BOSNASARAY6 BOSNEVÎ
Muhammed b. Mûsâ el-Bosnevî (ö. 1046/1636-37) Tefsir âlimi.
Aslen Bosnalı olup ilim çevrelerinde "Al-lâmek" lakabıyla tanınmıştır. Genç yaşta çok şeyler bildiği için kendisine bu lakap verilmiştir. Gerek kendi ifadelerinden gerekse Uşşâkîzâde'nin verdiği bilgilerden Saraybosna'da (Sarajevo) doğduğu anlaşılmaktadır. Eski kaynaklarda ve bunlara dayanarak yazılan yeni eserlerde doğum tarihine dair bir kayıt yoktur. Ancak Şabanoviç doğum tarihinin 1003 (1595) yılı civarı olduğunu tesbit etmiştir.7
Bosnevî ilk öğreniminden sonra Saray-bosna'daki Gazi Hüsrev Bey Medresesi'-ne devam ederek buradan mezun oldu. On yedi yaşında iken İstanbul'a gitti ve Silâhtar Mustafa Paşa'nın tekkesine intisap etti. Sahn Medresesi müderrisi Sad-reddinzâde Mehmed Emin Şirvânî'den iki yıl ders okudu. Ganîzâde Mehmed Nâ-dirfnin derslerine devam etti. Daha sonra kırk akçe dereceli bir medreseye müderris oldu. Ardından Hasanbeyzâde Med-resesi'ne tayin edildi (1627). Burada 15 Muharrem 1037'de8 Bey-zâvî tefsirinin Kehf süresiyle ilgili kısmına haşiye yazmaya başladı. Mayıs 1630'-da Yıldırım Han Medresesi'ne geçti, ancak Temmuz 1631'de azledildi. Bu tarihten sonra 1042 (1632-33) yılına kadar nerede çalıştığı bilinmemektedir. Sek-kâkfnin Miitâhu'l-Culûm''una Cürcânî'-nin yazdığı şerh üzerine kaleme aldığı haşiyesini bu arada tamamlamıştır. Ağustos 1632'de ise Üsküdar'daki Mih-rimah Sultan Medresesi'nde müderrislik yapmaktaydı. Bundan kısa bir süre sonra Mart 1633'te, o devirde en yüksek dereceli öğretim müesseseleri olan Sahn-ı Semân medreselerinden birine müderris oldu. IV. Murad'ın Revan Seferi münasebetiyle Fetih süresine yazdığı tefsiri, kendisini Halep mollası tayin etmesi ümidiyle sultana takdim edilmek üzere hazırladı. Silâhtar Mustafa Paşa'nın da tavsiyesi üzerine 1044 (1634-35) yılında Halep'e kâdılkudât tayin edildi. Burada kaldığı süre içinde Molla Câ-mî'nin el-Kâfiye'ye yazdığı şerhi okuttu ve bu şerh üzerine yazılmış haşiyeleri takrir etti. Dersleri büyük ilgi gördü, şöhreti buradaki şairlerin şiirleriyle yayıldı. Ancak bu görevi uzun sürmedi. Romatizma hastalığına tutulduğu için yerine bir vekil bırakarak Halep'ten ayrıldı. Üsküdar'a geldiğinde Mustafa Paşa'nın emriyle Rumelihisarı'nda ikamete mecbur edildiğini öğrendi. Çünkü Mustafa Paşa Bosnevfnin İstanbul'a gelmesini istemiyor, Halep'teki bazı uygunsuz durumları hükümdara anlatmasından endişe ediyordu. Bu sırada kadılık görevi uhdesinden alınmakla birlikte birkaç gün sonra İstanbul kadılığına tayin edildi. Ancak bu yeni görevine başlayama-dan vefat etti ve Rumelihisarı Kabrista-nı'na defnedildi.
Eserleri:
Daha çok şerh ve haşiye türünde eserler yazan Bosnevfnin başlıca eserleri şunlardır:
1- Haşiye ea7d Envâ-ri't'tenzîî ve esrâri't-te'vîl. Beyzâvî"nin meşhur tefsirine yazdığı haşiyedir.9
2- Tefsîru sûreti'l-Fatiha ve'l-Bakara. Tamamı 37 varaktır. İlk varakları (23-6b), müfessirin el-Hâdî adıyla bilinen Fatiha tefsirini ihtiva etmektedir. Diğer varakları ise yetmiş altıncı âyetine kadar Bakara sûresinin tefsirine dairdir.10
3- el-Hâdî. Fatiha sûresinin tefsirine dair bir risale olup mukaddimesinde Zemahşerî, Beyzâvî ve Ebüssu-ûd tefsirlerinden faydalanılarak yazıldığı kaydedilmektedir.11
4- Şerhu. (Hâşiyetü) tefsiri sûreti'l-Kehf. Beyzâvî tefsirinin Kehf süresiyle ilgili bölümüne yazdığı haşiyedir.12
5- Tefsîru sûreti'l-Feth.13
6- Ehâdîsü'î-erbacîn.14
7- Haşiye calû Şerhi'î-Câmî. İbnü'l-Hâcib'in el-Kâ-fiye adlı eserine Molla Câmrnin yazdığı şerhin hâşiyesidir.15
8- Haşiye cctlâ Şerhi'l-MiMh. Sekkâkî'nin MiMhu'l-culûm'u-na Seyyid Şerif Cürcânî'nin yazdığı şerhin hâşiyesidir.16
9- Şerhu'ş-Şemsiyye. Necmeddin Ali b. Ömer el-Kâtibrnin mantığa dair er-Risâ-Îetü'ş-Şemsiyye'smin şerhidir.17
10- Hayâtü'l-hayevân Tercümesi. Demîrfnin (o. 808/1405) eserinin tercümesidir.18
Bibliyografya:
Muhibbi, Hulâşatü'l-eşer, IV, 302-303; Keş-fü'z-ZLtnûn,], 193; II, 10541 1372, 1767; Uş-şâkîzâde, Zeyl-i Şekâik19, Wies-baden 1965, s. 42-43; a.e,, üniverzitet u Sarajevo Gazi Husrevbegova Bİblioteka, nr. 1318, vr. 2b; Şeyhî. Vekâyiu'l-fuzalâ, !, 29-30; Sicill-i Osmânî, IV, 159; Osman/i Müelliften, I, 360; Mehmed Hanciç, el-Ceuherü'l-esrıâ fî terâcimi 'ulemâ' oe şu'arâ'i Bosna, Kahire 1349/]929, s. 116; Hedlyyettl'l-'&riftn, II, 278; Ziriklî, el-A'lâm, VII, 341; Kehhâle, Mu'cemü'l-mü'ellifîn, XI, 62; Karatay, Arapça Yazmalar, I, 283; Hüseyin Ab-düllatîf es-Seyyid, Muhammed Musa Allamek: Bosanac-Arapski jezikosiouac iz prue poloui-ne XVI! stoijeca (doktora tezi, 1965], Untverzitet u Sarajevo Gazi Husrevbegova Bibüoteka; Bilmen, Tefsir Tarihi, II, 692-693; Şabanoviç, "Allamek, Muhammed Music Bosnjak", Knjizeu-nost muslimana Biti na orijentalnim Jezicima, Sarajevo 1973, s. 132-133.
BOSNEVİ MEHMED TEVFİK20 BOSTAN21 BOSTAN
İranlı büyük şair Sa'dî'nin (ö. 691/1292) ünlü Farsça mesnevisi.
Sa'dî-i Şîrâzî, uzun yıllar süren seyahatlerinden doğum yeri Şiraz'a döndükten sonra 655'te (1257) tamamladığı bu eserini, İran'ın Fars bölgesinde hüküm süren Salgurlular'dan Ebû Bekir b. Sa'd b. Zengfye ithaf etmiştir. Bostan "in ilk yazma nüshalarında Sa cdînâme adının kullanıldığı görülmekte ise de, şair muhtemelen eserine herhangi bir ad vermemiştir. Daha sonraki dönemlerde Sa cdî-nâme yerine, Sa'dfnin diğer meşhur eseri Gülistân'a anlam ve söyleyiş bakımından daha uygun düştüğü için, "güzel kokulu çiçek bahçesi" anlamına gelen Bostan adı tercih edilmiş olmalıdır.
Daha çok kahramanlık şiirlerinin yazıldığı mütekârib bahrinde kaleme alınan eser bir mukaddime ve on bölüm (bab) halinde tertip edilmiştir. Adalet, ihsan, aşk, tevazu, rızâ, kanaat, terbiye, şükür, tövbe, münâcât ve hatm-i kitâb başlıklarını taşıyan bölümler birçok hikâyeden meydana gelir. Bölümler konu itibariyle zaman zaman birbirlerinin sınırlarını ihlâl eder gibi görünürse de konular incelendiğinde anlaşılabileceği gibi bu durum kaçınılmazdır. Bostân'ın Farsça yazmalarının yanı sıra Türkçe tercümelerinde de görülen ve birçok farklılık gösteren "hikâye" (hikâyet), "konuşma" (goftâr) ve konuya işaret eden alt başlıklar muhtemelen daha sonra konulmuştur. Bostan yaklaşık 5000 beyit ihtiva eder. Ancak bu sayı bazı yazma nüshalarında farklıdır. Eser üzerinde yapılan incelemeler, Sa'drnin ilk yazımından sonra eseri tekrar gözden geçirdiğini ve bazı değişiklikler yaptığını ortaya koymaktadır.
Sa'dî, çeşitli kaynaklardan derlediği hikâyeler, bizzat şahit olduğu olaylar ve başkalarından duyduğu rivayetlerle edindiği bilgi ve tecrübelerini hikâye ve fıkralar halinde anlatırken sade, çekici ve anlaşılır bir üslûp kullanmış, yer yer tarihî şahsiyetlerden de söz etmiştir. Teşbih ve istiarelerinde gerçekçi olmaya da özen göstermiş, adalet, siyaset, yöneten-yönetilen münasebetleri, iyi ve kötü ahlâk, Allah'a karşı kulluk, terbiye, aşk. muhabbet ve benzeri konulan eğitici ve öğretici bir şekilde işlemiştir. Çeşitli nasi-hatlar veya ibretli cümlelerle sona erdirdiği hikâye ve sözlerini hep bu amaç için kullanmıştır.
Bostan taşıdığı bu özelliklerle dünyanın birçok yerinde haklı bir şöhret kazanmış, İslâm ülkelerinde bilhassa Farsça Öğretimde başvurulan temel eserlerden biri olmuştur. Sa'dî külliyatının birçok yazma nüshası içinde yer aldığı gibi ondan ayrı olarak da çeşitli kütüphanelerde çok sayıda nüshaları bulunmaktadır. Külliyat içinde veya ayrı olarak birçok defa basılmıştır.
Farsça başta olmak üzere çeşitli dillerde şerhleri yapılan eser Mehmed Çelebi (Fâtih devri), Sürûrî (ö. 1562), Şem'î (ö. 1591), Sûdîf (ö.1005/1596-97) ve Ha-vâyî Mustafa Çelebi (ö. 1608) tarafından Türkçe olarak şerhedilmiştir. Kâtib Çelebi HavâyTnin eserini bunların en doğrusu ve en güzeli olarak gösteriyorsa da en yaygını ve beğenileni Sûdrnin şerhi olup, iki cilt halinde İstanbul'da basılmıştır (1288). Sûdî, şerhinde yeri geldikçe Sürürî'yi ve ŞemTyi de tenkit eder. Bu şerh taşıdığı özellikler sebebiyle Farsça'ya tercüme edilerek basılmıştır.22
Bostân'm bilinen ilk Türkçe tercümesi. Hoca Mes'ûd b. Ahmed tarafından manzum olarak 755'te (1354) yapılmıştır. Ferhengnâme-i Sa'dî adını taşıyan eser aynı vezinde olup 1073 beyti ihtiva eder. Kelimelere bağlı kalınmayıp mâna dikkate alınarak tercüme edildiği ve yer yer çok başarılı olduğu belirtilen bu tercüme Veled Çelebi ve Kilisli Muallim Ri-fat tarafından neşredilmiştir.23 Veled Çelebi, isim benzerliği sebebiyle, Hoca Mes'ûd'un bu eserini yanlışlıkla meşhur kelâm ve fıkıh âlimi Mes'ûd b. Ömer et-Teftâzânrye (ö. 797/1395) mal etmiş, onun bu yanlışı sırasıyla Gibb (I, 201-203), Storey24 tarafından tekrarlanmıştır.25 Bostân'm Türkçe tercümelerinden günümüzde en yaygın olanları, Kilisli Ri-fat Bilge26 ve Hikmet İlaydın'ın27 tercümeleridir. Bunlardan ikincisinde Südrnin şerhindeki Farsça metnin tercümeye esas alındığı belirtilmektedir. Ayrıca Hakkı Eroğlu'nun mesnevi tarzın-de hece vezniyle ve meâlen yapılmış bir tercümesi de vardır.28
Bostân'm Batı dillerine yapılan ilk tercümelerinden bazıları şunlardır: Forbes Falconer29, Schlechta - VVassehrd30, B. de Meynard31, K. Chaykin.32
Bibliyografya:
Külliyyât-ı Sa'dî33, Tahran 1351 hş., naşirlerin girişi, s. 9-12; Ferhengnâme-i Sa'dî34, İstanbul 1340r./1342, naşirlerin girişi, s. 3-19; Sa'dî-i Şîrâzî, Bostan ve Gülistan35, İstanbul 1975; a.mlf., Bostan36, İstanbul 1985; Sûdî, Şerh-i SûdîberBostan-1 Sa'dfftrc. Ekber Behrûz), Tebriz 1352 hş., s. 12-15; Keş-fü'z-zunûn, I, 244-245; Gibb. HOP, I, 201-203; Rypka, HIL, s. 250-253; Safa. Edebiyyât, II, 605-606; Münzevî. Fihrist, III, 1861-1870; IV, 2663-2668; F. Köprülü, "Kitâbiyât Tenkid ve Tahlilleri", TM, II (1926), s. 481-483; Tahsin Yazıcı, "Sa'dî", İA, X, 39; C. A. Storey. "Teftâ-zânî", İA, Xll/1, s. 121; S. Naficy, "Büstân", El2 (Fr.|, I, 1385-1386; G. Mİchael Wickens, "Büstân", Eh., IV, 573-574.
Dostları ilə paylaş: |