Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə386/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   382   383   384   385   386   387   388   389   ...   899
Boğaz'ın Oluşumu ve Yeryüzü Şekilleri: Boğaz'ın varlığından mitolojide antik Yunanistan'ın tanrılar döneminde de söz edilir. MÖ 270'li yıllarda yaşamış cilan Strabon'a göre Boğaziçi oluğu, bir içdeniz olan Karadeniz'in taşan sularının aşındırması sonucu ortaya çıkmıştır. 18. yy sonu ve 19. yy başında kabul gören görüş budur. Yakın dönemde ise, tektonik kırılmalar ya da volkan patlamaları sonucu açılmış olabileceği görüşü ileri sürülmüştür. Boğaz'ın kuzeyinde rastla-

nan lavların varlığı bu sonucu doğrulamıştır. Boğaz oluşumuna ilişkin ortaya atılan çok sayıda görüşü dört grupta toplamak mümkündür: Birinci görüş, Boğaz'ın, Karadeniz'in taşması sonucu, a-şınma ile ortaya, çıkmasıdır. İkinci görüş; Boğaz'ın bir volkanik patlama sonucu oluşmasıdır. Üçüncü görüş; Boğaz'ın tektonik hareketler sonucu, çökmeden ötürü ve patlama olmadan, kırılma ile ortaya çıkmasıdır. Dördüncü görüş; III. Zaman sonucunda bugünkünden daha düşük seviyede olan Karadeniz'in, IV. Zaman ortalarına doğru nehir yataklarım istilası sonucu oluğun genişlemesidir. Üzerinde birleşilen görüş de budur. Buna göre, yerkabuğunun jeolojik gelişme tablosu içinde Miosen Devri (III. Zaman) sonunda, bugünkü Marmara Denizi ile Boğazların yerinde dağlık kara parçalan bulunmaktaydı ve Macaristan'dan Aral Gölü'ne kadar yayılan, Ter-kos-Kilyos kıyılarından güneye uzanan bir körfezi de oluşturan Sarmat Denizi vardı. III. Zaman sonu Pliosen Devri başlangıcında bu içdenizin çekilmesiyle karalar oltaya çıkmıştır. Akarsular ile uzun bir erozyon devri sonucunda yükseltiler kaybolmuş, sert oluşumlar, kuvarsit tepeler halinde kalmıştır. Bu aşınım devri sırasında Boğaziçi vadisi hayli genişlemiştir. Pliosen Devri ortasında arazi hareketleri ile peneplenlerin kuzey tarafı kabarmış, güneye doğru eğimli bir arazi oluşmuş ve bu eğim, akarsuların hızını artırmıştır. Akarsuların aşındırmaları ile eski akarsu yatakları yamaçlarda teraslar halinde kalmıştır.

IV. Zaman'da Trakya-Kocaeli penepleninin güney kısmının çökmesi ile de peneplenin akarsu vadileri, akarsu kolları, dereler ve bütün girinti ve çıkıntılar deniz sularının altında kalmış böylece, Boğaziçi oluğu ortaya çıkmıştır.

Boğaz'ın kuzey kısmı, Anadolu yakasında Anadolukavağı ve Avrupa yakasında Yenimahalle'ye kadar II. Jeolojik Zaman sonu volkanik bir arazi yapısındadır. Diğer kısımlar I. Zaman ortalarında oluşmuş devoniyendir. Kalker kayaların tepeleri kışın kahverengiye dönüşen Akdeniz. Bölgesi'ne özgü kırmızı killi topraklıdır. Alüvyonlarla kaplı vadi yataklarında toprak oldukça kalındır. Boğaz ve çevresinin içinde yer aldığı plato yakın bir jeolojik devirde kuzeybatı-gü-neydoğu doğrultusunda kubbeleşmiştir. Plato üzerinde yoğun bir vadi şebekesinin mevcudiyeti, vadi yoğunluğunun paleozoik düzeyinde çok daha fazla olduğu ve bütün vadilerin plato içine derin bir şekilde gömülerek onu parçaladıkları dikkati çeker. Platoyu yaran vadilerin en önemlisi ise İstanbul Boğazı'dır.

Bu yarma ve onun çok önemli sonuçları olan topografik parçalanma ve kuvvetli eğimler, Kuarterner esnasında muhtemelen son glasiyale tekabül eden daha alçak bir taban seviyesine göre meydana gelmiştir ve Boğaz tabam bugünkü deniz seviyesinden 110 m aşağıya inmiştir. Birçok vadinin tabanında alüvyal dolgu

kalınlığı 20-30 m'yi aşar. Bu yarıklar safhasını denizin son yükselişi izlemiştir. Bunun sonucunda Boğaz vadisi deniz tarafından işgal edilmiştir. İstanbul Boğazı ve çevresinde topografyanın esas unsuru ise, yükseltisi 100-200 m arasında oynayan alçak platodur ve Marmara Denizi ve Karadeniz'in derin çukurlarını bir eşik gibi ayırır. Plato, yükselti basamaklarının ve arızalarının dağılışı bakımından Boğaz'ın her iki yakasında asimetrik durum gösterir. Batıda en yüksek kısımlar Karadeniz kıyılarıdır. Bu durum kısmen gene deformasyonların, kısmen de litolojik farkların sonucudur.

Genel olarak yörenin kıyıları, zamanımızdan yaklaşık 10.000 yıl kadar önce, bugünkü seviyesine ulaşan son deniz kabarması (Flandre transgresyonu) sonucu sular altında kalmıştır. Deniz basması, sular altında kalan sahaların değişik morfolojik özelliklerine bağlı, farklı kıyı tipleri oluşturmuştur. Bu tipler zamanla kıyı olaylarının da etkisi altında önemli değişikliklere uğramıştır.

Boğaz'ın kuzey ağzının her iki yanında, volkanik kayalardan oluşan platoların kenarındaki yüksek bölgeler ve çentikli genç bir kıyı tipi görülür. Boğaz'da kıyılar dik ve derindir, sığ topluluklar ve kayalıklar yoktur. Kıyı boyunca bazı vadilerin ağızlarında, akıntı nedeniyle gelişmemiş küçük ve güdük deltalar veya birikinti kolonları vardır. Yerleşmelerin büyük bir kısmı, bunlar üzerindedir. Genel olarak Boğaz kıyıları sular altında kalan eski bir vadidir ve paleozoik temel üzerindeki bir plato içine gömüldüğü için "ria" olarak nitelenir. Haliç, İstin-ye, Tarabya koyları tipik birer riadır.



Denizaltı Topografyası, Hidrolojik Koşullar: Boğaziçi denizaltı haritası, iskandil ölçümlerine dayanarak 1853'te Fransız amiralliği haritacıları tarafından yapılmıştır. 1872'de yapılan İngiliz amirallik haritalarından sonra 1917-1918'de Dr. Alfred Merz, kaynak oluşturan araştırmalar yapmıştır.

İstanbul Boğazı'nın tabanında birçok çukur ve tümsek vardır ve taban güney-kuzey doğrultusunda 0,001 derece eğimlidir. Boğaz'ı baştan başa kat eden Boğaz oluğunun derinliği, 50-70 m olup, güneyde Beşiktaş ile Üsküdar ve Kuzguncuk arasında kendi ekseni boyunca uzanan 25-30 m seviyedeki bir sırt ve iki yan oluğa ayrılır. Kuzeye gidildikçe ortadaki "sırt" kaybolur ve tek bir oluk olur. Bu kısımda dar olup, göbek biçimli çukurlara rastlanır. Arnavutköy-Vaniköy a-rasındaki çukurun derinliği 106 m, Bebek Camii ile Kandilli Burnu arasındaki ikinci çukurun derinliği 120 m'dir. Boğaz' m her iki ucunda da en çok 50 m derinlikte birer eşik bulunur. Kuzey eşiği, düzensiz ve yarım daire şeklindedir ve Rumeli ve Anadolu fenerlerinden sonra yer alır. Diğer eşik ise, Boğaz'ın güney girişinde Sarayburnu-Selimiye arasındadır. Boğaziçi'nde sığlıklar da vardır. Rumeli Feneri önünde Öreke Taşı Sığlığı, Bü-yükdere karşısında Umur Sığlığı ve Bey-

Boğaziçi'nin akarsuları ve deniz topografyası.

istanbul Ansiklopedisi

koz ile Serinburnu, Yeniköy ve İstinye arasındaki sığlıklar başlıcalarıdır.

Karadeniz ve Marmara Denizi arasındaki su değişimi Boğaz yolu ile olur. Havzaların farklı hidrolojik özellikleri nedeniyle Boğaz'da ilginç bir akıntı sistemi vardır. Sistem, Karadeniz'den Marmara' ya yönelen üst akıntı ve Marmara' dan Karadeniz'e doğru olan bir alt akıntıdan oluşur. Üst akıntının taşıdığı su kitlesi 360 km3, Karadeniz'e su kitlesi taşıyan alt akıntı ise 185 km3 civarındadır. Üst akıntının ortalama hızı saniyede 150 cm'den fazladır. Bu hız kuzey rüzgârlarının şiddetine bağlı olarak birkaç kat artar. Güney rüzgârları güneye akışı yavaşlatır, hattâ tersine çevirir. Bu ters akıntıya "orkoz" denir. Kuzeye yönelen alt akıntı derine inildikçe kuvvetlenir, Çengelköy'den itibaren kuzeye doğru şiddetlenerek yüzey akıntısının hızına eşit


Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   382   383   384   385   386   387   388   389   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin