Ahmed hulûSİ’de kavramlar


RASÛLULLAH KAPISINDAN GİRİNİZ Kİ



Yüklə 491,6 Kb.
səhifə3/3
tarix06.12.2017
ölçüsü491,6 Kb.
#33955
1   2   3

RASÛLULLAH KAPISINDAN GİRİNİZ Kİ,

ALLAH'A ERESİNİZ!

O'nu seven, Allah'ı sevmiş olur...

O'na şükreden, Allah'a şükretmiş olur...

O'ndan yüz çeviren, Allah'tan yüz çevirmiş olur...



O MUHTEŞEM RUH İLE İLETİŞİME GEÇEBİLMEK  İÇİN SALÂVAT “OKU”YUN




  • Varlığın bütün katmanlarına kati delil

  • “Hakikat” mertebesinin konuşan dili

  • Âlemlere rahmet olarak yaratılmış en güzel(saf-orijin varlık)

  • Bütün rûhların, melâikenin ve varolanların mihrabı olan o yüce Rûh

  • Bütün Nebilerin ve Rasûllerin imamı

  • Cum'a salâtının imamı

  • Bütün Cennet ehlinin önderi

  • Tüm insanlığın önderi

  • İslâm Dini’ni hakkıyla anlayıp gereğini yaşamak için tek örnek olan Zât} ile iletişime geçmek için)

  • “HÛ” nin “ABD”ı ve “RASÛL”ü-"Allah" İsmine  “AYNA” olan Hz.Rasûlullah’ın ruhuyla-bilinciyle bağlantı kurup, o yayın kanalından bilgi almak için)

  • “Allah” adıyla işaret edilenin “Rasûl” ve “Nebi”si olan “Muhammed Mustafa” isimli “KİTAB”ı “Oku”mak için)

  • “Sistem”in tümünü“Oku”yabilmek için

  • Müşriklerin gördüğü “Yetim Muhammed”i değil, Âlemler kendisi için yaratılan “Allah Rasûlü”nü görebilmek için…

  • “Peygamberlik”le bloke olmamış beyinlerin Allah Rasûlünü değerlendirebilmesi için…


SALÂVATLAR

YÜKSEK DERECELERİN

ÖVÜLMÜŞ MAKAMIN MAZHARI OLDUĞU İÇİN

ŞEFAATİ OLAN O ZÂT’A SALÂVAT GETİRİN


Allahümme rabbe hâzihid da’vetit tâmmeti, ves salâtil kâimeti, âti Muhammedanil vesiylete vel faziylete ved dereceter refiy’ate veb’ashu makamen mahmuda, elleziy veattehu inneke lâ tuhliful miy’ad…
Ey şu TAM da’vetin ve ikâme olunan salât’ın(namazın) Rabbi olan Allahım!.. (Efendimiz) Muhammed’e VESİLEyi, FAZİLETi, DERECE-i RAFİEyi ver ve Onu MAKAM-I MAHMUD olarak ba’set (bu dört isim, ilahi vasıflarla yaşanan üst cennet boyutlarına işarettir)... Ki bunu sen va’dettin; kesinlikle sen sözüne muhalefet etmezsin... “
Rasûlullâh Salla’llâhu Aleyhi ve Sellem buyuruyor ki:
Her kim konuşmadan ezanı dinler ve kelimelerini tekrarlar, sonra da ardından bu duayı okursa, âhirette o kişiye şefâatim farz olur”

Muhakkak ki her mü’min, hele hele büyük günah sahipleri şefâati Rasûlullah’a çok ihtiyaç duyacaklar… Öğrenip de devam etsek ezan okundukça!.



Bilelim ki...

"ALLAH VÂHİD-ül AHAD"dır... Kendisinin gayrı olarak, kendisini anlayacak, idrâk edecek, değerlendirecek ve de övebilecek, varlık, vücud ve özellikler sahibi ikinci bir bilinç mevcut değildir!.

"ALLAH"ı ancak, Allah bilir... "ALLAH"ı ancak ALLAH değerlendirir.... "ALLAH"ı ancak ALLAH över yani metheder!... "ALLAH" a ancak ve sadece ALLAH SENÂ eder!.

Ne diyor, bugün için “Hamîdiyet” mertebesinin; kıyamet ve sonrası için de “Mahmudîyet” mertebesinin mazharı ve "bu yüzden şefaati" olan Efendimiz Muhammed Mustafa Aleyhisselâm:

-Senin NEFSİNE olan SENÂNI ben yapamam!.


HZ.FÂTIMA (r.a)NIN DİVAN TOPLANTISINDA



CENNET LİSANIYLA OKUDUĞU SALAVAT
Allahümme salli alâ men ruhuhu mihrabül ervahi vel melâiketi vel kevni; Allahümme salli alâ men huve imamul enbiyâi vel mürseliyn; Allahumme salli alâ men huve imamu ehlil Cenneti ibâdillahil mü’miniyn. Anlamı:

Bütün rûhların, melâikenin ve varolanların mihrabı olan o yüce rûha salât eyle Allah’ım; bütün Nebilerin ve Rasûllerin imamı olan o zâta salât eyle Allah’ım; Allahın kulu bütün Cennet ehlinin önderi olan zâta salât eyle Allah’ım…
Bundan üç yüz sene evvel zamanın “GAVS”ı olan Seyyid Abdülaziz Ed Debbağ, bu mânevi görevi dolayısıyla ,bütün “DİVAN” toplantılarına da katılırdı.

İşte bu toplantılardan birinde, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin kızı olan Hazret-i Fâtıma radıyallahu anha ile arasında cereyan eden olayı şöyle anlatıyor:

DİVAN” toplantılarından birindeydik… Ben, Rasûlullah efendimizin sağında oturuyordum diğer arkadaşlarla beraber… Karşı tarafta da bazı kadın evliyalar ile diğer mânâ büyükleri oturuyordu…

Derken Hazret-i Fâtıma geldi ve onların önüne oturarak, Cennet lisanı ile şu salâvatı şerîfeyi okudu… Cennet lisanından her bir kelime veya cümle bir harf ile ifade edilir… Kurân-ı Kerîm’in bazı sûre başlarında yer alan Elif, lâm, mim, nun, ra, ta, ha, gibi harfler dahi bu cennet lisânındandır. Bu şekilde okunan bu salâvatı dinledikten sonra, yanına gidip sordum Hazret-i Fâtıma’ya…

- Nedir bu salâvatın ecri ya Fâtıma?..

Cevap verdi:

-Her kim bu salâvata devam ederse, onun hakkını ödemeye yeryüzündeki bütün ağaçlar, yapraklar, taşlar ve molozlar mücevher olsa,genede yetmez!.



Bu kadar büyük ecri olacağına inanamadım... Hemen Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin yanına gittim ve sordum, buyurdu ki:

-Fâtıma söylemiş ya, daha ne istiyorsun!. Aynen O’nun dediği gibi!.



Bunun üzerine ilk işim, bu salâvatı şerifeyi Arapçaya çevirmek oldu.

İşte size yukarıda nakletmiş olduğum salâvat, böyle bir toplulukta, böyle bir zevat arasında tesbit olmuştur… Artık siz bu salâvatı nasıl arzu ederseniz öyle değerlendirin. Hiç olmazsa günde yüz defa okumaya çalışalım.


GELMİŞ GEÇMİŞ BÜTÜN NEBİ VE

RASÛLLERİN ŞEFAATI İÇİN OKUYUN…


Allahumme salli alâ Muhammedin ve Âdeme ve Nuhin ve İbrahiyme ve Musa ve İsa ve ma beynehum minen nebiyyiyne vel mürseliyn, salâvâtullâhi ve selâmuhu aleyhim ecmaıyn.
Rasûlullâh salla’llâhu aleyhi ve sellemin öğrettiği bu salâvatı Hazret-i Âişe radı’yallâhu anha naklediyor:

Her kim gece uyumadan evvel bu salâvatı okursa, yeryüzüne gelmiş geçmiş ne kadar Nebi ve Rasûl varsa, hepsi de ona şefâatçi olurlar âhırette.”

Kim gelmiş geçmiş bütün Nebi ve Rasûllerin şefâatini istemez ki…Öyle ise, geceleri yatmadan önce bir kerecik okuyuverelim…

Allahumme salli alâ Muhammedin ve Âdeme ve Nuhin ve İbrahiyme ve Musa ve İsa ve ma beynehum minen nebiyyiyne vel mürseliyn, salâvâtullâhi ve selâmuhu aleyhim ecmaıyn.
Şefâat, sanılıyor ki, biri gelip koluna girip seni sürükliyecek; bir yere sokacak!.

Birisi koluna girip de, seni bir yere mi götürecek!?.



Şefâat, dünyada var; âhırette var... mahşerde var, cehennemde var....

Rasulullah aleyhisselâmın şefâati var; evliyanın şefâati var; âlimlerin şefâati var...

Nedir bu şefâat?. Neye dönük bir şefâattir?. Yalnızca cehennemden çıkmaya dönük bir şefâat mi?.

Günahların en büyüğü nedir?.

"İnneş şirke lezulmün azîm"!.

"Şirk azîm zulümdür";

diyor ayet...

Yani, "Allah"ı, tanrı mesabesine koymak!. Şirk budur!.

"Sizin için korktuğum gizli şirktir, artık açık şirk olmaz ümmetimde" diyor...

Öyle ise Tanrıya tapmak "kebâir"in ta kendisidir!. Büyük günahların en başında gelen ve hepsinin kökenidir!.

Bütün günahların kökeninde de "Şirki hafi" yani "tanrıya inanmak" yatar!.

Tanrıya inanan, seslenenin, ötesinde olduğunu düşünür; ve hisseder tanrısını!.

"Ey iman edenler.... Allah'a iman edin";

âyetindeki uyarı, Hz. Muhammed ve Kurana iman, edip henüz tanrı anlayışından kurtulmamış olan SAHABEYE gelmişti.... Sahabe, yani allah Rasûlü’nü gören(!)ler böyle olursa... Ya bizler?!.

Allah'a imanın yolu da, cehennemden kurtuluşun yolu da hep şirki hafiden kurtulmak için ŞEFÂATE NÂİL OLMAKTAN GEÇER!.

"Allah izin vermedikçe ŞEFÂAT edemez kimse"

âyetini... "TANRI izin vermedikçe ŞEFÂAT edemez kimse" diye anlarsak ,Cehennem ateşimiz kolay kolay sönmez bizim!. Yanarız da yanarız!.

Tanrı izin vermedikçe ŞEFÂAT edemez kimse”, cümlesi ile; “ALLAH izin vermedikçe şefâat edemez kimse”, cümlesi arasındaki fark nedir?.

Evimizeki nesneyi, biz, Topkapı Sarayı’nın hazine dairesinde bile arasak bulamayız!. Çünki evimizde!.

Biz, “şefâati reddederken”; “şefâat nasıl ulaşır” bize?.



Basiretimizi örten perde örtülü olduğu sürece, biz nasıl şefâati görüp, şefâate ulaşabiliriz?.

Tanrı”ya inanırken... “Tanrı”nın büyükelçi(!)sine ve “Arapça bilen Tanrı”nın “Arapça yazılı gönderilmiş” bir kitaptaki emirnamesine iman ederken!. Türlü kerametleriyle âdeta bir sihirbaz gibi değneği ile bizi cehennemden kurtaracak “Tanrının evliyası”na inanırken... Nasıl, ŞEFÂAT bize ulaşır...



Allah (özümüzdeki), izin vermezken; içindeki, şefaati reddederken; kim şefâat edebilir ki!. Basiretimizi örten perde nasıl kalkar da, şefâate ulaşırız biz!. Ve böylece de, nasıl şirki hafiden arınıp; her şey’in hakikatı ve varlığımızın kaynağı olan “Allah” ismiyle işaret edilene iman edip; “Kur’ân”ı "OKU"ruz?.

(şirkten) arınmamışlar el sürmesin!…

dendiği halde…

Bize kalırsa... Önce, Allah'tan (yani özünden gelen bir yolla) izin çıkıp, ŞEFÂATE nail olmak gerek.... sonra şefâati değerlendirip, diğer afakî perdelerden arınmak.... Sonrada, nefsine bilincine-şuuruna-gerçek benine zulmetmeyi terketmek!.

Sen, nefsine sürekli zulmetmektesin; nefsinin, hakikatını yaşamasına engel olduğun sürece....

Üstelik bu gerçeği bildiğin halde, çevrenle paylaşmıyorsan, o en yakınım dediklerine de zulmün en büyüğünü yapıyorsun!.

Ama ben istiyorum da olmuyor!.

Niye olmuyor?. Muslukçuda pasta satılmaz!. Bilgisayarcıda ayakkabı aranmaz!.

Şeytan, zahirine bakıp Ademin, iblis oldu!. Ademin, ilmine bakıp onu değerlendirebilseydi, bu oyun oynanmayacaktı zaten!.

Biz, yalnızca ilim için yaratıldık!.

İlmi de, ateşin arkasına koydu ki Allah, korkaklar o ateşe "nefsim yanmasın, yanarak arınmasın" diyerek yaklaşamasın da; böylece, yanma korkusuyla, da lâyık olmadıklarını ele geçiremesinler diye...

Ateşte benliğini yakma korkusunu atıp, içine dalabilenler; deccalın sağ yanındaki ateş cehenneminden geçip, ilim ve irfan cennetine girebilirler!. Korkuyu atamıyanlar ise, ateşten geçemezler ve ilme irfana ulaşamazlar... Korkuyu atmak gerek!.



Yunus Emre’nin dediği "Ödünü sıdır"ın açıklamasını Mazhar yapmıştı bana... Allahtan yapmış... Sayesinde hep gözü kara daldım!.

Geldik 50 küsurlara 60 küsurlara... Ne yaşıyacağımız, özellikle de aklımız başımızda, ağrısız sızısız sağlıklı olarak ne kadar yaşıyacağımız meçhul...

"Şirki hafi"den kurtulduk mu?. Vicdanımız cevap versin!.

Allah” ismiyle işaret edilenin, “tanrı” olmayıp; ne olduğunu farkedip; hiç olmazsa iman edebildik mi?. O'nu her an ve her yerde görüp, dinliyebiliyor muyuz?. Her dem O'nunla konuştuğumuzun farkında ve bilincinde miyiz?.



Şefâatin ulaşması için, önce uzatılanı geri çevirmemek gerek!.

Şefâat, cehennemden kurtulmak içindir; bu cehennemin dünya bölümünde de olur, âhıret bölümünde de!. ...

Şefâat, Allah'a da ermek içindir!. Ki bu da ancak dünyada iken ilm’ullah’ın zâhir olduğu kişiyi bulmak ve onu değerlendirmekle mümkündür!.

Şeffat, kişinin yanlışlarda ısrarına yolaçan, yanlışlarından dönmesine engel olan bilgi yetersizliğini ortadan kaldırıp, kişiyi o konuda bilgilendirmektir!.

Nebi ve Rasûllerin de, evliyanın da şefâati hep bu yoldadır...

Kişi o bilgilerle kendinde arınmayı oluşturur ve yanmaktan kurtulur!. Gereğini de yaşayarak (hem enfüsünde hem afakında) “Allah”a erer!.

Öyle ise...

Önce, “ötendeki TANRI” değil, özündeki “ALLAH” izin verecek ki; sen o şefâate açık hale geleceksin!. Şefâati, def etmeyeceksin...

Sonra o, ŞEFÂAT olan bilgiyi değerlendirecek, ilim doğrultusunda yaşayarak arınacaksın...

Sonra da “şirki hafi” sona erip “ALLAH”a ereceksin...

Bu konuyu etraflı düşünmek, tartışmak ve anlamak, “şefâat” kapısının açılması demektir, umarım!.

Vicdanınızla başbaşasınız...


70 MELEK 1000 SABAH ECİR YAZAR…
Cezallâhu anna seyyidenâ Muhammeden ma huve ehluh

Anlamı:


Allah’ım Efendimiz Muhammed’e lâyık olduğu şekilde ihsanda bulun bizim tarafımızdan, biz onu değerlendirmekten âciziz…

Bilgi:


Bu salâvatı bize öğreten bizâtihi Hazret-i Rasûl aleyhisselâm… Hadîs-î şerîfte buyuruyor ki:

Her kim bu şekilde derse, yetmiş melek, bin sabah ona ecir yazar”


ARŞ’IN AĞIRLIĞINCA

VE TÜM “KELİME”LERİN ADEDİNCE SALÂT EDİN…


Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidina Muhammedin adede halkıke ve rıdâe nefsike ve zinete arşıke ve midade kelimatik…
Allah’ım, Efendimiz Muhammed’e halkettiklerinin adedince, sen râzı olana kadar ve Arşının ağırlığınca ve kelimelerin adedince selâm ve bereket ihsan eyle!.

Bu şekilde tesbihat yapılmasını Hazret-i Rasûl aleyhisselâm, eşine öğretmişti… Aynı kelimeler ile Rasûllulâh’a salavat yapılırsa bunun ne kadar büyük kazançlar getireceğini hiç kimse tahmin edemez… Hiç değilse günde yüz defa çekebilsek!.



DELÂİLİ HAYRAT’I



ONDÖRT DEFA OKUMAYA BEDEL SALÂVAT
Allahümme salli alâ seyyidina ve mevlâna Muhammed’in şeceretil aslin nurâniyyeti ve lem’âtil kabzatir rahmaniyyeti ve efdalil haliykatil insaniyyeti ve eşrefis suveril cismâniyyeti ve menbâil esrâril ilâhiyeti ve hâzainil ulûmil ıstıfaiyyeti, sahibil kabdatil asliyyeti ver rütbetil âliyyeti, vel behcetis seniyyeti men in derecat; en nebiyyûne tahte livâihi fehüm minhü ve ileyhi ve salli ve sellim aleyhi ve alâ âlihi vesahbihi adede mâ halakte ve razakte ve emette ve ahyeyte ilâ yevmin teb’asu men efneyte ve salli ve sellim aleyhi ve aleyhim tesliymen kesiyra.
Allahım, nur şeceresinin aslı, Rahmaniyyet parlamasının kabzası, insan mahlukatının efdali, cismani suretlerin en şereflisi, uluhiyyet sırlarının menbaı, seçilmiş-arı ilimlerin hazineleri; asli kabza, ali rütbe, yüce güzellik sahibi; Efendimiz, Mevlamız Muhammed’e salat eyle; ki tüm Nebiyler Onun sancağının altındadır, onlar Ondandır Onadır... Ve Ona, Onun ali’ne ve ashabına yaratıp rızıklandırdıklarının, öldürüp dirilttiklerinin adedince, fani ettiklerini ba’settiğin güne kadar salat ve selam eyle... Ve yine Ona ve diğerlerine salat ve teslim-i kesir(hakkıyla selamet-esenlik) olarak selam eyle..”
Zamanının en önde gelen Evliyâullahından olan Seyyid Ahmed Bedevî Hazretlerinin tertiplemiş olduğu bu salâvatı şerîfenin şöyle bir olayı vardır…

Bir zâtı muhterem, Efendimiz’e salâvatları ihtiva eden “Delâili Hayrât” nam kitabı tam ondört kere okumuş, bir gün içinde… Ve o huzûr veren yorgunluk ile uykuya dalmış…

Rüyasında Efendimiz aleyhisselâmı görmüş ve kendisine şöyle denilmiş;

Ondört kere Delâili okuyacağına bir kere bu salâvatı okusaydın, sana kâfi gelirdi!.”

Düşünün… Delâili Hayrat kitabı yüzlerce salâvatı şerifeyi ihtiva eden bir salâvat kolleksiyonudur!. Ve çok değerli bir eserdir. Böyle bir kolleksiyonu on dört kere okumaktan daha değerli olarak anlaşılıyor bu salâvat… Hiç olmazsa günde bir kere okusak!


RUH GÜCÜ

(Ruhâniyet-Ruhtaki kudret-beynin güçlü dalga yayımı-Melekî güç)

KAZANMAK İÇİN OKUNACAK

70.000 SALÂVTA DENK OLAN SALÂVAT

(Bâtın âleminin sultanı Hazret-i Âli efendimizin devam ettiği salâvat)


Allahümme salli alâ seyyidina Muhammedin bahri envarike ve ma’deni esrârike, ve lisâni hüccetike ve arûsi memleketike ve imamı hazretike ve tırazi mülkike ve hazâini rahmetike ve tariyki şeriâtikel mütelezzizi bitevhidike insâni aynil vücûdi ves sebebi fiy külli mevcûdin ayni â’yâni halkıkel mütekaddimi min nûri zıyâike; salâten tedûmu bidevamike ve tebkâ bibekâike, lâ münteha lehâ dûne ilmike, salâten turdıyke ve turdiyhi ve terda biha anna yâ Rabbel âlemiyn.
Allahım, nurlarının denizi, sırlarının ma’deni, hüccetinin lisanı, senin memleketinin fidanı, senin hazretinin imamı, mülkünün nakışı-süsü, rahmetinin hazineleri, şeriatının yolu, tevhidin ile lezzet duyan, her mevcudda vücud’un aynı/hakikatı ve sebebi olan insan, senin ziyanın nurundan mutakaddem/sunulan halkının hakikatlarının hakikatı olan Efendimiz Muhammed’e öyle salat eyle ki, senin devamın ile devam eden, senin bakanla baki olan, ilminin dun’unda ona nihayet olmaya; ve dahi öyle salat ki, senden ve Ondan razı etsin ve o salatla da sen bizden razı olasın Ya Rabbel’alemiyn”
Ruhâniyet kazanmak isteyenlere bu salâvat ehemmiyetle tavsiye ederiz. Zîra, bu salâvatı şerîfeye Bâtın âleminin sultanı Hazret-i Âli efendimiz devam ediyordu ve değerinin yetmiş bin salâvata denk olduğunu kendileri söylemişlerdi… İlim, hikmet şehrinin kapısı olarak tavsif edilen Zâtın devam etmekte olduğu salâvatın değerini ne kadar idrak edebiliriz, bilmiyorum…


RASÛLULLAH’IN RUHÂNİYETİNDEN

YARDIM İSTEMEK
SIKINTINIZ OLDUĞUNDA

RASÛLULLAH’IN RUHÂNİYETİNDEN YARDIM İSTEYİN…


Allahümme salli alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed kad dâkat hiyletiy edrikniy Yâ Rasûlallah.

Allah’ım, Efendim Muhammed’e ve O’nun ehline salât eyle… Çok sıkıntım var, bana yardım et yâ Rasûlallah…

 

Birçok sıkıntıları olan nice insan beş vakit namazdan sonra yüz yirmi beş defa bu salâvatı şerîfeye devam etmek sûretiyle sıkıntılarından azâd olmuşlar… Muhakkak ki Rasûlullah’tan O’nun ruhâniyetinden yardım istemek çok güzel bir şey… O’na yüzümüz olmasa bile, dünyada ve âhirette O’ndan başka kime sığınıp, şefâat talep edeceğiz ki!.




ZAMANIMIZIN NE KADARINI

SALÂVATA AYIRALIM?


Sahabeden bir zât, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem ile şöyle konuştu:

-Yâ Rasûlullah, ben senin üzerine çokça salâvat getiriyorum… Buna zamanımın ne kadarını ayırayım?..

-Dilediğin kadarını!.

-Dörtte biri nasıl?..

-Dilediğin kadarını yap…Artırırsan senin için daha hayırlıdır!.

-Üçte biri nasıl?..

-Dilediğin kadar yap… Artırrırsan senin için daha hayırlı olur!.

-Yarısını ayırsam zamanımın?..

-Dilediğin kadar yap…Artırırsan senin için daha hayırlı olur.

-Ya zamanımın hepsini ayırırsam salâvata?..

-Bu takdirde yeter, günahların bağışlanır!.”

* * *


Salâvat okumanın ne kadar değerli olduğu hakkında, bu naklettiğimiz Hadîs-i Şerîfler umarım bir fikir vermiştir!. Konunun önemi hakkında biraz düşünelim isterseniz…

Artık herkes, kendi anlayışına göre elbette bu husûsu değerlendirecektir… Şimdi biz gelelim, size tavsiye edeceğimiz bazı salâvatı şerîfelere…


Bu gün sizin için Dininizi ikmal ettim

(Din konusundaki bilgilenmenizi),

 üzerinizdeki nimetimi tamamladım

ve sizin için Din (anlayışı) olarak İslâm'a (Allah'a tam teslimiyete) razı oldum...(Mâide/3)




("Cum'a salâtı"nın yöneticisi-yol göstereni-önderi-imamı)

HZ.RASÛLULLAH'I KÂİM HALDE TERK Mİ EDİYORSUNUZ?


KURÂN'I BIRAKIP NEREYE GİDİYORSUNUZ?

{O, âlemler(İnsanlar) için yalnızca bir Zikir'dir (HATIRLATMADIR!)-Tekvir/26}!


RASÛLULLAH HAKK’TIR; KURÂN-I KERİM HAKK’I BİLDİRMEKTEDİR!




Rasûlullâh Hakk'tır; tüm bildirdikleri evrensel gerçekliklerdir. Ölümle birlikte yaşanacak olan sorgulama mekanizması; kâbir yaşamının cennet veya cehennem yaşamı hissiyatı içinde devam etmesi; mahşer süreci ve bu süreçte yaşanacakları bildirilenler; nihayet kişilerin cehennem veya cennet olarak bildirilen boyutlarda yaşaması hakkındaki Kur'ân-ı Kerîm ve Rasûlullâh (sav) açıklamaları Hakk'tır gerçektir.

Kur'ân-ı Kerîm baştan sona Hakkı bildirmektedir!

“OKU”yabilene!..
Yüklə 491,6 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin