Antik yunan tragedyalarinin türk tiyatrosu’ndaki uyarlama örnekleri 1



Yüklə 45,08 Kb.
tarix03.08.2018
ölçüsü45,08 Kb.
#67259

ANTİK YUNAN TRAGEDYALARININ TÜRK TİYATROSU’NDAKİ UYARLAMA ÖRNEKLERİ1

Tamer TEMEL2

ÖZET

Antik Yunan tiyatrosu tüm dünyada olduğu gibi Modern Türk Tiyatrosu’nun gelişim sürecinde de; gerek biçimsel, gerek içerik ve gerekse sahnelenmeleri bakımından fark edilir derecede etkin olmuştur. Özellikle Cumhuriyet Dönemi’nde, cumhuriyet ideologlarının ve yeni kurulan kurumsal tiyatroların modernleşme stratejileri bağlamında araçsallaştırılan tiyatromuz; Batı klasiklerine olduğu kadar Antik Yunan oyunlarına da yeni kurulan sahnelerde yoğunlukla yer vermiştir.

Bu çalışmada, yaklaşık 2500 yıl önce yazılan Antik Yunan tiyatrolarının Türk Tiyatrosu üzerindeki etkisine değinilerek; özellikle Medea ve Antigone adlı tragedyaların çağdaş Türk Tiyatrosu’ndaki uyarlama örnekleri, kaynak metin ve uyarlama biçimi bağlamında karşılaştırmalı olarak çözümlenecektir.

Güngör Dilmen’in Kurban adlı oyunu Euripides’in Medea adlı tragedyasından bir uyarlama ve Kemal Demirel’in Antigone adlı oyunu da, Sofokles’in Antigone oyunundan yapılan bir başka uyarlamadır. Bambaşka zaman dilimleri, bambaşka kültür ve bambaşka coğrafyalarda biçimlendirilen bu tragedya ve uyarlamalar hangi bakımlardan benzerlikler ve ayrılıklar göstermekte? Bu benzerlik ve farklılıkların nedenselliği nedir? Uyarlama çalışmalarda yazarlar kaynak metin ve dramatik olanla nasıl bir ilişki kurar? Bu ve benzeri sorular çalışmamızın temel argümanı olacak ve bu soruların cevabı bizi çalışmanın sonucuna taşıyacaktır.



Anahtar Kelimeler: Antik Yunan Tiyatrosu, Türk Tiyatrosu, Tragedya, Uyarlama

THE SAMPLES OF ADAPTATION OF ANCIENT GREEK TRAGEDIES IN TURKISH THEATRE

ABSTRACT

Ancient Greek Theatre became distinguishably effective in terms of form, content and staging in the developmental process of Turkish Theatre as it was throughout the world. Especially in the Republic period, our theatre which was instrumentalized with the strategies of modernization by the republic ideologists and newly-established institutional theatres included densely ancient Greek plays as well as western classics on the newly-established stages.

In this study, by referring to the influence of Ancient Greek theatres written nearly 2500 years ago upon Turkish Theatre, the adaptation samples of namely the tragedies Medea and Antigone in contemporary Turkish Theatre are to be analyzed comparatively in the context of source text and adaptation.

The play Kurban (Sacrifice) by Güngör Dilmen is the adaptation from the tragedy by Euripides Medea, and the Antigone by Kemal Demirel is another adaptation from the play Antigone by Sophocles. In what aspects do these tragedies and adaptations which was shaped in different times, different cultures and different geographies show similarity and differ from each other? What is the reason of these similarities and differences? How do the dramatists relate the source text to the drama? These and other similar questions are to be the basic argument of our study and bring us to the result of our study.



Key Words: Ancient Greek Theatre, Turkish Theatre, Tragedy, Adaptation

Ülkemizde Tanzimat Dönemi’yle resmiyet kazanan Modernleşme süreci günümüze gelinceye kadar binlerce yılın köklü geleneğini sarsan ve çoğu zaman büyük çatışmalarla, krizlerle yaşanan bir sürece sahne olmuştur. Bu dönemde; devlet, aile, birey, kültür, sanat hemen her alanda yavaş da olsa yeni bir yapılanmanın yabancılığını yaşayan Türk toplumu geleneksel tiyatrosundan uzaklaşarak batı tarzı metinli tiyatroya geçmeye başlamıştır. Bilindiği üzere Tanzimat’ın hemen ardından edebiyatımızda o zamana kadar olmayan makale, hikâye, roman gibi dram da batıdan “ithal edilerek” var edilmeye çalışılmıştır. Her alanda başlayan bu batılılaşmadan tiyatro sanatı da nasibini almış ve doğaçlamaya dayalı bir gelenekten gelen Geleneksel Tiyatro yerini batı tarzı metinli tiyatroya bırakmıştır. Batılılaşma adına pek çok kurum ve olguda olduğu gibi tiyatronun da araçsallaştırıldığı bu dönemde Antik Yunan oyunlarına önemli ideolojik anlamlar yüklenmiştir. Antik Yunan oyunları Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemlerinde etkin olsa da özellikle Cumhuriyet Döneminde yoğunluk kazanarak “Batılılaşma ve uluslaşma ilkelerinin kanıksanmasında kültür politikalarının en temel tartışma konularından biri olmuş; bu oyunların çevrilmesi, sahnelenmesi ve okutulması Batılılaşmanın olduğu kadar uluslaşmanın da parametrelerinden biri olarak görülmüştür.”(Şeyben, 2009: 365).

Milli ve medeni bir “yeni toplum” inşa sürecinin yaşandığı tek parti döneminde kültürel dönüşüm stratejilerinde klasik dönemin rehber edinildiği görülmektedir. Cumhuriyetle birlikte Tanzimat’ta tohumları atılan batı tarzı tiyatro sağlıksız da olsa büyümeye başlamış ve bu dönemde kurumsallaşarak Cumhuriyet ideolojisinin yaygınlaştırıcı aygıtlarından biri haline gelmiştir. Bu dönemde “tek adam” olgusu tiyatro alanında da kendini göstermiş Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu da “tek adam”a; Muhsin Ertuğrul’a emanet edilmiştir. Antik Yunan oyunlarının çevirilmesi ve sahnelenmesi bu dönemde yoğunlaşmıştır. Tanzimat döneminin Fransız tiyatrosuna duyduğu yoğun ilgi Cumhuriyet’te batı klasiklerine ve Antik Yunan oyunlarına yönelmiştir.
“Antik Yunan oyunları sadece Batılılaşma ve Batılı kültür sanat zevkinin yerleşmesine yardımcı olmamıştır. Uluslaşma adına yapılandırılan kültür politikalarının oluşmasındaki tartışmalarda da Antik Yunan oyunları referansının sıklıkla kullanıldığı görülmektedir. Soycu milliyetçi diyebileceğimiz ve Türk Tarih ve Dil tezleri ekseninde ortaya çıkan savlarda, Antik Yunan tiyatrosu Türkleştirilmeye çalışılmıştır. Bunun en temel nedenlerinden biri yüzlerce yıl Osmanlı hâkimiyeti altında yaşamış olan bir ulusun kültürel mirasının boyunduruğu altında kalmaktan kurtulma cabasıdır. Antik Yunan tiyatrosu, Antik Yunan uygarlığının tüm diğer öğeleri gibi Türkleştirilirse, Cumhuriyet her şeyini Türkleştirmeye çalıştığı bir azınlığın kültürel mirasını değil, kendisinin olanı sahiplenmiş olacaktır. Öte yandan, kültürel milliyetçi tavır ki, bu tavır İnönü dönemine de damgasını vurmuştur, Antik Yunan kültürüne ve oyunlarına sahip çıkmayı, Antik Yunanlılarla aynı coğrafyayı paylaşmakta olduğumuzdan dolayı sakıncalı bulmamıştır. Akdeniz ve Ege havzalarında bulunuyor olmak Türkleri doğal olarak Antik Yunan’ın, Türk tiyatrosunu da Antik Yunan tiyatrosunun mirasçısı yapmıştır. Bu açıdan bu oyunları çevirmek kadar, sahnelemek ve okutmak da aslında kültür politikaları açısından önemlidir.” (Şeyben, 2009: 366).
Ülkemizde özellikle Cumhuriyet Dönemi’nde Antik Yunan oyunlarına yönelik artan ilginin önemli nedeni, Cumhuriyet’in laiklik ilkesine bağlıdır. Şöyle ki; Cumhuriyet’e gelinceye kadar yalnızca bir kez sahnelenen Antik Yunan oyunları, laiklik ilkesinin getirdiği dünyevileşme olgusu sayesinde ve daha da pekiştirilmesi amacıyla sıklıkla sahne bulmuştur. Yani Antik Yunan oyunları laiklik olgusuyla iki yönlü bir ilişki kurmaktadır. Hem laiklik sayesinde vardır hem de laikliği var etmek için! Ayrıca bu oyunlar Batının Hristiyan kültürünü içermediği için de Türk seyircisi için uygun görülüp, toplumda Batı medeniyetinin kabulünü kolaylaştırmanın bir aracı olarak Cumhuriyetin kültür politikalarının bir ilke olarak yerini almıştır.

1950’den sonra çok partili sisteme geçmiş olmakla demokrasinin elde edilmesiyle görece de olsa modernleşme süreci tamamlanmış sayılmaktadır. Böylece Çağdaş Türk Tiyatrosu diye adlandırdığımız dönem başlar. Bu dönemde özellikle 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlük alanı Türk Tiyatrosu’nda 60 kuşağı yazarlarını var ederek Türk Tiyatrosu’nun altın yıllarını yaşamasına zemin hazırlamıştır. (Pekman, 2002: 202-203)

Ancak biz bu çalışmada Antik Yunan tragedyalarından iki oyunun, bu yıllarda iki Türk oyun yazarının uyarlamalarına odaklanacağız. Yaklaşık 2500 yıl önce yazılan iki tragedya Medea ve Antigone, Güngör Dilmen ve Kemal Demirel tarafından yeniden ele alınarak uyarlanmıştır. Güngör Dilmen Euripides’in Medea adlı tragedyasından aldığı dramatik malzemeyle özgün bir uyarlama olarak değerlendirebileceğimiz Kurban oyununu yazarken Kemal Demirel de Sofoklesin Antigone adlı oyununu aynı adla fakat yeni bir bakış açısıyla uyarlamıştır. Bu çalışmada mitolojilerin kronolojik seyri gereği önce Euripides’in Medea oyunundan uyarlanan Güngör Dilmen’in Kurban oyunu arasındaki ilişki biçimine değineceğiz sonrasında ise Sofoklesin Antigone adlı oyunundan hareketle bir çağdaş bir uyarlama yapan Kemal Demirel’in Antigone’sine değineceğiz.

Sofokles’in M.Ö. 5. yüzyılda yazdığı Antigone tragedyası Oidipus tragedyasının devamı özelliğindedir. Oidipus Laios’u babası olduğunu bilmeden öldürmüş ve yine bilmeden annesi İokeste ile evlenmiştir. Bu evlilikten Polyneikes ve Eteokles adında iki erkek, Antigone ve Ismene adında iki kız çocukları olur. Gerçeği çok geç öğrenen Oidipus, bu trajik durum karşısında âdeta yıkılır ve gözlerini kör ederek kendini cezalandırır. Bu halde birkaç yıl daha hükümdar- lık yapan Oidipus, oğullarının yetkisini elinden almaya çalışması üzerine ikisi- ne de lânet okur; iki kardeş birbirinin kanına girecektir. Sofokles’in Kral Oidipus tragedyasında işlenen bu dram Oidipus’un Thebai’den sürülmesi, kızı Antigone’nin yardımıyla Kolonos’a gelmesi ve orada ölmesiyle sonuçlanır. (Erhat, 2002; 226). Antigone babasını yalnız bırakmamış; ona hem destek, hem de kılavuz olmuştur. Sofokles, Oidipus Kolonos’ta tragedyasında Antigone’nin güçlü kişiliğini ön plana çıkarmakla daha sonraki oyunu Antigone’de bu tra- gedya kahramanının inandığı değerleri sonuna kadar savunacak sağlam bir karaktere sahip olacağını sezdirmektedir.

Antigone, Oidipus’un ölümünden sonra Thebai’ye döner. Eteokles ve Polyneikes ise babalarının bedduasına uğramamak için ülkeyi dönüşümlü olarak yönetmeye karar verirler. Fakat bir süre sonar iktidarın paylaşımı sorun olur. Eteokles, sırası geldiği halde Polyneikes’e tahtı bırakmak istemez ve onu ülkeden kovar. Bunun üzerine Polyneikes Argos kralına sığınır ve altı komutanla birlikte Thebai önlerine gelerek kardeşine savaş açar. Aiskhylos’un Thebai Önünde Yedi Komutan (M.Ö. 467) tragedyasına konu olan bu savaşta iki kardeş birbirini öldürür. Krallık İokeste’nin kardeşi Kreon’a kalır. Kreon, yurdunu sa- vunurken ölen Eteokles’e kahramanlara yakışacak bir cenaze töreni yapılmasını ister. Polyneikes’i ise kendi ülkesine saldırdığı için vatan haini ilân eder ve ce- sedin gömülmesini yasaklar. Manasız bir gurur ve ihtirasa kapılarak verdiği bu emir aslında toplumda yerleşmiş âdetlere aykırıdır. Fakat halk memnuniyetsiz- liğini dile getirmeye, Kreon’a karşı çıkmaya cesaret edemez. Oysa Antigone, cezası ölüm bile olsa kardeşlik vazifesini yerine getirmekte kararlıdır. Çünkü o, ‘her ölünün gömülmeye hakkı olduğuna’ inanır.(Bayladı, 2002; 231).

Sofokles’in oyununda Antigone, doğal yasaları, insanların oluşturduğu kültürün kurmaca yasalarından üstün tutar ve devlet otoritesine başkaldırır. Antik Yunan Dönemi’nden günümüze dek geçerliliğini koruyan bu tragedya pek çok yazarın dikkatini çekmiş ve bu metinden hareketle, Antigone’yi yeniden yorumlamak istemişlerdir. Kemal Demirel de Batılı birkaç yazar gibi Antigone’yi yeni bir bakış açısıyla binlerce yıl sonar tekrar ele almıştır.

Antigone’nin etkileyici kişiliğiyle karşılaştığımız yeni ve özgün bir uyarlama olan oyun Kemal Demirel’in Antigone adlı eseridir. Demirel, materyalist dünyanın adaletsizliğini eleştirirken Antigone’nin güçlü kişiliğinde evrensel bir gerçeğe ışık tutarak, Sofokles’in klâsik olmuş eserinin etkisinde kalmadan Antigone’nin kişiliğinde bir toplumsal sorunsala odaklanır ve bir çözüm önerisi sunar. Sofokles’in Antigone adlı tragedyasında, Antigone kralın emrine karşı gelerek inandığı yolda kararlı adımlarla tek başına ilerler. Sofokles, Sofist’lerin ve Socrates’in etkisiyle eserlerinde işlediği bireysel eğilimi Antigone’nin kişiliğinde ön plana çıkarır. Oyunda Antigone’nin inancı ile Kreon’un akıl ve düzene verdiği önemin çatıştığını görürüz. (And, 1973; 266). Antigone, Tanrı kurallarını her şeyin üstünde tutar. Devlete, dolayısıyla Kreon’a karşı çıkarken aslında Tanrı yasalarından güç alır. Sofokles, oyunda Antigone’yi kendisiyle tamamen zıt özelliklere sahip İsmene’yle birlikte vererek onun güçlü karakterini ortaya çıkarır. İsmene tehlikeyi göze alamadığı için Antigone’nin gizli planı içinde yer almak istemez ve Polyneikes’i birlikte gömme teklifini reddeder. Böylece, Antigone’yi mücadelesinde tek başına bırakır.

Demirel’in çağdaş bir anlayışla yeniden ele aldığı oyunda tanrı, tanrıça ve kâhinlere rastlanmazken; Sofokles, Tanrıların sözcüsü kâhin Teiresias’ı, Kreon’a doğru yolu göster- mek için kullanır. Demirel’in Antigone’nin trajedisinin arkasında çeşitli yorumlara açılım yaptığı oyunda oyun kişisi sayısı Sofokles’e göre daha kalabalıktır. Yazar, Sofokles’ten farklı şekilde kullandığı karakterlerin yanı sıra oyuna eklediği kişilerle toplumsal bir soruna değinir. Sofokles’in yüzyıllar önce kaleme aldığı Antigone, Demirel’in hayat görüşü doğrultusunda yeniden şekillenmiş ve özgürlük, sevgi, insanca yaşamak gibi evrensel değerler üzerinde durulmuştur. Her iki oyunda olaylar aynı merkez çevresinde toplanır, mekân aynı mekân Thebai iken oyunlardaki zaman farklıdır. (Kuçuradi; 2009, 63).

Çalışmamızın içeriği doğrultusunda ele alacağımız bir başka uyarlama ise Güngör Dilmen’in Kurban adlı oyunudur. Dilmen uyarlamasına kaynak metin olarak Euripides’in Medea oyununu seçmiştir. Medea’nın kocası İason, Kreon’un kızı Kreusa ile evlenebilmek için Medea’yı boşamaya ve onu geri göndermeye karar verir. Medeia ise ömrünün en korkunç suçunu işler; Kreusa’ya evlenme hediyesi olarak bir elbise gönderir, kız onu giyer giymez yanmaya başlar, daha sonra da İason’dan olan iki oğlunu boğar ve babalarına çocukların ölülerini gösterir. Daha sonra atası Helios’un kendisine gönderdiği bir uçan arabayla Atina’ya gider, orada Aigeus onunla evlenirse kendisine çocuk doğuracağını söyler. Daha sonra işlediği bazı suçlardan dolayı Atina’dan da sürülür. Rivayete göre sonraları Kolkhis’e dönmüş ve babası Aietes’le barışmıştır.

Güngör Dilmen, bu eserin malzemesini mitolojiden almış olsa da, oyuna Türk kültür ve geleneklerinin özelliklerini de katarak oyunu günümüze uyarlamıştır. Yazar, çalışmasına özgün bir değer kazandırmak amacıyla, yöresel değer yargıları içerisinde oyununu kurgulamıştır. Böylece Dilmen’in Kurban adlı oyunu ülkemizde öteden beri süregelen toplumsal bir sorunsala “kuma” meselesine değinerek; kaynak metinden uzaklaşır ve yerel bir soruna odaklanır. Bu yapısıyla da uyarlamanın ötesine geçerek özgün bir değer kazanır.

Oyunun kurgusunun üzerinde büyük bir incelikle duran Dilmen, karakterleri yöreselleştirirken oldukça başarılıdr. Dört ana karakter Zehra, Mahmut, Mirza ve Gülsüm oyunun gelişmesine büyük katkılar sağlar.

Oyunda Zehra tipik bir Anadolu köylüsü ve anadır. Sevecen, koruyucu bir annedir. Her iki çocuğunun da üzerlerine titrer. Mahmut’un imam nikahlı karısıdır. Bu yönüyle de yıllardır süregelmiş Anadolu kadınının yazgısını yaşamaktadır; yaşı ilerlemiştir, artık hastalanmya başlamıştır. Kocasını sever ancak onun karşısında eziktir, suskundur. Zehra’nın asıl gücünü oyunun sonunda görürüz. Yasaya, törelere ve haksızlığa baş kaldırır. Üzerine getirilen kumayı kabul etmez. Kendi kararını kendisi vererek finalde hem çocuklarını hem de kendini öldürür. Bu yönüyle Zehra hem ecrensel bir kadının trajedisinin baş kahramaınıdr hem de bir Anadolu kadınının dramını yaşamaktadır. Onun karşısındaki Gülsüm ise Zehra’nın tam zıttı biçimde çizilmiştir, genç ve güzeldir.

Güngör Dilmen Kurban oyununa mitolojik öğeleri eklemekle kalmamış, yöresel motifleri de kullanarak, manzum biçimi de koruyarak ortaya bütünlüklü yeni bir eser meydana getirmiştir. Oyun hem evrensel hem de yöresel özellikler gösterir. Bu yönüyle hem Türk kadının yazgısını dile getirir hem de tüm dünyadaki kadın sorununa eğilir. Oyunun çetrefilli bir yanı da seyircinin evrensel bir tragedya ve yöresel bir dramı aynı anda izlemesidir. Bu denge olması gerektiği gibi kurulmadığı takdirde istenen etki elde edilemez ve oyunun mesajı tam anlamıyla verilemez. Güngör Dilmen bu eserinde, diğer yazarların aksine, başarılı ve özgün bir oyun ortaya çıkararak uyarlamanın ötesine geçip Türk Tiyatrosuna yeni ufuklar açar. Dramatik kurgu iyi kurulmuştur ve gerilim kesintiye uğramadan finale kadar ulaşır. Seyirciyi içine çekebilir ve toplumsal mesajı iyi yedirilmiştir.

Sonuç olarak her iki uyarlama örneğinin kaynak metinle kurduğu ilişki dramatik malzemenin yeniden kullanımı çağdaş tiyatro yazını gereği yeni bir kurgu ve yeni bir anlatım dili kullanmalarıdır. Her iki oyunda klasikleşmiş bir metne yeni bir bakış açısıyla yaklaşabilmiş ve özgün bir söze ulaşmıştır. Sanatın hemen her alanında görülen klasik eserlerin yeniden yorumlanması meselesi içerisinde değerlendirebileceğimiz bu çalışmalar birbirinden çok uzak tarihlerde ve bambaşka ontolojilere sahip kültürlerin oluştuğu coğrafyalarda şekillenerek ortak bir duyarlılığa insani değerlere yönelmişlerdir. Bu bakımdan yerelliği aşarak evrensel olana uzanabilmeyi de başarmışlardır.



KAYNAKLAR

AND, Niyazi. Tiyatro Kılavuzu, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1973

BAYLADI, Derman. Tanrıların Öyküsü, Say Yayınları, İstanbul, 2002

DEMİREL, Kemal. Antigone, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1973

DİLMEN, Güngör. Kurban, Antigone, Mitos Boyut Yayınları, İstanbul, 1996

EURİPİDES, Medea, Antigone, Mitos Boyut Yayınları, İstanbul, 2006

KUÇURADİ, İoanna. Sanata Felsefeyle Bakmak, Türkiye Felsefe Kurumu, Türk Felsefe Dizisi, Ankara, 2009

PEKMAN, Yavuz. Çağdaş Tiyatromuzda Geleneksellik, Mitos Boyut Yayınları, İstanbul, 2002

SOFOKLES, Antigone, Mitos Boyut Yayınları, İstanbul, 2012

ŞEYBEN, Burcu Yasemin. Türkiye’de Sahnelenen Antik Yunan Oyunları ve Kültür Politikalarındaki Yeri, (Yayımlanmamış Doktora Tezi) İstanbul: İstanbul Üniversitesi 2009



1 Bu makale; 26-27 Ağustos 2016 tarihlerinde, Yunanistan’ın Sakız Adası’nda gerçekleştirilen, 1. Uluslararası Görsel Sanatlar ve Estetik Sempozyumu’nda sunulan sözlü bildiri metninden oluşmaktadır.

2 Yrd. Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları Bölümü, Türkiye/Erzurum. tamertemel@atauni.edu.tr


Yüklə 45,08 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin