve çok büyük karşılık olanlar (Seslenip yanlarına çağırmak, aklını kullanmamak olarak değerlendiriliyor! Dikkat edilesi bir konu! A.H.)



RASÛLULLAH'A

EVİNİN DIŞINDAN(dışarıdan) SESLENENLER


  • (Çoğunluğu) Aklını kullanmayanlar

  • Rasûlullah yanlarına çıkıncaya kadar sabretmeyenler



SESLERİNİZİ(fikirlerini),

O NEBÎ’NİN SESİNİN (bildirdiklerinin) ÜSTÜNE

YÜKSELTMEYİN…

BİRBİRİNİZE HİTAP ETTİĞİNİZ GİBİ(lâubali şekilde)

YÜKSEK SESLE O’NA HİTAP ETMEYİN!



Ey iman edenler... Allah'ın ve O'nun Rasûlünün önüne (beşerî düşünce ve yorumlarınızla, değerlendirmelerinizle) geçmeyin; Allah'tan (şartlanmaya dayalı değer yargılarınızın sonuçlarını kesinlikle yaşatacağı için) korunun! Muhakkak ki Allah Semî'dir, Alîm'dir.

Ey iman edenler... Seslerinizi (fikirlerinizi) O Nebi'nin sesinin (bildirdiklerinin) üstüne yükseltmeyin! Birbirinize hitap ettiğiniz gibi (lâubali şekilde) yüksek sesle O'na hitap etmeyin! (Yoksa) siz farkında olmadan yaptıklarınız boşa gider!

Gerçekten Rasûlullah'ın katında seslerini kısanlar var ya, işte onlar Allah'ın anlayışlarının ne seviyede olduğunu ortaya çıkarttığı kimselerdir... Onlar için bir bağışlanma ve çok büyük karşılık vardır.

Sana, evinin dışından (dışarıdan) seslenenlere gelince, onların çoğunluğu aklını kullanmayanlardır! (Seslenip yanlarına çağırmak, aklını kullanmamak olarak değerlendiriliyor! Dikkat edilesi bir konu! A.H.)

Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette onlar için daha hayırlı olurdu! Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.

Ey iman edenler... Eğer bir bozuk inançlı size bir haber getirirse, iyice araştırın... (Yoksa) işin doğrusunu bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da yaptığınıza pişmanlık duyarsınız!

İyi anlayın ki, Rasûlullah içinizdedir! Eğer (O) çoğu işte size uysa, elbette sıkıntıya düşerdiniz! Ne var ki Allah size imanı (hakikatinizi hissetmeyi) sevdirdi, onu anlayışınızda güzel gösterdi ve küfrü (gerçeği ret), fusuku (bilinci körleten imanın dışına taşan fiilleri) ve isyanı (nefsanî hırsları) size sevimsiz gösterdi... İşte bunlar olgunluğa erenlerin ta kendileridir!

Allah'tan bir lütuf ve bir nimet olarak... Allah, Alîm'dir, Hakîm'dir. (Hucurat/1-8)


Yüklə 1,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   21




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin