Chp grup Başkanvekili Özgür Özel, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sonrası ak parti için genel başkan projesidir ama bu, bugünün projesi değildir; bu, kendisinin projesi de değildir



Yüklə 88,7 Kb.
tarix15.01.2019
ölçüsü88,7 Kb.
#97234

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, "İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sonrası AK Parti için genel başkan projesidir ama bu, bugünün projesi değildir; bu, kendisinin projesi de değildir. Bu, yaklaşık 9-10 yıllık bir FETÖ projesidir." iddiasında bulundu.

TBMM Genel Kurulunda İçişleri Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile bu bakanlıklara bağlı kurumların 2018 yılı bütçeleri üzerinde CHP milletvekilleri söz aldı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Soylu'nun CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na hitaben "Sen bittin." dediğini aktararak, "Bu dil İçişleri Bakanlığı makamını işgal edecek birine yakışacak bir dil mi? Bu dil üçüncü sınıf mafya babalarının kullandığı bir dil. Bu ağız üçüncü sınıf mafya babası ağzı değil mi? " şeklinde konuştu.

"Bu dili kullanan, bu üçüncü sınıf mafya babası ağzını kullanan kişinin elinde 49,5 milyar lira devlet bütçesi var, yarım milyon silahlı güç var." diyen Tezcan, "Bugün bunu belki memnuniyetle karşılıyor olabilirsiniz ama oradan sağı solu, hesabını yapmadan tehdit edenlerin tehditleri bir gün size de yönelir. Bunu korktuğumuz için söylemiyoruz, ne söylerseniz söyleyin korkmayacağız. Bizi korkutmaya gücünüz yetmez. Burada devletin tepesinde, kriminal siyaset inşa ediliyor. Bu, devletin bakanlarının üslubu olamaz, bu, mafyanın üslubu olur. Devletin tepesinde kriminal siyaset inşa etmek mafyatik iktidar arayışıdır. Vazgeçin mafyatik iktidar arayışından." ifadelerini kullandı.

Soylu'nun telaşla sözünün ölçüsünü kaçırdığını söyleyen Tezcan, "Ölçüsüz sözü maharet sananlar bir gün kendi sözleriyle tokatlanırlar. Tıpkı Sayın Soylu gibi. 2008'de bakın AK Parti Genel Başkanı için ne diyor; 'Gündüz imamı, gece papazı oynuyor.' Erdoğan için söylediği söz bu. Sayın Bakan, kilisenin papazını söylüyorsun da bu kilisenin zangoçu kim? Zangoçluk görevi sana mı düştü? Kilisenin zangoçu sensen, bir şeyi itiraf edeyim, bu görevi bihakkın yerine getirdiğine hiç şüphe yok ama zangoçlara da gelecek yok, onu bilmende fayda var. " dedi.

Bütçeyi reddettiklerini bildiren Tezcan, “Bu bütçe zangoçların bütçesidir." şeklinde konuştu.

AK Parti İstanbul Milletvekili Markar Eseyan, Bülent Tezcan'ın konuşmasına ilişkin, "Hristiyanlıkla ilgili önemli değerleri, hakaret ve ön yargılı itham olarak kullandı. Hristiyan vatandaşı olarak bunu şiddetle kınıyorum ve özür talep ediyorum." diye konuştu. 

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, bir insanın geçmişte yaptıkları ve söylediklerinin, sözlerin doğruluğu ve söylediği sözlerin arkasındaki duruşuyla itibar kazandığını söyledi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, bir videoda yer aldığını savunduğu ifadelerini okuyan Özkoç, "Savcı Zekeriya Öz için, önce (Yaptığı işlerin doğruluğunu addeden kişi), daha sonra ise (Bu sümsük mü bu davaları yapan?) diyor." ifadelerini kullandı. 

CHP'li Özkoç, Soylu'nun "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için önce "Başbakan (Recep Tayyip Erdoğan) rantın babasını getirdi, kendisini padişah olarak görüyor.", daha sonra AK Parti'ye geçme sözünü alınca, "Allah şahittir ki bütün bedenim kan gölüne dönse de Tayyip Erdoğan'ın arkasından ayrılmayacağım." dediğini iddia etti.

Özkoç, şöyle konuştu:

"Bir insan bu kadar mı zikzak çizer, bir insan sözünün arkasında bu kadar mı durmaz? Sizin davanızda hiçbir şekilde yer almayan bu kişiyi tüm bu sözleri söyledikten sonra nasıl oldu da içinize sindirdiniz de kucaklar hale geldiniz. Sayın Süleyman Soylu'nun arkasında karanlık ilişkiler, Fetullah cemaati, kendisinin oluşturduğu yeni bir derin devlet anlayışı olabilir ama hiç kimse unutmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti'nin, CHP Genel Başkanının arkasında millet vardır, CHP vardır.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Hükümeti, böyle bir kişiyi eğer orada tutuyorsa bunun bir tek nedeni olabilir. Kendi davasında çalışmış arkadaşlarının, kirlenmemiş olan arkadaşlarının orada bulunup bu işlere karışmasından daha çok; bu davada ne yapacağı belli olmayan, sözünün de itibarı olmayan bir kişiyi orada bulundurup ona her şeyi yaptırtabilmek için orada tutuyordur."

Bu arada tekrar söz alan Bülent Tezcan, Hristiyanlar vatandaşlara hakaret etmediğini söyleyerek, "(Gündüz imamı, gece ise papazı oynuyor) sözü bana değil, Süleyman Soylu'ya aittir." dedi. 

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ise AK Parti Sözcüsü Mahir Ünal'ın, "Bundan sonra CHP'nin açıkladığı belgeler, hiçbir şekilde bizim siyasetimizin gündeminde yer almayacaktır." dediğini, Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar ve milletvekilleri ile parti yöneticileri buna uyduğu halde Bakan Soylu'nun uymadığını ileri sürdü.

CHP'li Özel, şu iddialarda bulundu:

"Peki parti kararına rağmen bunu niye yapıyor? Mesele kurumsal değil kişisel demek. Burada iki ihtimal var; biri özel sorunları olabilir, o bizim konumuz değil, özel hayatla ilgili sorunlar değil ama partisi içinde kendine özgü sorunlar olabilir, işte o bizim konumuz. İddia ediyorum; Süleyman Soylu, Sayın Recep Tayyip Erdoğan sonrası Adalet ve Kalkınma Partisi için genel başkan projesidir ama bu, bugünün projesi değildir; bu, kendisinin projesi de değildir. Bu, yaklaşık 9-10 yıllık bir FETÖ projesidir.  

Sayın Bakan, Demokrat Partiye 2008 yılının ocak ayında Genel Başkan olur. 'FETÖ'nün Süleyman Soylu'yu yanına verdiği adam' denilen, cemaat terminolojisiyle kendisinden sorumlu bir 'abi' vardır, abinin adı Vedat Demir'dir. 2009 Mayıs ayında, Hüsamettin Cindoruk 'Bana makosenlerimi giydirmesinler, ben Demokrat Partiyi bir cemaatin partisi haline getirmem' der. Soylu kongreyi kaybeder, bir ay sonra koşarak soluğu Abant toplantısında alır. 12 Eylül 2010'da balkondan Pensilvanya'ya, oraya buraya teşekkürler yapılırken, Soylu'nun AK Parti'ye getirilip monte edilme süreci başlar. Soylu'nun Vedat Demir'le birlikte AK Parti'ye katılmadan aylar önce, şubat ayında Pensilvanya'ya gittiği ve Fetullah Gülen'le konuştuğu iddia edilmektedir. Çıkıp eğer kendisi Fetullah Gülen'le, yanında Vedat Demir olduğu halde görüştüğünü kabul ederse başka bir şeydir, siyaseten tartışılır, reddedilirse tarih vereceğim."

Yanında getirdiği matruşkayı gösteren Özel, "Bu matruşkanın içi açıldıkça bir tane çıkar, içi açıldıkça bir tane daha çıkar, içi açıldıkça bir tane daha, bir daha, bir daha, bu biter. Bu matruşkalardan, acaba içinden çıkacak son isim, son resim siz olmayasınız sakın." diyerek, matruşkanın içinden çıkardığı Soylu'nun fotoğrafını gösterdi. 

Özgür Özel, "Virütik hastalıklar geriler, geriler, geriler ama bir virüs yaşam ortamını kaybettiğinde kristalize olur; günler, aylar, yıllar, on yıllar durur, yeni bir besi ortamı bulduğunda yeniden büyüyebilir. Şimdi karşımızda kriptonun kriptosu, en kripto, polikripto derken acaba bir virüs olarak bünyede bir Fetullah Gülen'in Recep Tayyip Erdoğan sonrası AKP Genel Başkanı projesi o günü kristalize halde bekliyor mudur? Bu soruyu kendinize sorun." ifadesini kullandı. 

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay da Bakan Soylu'ya, "Sayın Bakan, peşin hüküm vermek doğru olmadı. Bir belediye (Ataşehir) için peşinen 'hırsız' demeniz görevi kötüye kullanmanızdır, orada yargı var. Hükmü verecek bakan mı, bakanlık mı, yargı mı? Burada kusur işlediniz." şeklinde seslendi.

"Kandırılmakta çok mahir olan AK Parti'nin bu sefer, kandırılan İçişleri Bakanı Soylu tarafından kandırıldığını" iddia eden Altay, "Sayın Bakan, daha önce AK Parti; FETÖ'yü taşeron olarak kullanarak yaptığı kumpasları şimdi Sayın Bakanı taşeron olarak kullanarak yapmaya devam ediyor." dedi.

Engin Altay, Bakan Soylu'nun CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için kullandığı ifadelere ilişkin, "O gece keşke ağzımdan bu laflar çıkmasa" dediğinden emin olduğunu söyledi. Altay, 'Ben de zaman zaman, buraya gelip 'olmadı', 'yakışmadı' demişimdir. Biz Bakandan bunu beklerken, Sayın Bakan bir konuyu internet üzerinden kaşımaya devam ediyor; yetmiyor, bir belediyemize yönelik hukuk dışı bir işlemde bulunuyor." diye konuştu.

Görevden alınan Ataşehir Belediye Başkanının avukatının, idari mahkemeye yaptığı başvuru dosyasını gösteren Altay, AK Parti'ye yönelik,"Hepinizi severim ama özel hukukum olduğu için onlara ayrıca güveniyorum; İsmet Uçma, Doğan Kubat, Naci Bostancı'ya bu evrakı vereceğim. Al bunları, incele; dersen ki 'Bu evrak belediye başkanının görevden alınmasını gerektiren bir hali kapsıyor', ben de seninle beraber, 'Evet Bakan iyi yapmış' diyeceğim. Var mısın?" ifadesini kullandı. 

AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, "Burada kalkıp da 'Kürdistan' diye bölmeye çalışırsan, orada haritada bir bölge ifade etmeye çalışırsan, o haritada şeklini çizdiğin yer Türkiye toprağını bölmek demektir. Buna hiç kimse müsaade etmez." diye konuştu.

HDP milletvekilleri TBMM Genel Kurulunda,  İçişleri Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığının 2018 yılı bütçeleri üzerinde söz aldı. 

HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Türkiye'de insan hakları ihlalleri bulunduğunu savunarak, ülkenin OHAL ile yönetilmesini eleştirdi. Kürkçü,  "AKP'nin hikmeti hükümetine göre terörle mücadele olağanüstü halin, olağanüstü hal de insan hakları ihlallerinin mücbir sebebidir. Her şeyden önce, bir ülkenin olağanüstü hal ile yönetilmesi, bunun zorunda kalmak bir hükümet için dünyanın neresinde olursa olsun övünülecek bir şey değil, bir utanç vesilesidir." ifadelerini kullandı.

HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya da ABD'nin Kudüs'e ilişkin kararını anımsatarak, İstanbul'daki İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'nde "Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkenti" olarak açıklandığını söyledi. Kararı eleştiren Kaya, "Doğu Kudüs'ün başkent kararı Birleşmiş Milletler kararının bile gerisindedir. Kudüs'ün Doğu ve Batı diye bölünmesini kabul etmeyen Birleşmiş Milletler kararını bile geçip Kudüs'ün bölünmesini meşru kabul etmektir bu karar. İsrail'in iki devletli çözüm formülünün yumuşatılmış bir versiyonudur." diye konuştu.

HDP Tunceli Milletvekili Alican Önlü, AK Parti'nin 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası Kürt sorununun demokratik zeminde çözüm olanaklarını devre dışı bıraktığı savundu. Önlü, konuşmasında, "16 Ağustos 2015 tarihinden başlayarak Kürt illerinin yakılması, yıkılması şeklinde hayat bulan çöktürme eylem ve planı devreye sokuldu." iddiasında bulundu. 

AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş, Önlü'nün ifadelerine tepki gösterdi.

Önlü'nün, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın işine geldiği zamanlarda 'Kürdistan', 'Dersim', 'Dersim katliamı' gibi kavramları kullandığını, kendileri bu sözleri kullanınca ise linç edildiklerini" iddia etmesi üzerine TBMMBaşkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, "Genel Başkanım ve Cumhurbaşkanım 1921 Anayasası'nı anlatırken kullandı 'Kürdistan' kelimesini. Lütfen tahrif etmeyelim." dedi.

AK Parti'nin HDP'yi işlevsiz kılmak istediğini ileri süren Önlü, "terörle mücadele altında aslında Kürtlerle mücadele edildiğini" iddia etti. 

AK Parti Grup Başkanvekili Muş, terörle mücadelenin vatandaşlara karşı yapılıyormuş gibi bir algı oluşturmanın hiç kimsenin haddine olmadığına işaret etti.

Muş, "PKK istediği gibi hareket edemiyor, Kürt vatandaşlarımız rahat bir şekilde nefes alıyorlar. Kim Kürtlere saldırdıysa Kürtlerin katili onlardır, devlet değildir. Kim PKK'yla iş birliği yapıyor, onlarla beraber hareket ediyor, onların ideolojisini meşrulaştırmaya çalışıyorsa Kürt kökenli vatandaşlarımızın katili onlardır; onlar ırkçıdırlar, onlar faşisttirler." diye konuştu.

HDP  Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım ise AK Parti'nin işine geldiğinde "Dersim katliamı", "90'lı yılların kanlı belası" kavramlarını kullandığını öne sürerek, kendilerinden tarihsel kavramları, siyasi konjonktür değiştiği için değiştirerek kullanmalarının beklenmemesi gerektiğini söyledi.

HDP Ankara Milletvekil Sırrı Süreyya Önder, "Kürdistan'ı, siz bir coğrafi deyim olarak, tanımlama ya da bir kavram olarak beğenmiyor olabilirsiniz, sizin tüylerinizi diken diken ediyor olabilir ama 'Burada, benim yurdumun halkımın adı söylenemiyor' duygusunu bir gence verirseniz, dünyanın bütün OHAL bütçelerini tankını, topunu, tüfeğini bir araya getirseniz de o gencin önüne mani olamazsınız." şeklinde konuştu. 

AK  Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş da ülkede Kürt de Türk de bulunduğunu söyledi. "Kürt'üm ben, Türk'üm ben, bu ülkede yaşayan insanım ben, Türkiye'yim ben." ifadesini kullanan Elitaş, buradaki konuşmalarda hiç kimsenin, kimsenin etnik kimliğiyle uğraşmadığını belirtti. 

PKK hainlerinin ülkeyi bölmek için yaptığı gayretlerin Mecliste ifade edilmeye çalışılmasına herkesin itiraz edeceğini vurgulayan Elitaş, "Burada kalkıp da Kürdistan diye bölmeye çalışırsan, orada haritada bir bölge ifade etmeye çalışırsan, o haritada şeklini çizdiğin yer Türkiye toprağını bölmek demektir. Buna hiç kimse müsaade etmez. Türkiye'de yaşayan Kürt kardeşlerimin yüzde 99'u demiyorum, yüzde 99,9'u bu ülke toprağı için canını verecek, şehit olacak sevdalı insanlardır. " ifadesini kullandı. 

Kimsenin etnik yapısıyla sorunları olmadığı dile getiren Elitaş, "Kim ki ülkeyi bölmek istiyor kim ki hain teröristleri burada savunmak istiyor, ona biz müsaade etmeyiz. " diye konuştu.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, taşerona kadro düzenlemesine ilişkin çalışmanın detaylarını, kamuoyunun bir iki gün içerisinde öğreneceğini bildirdi. 

Sarıeroğlu, TBMM Genel Kurulunda, bakanlığının 2018 yılı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, Türkiye ekonomisinin 2017 yılının üçüncü çeyreğinde yakaladığı yüzde 11,1'lik büyüme ile Çin ve Hindistan'ı geride bırakarak dünya birincisi ekonomi haline geldiğini belirtti. 

Yıl sonu itibarıyla büyümenin yüzde 7 olarak gerçekleşmesini beklediklerini ifade eden Sarıeroğlu, Türkiye'nin geçen yıl hain darbe girişimiyle karşı karşıya kaldığını, tüm uluslararası kuruluşların kriz senaryoları ürettiğini, böyle bir ortamda Türkiye'nin büyümede böylesine tarihi seviyeler yakalamasının başarı hikayesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Sarıeroğlu, yüzde 10,6 olarak açıklanan işsizlik oranında düşüş seyri yaşandığını vurguladı. 

Türkiye'nin son 10 yılda yaklaşık 6 milyon 445 bin kişiye istihdam yarattığını, bunun 3 milyonunu kadınların oluşturduğunu dile getiren Sarıeroğlu, istihdamı artırmak için çalıştıklarını ifade etti. 

 Bakan Sarıeroğlu, 2003 yılında sadece 65 bin 398 kişiyi işe yerleştiren İŞKUR'un, kasım ayı itibarıyla 982 bin 758 kişiyi istihdamla buluşturduğunu belirterek İŞKUR'un yıl sonuna kadar 1 milyon kişiye ulaşmayı hedeflediğini kaydetti. 

İmalat ve bilişim sektöründe asgari ücret üzerinden sağlanan teşvikleri prime esas kazanç üzerinden vermeye başlayacaklarını dile getiren Sarıeroğlu, "Bir Senden Bir Benden" teşvikiyle de 1 ila 3 çalışanı olan imalat iş yerlerinin, 18-25 yaş grubundaki gençleri ek olarak istihdam ettiğinde ücret ve sosyal güvenlik primleri ile vergilerinin 1 ay işveren tarafından 1 ay devlet tarafından ödeneceğini söyledi.

Sarıeroğlu, 2-5 yaş arası çocuğu olan kadınlara mesleki eğitim kursları veya işbaşı eğitim programlarına katılmaları halinde 400 liralık bakım desteği vereceklerini ifade  ederek gençlerin ihtiyaçları doğrultusunda dizayn edebilecekleri 10 bin liraya kadar katkı sağlanacak yeni bir modeli de hayata geçireceklerini belirtti. 2018'in ilk ve son çeyreğinde 5 bin engelli ataması gerçekleştireceklerini dile getiren Sarıeroğlu, ilk atamanın mart ayında yapılacağını kaydetti.

Muhalefetin, taşeronlara kadro düzenlemesine ilişkin çalışmayı sorması üzerine Sarıeroğlu, "Çok yakın zamanda, bir iki gün içerisinde bütün detayları herkes, tüm kamuoyu öğrenmiş olacak." dedi. 

Geçici mevsimlik işçilerin 5 ay 29 gün olan çalışma sürelerini 4 ay kadar daha uzatacaklarını, 4/C'lerin 4/B'ye geçişlerinin sağlanacağını anlatan Sarıeroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şu anda 900 bin emekçimiz, yapacağımız çalışmaların kapsamında. Asgari ücretle ilgili de dün iki farklı toplantı gerçekleştirdik. Net asgari ücrette, reel olarak yüzde 111 artış yapmış bir iktidarız. Asgari ücreti, hiçbir zaman siyasi popülizm malzemesi yapmadık. Asgari ücret ülkemiz açısından önemli denge ücretidir.

Asgari ücret üçlü yapıda, Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirlenen bir ücret. İşçilerimizle, işverenlerimizle hükümet olarak ikinci görüşmemizi yaptık. İnşallah, mutabakatla, tüm kesimler için faydalı olacak, her kesimin beklentisini karşılayacak bir ücreti de yine AK Parti iktidarı olarak biz belirleyeceğiz. Emekçilerimiz, işverenlerimiz, çiftçilerimiz, emeklilerimiz, inşallah yakın zamanda onlarla ilgili de güzel çalışmalarımız da olacak."

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, "Türkiye kültür bakımından belki de dünyada hiçbir ülkeye nasip olmayan büyük bir zenginliğe, büyük bir kültürel çeşitliliğe ve derinliğe sahip." dedi.

Kurtulmuş, TBMM Genel Kurulunda, bakanlığının 2018 yılı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, Kültür ve Turizm Bakanlığının ana meselesinin, Türkiye'nin milli, kültürel bağımsızlık mücadelesinin motor gücüne dönüşmesi olduğunu söyledi.

Türkiye'nin iki asırdır, büyük kültürel bağımsızlık mücadelesi verdiğine değinen Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Türkiye kültür bakımından belki de dünyada hiçbir ülkeye nasip olmayan büyük bir zenginliğe, büyük bir kültürel çeşitliliğe ve derinliğe sahip. Bizim milli, kültürel bağımsızlık mücadelesinden kastımız bu topraklara ait, bu coğrafyaya ait hangi kültürel birikim varsa, bunların hepsine sahip olmaktır. Türkiye, bu coğrafyadaki zenginlikleri ve derinlikleri dolayısıyla dünyanın en önemli arşivini, dünyanın en büyük kütüphanesini oluşturmaktadır."

Kurtulmuş, dünyanın ilk tarım merkezlerinin, dünyadaki ilk denizcilik faaliyetlerinin, paranın ilk uygulamaya girdiği yerin, ticaretin bir şekilde kurumsallaştığı mekanın Anadolu coğrafyası olduğunu görmenin mümkün olduğunu anlattı.

Bu zenginliğin, turizmdeki gücü de oluşturduğuna vurgu yapan Kurtulmuş, "Turizmde de ülkemizin coğrafi konumu, doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleri Türkiye turizminin de en büyük gücünü oluşturuyor." dedi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak önümüzdeki dönemde turizmdeki hedefleri üç ana strateji üzerinden oluşturacaklarına dikkati çeken Kurtulmuş, bunlardan ilkinin ürün çeşitliliği olduğunu söyledi.

Kültür, kongre, sağlık ve yayla turizmi ile spor, kış ve gastronomi alanlarındaki turistik faaliyetleri en üst düzeye çıkarmak için gayret gösterdiklerini dile getiren Kurtulmuş, "Türkiye, turizmde istediği hedeflere ulaşabilmesi için sadece geleneksel pazarlarını değil yeni pazarları da oluşturmak zorundadır. Özellikle Asya ülkelerine açılmak mecburiyetindedir." ifadelerini kullandı.

Numan Kurtulmuş, 2014 yılında maksimum seviyeye çıkan turizm sektöründeki gelişmenin bazı dış etkenler nedeniyle ciddi gerileme yaşadığını vurguladı.

Geçtiğimiz yılın turizm yönünden "dip" yaptığını ancak bu yılın ilk on aylık verilerine bakıldığında geçen yılın ilk on ayına göre yüzde 28'lik bir artışın söz konusu olduğunun altını çizen Kurtulmuş, "Turist sayısı ekim ayı sonu itibarıyla 29,1 milyon seviyesinde gerçekleşmiştir. Yıl sonu itibarıyla da turizmdeki gelirimiz 26 milyar dolar seviyesine ulaşacaktır. Bizim 2023 hedefimiz, 50 milyon turist ve 50 milyar dolar turizm sonucuna ulaşmaktır." ifadelerini kullandı. 

Kültür ve Turizm Bakanlığının projelerine yönelik değerlendirmede de bulunan Bakan Kurtulmuş, bunlardan ilkinin İstanbul AKM'nin yenilenme projesi olduğunu belirtti.

İstanbul AKM'nin, yeni projesiyle halkın iftiharı olan uluslararası bir proje haline dönüşeceğini ifade eden Kurtulmuş, "Bu proje Taksim Meydanı ile bütünleşecek ve 4 bin 835 kişinin katılabileceği, büyük ve küçük salonlarıyla bir kültür havzası haline gelecektir." dedi.

Rami Kışlası Projesi'nin 1. etabının bittiğini, 2. etabının da ihalesinin yapıldığını anlatan Kurtulmuş, söz konusu proje ile Rami Kışlası'nın tam bir kitap havzasına dönüştürüleceğine vurgu yaptı.

Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin övünç projelerinden birisisinin de Kuleli Askeri Lisesinin ulusal bir müze haline getirilmesi olduğunu söyledi.

Kuleli Askeri Lisesini Anadolu toprakları içerisinde var olan bütün medeniyetlerin hepsinin eserlerinin sergilendiği büyük bir müze haline dönüştüreceklerini ifade eden Kurtulmuş, "Yaklaşık 32 bin metrekarelik bir alan üzerine oturacak ve 25 bin metrekarelik bir kapalı alanda inşallah Kuleli Askeri Lisesi ulusal müze olarak Türkiye'nin medarı iftiharı olacaktır." dedi.

Kurtulmuş, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin restorasyonuna ilişkin de çalışmaların devam ettiğini söyledi. Kısa süre içerisinde tüm bölümlerin açılacağına işaret eden Kurtulmuş, Afganistan'dan Balkanlar'a, Afrika'nın içine kadar geniş bir coğrafyanın bütün arkeoloji birikimini bu müzenin ortaya koyacağını anlattı.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası binasının 2019 yılı içerisinde hizmete açılması için de gerekli çalışmaları gerçekleştirdiklerini belirten Kurtulmuş, bu binanın 2 bin 12 kişilik bir büyük salonu ile önemli bir yer olacağını dile getirdi.

İstanbul Gülhane'de 35 bin eserlik Fuat Sezgi̇n ve Ursula Sezgi̇n Kütüphanesi̇'nin yapımının tamamlandığına dikkati çeken Kurtulmuş, bu eserlerin 12 bin adedinin Türkiye'ye getirildiğini, geri kalanının da getirilmesi için Alman makamlarıyla birlikte çalışmaları sürdürdüklerini söyledi. 

Kültür ve Turizm Bakanlığının müze ve ören yerlerine yönelik desteklerinin devam ettiğinin altını çizen Kurtulmuş, 201 müze ve 138 ören yerinin yanı sıra 238 özel müzeye de destek verdiklerini aktardı. 

Bakan Kurtulmuş, seyahat acentelerine yönelik desteklemelere de değindi. Söz konusu kuruluşlara bu yıl içerisinde 565 milyon lira destek verildiğine vurgu yapan Kurtulmuş, desteğin içeriğini değiştirdiklerini ve düşük sezonda turist getirenlere daha fazla destek sağladıklarını belirtti. 

Kültür altyapısı ve kültür merkezlerine yönelik faaliyetlerin de devam ettiğini anlatan Kurtulmuş, "Kütüphaneleri kitapların sadece raflarda durduğu, insanların sadece soluk mekanlar olarak baktığı yerler olmaktan çıkarıyoruz. Kütüphanelerin yaşayan mekanlar haline gelmesi, özellikle gençlerimizin 24 saat istifade edebileceği mekanlar oluşturuyoruz." ifadelerini kullandı. 

Bakan Kurtulmuş, tiyatroyu geniş kitlelerle buluşturabilmek için devlet tiyatrolarının faaliyetlerini devam ettirdiğini de söyledi. 

Bu sezonun yaklaşık 1 milyon 750 bin izleyicinin tiyatrolarla buluştuğuna dikkati çeken Kurtulmuş, "2016-2017 sezonunda 150 oyun sergilenmiş, bu oyunlardan 73'ü yerli oyunlar. Önemli bir gelişme de sinema sektöründe yaşanmıştır. Dizi sektöründe dünyada Amerika'dan sonra ikinci ülkeyiz ve Türkiye sinemaya verilen desteklerle birlikte bu yıl 145 film üretmiş bir ülke. Bu rakamın 2002 yılında 30 olduğunu hatırlatmak isterim. Türkiye Avrupa'da yerli sinema filmleri bakımından Avrupa birincisi olan ülkedir." dedi.

Bakan Kurtulmuş, Yunus Emre Enstitülerinin faaliyetlerinde ise 112 bin 230 kişiye Türkçe öğretildiğini, bu yönüyle enstitünün yurt dışındaki iftihar edilecek kurumlardan birisi olduğunu dile getirdi. Kurtulmuş, enstitünün 54 merkezinin bulunduğunu, 85 üniversiteyle de irtibatlı olarak çalışmalarına devam ettiğini bildirdi.

Bakan Kurtulmuş, Türkiye'nin yurt dışındaki görünürlüğünü ve temsil gücünü artırmak için olağanüstü gayret sarf ettiklerini anlattı. 

Türkiye'nin UNESCO'nun yönetim kurulu üyeliğini kazanmış olmasının da başarı olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, Türkiye'nin, ilki önümüzdeki yıl yapılacak BM Dünya Ticaret Örgütü ve UNESCO ortak toplantısının ev sahibi ülkesi olacağını kaydetti. 

Ayrıca UNESCO'nun İstanbul, Kütahya ve Hatay'ı yaratıcı şehirler listesine aldığını anımsatan Kurtulmuş, "Bu arada ıslık dili ve Hıdırellez, somut olmayan kültür miraslarımız arasına girdi. Afrodisias da somut kültürel miraslar arasına girmiştir. 2018 yılı Troya Yılı ilan edildi. Troya Yılı dolayısıyla da Çanakkale'nin, bu kadim kültürün bütün dünyaya tanıtılmasını sağlayacağız." diye konuştu.

Numan Kurtulmuş ayrıca Mesut Yılmaz ve eşi Berna Yılmaz'a, başsağlığı dileğinde bulundu, Yılmaz ailesinin acılarını paylaştıklarını ifade etti.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 15 Temmuz 2016'dan itibaren 159 bin 506 kişinin gözaltına alındığını, 47 bin 523 kişinin tutuklandığını; bu yıl 2 bin 140 teröristin etkisiz hale getirildiğini, terör örgütüne geçen yıl toplam 633 katılım varken, bu yıl sadece 117 katılım olduğunu bildirdi.

TBMM Genel Kurulunda, Bakanlığının 2018 Yılı Bütçesi üzerinde hükümet adına söz alan Soylu, kürsüye 8 çanta dosya ve bir adet laptopla geldi.

CHP'nin, kendisine yönelik iddialarını anımsatarak sözlerine başlayan Soylu, "Bir yıl boyunca bu ülkenin huzuru, asayişi, insanların bir arada kardeşçe yaşayabilmelerini temin edebilmek için neler yaptığımızı, Türkiye'nin ne büyük ülke olduğunu, uyuşturucu ile nasıl mücadele edileceğini konuşmak isterdim." dedi.

Soylu, "DEAŞ, FETÖ, PKK, DHKP-C gibi, 15 Temmuz sonrası 'Türkiye'yi zayıf yakaladık' deyip, bizi devreden çıkartabilmek, bizi hedeflerimizden uzaklaştırabilmek için çaba sarfedenlere karşı şu Meclis'in ortaya koyduğu irade ile sınırlarda, sınırın ötesinde, mağaraya girerken şehit olup olmayacağının hesabını yapmadan, sadece ülkenin başına musibet olmuş belalardan ülkeyi kurtarmak için üzerine düşeni yapanların ortaya koyduğu kahramanlıkları sizlerle paylaşmak isterdim." ifadesini kullandı. 

Süleyman Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Nasıl Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Sahil Güvenlik Komutanlığının, jandarmanın, insanlarımızın evlerinde huzurla uyuyabilmeleri için, çocukların okullarına rahat gidebilmelerini sağlamak için, ailelerin hafta sonu alışveriş merkezlerinde rahatça alışverişlerini yapmalarını temin etmek için neler yapıldığını anlatmak isterdim. 2017 yılında 2 bin 140 teröristin nasıl etkisiz hale getirildiğini, 2 bin 500 metre, 3 bin metre yukarıda girilemeyecek denilen yerlere girilerek sığınaklardaki silahların, mühimmatların nasıl yok edildiğini anlatmak isterdim. 

Terör örgütüne 11 ayda, geçen yıl toplam 633 katılım varken; bu yıl sadece 117 katılım olduğunu anlatmak isterdim. Son 30 yılın en düşük katılımlı yıl olduğunu anlatmak isterdim. Şırnak, Şemdinli'nin ötesindeki Zer Tepe'de, bizim topraklarımızda değil, başka topraklarda ay yıldızlı bayrağı diken Mehmetçiğimizin neler hissettiğini anlatmak isterdim."

Bakan Soylu, 675 önemli olayı engelleyen güvenlik güçlerine teşekkür etmek istediğini ifade ederek, "Güvenlik güçlerinin gecesini gündüzüne katarak, ana muhalefet partisinin yürüyüşünün sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi için elinden geleni nasıl ortaya koyduğunu sizlerle paylaşmak isterdim." diye konuştu.

 "FETÖ gider de birisi boşluğu doldurmaya çalışır mı diye, organize suç çetelerinin kendilerini palazlandırmasına fırsat vermemek için uğraşırken, organize suç örgütü mensuplarını tutuklarken neler yaptığımızı sizlere anlatmak isterdim." ifadesini kullanan Soylu, "21 bin emniyet amirinden 8 bin kalmasına rağmen, uyuşturucu ile mücadelede herkes dişini tırnağına takarak büyük bir mücadele ortaya koydu." dedi. 

Süleyman Soylu, güvenlik güçlerinin yaptığı operasyonlarda ele geçirilen uyuşturucu miktarları hakkında bilgi verdi.

FETÖ'ye yönelik operasyonlar kapsamında 44 bin 38 kişinin görevinden uzaklaştırıldığını, operasyonların her birinin başarılı şekilde devam ettiğini de anlatmak istediğini ifade eden Soylu, "CHP'nin kaset şantajı soruşturmasını kimin yaptığını, bunları kimin organize ettiğini anlatacağım." diye konuştu.

Süleyman Soylu, 15 Temmuz 2016 tarihinden itibaren 159 bin 506 kişinin gözaltına alındığını, 47 bin 523 kişinin tutuklandığını kaydetti. 

Soylu, şöyle konuştu:

"ABD'nin Las Vegas şehrinde, Hamburg'ta, Paris'te ve Londra'da ana caddelerde ağır makineli özel harekat polislerinin niçin gezdiğini, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, sırf bu savaşın etkilerini ortadan kaldırabilmek için oluşturulan Avrupa Birliği'ni ve oluşturulan Doğu Bloku'nun duvarlarının yıkılmasının aslında hiçbir işe yaramadığını; 21. yüzyılın hiçbirimizin ama hiçbirimizin tahmin etmediği gibi bir tabloyla karşılaştığını, DEAŞ'ın nasıl üretildiğini, Suriye ile Irak'ta neler yapılması ve ülkemizin hangi tedbirleri alması lazım geldiğini sizinle paylaşmak isterdim.

Bizim 'Büyük Türkiye' hikayesinin çocukları olduğumuzu, ecdadımızla, tarihimizle, manevi mirasımızla Osmanlı'nın ve Selçuklu'nun bize bu hikayeyi bıraktığını, bize koskoca bir Kızılelma bıraktıklarını anlatmak isterdim. Cumhuriyetle süslediğimiz güzel hikayemizi, bizi daha sonra nasıl korkutarak yok etmek istediklerini ama bugün emrinde çalışmaktan onur duyduğum Recep Tayyip Erdoğan'ın bu Kızılelma'ya bu ülkeyi ulaştırmak için nasıl adım atmaya çalıştığını size anlatmak isterdim. Biz siyasetçiyiz. Biz, halkın, ailemizin, bakkalın karşısında şeffaf insanlarız. Biz, birilerinin yetiştirmesi, birilerinin güttüğü ve yürüttüğü adamlar olmadık. Biz, Allah'ın önüne secdeye eğildiğimiz zaman 'Ya Rabbi, senden başkasına tapmıyoruz' diye dua eden, ondan korkan ve ondan umut eden bir yaratığız, insanız."

İçişleri Bakanı Soylu, geçmişte ne yaşadığını bilen bir anlayış içinde olduklarını söyleyerek, "Bizim hikayemizde tahta sandık, demokrasi var, tahta idam sehpası, darbe yok. Bizim hikayemizde idam edilmesine rağmen korkmayan, ürkmeyen Adnan Menderes'in; Özal'ın, Erbakan'ın davasını yarına taşıyan bir anlayışın kendisi var." ifadesini kullandı. 

Adnan Mederes'e ve 1960 yılına ait olan bazı fotoğraflar gösteren Soylu, CHP'ye, "Bu idam fotoğrafını hatırlıyor musunuz, idama nasıl gidildiğini hatırlıyor musunuz?" dedi.

O yıllarda, CHP içinde bir grubun bugün olduğu gibi partiyi kendi kurulduğu ideallerin dışında başka bir noktaya taşımaya çalıştıklarını belirten Soylu, "CHP kendi içerisindeki fitne odağını tarumar, yok etmedikçe 70 yıl daha iktidara gelemeyecektir." diye konuştu.

Söz konusu yıllara ait bir gazetede, "Cesetler, yem makinelerinde kıyılıp toz haline getirilmiş" başlıklı haberi gösteren Soylu, "Bu nerede? İstanbul Üniversitesindeki çocuklar için. Kamil Kırıkoğlu'nun hatıralarını okudum. Kamil Kırıkoğlu, İsmet İnönü'ye 'Böyle bir şey yokmuş biz ne yapacağız' diyor, İnönü de 'Bırak vatandaş, millet öyle bilsin' diyor." ifadelerini kullandı. 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "(Hükümette dört tane Bylockçu bakan, 60 tane de Bylockçu  milletvekili var) denildi. Ben İçişleri Bakanıyım, 4 tane Bylockçu bakanı bulsun, istifa etmeyen namerttir. AK Parti'de bir tane Bylockçu milletvekili bulsun, istifa ederim." dedi.

TBMM Genel Kurulunda, bakanlığının 2018 yılı bütçesine ilişkin konuşmasında, CHP'nin kendisine yönelik eleştirilerine yanıt veren Soylu, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'e, "Paranla ne kadar siyaset yaptın, ne kadar parti yönettin bilmiyorum. Kredi kartından bir partinin mazotlarını karşıladın mı bilmiyorum. Şirketimden 2,5 milyon lira parayı partiye ne zaman verdim onu da bilmiyorum. İstanbul'a döndüğüm zaman iki tane evimi sattım. Biz namuslu adamlarız, namusumuzu 3-5 tane çiyana yedirmeyiz." şeklinde seslendi. 

Bakan Soylu, "CHP'nin hakaret, iftira ve yalanları" başlığı altında, gazetelerde yayımlanan bazı haber ve fotoğrafları gösterdi.

"Attığınız iftiralardan bir tanesi" diyerek, "Celal Bayar'ın 103 milyon lira bankada hesabı çıktı." manşetini gösteren Soylu, "Yalan hem de külliyen yalan. Onurlu insanları itibarsızlaştırmak için yapılan hikayeden bir tanesi bu. Bu anlayış, rahmetli Özal'a dansöz kıyafeti giydirdi." dedi.

Soylu, kendisine laf atan CHP'lilere, "Niye hala yüzde 25-26'dasınız. Son yaptırdığımız araştırmalarda yüzde 21'lerdesiniz. Yanlış bir politika izliyorsunuz." karşılığını verdi. 

Soylu, söz konusu haber ve fotoğrafları göstererek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"En son Man Adası. Cumhurbaşkanımız, 'eğer bizim, söylediğiniz yardımların hesabı varsa ben istifa etmeye hazırım.' dedi. Sizin amacınız Tayyip Erdoğan'ı siyasetten diskalifiye etmek değil mi? Elinize fırsat geçti. Namusum ve şerefim üzerine söylüyorum, bu işin peşini ben de arkadaşlarım da bırakmayacak. 

Biraz önce bana edep dersi verenlere söylüyorum, 'Hükümette dört tane Bylockçu bakan, 60 tane de Bylockçu milletvekili var' denildi. Ben İçişleri Bakanıyım, 4 tane Bylockçu bakanı bulsun, istifa etmeyen namerttir. AK Parti'de bir tane Bylockcu milletvekili bulsun, istifa ederim."

Soylu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Sarayda altın klozet var" iddiasında bulunduğunu belirterek, buna ilişkin gazete kupürünü gösterdi.

Bakan Soylu, Demokrat Parti Genel Başkanlığını nasıl bıraktığını şöyle anlattı:

"Bana 'sen döneksin' diyorsunuz. Ben ne yapmışım? 2009 yılında siyaset yapmaya son verdim. Demokrat Partide, 2008 yılının 11. ayında olağan kongre yaptık, genel başkanlığı aldım ve 29 Mart mahalli seçimlerine gittik. Hedefimiz vardı, 'yüzde 5 oy almazsak ' bırakacağız dedik. Kongreden sora 5 aylık genel başkanım, 2,5 yılım var, kimse bana bırak demiyor. O gün CHP'nin seçim kampanyası parasının ne kadar olduğuna bakın.

Ben Anayasa Mahkemesinde aklanmış birisiyim, sizin gibi sınıfta kalmış yapıda bir insan değilim. Kanaltürk'ü nasıl devşirdiğinizi, neler yaptığınızı hep beraber biliyoruz. İl ve ilçe kongresinin hesabının nasıl olduğunu bilirim. Çocukluğumdan itibaren bu işlerin içerisindeyim. Kongre kararını Genel İdare Kurulu almadı ben bizatihi tek başıma aldım. Kongreye giderken Tansu Çiller bana, 'bu partiyi Hüsamettin Cindoruk'a bırakma' dedi. 'Ben aday olmayacağım' dedim. Siyaset yapmak istemiyorum, bıraktım artık bu işi. 

Biz aramızda Demokrat Partiye 'kızımız' derdik. Rahmetli Aydın Menderes, 'kızımızı birilerine bırakma' dedi. Rahmetli Celal Bayar'ın torunu, Profesör Emine Gürsoy Naskali 'eğer bırakırsan bu yanlış olur' dedi. Eski İçişleri Bakanı, 'harp okulunda intihar etti' denilen Namık Gedik'in oğlu Arda Gedik, bana uzun bir mektup yazdı, 'sadece ben değil, bu memlekette bu işe inananların hiçbiri sana hakkını helal etmez, bunu bırakma' dedi. Ben Genel Başkan olmak istemedim. Eşim şahit, sabaha kadar uyku uyumadığım, sağa sola döndüğüm nadir gecelerden bir tanesidir 'ben yapmak istemiyorum' diye. Sabah çıktım, sadece 'Allah'ım bana bir yüzleşme imkanı ver' dedim ve o yüzleşme imkanını yaptım. Konuştum, sonucuna da bakmadım ve kongre salonunu terk ettim, gittim."

İçişleri Bakanı Soylu, CHP'lilere, "Ataşehir'deki TÜRGEV yalanını hatırlıyorsunuz değil mi? 'Yüzde 26 almazsam bırakırım' diye Genel Başkanınızın söylediği yalanı? Hatırlıyor musunuz Taner Yıldız ile ilgili attığınız yalanı? Hatırlıyor musunuz AÇE'ye giden paralarla ilgili attığınız yalanı? Hatırlıyor musunuz Tayyip Erdoğan'ın İsviçre'de 8 ayrı hesabı bulunduğuyla ilgili yalanı?" diye seslendi. 

Halen CHP'de olan bazı milletvekilleri ile geçmişte siyaset yaptığını belirten Soylu, "Hadi ben sağdan sağa geldim, Demokrat Partiden AK Parti'ye geldim. Tayyip Erdoğan bizi sağa sola yem ettirmedi, kendisi topladı bu ülkeye hizmet etmek için. Peki, benimle aynı sıralarda siyaset yapan ve yıllarca CHP'ye karşı siyaset üreten arkadaşlarım, onlar sizinle beraber sağdan sola geldiler. 1980 öncesi ülkücü olanlar sizinle beraber." ifadesini kullandı. 

Süleyman Soylu, CHP'nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ilişkin çeşitli hakaretlerde bulunduğunu belirterek, bunlara ilişkin gazetelerde yayımlanan haberleri gösterdi.

Bakan Soylu, Meclis Komisyonunun FETÖ raporunda, 17/25 Aralık'tan sonra CHP'nin FETÖ ile iş birliği yaptığının yer aldığını anımsatarak, eski CHP'li İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın, raporda yer alan "Ortada bir darbe girişimi yok, bu konuda önceden hazırlanmış bir senaryonun hayata geçirilmesi söz konusu" ifadesine karşı "Biz bu görüşe katılmıyoruz, ortada gerçekten bir darbe girişimi olduğunu söylüyoruz." sözlerini aktardı. Bakan Soylu, "Kontrollü darbe lafını size kim üfledi onu söyleyeceksiniz." şeklinde konuştu. 

CHP'nin "Vedat Demir" iddialarına da yanıt veren Soylu, Demir'in, Yeni Asya cemaatine intisaplı olduğuna işaret ederek, Vedat Demir ile 1990 yılına, gençlik kollarına kadar beraber siyaset yaptıklarını ancak ilçe başkanı olduktan sonra kendisini görmediğini aktardı. Soylu, Vedat Demir'i yıllar sonra CHP'nin milletvekili olan Oktay Ekşi'nin yanında gördüğünü söyledi.

"Vedat'ı akademisyen diye 2008 yılında Demokrat Partinin Genel İdare Kuruluna ben aldım" diyen Soylu, şunları kaydetti:

"2009'da onun akademisyenliği bitti, daha doğrusu görevimiz bitti. Vedat'ın tek bir özelliği var, herkes bilir bunu. Kaç yılına kadar? 2013 yılına kadar. Doğumundan itibaren anti FETÖ'cüdür. 2010'da biz referanduma çalışmaya başladık mı? 40 kişi bir araya geldik, arkadaşlarımız, Demokrat Partide siyaset yapan. Herkese uyarılarda bulundum, Vedat'a dedim ki 'Bu Zaman gazetesi aleyhine ve Ekrem Dumanlı'nın aleyhine konuşmayacaksın. Neden? Biz bir çalışma yapıyoruz, 'Evet'e çalışıyoruz, işi bozma ve beraber bir çalışma yürüttük. Ne zaman ki Vedat Amerika'ya gitti, Amerika'ya gidene kadar da birlikteydik. İstanbul'a geldi, İstanbul Üniversitesinden Amerika'ya gitti. Amerika'da, Fetullah Gülen'in cemaatine intisap etti. Vedat'ı Twitter'dan kınadık ve 'Yanlış yapıyorsun.' dedik. Ne zaman Türkiye'ye geldiği, ne zaman içeriye girdiği, ne zaman içeriden çıktığı, hiç beni ilgilendirmiyor. Babam olsa, FETÖ'yle ilişkiliyse gereğini yapmazsak namerdiz, o kadar açıktır. "

CHP'nin, söz konusu referandum çalışmalarında "parayı nereden bulduğu" sorusuna da yanıt veren Soylu, 50 vilayete kendi imkanlarıyla gittiklerini belirterek, "Biz namuslu adamız ve biz açık adamız. Arkamda bir tane ama bir tane leke bulunursa, bilmenizi istiyorum ki siyaset yapan da çocuklarının yüzüne bakan da namussuzdur." diye konuştu.

İçişleri Bakanı Soylu, "Allah bize fırsat vermiş, Tayyip Erdoğan gibi bir dünya lideriyle burada siyaset yapıyoruz. Ben siyaseti bırakmıştım ve bir daha yapmayacaktım ama bunu bundan üç ay önce söyledim ve bugün sözümdeyim, Tayyip Erdoğan'ın siyaseti bıraktığı gün bir daha siyaset kapısının içerisinden girmeyeceğim, hiç merak etmeyin." ifadesini kullandı. 

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Soylu'nun, kendisi hakkında söylenen hiçbir şeye cevap vermediğini, bir devlet ciddiyetiyle makul, ikna edici cevaplar vermesini istediklerini söyledi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, TBMM Genel Kurulunda,  bakanlığının 2018 yılı bütçesi üzerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Bakan Sarıeroğlu, gençlerin istihdama katılımı konusunda ileriki dönemde hayata geçirecekleri çalışmalar olacağını belirterek, istihdam seferberliği kapsamında işbaşı eğitim programına daha çok gençlerin ilgi göstermesini beklediklerini ifade etti.

Kadın istihdamını da artırmak istediklerini söyleyen Sarıeroğlu, mesleki eğitim kurslarından son 12 yılda 753 bin kadının faydalandığını dile getirdi.

Çocuk işçiliği konusuna ilişkin soruyu da yanıtlayan Sarıeroğlu, "Biz çocuk işçiliğine sıfır tolerans ilkesiyle yaklaşıyoruz. Özellikle tarlada çalışan çocuklarla alakalı olarak son iki aydır denetim faliyetlerimizi gerek Sosyal Güvenlik Kurumumuz tarafından gerekse iş teftiş tarafından sürdürüyoruz." diye konuştu.

Sarıeroğlu, gazi ve şehit yakınlarıyla ilgili de bazı bakanlıklarla ortak ve bütüncül bir çalışma içerisinde olduklarını aktardı.

Sarıeroğlu, taşeron çalışanlara kadro düzenlemesine ilişkin "Taşeronda çalışan kardeşlerimiz merak etmesinler, yaklaşık iki gün içerisinde çalışmamız tamamlanmış ve yasal zemine kavuşması konusunda adımlarımız atılmış olacak." açıklamasını yaptı.

Konuşmaların ardından İçişleri Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Devlet Personel Başkanlığı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığının 2018 yılı bütçeleri kabul edildi. 



Öte yandan, Genel Kurulda, Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO) Anayasası'nın 19'uncu maddesi gereğince, hükümetlerin Uluslararası Çalışma Konferanslarında kabul edilen sözleşme ve tavsiye kararları hakkında yasama organına bilgi sunulmasına dair Başbakanlık Tezkeresi okundu. Bakan Sarıeroğlu, söz konusu sözleşme ve tavsiye kararlarına ilişkin Genel Kurula bilgi verdi.

TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, birleşimi saat 11.00'de toplanmak üzere kapattı.
Yüklə 88,7 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin