CAMİLER
378
379
CAMİLER
manında (1603-1617) mütevellisi Hasan Bey tarafından, sol yan duvarı kaldırılıp, buraya aynı büyüklükte, yine kubbeli ikinci bir harimin eklenmesiyle yaptırılmıştır. Yine Mimar Sinan'ın eserlerinden olan Karagümrük'teki Dırağman (Tercüman) Yunus Bey Camii de (bak. Dırağman Külliyesi) tek kubbeli şeklin bir örneğidir. Vakıf kayıtlarından açıkça öğrenildiğine göre Fatih civarındaki Bâli Paşa'mn eşi, İskender Paşa'mn kızı Hûma-şah için Mimar Sinan'a 1540'a doğru
Büyük külliyelerin en önemlilerinden biri olan Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Külliyesi'nde yer alan caminin kesiti.
AH Saim Ülgen, levha 14
Klasik üslubun uygulandığı son selatin camii, III. Ahmed'in 1708-1710'da validesi Gülnuş Emetullah Sultan için Üsküdar'da yaptırdığı Yeni Valide Camii'dir (bak. Yeni Cami Külliyesi). Orantıları ve mimari karakteri bakımından eski Türk-Osmanlı sanat geleneklerine bağlı olan bu büyük eserin bezeme kalitesi önceki dönemin aşağısındadır.
Yapımına 1748'de I. Mahmud tarafından başlanan, ancak 1755'te III. Osman' m bitirdiği Nuruosmanî Camii de (bak. Nuruosmaniye Külliyesi) bir külliye ile çevrilidir. Bu camide 18. yy başlarında Osmanlı, Türk sanatına sızmaya başlayan Avrupa'nın barok üslubunun ağır baskısı gayet açık surette kendini belli eder. Burada klasik Türk mimarisinden hiçbir eleman olmadığı gibi, avlusu yarım yuvarlak biçimi ile şaşırtıcı bir tesir bırakır.
III. Mustafa tarafından 1759-1763 arasında yaptırtılan Laleli Külliyesi'nde(-») Avrupa üslubunun sızmaya başladığı bellidir. Mimarlığını Mehmed Tahir Ağa yapmış olmalıdır. Laleli Camii aşırı şatafatlı ve göz alıcı tezyinatı ile Osmanlı sanat geleneklerine uzak kalan bir eser olmakla birlikte dış mimarisi bakımından Nuruosmanî Camii kadar yabancı bir ifadeye sahip değildir. Bu külliye şehir içinde inşa edilen selatin külliyelerinin sonuncusudur. Daha sonra yapılan camiler Boğaz kıyılarında ya da yeni oluşan mahallelerde inşa olunmuştur. Yine III. Mustafa'nın inşa ettirdiği Üsküdar'da Ayazma Camii(->) ile I. Abdülhamid'in 1777-1778' de, validesi Rabia Sultan adına yaptırdığı Beylerbeyi Camii(->) de böyle, şehir dı-
şında inşa edilen camilerdendir. III. Selim de kendi adına olan selatin camiini Selimiye Kışlası yakınında 1805'te inşa ettirmiştir. Dönemin bir diğer eseri olan Valide Mihrişah Sultan Camii Haliç nihayetinde, Halıcıoğlu Kışlası'nda inşa edilmiştir.
II. Mahmud'un kendi namına yaptırdığı Nusretiye Camii(->), Tophane'de kışlalar arasında 1822-1826 arasında yapılmıştır. Bu camide barok ve ampir üsluplarının karması olarak meydana gelmiş bir deneme görülür. Ama medeniyet tarihimizde yeni bir sanat zevkinin ve yeni bir dünya anlayışının işareti olarak bu yabancı hüviyetli eserler de çok değerlidirler. Aynı hususlar Abdülmecid'in Valide Bezm-i Âlem Sultan adına Balyanlara yaptırdığı Dolmabahçe Camii(->) ile Or-taköy Camii(->) için de söylenebilir.
Şehrin içinde yapılan son selatin camii olan ve Pertevniyal Valide Sultan a-dına inşa ettirilen Aksaray'daki Valide Camii'nde(-»), her dönemin sanat anlayışlarından bir şeyler almak suretiyle eklektik bir tarz uygulanmıştır. Bu camide klasik dönem Osmanlı-Türk sanatı ile Avrupa'nın gotik sanatına ait unsurlara yan yana rastlanmaktadır.
Maçka sırtlarında 1876'da inşasına Sar-kis Balyan tarafından başlanan Aziziye Camii(-0, Abdülaziz'in tahttan indirilme-siyle yarım kalmış ve temel kalıntıları ortadan kalkmıştır. II. Abdülhamid'in Yıldız Sarayı yanında 1886'da inşa ettirdiği Hamidiye Camii de (bak. Yıldız Camii) ihtişamlı tezyinatına rağmen başarılı sayılamayacak karışık bir üsluba sahiptir.
Küçük Külliyeler ve Vezir Camileri: istanbul'un hâkim noktalarında büyük selatin külliyeleri yapılırken, hanedan mensupları ve devlet ileri gelenleri de daha küçük ölçüde külliyeler yaptırmışlardır. II. Mehmed (Fatih) döneminde Bizans kilise ve manastırlarının cami, mescit ve zaviyelere çevrilmesi sınırlı ölçülerde gerçekleşmişken, II. Bayezid zamanında (1481-1512) devlet ricali Bizans dini yapılarının Islami ibadet yerlerine çevrilmesinde adeta birbirleriyle yarışmışlardır, îmrahor (veya Mirahur) İlyas Bey, Studi-os Manastırı Kilisesi'ni (bak. İmrahor Camii); Fenârîzade Ali Efendi, Lips Manastırı Kilisesi'ni (bak. Fenârî Isa Camii); Sadrazam Koca Mustafa Paşa, Andreas in Kri-sei Manastırı Kilisesi'ni (Hosios Andreas Kilisesi) (bak. Koca Mustafa Paşa Külliyesi) ve belki Ayios Tekla Kilisesi olan diğer bir binayı (bak. Atik Mustafa Paşa Camii); Kapı Ağası Hüseyin Ağa, Sergios ve Bakhos Kilisesi'ni (bak. Küçük Aya-sofya Camii); Mesih Paşa, Mirelaion Manastın Kilisesi'ni (bak. Bodrum Camii); Atik Ali Paşa, Kora Manastırı Kilisesi'ni (bak. Kariye Camii) az ya da çok değiştirerek ve bazı ilaveler yaptırarak cami, mescit veya zaviye haline getirmişlerdir. Bunlardan Osmanlı sanatı ekleri ile en fazla zenginleşmiş olanı Küçük Ayasofya Camii'dir. Daha sonra II. Selim zamanında (1566-1574) Ayia Teodosia Kilisesi (bak. Gül Camii), III. Murad zamanında (1574-1595), fetihten beri Patrikhane kilisesi olarak kullanılan Pammakaristos Manastırı Kilisesi (bak. Fethiye Camii) cami haline getirilmişlerdir.
İstanbul'da devlet ricalinin tamamen yeni temeller üzerinde kurdukları ve Anadolu'daki Osmanlı mimari geleneklerinin devamını yansıtan küçük külliyeler ve bunların merkezi olan camiler de bir hayli fazladır. Böyle dini binaların en eskisi, zaviyeli cami tipinde 1462'de yaptırılan Mahmud Paşa Camii'dir (bak. Mahmud Paşa Külliyesi). Aynı mimari örneğin başka tertipleri ise 1470-1471'de Sadrazam Has Murad Paşa tarafından Aksaray'da yaptırılan Murad Paşa Camii'nde (bak. Murad Paşa Külliyesi), 1471-1472' de Üsküdar'da inşa edilen Rum Mehmed Paşa Camii'nde(->) ve II. Bayezid'in sadrazamlarından Davud Paşa'mn 1485' te yaptırdığı Davud Paşa Camii'nde (bak. Davud Paşa Külliyesi) görülür. Kuvvetli bir ihtimal ile, aynı tertipte yapılmış bir başka zaviye-cami, Şeyh Ebu'l Vefa için II. Mehmed (Fatih) tarafından vakfedilen Vefa Camii idi. Bu cami 1910'a doğru yıktırılmış son yıllarda yeniden yapılmıştır. İlk Fatih Camii planına uygun olarak yapıldığı anlaşılan bir eser de Atik Ali Paşa tarafından 1496-1497'de Çemberlitaş'ta yaptırılan Atik Ali Paşa Camii'dir (bak. Atik Ali Paşa Külliyesi). Atik Ali Paşa Camii, mimari düzenlenişi bakımından, Edirne'deki Üç Şerefeli Cami ile ilk Fatih ve Bayezid camileri arasında bir merhale teşkil etmektedir.
Dış cephelerine renkli bir görünüş veren taş ve tuğla şeritleri halinde inşa e-dilen Fatih-Edirnekapı Caddesi üzerinde Zincirlikuyu semtinde diğer Atik Ali Paşa Camii(->), mimarisi bakımından eski çok kubbeli camiler geleneğine bağlı bir örneğin İstanbul'daki temsilcisi olarak dikkati çeker. Bu caminin özelliği harimin, iki paye yardımıyla altı eşit kısma ayrılması ve bunların her birinin aynı büyüklükte birer kubbe ile örtülmesidir. Bu cami altı kubbesi ile erken Osmanlı devrinde çok yaygın olan çok kubbeli ulu cami örneğinin bir tekrarını teşkil eder. Aynı tertibin, birçok yenilikler de katılması suretiyle çok daha sonra Okmey-dam-Kasımpaşa arasında 1573'te inşa edilen Piyale Paşa Camii'nde de (bak. Piya-le Paşa Külliyesi) tatbik edildiği görülür.
Selçuklu devri mimarisinde Konya'da ilk örnekleri verilmeye başlanmış olan ve Osmanlı mimarisinde de uygulanan, küçük bir son cemaat yerini takip eden tek kubbe ile örtülü dört köşe bir mekândan ibaret küçük camiler de daha geliştirilerek İstanbul'da inşa edilmiştir. Sultanahmet'te, II. Bayezid döneminin önde gelenlerinden Firuz Ağa'nın 1491'de inşa ettirdiği cami (bak. Firuz Ağa Camii) bu tipin güzel bir örneğini teşkil eder. Firuz Ağa Camii'ni andıran başka eserler ise Fatih ile Halıcılar arasında bulunan ve 1505-1506'da yaptırılan İskender Paşa Camii(->) ile Eyüp'te 1515'te yaptırılan Gezeri Kasım Paşa Camii(->) de bu tertiptedirler. Mimar Sinan'ın İstanbul'da meydana getirdiği ilk küçük külliye olan Haseki Hürrem Sultan Camii de (bak. Haseki Külliyesi) esasında tek kubbeliydi. İkinci kubbe I. Ahmed za-
Atik Valide Camii'nin şadırvanlı avludan görünümü.
Bünyad Dinç
yaptırılan cami de tek kubbeli basit camilerin bir örneğidir.
Sinan'ın vezir camileri arasında sanat tarihi bakımından önem arz eden bir e-seri Silivrikapı'da 1551'de yaptırılan Hadım İbrahim Paşa Camii'dir(->). Beş kubbeli son cemaat yerini takip eden dört köşe bir harim ve bunu örten tek kubbeden ibaret olan bu bina pek iddialı olmamakla beraber, kakmalı, geçme ahşap kapı kanatları, mermer minberi ve çinileri ile dikkati çeker.
Ferruh Kethüda
Camii, üstü
kiremit kaplı
dörtgen planlı
camilere
örnektir.
Araş Neftçi, 1990
Dostları ilə paylaş: |