Âb (f i. su. (bkz: mâ')



Yüklə 17,16 Mb.
səhifə137/189
tarix21.10.2017
ölçüsü17,16 Mb.
#8652
1   ...   133   134   135   136   137   138   139   140   ...   189

râbih, râbiha (a.s. ribh'den) kârlı, kazançlı, faydalı, alışverişte kazanan,

Ticâret-i râbiha kazançlı alışveriş.

rabît (a.s. rabt'dan) bağlanmış, bağlı. (bkz: merbût).

rabîta (a.i.) eski yazma kitaplarda sahife numarası yerine kaim olmak üzere soldaki sahîfenin, sağdaki sahifenin altına yazılan ilk kelimesi, (bkz: rakîb, pâyende).

rabt (a.i.) 1. bağlama, bağlanma, iliştirme. 2. ed. cümleleri lüzumlu harf ve edatlarla birbirine bağlayarak yoluyla sıralama.

Edât-ı rabt (bağlama edatı) gr. bağlaç, fr. conjonction. 4. tamamıyla bir şeye bağlanma.

Zabt-ü-rabt memleketin düzen ve güveni, ask. disiplin.

rabt-ı kalb gönül bağlama.

râbtî, rabtiyye (a.s.) bağ'a ve bağlamaya ait, bunlarla ilgili.

Sîga-i rabtiyye ulaç, bağ-fiil, fr. gerondif.

rabtiyye (a.i.) raptiye, pünez; bağlayacak şey.

râc (f.i.) mîde.

râci', râcia (a.s. rücû'dan) 1. geri dönen. 2. münâsebeti, ilgisi olan. (bkz: âid, dâir). 3.gr. bir şahıstan kinaye olan zamir.

râcî (a.s. recâ'dan) 1. rica eden, yalvaran, (bkz: niyâzmend). 2. ümitli, (bkz: ümmîd-vâr). 3. i. erkek adı.

râcif (a.s. recfden) titretici [ısıtma].

râcife (a.i. recfden) sûr'un kıyamette bütün canlıları öldürecek olan ilk üflenişi.

râcih (a.s. rüchan'dan) 1. değerinden evvel, üstün, önce. (bkz: fâik, mu'teber, müreccah). 2. fık. bürhan ve delillerin tercihinde, delili önce ve makbul olan taraf.

râcih-i mercûh fık. bürhan ve delillerin tercih, üstünlük esasları.

râciha (a.s. rüchan'dan) ["racih" in müen.]. (bkz: râcih).

râcil (a.s. ricl'den) 1. yaya. (bkz: piyade). 2. mec. bilgisiz.

râcilen (a.zf.) yaya olarak, yürüyerek. (bkz: mâşiyen).

râciyâne (a.f.zf.) yalvarırcasına, yalvarır yollu.

ra'd (a.i.) gök gürlemesi.

ra'd ü berk gök gürlemesi ve şimşek.

râd (f.s.) 1. cömert, eli açık. (bkz: sahî). 2. faziletli, erdemli, üstün, değerli.

râdd (a.s. redd'den) reddeden, geri döndüren, geri çeviren, geri bırakan.

râd-üs-selâm başkasının verdiği selâmı alan.

râdde (a.i. redd'den) 1. sır, mertebe, derece, kerte. 2. çizgi, (bkz: hatt). 3. aşağı yukarı tahmin edilen miktar veya zaman. [Arapçada "fayda, menfaat ve araba oku" mânâlarına da gelir].

ra'de (a.i.). (bkz. ra'şe).

ra'd-endâz (a.f.b.s.) gürleyici, gök gürültüsü gibi ses veren.

radh (a.i.) 1. az bir şey verme; az verilen şey. 2. mec. cihâda katılan kadınlara, çocuklara, kölelere, zimmîlere ganimet malından verilen bir miktar mal.

radî' (a.i. redâ'dan. c. ruzaa') 1. süt emen çocuk. 2. süt kardeş.

râdî, râdiyye (a.s.) 1. rızâ gösteren, kabul eden, boyun eğen. 2. [birincisi] erkek, [ikincisi] kadın adı. (bkz: râzî, râziyye).

râdife (a. redf’den) 1. kıyamette üfürülecek sûr'un ikincisi. 2. kadın adı.

ra'dîn (a.s.) gürültülü, gürleyen.

radiye (a.f.i. rızâ'dan) razı olsun!

radiyallahü anh Allah ondan razı olsun. [aslında "razı oldu" mânâsındadır].

ra'diyye (o.i.) torpil. [yapma kelimelerdendir]. (bkz: ra'âde).

râfız (a.s. rafz'dan) bırakan, salıveren.

râfıza (a.i. rafz'dan) bir şîî fırkası. [Hz. Alî'nin çocuklarına şeriat ve târihî hakikat dışı muhabbet gösterip tarafdâr olmakla ayrılır].

râfızıyyûn (a.s.i. râfızî'nin c.) râfızîler.

râfızî (a.s. ve i. rafz'dan. c. râfı-ziyyûn) râfıza fırkasından olan, Hz. Ebûbekir ile Ömer'in halifeliğini kabul etmeyen, onlara dil uzatan.

râfi' (a.s. ref’den) 1. kaldıran, yükselten. 2. i. Allah adlarındandır. 3. anat. i. göz kapağı gibi bâzı uzuvları yukarı kaldırmaya yarayan [adale, sinir]. 4. i. erkek adı.

râfia (a.i. ref’den) 1. her çeşit ayaklık ve destek. 2. kadın adı. 3. ["rafi1 " in müen.]. (bkz: râfi'). 4. s. biy. kaldıran, f r. elevateur.

râfi (a.s. refâh'dan) refah ve rahat ile yaşayan, (bkz: refîh).

râfihen (a.zf.). (bkz. müreffehen).

rafz (a.i.) 1. bırakma. 2. râfızîlik. (bkz: râfizî).

râg (f.i.) 1. dağ eteği. 2. çayırlık, çimenlik, bağlık, bahçelik.

Bâg ü râg güzel bahçe, çimenlik, (bkz: seyrân-gâh).

ragabât (a.i. rağbet'in c.) istekle karşılamalar.

ragad (a.i.) 1. refah, genişlik, kolaylık. 2. geçim kolaylığı.

ragâib ("ga" uzun okunur, a.i. ragîbe'nin c.). (bkz. regaib).

rağbet (a.i.c. ragabât) 1. istekle karşılama. 2. istek, arzu. 3. iyi kabul edilme.

rağbet-i umûmiyye herkes tarafından istenme, beğenilme.

rağbeten (a.zf.) rağbet ederek, istekle, dileyerek.

râgıb (a.s. rağbet'den) 1. istekli, isteyen, rağbet eden. (bkz: arzû-mend). 2. i. erkek adı. [müen. "râgıba" kadın adı olarak kullanılır].

ragîbe (a.i.c. ragâib) 1. rağbet olunan, rağbetle istenilen şey. 2. bol hediye.

ragîf (a.i. ragf’dan) yufka, pide.

rağm (a.i.) aksine yapma, inadına, zıddına davranma; körlük ve nisbet.

Alâ rağm-il-adû düşmanın inadına, düşmanı müteessir etmek üzere.

rağmen (a.zf.) 1. rağmolarak, inadına, zıddına. 2. -diği halde, ise de, amma, yine de.

rağmen alâ enfihi tahkir maksadıyla, birinin burnunu kırmak için.

rağmiyyât (a.i.c.) inadına, aksine, zıddına yapılan işler.

râh (f.i.) 1. yol. (bkz: sırat, tarîk). 2. tutulan yol, meslek, usul.

râh-ı adem, reh-i adem yokluk, ölüm.

râh-ı aşk aşk yolu.

râh-ı beka, reh-i beka ölümsüzlük yolu.

râh-ı birah, reh-i birah düzensiz yol.

râh-ı cennet, reh-i cennet cennete giden yol.

râh-ı fenâ, reh-i fenâ yokluk, ölüm.

râh-ı güldâr, reh-i gül-dâr 1. zaman. 2. hayat. 3. dünya.

râh-ı gürîz, reh-i gürîz kaçış yolu.

râh-ı hakk hak yolu, Allah yolu.

râh-ı kehkeşân, reh-i kehkeşân samanyolu.

râh-ı kûfte, reh-i kûfte ezilmiş, çiğnenmiş, geçilmiş yol.

râh-ı kur, reh-i kur geçilmemiş, ayak basılmamış yol.

râh-ı mihr-i tal'at, reh-i mihr-i tal'at güzellik güneşinin yolu.

râh-ı nâ-refte, reh-i nâ-refte gidilmemiş yol.

râh-ı rast, - -ı savâb doğru yol.

râh-ı seng-sâr, reh-i seng-sâr taşlık yol, taşlı yol.

râh-ı şâh, reh-i şâh anayol, büyük cadde, bulvar.

râh-ı vatan, reh-i vatan vatan yolu; vatan uğruna.

râh (f.i.) 1. kaygı, keder. 2. zan, sanma.

râh (a.i.) şarap, (bkz: bâde, hamr, mey, sahbâ).

rahâ (a.i.) değirmen. (bkz: asyâb).

Feres-ür-rahâ değirmen beygiri.

rahal (a.i.) menzil, konak.

rahal (a.i.c. rihâl) semer, palan.

rahamût (a.i.) büyük merhamet.

râhat (a.i.) 1. üzüntüsüz, tasasız, kedersiz bir halde bulunma. 2. gönlü rahat. (bkz. müsterîh).

râhat-ı dil gönül rahatı.

râhat-ı hulkum lâtilokum.

râhat râhat zorlamadan, rahatlık içinde, kolaylıkla.

râhat-efzâ (a.f.b.s.) 1. rahat artıran. 2. i. müz. Türk müziğinin bir mürekkep makamı olup, Hicâz-aşîran da denilen bu makamı pek kuvvetli bir tahmin ile İsmet Ağa terkîbetmiştir, aşağı yukarı bir asırlıktır. Makam hümâyun veya hicaz yahut en çok uzzâl makamı ile aşîran'da Uşşak'dan mürekkeptir. inici olarak ikinci makam ile aşîran (mi) perdesinde kalır. Güçlüleri birinci derecede dügâh (la) ki birinci makamın durağı ve ikincisinin de güçlüsüdür; ikinci derecede neva (re) dir. Donanımına uzzâl veya Hicaz'ın si bakıyye bemolü ile fa ve do bakıyye diyezleri (hümâyun'da fa bekar) konulur. Aşîran'da uşşak için "si" ve "do" bekar yapılır, (fa bakıyye diyezi müşterektir].

râhat-nişîn (a.f.b.s.) rahat oturan, rahat eden.

râhat-ül ervâh (a.b.i.) 1. ruhların rahatı. 2. müz. Türk müziğindeki mürekkep makamlardan biridir. En eski terkiplerden olmakla beraber son asırlarda az kullanılmıştır; hicaz veya hümâyun yahut daha çok uzzâl makamı ile Irak'dan veya Irak dizisinin bir parçasından (meselâ pest dörtlüsünden) mürekkeptir. inici olarak Irak makamıyla Irak perdesinde kalır. Güçlüleri birinci derecede dügâh (la) (hicaz'ın durağı ve Irak'ın güçlüsü) ikinci derecede de nevâ'dır. Donanımına hicaz ve uzzâl'in "si" bakıyye bemolü ile "fa" ve "do" bakıyye diyezleri (Hümâyun'da fa bekar'dır) konulur. Irak için "si" bekar ve koma bemolü ile de bekar kullanılır. 3 . XVI. asır bilginlerinden, Burdurlu Mahmut Raûfî bin a'mâ vaiz Murad'ın, islâm ahlâkından ve dînin âdâb ve erkânından bahseden mensur kitabı.

râh-âverde, reh-âverde (f.b.s.) yolcunun getirdiği hediye.

rahâvet (a.i.) . (bkz. rehâvet).

râh-ber (f.b.s. ve i.). (bkz. delîl, rehber).

râh-dân (f.b.s.) yol bilen.

râh-dâr (f.b.s.) dar geçitlerde oturan gümrükçü, kolcu.

râhe (a.i.) el ayası, avuç içi. (bkz: keff).

râhet-ül-kadem anat. ayak ayası.

râhet-ül-yed anat. el ayası.

râhî (a.s.) 1. rahat yürüyüşlü [binek]. 2. rahat, sakin.

râhî (f.s. râh'dan) yola ait, yolla ilgili.

rahîb (a.s. rahb'dan) geniş, bol. (bkz: vâsi').

rahîb-ür-râhe eli geniş, cömert, (bkz: sahî).

râhib (a.i.c. râhibân, rehebân, ruhbân) evlenmez papaz.

râhibân (a.i. râhib'in c.) evlenmeyen papazlar, (bkz. rehebân, ruhbân).

râhibe (a.i.) Manastırda yaşayan kadın rahip.

rahîk (a.i.) 1. [kızıl renkli] duru ve temiz şarap, (bkz. bâde, habûk, hamr, mey, sahbâ). 2. bot. balözü.

râhil (a.s. rihlet'den) 1. göçen, göç eden. 2. ölen.

rahîl (a.i.) göçme, göç.

Kûs-i rahîl 1) göç davulu; 2) ölüm.

râhile (a.i.c. revâhil) 1. yük devesi. 2. yük hayvanı.

râhile (a.s. rihlet'den) ["râhil" in müen.]. (bkz: râhil).

râhile-zen (a.f.b.s.) yük hayvanını süren.

rahim (a.i.c. erhâm) anat. 1. dölyatağı. 2. hısımlık, akrabalık [ana tarafından].

Sıla-i rahim gurbetten memleketine dönüp akrabasına kavuşma.

Zî-rahim hısımlık, akrabalık.

rahîm (a.s. rahmet'den. c. ruhamâ) 1. merhametli, esirgeyen, koruyan, acıyan, âhirette mü'min kullarına keremiyle muamelede bulunan Cenâb-ı Hak [Allah adlarındandır]. 2. i. erkek adı.

rahîm, rahîme (a.i.) hafif sesli, lâtif sözlü kız.

râhim (a.s. rahm'den. c. râhimîn, râhimûn) merhametli, acıyan, acıyıp esirgeyen.

rahîm-âne (a.f.zf.) merhametli olana mensup, onunla ilgili; acıyarak.

rahime (a.fi.) rahmet eylesin!

rahim-Allah! Allah merhamet eylesin!

rahîme (a.s. rahmet'den) ["rahîm" in müen.]. (bkz: rahîm).

râhime (a.s. rahm'den) ["râhim" in müen.]. (bkz. râhim).

rahimî (a.s.) anat. dölyatağına mensup, bununla ilgili.

Râhimîn (a.s. râhim'in c.) merhametliler, acıyanlar, acıyıp esirgeyenler, (bkz: râhimûn)

Yâ erham-er-râhimîn ey merhametlilerin en merhametlisi olan [Allah!].

râhimûn (a.s. râhim'in c.) merhametliler, acıyanlar, acıyıp esirgeyenler, (bkz râhimîn, ruhamâ).

râhin (a. s. rehn'den) malını rehine koyan ipotek eden. [müen. "râhine" dir.].

râhin-i müsteîr fık. başkasından eğreti aldığı malı rehin eden adam.

rahîs (a.s. ruhs'dan) 1. ehven, ucuz. 2. yumuşak elbise. 3. ansızın ölüm.

Mevt-i rahîs ansızın ölüm. (bkz: mevt-i müfâcât).[müen. "rahîse" dir].

râhiye (a.i.c. revâhî) zool. bal arısı. (bkz: nahl).

râhiyye (o.s.) yolluk.

Masârif-i râhiyye yol harçlığı, yolluk.

rahl (a.i.c. rihâl) 1. semer; palan.

Şedd-i rahl yola çıkma, yolcu olma. 2. yağmurluk ve sâire gibi yol levazımı.

rahle (a.i.) üzerinde kitap okumak, yazı yazmak için yapılmış küçük ve dar masa.

rahle-i tedrîs ders görme masası.

rahm (a.i.) acıma, esirgeme, koruma, [doğrusu "ruhm" ve "ruhum" dur].

Rahmân (a.i.) dünyâda her canlıya, mü'min, kâfir ayırdetmeksizin herkese merhamet eden Allah [Allah adlarındandır].

Rahmânî (a.s.) Allah'a mensup, Allah'dan gelen ve hayırlı olan. [zıddı şeytânî].

rahmâniyye (a.i.) tas. 1. Cezayir bölgesinde yaygın olan Halvetiye tarikatının bir kolu. 2. s. "râhmânî" kelimesinin müennesi.

rahmâniyyûn (a.i.c.) tas. Allah'ın sırrına ererek gaipten haber getirenler.

rahmet (a.i.) 1. acıma, esirgeme, koruma, yarlıgama. (bkz: merhamet).

rahmet-i Hüdâ Allah'ın ihsanı.

rahmet-ullahi aleyh Allah'ın rahmeti -onun- üzerine olsun! 2. Hz. Muhammed. 3. Kur'ân-ı Kerîm. 4. yağmur, (bkz: bârân, gays, matar).

rahmet-ullahi aleyhim ecmaîn Allah onların hepsine rahmet etsin.

rahmî (a.s.) 1. rahmete mensup, rahmetle ilgili. 2. i. erkek adı.

rahmiyye (a.s.) ["rahmî" nin müen.]. (bkz: rahmî).

râh-nâme (f.b.i.) yol tarifesi, yolları gösteren kâğıt, harita.

rahne (f.i.) 1. gedik, yarık, yırtık ve bozuk yer. 2. zarar, ziyan, bozukluk.

rahne-dâr (f.b.s.) 1. gediği, yıkığı olan. 2. eksiği, bozuğu olan. 3. zarara uğramış.

râh-neverd (f.b.i.) yola çıkan, yolcu, (bkz: reh-neverd).

râh-nişîn (f.b.i.) yolun üzerinde, yol üstünde oturan kimse (bkz: reh-nişîn).

râh-nümâ (f.b.s.) yol gösteren, kılavuz.

râh-peymâ (f.b.s.). (bkz. reh-peymâ).

râh-peymâyî (f.b.i.) yolculuk etme. (bkz. reh-peymayî).

râh-rev (f.b.s.) yolda giden; i. yolcu. (bkz. reh-rev).

râh-revân (f.b.i. ve s. râh-rev'in c.) yolcular, (bkz: reh-revân, râh-rev, reh-neverd).

râh-revî (f.b.i.) yolculuk. (bkz : reh-revî).

rahş (f.s.) gösterişli, yürük ve güzel [at].

rahş-i bahâr baharın devamlı ve bulutlu rüzgârı.

rahş-i gayret ateşli gayretlenme.

rahş-i hûrşîd güneşin aydınlığı.

rahş-i sabâ-reftâr çok hızlı giden at. 2. i. Zal oğlu Rüstem'in atı.

rahşâ, rahşân (f.s.) 1. parlak, (bkz: tâbân, ziyâ-dâr).

Necm-i rahşân parlak yıldız. 2. i. kadın adı.

rahşende (f.s.) parıldayan, panldayıcı. (bkz: rahşâ, rahşân, taban).

rah (f.i.) parlayış.

rahşiyye (f.i.) ed. at için yazılan kasîde ve mersiye.

raht (a.i.). (bkz. reht).

raht (f.i. Arapça c. ruhût) l. at takımı. 2. yol levazımı. 3. döşeme ve ev takımı. 4. kapı ve pencere kanatlarının menteşe takımı.

raht-ı arûs gelin eşyası.

raht-ı hâb yatak elbisesi.

raht-ı hestî birinin mevcudiyeti, varlığı.

raht-ı hümâyun pâdişâhın mücevherli eyer takımı.

raht hazîne-dâr'ı has ahırda değerli ve süslü eğer takımlarının sorumlusu olan kimse.

rahtî (a.s.) cinsî, fr. sexuel.

raht-lamak (f.t.m.) ata raht ve takım takmak.

raht-vân (f.b.i.) at gaşiyesinin (eğer, örtü, haşa) sırmalı kaytanı.

raht-vân-ı evvel, raht-vân-ı hâss tar.pâdişâhın mücevherli eyer takımlarına bakanların başı.

raht-vân-ı sânî tar. pâdişâhın mücevherli eyer takımına bakanlardan ikinci derecedeki me'mur.

rahv (a.s.) rahâvetli, gevşek, sölpük. (bkz. rihv).

râh-vâr (f.b.i.) 1. atın rahvan, eşkin sarsmadan yürüyüşü. 2. rahvan, eşkin, sarsmadan yürüyen at, rahvan at.

râh-yâb (f.b.s.). (bkz : reh-yâb).

rahyân (a.i.) anat. kaburganın omuz kemiği ile bitişmesi.

rahye (a.i.) düz meydan.

râh-zen (f.b.s. ve i.) yol vuran (kesen) eşkıya, (bkz: kuttâ-ı tarîk).

râh-zenî (f.i.) yol kesicilik, haydutluk.

râî, râiye (a.s. ra'y'den) 1. çoban, sığırtmaç. 2. ed. "çobansı, çoban ve kır hayâtını anlatan [şiir],

eş'âr-ı râiye çobansı şiirler, fr. poesies pastorales.

râî, râiyye (a.s.) 1. rü'yeteden, görücü, gören. 2. "r" harfine mensup, "r" ile ilgili.

kâsîde-i râiyye "r" kafiyeli kasîde.

râib (a.s. ru'b'dan) büyücü, göz bağlayıcı, (bkz: neffâs, sâhir).

raîb (a.s.) korkmuş, (bkz: mer'ûb).

râic (a.s.i.) revaçta olan, sürümü olan, sürüm değeri.

râic-i mâl malın pahası, değeri.

râic-i vakt bir şeyin hâlihazırdaki değeri, pahası.

râid (a.s. ra'd'den) gürleyen, gürüldeyen.

râide (a.i.c. revâid) gürleyen bulut.

râif, râife (a.s.) 1. re'fetli, merhametli. 2. [birincisi] erkek, [ikincisi] kadın adı.

râik, râika (a.s. revk'den) 1. sâde, saf, hâlis.

leben-i râik saf süt. 2. i. [birincisi] erkek, [ikincisi] kadın adı.

râiş (a.s. rîş'den) huk. rüşvet alanla rüşvet veren arasında aracılık eden [adam]. [müen. "râişe" dir].

râiyâne (a.f.s.) çobanlığa ait, çobanca.

raiyye, raiyyet (a.i.) 1. sürü, otlatılan hayvan sürüsü. 2. bir hükümdar idaresi altında bulunan ve vergi veren halk.

raiyyet-perver (a.f.b.s.) tebaasına, halkına iyi bakan [hükümdar].

raiyyet-perverâne (a.f.zf.) raiyyetperver olana yakışacak yolda.

râiz, râyiz (a.s.) kızgın, öfkeli.

rak' (a.i.) yama vurma.

rakabât (a.i. rakabe'nin c.) 1. ense kökleri, boyunlar. 2. kullar, köleler, cariyeler.

rakabe (a.i.c. rakabât, rikab, rikbân) 1. ense kökü, boyun, (bkz. unk). 2. kul, köle, câriye.

fekk-i rakabe kul azâdetmek. 3. bir malın sahipliği.

rakabî (a.s.) fık. boyuna ait, boyunla ilgili.

rakadân (a.i.) oynayıp sıçrama.

rakadân-ı sıbyân çocukların oynayıp sıçramaları.

rakam (a.i.c. erkam, rukum) 1. yazı yazma. 2. yazı ile işaret. 3. mat. sayıları göstermek için kullanılan işaretlerden her biri. 4.nicelik, miktar.

rakamî (a.s.) rakama, sayıya ait, bununla ilgili.

rakam-keş (a.f.b.s.) rakam atan; yazan çizen.

rakam-pezîr (a.f.b.s.) rakamlaştırılabilir.

rakam-zede (a.f.b.s.) yazılmış, söylenen, yazılan.

rakam-zen (a.f.b.i.) yazan, yazıcı;kayıt ve işaret eden.

rakd (a.i.) 1. uyumak üzere bulunma, henüz dalar gibi olma. (bkz: nüâs, sine). 2. sıkıntı, uyuşukluk.

rakde (a.i.) uyku.

râkıb (a.s.) 1. gözeten, bekleyen. 2. i. erkek adı.

râkıbe (a.s. rakb'dan) 1. ["râkıb" ın müen.]. 2. i. kadın adı.

râkım (a.s. rakm'dan) ; 1. yazan, çizen.

râkım-ı hurûf, râkım-ül-hurûf (eserin muharriri, müellifi), [eskiden bir şey yazanlar, tevazu yoluyla çok defa kendilerinden böyle bahsederlerdi]. 2. i. kot, bir yerin denizden olan yüksekliği, f r. cote. 3. i. erkek adı.

râkım-ı sademât jeol. sismograf.

râki' (a.s. rükû'dan) namazda rükû eden, ellerini dizlerine dayayarak eğilen.

râkia (a.s. rükû'dan) ["râki1"ın müen.]. (bkz: râki').

râkian (a.zf.) rükû hâlinde, iki büklüm olarak.

râkiâne (a.f.zf.) rükû eder gibi, iki büklüm olarak.

rakîb (a.i.). (bkz. pâyende, rabîta).

râkib (a.s. rükûb'dan. c. rükbân) 1.binici, binen, binmiş, (bkz. süvâr). 2. bir nakil vâsıtasına binmiş olan.

rakîb (a.s. ve i. rekabet'den. c. rakîbân, rukabâ) 1. her hangi bir işte birbirinden üstün olmaya çalışanlardan her biri. 2. bekçi, (bkz. hâris). 3. Allah adlarından olup "görüp gözeten" demektir.

rakîbân (a.f.s. ve i. rakîb'in c.) 1. rakipler. 2. bekçiler, (bkz: rukabâ).

rakîbe (a.i. rakabet'den) ["rakîb" in müen.]. (bkz. rakîb).

râkiben (a.zf.) binmiş olarak, binerek.

râkid, râkide (a.s. rükûd'dan) hareketsiz, durgun.

mâ-i râkid durgun su.

miyâh-ı râkide durgun sular.

rakîk, rakîka (a.s. rikkat'den. c. rikak) 1. ince.

em'â-yi rakîka ince bağırsaklar. 2. köle veya câriye. 3. yufka yürekli.

rakîk-ül-kalb kalbi yufka, çok merhametli.

rakîk ü nizâr ince ve zayıf.

rakîm (a.i.) 1. yazı yazacak levha. 2. yazı, kitap ve saire.

rakîme (a.s. rakam'dan) yazılmış şey, mektup, kâğıt.

hâmil-i rakîme yazıyı getiren, (bkz: hâmil-i varaka).

rakk (a.i.c. rukuk) üzerine yazı yazılan tabaklanmış ince deri.

rakka' ("ka" uzun okunur, a.i.) büyük ve mahir büyücü.

rakkas ("ka" uzun okunur, a.s. raks'dan) 1. oynayan, danseden, köçek. 2. f i z. *sarkaç.

rakkase ("ka" uzun okunur, a.s. ve i. raks'dan) dans eden [kadın], çengi, fr. danseuse.

rakkasî (a.s.) fiz. sarkıl, fr. pendulaire.

raks (a.i.) hora tepme, sıçrayarak oynama, dans etme.

dâ-ür-raks hek. vücûdun bir yerine musallat olan ve orayı daimî harekette bulunduran asabî bir hastalık.

raks-ı mükerrer tekrar tekrar yapılan raks, döne döne oynama.

raks-aksağı (a.t.b.i.) müz. Türk müziğinin küçük usullerindendir; 9 zamanlı ve 4 darblı olup çok güzel ve kıvrak bir hususiyete mâliktir; eskiden bu usul ile raks havaları bestelendiği, isminden anlaşılıyorsa da, böyle bir eser zamanımıza kalmış değildir. 9 zamanlı diğer usuller şunlardır hepsi 6 darblı olmak üzere aksak, evfer ve oynak. Raks-aksağı ile birkaç şarkı ve oyun havasından başka bir şey ölçülememiştir. Darblan şöyledir düm (2 zamanlı, kavi), tek (3 zamanlı, kavi), düm (2 zamanlı, kavi), tek (2 zamanlı, zayıf) Bir Türk aksağı ile bir sofyan'dan mürekkeptir (yanî aksak bir evfer'in tersi oluyor).

raksân (a.i.) 1. rakseden, oynayan, danseden. 2. müz. Türk müziğinin küçük usullerindendir. 15 zamanlı ve 10 darblıdır. Bâzı türkülerde görülmüştür. 15 zamanlı olarak bir de 9 darblı Bektaşi raksânı vardır. Usul semaî, aksak semaî ve nim-sofyan'dan mürekkeptir. Darblan şöyledir Düm (l zamanlı, kavi), tek (l zamanlı, nim kavi), tek (l zamanlı, zayıf), düm (2 zamanlı, kavi), te (l zamanlı, zayıf), kâ (2 zamanlı, nim kavi), düm (2 zamanlı, kavi), tek (2 zamanlı kavi), te (l zamanlı, zayıf), kâ (2 zamanlı, kavi).

raks-âver (a.f.b.s.) oynatıcı.

raks-künân (a.f.b.s.) raksede-rek, raksede ede, oynaya oynaya.

rakş (a.i.) nakşetme, renkli boyalarla boyama, süsleme, (bkz: nakş).

raktâ' (a.i.) 1. ed. her kelimesinin bir harfi noktalı, öteki noktasız olarak söylenen söz. 2. s. alacalı hayvan mânâsına gelen "erkat" ün müennesi.

râm (f.s.) 1. itaat eden, boyun eğen, kendini başkasının emirlerine bırakan, (bkz: fermân-ber, mutî, münkad). 2. tas. insanın bütün varlığıyla Allah'a bağlanması.

ramak (a.i.) 1. hayat kalıntısı, ancak nefes alacak kadar vücutta kalan hayat. 2. pek az şey.

sedd-i ramak ölmeyecek kadar şeyle geçinme.

ramas (a.i.) hek. göz çapağı.

ramazân (a.i.) 1. kamer takviminin dokuzuncusu, üç ayların sonuncusu, oruç ayı. 2. erkek adı. [çok defa bu ayda doğmuş olanlara verilir].

ramazan tahvilâtı Osmanlı imparatorluğu zamanında ramazanda çıkarıldığı için bu adla anılan bir devlet tahvili.

ramazâniyye (a.i.) ed. eski şâirlerin ramazanlarda pâdişâha ve şâir devlet ricaline sundukları, başlangıç kısmını ramazan mevzuuna tahsîs ettikleri kaside.

Ramazâniyye-i halvetiyye tas. Halveti tarîkatinin üçüncü şubesini teşkil eden "Ahmediyye-i Halvetiyye" nin kollarından birinin adıdır, [kurucusu Şeyh Ramazânüddîn-i Mahfî efendidir. d. 949 (1542-43) - ö. 1025 (1616)].

râmî (f.s.) çok itaatli ve boyun eğici. (bkz: mutî', münkad).

râmî (a.s. remy'den) atan, atıcı, [ok, mermi v.b...].

râmih (a.s. ruhm'dan) süngü batıran, mızrak saplayan.

Semâk-i râmih astr. sığırtmaç takım yıldızının baş yıldızı.

râmiş (f.i.) 1. istirahat, dinlenme. 2. oyun, eğlence. 3. müzik.

râmiş-gâh (f.b.i.) dinlenme yeri.

râmiş-ger (f.b.s. ve i.) çalgıcı. (bkz: mutrib, sazende).

râmiş-gerî (f.b.i.) sâzendelik, çalgıcılık.

râmişî (f.s. ve i.), (bkz. râmiş-ger).

ramt (a.i.) ayıplama, (bkz: ta'n).

rân (f.i.) anat. oyluk, (bkz: fahz).

-rân (f.s.) "süren, sürücü, hükmeden" mânâlarıyla birleşik kelimeler yapar.

esb-rân at süren, at koşturan.

hüküm-rân hüküm sürücü, süren.

Kâm-rân safa süren.

ra'nâ (a.s.) 1. güzel; lâtif, hoş görünen. 2. i. kadın adı. [erkek adı olarak da kullanılmıştır]. (Arapçada "er'an" kelimesinin müennesi olup "ahmak, sünepe kadın" manasınadır).

rânîn (f.s.) şalvar, pantolon; don.

râs (f.i.). (bkz. râh, reh, sırat, tarîk).

rasad (a.i.) 1. gözetme, bekleme, pusu tutma. 2. astr. jeod. gözleme, ölçme (rasad âleti ile).

rasad-gâh (a.f.b.i.) 1. gözetme, bekleme yeri. 2. astr. gözlemevi.

rasâd-hâne (a.f.b.i.) astr. gözlemevi.

rasadî, rasadiyye (a.s.) rasada mensup, rasatla ilgili.

rasaf (a.i.) 1. kaldırım. 2. kaldırım, döşeme.

rasafe (a.i.c. rasafât). (bkz: rasaf).

rasâfet (a.i.) sağlamlık dayanıklılık. (bkz: rasânet).

Rasafî (a.s.) hek. kaldırım taşı gibi dizilmiş olan uzvî hücrelerin nesiç (doku) hâli.

rasânet (a.i.) sağlamlık, dayanıklılık, (bkz: metanet, rasâfet).

rasâs (a.i.) 1. kurşun. 2. kalay.

rasâs-ı ebyaz beyaz kalay.

rasâs-ı esved kurşunlu kalay.

rasâs-ı müzâb eritilmiş kalay.

rasâsî (a.s.) 1. kurşun renginde olan. 2. i. kalaycı, (bkz: rassâs).

rasf (a.i.) kaldırım döşeme, döşenme, kaldırımlanma.


Yüklə 17,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   133   134   135   136   137   138   139   140   ...   189




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin