ALAEDDİN MUHAMMED TEKİŞ
Bk. Tekiş, Alâeddin.129
ALÂEDDİN es-SEMERKANDİ
Bk. Semerkandi, Alâeddin. 130
ALAEDDİN es-SEMERKANDİ
Bahrü'I- culûm adlı Kur'an tefsiriyle tanınan âlim Bk. Bahrü'l-Ulûm.131
ALÂEDDİN et-TRABLUSİ
Bk. Trablusl, Alâeddin. 132
ALAEDDİN et-TÜRKMANİ
Bk. İbnü'l-Türkmani, Alâeddin. 133
ALAİ
Ebû Saîd Salâhuddîn Halîl b. Keykeldî (ö. 761/1359) Şamlı muhaddis ve fakih.
Türk asıllı bir asker çocuğu olarak Dımaşk'ta doğdu 1694/1295) ve orada büyüdü. On yaşında iken hadis dinlemeye başladı. Tahsil için Kudüs, Mekke. Mısır gibi İlim merkezlerine birçok seyahatler yaptı. Aralarında Ahmed b. İbrahim el-Fezârî, Kemâleddin b. Zemlekânî, İbn Teymiyye, Cemâleddin el-Mizzî ve Zehebî gibi bilginlerin de bulunduğu 700'den fazla âlimden feyiz aldı. Sened, metin, rical ve ile! gibi hadisin çeşitli branşlarında uzmanlaştı. Hac maksadıyla defalarca Hicaz'a gitti ve orada mücavir olarak uzun süre kaldı. Şam'daki Nâsıriy-ye (1318) ve Esediyye (1323) medreselerinde, ayrıca Kudüs'teki Salâhiyye (1331) ve daha sonra Tenklziyye medreselerinde hadis dersleri verdi. Bu arada müfessir İbn Kesîr ve kendinden sonra Salâhiyye Medresesinde hocalık yapan damadı İsmail b. Ali el-Kalkaşen dî, kızı Esma bint Halîl gibi birçok âlim yetiştirdi. Bu sırada Hanbeffler'le arasında ilmf konularda anlaşmazlıklar oldu.
Sağlam bir zihin yapısına, ince bir anlayışa, dinî, ilmî ve ahlâkî meziyetlere sahipti. Güzel şiirleri edebî zevkinin delili sayılır. “Zamanının hafızı, fıkıh, usul ve benzeri ilimlerde imam, zeki, araştırıcı, cömert ve belagat sahibi bir âlim” diye anılan Alâî'yi Sübki. kendisinden sonra yerini doldurabilecek kişi olarak göstermiş, Irâkl de onu “Doğu'nun ve Batı'nın hafızı” diye nitelendirmiştir. Kitaplarını Şam'daki Samsatiyye Han-kahı'na vakfeden Alâî, 5 Muharrem 761’de 134 Kudüs'te vefat etti.
Elliye varan eserlerinin 135 belli başlıları şunlardır:
1) el-Mecmû'u'l-müzehheb fî kavâcidi'l-mezheb. Şafiî fıkhına ait olup Süleymaniye Kütüphanesi'nde nüshaları bulunmaktadır. 136
2) Tehzîbü'1-uşûl fî ehâdîşi'r-Resûl. İbnü'l-Esîr'in Cami cu'i-usûl li ehâdişi'r-Resûl adlı eserinin muhtasarı olup bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi'ndedir. 137
3) Kitâbü'l-Muhtelitîn 138
4) el-Emâli'1-erba'în fî a'mâli'l-müttekin 139
5) el-Mevridü'r-râvî fi'1-mevlidi'n-nebevî 140 Aynı konuya dair ed-Dürretü's-seniyye fî mevlidi hay-nl-beriyye's\ de yine aynı kütüphanede aynı mecmuanın içindedir. 141
6) el-'Udde zinde'l-kerb ve'ş-şidde 142
7) Cami'u't-tahşîl fî ahkâmi'l-merâsîl. Eser Hamdi Abdülmecîd es-Selefî tarafından neşredilmiştir. 143
8) Tahkiku'l-murâd fî enne'n-nehye yaktezti'fesâd. Usûl-ı fıkha dair olup Dımaşk'ta basılmıştır (1975, 1982).
9) Buğyetü'l mültemes fî sübâ'iyyâti hadîsi-İmâm Mâlik b. Enes. Bu eser de Hamdi Abdülmecîd es-Selefî tarafından neşredilmiştir. 144
Bibliyografya
1) Ebü'l-Mehâsin el-Hüseynî, Zeylü Tezkireti'l-huffâz, Haydarâbâd 1376/1956, s. 43, 47;
2) Sübkî, Tabakât, X, 35, 38, 181, 197, 209, 224;
3) İbn Kesîr. el-Bidâye, XIV, 267;
4) İbn Hacer, ed-Dürerü'i-kânline, II, 90, 92;
5) İbn Tağrîberdî. en-Nücûmü'z-zâhire, Kahire 1956 Kahire 1383/1963, X, 337;
6) Süyûtî, Tabakâtü'l-haffaz (Lecne), s. 528, 529;
7) a.mlf. Zeylü Tabakâti'l-huffâz ti'z-Zehebî 145, Haydarâbâd 1376/1956, s. 360, 361;
8) Dâvûdî, Tabakatü'l-müfessirîn. I, 165, 166;
9) İbnü'l-İmâd. Şezerât, VI, 190, 191;
10) Brockelmann. GAL, II, 76, 77;
11) Suppl, II, 68; Mv.Fs., II, 371, 372. 146
ALAİK
Bk. Alaka.147
ALÂİM-İ SEMA
Bk. Gök Kuşağı. 148
ALAİYE
Bk. Alanya. 149
ALÂİYE BEYLİĞİ
XIII. yüzyıl sonlarından 1471 yılma kadar Alâiye (Alanya) yöresinde hüküm süren Türk beyliği.
1221 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad tarafından zaptedilen Alâiye, Anadolu Selçuklularının son yıllarında Karamanoğlu Mecdüddin Mahmud Bey'in eline geçti (1293) Bu tarihten sonra şehir ve yöresine Karama-noğullan'na bağlı beyler hâkim olmuş, bunlar da Memlûk Devleti'nin hâkimiyeti altında hüküm sürmüşlerdir. Beyliğin kurucularının Selçuklu sultanının kızının oğullarından geldiği şeklindeki rivayet ise henüz ispat edilememiştir. Şehrin XIV. yüzyılın ikinci yarısında da Karamanoğullan'nın idaresinde olduğu bilinmektedir. Nitekim Şehâbeddin Ömerî, Alâiye'nin Karamanoğulları'na ait şehirlerden olduğunu ve Karamanoğuİlan tarafından tayin edilmiş Yûsuf adında bir beyin idaresinde bulunduğunu kaydederken, İbn Battûta. tahminen 1333’te, Alâiye'de Yûsuf b. Karaman adında bir beyin hüküm sürdüğünü ve şehrin Türkmenler'le meskûn bulunduğunu belirtmektedir.
Kıbrıs Kralı Pierre 1361'de Antalya'yı zaptedince Alâiye ile birlikte Manavgat ve Teke beyleri de ona bağlandı. Ancak kısa bir süre sonra bu Türk beyleri Kıbrıs kralına itaatten vazgeçtiler. Antalya'nın geri alınması için şehri kuşattılarsa da başarılı olamadılar. Buna karşılık Kıbrıs kralı Alâiye'yi zapta teşebbüs etti 150, fakat Karama noğu ilan'nın yardıma gelmesi üzerine geri çekilmek zorunda kaldı.
Alâiye, Karaman b. Savcı Bey tarafından 1427 yılında 5000 altın karşılığında Memlûk Sultanı Barsbay'a satıldı. Böylece Alâiye Beyliği Memlûk Devleti'nin hâkimiyeti altında, Karamanoğlu Mahmud Bey'in torunlarından bazı beylerin idaresine geçti. Nitekim bunlardan Lutfi Bey. Memlûk sultanının Rodos üzerine gönderdiği donanmaya iki kadırga ile katılmıştır. Ancak hareketin başarısızlıkla sonuçlanması, Lutfi Bey'i Kıbrıs üzerine yapmak istediği seferden vazgeçirdi (1444) Daha sonra Karamanlıların saldırısı karşısında Kıbrıs Kralı II. Jean ile bir dostluk ve ticaret anlaşması yapan (1450) Lutfi Bey, diğer taraftan da Osmanlılar'a yanaşmaya çalıştı. Bu iyi münasebetlere rağmen Kıbrıslıların Alâiye halkından bir kısmına kötü davranması, Lutfi Bey'in bazı Türk beyle-riyle ittifak ederek Kıbrıs'a saldırmaya karar vermesine sebep oldu (1453) Fakat Kral II. Jean'ın gerek Rodos'tan yardım alması gerekse Memlûk sultanına şikâyette bulunması, onu bu teşebbüsünden vazgeçirdi. Lutfi Bey muhtemelen 1461 yılında ölünce yerine Kılıcarslan geçti. Onun zamanında Alâiye. Fâtih Sultan Mehmed'in emriyle Karaman'a gönderilen Gedik Ahmed Paşa tarafından kuşatıldı; Ktlıcarslan da şehri teslime mecbur kaldı 11471) İstanbul'a getirilen Kılıcarslan'a Gümülcine sancağı dirlik olarak verildi; ancak o burayı beğenmeyerek önce Mısır'a kaçtı, oradan da Ak-koyunlu Hükümdarı Uzun Hasan'ın yanına giderken yolda öldü.
Alâiye daha önceki devirlerde olduğu gibi beylik döneminde de canlı bir ticaret merkezi olma Özelliğini korumuştur. Nitekim Mısır, Kıbrıs, Suriye, Rodos ve Cenevizli tüccarların Antalya'dan sonra uğradıkları en büyük pazar yeri durumunda idi. İbn Battûtaya göre buradan Mısıra gönderilen kereste, ihracat içinde önemli bir yer tutuyordu. Şehirde ayrıca gemi inşa tezgâhlan da bulunuyordu. 151
Bibliyografya
1) İbn Battûta, Seyahatname, I, 311;
2) İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesâlikül-ebsâr 152, Leipzig 1929, s. 23, 49;
3) Müneccimbaşı, Câmi'u'd-düvei, Nuruosmaniye Ktp., nr. 3172, II, vr. 133;
4) H. A. Gibbons. Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu 153, İstanbul 1928, s. 261;
5) S. Bunaman. A History of the Crusades, Landon 1965, III, 452;
6) Uzunçarşılı. Anadolu Beylikleri, s. 92, 93, 95;
7) a.mlf., Osmanlı Tarihi, II, 90, 92;
8) Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, istanbul 1971, s. 336, 337;
9) W. Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi 154, Ankara 1975, I, 610, 611, 614;
10) Mükrimin Halil Yınanç, “Alâiye”, İA, I, 286, 289;
11) Fr. Taeschner, “Alanya”, El (lng). I, 354, 355. 155
Dostları ilə paylaş: |