Anlatmaya bağli edebi metinler a-miLLİ edebiyat zevk ve anlayişini süRDÜren eserler roman-hikaye



Yüklə 338,67 Kb.
səhifə4/6
tarix01.06.2018
ölçüsü338,67 Kb.
#52279
növüYazı
1   2   3   4   5   6

Deniz hikâyeleriyle tanındı. Konularını Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi kıyı ve açıklarında gelişen, denize bağlı olaylardan çıkardı. İçinde yaşadığı, en küçük ayrıntılarına kadar bildiği hür ve asi denizi, kaderleri denizin elinde olan balıkçıları, dalgıçları, sünger avcılarını ve gemileri zengin bir terim ve mitologya hazinesinden güçlenerek, denize karşı sonsuz bir hayranlıktan gelen şiirli, yer yer aksayan, ama sürükleyip götüren bir anlatımla hikâye ve romana geçirdi.

Yazı ve düşünceleriyle Azra Erhat gibi döneminin önemli aydınlarını etkilemiş bir kişi olarak, çeşitli dillerden yüz kadar da kitap çevirmiş olan ve kendi eserlerinin sonraki baskıları yapılagelen Halikarnas Balıkçısı'na Kültür Bakanlığınca 1971 Devlet Kültür Armağanı verilmiştir.

Cevat Şakir Bodrum'da yaşadığı dönemde arkadaşları ile ilk Mavi Yolculuk fikirini ve uygulamasını gerçekleştirmişlerdir.

Öykü: Ege Kıyılarından, Merhaba Akdeniz, Ege'nin Dibi, Yaşasın Deniz, Gülen Ada, Ege'den, Gençlik Denizlerinde,

Parmak Damgası, Dalgıçlar, Çiçeklerin Düğünü , Ege'den Denize Bıkarılmış Bir Çiçek



Roman: Aganta Burina Burinata, Ötelerin Çocukları, Uluç Reis, Turgut Reis, Deniz Gurbetçileri, Bulamaç

Otobiyografi(Anı): Mavi Sürgün

Deneme: Anadolu Efsaneleri, Anadolu Tanrıları, Anadolu'nun Sesi, Hey Koca Yurt, Merhaba Anadolu, Düşün Yazıları Altıncı Kıta Akdeniz, Sonsuzluk Sessiz Büyür, Arşipel

Çocuk kitabı: Yol Ver Deniz, Denizin Çağrısı, İmbat Serinliği, Nasrettin Hoca, Gündüzünü Kaybeden Kuş, Deniz Gurbetçileri
MEMDUH ŞEVKET ESENDAL(1883-1952)

Türk yazar, diplomat, siyasetçi. Yaşamının yalnızca dokuz yılında ciddi biçimde edebiyatla uğraşmasına rağmen Türk öykücülüğünün önemli bir ismi oldu. Durum hikâyeciliğinin Türk edebiyatındaki temsilcisidir. En çok bilinen eseri 1934 yılında yayımlanan Ayaşlı ve Kiracıları adlı romanıdır. Savaş koşulları nedeniyle eğitimini tamamlayamadı ve Edirne Rüştiyesi'ni (bugünkü Edirne Lisesi) terk etmek zorunda kaldı. Babasının ölümü üzerine ailesinin geçim yükünü üstlenmek zorunda kaldı. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu, müfettiş olarak Anadolu ve Rumeli'yi yakından görüp tanımak fırsatını buldu. Mütareke yıllarında hakkında tutuklama kararı çıkması nedeniyle İtalya'ya kaçan Memduh Şevket Bey, İzmir'in işgalinden sonra yurda döndü ve Anadolu'ya geçerek milli mücadeleye katıldı. 1920`de TBMM hükûmetinin ilk orta elçisi olarak Azerbaycan'a gönderildi. Azerbeycan'dan döndükten sonra bir süre Galatasaray ve Kabataş liselerinde tarih, coğrafya öğretmenliği yaparak geçimini sağladı. 1925 yılında iktidarın hoş karşılamadığı haftalık siyasi Meslek Gazetesi 'ni çıkardı.

Esendal'ın edebiyatımıza getirdiği en önemli yenilik, ele aldığı konuları büyük bir sadelikle işlemesidir. Bu konular, yine sıradan insanların yaşamları etrafında gezinir. Öykücülüğe başladığı ilk yıllarda, dilde sadeleşmenin öncüsü olan Ömer Seyfettin'in izinden giden Esendal, ustalık dönemine eriştiğinde, hem Ömer Seyfettin'den, hem de kendi çağdaşlarından daha sade ve düzgün bir dille yazmıştır. Üslubunda Çehov'un etkileri açıkça görülür. Hatta, bazı öyküleri, Çehov'dan yapılmış uyarlamalardır. Ancak bu etki, yazım tarzı, dildeki sadelik, kişilerin seçilişi ile sınırlı kalır. Esendal, Çehov'un karamsar bakışını tekrarlamaz. Kendi deyişiyle; insanlara yaşamak için ümit, kuvvet ve neşe veren yazılardan hoşlanır, insanları yoğunmuş mutfak paçavrasına çeviren ve yeise düşüren yazılardan hoşlanmaz.

Roman :Ayaşlı ile Kiracıları(CHP roman ödülü), Miras, Vassaf Bey

Öykü : Bir Kucak Çiçek, Bizim Nesibe, Gödeli Mehmet, Güllüce Bağları Yolunda, Hava Parası, İhtiyar Çilingir,

Kelepir, Mendil Altında, Otlakçı, Sahan Külbastısı, Veysel Çavuş, Gönül Kaçanı Kovalar



Hatıra: Tahran Anıları ve Düşsel Yazılar

Mektup: Kızıma Mektuplar
D-MODERNİZMİ/POSTMODERNİZMİ ESAS ALAN ESERLER

Modernizm, geleneksel olanı yeni olana tabi kılma tavrı, yerleşik ve alışılmış olanı yeni ortaya çıkana uydurma eğilimi olarak tanımlanabilir. Modernizmle birlikte özellikle gerçeklerin göründükleri gibi olmadığı, yerleşik kurallara ve toplumun bayağılığına isyan düşüncesi ağırlık kazanmıştır.

Modernizmi esas alan eserlerde geleneksel anlatım ve yapı reddedilmiştir. Alegorik anlatıma önem verilmiş; duygu, düşünce ve davranışlarıyla insanın karmaşık bir varlık olduğu kabul edilmiştir. Bireyin hayatının huzursuzluk üzerine kurulduğu düşünülmüş, kişinin bunalımlarına ve toplumla çatışmalarına yer verilmiştir. Ayrıca roman ve hikayelerde çağrışıma çok yer verilmiş, şiirsel bir anlatım benimsenmiştir.

Modernist yazarların temsilciliğini F. Kafka, A. Camus, J. P. Sartre’ın yaptığı varoluşçuluktan etkilendikleri görülür. Bu akım bireyin kendi özünü bulması gerektiğini, hür olmanın son derece önemli olduğunu, kişinin geleceğini kendisinin verdiği kararların oluşturduğunu ve bu yüzden bireyin kendini sorgulaması gerektiğini savunur. Burjuva toplumuna karşı isyancı yaklaşımı destekleyen varoluşçuluk, eserlerde özellikle küçük burjuva aydınının ruhsal bunalımlarının işlenmesine neden olmuştur. Modernist edebiyat bu yüzden “bunalım edebiyatı” olarak da adlandırılmıştır.


Modernizmin Özellikleri:

1-Eserlerinde bilinç akışı kullanılır, diyaloglara ve “hikaye etme”ye pek yer verilmez.

2-“Bilinç akışı” tekniğinde kişilerin düşünceleri mantıksal ve zamansal bir sıra izlemez, birbiriyle bağıntısı olmayan sıçramalar yapar; anlatı kişisi, aynı zaman dilimi içinde, değişik zaman dilimlerini yaşar.

3- Tarih yerine efsane tercih edilir.

4-Kişilerin psikolojik özellikleri ön plandadır, toplum içindeki yerleri ve değerleri pek önemsenmez.

5-Geleneksel yapı ve anlatım reddedilir.

6-İnsanın dışındaki toplumsal dünya yalın bir biçimde yansıtılmaz.

7-Bireyin bunalımları ve toplumla çatışmaları aktarılır.

8-İnsanın, düşünce ve davranışlarıyla karmaşık bir varlık olduğu belirtilir.

9-“Şey”lerin göründükleri gibi olmadıkları, yerleşik uzlaşımlara, modern toplumun vasatilik ve bayağılığına isyan ön plana çıkarılır.

10-Geleneksel olanı, yeni olana tabi kılma tavrı hakimdir.

11-Bireysel yalnızlık, toplumdan kaçış işlenir.

12-Olayın temel alındığı anlatılarda “çağrışım”a çok yer verilir.

13-Gerçekçi romanda temel olarak alınan “olay”, “karakter” ve “çevre” önemsizleştirilmiş; “simge”, “imge”, “ritim” be “bakış açısı” gibi ögeler öne çıkarılmıştır.

14-Anlatımda şiirsel ögeler yer alır.

15-Alegorik(simgesel) bir anlatım görülür.

Batı edebiyatında James Joyce(Ulyses), Virginia Woolf(Deniz Feneri, Kendine Ait Bir Oda, Orlando, Dalgalar, Mrs. Dalloway), Marcel Proust(Kayıp Zamanın İzinde, Çiçek açmış genç Kızların Gölgesinde), Robert Musil(Niteliksiz Adam), Henry James, Joseph Conrad modernizm içinde yer alırlar.
POSTMODERNİZM ve edebiyat

Postmodernizm, modernizmin sonrası ve ötesi anlamında bir tanımlama olarak kullanılmaktadır ve modern düşünceye ve kültüre ait temel kavram ve perspektiflerin sorunsallaştırılmasıyla ve hatta bunların yadsınmasıyla birlikte yürütülmektedir.

-Postmodernizm, modernizmin sorgulanmadan, herkes tarafından kabul edilmesi gereken evrensel değerler olduğu görüşünü reddederek ortaya çıkar.

-Postmodernizmde gerçeklik unsurundan çok kurmaca ön plandadır.

-Yazar, bir topluluk üyesi olmaya karşıdır; kendi bireyselliğini egemen kılmaya yönelir.

-Bu tür romanda son genellikle belirsizdir. Alışılagelmiş sonlar bulunmaz. (Yeni Hayat, Kar)

-Tek bir konu, tek bir bakış açısından verilmez; çok yönlü, çok kültürlü, değişik bakış açılı romanlar yazılır. (Kar, Benim Adım Kırmızı, Kara Kitap)

-Bütünlük yerine, gerek bireyler ve kişilikleri açısından, gerekse olaylar açısından parçalanmışlık öne çıkar. (Benim Adım Kırmızı, Tutunamayanlar)

-Somut gerçeklikle soyut gerçeklik iç içe verilir. (Tutunamayanlar, Kara Kitap)

-Tarihi, edebiyatın malzemesi olarak görüp onu yeniden üretmeye çalışır. (Benim Adım Kırmızı, Kara Kitap)

-Ciddi duruşa karşı alaycı tutumu benimser. Saçma bulunan durumlar alaycı bir üslupla anlatılır.

-Postmodern yazara göre hayat bir oyundur. Yaşamı kurmacaya dönüştüren roman da oyun içinde oyundur.

-Gerçek yaşamda karşılaşılan kişilerle hayal dünyasının kişileri, masal kişileri, çizgi film kahramanları birlikte verilebilir.

-Roman içinde farklı edebi türlerden yararlanılır. (Örneğin Kara Kitapta köşe yazısı (fıkra) biçiminde yazılmış metinler yer alır.)

-Zaman ve mekân geleneksel (klasik) ve modern romandaki kadar belirgin değildir. (Yeni Hayat, Tutunamayanlar)

-Edebiyatın aracı olan dil, postmodern romanda amaç haline gelmiştir. Dille oynama, dilin olanaklarını sonuna kadar kullanma, gerek kültür dilinin gerekse sokak dili ve yerel dillerin anlatım olanaklarından yararlanma bu anlayışın en belirgin özelliğidir.




2010 – LYS3 / TDE

55. Aşağıdakilerden hangisi modernizmi esas alan yapıtların belirleyici özelliklerinden biri değildir ?

A) Okurların merak duygusunun kamçılanması amaçlanır.

B) Yaşamın çok boyutlu ve kavranması zor gerçeklerden oluştuğu savunulur.

C) Anlatıcı, büyük ölçüde birey bilinciyle kendi “ben”ini öne çıkarır.

D) Topluma ait değerleri yansıtma amacı yoktur.

E) Anlatılanlar kişilerin iç dünyasının süzgecinden

geçirilerek verilir.



52. Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?

A) Bilge Karasu, Yeni Yalan Zamanlar’da büyük ölçüde kadın sorunlarını somutlayıcı bir tutumla yansıtmaya çalışmıştır.

B) Romanlarında bilinç akışı, iç monolog gibi yeni anlatım teknikleriyle kendine özgü bir yol bulan Adalet Ağaoğlu’nun ilk romanı, Ölmeye Yatmak’tır.

C) Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanı, ele aldığı konu, konuyu işleyiş tarzı ve kullanılan yeni anlatım teknikleri bakımından dikkate değer nitelikler taşır.

D) Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli adlı romanı, aynı otelde kâtiplik yapan Zebercet adlı kahramanın ruhsal dünyasının açığa çıkarılması üzerinde şekillenir.

E) Toplumcu gerçekçi tutumla bireyin iç dünyasına kapanışını birlikte anlatan Haldun Taner, Şişhaneye Yağmur Yağıyordu, On İkiye Bir Var adlı kitapları ile ödül almıştır.





OĞUZ ATAY(1934-1977)

Babası, Sinop ve Kastamonu Milletvekilliği yapan Cemil Atay'dır. 1951'de Ankara Maarif Koleji'ni, 1957'de de İTÜ İnşaat Fakültesi'ni bitirdi. Üç yıl sonra İDMMA (İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi) İnşaat Bölümü'nde öğretim üyesi oldu. 1975'te doçent olan Atay, TOPOGRAFYA adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayınlandı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar'ın 1971-72'de yayınlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü'nü kazandı.


Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak nitelendirilmiştir. Moran'a göre Tutunamayanlar'daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.
Atay'ın büyük etki yaratan eseri Tutunamayanlar'ı 1973'te yayınladığı Tehlikeli Oyunlar adlı ikinci romanı izlemiştir. Hikâyelerini Korkuyu Beklerken başlığı altında toplayan Atay, 1911-1967 yılları arasında yaşamış Prof. Mustafa İnan'ın hayatı konu eden Bir Bilim Adamının Romanı'nı 1975 yılında yayımlamıştır. 1973 yılında yayımlanan Oyunlarla Yaşayanlar adlı oyunu Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenmiştir. Atay, beyninde çıkan bir tümör nedeniyle büyük projesi "TÜRKİYE'NİN RUHU"nu yazamadan 13 Aralık 1977'de, İstanbul'da hayatını kaybetmiştir.
Öldükten sonra 1987’de Günlük, 1998’de ise Eylembilim adlı kitapları yayımlanmıştır. Sağlığında hiçbir kitabı ikinci baskı bile yapamayan Atay'ın kitapları ölümünden sonra büyük ilgi gördü ve defalarca basıldı. Yıldız Ecevit'in hazırladığı Oğuz Atay biyografisi "Ben Buradayım..." 2005 yılında yayınlandı. Türk Edebiyatı'nda yazdığı Tutunamayanlar ile postmodern tarzda eser veren ilk yazarımız Oğuz Atay'dır.
Oğuz Atay, özellikle Tutunamayanlar romanında, modern şehir yaşamı içinde bireyin yaşadığı yalnızlığı, toplumdan kopuşları ve toplumsal ahlaka, kalıplaşmış düşüncelere yabancılaşan, tutunamayan bireylerin iç dünyasını anlatır. Yapıtları eleştiri, mizah ve ironi barındırır.

Eserleri: Tutunamayanlar (1972), Tehlikeli Oyunlar (1973), Bir Bilim Adamının Romanı (1975), Korkuyu Beklerken (1975)Oyunlarla Yaşayanlar (1985), Günlük (1987), Eylembilim (1992)



SAİT FAİK BASIYANIK(1906-1954)

Modern Türk hikâyeciliğinin öncülerinden olan Sait Faik, getirdiği yeniliklerle "kökü kendisinde olan" bir yazar olarak kabul edilir. Klasik öykü tekniğini yıkarak doğayı ve insanları basit, samimi, hem iyi hem kötü taraflarıyla oldukları gibi fakat şiirsel ve usta bir dille anlattı. Bunu yaparken diğer çoğu Cumhuriyet sonrası sanatçısı gibi Batı'daki gelişmelere bağlı kalmadı, hiçbir edebî anlayışın etkisinde hareket etmedi ve belli bir tarzın takipçisi olmadı.

Toplumun problemlerine değil bireyin toplum içindeki sorunlarına yönelen yazar, öykülerinde çoğunlukla kendisinden yola çıkıp bireyler hakkında yazarak insan gerçeğini anlamaya çalıştı. Çoğunlukla şehirli alt sınıfın hayatını yazan Abasıyanık, balıkçı, işsiz, kıraathane sahibi gibi karakterleri anlattı. İnsanların yaşama biçimlerini, isteklerini, tasalarını, korkularını ve sevinçlerini irdeleyerek, toplum meselelerinden çok "insanı ele alan sanatçılar" sınıfında yer aldı.

1930'larda başladığı yazı hayatı boyunca "sorumlu avare", "gözlemci balıkçı", "çakırkeyf sirozlu", "küfürbaz şair", "müflis tacir", "züğürt yazar", "hamdolsun diyemeyen rantiye", "anadan doğma çevreci" gibi sıfatlarla anılan Abasıyanık'ın tüm yazdıkları bir şair duyarlılığı içerdi.

Onuncu sınıfa kadar İstanbul Erkek Lisesine devam eden Abasıyanık, Arapça öğretmenleri Seyit Salih Efendi'nin sandalyesine iğne koyduğu için kırk bir arkadaşıyla beraber okuldan atıldı ve öğrenimini Bursa Erkek Lisesi'nde tamamladı. İlk öyküsü olan İpekli Mendil'i bu okulda, edebiyat dersi ödevi olarak yazdı. 1931 yılında babasının isteği üzerine iktisat okumak üzere İsviçre'nin Lozan şehrine gitti. Medarı Maişet Motoru, kısa bir süre sonra Bakanlar Kurulu kararı ile toplatıldı. Çelme olayının ardından Medarı Maişet Motoru da asılsız bir ihbar sebebiyle toplatılınca, yazarın yazın hayatı bir kere daha yavaşladı. 1953 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Mark Twain Derneği, çağdaş edebiyata yaptığı katkılardan ötürü yazara onur üyeliği verdi. Sait Faik, eserleri ile kişiliği arasında yakın ilişki bulunan sanatçılardan biriydi. Yazar, hayatı boyunca çevresine uyum sağlayamamıştı ve bu uyuşmazlık onun her şeyden şikâyet etmesine sebep oluyordu. Hikâyelerindeki karakterlerde olumsuz yön aramaması ve onları iyi yanları ile göstermesinin sebebinin, yazarın ideale ulaşma arzusu olduğu söylenir. Annesi, Makbule Hanım'ın "Şatafattan nefret ederdi. Dolabında her şey bulunduğu ve ailevi durumumuz iyi olduğu halde ekseriya başına bir kasket ayağına bir pantolon geçirerek balıkçı arkadaşlarıyla gününü gün ederdi" tespitlerine katılan Yaşar Nabi Nayır ise Abasıyanık hakkında "Aristokrat değildi. Halktan üstün görünmeye çalışandan hoşlanmazdı. Herkes gibi olmak, herkese uymak isteği onda sonradan edinilmiş bir his değildir. Doğuştan gelme bir tabiattır." dedi. Anlattığı küçük insanların ekmek kavgasına ya da sınıf çatışmalarına yönelik ideolojik sanatın dışında kalmış, kavgasız, şikâyetsiz küçük insanların mutlu dünyasını anlatmaya çalışmıştır.

Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.”



Hikâye kitapları: Semaver, Sarnıç, Şahmerdan , Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi, Havada Bulut, Kumpanya

Havuz Başı, Son Kuşlar, Alemdağ'da Var Bir Yılan, Az Şekerli, Tüneldeki Çocuk



Şiir: Şimdi Sevişme Vakti

Roman: Medarı Maişet Motoru(ikinci baskı, Birtakım İnsanlar adı ile), Kayıp Aranıyor

Çeviri: Yaşamak Hırsı, Georges Simenon (1954)

Röportajları: Mahkeme Kapısı
HALDUN TANER(1915-1986)

Öykü, tiyatro ve kabare yazarı, öğretim üyesi ve gazeteci.

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının önde gelen yazarlarından birisidir.

Türkiye'de epik tiyatro türü ve kabare tiyatrosunun öncüsüdür

Beş yaşında iken babasını kaybetti. Annesiyle birlikte büyükbabasının konağında yaşadı. Öğrenim görmek üzere Almanya’ya gönderildi. Siyasal Bilgiler alanındaki öğrenimini geçirdiği ağır tüberküloz nedeniyle 1938’de yarıda bıraktı.

Edebiyat yaşamına gençlik yıllarında yazdığı skeçlerle başladı. Asistanlığı sırasında yazdığı “Günün Adamı” oyunu, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahnelenmeden yasaklandı. Viyana’ya tiyatro bilimi eğitimi için gitti.

Türk Tiyatrosu’ndaki ilk epik tiyatro örneği olan "Keşanlı Ali Destanı" adlı oyunu ile dünya çapında tanındı. Bu oyun yurtdışında Almanya, İngiltere, Çekoslovakya, eski Yugoslavya'nın çeşitli kentlerinde oynandı. Atıf Yılmaz tarafından sinemaya aktarıldı (1964). Daha sonraki dönemlerde konularını güncel olaylardan alan siyasal-sosyal taşlamaların ağır bastığı oyunlar yazdı. Epik tiyatro ve kabarenin alnında verdiği yapıtlar çağdaş Türk tiyatrosunun klasikleri oldu. Eşsiz bir arı Türkçe kullanan Haldun Taner, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının ve tiyatrosunun önde gelen yazarları arasına girdi.

Devekuşu Kabare'yi (1967), Bizim Tiyatro'yu, Tef Kabare Tiyatrosu'nu kurdu. Küçük Dergi'yi çıkardı. Fıkra yazarlığını 1973’ten itibaren Milliyet’te sürdürdü.

Filme de alınan "Kaçak' (1955) ile "Dağlar Delisi Ferhat" (Lütfi Akad ve Orhan Kemal'le birlikte, 1957) adlı senaryoları sırasıyla Türk Film Dostları Derneği'nin senaryo ödülünü ve Basın-Yayın Senaryo Armağanı'nı kazandı. “Sancho'nun Sabah Yürüyüşü”(1969) ile Bordighera Uluslararası Mizah Festivali Öykü Ödülü'nü, tiyatro dalında da “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” (1971) oyunuyla 1972 Türk Dil Kurumu Tiyatro Ödülü'nü kazandı. Sedat Simavi Vakfı 1983 Edebiyat Ödülü'nü Pertev Naili Boratav'la paylaştı.



Öyküleri: Geçmiş Zaman olur ki, Yaşasın Demokrasi, Tuş, Şişhane'ye Yağmur Yağıyor, Onikiye Bir Var, Konçinalar ,

Ayışığında Çalışkur, Sancho’nun Sabah Yürüyüşü, Kızıl Saçlı Amazon, Yalıda Sabah, Şeytan Tüyü,



Hatıra: Sırıtık Bir Küskün

Tiyatro oyunları: Günün Adamı, Dışardakiler , Ve Değirmen Dönerdi, Fazilet Eczanesi, Lütfen Dokunmayın, Huzur Çıkmazı,Keşanlı Ali Destanı, Gözlerimi Kaparım, Vazifemi Yaparım, Zilli Zarife, Vatan Kurtaran Şaban ,

Bu Şehr-i İstanbul Ki, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı, Astronot Niyazi, Ha Bu Diyar, Dün Bugün, Aşk-u Sevda, Dev Aynası, Yâr Bana Bir Eğlence, Ayışığında Şamata, Hayırdır İnşallah, Marko Paşa



Fıkra-Gezi-Söyleşi: Devekuşuna Mektuplar, Hak dostum Diye başlayalım Söze, Düşsem Yollara Yollara, Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil, Yaz Boz Tahtası, Çok Güzelsin Gitme Dur, Berlin Mektupları, Koyma Akıl Oyma Akıl, Önce İnsan Olmak

FAİK BAYSAL(1922-2002)

Romanya'dan göçen bir ailenin çocuğu olarak, çocukluğu Adapazarı'nda büyükbabasının yanında geçti.

Mesut Uçakan, "Kavanozdaki Adam" senaryosunu filme çekti TRT'de gösterildi (1988). Faik Baysal, edebiyata şiirle adım attı.

Romanlarından Rezil Dünya yaşamöyküsünden büyük izler taşıyan bir romanı oldu. Bunda büyükbabasıyla geçirdiği çocukluk döneminden başlayarak, 2. Dünya Savaşı'nın sıkıntılarını, savaş zenginlerini anlattı. Adını Sakarya ili dolaylarındaki bir köyden alan Sarduvan ise, acımasız köy gerçeklerini, güvensiz ortamın beraberinde getirdiği umutsuzluğu, çaresizliği konu edindi. Faik Baysal, çok değişik konularda romanları olan bir yazar. Rezil Dünya, hem otobiyografik özellikleriyle, hem de karamsarlığıyla öne çıkar.



Ateşi Yakanlar, bir Kurtuluş Savaşı romanıdır. 10 Mayıs 1919 ile 20 Ekim 1920 tarihleri arasındaki dönemi, Kuvayi Milliye hareketini anlatır. Elleri Sesinin Rengindeydi, Faik Baysal'ın yeni yazdığı ve hiçbir yerde yayımlanmamış öykülerinden oluşan en son kitabıdır ve insanı tüm boyutlarıyla, çoğunlukla da kadınları dile getirir. Faik Baysal, Kırmızı Sardunya'da gündelik yaşam­larını sürdüren sıradan kişilerden çok, belirgin ve canlı tipler üstünde durur. Drina'da Son Gün ise, 2. Dünya Savaşı yıllarında Yugoslavya'da kalan Türkler'in çektikleri gerçek acıların acıklı öyküsüdür.

Roman: Sarduvan (1944,1993 sansürsüz olarak basımı, Orhan Kemal Roman Armağanı), Rezil Dünva , Drina da Son Gün , Ateşi Yakanlar , Voli

Öykü: Perşembe Adası , Sancı Meydanı (Sait Faik Armağanı), Babasının Oğlu, Nuni, Militan, Tota, Güller Kanıyordu, İlgaz Teyze Öldü, Kırmızı Sardunya (Perşembe Adası ile Sancı Meydanı birlikte, 1997), Elleri Sesimin Rengindeydi, Terlikler

Şiir: İlk Defa, Uyyy, Beyaz Şiirler, Ayın Ucunda

Başlıca çevirileri: Bahar Kokusu (H.H. Kirst 1972), Siyah Lale (A. Dumas, 1975), Kırmızı Pazartesi (G.G. Marquez, 1982)
SABAHATTİN KUDRET AKSAL(1920-1993)

1940'lardaki yeni edebiyat hareketi içinde yer aldı. Günlük yaşamın, küçük ayrıntıların avareliklerin şairi oldu. Cahit Sıtkı Tarancı etkisiyle hece vezni ve uyak kullandığı ilk dönem şiirlerinden sonra Garip akımı ve Orhan Veli'ye yakınlaştı. 1976 sonrasında ise yalınlığı elden bırakmadan dilde derinlik arayışına başladı. Uyak tekrar şiirinin köşetaşı oldu. Bu dönemde Garip'ten de uzaklaşıp İkinci Yeni havasına girdi. Kendisine özgü bir biçimde insan-doğa ilişkisine felsefe düzleminde yaklaştı. Şiirlerinde kent insanlarının gündelik ilişkilerini, saçmalıklarını, çatışmaya varan tartışmalarını ele aldı. Öykü ve oyunlarında ise psikolojik öğeleri ve biçim arayışlarını öne çıkardı. Çeviriler ve sanat üzerine yazılar yayınl Şiir: Şarkılı Kahve, Gün Işığı, Duru Gök, Bir Sabah Uyanmak, Elinle, Eşik, Çizgi, Zamanlar, Bir Zaman Düşü, Buluşma, Batık Kent, Bir Resimde Atatürk, Atatürk Anadolu'da



Öykü: Gazoz Ağacı

Oyunlar: Evin Üstündeki Bulut, Şakacı, Bir Odada Üç Ayna, Tersine Dönen Şemsiye, Kahvede Şenlik Var, Kral Üşümesi Bay Hiç, Önemli Adam

Deneme: Geçmişle Gelecek

Ayrıca, Paul Éluard ve Charles Baudelaire’den şiirler çevirdi


VÜS’AT O. BENER(1922-2005)

Türk yazar ve şair. Yazar Erhan Bener'in kardeşi. 1950'de New York Herald Tribune gazetesi ile Yeni İstanbul gazetesinin birlikte düzenlediği öykü yarışmasında "Dost" isimli öyküsüyle üçüncülük kazandı. Vüs'at O. Bener, eserleri içinde daha çok özyaşamöyküsel nitelik taşıyan öyküleriyle bilinir. Gündelik olaylarla, bilinçaltında birikmiş yaşam parçalarını birleştirdi. Sürekli yeni anlatım biçimleri aradı. Eserlerinde ölüm izleği önemli bir yer tutar. Bunda yazarın genç yaşta doğum sırasında kaybettiği ilk eşi ve doğumdan sonra yaşatılamayan çocuğunun da etkisi vardır. Okurdan çaba isteyen, ayrıksı bir dili olan Bener'in kişilerinin gündelik hayatın ikiyüzlülüklerini dışavuran bilinçakışlarını, Virgül dergisindeki yazısında, Orhan Koçak "iç konferans tekniği" olarak adlandırmıştır. Öykülerinin yanı sıra Vüs'at O. Bener'in şiirleri, kısa dizelerden oluşan, esprili, ironik ve şaşırtıcıdır.



Öykü: Dost (1952), Yaşamasız, Siyah-Beyaz , Mızıkalı Yürüyüş, Kara Tren, Kapan

Oyun: Ihlamur Ağacı, İpin Ucu

Roman: Buzul Çağının Virüsü, Bay Muannit Sahtegi’nin Notları

Şiir: Manzumeler

ADALET AĞAOĞLU(1929- )

Romanlarıyla ünlü yazar, Türk edebiyatının usta kalemlerinden birisidir. Türkiye'nin değişik dönemlerini ve bu dönemlerin insan hayatlarına etkisini inceleyen eserler vermiştir. Ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesi'nde tamamladıktan sonra 1950 yılında Ankara Üniversitesi Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olmuştur. 1951-1970 yılları arasında TRT’de çeşitli görevlerde bulundu. Kurumun özerkliğine el konulması gerekçesiyle TRT Radyo Dairesi Başkanlığı'ndan istifa etti ve 1970'ten bu yana yazarlıktan başka bir işle uğraşmadı.

Edebiyat yaşamına şiirlerle başladı, kısa bir süre sonra oyun yazarlığına yöneldi. 1953 yılında yazdığı “Bir Piyes Yazalım” tiyatro oyunu 1953'te Ankara'da sahnelendi. İlk romanını yazana kadar oyun yazarlığını sürdürdü. Üst üste yazdığı oyunlarla altmışlı ve yetmişli yılların önde gelen oyun yazarlarından oldu.

İlk romanı Ölmeye Yatmak, 1973’te yayımlandı. Bu ilk romanından itibaren tüm eserleri yoğun tartışmalara konu oldu. Ölmeye Yatmak, daha sonra yazdığı Bir Düğün Gecesi ve Hayır adlı romanlarla bir üçleme oluşturdu ve birçok ödül kazandı. Öykü kitapları, denemeler, anı-roman türünde eserler de yayımlayan Ağaoğlu 1991 yılında Çok Uzak Çok Yakın'la oyun yazarlığına döndü. Ağaoğlu, halen yazmayı sürdürüyor.

Adalet Ağaoğlu'ile ilgili yazıları bir araya getiren arşiv eşi Halim Ağaoğlu' tarafından hazırlanmış ve 2003'te Adalet Ağaoğlu'nun yazarlığının 55. yılı anısına Herkes Kendi Kitabının İçini Tanır adı ile basıldı.

Can Yücel'in Adalet Ağaoğlu için söylediği "Sen Türkiye'nin en güzel kazasısın" sözü , Feridun Andaç'ın Adalet Ağaoğlu ile yaptığı nehir söyleşi tarzında bir kitabın adı oldu. Kitap, 2006'da basıldı.



Yüklə 338,67 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin