ARAP 4
I) Tarih 4
a) Arab-ı bâide. 5
b) Arab-ı bakiye. 5
1) Arab-ı Âribe 5
2) Arab-ı Müsta'ribe 5
Bibliyografya: 8
III) DİL 13
1) Eski Arapça 13
2) Klasik Arapça 14
3) Orta Arapça 15
4) Modern Arapça 17
5) Mahallî Lehçeler 18
Bibliyografya: 43
b) Heykel, Resim ve Küçük Sanatlar 46
Bibliyografya: 51
Bibliyografya: 58
Bibliyografya: 62
ARAP ve ACEM KAZASKERLİĞİ 62
ARAP AHMED CAMİİ 63
ARAP BİRLİĞİ 63
Bibliyografya: 64
ARAP BİRLİĞİ EĞİTİM 64
KÜLTÜR ve BİLİM TEŞKİLATI 64
Bibliyografya: 65
ARAP CAMİİ 65
Bibliyografya: 66
ARAP EKONOMİK BİRLİĞİ KONSEYİ 67
Bibliyografya: 67
ARAP SALİH EFENDİ 68
BİBLİYOGRAFYA: 68
ARAPÇA 68
ARAPÇA YAZMALAR ENSTİTÜSÜ 68
ARAPKİR 68
Bibliyografya: 70
ARAPKİRLİ HÜSEYİN AVNİ 70
Bibliyografya: 71
ARAPZADE ALİ DEDE 72
ARAPZADE ATAULLAH EFENDİ 72
Bibliyografya: 72
ARAPZADE MEHMED ARİF EFENDİ 73
Bibliyografya: 73
ARARAT 73
ARARAT, Yusuf Cemil 73
Eserleri. 74
Bibliyografya: 74
ARAS 74
Bibliyografya: 77
ARASAT 77
Bibliyografya: 78
ARASTA 78
Bibliyografya: 79
ARAT, Reşit Rahmeti 79
Eserleri. 79
Bibliyografya: 80
ARAYA 80
Bibliyografya: 81
ARAZ 81
Bibliyografya: 88
ARAZBAR 89
Bibliyografya: 89
ARAZBAR-BUSELİK 89
Bibliyografya: 90
ARAZİ 90
Bibliyografya: 95
ARAZİ KANUNNAMESİ 95
Bibliyografya: 97
ARBEDE 97
Bibliyografya: 98
ARBERRY, Arthur John 98
Telifler: 99
Tercümeler: 99
Bibliyografya: 100
ARCHIVES ASIATIQUES 100
Bibliyografya: 101
ARDAHAN 101
Bibliyografya: 102
A'REC, Abdurrahman b. Hürmüz 102
Bibliyografya: 102
A'REC, Humeyd b. Kays 103
Bibliyografya: 103
A'REC, Nizâmeddin 103
AREFE 103
Bibliyografya: 104
AREL. Hüseyin Sadeddin 104
Bibliyografya: 106
ARFECE b. ES'AD 107
Bibliyografya: 107
ARFECE b. HERSEME 107
Bibliyografya: 107
ARGIT HANI 107
Bibliyografya: 108
ARGUN 108
Bibliyografya: 109
ARGUN 109
Bibliyografya: 110
ARGUN 111
Bibliyografya: 111
ARIK, Remzi Oğuz 112
Eserleri. 112
Bibliyografya: 113
ARIZ 113
TASAVVUF. 113
Bibliyografya: 114
TARİH. 114
Bibliyografya: 115
ARIZ 115
Bibliyografya: 115
ARlB b. SA'D 115
Eserleri. 116
Bibliyografya: 116
ARİF 117
Bibliyografya: 118
ARİF 118
Bibliyografya: 120
ARİF ABDÜLBAKİ 120
ARİF ALİ, Molla 120
Bibliyografya: 121
ARİF BEY, Çarşambalı 121
Bibliyografya: 121
ARİF BEY, Hacı 122
ARİF BEY, Kanuni 122
ARİF BEY, Mehmed 122
ARİF ÇELEBİ 122
Bibliyografya: 123
ARİF EFENDİ, Arapzâde 123
ARİF EFENDİ, Filibeli 123
Bibliyografya: 124
ARİF EFENDİ, 124
Kethüdâzâde 124
ARİF EFENDİ, Meşrepzâde 124
Bibliyografya: 124
ARİF HİKMET BEY, Hersekli 125
ARİF HİKMET BEY, Şeyhülislâm 125
Eserleri. 125
Bibliyografya: 126
ARİF HİKMET KÜTÜPHANESİ 127
Bibliyografya: 127
ARİF HİKMET TEZKİRESİ 128
Bibliyografya: 128
ARİF-İ KAZVİNİ 128
Bibliyografya: 129
ARİF MEHMED PAŞA 129
Bibliyografya: 130
ARİF-i RİVEGİRİ 130
Bibliyografya: 130
ARİF SÜLEYMAN 130
Eserleri. 131
Bibliyografya: 131
ARAP
Tarihin en eski, büyük ve bugün de varlığını devam ettiren milletlerinden biri.
I) Tarih
Araplar, halen yaşamakta olan Samî kavimlerin sayı ve yayılış sahası bakımından birincisidir; konuştukları dil ise Sâmî dillerin en zengini ve en gelişmişidir.
Araplar'ın tarihlerinin ilk devirleri oldukça karanlıktır. Anayurtlarının Arabistan olduğu artık ilim alemince kabul edilmesine rağmen farklı görüşler ileri sürenler de vardır. Araplar'ın eski devir tarihleri, Arap yarımadasının tarihiyle iç içedir. Oldukça güç, hatta büyük bir kısmının çöl olması sebebiyle imkânsız olan arkeolojik araştırmalar yapılıncaya kadar bu konuda kesin bir şey söylemenin zorluğu ortadadır. Dolayısıyla Araplar hakkındaki en eski bilgiler komşu kavimlerin yazılı belgelerinden öğrenilmektedir.
Dilcilerin çeşitli izah tarzlarına rağmen “Arap” kelimesinin menşei karanlıktır. Bazılarına göre kelime, “Batı” mânasına gelen bir Sâmî kökten türemiş olup ilk önce Mezopotamyalılar tarafından Fırat'ın batısında oturanlar için kullanılmıştır. Ancak bir milletin başka bir millete nisbetle kendi coğrafî durumunu gösteren bir kelimeyi ad olarak aldığı görülmediğine göre bu açıklama doğru değildir. Bunun yanında kelimeyi göçebelik kavramı ile açıklamaya çalışanların görüşleri daha İnandırıcı olmuştur. Bunlardan biri, Arap kelimesini “Kara ülkesi” veya “Step” anlamına gelen İbrânîce arabha, diğeri ise göçebelerin hayatını ifade eden erebhe bağlayan görüştür. Ayrıca Arap kelimesinin “Çöl”, “Çölde yaşayan kimse” mânasına geldiğini kabul edenler de vardır.
Arap kelimesi ilk defa Asur Kralı III. Salmanasar'ın Suriye'de hüküm sürmekte olan küçük devletlerin isyanından ve bunların bozguna uğratılmasından bahseden kitabesinde geçmektedir. Bu kitabede milâttan önce 853'te Hama'nın kuzeyindeki Karkar'da yapılan savaşı Gindibu Aribi 1000 deve vererek desteklemiştir. Bu tarihten itibaren milâttan önce VI. yüzyıla kadar Asur ve Bâbil kitabelerinde Aribi, Arabu ve Urbi adlarına sık sık rastlanır. Bu kitabelerde Aribi reislerinden alınan vergilerden ve Aribi ülkesine yapılan seferlerden söz edilir. Nitekim Yemen'den Akdeniz'e uzanan baharat yolunun son durağı Gazze'yi işgal eden Asur Kralı III. Tiglatpileser 1 Suriye ve çevresine karşı seferler düzenlemiş ve milâttan önce 741 'de Aribi ülkesinin kraliçesi Zebibi'yi vergiye bağlamıştır. Milâttan önce 735'te ise diğer bir Aribi kraliçesi Şamsi'yi mağlûp etmiştir. Ayrıca Sînâ'da yaşamakta olan kabileler onun hâkimiyeti altına girmişlerdir.
Araplar ile Asurlular arasındaki siyasî ve askerî münasebetler daha sonra da devam etmiştir. Milâttan önce 715'te II. Sargon, başta Kur'an'da Semûd olarak geçen Tamud olmak üzere Kuzey Arabistan'da hüküm süren kabile ve küçük devletleri vergiye bağlamıştır. Buna karşılık milâttan önce 703'te ise Araplar Bâbil Kralı Mardukapaliddina’yı Asur Kralı Sanherib'e karşı desteklediler, fakat Asurlular tarafından mağlûp ve esir edildiler. Sanherib, Bâbil ile iş birliği yapan Kraliçe Teelhunu'nun hâkimiyeti altında bulunan bölgelere saldırdı ve bu bölgelerde oturan Arap kabilelerini yenerek onları Adummatu 2 vahasını çevreleyen çöllere kadar takip etti. Bu vahanın sakinleri. Kuzey Arabistan'ı idareleri altında bulunduran ve Asurlular'ın Kidri dedikleri Kedar kabilesine bağlı idiler. Bu kabilenin reisi ve başlangıçta Kraliçe Teelhunu'nun yardımcısı olan Hazail, kraliçe ile arasının açılması üzerine hayatını kurtarmak için çöle kaçtı. Milâttan önce 676'da Asur Kralı Assarhaddon Vadi Sirhan'daki bazı Arap kabilelerine karşı bir sefer yaptı. Daha sonra Bâbil Kralı Samaşşumukin Asurlular'a karşı isyan edince Hazail'in oğlu Uaite Bâbillilerin safında yer alarak Hama ile Edom arasındaki bölgeleri yağmaladı. Uaite’nin bu başarısı fazla uzun sürmedi. Asurlular'ın karşı harekete geçmeleri üzerine esir edilerek Ninova'ya gönderildi. Asur kaynaklarında Kuzey Arabistan'daki Arap kabilelerine karşı en az dokuz sefer yapıldığı tesbit edilmektedir. Asur kabartmalarında, Arap kral ve kabile şeyhleri Asur krallarının ayaklarını öperken, onlara çeşitli hediyeleı takdim ederken gösterilmektedir.
Asurlular'dan sonra Kuzey Arabistan'daki Arap kabileleri son Bâbil Kralı Nabonidus'un hâkimiyetini tanıdılar. Araplar üzerindeki Bâbil hâkimiyeti birkaç yıl devam etmiştir. Milâttan önce 539'da Araplar, Pers Kralı I. Cyrus'a Babilonya'yı istilâsında yardımcı oldular. Persler'in genişleme döneminde Araplar’ın Pers hâkimiyetine girmediği görülmektedir. Nitekim Herodotos,
“Araplar hiçbir zaman Persler'in tebaası olmamıştır” demektedir. Persler'le Araplar arasındaki münasebetler daha ziyade iki müttefik şeklinde yürütülmüştür.
Büyük İskender'in Persler'e karşı yaptığı ve başarıyla sonuçlandırdığı Asya seferi sırasında Suriye ve Mısır'ı ele geçirince Kuzey Arabistan'ı da hâkimiyeti altına almış olmalıdır. İskender'in ölümünden sonra Helenistik krallar arasındaki iktidar mücadelesinde Araplar'ın az da olsa rol oynadıkları görülmektedir. Ancak gerek Selevkoslar gerekse Ptolemaioslar Arabistan içlerine nüfuz edemedikleri için Araplar bağımsızlıklarını devam ettirmişlerdir.
Roma İmparatorluğu Mısır, Filistin ve Suriye'ye hâkim olunca Araplar'la da temasa geçmiştir. Ancak Nabatî ve Palmira 3 krallıklarıyla iyi münasebetler kurmasına rağmen Arabistan'ın içlerine girememiştir. Nitekim Yemen'i, dolayısıyla onun sahip olduğu kaynakları Roma'nın istifadesine sunmak için, Roma'nın Mısır valisi Aelius Gallus'un milâttan önce 24'te 10.000 kişilik bir orduyla yaptığı sefer tam bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Yemen'e doğru bu ilerleyişten aylar sonra mevcudu onda bire düşmüş olarak Necran'a döndü. Buradan çeşitli güçlüklerle mücadele ederek Mısıra ulaştı. Bu tarihten sonra yabancı bir devletin Arabistan içlerine sefer yaptığı görülmemiştir. Roma İmparatorluğu Münbit Hilâl'de 4 kurulan devletlerle daha ziyade iyi münasebetler tesis ederek vahşi çöl ile kendi arasında bir tampon bölge oluşturuyordu.
Bu siyasî ve askerî münasebetler eski Grek ve Roma edebiyatına yansımıştır. Klasik çağın en eski kaydına Aiskylos'da rastlanır. Bu müellif Prometheus'da Arabistan'dan, sivri uçlu ok kullanan muhariplerin çıktığı bir ülke olarak bahseder. Tarihçi Herodotos ve ondan sonra birçok müellif Arabia ve Arap isimlerini bütün yanmada ve halkı için kullanırlar. Coğrafyacı Eratosthenes ve Strabon, tabiat tarihçisi Plinius ve tarihçi Sicilyalı Diodoros gibi Eskiçağ'ın tanınmış müellifleri Arabistan'ı efsanevî servet ve bolluk diyarı, halkını da hürriyet ve istiklâl âşığı olarak anlatırlar.
Arap millî geleneği Araplar'ı tarihî açıdan iki büyük kısma ayırır:
Dostları ilə paylaş: |