Bibliyografya: 5 gariB 6



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə27/40
tarix04.01.2019
ölçüsü1,26 Mb.
#90296
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   40

GAZAP

Acı veren kötü bir davranışın kişinin ruhunda uyandırdığı kızgınlık, intikam duygusu ve cezalandırma isteği anlamında ahlâk terimi.

Sözlükte "kızmak, Öfkelenmek: kızgın­lık, öfke duygusu" anlamına gelen ve umumiyetle rızâ ve hilim kavramlarının karşıtı olarak kullanılan gazabın tanımı yapılırken bunun "İntikam alma ve ce­zalandırma isteği" olduğuna özellikle işa­ret edilir623. Gazap kelimesi Kur'ân-ı Kerîm'-de on dört yerde geçer: on âyette de aynı kökten türeyen isim ve fiil şekilleri yer alır. Bunların çoğunda gazap Allah'a nis-bet edilmiştir. İki âyette Hz. Musa'nın, kendisi Tûr-i Sînâ'da bulunduğu sırada yoldan sapan kavmine üzüntülü ve öf­keli olarak çıkıştığı anlatılır624. Bir âyette de mümin­lerin üstün nitelikleri sayılırken kızdık­ları zaman bile kusurları bağışladıkların­dan övgüyle söz edilir.625

Gazap kavramı hadislerde de hem Al­lah'a hem Peygamber'e ve diğer insan­lara nisbet edilerek kullanılmıştır. Bir kutsî hadise göre Allah, "Rahmetim ga­zabımı geçmiştir (kuşatmıştır)" buyurur626. Hadislerde Resûl-i Ek­rem'in -tutum ve davranışlarında aşırılı­ğa yol açmasa da- bilhassa dinî, ahlâkî ve içtimaî konulardaki yanlışlık ve hak­sızlıklar karşısında zaman zaman Öfke­lendiği ve bu durumun yüzünün kızar­ması gibi fizyolojik belirtilerden anlaşıl­dığı ifade edilir627. Bazı hadislerde, gazap duygusunun yok edilmesinden ziyade bu duygunun etkisiyle yanlış hüküm ve­ya karar verilmesinden kaçınılması ge­rektiği üzerinde durulur. "Yiğit o kim­sedir ki öfkelendiği sırada kendine hâ­kim olur"628; "Hâkim öfkeliyken taraflar arasında kesinlikle hüküm ver­memelidir"629 mealin­deki hadisler bunu ifade eder. Hadisler­de kişiye, Öfkesini yatıştırabilmesi için abdest almak ve ayakta ise oturmak gibi pratik tedbirlere başvurması da öneril­miştir.630

Âyet ve hadislerde gazap kelimesiyle aynı veya yakın anlamda olmak üzere sahat ve türevlerinin kullanıldığı da gö­rülür. İki âyette sahat rızânın (rıdvân) karşıtı olarak geçmektedir631. Kâdî Abdül-cebbâr, sahatın "bir şeyden hoşlanma­ma, onu kerih görme" anlamına geldi­ğini ve muhabbetin karşıtı olduğunu be­lirtir.632

Gazaba yakın anlam ifade eden baş­ka bir kelime de ğayzdır (Râgıb el-İsfa-hânî, et-Müfredat, "ğyz" md.). Ancak Kur'-an'da, hadislerde ve diğer İslâmî kay­naklarda gazap ve sahat hem Allah'a hem de insanlara, gayz ise sadece in­sanlara nisbet edilmiş, ayrıca ılımlı bir gazap duygusu fazilet sayılırken gayz daima yerilmiştir.

Klasik ahlâk kitaplarında gazap hem ahlâkî hem de psişik bir duygu olarak ele alınmıştır. Bu eserlerde gazap genel­likle "intikam arzusu yüzünden kan do­laşımının hızlanması, kanın beyne hücum etmesi" şeklinde fizyolojik etkisi dikkate alınarak tanımlanmış633 ve hadislerde belirtildiği gibi öfke duygusunu ortadan kaldırmak ye­rine Öfkeli halde iken yanlışlık yapmak­tan sakınmanın gerekliliği üzerinde du­rulmuştur. Buna göre gazap sırasında kalp atışının hızlanması ile kanın damar­ları ve beyni zorlaması aklın normal gö­rev yapmasını önler; yanlış ve zararlı iş­ler yapılmasına yol açar. Bu sebeple, "Ga­zap muvakkat bir deliliktir" denilmiştir634. Bir tabip ve ahlâkçı olan Ebû Bekir er-Râzî de gazap halinde iken sağlıklı düşünmenin mümkün olmadığı­nı, bu durumdaki kişiyle bir deli arasın­da fazla fark bulunmadığını söyler635. Bundan dolayı ha­dislerde olduğu gibi ahlâk kitaplarında da öfkeliyken karar ve hüküm verilme­mesi gerektiği üzerinde önemle duru­lur. Râgıb el-İsfahânî, ceza verme mev­kiinde bulunan kişilerin öfkelenmeden, soğukkanlı olarak hüküm verdiklerinden emin olmaları için suçluyu hemen ceza­landırma yoluna gitmeyip bir süre hap­setmelerinin yerinde olacağını, esasen uygulamanın da bu yönde sürdürüldü­ğünü belirtir636. Ebû Bekir er-Râzî de adaletin tam olarak yerine getirilebilmesi için hem öfke ve kibir gibi haksızlığa yol açabilecek duyguların et­kisinden sıyrılmanın, hem de acizlik ve aldırmazlık şeklindeki tutumlardan uzak durmanın gerekliliğini vurgulamıştır.637

İslâm ahlâk ve edep literatürünün en değerli örneklerinden olan İbn Kutey-be'nin cUyûnü'l-ahbâr , Ebû Zeyd el-Belhî'nin Meşâlihu.'1-ebdân ve'1-enfüs'ü638, Mâverdfnin Edebü'd-dünyâ ve'd-dın'i639, Râgıb el-İsfahânrnin ez-Zerfca ilâ me-kârimi'ş-şeri'a'sı640, Gazzâlf-nin İhytfü culûmi'd-dîn'i (III, 164-181) gibi eserlerde gazap konusuyla bu duy­guyu dizginlemeyi ve ona hâkim olmayı sağlayan hilim aynı bölüm içinde, hatta çoğunlukla aynı başlık altında incelen­miştir. Gazapla hilim arasındaki bu ilişki hilimle ilgili tarifte açıkça görülmektedir. Zira hilim, "Nefsi gazabın azgınlaşma­sından korumaktır"641. Râgıb el-İsfahânî, gazap duygusu bakı­mından insanların dört farklı karaktere sahip olduğunu söyler. Bazıları çabuk öfkelenir, çabuk yatışır; bazıları nadi­ren öfkelenir, fakat zor teskin edilir; ba­zıları da çabuk öfkelenir, zor yatışır; ni­hayet nadiren öfkelenip çabuk yatışan­lar gelir ki en iyi olanlar bunlardır642. Aynı tasnif Gazzâlî tarafın­dan da benimsenmiştir643. İsfahânî ayrıca gazap duygusunun mi­zaçlara, alışkanlıklara (eğitime), yaş ve cinsiyete göre değiştiğini de belirtir.

İslâm ahlâkçıları ılımlı bir öfke duygu­sunu "şecaat" veya "hamiyet" diye adlan­dırmışlar; insanın onurunu, haklarını ve değerlerini korumak için hamiyet sahibi olmasının gerekliliğini önemle vurgulamış­lardır.644

Grek felsefesinin İslâm dünyasına gir­mesi üzerine özellikle Eflâtun felsefesi­nin etkisiyle insan ruhunun (nefis) başlı­ca güçleri nâtık güç, şehvet gücü ve ga­zap gücü şeklinde üçe ayrılarak gazap gücünün potansiyel bir imkân olması itibariyle insanın yetkinliği için gerekli ve yararlı olduğu, bu gücün aklın kont­rolünde terbiye edilmesi ve geliştirilme­siyle şecaat erdemine ulaşılacağı belir­tilmiş; Aristo'nun "tam orta" fikrinden de faydalanılarak gazap gücünün ifratı­na saldırganlık (tehevvür), tefritine de korkaklık (cübn) denilmiştir645. Bu anlayış, Râgıb el-İsfahânî ve Gazzâlî gibi düşünürler tarafından âyet ve hadislerle teyit edi­lip İslâmîleştirilerek sonraki dönemler­de genel bir kabul görmüştür.



Bibliyografya:

Râgıb el-Jsfahânî, el-Müfredât, "sht", "ğdb", "ğyz" md.leri; a.mlf.. ez-Zerfa ilâ mekârimi'ş-şerfa (nşr. Ebü'l-Yezîd el-Acemî), Kahire 1405/1985, s. 111-112, 328-329, 342-346; Lisânü'l-'Arab, "ğdb", "sht" md.leri; Wensinck, el-Mıt'-cem, "ğdb", "sht" md.leri; M. F. Abdülbâkl, el-Mu'cem, "ğdb", "sht" md.leri; Müsned, IV, 226; V, 152; Buhârî, "'İlim", 28, "Edeb", 75, 76, 102, "Tevhid", 15, 22, 28, 55, "Lukata", 9, "îmân", 71, "Ahkâm", 13; Müslim. "Şalât", 128, "Tev-be", 4-16, "Fezâ'il", 127, "Birr", 107, 108. "Akzıye", 16; Nesâî, "Kudât", 18: Aristo, cİl-mü'i-ahiâk (trc Ahmed Lutfî es-Seyyid), Kahi­re 1343/1924, 11, 2.6-8, 6.9-12, 7.10; Eflâtun, Deulet (trc. Sabahattin Eyüboğlu - M. Ali Cim-coz), İstanbul 1985, IV, 435b-445a; Kindi, Re-sâ'it, I, 126; Jbn Kuteybe, 'Uyûnul-ahbârÇYa-vîl), I, 396-406; Ebû Bekir er-Râzî, Resâ'il fel-sefıyye (nşr. P. Kraus), Kahire 1939 — Beyrut 1402/1982, s. 55-56; Ebü Zeyd el-Belhî. Me-sâlihu'l-ebdân ue'l-enfüs (nşr. Fuat Sezgin), Frankfurt 1405/1984, s. 293-304; Fârâbî. Fu-şû! münteze'a (nşr. Fevzi M. Neccâr), Beyrut 1986, s. 37; İbn Miskeveyh. Tehzîbü'i-ahlâk, s. 40, 45-48; İbn Sînâ, Tiscu resâ'ü, İstanbul 1298, s. 107, 108; Mâverdî. Edebü'd-dünyâ ue'd-dîn, Beyrut 1978, s. 244-252; Kâdî Ab-dülcebbâr, el-Muğm, VI/2, s. 60; Gazzâlî. İh­ya" (Beyrut), III, 53-55, 57, 164-181; Fahred-din er-Râzî. Mefâtîhu'l-ğayb, I, 262; Nevevî, Şerhu Müslim, XII, 15; XVI, 161; İbn Ebû'l-İz, Şerhu'l-'Akîdeti't-Tahâuiyye (nşr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî — Şuayb el-Arnâût), Bey­rut 1408/1987, s. 684-687; Ali el-Kârî. Şer-hu't-Fıkhi'l-ekber, Beyrut 1404/1984, s. 59-62; Subhî Mahmesânî, ed-De'â'imü'l-hulkıy-ye U'l-kauânmi'ş-şer'iyye, Beyrut 1979, s. 223-228.




Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin