Cezere1 cezeri, İSMÂİl b. RezzâZ


CİFR133 CİGALAZÂDE SİNAN PAŞA



Yüklə 0,68 Mb.
səhifə12/24
tarix27.12.2018
ölçüsü0,68 Mb.
#86794
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   24

CİFR133

CİGALAZÂDE SİNAN PAŞA

(ö. 1014/1606) Osmanlı sadrazamı.

1544'te Messina'da doğdu. Asıl adı Scipione'dir. Babası Şarlken'in (Charles Quint) hizmetinde bulunan Visconte di Cicala adlı bir korsandı. Cicala ailesi as­len Sakız adasından olup Cenova Cum­huriyeti'nin hizmetine girmişti. Babası ile birlikte Cerbe Savaşı'nda Osmanlılar'a esir düştükleri sırada Napoli Krallığı'nın hizmetinde bulunuyorlardı. Esir olarak İstanbul'a getirildiklerinde kendisi saraya alındı, babası Yedikule Zindanı'na hapsedildi. Sarayda Ende­run'da yetişti ve bir süre sonra İslâmi­yet'i kabul ederek Yûsuf Sinan adını al­dı. Babası ise 12 Aralık 1564'te Yediku­le Zindanı'nda öldü; Kanûnfnin izniyle, Galata'da sonradan Gülnûş Emetullah Camii'ne çevrilen San Francesco Kilise-si'ne gömüldü.

Cigalazâde şehzadeler mücadelesi sı­rasında Selim'in tarafını tuttu: önce si-lâhdar oldu, daha sonra da kapıcıbaşılı-ğa getirildi. Mihrimah Sultan'ın torunu ile evlenince kendisine ikbal yollan açıl­dı. 1S75-1578 yılları arasında yeniçeri ağalığı yaptı, Eflak'taki isyanı başarı ile bastırdı. Ağalıktan ayrıldıktan sonra şark seferi için İran'a yollandı. Özdemiroğlu Osman Paşa ve Ferhad Paşa'nın yanın­da 1583'te Van ve Revan, üç yıl sonra da Bağdat beylerbeyi olarak Safevfler'e kar­şı mücadele etti. Revan Kaleşi'ni inşa ve tahkim ettirmesi, Bağdat'ta iken de Fı­rat nehri kollarının ıslahına çalışması tak­dirle karşılandı. 1590'da İstanbul'a dö­nüşünde Şah i. Abbas'ın torununu rehi­ne olarak yanında getirdiği gibi padişaha pek çok da hediye sundu. Erzurum bey-lerbeyiliğinden sonra 1591 "de kaptan-ı deryalığa tayin edildi. Dört yıi süren bu görevi sırasında korsanlarla amansız bir mücadeleye girişti. 1593'te kardeşi Car-lo'nun İstanbul'a gelmesi, ertesi yıl da kendisinin doğum yeri olan Messina'ya gitmesi çeşitti söylentilere yo! açtı. 1596'-da Avusturya seferi sırasında. Hatvan Kalesi'ni korumada başarı göstereme-diyse de 23-25 Ekim 1596'daki Haçova Meydan Savaşı'nda faal bir rol oynadı. Devlet erkânının teklifiyle 27 Ekim'de vezîriâzamlığa getirildi.

Göreve gelir gelmez timar sahipleri ve ulûfeli asker içinde yoklama yaptırttı ve mevcut bulunmayan 30.000 kişinin tahsisatını kesti, bunları ağır cezalara çarptırdı. Bu hareketi çok tenkit edildi. Ayrıca davet edildiği halde Eğri'ye gel­meyen ve savaş için az bir kuvvet gön­deren Kırım Hanı Gazi Giray'ı azlettirip yerine Fetih Giray'ı getirtmesi muhalif­leri tarafından aleyhine kullanıldı. Bu­nun üzerine bir buçuk ay kadar kaldığı vezîriazâmlıktan azledilerek önce Şam beylerbeyliğine, ardından da tekrar kap­tan-ı deryalığa getirildi (1599) Hazırlat­tığı donanma ile Akdeniz'de uzun sefer­ler yaptı. Bu faaliyetleri Avrupa ülkele­rinde tedirginliğe Sebep oldu. Mora'ntn batısındaki Ayamavra Limanı'nı tehdit eden korsanları bertaraf etti: Venedik ve Fransa gemileriyle taşınan buğdayla­ra el koyarak Türk gemilerine ve tücca­rına imkân sağladı.

1604'te I. Ahmed tarafından yeniden İran seferiyle görevlendirildi. İran Şahı Abbas'ın Tebriz üzerine yürüdüğünü Öğ­renince Revan'a gitmek istedi. Ancak Urmiye gölü civarında büyük bir bozgu­na uğradı; burada 30.000 kayıp ile çok sayıda esir verildi. Cigalazâde yanındaki az bir kuvvetle Van'a çekildi, oradan da Diyarbekir'e gitti. Bir süre sonra 1014 Ramazanının son günlerinde (1606 Şu­batının ilk günleri] orada vefat etti. Kay­naklarda Ölüm tarihi olarak genellikle Kasım 1605 tarihi gösteriliyorsa da Teb-rizli Arakel ve Venedik balyozunun ra­porları bu tarihi doğrulamamaktadır.

Kaynaklarda kırıcı, geçinilmesi güç ve devlet erkânı ile her an çekişme içinde bulunduğu ileri sürülen Cigalazâde için Avrupa devletleri büyük ümitler besle­diler ve onun edindiği servetle bir gün Hıristiyanlık hizmetine döneceğini bek­lediler. Ölümünden sonra yapılan sayım­da 2 milyon altın tutarında serveti ve 600 kölesi olduğu tesbit edildi. Kendisinden sonra iki oğlu da devlet hizme­tinde çeşitli görevlerde bulundular. Bun­lardan Mahmud vezirlik yaptı. Muhte­şem sarayının bulunduğu Cağaloğlu sem­ti bugün onun adıyla anılmaktadır. İstan­bul'da ayrıca mescid, medrese ve mek­tep gibi hayır eserleri yaptırmıştır.

Bibliyografya:

Selânikî, Târih (İpşirli), s. 162-163, 246, 305, 349, 358, 473, 477, 524, 625, 642, 649, 711, 823, 843; Peçuylu İbrahim. Târih, II, 25, 87, 97 vd., 107, 111-112, 191-198, 204-206, 261-266, 284; I. Rinieri. elemente VIII" Sinan Bassa Ci­cala. Studio storico secondo documenü inedi-ti, Roma 1898; P. Argenti, The Expedition of the Ftorenünes to Chio (1599). Oxford 1934, s. 25-27, 94-95, 115-117, 124, 130, 140, 167; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, 111/2, s. 235. 354-357; H. Biegman. The Turco-Ragusan Rela-tionship According to the Firmans of Murad III (1575-1595) Extant in the State Archiues of Dubrounik, The HagueParis 1967, s. 8, 83, 112; G. Oliva, "Sinan Bassa [Scipione Cicala)", Archiuio Storico Messines, VIII, Messma 1907, s. 267-303; IX (1908), s. 70-207; G. Benzoni, "Cicala, Scipione iCigala-zâde Yusul Sinan)", Dizionario Biografico deglt Italiani, XXV, Roma 1981, s. 320-340; M. Tayyib Gökbilgin, "Ciğa-la-zâde", İA, [II, 161-164; V. J. Parry. "Cighâ-la-zâde, Yûsuf Sinan Pâshâ", E.İ- ling ), II, 33-34.



CİĞERDELEN

Çekoslovakya'da Güney Slovakya kesiminde Macaristan sınırında bulunan ve bugün Stürovo adını taşıyan bir Osmanlı ileri karakolu.

Estergon Kalesi karşısında Tuna neh­rinin sol kıyısı üzerinde kurulmuş olup kaynaklarda daha çok Ciğerdelen Par­kanı şeklinde geçmektedir. 1948'e kadar Macarlar ve Slovaklar tarafından Parkâny veya Parkan adıyla anılmıştır. Cigerde-len'in bulunduğu yer yakınında, muhte-delen Tuna'dan geçişi kontrol altında tutmak üzere kurulan ve 1304 dolayla­rında adına rastlanan bir kale ile Kakat adlı bir köy bulunmaktaydı. Bunlar Ka­nunî Sultan Süleyman'ın 1543'teki Es­tergon kuşatması sırasında tahrip edil­di. Estergon'un fethinden sonra 1546'-da eski kalenin bulunduğu yerin batısın­da muhtemelen dubalar üzerinde inşa edilmiş köprüyü korumak üzere bir istihkâm yapıldı ve burası Ciğerdelen Ka-lesi'nin temelini oluşturdu. Osmanlılar "parkan" veya "palanka" denilen bu tip istihkâmları Balkanlar'da ve özellikle Ma­caristan sınır boylarında, önemli strate­jik noktalarda, yol ve nehirler kenarında kurmaktaydılar. Ciğerdelen Parkanı'ndan

başka Osmanlılardın Dregely Kalesi mu­hafızları da Ipel (ipoly) nehri üzerinde Dİ-regel Palankasfnı inşa etmişler ve her iki palanka savunma, ticareti kontroi al­tına alma ve vergileri toplamada önemli rol üstlenmişlerdi134. Bu istihkâmlar tahta ve toprak gibi ba­sit malzeme ile inşa ediliyordu. Ciğer­delen kare şeklinde bir plana sahipti, çevresi 400 metreden azdı ve etrafı su­yunu Tuna'dan alan bir hendekle çevri­liydi. 1074'te (1663) Evliya Celebi bura­yı dört köşe yüksek sağlam bir kale ola­rak tarif eder ve üç tarafının karaya, doğu tarafının Tuna'ya baktığını, batıya açılan bir kapısı olduğunu, ağaç kapı üzerinde kulesi, kalenin dört köşesin­de tabyaları ve topları bulunduğunu be­lirterek içinde 200 tahta örtülü ev, bir tahta minareli cami ve on küçük dük­kânın yer aldığını yazar.135

Ciğerdelen'de diğer palanka ve parkan tipi istihkâmlar gibi müstahfız, azeb, ulûfeci. martolos, topçu vb. askerî grup­lardan oluşan güçlü bir garnizon bulu­nuyordu. Estergon sancağına ait bir yok­lama defterine göre 956'da (1549) bu­rada Kurd b. Yûsuf kumandasında alt­mış bir muhafız görev yapıyordu. 965-te (1557-58) Mustafa Ağa idaresinde bulunan azeb ve reislerin sayıları 124 olup bunlar dört bölük idiler. 966 (1558-59) tarihli daha tam bir listeye göre bu sırada garnizonda 242'si reis ve azeb ol­mak üzere toplam 311 asker yer alıyor­du. Reis ve azeb dışındaki kale muhafız­ları Kurd Ağa ve Hüseyin Kâhya idare­sinde olup altmış yedi kişiden ibaretti. 976'da (1568-69) ise yetmiş ikisi müs­tahfız, 124'ü azeb ve reis, kırk beşi mar­tolos olmak üzere toplam 241 asker bulunuyor ve bunlara yıllık olarak 233.056 akçe ödeniyordu.

978 (1570-71) tarihli Estergon sanca­ğı mufassal tahrir defterine göre Ciğer-delen'de yalnız müsKiman nüfus bulu­nuyordu ve bunlar yıllık olarak 150 ak­çe vergi veriyorlardı. 1586'da Ciğerde-len, etraftaki köylerin halkının da geldi­ği, her hafta kurulan bir pazar yeri Özel­liği kazanmıştı. 1038de (1628-29) top­lam 180, 1040'ta (1630-31) 116 UİÛfecİ, kırk bir azeb, kırk müstahfız ve on ka­dar da topçu mevcuttu.

Ciğerdelen'deki askerî garnizon Uy-var ve Leva'dan Osmanlı topraklarına gelebilecek tehlikeleri önlemekle yüküm­lüydü. 1590'da Budin Beylerbeyi Sinan Paşa Uyvar Kalesi kumandanı Pâlffy'i saldırganlıkla suçlamış, Pâlffy de 7000 atlı ve 930 piyade ile Ciğerdelene hü­cum etmiş, hücum sırasında çeşitli ateş­li silâhlar ve havan topu kullanılmıştı. Uzun savaş döneminde (1593-1606) stra­tejik önemi oldukça artan Ciğerdelen-den kaynaklar sık sık söz eder. Nitekim daha savaşın başlangıcında F. von Teuf-fenbach buraya saldırmıştı. M. Pâlffy kumandasındaki imparatorluk kuvvetleri 1595 Temmuzunda Ciğerdelen önlerine geldiğinde kaledeki Osmanlı garnizonu burayı terkederek Estergon tarafına geç­ti. O civarda bulunan Yanık Beylerbeyi Şişman Osman Paşa burayı kurtarmak için harekete geçtiyse de başarılı olama­dı. 1599 Eylülünde imparatorluk kuvvet­leri Ciğerdelen'de toplandı. Serdar İbra­him Paşa idaresindeki Osmanlı ordusu buraya yaklaştığı sırada imparatorluk askerleri Estergon'a geçerek aradaki köprüyü yaktılar. 1605'te Mehmed Pa­şanın Estergonu yeniden fethi sırasında Osmanlı kuvvetleri Ciğerdelen'i zap­tedip buradan Estergon'a iki köprü ku­rarak karşı yakaya geçmişlerdi. Vezîriâ-zam Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa'nın 1663'teki Uyvar seferinde de Ciğerde­len önemli bir mücadeleye sahne oldu. Köse Ali Paşa, Gürcü Mehmed Paşa, Yû­suf Paşa ve Sarı Hüseyin Paşa idaresin­deki kuvvetler 7 Ağustos 1663te Ciğer­delen mevkiinde Uyvar Kalesi kuman­danı Kont Adam Forgâch'ın kuvvetlerini yenilgiye uğrattı. Macarlar yaklaşık 300 kişi kaybettikleri gibi birçok da esir ver­diler. Bu umulmadık zafer Uyvar muha­fızlarında hayal kırıklığına yol açtı, Os­manlılar içinse tam bir moral kaynağı oldu. Uyvar fethedilip Uyvar eyaleti ku­rulduğunda Estergon ile olan bağlantısı sebebiyle Ciğerdelenin önemi daha da arttı. Bu durum köprüler ve yolların ye­niden tamiriyle de ortaya çıkmaktadır.

Başarısız II. Viyana Seferi sırasında Ci-ğerdelen'in stratejik önemi bir kere da­ha Ön plana çıktı. Veziriazam Kara Mus­tafa Paşa Budin'e geldiği vakit Kara Mehmed Paşa'yı 5 Ekim 1683te 30.000 kişi ile Uyvar ve Estergon'un müdafaası için görevlendirdi. Estergon'a varıldığın­da dubalı köprüler kurulup Ciğerdelen yakasına geçildi ve savunma pozisyonu alındı. Ciğerdelen ve aradaki köprüyü ele geçirmeye çalışan Leh Kralı Jan So-bieskinin kuvvetleri burada 7 Ekim'de bozguna uğratıldı; Lehliler Osmanlı kay­naklarına göre 8-10.000, Leh kaynakla­rına göre 1000 kadar kayıp verip geri çekildiler. Ancak 9 Ekim'de Charles Lor-raine idaresindeki 30.000 asker, Ciğer-delen'in kuzeybatısında mevzilenmiş ya­rı sayıdaki Osmanlı fırkasına saldırdı. Mehmed Paşa'nın kuvvetleri ağır bir ye­nilgiye uğradı, Ciğerdelen'deki yeniçeri­ler büyük bir gayretle karşı koydularsa da kalabalık kuvvetler karşısında başarılı olamadılar. Ciğerdelen ve Estergon düş­tü, savaş sırasında Ciğerdelen Parkanı da yerle bir edildi. Böylece bu önemli Os­manlı istihkâmı ortadan kaldırılmış oldu.

Cumhuriyet dönemi kadın romancıla­rından Safiye Erol (ö. 1964), 1946 yılın­da "büyük fetihler yapmış bir milletin çocuklarfnı tasvir ve "eski Türk ruhu­nun kuvvetli ve zayıf taraflarını ortaya koymak" amacıyla Ciğerdelen Kalesini merkez yaparak Türkler'in Rumeli fetih­lerini konu edinen Ciğerdelen adıyla bir roman kaleme almıştır. Cumhuriyet Tür-kiyesi'nin çeşitli sosyal meselelerini ve çağdaş Türk insanının kişilik problemini tarihî bir bakış ve destanı bir üslûpla iş­leyen tarihî roman denemesi mahiye­tindeki eser yayımlandığı günlerde bü­yük ilgi görmüş, yayımlanışından on ye­di yıl sonra Yeni İstanbul gazetesinde tefrika edilmiş (I963)ve 1974'tede ikin­ci defa basılmıştır.

Bibliyografya :

BA. MD, nr. 22, s. 194; Celâlzâde. Tabaka-tü'l-memâlik, vr. 359b-363a; Peçuylu ibrahim, Târih136, Ankara 1982, I, 183, 212-213, 279-281; Mehmed Halîfe. Tarihi Gıi-manî, İstanbul 1340, s. 80-83; Evliya Çelebi. Seyahatnâme,V\, 278-303; Defterdar San Meh­med Paşa. Zübde-i Vekâyîât137 İstanbul 1977, I, 228-229; Silâhdar. Tâ­rih, I, 257-265; II, 100-105; Râşid. Târih, I, 38-39; L. Fekete, Az esztergomi szandzsâk 1570-evi adöösszeırâsa, Budapest 1943, s. 32; a.mlf,, "Parkan", KCs.A, I (1925), s. 384-388; G. Ba-yerle, Ottoman Diplomacy in Hungary. Letters from the Pashas of Buda 1590-1593, Biom-mington 1972, s, 36-37; Mehmed Necati, Üy-var Seferi, TSMK, Revan, nr. 1308, vr. 7a-9"; Cevâhİrü't-tevârîh, Paris Biblİotheque Nationa-le, Suppl. turc. 506, vr. 18"-20; J. Wolinski, "La bataille de Parkan138", Etu-des potonaises d'histoire militaire, Warszawa 1965, s. 99-104; Th. M. Barker, "Double Eagle and Crescent", Vienna's Second Turkish Siege and its Historical Setting, Mew York 1967, s. 348-356; 0. Zirojevic. "Palanka", La vilie balka-nique XVe-XIXe, Sofia 1970, s. 173-180; İnci Enginün. "Ciğerdelen", TDEA, II, 64,




Yüklə 0,68 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin