Atatürk'ün İnsan ile ilgili özdeyişleri
İnsan Hak ve Hürriyetleri :
Bir millet, bir memleket için kurtuluş, esenlik ve muvaffakiyet istiyorsak bunu yalnız bir şahıstan hiçbir vakit istememeliyiz. Umumî kurtuluşu, gene umumî gayret temin eder ve bir millet, bir toplum yalnız bir ferdin gayretiyle bir adım bile atamaz. Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve yok olma vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası hürriyettir. ( 1906 )
Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin ve büyük atalarımın en kıymetli miraslarından olan bağımsızlık aşkı ile yaradılmış bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevi, özel ve resmi hayatımın her safhasını yakından tanıyanlarca bu aşkım bilinir. Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın yerleşmesi ve yaşaması mutlaka o milletin hürriyet ve bağımsızlığına sahip olmasına bağlıdır. Ben şahsen bu saydığım özelliklere çok önem veririm, ve bu özelliklerin kendimde varlığını iddia edebilmek için milletimin de aynı özellikleri taşımasını şart ve esas bilirim. Ben yaşayabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri gerektirdiği takdirde insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet gereğinden olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin de bu arzusundan vazgeçinceye kadar amansız düşmanıyım. ( 1921 )
(Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt:III)
Gerçekten tam bir azim ve ısrar ile devam ettirilen ve savunulan bağımsızlık hak ve hürriyet davalarının başarısını tümüyle engelleyecek hiç bir kuvvet tasavvur edilemez. ( 1922 )
(Atatürk'ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri)
Sonsuz bir hürriyet düşünmek mümkün değildir, hakların en büyüğü olan hayat hakkı bile mutlak değildir. ( 1923 )
(Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt:I, 1945)
Toplumda hürriyet sınırlıdır. O da bir kişinin değil toplumun tümünün ortak menfaatlerinin gereği olarak yürürlükteki kanunlar iledir. Vicdan hürriyetinizi ne dereceye kadar kullanabileceğiniz, bunlar yürürlükteki kanunlarla anlaşılır. ( 1923 )
(Arı İnan, Gazi M.Kemal Atatürk'ün 1923 Eskişehir-İzmit Konuşmaları, 1982)
Münevverler gidecekleri muhitlerde başlı başına bir âlem yaratabilirler. Memleketin yalnız bir yerinde değil, beş on yerinde birer ilim merkezi, nur merkezi, irfan merkezi yapmalıyız, millet bahtiyar olsun. ( 1923 )
Her milletin kendine mahsus gelenekleri, kendine mahsus âdetleri, kendine göre millî hususiyetleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır. Çünki böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi milliyeti içinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki acıdır. ( 1923 )
Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli ölçüsüdür. Geçmişte güçlü iken, bütün kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur. Böyle bir toplumda adalet, şefkat hissi, içgüdü kaybolmuş demektir. ( 1925 )
Biz Türkler tarihimiz boyunca hürriyet ve bağımsızlığa sembol olmuş milletiz. ( 1927 )
(Mustafa Baydar, Kemal Atatürk Diyor Ki)
Hürriyet, insanın, düşündüğü ve dilideğini tam olarak yapabilmesidir.
Bu tanım, hürriyet kelimesinin geniş anlamıdır. ( 1930 )
(Ayşe Afetinan, Medeni Bilgiler ve M.Kemal'in El Yazıları, 1969)
Artık, Türkiye'de "Her Türk hür doğar, hür yaşar"
Türkün bugünkü milli ve siyasi terbiyesi ve yüksek kıymeti onun amacını ve durumunu ortaya koymuştur.
Türkler, demokrat, hür ve sorumluluklarını bilen vatandaşlardır; Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucuları ve sahipleri bizzat kendileridir.
Türk, kişisel hürriyetinden ve çıkarlarından, Anayasada tesbit edildiği kadarını Cumhuriyete bırakmıştır. Cumhuriyet kişinin, ona bıraktığı bir kısım hürriyeti, kişinin ve Türk milletinin, içte hürriyetini ve dışa karşı da bağımsızlığını sağlamak için kullanır. ( 1930 )
(Ayşe Afetinan, Medeni Bilgiler ve M.Kemal'in El Yazıları, 1969)
Hürriyetten doğan bunalımlar ne kadar büyük olursa olsun, hiç bir zaman fazla baskının sağladığı sahte güvenlikten daha tehlikeli değildir. ( 1930 )
(Utkan Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, 1971)
Hürriyet, Türk'ün hayatıdır. ( 1930 )
Kişisel hürriyetler kutsaldır. Bunların korunmasına daima çalışılır, devletin kuvveti, otoritesi hiçe sayılırsa, - olacak bir şey değil ama belki hiçe indirilebilir -, ancak bu takdirde bu gibi insanların sonunda mutlaka başka bir devletin otoritesi altına girme aşağılığına düşeceklerini, yabancı bir devlet otoritesinin esaret zincirlerini kendi elleri ile boyunlarına takmaya mecbur olacaklarını hatırdan çıkarmamak lazımdır.
Vatandaş olan kişiler kendi hürriyetlerinin bir kısmını seve seve gerekli görerek devlete zaten devretmişlerdir. Devlet kendine özgü iradesi ile kişisel hürriyetlerin bir kısmına gene o hürriyetlerin sağlanması için sahip olur. Yeter ki devlet hakimiyeti, milletin refahına, genel mutluluğuna ve vatandaş hürriyetlerinin sağlanmasına kullanılsın. ( 1931 )
(Cumhuriyet Gazetesi, 19.2.1931)
İnsan İlişkileri, İnsan Sevgisi, Evrensellik :
Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız huzur içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı siliniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler, onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır. ( 1934 )
(Atatürk'ün 1934 Yılında, Dünya Ülkelerine ve İnsanına Hitaben Yazdığı, Anıtlaşan Altın Sözleridir.)
En iyi kişi kendinden çok ait olduğu sosyal toplumu düşünen, onun varlığının ve mutluluğunun korunmasına kendini adayan insandır.
(Ayın Tarihi, Cilt:XXIV, Sayı:82-83, 1931)
Milletler yerleştikleri arazinin gerçek sahibi olmakla beraber, insanlığın vekilleri olarak da o arazide bulunurlar. O arazinin servet kaynaklarından hem kendileri faydalanırlar ve hem de bütün insanlığı faydalandırmakla yükümlüdürler. Bu kurala göre bunu yapamayan milletlerin yaşama hakkına ve bağımsızlığa layık olmamaları gerekir.
(Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt:II, 1952)
Neşeli olmayan insanlardan iki türlü şüphe edilir; ya hastadır, veyahut o insanın başkalarına bildirmek istemediği bir kuruntusu, bir derdi vardır.
(Ayşe Afetinan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, 1959)
Büyüklük odur ki, hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ülkü neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. Önüne sayılamayacak güçlükler yığacaklardır, kendini büyük değil küçük, zayıf, vasıtasız, hiç telâkki ederek, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu güçlükleri aşacaksın. Ondan sonra sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere de güleceksin. ( 1908 )
(Mustafa Baydar, Atatürkle Konuşmalar)
İnsanların saygı ve şerefinin, itaat ve uyumunun kendinden maddeten değil, manen yüksek olanlar için gösterilmesi insan ruhunun gereklerindendir. ( 1914 )
(M.Kemal Atatürk, Zabit ve Kumandan İle Hasbihal)
Yemin kutsal bir söz vermek demektir. Namus sahibi olan kimse verdiği sözden dönmez. ( 1919 )
(Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt:III)
Gerek askeri birlikler ve gerekse milli kuvvetler tarafından esir edilen düşman askerlerinin hayatlarının korunmasına olağanüstü özen gösterilmesi gerekir. Milletimizin fertlerine en ağır saldırılarda bulunan katiller bile esir edildiği zaman öç alma duygusuna kapılmayarak hayatlarının korunmasını nasıl olursa olsun sağlamalarını bütün amirlerden diler esirlerin hastalık sebebiyle olsun elimizde ölmeleri, dini ve milli ahlâkımıza uygun düşmedikten başka vatani çıkarlarımızı da gerçek biçimde yaralar. ( 1920 )
(Atatürk'ün Özel Arşivinden Seçmeler, Kültür Bakanlığı Yay.)
İnsanlar daima, yüksek, asil ve kutsal hedeflere yürümelidirler. Bu hareket şeklidir ki, insan olanın vicdanını, beynini ve bütün insanlık anlayışını tatmin eder. Bu şekilde yürüyenler, ne kadar büyük fedakârlık yaparlarsa, o kadar yükselirler ve bu hareket şekli mutlaka açık olur. ( 1926 )
(Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt:III)
Bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek kendisine zarar verenlere karşı kırgınlığı derin olan milletimizin kendi uğrunda esaslı ve hayırlı hizmet verenlere karşı da sonsuz bir bağlılık ve kıymetbilirlik gösterdiği gerçektir. Bu büyük millet, arzu ve kabiliyetinin yönelmiş olduğu istikametleri görmeye çalışan ve görebilen evlâdını daima takdir etmiş ve korumuştur. ( 1926 )
(Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt:I, 1945)
Artık insanlık kavramı, vicdanlarımızı arıtmaya ve hislerimizi yüceleştirmeye yardım edecek kadar yükselmiştir...
İnsanları mutlu edeceğim diyen onları birbirine boğazlatmak insani olmayan ve son derece üzücü olan bir sistemdir.
İnsanları mutlu edecek tek vasıta, onları birbilerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket ve enerjidir.
Dünyanın barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu, ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalması ve başarılı olmasıyla mümkün olacaktır. ( 1931 )
(Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt:II, 1952)
Biz kimsenin düşmanı değiliz! Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız. ( 1936 )
(Ülkü Dergisi, Cilt:XII, Sayı:70, 1938)
Bir toplumda kıymet ve kuvvet, onu oluşturan kişilerin kendilerini bir kıymet ve kuvvet olarak kabul etmelerindendir. Ancak, bu gibi kişilerden meydana gelmiş sosyal toplumlar tam bir bütün olarak kıymet ve kudret görünümü arz edebilir. ( 1937)
(Ayşe Afetinan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, 1959)
Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar mutsuzdurlar. Apaçıktır ki, o adam insan olarak yok olacaktır. Herhangi bir şahsın, yaşadıkça memnun ve mutlu olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Olumlu düşünen bir adam, ancak bu şekilde hareket edebilir. Hayatta tam zevk ve mutluluk, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir. Bir insan böyle hareket ederken, "Benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıştığımı farkedeceler mi?" diye bile düşünmemelidir. Hatta en mutlu olanlar, hizmetlerinin bütün nesillerce bilinmemesini tercih edecek karakterde bulunanlardır...
Bir adam ki; memleketin ve milletin mutluluğunu düşünmekten çok kendini düşünür, o adamın değeri ikinci derecedir. Esas kıymeti kendine veren ve mensup olduğu millet ve memleketi ancak kendi kişiliği ile ayakta tuttuğunu zanneden adamlar, milletlerinin mutluluğuna hizmet etmiş sayılmazlar. Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler, milletlerini yaşamak ve ilerlemek imkânlarına kavuştururlar. Kendi gidince ilerleme ve hareket durur zannetmek bir gaflettir. ( 1937 )
(Ulus Gazetesi, 20.3.1937)
Hatırlarsınız, Türk Köylüsü'nün Türk'ün efendisi olduğunu söylediğim zamanı. Ben o efendinin arzu ve iradesi altında senelerden beri çalışmış olan bir kişiyim. Şimdi beni çok heyecana getiren olay Türk Köylüsü'ne naçizane ( önemsiz ) olsa da küçük bir vazife yapmış olduğumdur. Milletin yüksek temsilcileri bunu iyi görmüş ve kabul etmişler ise benim için ne unutulmaz bir mutluluk hatırasını bana vermişlerdir. Bundan dolayı çok büyük bir zevkle millet, memleket ve Cumhuriyet Hükümeti'ne yapmaya mecbur olduğum vazifelerden en basiti karşısında gösterilmiş olan iyi dilekten, takdirden ne kadar duygulandığımı ifade edemiyorum. Söz konusu olan hediyenin yüksek Türk Milleti'ne benim asıl vermeyi düşündüğüm hediye karşısında hiçbir kıymeti yoktur. Ben gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere Türk Milleti'ne canımı vereceğim. ( 1937 )
Dostları ilə paylaş: |