Evet! dest-i san'atkâre-i tabiatın güller, erguvanlar,
• lâleler, y »semenlerle nakşettiği bu yeşil damen-î letafeti
şükr-i güzarane ve bedajii perestaııe surette takbil
sden bir hıyâban terâveti, bir omsancığı tamyacağıruz-
'da şüphem var.
Su hakikati" itiraf etmeliyiz ki bizler ekseriyet üzere en uzak bir yerde bulunan bîr ailenin mahrenılyyet ahvaline vâkıf olduğumuz halde, oturduğumuz yerin bir ötesini bilmeyiz.
Gerçek, insan Çamlıca tepesini o eteklerinde etrafa nazar ettiği zaman Boğaziçi'nin iki taraftaki ye-
şil sevâhîlini dolaşarak ceryan edip giden suları en sevdâlı helecanlardanken gizli telâkilerden, en sâklt rüzgârlardan, en rakik bulutlardan, en hafif renklerden, en büyük âlemlere kadar semâda bulunan bllciimle be-dâyii kâinatı irâe eder.
(Sâmlpaşazâde Sezai, «Küçük Şeyler»)
Çamlıca şu âlem-i süflinin semaya en karip bir mahalli veya semânın zemine çn yakın bir burcudur denilecek kadar, ulvidir. Çamlıca bir büyük şâirin zihni gibi âlem-i bâlâyı kudretten nüzul eden feyuzatm her yerden ziyade muhit-i müştak-ı ulviyyet olan hayâlâtın her yerden ziyade mahalli tarassutu, Halikını düşünmek nimet-i baka cevyanesine mütehassir olan bir ruhun arayıp da bulamadığı şu cihanın, bir kûşe-i inzivayı müstesnasıdır.
Çamlıca denilen mevki-i mümtaze kudretin at&ya-i bediasuu cami bir mücessem levha-i tabiattır. Semanın hiç bir ulyi temaşası, hiç bir reng-i letafeti, hiç bir ruh-perver manzarası yoktur ki Çamlıca'nm tulûunda, gurubunda, leyl-i mükevkebinde meşhut olmasın. Tabiatın hiç bir revnak safabahşi, hiç hir nokta-i dil âşû-yanesi yoktur ki Çamîıca'nın o güzel kırlarında, o ci-hannüma mevkilerinde nazargâh-i iştiyaktan kendisini ,, saklıyabilsin,
(Sâmipaşazâde Sezai, «Çamlıca»)
, ...-.-•.. .-*..-.• ,- -
O tarihlerde, Çamlıca denilen bir yer daha vardı. Yine var amma, o benim bildiğim Çamhca'değU.
Benim çocukluğumun Çanıhca'sı, mâmurdu., şendi., kalabalıktı. Dönümlerle ölçülen uçsuz bucaksız bahçelerin içinde kocaman köşkler, iki dudağın arasına değer değmez çatlıyan iri taneli bal gibi çavuş üzümü bağları.. Boza gibi kalın ve köpüklü mis kokulu süt veren inekler., buram buram .kokulu biçilmiş yonca yığınları., göz alabildiğine uzanan ve yeşilliğini hiç bir mevsimde kaybetmiyen kırlar., çağıl çağıl.akan tatlı su pınarları,, ayni ailenin fertleri imiş gibi sevişen, görüşen, birbirlerinin iyiliğine çalışan komşular ve bütün .bunların yanında, ilâhi Boğaziçi'ni baştanbaşa, nazarlara ilıata ettiren tepeler, köşeler, bucaklar.. Çamlıca, işte o Çamlıca idi.
Sonbahar, Çamhca'ya başka bir çeşni verirdi. Hava orada her yerden daha çabuk serinler, buna .rağmen, yazı Çamlıca'da geçirmiş olanlar, şehre dönmek için ayak sürürlerdi. Ayvaların, üzümlerin, muşmula-lana arkası alınmadıkça, patlıcan ve hiyar turşulan kavanozların içine girip de, .ağızlan bağlanmadıkça, narlar ağaçlardan toplanmadıkça hiç kimse yerinden ki-mıldanamazdı.
Hâsılı, o zamanlar, bu şehrin ahâlisinde tabiate, tabii güzelliklere karşı: biraz daha incizap vardı gibime geliyor. O devrin insanlara geleneklere daha çok bağlı idiler. Taklitçilik, snobluk bugünkü kadar içimize sokulmamıştı. Sayfiyeye, süs göstermek, lüks yarışına . çıkmak,; biri birine nisbet vermek, biribirinden aşağı kalmamak kaygusile değil, düpe düz hava tebdili etmek, tabiatın nimetlerinden, güzelliklerinden faydalanmak içhv gidilirdi.
.-•.•• ' . (Ercttmend Ekrem Talû, «Çocukluğumun
',-.••••-. ••.-: : Çamlıcası»)
İnsanların güzel vasıflanndan biri de hercailik olsa gerektir. Ayni zamanda Âdem oğullarının zevk sahibi, oldukları da lâftan ibarettir. Her bakımdan güzel, asil, erdemli bir kadını bırakıp da, çok defa, hiç bir meziyeti oimayan her hangi bir şıllığın peşinden koşan -onlar, değil midir?
Geçenlerde, geçmiş günlere ait bir takını hâtıraları .canlandırarak onlarla kendi kendime kalmanın bir kere daha zevkini tatmak istedim ve Çamlıcaya' gittim.
Orası dünyanın, şüphesiz, en ilâhî manzaralı nokta-lanndan biridir. İstanbul, Çamhcadan bakılınca, daha güzel ve daha muhteşemdir. Boğaziçi daha mânalanır. Her türlü duygular da, Çamlıcada, insana başkalaşmış gibi gelir. Sevişmek için ideal dekor yine Çamlıcadır. Tevekkeli değil; duyguda ve ifadede inceliğe doğru adım atan Tanzimat edebiyatı ve Tanzimat edipleri, istanbul semtlerinin hepsine Çamlıcayı tercih etmişler, belki en güzel ilhamların!, onun tepelerinden, İstanbul'a ve Boğaziçine baka baka edinmişlerdi.
O devirlerde Çamlıca kübera yatağı idi. Havasının ve sularının mucizeli hassalarına kanmış büyük büyük şahsiyetler Bağlarbaşından Kısıklıya ve Çamlıcaya kadar yer yer malikâneler kurmuşlardı. Gerçekten de o sem-tin âbu havası canlara can katacak kadar hafif ve lâtif idi. En ağır hastalar orada şifa buîmasaîar da ferahlıyor, ümide kavuşuyorlardı.
Sultan Mahmut bile, soıi günlerini, kızı Adile Sultanın, Sarıkayadakl köşkünde geçirmiş, hayata gözle-. rini orada yummuştu.
Yakın Osmanlı tarihinin ünlü vezirlerinden Sapîıj Başa. yazları. Çamlıcada geçirirdi. Tunuslu Mahmut Ayad Paşanın uçsuz bucaksız malikânesi hâlâ oralarda Tunus bağı adile anılan koca bir semte âlem olmuştur. Genç Osmanlıların hâmisi olarak tanıdığımız Mısırlı Fazıl--Mustafa Paşa da, Belediye bahçesinin karşısın-daki y;wâık sarayında, politika faaliyetinden zaman za-men dfeîlenmeye gelirdi.
Hele Abdülâzizin Bina Emini Altunî Zade İsmail Paşa, camii İIe,-:mektebi ile, çeşmesi ile koskoca bir mahalle kurmuştu. Yaz mevsimine rastlayan ramazanlarda, -paşalar, beyefendiler güzel sesli hafızların mukabelesini dinlemeğe ve teravih namazı kılmağa Altunî zade camiine şitap ederlerdi.
Tanzimat edebiyatının üç mühim rüknü: Sezai, Ha mit, Ekrem., gençlik heyecanlarının bir kısmını Çamlı-cada tattılar. Namık Kemal'in de, Prens Mustafa Fazı) Paşanın köşkünde misafir kaldığı ve Çamlıca tepelerinden, İstanbulu uzun uzun seyredip içlendiği günîeı oldu. .......
(Sergüzeşt), (Küçük Şeyler), (Araba Sevdası) ve (Cezmî) hin bazı parçalan Çamhcanın edebiyatımıza kazandırdığı cevherlerdir.
İstanbulini o vakitki harem - selâmlık hayatının sıkılığından bunalanlar için Çamlıca bir menfes olurdu. Mustafa Fazıl Paşanın teşebbüs ve himmeti ile acılan Belediye bahçesi, kadıiı erkek aşinalıklarına, âşıkane maceralara senelerce şahnelik etti. Yer müsaitti. Takip için yol uzundu. Gidişte ve gelişte arabalar birbirine so-kulabiliyor, atbaşı beraber gidiliyor, âşikme duygulan ifadeye fırsat bulunuyordu.
Haftada üç gün: Çarşamba, cuma, pazar., konak
arabalan, kira paytonlan, tenteli paraşollar, üç koldan, Üsküdar, Haydarpaşa ve Kadıköyünden, Mama ve Mer-divenköy üzerinde Uzunçayırdan buraya akın ediyor, yaşmaklı, feraceli, maşlahlı, yeldirmeli kadın kalabalığı ile bunların vurgunlannı veya vurgun namzetlerini taşıyorlardı.
Çamhcanın heveslileri ve âşıkları arasında her sınıftan, her seviyeden, her yaşta kimseler vardı. O cennet gibi yerde bir gün geçirmeyi tekmil İstanbul felekten nasip almak addederdi.
Hava, su, tabiat güzelliği, manzara,, halkı çeken sade bu değildi. Belediye bahçesini işletenler, oraya en meşhur saz takımını, en marifetli hokkabaz, cambaz ve sair hüner ehlini getirtmekle rağbet arttırmasını bilirlerdi. 1887 Paris sergisinde nam kazanmış, Cezayirli Beni-Zukzuk cambaz takımını İstanbullular Çamlıca Belediye bahçesinde seyretmişlerdi. Ve bir daha İstan-bula öyle bir cambaz kumpanyasının gelmediğini babamızdan duyardık.
Çamhcanın bunlardan başka daha bin bir hususiyeti vardı. Bunları bir bir sayıp dökebilmek için Yahya Kemal kâbında bir şair, yahut ki Abdülhak Şinasi ayarında bir naşir olmak gerektir.
Allahın bir çok nimetlerini nasıl tepmek gafletini gösteriyorsak, Çamlıcayı da git gide ihmal, ederek nihayet kendi haline bıraktık, koyuverdik.
Öyle iken orası güzelliğinden ve asaletinden hiç bir şey kaybetmemiştir. Azıcık himmetle, sosyal tarihimizin o zengin hazinesini yeniden kıyıııetlendirebiliriz.
Çamhcanın diüi oîsa, bize nakledeceği binlerce hâtıralardan başka, kendisine karşs gögstsrdlğimiz nankörlüğü yüzümüze vurmasından korkarım.
(Ercümend Ekrem Taiû, «Çaınlıcanın dili olsa»)
Elbette ki, Çamlıca hakkındaki yazılar bunlardan ibaret değildir değildir. Bahsimizle kısmen ilişiği olanlardan bazdan, bir münasebetle, Ansiklopedi'nin diğer alâkalı kısımlarında görülebileceği için burada tekrarından sakınrlmıştır. .
Hikmet Şinasi ÖNOL
ÇAMLICA BEKTAŞİ TEKKESİ — İstanbul ve civarındaki Bektaşi Tekkelerinin büyüklerinden biriydi; İstanbulun fethinden bir asır kadar evvel Çamlıca Baba adında bir derviş tarafından kurulduğunu tahmin ediyoruz; yâni bu tekke ismini kurulduğu tepeden almamış, tepe, tekkeye ve banisine nis-betle isimlendirilmişdir.
On yedinci asrın büyük muharriri Evliya Çelebi bu tekkeden şu satırlar ile bahsediyor:
«Eflâke ser çekmiş bir cebelli bâlânın tâ zirvei âlâsında tekkei bülend idi».
Asırlarca sonra Sami Paşa zade Sezai Bey, Çamlıcayı tasvir eden bir yazısında bu tekkenin adını da kaydediyor:
ÇAMLICA CADDESİ
3718
İSTANBiIı
ANSİKLOPEDİSİ
5719 —
ÇAMLICA KIZ LİSESİ
«... bu hiyâbam letafet, semâyi zî safâyi şarkın zîri nûrânîsinde, şedid olduğu derecede medîd bir aşk u muhabbet saikası ile altmış senedenberi nâ kaabili iftirak bir sûret-de birbirleriyle kucaklaşmış ağaçlardan vücûda gelmişdi ki Çamlıca çayırlığının nihayetinden başlayarak Bektaşi Tekkesine kadar imtidad. ederdi...».
İkinci Sultan Mahmud 1826 da Yeniçeri Ocağını kaldırdığı zaman Türkiyede Bektaşi tarikatini de lâğvetmiş ve bütün Bektaşi Tekkelerini kapatmış idi, bu arada İstanbul ve civarındaki Bektaşi Tekkelerinin bâzıları da tahrib edilmişdi, Çamlıca Tekkesi de harab olanlar arasında idi; Abdülmecid zamanında Bektâşiler tekkelerini «nakşî» dergâhı adı altında açdılar ve içlerinde Bektaşi âyini yapıldı; işte bu arada Çamlıca Tekkesi de ihya edildi ve «Tâhir Baba Tekkesi» adını aldı; Üsküdarlı kalender halk şâiri Âşık Râzi, 1880 ile 1885 arasında bu tekkenin canlarından dilber bir gencin sânında yazdığı bir manzumede tekkeden de gaayet mübhem olarak bahsediyor, Râzinin tarifinden mevkiinin pek lâtif olduğu anlaşılıyor:
Çamhcada geçen gördüm bir fetâ Bektaşi zeynlnde ol dürri yekta Dağlı civan saçlı baba kölesi Berber eli görmemişdir yelesi Mûcizâtı Hacı Bektaşi Velî Kara gözler pîr nefesi sürmeli Hâli vahşet pek yaraşmış dilbere Taparlar put misâl ol semendere Ayak mühürlemiş babaya civan Mîkâatı aşk üzre akreb yelkovan Şebçırağdır zulmeti hadrâ içre Uşşâkma Kevser Şarâbın içre Eflâke ser çekmiş nice yüz çınar Çemen sofalarda gül ile gülnâr Nedir bu hiyâban içre bu cünbüş Gönce gül reşk ider topuklar gümüş Aşk ile müncelî maşuku ibrâr Gerekdir teslime iderse ikrar Aceb didim görüb ol gül cemâli Ceddi ekberi mi sol Hıdır Bâli. Üçler Yedilere Kırklara bir hû Bize de bir nigâh lütfetti âhû Buyurun efendim dost evi bura Cümle garibanı mihman kondura Kapunıuz küşâde hazır hem taam Canlar için yandı yakıldı hamam Çamlıca Babaya rizâen lillâh Oku bir Fatiha âmin eyvallah!.
Tâhir Baba Tekkesinin âyin günü perşembe idi. Cumhuriyet devrinde bütün tek-
kelerin kapatılmasından sonraki durumu
tedkik edilemedi (B.: Bektaşi). }.
ÇAMLICA CADDESİ — Üsküdarın ÎCİ diye semti yollarından; Bülbüldere - Bağlar-başı yolunun Mağazacı Sokağı ile olan kavu-şak noktası ile îcâdiye - Bağlarbaşı yolu arasında uzanır; Sıvacı Ferhad Sokağı, Türkân Hâtûn Sokağı, ve Akdarı Sokağı ile kavuşak-ları olup Haşacı Sokağı, Kurtçelebi Sokağı ve Ayarcıbaşı Sokağı ile birer dört yol ağzı yaparak kesişir (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 27). İki araba geçebilecek genişlik-dedir; îcâdiye - Bağlarbaşı yolu tarafından gelindiğine göre asfalt olarak başlar, 2-3 katlı alışab ve beton evler arasından geçer; l elektrikçi ve 1. bakkal dükkânına rastlanır; Türkân Hâtûn kavuşağından sonra dikleşir; bu kavuşakda, yokuşun başında Mekkede vefat e imiş Bedesteni! Çerkeş Hacı Mehmed Efendinin hayır eseri, inşâ tarihi 1341 «*-1928 olan beton ve susuz bir çeşme vardır; yokuş Kurtçelebi Sokağı ile olan dört yol ağzına kadar devam eder, yol o noktada düzle-şir; kapu numaraları 1-87 ve 8-42 dir (ağustos 1963).
Hakkı GÖKTÜRK
ÇAMLICA DOĞUM EVİ — Kadıköyüji-
de Acıbademde, Acıbadem - Çamlıca yolu üzerindedir; bağçesi çiçeklerle bezenmiş üç katlı şirin bir binada tesis edilmiş; bina da
-
de doğum evi olarak inşâ edilmiş Ve
-
da amme hizmetine açılmışdır; sahibi
ve kurucusu Dr. Bayan Celâdet Dönmezer'-
dir; biri küçük biri büyük iki ameliyathane
si, bir bebek odası, ve dört lohusa odası var
dır;, dokuz yataklı, çok temiz, çok bakımlı bir
hususî müessesedir. Dr. Celâdet Hanım aynı
zamanda ressamdır; doğum evinin duvarları
sanatkâr hekimin fırçasından çıkmış yağlı
boya tablolarla tezyin edilmişdir. i-
Hakkı GÖKTÜRK
ÇAMLICA GENÇLİK VE PİNG-PONG
KULÜBÜ — Çamlıca muhitinin gençleri nezih bir hava içinde toplamak gaayesi ile kurulmuş bir kulüpdür; kuruluş tarihi 1956 dır; bu kulübün tesisinde merhum avukat Hâmid Bilginalp'ın büyük himmeti ve emeği geçmişdir. Kurucuları şu zatlerdir: Feyzi Kale, Hâmid Bilginalp, Sehâb Aksöz, Rıdvan Tansu, Tahsin Yıldırım, Ertüğrul Denizel»
gün, Aziz Çetinel, Süreyya Eren, -Sezai Tipi, Abdürrahman Başol.
Kulübün lokali Kısıklıda olup 500 cild-lik bir kütübhânesi vardır; gene üyeleri ile İstanbul çevresinde gurup hâlinde tedkik gezileri de çok faydalı faaliyeti içindedir.
Hakkı GÖKTÜRK
ÇAMLICA İLK OKULU — Kısıklıda Bulgurlu Caddesindedİr. Geniş bir avlu ortasında, zemin katı ile üç katlı beton bir binadır.
1916 da Selâhaddin Eyyubî İlk Okulu, Kısıklıda kira ile tutulan Hüseyin Fikri Beyin köşkünde, biri ana sınıfı olmak üzere kız ve erkek çocuklar ayrı ayrı üçer sınıflı iki mekteb olarak açılmışdı. 1918 de ana sınıfı kaldırılmış, 1919'da da kız - oğlan karışık tedrisata ;başlanmışdır. 1920 de Nasuhi Bey köşküne nakledilmişdir. 1924 de beş sınıfa çıkarılarak Üsküdar 13. üncü İlk Okulu adı verildi; 1950 yılında da Bulgurlu 44 üncü İlk Okulu ile birleştirilerek hâlen bulunduğu binaya Çamlıca İlk Okulu adı ile yerleştirildi. Bu şatoların yazıldığı sırada çift öğretim yap Imakda idi, ve bütün öğrenciler beslenme eğitime tâbi idi; öğle yemeği ve ikindi kahvealiısı verilmektedir.
Okul-Aile Birliği, Yardım Derneği ve Yavru Kurt oymağı, öğretmen ve sınıf kitab-lıkları vardır. Bir sinema salonu olup didek-tif filmler gösterilir, müsamereler tertip edilir. 4. üncü ve 5. inci' sınıflarında fransızca ve ingilizce dersleri de verilmektedir; fran-sızca dersleri okul müdürü Tahsin Konan tarafından ücretsiz olarak deruhte edilmişdir; ingilizce dersinin ücretli öğretmeni vardır, ve ücreti Okul-Aile Derneği tarafından ödenir. Okulun 570 öğrencisi ve 13 öğretmeni, vardır. 1981 -1962 ders yılı sonunda 58 öğrenci diploma almış idi.
Hakkı GÖKTÜRK
CAMLICA KASRI — Yalnız Evliya Çelebide rastladığımız bir kayde göre 1656 ile 1657 arasında Dördüncü Sultan Mehmed tarafından yaptırılmış bir hünkâr kasrı idi; büyük muharrir şöyle kaydediyor:
/ «Orada pâdişâhımız kendilerine mahsus Bağı Cihan ;nâmı ile bir bağçesi âli yaptırdı ki orada olan kasra hakirin söyledi M tarih şudur:
Dedim ey Evliya bu kâna târih Mübarek ola kasrın pâdişâhım
«Sene Î076» (M. 1656-1657)
Küçük bir av konağı olacağını tahmin ettiğimiz bu kasırdan zamanımıza bir nişan, iz kalmamışdır.
ÇAMLICA KIZ LİSESİ — Küçük Çam-lıca'da 4 katlı, ahşap, fakat mimarî tarz bakı-mından fevkalâde ince bir binadır. 'Bu bina, İkinci Sultan Abdülhamid devrinin son senelerinde (1887), Hicaz Umumî Valisi Müşir Ahmed Râtib Paşa tarafından (B.: Râtib Paşa, Ahmed) yazlık bir köşk olarak yapılmıştır.
Bina çok kıymetli ve zengin malzeme ile yapılmıştır. Merdivenleri kesme ve son derece kıymetli bakara kristalindendir. Bütün kapıların ve pencerelerin üzeri artist oymacılar tarafından kalem işi olarak oyulmuştur. Kapılar ve pencereler Viyana'da yapılarak getirtilmiş ve monte edilmiştir. Binanın mimarı, İstanbul'da 4. Vakıf Hanı ile Ankara-daki Gazi Eğitim Enstitüsü binasını yapan meşhur Mimar Kemalettin Beydir.
1908 Meşrutiyetinin ilânından sonra bina, bahçesiyle ve bütün müştemilâtımla o zamanın Maarif Nâzın Şükrü Bey tarafından Nezaret adına satın alınmıştır. Bu suretle bina halen de devlet malıdır. Bugünkü rayice göre değeri ise 4 milyon TL. olarak tahmin edilmektedir.
1908 den sonra Meşrutiyet devrinin ilk senesinde bu binada Viyana'nm meşhur «Tereziyanom Koleji» ne benzer bir kız lisesi açılmış; Almanya'dan Schwester'ler ve kadın mürebbiyelef getirtilmiş; okulun, okul malzemesi ve mobilyaları bu vaziyete göre hazırlanmış; fakat lüks içinde ve yalnız lüks gayesiyle açılan bu müessese fazla yaşıya-mamış ve kapatılmıştır. Bir müddet sonra burada, memleketimizin okulları tipinde bir İnas Sultanî'si açılmış ve Sultaniyelerin Liseye çevrildiği zaman bu mektep de «Lise» adını almıştır. Çamlıca İnas Sultaniyesi: veya Çamlıca Kız Lisesi uzun bir müddet, İstanbul'un kurtuluşuna (6 Ekim 1922) kadar faaliyetine devam etmiştir. Cumhuriyet devrinde kapanmış ve yerine bir kız orta okulu açılmıştır. Bu okul ise 1934 e kadar devam edip, bu tarihte kapanmıştır. Bu arada kısa bir Erkek Öğretmen Okulu devresi geçirmiştir.
CAMLICA KIZ LtSESİ
— 3720 —
tSÎAMfîUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 3721 —
ÇAMLICA CİVARI
Çamlıca Kız Lisesi 1938 de tekrar açılmış; boş kalan binanın malzemesi ve bütün lâboratuvar eşyası, kütüphanesi yeni bir hamle ile tekrar kurulmuştur. Ve okul bu suretle, kültür sistemi içinde faydalı ve verimli bir müessese olarak faaliyetine devam etmektedir.
Halen okulun müdiresi, İstanbul ve Adana Kız Liselerinde de aynı vazifeyi ifa etmiş olup, altı senedir Çamlıca Kız Lisesinde vazife gören kıymetli biyoloji hocası Bayan Feraset Tunç'tur. 260'ı yatılı olmak üzere 1050 talebesi olan lisenin muhtelif şubelere ayrılmak suretiyle 18 sınıfı vardır. Sınıflarda asgarî 28, azamî 60 talebe; 36 daimî ve iki ücretli olmak üzere cem'an 38 öğretmenden ders görmektedir. Senelik talebe muvaffakiyet oranının % 50 nin üstünde olduğu okulun orta kısmına; İkbâliye Özdemir İlköTculu mezunları ile semt öğrencileri; lise kısmına ise Kemal Atatürk Ortaokulu mezunları ile Anadolu'nun muhtelif yerlerinden
gelen yatılı öğrenciler kabul edilmektedir. 31 müstahdemin vazifeli olduğu okulda ders saatleri, sabah 9 dan akşam 15.45 e kadardır.
Türkçe, İngilizce ve Fransızca eserlerden mürekkep 7500 ciltlik bir kütüphanesi bulunan Çamlıca Kız Lisesi'nde yardımcı ders olarak resim, müzik, İngilizce, Fransızca ve Almanca tedris edilmektedir. Sosyal bakımdan çok faal olan okulda, kültür - edebiyat, müzik, nıüsamere, bahçe, gezi ve incelemeler, Kızılay Trafik (okul içi), muaşeret, spor, kooperatif kolları mevcuttur. Bunlardan Spor Kolu'nda, okulun basket-bol ve vo-ley-bol takımları, birçok defalar, kız liseleri arasında birinci olmuştur. Ayrıca 50-60 kişilik bir enstrüman birliği ve daimî bir korosu vardır.
Çok büyük ve bakımlı bir bahçeye sahip olan Çamlıca Kız Lisesinde büyük bir jim-nastikhâne ve «Işık Pavyonu» tâbir edilen mahal yağışlı havalarda talebenin teneffüs-hanesi olarak kullanılmaktadır (ekim 1962).
Halûk AKBAY
Çamlıca Kız Lisesi (Resim : Sabiha BozeaH)
ÇAMLICA KULÜBÜ — 1936 yılında kurülmuşdur, idare merkezi Beyoğlunda Sı-raserviler Caddesinde 75 numaralı binadadır; Çamlıcayı sevenler ile orada evvelce oturmuş veya hâlen oturmakda olanlar arasında ailevî dostluklar, edebî sohbetler, akademik toplantılar, sanat ve fikir gelişmeleri sağlamak için tesis edilmişdir; kurucuları şu zatlerdir: Kâmil Nayman (İst. umumî meclis üyesi), Lütfi Aksu (Doktor), Celâl Çamlı (Dişçi), Setrak Keleşyan (Doktor). Kulübe âza olabilmek için 18 yaşını bitirmiş olmak lâzımdır. Diğer hükümler cemiyetler kanunu gereğincedir. Aslı azadan bir defaya mahsus 250 ura •duhuliye, ve yılda 120 lirayı geçmemek üzere aidat alınır. Kulübün yazlık lokali İstinyede bir yalıdır. 1963 yılında idare heyeti şu zatlerden mürekkebdi: Başkan Musa Başak (Avukat), ikinci, başkan Hüsnü Karadeniz (Tüccar)* Mehmed Keçeli (Müte-ahhid), Mehlika Murseloğlu (Doktor), ve Halim Okyar.
Hakkı GÖKTÜRK
ÇAMLICA SANATORYOMU — Kısıklıda Alemdağı Caddesi üzerindedir; yedi dönüm çamlık, çiçeklik bağçe içerisinde, etrafı açıklık, denize nezâreti olan iki katlı kagir bir yapıdır. 1959 yılının haziran ayında 27 yataklı bir hastahâne olarak göğüs hastalıkları mutahassısı Dr. Nüzhet Ziyal tarafından kurulmuş ve amme hizmetine açılmış hususî bir sıhhat müessesesidir. Temiz havası ile bu sanatoryom rağbet görünce yatak sayısı 50 ye çıkarılmışdır. Sanatoryomda akciğer veremine tutulmuş hastaları tedavi etmekde üç mütehassıs doktor, iki idare müdürü ve lüzumlu hemşire ve personel ile çalışılmaktadır. Halen inkişaf devresindedir, 75 yatağa çıkarılması için projeler hazırlamaktadır. Cerrahi servisinde kullanılacak bir ilâve bina inşa hâlinde idi (1963).
Hakkı GÖKTÜRK
ÇAMLICA SİGARASI — Tekel İdaresi tarafından 1981 yılında çıkarılmış Amerikan tipi ambalajlı ve menta esanslı yuvarlak uzun ve ağız tarafı sünger kâğıdlı bir sigaradır; ilk çıkdığı zamanlar 20 sigaralık bir paketi 150 kuruşa satılmış, İstanbulda pek rağbet görmüş, hattâ karaborsaya bile düşerek bayilerde bulamayanlar tarafından elden elli kuruş fazlasına satın almışdır; 1963 yılında
tütüne zam yapılıp Çamlıca Sigarası da 250 kuruşa yükseltilmişdir; alıp içicisi de yüzde seksen azalmışdır; öyleki tütün satan bir bakkalda birinci nevî sigaranın bulunmadığı, tükendiği ve raflarda Çamlıca sigaralarının mebzûlen durduğu görülmüşdür.
ÇAMLICA SPOR KULÜBÜ — 1928 de Vefâl Muhteşem KuraFn himmetiyle kurülmuşdur. Futboldan başka voleybol da oynanmaktadır. Müsbet çalışmaları ile federe oldu; hâlen ikinci kümeye dahil kulüplerdendir. Kulübün forması kurucunun hâtırasına nis-betle Vefa Kulübünün denkleri, «Yeşil-be-yaz» dır. 600 kadar üyesi vardır. Lokali Kısıklıda olup sahası da Bulgurlu Caddesi üzerindedir.
Bu kulüpden yetişmiş kıymetler: İstan-bulspor kaptanı S'âim, Anadolu Kulübünden Safi, eski Fenerli Yaşar ve Naci, Karagüm-rüklü Sâim, Vefalı Muhteşem Kural ve Galatasaray kalecisi Erdoğan'dır (1928 -1963 arasında).
1963 yılındaki idare heyeti: Başkan Ra-gıb Satıroğlu, İkinci Başkan Mehmed Yeniçeri, azalar Osman Önol, Safi Koray, Vahdet Zengingül, Rahmi Mısırcıoğlu, Faruk Önol'dan kurulmuşdu.
1963 de kendi kadrosunda seçkin futbolcuları şu gençler idi: Salâhaddin Çokay, Rahmi Mısırcıoğlu, Nurullah Yoksun, Taceddin Peklisoy, Faruk Önol, M. Kemal Özgün, Muzaffer Sinikeroğlu, Orhan Büyükmete, Erdal Cebi, Salâhaddin Şençağda, A. Nadir Düz-kan, Nevzad Ökten, Orhan Şekerci, Tümer Çokay, Yüksel Ulupınar, A. Haydar Torlak, Savaş Telseren, Mehmed Ertaş, Teoman Büyükmete, Kemal Özyenen, Süha Engin, İhsan Uliç, Aktan Engin.
Sahası kulübün kendi mülkü değildir; tapulu bir sahaya sâhib olmak Çamlıca Spor Kulübünün gelişmesinde muhakkak ki önemli yer alır; kaldı ki bir spor kulübü mülkü olan bir spor sahası Çamlıca'nın şenlenmesi bakımından da önemlidir (1963).
Hakkı GÖKTÜRK
ÇAMLICA TEKKESİ — (B.: Selâmi Tek
kesi). '
ÇAMLICA VE CİVARINI GÜZELLEŞTİRME CEMİYETİ — 1934 yılında kurülmuşdur. Kuruluşu üzerine şöyle bur hâtıra anlatılır: İran Şehinşâhı Riza Şah Pehlevî'nin
ÇAMLI KÖŞK
— 3722 —
İSTANBUL
ANSİKL0FEDM
3723 —
ÇAMUR
İstanbul'u ziyaretinde bir gezinti yapılır. Fakat Atatürk her tarafı ağaçsız görünce devrin İstanbul Valisi Muhiddin Üstündağ'ı yanına çağırarak: «Çamlıca... Çamlıca diyorsun... Çamlıkdan vazgeçtik tek ağaç, hattâ yeşillik yok!..» der.
Dostları ilə paylaş: |