Ali pasa camiİ ve TÜrbesi



Yüklə 1,97 Mb.
səhifə48/64
tarix27.12.2018
ölçüsü1,97 Mb.
#87171
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   64

ALTIN VARAK

Çeşitli süsleme sanatlarında kullanılan ve tirşe arasında dövülerek inceltilen altın levha.

Bir altın alaşımı, içine katılan maden­lerin cinsine göre renk alır. On sekiz ayar yeşil altında bakır ve gümüş, beyaz al­tında bakır, nikel, çinko, gülpembe al­tında ise gümüş, bakır, nikel ve çinko bulunur. Altın, alaşım neticesinde za­manla okside olmasına rağmen tezhip­te bilhassa yeşil altın çok kullanılmıştır.

Klasik usulde altın varak elde etmek için gerekli olan aletler (avadanlık) şu parçalardan meydana gelir: Çift veya tek merdaneli hadde. 4 ve 1 kilogram­lık iki çekiç, 25X30 cm. ebadında pü­rüzsüz mermer levha, tavşan ayağı, da­ğar denilen ensiz toprak tava, tirşe adı verilen deri ve zarlar.

İstenilen renk ve ayarda hazırlanan al­tın önce haddeden geçirilip 1 ile 0.1 mm. kalınlığında levha haline getirilir. Bu lev­ha 4 mm. eninde kesilerek parçalara ay­rılır, parçalar pudralanarak 12.5x6.5 cm. büyüklüğündeki tirşelerin altına ko­nur. Yaklaşık elli kat olan istifler köşe­lerinden bantlanarak demet yapılır. Rık adı verilen bu demetlerin kenarları, ha­va alması ve dövülen altının yayılması için açık bırakılır. Hazırlanan bu istifler dağar üzerinde hafifçe ısıtılmış mermer tabakaya konularak büyük çekiçle ha­fif darbelerle dövülür. Altınlar tirşele­rin yanlarından dökülmeye başlayınca­ya kadar dövülmeye devam edilir, ta­şan kısımlar kesilerek düzeltilir. Bu par­çalar incecik olduğunda yapışmaması İçin tavşan ayağı ile mermer üzerinden süpürülerek toplanır. Bu ilk ameliyeye nk adı verilir. İncelmiş olan altın levha­lar yine muayyen ebatta kesilmiş baş­ka tirşeler arasına yerleştirilerek 1 ki­logramlık çekiçle, bu sefer daha dikkatle dövülür. Böylece altın biraz daha yayı­lır ve incelir. Derinin kenarından taşan kısımlar tekrar kesilerek düzeltilir. Bu ameliyeye de zar veya mîşek denir. Ar­tık elde edilmiş olan altın varaklar son ve üçüncü perdaht ameliyesinden geçi­rilir. Oldukça incelmiş olan altın yaprak-cıklar, sığır kalın bağırsağından yapılan ince ve cilâlı zarlar arasına istiflenerek 1 kilogramlık çekiçle dövülür. Kıvama geldiği, dört tarafından çıkan altınların inceliği ile anlaşılır. Varaklar 1/10.000 milimetreye kadar inceltilir ve yeşil ışığı geçirebilecek hale getirilir. Taşan kısımlar tekrar kesilerek düzeltilir ve altın varaklar pudralanarak 12.5X6.5 cm. ebadında ince kâğıtlar arasına yerleşti­rilir. On varak altına bir deste, yirmi desteye ise bir tefe denir. Böylece satı­şa çıkarılan bir tefede 200 varak altın bulunur. Avrupa'dan gelen altın varak­lar defter halindedir ve her defterde yirmi beş altın varak vardır.

Altın varak cami ve minare alemle­rinde, tavan, kapı, çerçeve, parmaklık, çekmece, sandık, cam, seramik gibi eşyada, tezhip, minyatür, cilt, hat sanat­larında ve tabelâcılıkta çok eskiden be­ri başarıyla kullanılmış, böylece İslâm sanatları sahasında emsalsiz eserler meydana gelmiştir. Altın varaklar ezilip (bk. altın ezme) fırça ile sürülerek tat­bik edildiği gibi işlenecek zemine yapış­tırmak suretiyle de kullanılır. Genellikle miksiyon veya yumurta akı zemine sü­rülür, sonra altın varak zemin üzerine döşenir. Daha sonra ince kâğıt ve kalın fırça yardımıyla yapıştırılır.

Altın varak XIX. yüzyılın sonuna ka­dar İstanbul'un Beyazıt ve Süleymaniye semtlerinde Varakçılar Hanı ve Çarşısı denilen yerlerde imal ediliyordu. Saflığı ve ayan bakımından çok üstün olan Os­manlı altın varaklan Avrupa ve Ameri­ka'dan gelen daha ucuz fabrika işi altın varaklarla rekabet edemeyince bu sa­nat kısa zamanda sönmüştür. Son altın varakçı (altına), Güzel Sanatlar Akade-misi'nde hocalık yapan ve 1949 yılında vefat eden Beykozlu Hüseyin Yaldız us­tadır. 1057

Bibliyografya

1) Der Grosse Brockhaus, Wiesbaden 1954, IV, 710, 712;

2) TA, II, 218, 219;

3) R Ekrem Koçu, “Al­tın Varak, Altınvarakçılar”, Ist A, II, 749, 750;

4) Ellen Louise Young, “Goldbeating”, EBr,, X, 539;

5) Muhsin Demironat, Ders Nottan 1058


ALTINAPA HANI

Altınapa Barajı'nın sulan altında kalan bir Selçuklu kervansarayı.

Vakfiyesinden 598 (1202) yılında. Akşehir-Konya yolundaki Argıt Hanı'nın da banisi olan Selçuklu devlet adamların­dan Sipehsâlâr Şemseddin Altınapa ta­rafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Es­ki Konya-Beyşehir yolu üzerinde bulu­nan hanın, hol kısmı ile avlu kısmı bir­birine eşit iki bölümlü bir Selçuklu ker­vansarayı olduğu, kesme taştan ve sa­de bir üslûpla süslemesiz olarak yapıl­dığı, girişin solunda eyvan üstüne yer­leştirilmiş fevkani bir mescidinin bulun­duğu bilinmektedir. 1059

Bibliyografya



1) K. Erdmann, Das Anatolische Karauansaray des 13. Jahrhundeıts, Berlin 1961, s. 29;

2) İs­met İlter. Tarihî Türk Hanları, Ankara 1969, s. 14;

3) Oktay Aslanapa. Türk Sanatı, İstanbul 1973, II, 147;

4) Osman Turan, “Selçuk Devri Vakfiye­leri” Şemseddin Altun-Aba, Vakfiyyesi ve Hayatı, TTK Belleten, XI/42 (1947), s. 197, 230. 1060

ALTINAY, AHMED REFİK


Bk. Ahmed Refik Altınay.1061

ALTIPARMAK MEHMED EFENDİ

(ö. 1033/1623-24) Türk mutasavvıf ve âlimi.

Usküp'te doğdu. Babası Mekke ve Me­dine kadılıklarında bulunmuş olan Mehmed Efendi'dir. Cıkrıkçızâde ve Altıparmak lakaplarıyla tanınmışsa da daha çok bunlardan İkincisiyle meşhurdur. İlk tahsilini Üsküp'te tamamladı ve Şeyh Cafer'e intisap ederek Bayramiyye tari­katına girdi. Daha sonra İstanbul'a gi­derek Fâtih Camii'nde hadis, tefsir, fı­kıh dersleri okuttu ve vaazlar verdi. İstanbul'da uzun süre bu hizmetlerde bulunduktan sonra Kahire'ye gidip ora­da yerleşti. Ölümüne kadar kaldığı bu şehirde tasavvuf ile meşgul oldu ve zi­kir halkaları oluşturdu. Devrinin önde gelen âlimlerinden biri olan Altıparmak Kahire'de vefat etti ve orada adına inşa ettirdiği caminin (Mescidü Altıparmak) av­lusuna defnedildi. 1062

Eserleri.

Altıparmaksın tefsir, hadis ve fıkıhla ilgili eserler kaleme aldığı söyle­niyorsa da bunlar gönümüze kadar gelmediği gibi adlan ve muhtevalan da bi­linmemektedir. Biri tefsir 1063, diğeri İslâmiyet'in Hıristiyanlık'tan üstün olduğu hakkın­daki 1064 İki risalesi zamanımıza intikal et­miştir. Farsça ve Arapça'dan tercüme ettiği bilinen eserleri şunlardır:



1) Medricü'n-nübüvve Tercümesi (Al­tıparmak). Molla Miskîn'in (ö. 907/1501) peygamberler tarihi ve Hz. Muhammed'in hayatı hakkında yazdığı Mecâricü'n-nübüvve fî medârici'l-fütüvve adlı Farsça eserin tercümesi olup ilk defa 1257'de İstanbul'da yayımlanmış, daha sonra da birçok baskıları yapılmıştır. 1065 Ayrıca A. Faruk Meyan tarafından sadeleştirile­rek neşredilmiştir. 1066 Eser müellifine nisbetle Altıparmak adıyla tanınmıştır. Aynı eserin daha önce Koca Nişancı Celâlzâde Mustafa Bey (ö. 975/1567-68) tarafından Delâil-i Nübüvvet-i Muhammedi ve Şemâil-i Fütüvvet-i Ahmedî adıyla yapılan tercümesi de yanlışlıkla Altıparmak'a nisbet edilmektedir. 1067

2) Nüzhet-i Cihan ve Nâdire-i Devrân (Zaman). Ahmed b. Muhammed-i Gaffârîyi Kazvini’nin (ö. 975/1567-68) İslâm tarihi ile ilgili Nigâristân adlı Farsça eserinin tercümesi olup çeşitli kütüphanelerde yazmaları bulunmaktadır. 1068 Nigâristân, Şeyhü­lislâm Yahya Efendi tarafından da ter­cüme edilmiştir.

3) Terceme-i Sittîn li-Câmii'l-besâtîn. Ebû Bekir Ahmed b. Muhammed b. Zeyd et-Tûsî'nin (bazı yazmalarda Tarsûsî) Yûsuf sûresinin tef­siri hakkındaki Câmi'u letâ'ih-besâ­tîn adlı altmış bölümden meydana ge­len eserinin tercümesi olup Yûstıfnâme adıyla da tanınmaktadır. Eserin kütüp­hanelerde çeşitli nüshaları vardır. 1069

4) Kâşifü'î-ulûm ve fâtihu'l-linûn. Kazvînrnin (ö. 739/1338) Telhîşü'l-Miftâh'ına yapılmış şerhlerden birinin 1070 tercümesi olup bir nüshası Terceme-i Telhîsü'l-Miftâh adıyla Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunmaktadır. 1071

Bibliyografya



1) Muhibbi. Hulâşatü'l-eşer, IV, 174;

2) Keşfü'z-zunûn, II, 1723-1724, 1976;

3) Sicill-i Osmânî, İV, 148-149;

4) Osmanlı Müellifleri, I, 212-213;

5) Storey. Persian Literatüre, I, 29, 114-115, 187-188;

6) Brockelmann. GAL, II. 590;

7) Suppi, İl, 661;

8) HediyyetüVarifin, 11, 261;

9) özeğe. Kata­log, III, 985;

10) Suâd Mahir Muhammed. Mescidü Mışr ve üliyâ'ühe'ş-şâlihûn, Kahire 1404/1983, s. 175, 177;

11) Bursalı Mehmed Tâhir. “Altı Parmak Mehmed Efendi”, SR, sy. 19 (201), 1072, s. 361;

12) TA, II, 221;

13) M. Tayyib Gökbilgin, “Celâl-zade”, İA, Mİ, 62;

14) J. Schachi “Altı Parmak”, El2 (İng.), I, 423;

15) 5. A. Bonebakker, “al-Kazwim”, a.e., IV, 863, 864. 1073

Yüklə 1,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   64




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin