Bazıları, fiziksel uzaklık ve savaş koşullarını göz önüne alarak, Yeremya’nın kuşağını gerçekten Perata yakın bir yere gizlediği olasılığını sorgularlar


B. Putperestliğin Getirdiği Yıkım ve Sağ Kalanların Korunması



Yüklə 323,08 Kb.
səhifə2/5
tarix26.08.2018
ölçüsü323,08 Kb.
#74604
1   2   3   4   5

B. Putperestliğin Getirdiği Yıkım ve Sağ Kalanların Korunması

(6. Bölüm)
6:1-7 İsrail dağları burada, tapınma yerleri olarak kullanılan yüksek yer­leri simgelediğinden, putperestliği belirtir. Ülke, putperestliği nedeniyle ceza­landırılacaktır.

6:8-14 Küçük bir grup esirgenecektir; bu kişiler sürgünlerinde Rab’bi ha­tırlayacak ve yaptıkları iğrençlikler nedeniyle kendilerinden tiksineceklerdir (8-10. ayetler). Putperestliğin cezası salgın hastalık, savaş ve kıtlık olacaktı (11-14. ayetler).

Tanrı her çağda, kendisi için tanıklık edecek bir grubu esirger. Bu grubu, doğru bir çoğunluk değil, küçümsenen bir azınlık oluşturmaktadır.


C. Babil İstilasının Tehdit ve Ciddiyeti (7. Bölüm)
7:1-18 Tanrı yargısının zamanı gelmiştir. Vuranın Rab olduğundan kim­senin kuşkusu olmayacaktır (1-13. ayetler). Savaş çağrısına kimse yanıt verme­yecek, yüreklilik ve güç tükenecekti. Çünkü yıkım korkunç olacaktı (14-18. ayetler).

7:19-22 Maddesel unsurlar yarar sağlamayacaktı (19. ayet). Çünkü tapınak (“mücevherlerinin güzelliği”) putlarla kirletilmişti ve yabancıların eline ve­rilecekti. Babilliler, tapınağı yağma ederek kirleteceklerdi (20-22. ayetler).

7:23-27 Yıkımdan bütün insanlar etkilenecekti: Kral, önderler, peygam­berler, kâhinler, yaşlılar ve sıradan insanlar. Sıradan insanlar Tanrı için tanık­lık etmeliydiler, ama tamamıyla başarısız oldular. Şimdi tek tanıklık yargı ara­cılığıyla olacaktır. Ne kadar önemli bir düşünce! Yargı tamamlanmıştır: Her sı­nıftan insan, bütün ülke yargılanacaktır. Tanrı bilgisini reddeden bütün uluslar ahlâksal yönden yıkıma uğrarlar. Bu, bireyler için de geçerlidir.
Ç. Tapınaktaki İğrenç Putperestliğe İlişkin Görüm (8. Bölüm)
8:1-6 Yaşlılar yargıya tanıklık etmek zorundaydılar; yargıyı önlemeye yar­dım etmemişlerdi. Aynı şey bugün de sık sık gerçekleşmektedir. Hezekiel, Rab’bin kendisini bir görümde Babil’den Yeruşalim’e götürdüğünü gördü. Hezekiel orada halkın putperestliğine ilişkin bazı korkunç örnekler gördü. Gör­düğü, iğrenç bir putperestlikle ilgili bir nesneydi... Tapınağın girişinde du­ruyordu ve bu nesne Rab’bin kıskançlığını uyandırmıştı.

8:7-15 Peygamberin gördüğü ikinci şey tapınağın avlusundaydı. Yahuda ileri gelenleri ellerinde birer buhurdanla orada toplandılar, duvarlardaki iğ­renç resimlere tapındılar.

Üçüncü görüm, kuzey kapısındaydı: Kadınlar, Babilliler’in verimlilik tan­rısı olan Tammuz için ağlıyorlardı. Tammuz öldüğünde bitkilerin de kuruduğu düşünülürdü.



8:16-18 Putperestliğin dördüncü örneği, kâhinleri temsil eden yirmi beş adamın, güneşe tapındıkları ve o mezhebin şehvet düşkünü uygulamalarını izledikleri tapınağın iç avlusundaydı. “Dal” referansı (17. ayet) belirsizdir. Dalı burnuna uzatmak, Tanrı’yı aşağılamak ya da O’nunla alay etmek anla­mında kullanılmış olabilir. Dal, tiksindirici bir erkeklik uzvunu simgeliyor ola­bilir.

Genellikle tanrıtanımaz davranışları ve ahlâka aykırı sapkınlıklarıyla anı­lanlar, din önderleridir; ama Tanrı her şeyi görür ve son sözü O söyleyecektir.



D. Tanrı’nın Görkeminin Tapınaktan Ayrılması ve Putperestlerin Yıkımı (9. Bölüm)
9:1-2 Bu bölümde, kuzeyden gelen altı infazcı görülür: Kuzey, Babilli-ler’in geldiği yöndür. Amaçları, putperestleri yok etmektir. Keten giysili adam, lütfu simgeliyor olabilir.

9:3 Tanrı’nın huzurunu simgeleyen görkem bulutu, tapınağın en kutsal ye­rinden, halkın putperestliğine üzülerek ayrılır. Görkem bulutu, parlaklığının avluyu doldurduğu tapınağın eşiğine doğru hareket eder.

9:4 Putperestliğe karşı gelen sadık Yahudiler, öldürülmesinler diye alınla­rından işaretlenmiştir. Bu ayet bizi mücadeleye davet etmelidir. Rab’bi izle­meyenlere nasıl karşılık vermeliyiz? Onlara katılmalı mıyız? Bizi etkileyecekler mi? Onları haklı mı göreceğiz? Kayıtsız mı kalacağız? Bu sadık erkekler ve ka­dınlar inlediler, ağladılar; bu karşılıkları yüreklerinde olanı gösterdi ve onları yargıdan korudu.

Alındaki belirti ya da işaret İbrani alfabesinin son harfiydi. Yahudi öğret­menler bu harfin akla bütünlük kavramını getirdiğini söylemişlerdir. Yasa an­lamına gelen ilk harf olan tora için de durum aynıdır. Feinberg, burada belirti­lenle Vahiy 7:1-3’de belirtilen arasında10 dikkat çekici bir benzerlik, bir para­lellik bulunduğunu söyler:


Hıristiyan yorumcular, çarmıh simgesiyle ilgili peygamberliksel bir ifade fark etmişlerdir. Eski elyazmalarında İbrani alfabesinin son harfi çarmıh biçimin­deydi. Hezekiel elbette Hıristiyan simgelerini ya da bu bölümün Mesih’in çarmı­hına ilişkin doğrudan bir önbildiri olduğunu düşünmüş olamaz. Ama bu durum yine de dikkat çekici bir rastlantıdır.11
9:5-7 İnfazcılar daha sonra putperestleri öldürmeye başlarlar; önce yaşlıları öldürürler. Tanrı, Alınlarında işaret olanlara dokunmayın” der. İşaretin far­kında olup olmadıklarını bilmiyoruz, ama imanlılar bugün Söz’e güvenerek yargıdan kurtulduklarını biliyorlar. Böyle bir güvenceye sahip olmamak ne ka­dar korkutucu olurdu!

9:8-11 Hezekiel halk için aracılık ettiğinde, Rab cezayı esirgemeyeceğini ya da acımayacağını söylemişti. Halk yakınıyordu, çünkü Rab Tanrı kendilerini terk etmişti. Kötü durumlarına aldırış etmiyordu. Halkın O’na sadakat borcu yoktu. “Rab görmüyor” ifadesi, günümüz için hiç de yabancı olmayan bir ifade değil midir?

Bu ve diğer bölümlere (Nuh ve gemisi) baktığımızda Tanrı’nın, kendisini ta­nımayanların üzerine yargısını dökmeden önce, gerçek imanlıları kurtarmasının O’na özgü bir özellik olduğunu anlarız.


E. Yargılamak Üzere Yeruşalim’i Ziyaret Eden Tanrı Yüceliği’nin Görümü (10. Bölüm)
10’uncu bölüm, 1’inci bölümle yakından ilişkilidir; tahtı andıran nesne, dört canlı yaratık (burada Keruv olarak tanımlanır) ve Tanrı yüceliği hakkında daha fazla bilgi verir. Ama yine de bu bölüm Yeruşalim’deki isyankârlara hitap eder­ken, 1’inci bölüm sürgündekiler için yazılmıştır.

10:1,2 Rab, keten giysili adama Keruvlar’ın arasından közler almasını ve bunları Yeruşalim üzerine saçmasını buyurur. Bununla anlatılmak istenen, kent üzerine boşaltılması gereken Tanrı yargısıdır.

10:3-5 Bu ayetlerde bir parantez açılır ve 9:3’de tanımlanan görkem bulu­tunun hareketi tekrarlanır.

10:6-17 Keruv ve tahtı andıran nesnenin tekerleklerinin ayrıntılı tanımı bu ayetlerde verilir. Bu ayetleri görselleştirmenin zor olduğunu itiraf etmek ge­rekir. 14’üncü ayetteki Keruv yüzü, 1:10’daki öküz yüzünün aynısı olabilir.

10:18,19 Görkem bulutu kapının eşiğinden hareket ederek Rab’bin Ta­pınağı’nın Doğu Kapısı’na ilerler.

10:20-22 Hezekiel, Keruv’un 1’inci bölümdeki Kevar Irmağı kıyısında gördüğü canlı yaratıkla aynı olduğunu vurgular.

Bu görüm bize Tanrı’nın gücünü, bilgelik ve görkemini asla aklımızdan çı­karmamamız gerektiğini öğretir.


F. Kötü Önderlerin Öğütlerinin Reddedilmesi (11:1-13)
11:1-13 Yirmi beş adam (önderleri temsil eden) kentin halkını korkulacak bir şey olmadığı konusunda ikna etmeye çalışıyorlardı. İnşaat projelerini her zamanki gibi sürdürebilirlerdi. Demir bir kazandaki et kadar güvendeydiler. Böylece yirmi beş adam Tanrı’nın şu sözüne açıkça karşı geldiler: “Ev yapma­nın zamanı değil...” Tanrı Yeremya aracılığıyla tutsakların Babil’de ev inşa edeceklerini, çünkü Yeruşalim’in düşeceğini bildirmişti (Yer.29:4-11). Fesat tasarlayan adamlar kötü öğütler vererek tutsakları boş yere umutlandırmaya çalıştılar. Tanrı yargısının ateşine rağmen, Yeruşalim’deki önderler kendilerini oldukça güvende hissettiler.

Aynı şekilde pek çok sözde Hıristiyan, günahlarına rağmen Tanrı’nın yargı­sına uğramayacaklarını düşünerek kendilerini güvende hissederler. Ancak, Rab onlara şunu söyleyecektir: “Sizi asla tanımadım!”



11:4-12 Hezekiel’e simgeleri yeniden oldukça farklı biçimde yorumlaması söylendi! Kazan, Yeruşalim Kenti’ydi, et ise öldürülen insanlar! Kentten dı­şarı çıkarılacaklar ve İsrail sınırında yargılanacaklardı (Bk. 2Kr.25:18-21; Yer.5:24-27).

11:13 Pelatya’nın (belki de yirmi beş adamın önderi) ölümü büyük olası­lıkla kötü öğüdünün sonucuydu; Hezekiel, halkı için Tanrı’ya yalvardı.
G. Sağ Kalacakları Vaat Edilenlerin Korunması (11:14-21)
11:14,15 Rab peygamberi, Yeruşalim halkının söyledikleriyle, yani sür­günlerin Rab’den uzaklaştıklarını ve ülkenin Yahuda’yla Yeruşalim’de kalan­lara ait olduğunu söyleyerek yanıtladı.

11:16-21 Ancak Rab Tanrı, sürgündekilerin tekrar ülkelerine dönecekle-­

rini vaat etti. Putperestlikten temizlenecek ve itaat eden yeni bir yüreğe sahip olacaklardı. Yates şu yorumu yapar:


Hezekiel, şekilsel din konusunda ısrar ederek Yeremya’yı izler. Tanrı’nın istediği ise, yürekten imandır. Yürek onarılamaz. Yeni bir yürek verilecektir. Şekilcilik geride kalmalıdır. Bu; onların düşüncelerini, tapınmalarını, davranış ve sadakat­lerini değiştirecek olan Yahve ile aralarından bir iletişim olanağı sağlayacaktır. Tanrı onlara özel bir armağan, yeni bir ruh verecektir (18:31; 36:26).12
Sürgünlerin gerçek umudunun temeli, Rab’bin vaadidir. Yeni bir yürek (et­ten) ve yeni bir ruh vaadi koşulsuzdur; ancak bunlar Yeni Antlaşma’da ger­çekleşecektir.
İsa, önünde yere kapanırız –

Rabbimiz, yaşamımız, umudumuz, her şeyimiz!

Ya Rab, senden başka sığınacağımız hiçbir kutsal yer yok!

Samuel Medley


Ğ. Rab’bin Görkeminin Zeytin Dağı’na Doğru Uzaklaşması (11:22-25)
Bölümün sonunda, Rab’bin görkemi kentin ortasından yükselip Yeruşalim-in doğusundaki Zeytin Dağı’na gider. George Williams şu yorumu yapar:
Rab’bin görkemi isteksizce oradan uzaklaşmıştır. Rab’bin görkeminin bulun­duğu yer, En Kutsal Yer’dir (8:4); daha sonra kapı eşiğine çekilir (9:3); sonra kapı eşiğinin üzerine (10:4); oradan Doğu Kapısı’na ilerler (10:19) ve sonunda kentin doğusundaki dağın üzerine varır (11:23). Böylece İsrail’in Tanrısı ölüm­süz sevgisiyle kenti ve tapınağı, ilerde geri dönmek üzere terk etmiştir (43:2).13
H. Hezekiel’in Gelecekteki Sürgüne İlişkin Gösterdiği Belirtiler

(12. Bölüm)
1. Sırtında Taşıdığı Eşyası (12:1-16)
Hezekiel’e, Yahudiler’in sürgüne götürüleceklerinin bir belirtisi olarak ev eşyalarını, bir yerden başka bir yere taşıması buyurulur. Gece duvarı kazar­ken, Sidkiya’nın (önder) kentten gece vaktinde kaçacağını haber verir.

12:13-16 Yine de tutsak edilecek ve Babil’e götürülecektir; ancak Babil’i gözleriyle asla görmeyecektir (13. ayet). Söylenenler tam olarak gerçekleşir. Sidkiya Yeruşalim’den kaçarken tutsak olur ve gözleri Rivla’da oyulur. Sonra da Kildani ülkesine götürülür (2Kr.25:7). Halk, uluslar arasına dağıtılacak ve çoğu kılıç, kıtlık ve salgın hastalıkla ölecektir.
2. Korkudan Ürpermesi (12:17-28)
12:17-20 Hezekiel’in yiyeceğini titreyerek yemesi, suyunu korkudan ür­pererek içmesi, sürgünden önce gelecek olan korku ve kaygının betimlemesi­dir.

12:21-28 Halk arasında, Tanrı’nın felaket bildirilerinin asla yerine gelme­yeceğine ilişkin bir söylenti yayılmıştı. Ancak Tanrı bu söylentiye son vererek şöyle dedi: “Her görümün yerine geleceği günler yaklaştı.” Görümlerin ger­çekleşmesinin gelecekte olacağını söyleyenler, görümlerin gerçekleştiğini ya­şadıkları günlerde göreceklerdi.

İnsanların, önbildirileri gelecekteki kuşaklara uyarlama eğilimleri günü­müz-de de sürmektedir. Tanrı bizimle bir bildiri ya da bir kitap aracılığıyla ko­nuş-tuğunda, hemen kız ya da erkek kardeşimizin nasıl değişmesi gerektiğini bil­diğimizi sanırız. Tanrı sözünü kendimiz uygulamadan başkalarının yaşamla­rında uygulatmaya çalışmak doğru bir eğilim değildir.

Aynı zamanda Tanrı’nın sözüyle uyuşmayan, O’nun müdahalelerini yadsı­yan ya da erteleyen, düşünmeden söylenen basmakalıp sözlerden de sakınmalı­yız.
I. Sahte Peygamberlerin Cezalandırılması (13. Bölüm)
13:1-3 Buradaki konu, sahte erkek (1-16. ayetler) ve sahte kadın peygam­berlerdir (17-23. ayetler). Birinci grup, peygamberlikleri kendi uydurur; in­sanları en çok ihtiyaç duydukları anda yüzüstü bırakacaklardır. “Rab şöyle di-yor” sözcüklerini kullanırlar, ama bunlar yalandır ve uydurma bildirileri du-yurmaya çalışırlar.

Bugün ihtiyacımız olan, bize kendi düşüncelerini değil, Tanrı’yla baş başa kaldıklarında Tanrı tarafından açıklanan sözü bildirmeleridir.

Denis Lane, Hezekiel’in yaşadığı dönemde vaaz özelliklerine ilişkin aşağı­daki açıklamada bulunur:
Vaaz, vaizin kendi düşüncelerinden daha yükseğe asla çıkmadı. Tanrı sözü oldu­ğunu öne sürerek halkı aldattı. Ne pratik ne de yararlı bir etkisi olmadı. Ucuz lütuf ve sahte esenlik sundu. Açıkçası, en son dünya görüşünü onayladı.14
13:4-7 Sahte din önderleri yıkıntılar arasındaki çakallara benzetilir; yı­kımın ortasında bile kendi ihtiyaç ve arzularının peşindedirler. Böyle bir du­rumda vaizin görevi aracılık etmek için gediklerde durmak, halkı tövbeye ve kutsal bir yaşama çağırarak duvarı tamir etmektir. Bu, Tanrı’nın sözünü vaaz ederek olur.

13:8-16 Esenlik olmadığı halde esenlik bildirdikleri için yok edileceklerdir, çünkü yıkılmak üzere olan dayanıksız bir duvarın üzerine su karıştırılmış ki­reçli bir sıva vurmaktadırlar. Duvar burada Tanrı yargısını engellemek için sür­dürülen önder çabalarını temsil eder. Davidson örneği şöyle açıklar:
Figür açıkça halkın boş planlarını tanımlar; güçsüz dalkavukları ve sahte pey­gamberleri onaylarlar. Güçsüz kişi hiçbir şey yapamasa da diğerlerinin kötü planlarını onaylar. “Doğru!” der. “Yürekten onaylıyorum ve aynı şekilde düşü­nüyorum.” Halkın inşa ettiği duvarı peygamberlerin beyaza boyamasının nedeni, görevleri nedeniyle bir şey yapmak zorunda olmalarıydı. Yönetilseler bile ön­derler olarak onurlarını koruyacaklardı; belki de kendi yollarını izlemeyi içten­

likle onaylayan kitleden daha bilge değildiler. Zaman içinde onlara katılarak giri­şimlerini kolayca kabul ettiler.15


Günümüzde inançtan dönen önderler de aynıdır – beyaz badanalı mezarlar!16

13:17-23 Kadın peygamberler, bileklerine büyülü bağlar takarak ve baş-larını örterek büyü yaptılar. Büyü sözleriyle bazı kişileri öldürdüler, bazıla­rını dirilttiler. Tanrı, halkını kurtaracak ve bu sahte kadın peygamberleri öl­dü-recekti. 17-19’uncu ayetler Türkçe eski çeviride şöyle geçmektedir:
“Sen, âdem oğlu, kendi yüreklerinden peygamberlik eden kavmının kızlarına karşı yüzünü çevir; ve onlara karşı peygamberlik et, ve de: Rab Yehova şöyle diyor: Canlar avlamak için her dirseğe yastıklar diken, her boydaki adamların başı için örtüler yapan kadınların vay başına! Kendi canlarınızı yaşatmak için kavmımın canlarını mı avlıyorsunuz? Yalanı dinleyen kavmıma yalan söyleyerek ölmeyecek canları öldürmek, ve yaşamayacak canları yaşatmak için, avuçlar dolusu arpa, ve ekmek parçaları uğrunda kavmım arasında beni küçük düşürdü­nüz.”
İ. Tanrı’nın Putperest İleri Gelenleri Tehdit Etmesi (14. Bölüm)
14:1-11 Yüreklerinde putperest olan İsrail’in ileri gelenlerinden bazıları, Rab’den öğüt almak için Hezekiel’i ziyaret ettiklerinde, Rab putperestleri bir peygamber aracılığıyla değil, doğrudan yanıtlayacağını bildirdi. Bir peygam­ber putperestleri yanıtladığında aldatılacak ve hem peygamber hem de kendi­sine danışan birlikte cezalandırılacaktı.

14:12-20 Nuh, Daniel ve Eyüp gibi üç doğru adam ülkede olsa bile, Tanrı kıtlık, yabanıl hayvanlar, kılıç ve salgın hastalıkları ülkeye gönderecekti. Hezekiel bu satırları yazdığında Daniel Nebukadnessar’ın sarayında yaşıyor ve Tanrı’nın doğru adamlarından sayılıyordu. Bugün, eskiden olduğu gibi iman kahramanlarının olmayacağı görüşü yanlıştır. Onlardan biri olacak mısınız?

14:21-23 Tanrı, herhangi bir ülkeyi böylesine yargılayacağına göre, tapına­ğının bulunduğu Yeruşalim’i de yargılayacağına şüphe yoktur. Ama bir grup kurtarılarak sağ bırakılacak ve Rab’bin yaptıklarıyla aklanmasına tanıklık ede­cekti.

Yahuda’nın suçu bağışlanamayacak kadar büyüktü. Nuh, Daniel ve Eyüp’ün aracılıkları bile yetersiz kalırdı. Bugün suç, vahşet, kürtaj, ahlâksızlık, putpe­restlik, uyuşturucu ve dünya hümanizmi konularında toplumumuz neler düşü­nüyor?


J. Yararsız Asma Benzetmesi (15. Bölüm)
Bir asma yalnızca meyve verdiğinde yarar sağlar; asmadan küçük bir askı bile yapılamaz. Ateşte yanarak kömür haline gelseydi, daha da yararsız ola­caktı. Bir anlamda asma Yeruşalim halkıdır (6. ayet). Tanrı’ya ürün getirmeye­rek Babil istilasının ateşinde kömürleştiler. Ama daha geniş anlamıyla asma, bütün ulusu temsil eder; buna hem İsrail hem Yahuda dahildir (4. ayet). Dalın kuzey ucu Asurlular tarafından kömür haline getirilmişti. Güney ucu ise Mısır­lılar tarafından yakıldı. Şimdi asmanın ortası olan Yeruşalim Babilliler tarafın­dan kömürleştirilecekti (2Kr.25:9). 7’nci ayette söz edilen ikinci yangın kaçıp kurtulanların sürgünlüğünü resmeder. Tanrı ülkeyi viraneye çevirme konu­sun-da kararlıdır (8. ayet).

İmanlılar olarak ayrıcalıklarımız büyüktür, ama aynı zamanda Tanrı yüceliği için ürün verme sorumluluğuna da sahibiz. Eğer yaşamlarımızla O’nu yücelt-mezsek, varlığımız boş ve yararsızdır. Ürünsüz asmaya benzeriz; tanıklı­ğımız yok edilecektir (Yu.15:6). Mesih’te dallar olarak ana işlevimiz Gerçek Asma’da Tanrı için ürün vermektir. Bunun anlamı öncelikle Hıristiyan karakte­rinin (Ruh’un meyvelerinin) bizde gelişmesidir.


K. Yeruşalim’in Evliliği Benzetmesi (16. Bölüm)
16:1-7 Rab burada Yeruşalim’in tarihini mecazi olarak ayrıntılarıyla ta­nımlar. Kendisinden tiksinilen bir çocuk olarak hayata başlar; yıkanmamıştır, onu hiç kimse istememektedir. Ama Rab ona acır ve sevgiyle ona bakar. Çocuk büyür, olgunlaşır ve çok güzelleşir.

16:8-22 Genç bir kadın olduğunda, Yehova onu evlilik için arıtarak onunla nişanlandı. Ona iyi davrandı ve süsledi. Ama o kendi güzelliğine güvendiğin­den Tanrı’yı bırakarak putlara döndü, yoldan geçen herkesle düşüp kalkan bir fahişe oldu.

16:23-34 Rab’be güvenmek yerine Mısır, Asur gibi uluslarla ve Kildani tüccarlarla fahişelik etti. Birinin söylediği gibi, “putperestleri de geçti!” Kendi­siyle günah işlemeleri için erkeklere para ödedi; oysa fahişelere ücret ödenirdi. Böyle bir şeyi kim yapabilirdi? Bir fahişenin erkeğe para ödemesi mümkün mü­dür? Değerli eşyalarını bir erkeğe verdiği görülmüş müdür? Ama yine de Rab’bi izlediğini söyleyen pek çok kişi zamanlarını ve paralarını gökyüzünde hazineler biriktirmek yerine dünyasal zevkler için kullanırlar. Dünyaya ödün vererek son­suz ödül ve bereketi yitirirler. Bu ruhsal zina olarak adlandırılır ve bu zinayı işleyen karşılığında büyük bir bedel öder.

16:35-43 Yaptığı kötülükler nedeniyle Yeruşalim’in üzerine gelecek yargı, kiralık sevgililer olarak kışkırtıp davet ettiği uluslar aracılığıyla gerçekleşecekti. Sadık kalmayan bir sevgili gibi, Tanrı’dan dönenler ve dünyaya ödün verenler dostluk kurdukları dünya aracılığıyla yok edileceklerdir. Bu bizler için ciddi bir uyarıdır (Yak.4:4-10).

16:44-52 Yeruşalim’in (Yahuda) iğrençlikleri, putperest Hititli, Amorlu, Samiriye ya da Sodomlu atalarınınkinden daha kötüydü. Cinsel sapkınlık So-dom’un günahlarından yalnızca biriydi. Sodom’un günahlarına oburluk ve aylaklık da dahildi. Bu, günümüz Hıristiyanlığı’nın bir tanımı olarak da yo­rumlanabilir! Feinberg şu yorumu yapar:
Sodom’un iğrençliklerinin kaynağına inildiğinde, günahının kökünün gurur ol­duğuna dikkat edin. Tanrı onu yiyecek bolluğuyla bereketlemişti (Yar.13:10),

ama Sodom bu bereketleri kendi zevkleri için tekeli altına aldı ve refahın tadını çıkardı. Kendi ihtiyaçlarının sağlanması, onu diğerlerinin ihtiyaçlarına karşı du­yarsızlaştırdı; toplumsal vicdana sahip değildi. Sonra, adıyla ayrılmaz bir ilişki taşıyan iğrençlik ve alçaklıklarını sürdürdü. Tanrı bunu gördüğünde, Sodom’u tek bir vuruşla yeryüzünden sildi (Yar.18:21).17


16:53-58 Tanrı, gelecekte Sodom, Samiriye ve Yeruşalim’i lütfuyla yeni­leyecektir. 53’üncü ayette kentlerin yenilenmesi anlatılır, ama hiçbir şekilde so­nunda kötülerin de kurtulacağı belirtilmez.

16:59-63 Tanrı, halkıyla sonsuz bir antlaşma yapacak, Yahuda Rab’bi putlar nedeniyle terk ettiği için utanacaktır. Bu, Rab’bin gelecekte gerçekleşti­receği, atalarla yaptığı koşulsuz bir bereket antlaşmasıdır.

John Newton, Tanrı’nın lütfunun diğer harikalarının üstünde parladığını ya­zarken haklıydı.


L. İki Kartal Benzetmesi (17. Bölüm)
17:1-6 Rab Hezekiel’e, İsrail halkına bir bilmece sormasını istedi. Bü­yük bir kartal Lübnan’a gelir. Bir sedir ağacının tepesine konup onu ele ge­çirir... filizlerini yabancı bir ülkeye taşır. Aynı zamanda ülkenin tohumun­dan alıp onu verimli toprağa diker. Tohum, filiz veren bir asma olur.

17:7-10 Asma büyümeye başlar... büyük bir kartal gelip kökünü söker ve meyvesini koparır; bu nedenle daha fazla gelişemez.

17:11-21 Rab bu benzetmeyi açıklar. İlk kartal, Babil Kralı Nebukadnes-sar’dı (12. ayet). Yahuda Kralı Yehoyakim’i (ağacın tepesindeki filiz), Yeruşa-lim’den (Lübnan) Babil’e (ticaret ülkesi) taşıdı. Kralın soyun­dan olan Sidki-ya’yı da aldı ve onu Yahuda’ya köle kral yaptı (13. ayet). Bir süre için geliş-meyen bir asma olan Sidkiya ana vatanda beslendi, ama sonra Mısır Kralı’na (diğer büyük kartal) kendisini Babil’den kurtarması için geri döndü. Sidkiya’nın Nebukadnessar’la yaptığı antlaşmayı bozması (2Ta.36:13), Tanrı’yla antlaşma-yı bozmasıyla aynıydı (19. ayet). Bunun bir sonucu olarak Sidkiya Babil’e gö-türülecek ve orada ölecekti; Firavun Hofra ona yardım ede­meyecekti (16-21. ayetler).

17:22-24 Bu ayetlerde Mesih’in (filiz) gelişi vaat edilir; Davut’un soyun­dan gelecekti. Verimli bir ağaç olacak ve halka güven sağlayacaktı (23. ayet). Umut Tanrısı, halkını umutsuz bırakmaz, halkının gözlerini Mesih’e yönlendi­rir. Bizler de gözlerimizi geleceğe çevirmeli ve birbirimizi bu gerçeklerle avut­malıyız.
Diğer ağaçların hepsinden yüksek olan Sedir, Davut’un kraliyet soyudur. Rab-bin kırdığı ve diktiği filiz, Mesih’in krallığı ya da egemenliği değil, Me­sih’in kendisidir... 23’üncü ayette, İsrail’in yüksek dağı olarak tanımlanan yüksek dağ, Tanrı’nın Egemenliği’nin yeri ve merkezi olarak görülen, Mesih tarafından yeryüzünün bütün dağlarından üstün tutulan, Siyon’dur (Yşa.2). Rab’bin diktiği filiz, orada görkemli bir sedir ağacı olacak ve gölgesinde her çeşit kuş barına­caktır; yeryüzünün bütün halkları, ağaç sayesinde hem yiyecek, (ağacın meyve­leri) hem de koruma (gölgesi altında) bulacaktır.18
Politikanın başarısızlığı kanıtlanmıştır. Günahın uyuşturduğu bu dünyaya, yalnızca Mesih’in dönüşü umut sunabilir.
Yüklə 323,08 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin