KUÛD 4
KUVÂ-Yİ MİLLÎYE 4
KUVEYRÎ 4
Bibliyografya : 4
KUVVET 4
Bibliyografya : 6
KUYRUKLU BUYRULDU 6
Bibliyografya : 7
KUYUCU MURAD PAŞA 7
Bibliyografya : 9
KUYUCU MURAD PAŞA KÜLLİYESİ 9
Bibliyografya : 10
KUYULAR 11
Bibliyografya : 14
KUYUMCULUK 14
Bibliyografya : 16
KUZÂA (BENÎ KUZÂA) 17
KUZAH 17
Bibliyografya : 18
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ 18
Bibliyografya : 20
KUAYBE BİNT SA'D 20
Bibliyografya : 20
KÜBREVİYYE 21
KÜÇÜK, MUSTAFA FAZIL 21
Bibliyografya : 21
KÜÇÜK AYASOFYA KÜLLİYESİ 21
Bibliyografya : 24
KÜÇÜK EFENDİ KÜLLİYESİ 24
Bibliyografya : 25
KUÇUK İMAM MEHMED EFENDİ 25
KÜÇÜK KAYNARCA ANTLAŞMASI 25
Bibliyografya : 29
KÜÇÜK MECİDİYE CAMİİ 30
Bibliyografya : 30
KÜÇÜK MECMUA 30
Bibliyografya : 31
KÜÇÜK MÜEZZİN MEHMED EFENDİ 32
KÜÇÜKÇEKMECE KÖPRÜSÜ 32
Bibliyografya : 32
KÜÇÜKÇELEBİZÂDE İSMAİL ÂSİM 33
KÜÇÜKSU KASRİ 33
Bibliyografya : 34
KÜÇÜKU, MUHAMMED 34
Eserleri. 34
Bibliyografya : 35
KÜÇÜM HAN 35
Bibliyografya : 36
KÜFRÂN-I NİMET 36
KÜFÜR 36
Bibliyografya : 40
KÜFÜV 41
KÜHL 41
KÜHNEL, ERNST 41
Bibliyografya : 42
KÜLAH 42
KÜLBE-İ AHZÂN 42
KÜLEVNÎ 42
Bibliyografya : 43
KÜLLÂBİYYE 43
KÜLLÎ 43
Bibliyografya : 44
KÜLÜ KAİDE 45
KÜLLİYAT 45
Bibliyografya : 46
Türk Edebiyatı. 46
Bibliyografya : 47
KÜLLİYE 47
Bibliyografya : 49
el-KÜLLİYYÂT 49
KÜLLİYYÂT-I HAMS 49
KULÜYYAT-I KAVANIN 49
Bibliyografya : 50
EL-KÜLLÎYYÂT Fİ'T-TIB 50
Bibliyografya : 52
KÜLSÛM b. AMR 52
KÜLSÛM b. HUSAYN 52
KÜLTÜR 52
KÜLTÜR HAFTASI 52
Bibliyografya : 53
KÜMBET 53
Bibliyografya : 55
KÜMEYL B. ZİYÂD 55
Bibliyografya : 57
KÜMEYLİYYE 57
KÜMEVT el-ESEDÎ 57
Eserleri. 58
Bibliyografya : 58
KÜMÜN 58
Bibliyografya : 59
KÜN 59
Bibliyografya : 60
KÜNÂ 60
KÜNDEKARİ 60
Bibliyografya : 61
KÜNDÜRÎ 61
Bibliyografya : 62
KÜNHÜ'L-AHBÂR 62
Bibliyografya : 64
KÜNTÎ 64
Bibliyografya : 66
KÜNYE 66
Bibliyografya : 67
KÜR 68
Bibliyografya : 69
KÜRÂUNNEML 69
Eserleri. 70
Bibliyografya : 70
KÜRBOĞA 71
Bibliyografya : 72
KÜRDÎ 72
Bibliyografya : 73
KÜRDİ, MUHAMMED EMÎN 73
Eserleri. 74
Bibliyografya : 74
KÜRDÎLİ-HİCAZKÂR 75
Bibliyografya : 76
KÜRE 76
Bibliyografya : 76
KÜRE ULUCAMİİ 77
KÜREYBİYYE 77
KÜRK 77
Bibliyografya : 79
KÜRKÇÜ HANİ 79
Bibliyografya : 80
KÜRKÇÜOGLU, KEMAL EDİP 80
Eserleri. 81
Bibliyografya : 82
KÜRSÎ 82
Bibliyografya : 83
KURSU 83
Bibliyografya : 84
KÜRZ B. ALKAME 84
Bibliyografya ; 85
KÜRZ B. CÂBİR 85
Bibliyografya : 85
KÜSEYYİR 86
Bibliyografya : 86
KÜSÛF 87
Bibliyografya : 88
İlimler Tarihi. 88
Bibliyografya : 90
KUŞACİM 90
Eserleri. 91
Bibliyografya : 91
KÜTAHYA 91
Bibliyografya : 95
Mimari. 96
Bibliyografya : 98
KUÛD 1 KUVÂ-Yİ MİLLÎYE
İstiklâl Harbi esnasında işgal ve ilhaka karşı koymak üzere oluşan millî direniş örgütlenmesi.2
KUVEYRÎ
Ebû İshâk İbrâhîm el-Kuveyrî (ö. 328/940'tan sonra) Hıristiyan mantıkçısı.
Mes'ûdî'nin felsefe öğretiminin İslâm dünyasına intikaliyle ilgili verdiği bilgiden, Abbasî Halifesi Mu'tazıd-Billâh zamanında (892-902) yaşadığı ve bu dönemin önde gelen felsefe üstatlarından biri olduğu anlaşılmaktadır 3Yine aynı kaynaktan, devrin diğer bir mantıkçısı ve Fârâbî'nin mantık hocası olan Yu-hannâ b. Haylân'ın çağdaşı olduğu öğrenilen Kuveyrî mantıkçı Ebû Bişr Matta b. Yûnus'un da hocasıdır. İbnü'n-Nedîm onu başlıca felsefe literatürünü Arap diline aktaranlar arasında zikreder; ayrıca Aristo'ya ait Peri Hermeneias, Birinci Analitikler ve Sofistika'yı yorumlayanlardan olduğunu belirtir.4 Ebû Hayyânet-Tevhîdî'nin, Ya'küb b. İshak el-Kindînin Öğrencisi İbnü't-Tay-yib es-Serahsî'den naklen bildirdiğine göre Abbasî Devleti'nin kâtiplerinden İbn Sevâbe, yakın dostu Ebû Ubeyde'nin tavsiyesi üzerine Öklid geometrisine vukufu ile tanınan Kuveyrî'den ders almak istemiş, ancak Kuveyrî'nin kendisine geometri öğretme bahanesiyle itikadını bozmaya kalkıştığını farkedince onu yanından uzaklaştırmıştır.5
İfadelerinin muğlak olması ve bol miktarda yabancı kelime kullanması yüzünden kitaplarının ilgi görmediği belirtilen Kuveyrfnin kaynaklarda adı geçen eserleri şunlardır: Kitâbü Tefsîri Kategûriyâs, Kitâbü Bariyermîniyâs, Kitâbü Analû-tîkâ el-ûîâ, Kitâbü Analûtîkö eş-şânî.
Bibliyografya :
Mes^ûdî, et-Tenbîh, s. 122; İbnü'n-Nedîm, el-Flhrist (Teceddüd), s. 305, 309, 310, 321; Ebû Hayyânet-Tevhîdî.Ah/â/cu7-üezîreyn(nşr. Muhammed b. Tâvît et-Tancî). Dımaşk 1385/1965, s. 235-347; İbnö'l-Kıftî./tıbârüV-'utemâ'.s. 55; İbn Ebû Usaybia. 'üyûnû'i-enbâ1, s. 316-317; Kehhale, Mu'cemCi't-mü'eUifîn, I, 78.
Kasım Tarhan
KUVVET
Maddî ve manevî, psikolojik, fikri, ahlâkî vb. yönlerden etkide bulunma, bir tesire karşı direnme gücü ve yeteneği anlamında Sözlükte "bir iş yapabilmek, bir şeye gücü yetmek" anlamında masdar ve "güç, kudret, takat; yetenek, meleke" mânalarında isim olan kuvvet, felsefe kaynaklarında genellikle "canlı varlığın zor fiilleri yapma, başarma kapasitesi ve yeteneği" şeklinde tanımlanır ve zaafın karşıtı olarak gösterilir.6 Kur'an'da da bu iki kavram birbirinin karşıtı olarak aynı âyette geçmektedir.7 Tehânevî kuvvet teriminin muhtelif mânalarda kullanıldığını, bunlardan birinin çeşitli yapıda veya tek tip, iradeli yahut iradesiz, şuurlu yahut şuursuz olarak yapılan her türlü fiilin ilkesi anlamına geldiğini, bu mânada kuvvetin fe-lekî, tabiî, hayvanî ve nebatî nefse ait olmak üzere dört kısma ayrıldığını belirtir.8 İbn Sînâ, canlıda bulunan ve ondan hareket cinsinden iradeli ya da iradesiz çeşitli fiillerin meydana gelmesine imkân sağlayan mânanın kuvvet diye adlandırıldığını söyler. Bu anlamda kuvvet her türlü fiilin ilkesi olmakta ve "iradeye bağlı olarak dilediğinde yapma, dilemediğinde yapmama imkânı" mâna-sındaki kudreti de içermektedir; böylece kudrete nisbetle bir ziyadelik ifade etmektedir. Zira kudrette sadece iradeye bağlı bir hareket söz konusudur. Ayrıca kuvvet, canlının çeşitli fiilleri yaparken fiiline engel mahiyetindeki şeylerden etkilenmemesini ve fiilini kolaylıkla yapabilmesini de belirtmektedir; çünkü etkilenme zaafı, yani kuvvetin yokluğunu gösterir. Nitekim ancak engelleri aşabilene güçlü denir.9
Kur'ân-ı Kerîm'de yirmi dokuz yerde kuvvet, bir yerde bunun çoğulu olan ku-vâ, on bir yerde de kavî şeklindeki sıfât-ı müşebbehesi geçmektedir. Kuvvet kelimesi üç âyette Allah'a, diğerlerinde genellikle "fiil yapma, dövüşme, kazanma yeteneği" anlamında hem fertlere hem toplumlara nisbet edilmektedir. Kavî ismi iki yerde "şedîdü'1-ikâb" terkibi, yedi yerde de "azîz" kelimesiyle birlikte Allah için, iki yerde "emîn" kelimesiyle birlikte cin ve insan için. kuvâ ise Cebrail için 10 kullanılmaktadır. Râgıbel-İs-fahânî Kur'an'da kuwetin dört anlamda yer aldığını belirtir,
a) Bedenî kuvvet: "Bizden daha kuvvetli kim var dediler.11
b) Kalp kuvveti: "Ey Yahya! Kitaba var gücünle sarıl.12
c) Dışarıdan gelen yardım: "(Lût) Keşke benim size karşı bir gücüm olsaydı.13
d) İlâhî kudret: "Allah güçlüdür, mutlak galiptir.14
Kelâmda kuvvet takat, istitâat, vüs' ve kudret kelimeleriyle eş anlamlı olup kendisiyle fiilin meydana geldiği şeyi ifade eder.15 Kuvvetin fiilden Önce mi sonra mı olduğu meselesi kelâmın önemli tartışma konularından birini teşkil etmiş, Mu'tezile bu gücün insanda fiilden önce bulunduğunu, herhangi bir fiile ve onun karşıtına elverişli olduğunu söylerken Eş'ariyye bunun aksini savunmuştur. Mâtürîdîise ilki fiilden önce bulunan ve insanın belli bir yükümlülüğü yerine getirebilmesi için sahip olması gereken şartları ifade eden güç ikincisi fiil için ve fiille beraber bulunan güç (istitâatü'l-ef âl) olmak üzere iki farklı güç kabul etmiş, ayrıca bunlardan ilkinin bir fiile ve onun karşıtına elverişli olduğunu ileri sürmüştür.16
İslâm felsefesinde kuvvet kavramı ağırlıklı olarak Aristocu anlayış çerçevesinde açıklanmıştır.17 Buna göre ister iradeli ister iradesiz olsun, başka bir şeyde meydana gelen değişikliğin ilkesine (mebde) kuvvet denir. Tehâ-nevî mebde ile kastedilen şeyin etkin sebep olduğunu belirtir. Çünkü kuvvet etki edene de etkilenene de 18 ait olabilir.19 Değişikliğin ilkesi etki edende (fail) "etkin kuvvet", etkiyi kabul edende ise (münfail) "edilgin kuvvet" diye adlandırılır. Meselâ sıcaklık başka bir şeydeki değişikliğin sebebi (mebde) olduğu için kuvvet olarak değerlendirilir; aynı şekilde kendi kendini tedavi eden doktor etkinin hem süjesi hem objesi olup onda bir etki etme bir de etkiyi alma kuvveti vardır.20 Fârâbî'nin, Aristo'nun Peri Hermeneiası-na yazdığı şerhte de kuvvetin hem etkileme hem de etkilenme anlamını içerdiği 21 fakat insanların gündelik dilde bu terimi genellikle süratli olarak çok iş yapmalarını sağlayan yetenek için kullandıkları belirtilir.22
Kuvvet bir şeyi yapma veya yapmama imkânını içerdiği için bilfiil etkin olma yanında bir var olma imkânı olarak da kabul edilmiştir. Varlığı imkân dahilinde olan şey "kuvve halinde varlık" (bilkuvve mev-cûd), bir şeyin kabul etme ve etkiyi alma imkânı da "etkilenme kuvveti" diye adlandırılmıştır. Etki etme (fiil) değil etkilenme (infial) olsa bile bu kuvvetin yetkinliğine fiil denilmiştir. Böylece kuvveden fiile çıkma (teharrük) ve bir suret alma (teşekkül) fiil diye kabul edilmiş, bu iki kavram çiftiyle genel olarak oluş, varlığa geliş açıklanmaya çalışılmıştır. Çünkü Aristocu geleneğe göre her cisim biri güç. diğeri fiil halinde bulunan iki şeyden yani madde ve suretten oluşur. Madde cismin bilkuvve, suret ise bilfiil dayanağıdır.23 Kİndî de "açıkta olmayan, fakat kendisinde bilkuvve bulunduğu şeyde açığa çıkması mümkün olan" şeklindeki ifadesiyle kuvveti bu yönde tanımlamıştır.24 Tehânevî kuvvetin bir tarifinin de "zatî imkân" (varlığın özünde bulunan etkileme kapasitesi) şeklinde olduğunu, bu sebeple bir şeydeki olabilirliğe mecaz olarak kuvvet denildiğini kaydeder.25
İbn Sînâ'nın açıklamalarına göre bilfiil ve biikuvve kavram çiftiyle varlıktaki öncelik ve sonrahk durumları da ifade edilmektedir. Zira varlığın imkânı onun var olma gücüdür, bu gücün taşıyıcısı mevzu, heyûlâ ve madde diye adlandırılır. Sonradan meydana gelen (hadis) her şeyin maddî bir ilkesi vardır. Bu da bilkuvveli-ğin zaman bakımından bilfıillikten önce olduğunu düşündürse bile bu oluş ve bozuluşa tâbi varlıklar için geçerlidir; ancak ontolojik anlamda bilfıilliğin mutlak bir önceliği vardır. Çünkü kuvve kendinde var değildir; o bilfiil olan cevherle birlikte bulunabilir; diğer bir ifadeyle o kendini kuvveden fiile çıkaracak, kendinde var olan bilfiil bir cevhere muhtaçtır. Bu cevher ise sonradan meydana gelmeyen, kendisinde asla bilkuvvelik bulunmayan ve mutlak anlamda bilfiil olan bir varlıktır. Mantık bakımından da bilfiillik bilkuvvelikten önce gelir. Buna göre bilkuvveliğin tanımına bilfiillik dahil edilirken bilfıilliğin tanımında bilkuvvelik zikredilmez. Bilfiillik aynı şekilde yetkinlik ve gaye açısından da bilkuvvelikten öncedir. Zira kuvvet bir eksiklik, fiii ise bir tamlık ve yetkinliktir. Bu sebeple varlık hayır, yokluk şer kabul edilir.
Bilfıilin mukabili olan bilkuvve "istidada ait bir imkân" mânasına da kullanılmıştır. Ancak "var olma imkânı" anlamındaki kuvvet bilkuvve bir şey ve ona zıt olabilirken istidat anlamındaki kuvvet bilkuvve sadece bir şey olabilir. Meselâ ilk madde bilkuvve her şey olabilir. Buna karşılık bir çocuk sadece adam olabilir, yani bilfiil çocuk olan aynı zamanda bilkuvve adamdır. Kuvvet ayrıca meleke kelimesiyle de eş anlamlı olarak kullanılmış, sanatla ve çeşitli alışkanlıklarla kazanılan kuvvet meleke diye de adlandırılmıştır.26
Kuvvetin bilkuvve. bilfiil, istidat ve meleke mânalarına kullanılışına insan türünün bütün fertlerinde bilkuvve olarak bulunan akıl gücü örnek verilebilir. Bilkuvve akıl aynı zamanda nefsin mutlak bilme yeteneğidir (istidat). Bu bilkuvve aklın fiil haline çıkmış şekline bilmeleke akıl denilmektedir. İbn Sînâ bunu, yazı yazmayı öğrenme yeteneğine sahip bir çocuğun öğrenme yaşma geldiğinde yazı yazabilmesi için kalem tutmasına ve hece harflerini Öğrenmesine, yazı malzemesini tanımasına benzetir.27
Psikolojide kuvvet, canlı cismin çeşitli fiillerinin ilkesi olması açısından nefis için kullanılmıştır. Nefis canlı cismin bilfiil, beden ise bilkuvve dayanağıdır. Nefsin bedenî organları kullanarak gerçekleştirdiği güçleri vardır. Bunlar nefsin nebatî güçleri, idrak güçleri ve muharrik güçleri olmak üzere üç kısma ayrılır. Nefsin nebatî güçleri canlılığın devamını ve gelişimini sağlayan beslenme, büyüme, üreme ve bunlara yardımcı olan diğer güçlerdir. Nefsin idrak güçleri hissî idrak güçleri 28 ve aklî idrak güçleri 29 olmak üzere iki türlüdür. Hissî idrak güçleri de dış idrak güçleri (beş duyu) ve iç idrak güçleri diye ikiye ayrılır.30 Aklî idrak güçleri nazarî ve amelî olmak üzere iki kısımdır. Bu Aristocu taksime sonraki eserlerde bir de kutsi idrak gücü eklenmiştir. Nefsin muharrik güçlen ise eylemi yapan 31 ve iradeyi doğuran 32 güçler olmak üzere iki türlüdür. Bu kuvvetlere yardımcı başka kuvvetler de bulunmaktadır.33 Varlıklarda bulunan bütün kuvvetlerin sayısının otuz sekiz olduğunu söyleyenler bulunduğu gibi kırkın üzerine çıkaranlar da vardır.
Bibliyografya :
Râgıbel-İsfahânî, el~Müfredât,"kvy" md.; Li~ sânü'l-'Arab, "kvy" md.; ei-Ta'n/at, "el-kuvve" md.; Tehânevî, Keşşaf, 1], 1230-1233; M. F. Ab-dülbâkî, sl-Mu^cem, "kvy" md.; Kindi, Resâ'il (nşr. M AbdülhâdîEbûRîde), Kahire 1398/1978, s. 118, 169; Eş'arî, Makâtât{Ritter). s. 229-235; Mâtürîdî, Kitâbü't-Teuhtd, s. 222, 226-229, 256-260; Fârâbî, Şertıu'l-Fârâbî H-Kltâbi Ads-(otâlis fi't-cİbane(nşi. W. Kutsch - S. Marrow], Beyrut 1971, s. 94, 182; İbn Sînâ. eş-Şı/a el-liâhiyyât(l),s. 170-185; a.ıtılf., eş-Şifâ' et-Tabl'iyyât (6), s. 30 vd., 39-40, 186; İbn Rüşd, TefsîruMâ Ba'de't-(abica, ][, 577-593; Fahreddin er-Râzî. el-Mebâhişü't-Meşrtkıyye (nşr. Muhammedel-Mu'tasım-Billâh el-Bağ-dâdî), Beyrut 1410/1990, 1, 502-511; 11, 259 vd.;T. J. deBoer-[R, Arnaldez]. "Kuwwa", El2 (Fr.),V, 580-584. Kasım Turhan
Dostları ilə paylaş: |