Demokrasiye Geçiş


-1960 Yılları Arasında İktisadi Kalkınma ve Gelişme



Yüklə 4,97 Mb.
səhifə3/80
tarix27.12.2018
ölçüsü4,97 Mb.
#87541
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   80
1950-1960 Yılları Arasında İktisadi Kalkınma ve Gelişme; Demokratlar Kulübü Yayınları: 6; Ankara -1992; Burhanettin Ulutan’ın Önsözü s. V.

2 YÜCEL, M. Serhan; Demokrat Parti; Ülke Kitapları-10; İstanbul-2001; s 37.

3 AHMAD, Feroz; Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi (1945-1947); Bilgi Yayınları; Ankara-1976; s. 15.

4 FERSOY, Orhan Cemal; Bir Devre Adını Veren Başbakan: Adnan Menderes; Maytaş Yayınları; İstanbul-1971; s. 120.

5 FELEK, Burhan; Milliyet Gazetesi, 15 Ocak 1975.

6 YÜCEL, M. Serhan; Demokrat Parti Kongreleri, Emek Matbaası; Ankara-1997; s. 9-12.

7 BURÇAK, Rıfkı Salim; Türkiye’de Demokrasiye Geçiş 1945-1950; Olgaç Matbaası; Ankara-1979; s. 203.

8 YÜCEL, a.g.e., s. 79.

9 KARPAT, Kemal; Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul-1967.

10 Ulus Gazetesi, 5-7 Haziran 1950.

11 Arapça ezan yasağının kalkmasının “irticanın hortlatılması ve Atatürk devrimlerinden sapma” olarak değerlendirilmesine 1960’lı yıllardan sonra sıkça rastlanmaktadır.

12 YÜCEL, a.g.e., s. 85.

13 EROĞUL, a.g.e., s. 59. Eroğul TSYB’nin yabancı çıkarlara -özellikle Amerika’ya- memleketi açmak ve yerli burjuvaziye destek olmak amacıyla kurulduğunu ifade etmektedir.


14 Cumhuriyet Gazetesi, 5 Eylül 1950 (asıl kaynak) Alıntı yaparak kullanan: EROĞUL, Cem; Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, İkinci Baskı; Ankara-1990; s. 59.

15 DP iktidarı döneminde para ve pullara yeniden Atatürk’ün resminin basılmasına başlanırken, 10 Kasım 1953’te de Atatürk’ün naaşı Anıtkabir’e nakledildi.

16 NADİ, Nadir; Cumhuriyet Gazetesi; 11 Mart 1951. Nadi bu olayı “pire için yorgan yakmak” olarak değerlendirmiştir.

17 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 9, Cilt 6, s. 28.

18 Halbuki aynı dönemde toptan eşya fiyatları %163 oranında artmıştır. 1950-1960 dönemi ekonomik göstergeleri için bkz. DEMİRER, Mehmet Arif; Demokrat Parti; DP Yayınları No: 1; İstanbul-1994, s. 51.

19 YÜCEL; a.g.e., s. 94.

20 Ulus Gazetesi, 15-16 Ekim 1951.

21 BURÇAK, Rıfkı Salim; On Yılın Anıları (1950-1960); Nurol Matbaacılık; Ankara-1998; s. 216.

22 14 Aralık 1942 günü kabul edilen Cumhuriyet tarihinin ilk seçim kanunu, 5 Haziran 1946 tarihinde bazı değişikliklere uğramıştır. İllerde en çok oyu alan partinin, o ilin tüm milletvekillerini kazanması anlamına gelen “çoğunluk sistemi” antidemokratik olmakla birlikte 27 Mayıs 1960 darbesine kadar geçerliğini korumuştur. Ayrıntılı bilgi için bkz. YÜCEL, M. Serhan-MUTLU, Abdullah; Siyasi Partiler ve Seçim (baskıda).

23 BURÇAK, On Yılın Anıları, s. 223.

24 YÜCEL; a.g.e., s. 108.

25 MİNKARİ; a.g.e., s. 16.

26 GÜNVER, Semih; Fatin Rüştü Zorlu’nun Öyküsü; Bilgi Yayınevi; Ankara-1985; s. 52.

27 GÜNVER; a.g.e., s. 52; Asıl Kaynak: KUNERALP, Zeki; “Sadece Diplomat”.

28 GÜNVER; a.g.e., s. 66; Emekli Büyükelçi Mahmut Dikerdem’den aktarma.

29 GÜNVER; a.g.e., s. 70.

30 27 Mayıs Darbesi’nden sonra Fatin Rüştü Zorlu, Yassıada’da 6-7 Eylül olaylarının tertipçilerinden olmakla suçlanarak yargılandı. Kendisine yapılan haksız ve kasıtlı ithamlar karşısında Mahmut Dikerdem, gerçekleri çarpıtan tanıklıklara karşı savunma tanıklığı yapmak üzere, Zorlu’nun avukatına başvurdu. Yüce Divan bu davada aleyhte 76 tanık dinlemişken savunma tanıklarının dinlenmesine gerek görmediğini bir ara karar ile bildirdi. Bu karar üzerine Zorlu: “Savunma tanıklarının dinlenmesine gerek görülmemesini Yüksek Mahkemece suçsuzluğuma kanaat getirilmiş olmasının delili sayıyorum” dedi. Altı yıl hapse mahkum edildi. Ayrıca bu davanın görülmesi sırasında Fuad Köprülü ve damadı Coşkun Kırca’nın Bayar, Menderes ve Zorlu aleyhine verdiği ifadeler yüzünden Yunanistan Türkiye’ye nota vererek maddi manevi tazminat istemiştir.

31 1957 seçimlerinde Manisa, Burdur ve Ankara’da başarılı bir seçim kampanyası gerçekleştiren Hürriyet Partisi, seçimlerde 350 bin oy ve 4 milletvekili kazanabildi. 24 Kasım 1958 tarihinde topladığı kongre ile 5 muhalife karşı 175 oyla CHP’ye katılarak siyasal hayattan çekildi.

32 YÜCEL; a.g.e., s. 116.

33 Nitekim, 29 Kasım 1955 tarihinden sonra Demokrat Parti’de doğrular söylenmedi, söyleyenler harcandı. 29 Kasım, Adnan Menderes’in “dostlarını, yol arkadaşlarını satan adam” olarak değerlendirilmesine yol açtı ve Menderes’in parti içi diktasına kadar gidecek süreci başlattı.

34 5 Ocak 1957.

35 Aynı gün ABD, Bağdat Paktı Askeri Komitesi’ne gireceğini ilan etti.

36 1957 seçimlerinde DP’nin muhalefete şiddetli baskı uyguladığı iddia edilmiştir. Oysa ki, 1946 seçimlerinde halkın alışık olmadığı “Hasolarla Memoların ayağına gidilen” seçim kampanyası gibi, 1957 Seçimleri de, bu kez “propaganda teknikleri” açısından yepyeni bir dönemin başlangıcıydı. Özellikle 1980 sonrası, her seçimden önce yenilenen seçim kanunları ve günümüzde partilerin rakiplerine karşı yürüttükleri kampanyalar göz önüne alındığında, DP’nin 1957 seçim kampanyasının sadece propaganda teknikleri bakımından farklı olduğu görülecektir.

37 YÜCEL; a.g.e., s. 128.

38 TUNÇAY, Mete; Türkiye Tarihi-4 (Siyasal Tarih 1950-1960 başlıklı makale); Cem Yayınevi; İstanbul 1989; s. 184-185. 27 Mayıs 1960 Darbesinden sonra ihbarın doğru olduğu anlaşılacaktı.

39 Cumhuriyet’in 75 Yılı, YKB Yayınları, 1999.

40 Londra ve Zürih Antlaşmaları 4 Mart 1959 tarihinde TBMM’de görüşülerek kabul edildi. 16 Ağustos 1960’a kadar süren hazırlık devresinden sonra Kıbrıs bağımsız bir devlet statüsü

nü kazandı. İngiltere’ye Londra-Zürih Antlaşmaları çerçevesinde Ada’da 99 mil2 tutarında iki deniz üssü verildi, Ada’daki İngiliz kuvvetleri bu üslere nakledildi. Kıbrıs’ta cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra, Anayasa hükümlerinin uygulanmasına ilişkin sorunlar, taraflar arasında görüş ayrılıklarına ve toplumlar arasında gerilimlere yol açtı. 1962’de iki Türk camiine yapılan bombalama eylemiyle tırmanan olaylar, 1963’te Makarios’un Kıbrıs Anayasası’nda değişiklik yapılmasını önermesiyle çatışmalara dönüştü. Zürih ve Londra Antlaşmalarının ihlal edilmesi anlamına gelen bu gelişmeler sonucunda, 1964’te Üçüncü Londra Konferansı toplandı. Ancak, 1974 Harekatı’na kadar siyasi irade, DP dönemindeki gibi net tavır ortaya koyamadı. Nihayet, 15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi. 2002 yılına gelindiğinde “Avrupa Birliği’ne girmek için Kıbrıs’tan vazgeçelim” görüşünü dillendiren “ver kurtulcu”lar mevcuttur.

41 EROĞUL; a.g.e., s. 147.

42 ALBAYRAK, Mustafa; Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960); Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü; Yayımlanmamış Doktora Tezi; Ankara-1992; s. 1192.

43 YÜCEL; a.g.e., s. 138.

44 EROĞUL; a.g.e., s. 149.

45 Polisin müdahale ettiği grup, DP’lilere göre taşkınlık yapan Halkçılar; CHP’lilere göre İnönü’ye saldırmaya gelen Demokratlardı!

46 25 Mayıs’ta çalışmalarını tamamladığı Menderes tarafından söylenen Tahkikat Komisyonu, raporunu hazırlama fırsatı bulamadan 27 Mayıs Darbesi yaşanmıştır.

47 1970’li yıllarda sıkça görülecek bu manzara Türkiye’nin o günkü şartlarına çok yabancıydı.

48 Cumhuriyetin 75 Yılı; Yapı Kredi Bankası Yayınları; s. 484-485.

49 Bu sayı 1965’te 26’ya, 1977’de 103’e ve 1980’de 333’e çıkmıştır.

50 SİNANOĞLU, Oktay; Bir Nev-York Rüyası “Bye-bye” Türkçe; Otopsi Yayınevi, II. Baskı; İstanbul-2001; s. 111-112. Sinanoğlu’nun Türk dili ile ilgili değerlendirmeleri, günümüzde yedi yüz civarında seyreden kelime dağarcığımız ve üniversitelere bile konan Türkçe Dersleriyle -ne yazık ki- doğrulanmaktadır.

51 Ege Üniversitesi-1955, Karadeniz Teknik Üniversitesi-1955, Ortadoğu Teknik Üniversitesi-1957, Atatürk Üniversitesi-1958.

52 YÜCEL; a.g.e., s. 178.

53 TUNÇAY; a.g.m., s. 187.

54 Rönesans’ın Floransa’dan yayılması da bu iddiayı doğrulamaktadır. Müzisyenlerin, ressamların, heykeltraşların ve diğer sanatçıların eserleri o tarihlerde Avrupa’nın okuma yazma oranı en yüksek kenti olan Floransa’da ilgi görmüş ve bu kent Rönesans’ın doğduğu kent olarak tarihe geçmiştir.

55 YÜCEL, Mehmet; Okullarımızda Müzik Eğitimi ve Düşündürdükleri; Tercüman Gazetesi; 25 Mart 1984 Pazar; s. 2.

56 Kültür ve sanatı zorla benimsetmek, sevdirmek mümkün değildir. Yaşanmış mıdır bilinmez, Bayburt’ta kaymakamın zorlamasıyla operaya gidenler çıkışta konuşurlar “Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi”.

57 TANSUĞ, Sezer; Resim Sanatının Tarihi; Remzi Kitabevi; s 163.

58 Meydan-Larousse; Türkiye Maddesi, Sinema alt başlığı; C. 19, s. 513.

59 KATOĞLU, Murat; Cumhuriyet Türkiyesi’nde Eğitim, Kültür, Sanat; Türkiye Tarihi-4; Cem Yayınevi; İstanbul-1989; s 446.

60 Katkılarından dolayı Mimar Nedim DİKİCİ’ye teşekkürler.

61 Menderes’in, İstanbul’da Vatan ve Millet Caddelerini açmak için kentin dokusunu bozduğu öne sürülmüştür. Bu eleştiride haklılık payı vardır. Plansızlık bir çok kentin bu arada İstanbul’un tarihi ve kültürel dokusunu bozmuş, alınan kararlarda fiili durumlar etkili olmuştur.

62 ÖZKIRIMLI, Atilla; Edebiyat İncelemeleri Yazılar-1; Cem Yayınevi; İstanbul-1983; s. 142.

63 ÖZKIRIMLI; a.g.e., s. 149.

64 Yardımlarından dolayı Aysun Önen’e ve Abdullah Mutlu’ya teşekkürler.

65 KABAKLI, Ahmet; Türk Edebiyatı (4. Cilt); Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları; İstanbul-1991; s. 270.

66 Türk Yurdu dergisi ile Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı Büyük Doğu dergisine Demokrat Parti iktidarının özellikle son yıllarında Örtülü Ödenekten para aktararak destek olduğu bilinmektedir.

67 KATOĞLU; a.g.m., s. 465.
68 Ortalama transfer ücretleri 5-10 bin lira civarındaydı.

69 YÜCEL; a.g.e., s. 243.

70 HOTHAM, David; Türkler; s. 59-60 (asıl kaynak); alıntı yaparak kullanan: YÜCEL; a.g.e., s. 244.

71 YÜCEL; a.g.e., s. 244.

72 TUNÇAY; a.g.m., s. 178.

73 Bu tasnif 1960’a kadar geçerlidir. 21. yüzyılın başında siyaseti etkileyen güçler sınıflandırılması yapılacak olursa sivil bürokrasi ile askeri bürokrasiyi birbirinden tamamen ayırmak gerekirken, bunlara medya, taşra burjuvazisi ve yargı bürokrasisini de eklemek gerekir: Medya ve sermaye ittifağı sivil bürokrasiyi kullanarak siyasette belirleyici role sahiptir.

74 Bu değerlendirmeye göre 1960 darbesi, sivil ve askeri bürokrasinin kenara itilmeye karşı verdiği tepkidir.

75 YÜCEL, a.g.e., s. 242.

76 KAHRAMAN, M. Bülent, Radikal Gazetesi, 09.01.2002 (Devletçi burjuvazi devlete karşı).
AHMAD, Feroz; Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi (1945-1947); Bilgi Yayınları; Ankara, 1976.

AKŞİN, Sina (Yayın yönetmeni) Türkiye Tarihi-4 (Çağdaş Türkiye 1908-1980); Cem Yayınevi; İstanbul 1989. (Mete TUNÇAY ve Murat KATOĞLU’nun makaleleri).

ALBAYRAK, Mustafa; Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960); Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü; Yayımlanmamış Doktora Tezi; Ankara-1992.

BURÇAK, Rıfkı Salim; Türkiye’de Demokrasiye Geçiş 1945-1950; Olgaç Matbaası; Ankara-1979.

BURÇAK, Rıfkı Salim; On Yılın Anıları (1950-1960); Nurol Matbaacılık; Ankara-1998.

DEMİRER, Mehmet Arif; Demokrat Parti; DP Yayınları No: 1; İstanbul-1994.

FELEK, Burhan; Milliyet Gazetesi, 15 Ocak 1975.

FERSOY, Orhan Cemal; Bir Devre Adını Veren Başbakan: Adnan Menderes; Maytaş Yayınları; İstanbul-1971.

GÜNVER, Semih; Fatin Rüştü Zorlu’nun Öyküsü; Bilgi Yayınevi; Ankara-1985.

KABAKLI, Ahmet; Türk Edebiyatı (4. Cilt); Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları; İstanbul-1991.

KAHRAMAN, M. Bülent, Radikal Gazetesi, 09.01.2002 (Devletçi burjuvazi Devlete Karşı).

KARPAT, Kemal; Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul-1967.

MİNKARİ, Ali Esen; 1950-1960 Yılları Arasında İktisadi Kalkınma ve Gelişme; Demokratlar Kulübü Yayınları: 6; Ankara-1992.

NADİ, Nadir; Cumhuriyet Gazetesi; 11 Mart 1951.

ÖZKIRIMLI, Atilla; Edebiyat İncelemeleri Yazılar-1; Cem Yayınevi; İstanbul-1983.

SİNANOĞLU, Oktay; Bir Nev-York Rüyası “Bye-bye” Türkçe; Otopsi Yayınevi, II. Baskı; İstanbul-2001.

TANSUĞ, Sezer; Resim Sanatının Tarihi; Remzi Kitabevi.

YÜCEL, M. Serhan; Demokrat Parti Kongreleri, Emek Matbaası; Ankara-1997.

YÜCEL, M. Serhan; Demokrat Parti; Ülke Kitapları-10; İstanbul-2001.

YÜCEL, M. Serhan-MUTLU, Abdullah; Siyasi Partiler ve Seçim (baskıda).

YÜCEL, Mehmet; Okullarımızda Müzik Eğitimi ve Düşündürdükleri; Tercüman Gazetesi; 25 Mart 1984 Pazar; s. 2.

1900 Yılından 1990’a 20. Yüzyıl Ansiklopedisi (Tercüman Gazetesi).

Cumhuriyetin 75 Yılı (Yapı Kredi Bankası).

Cumhuriyetin 75. Yılında Türkiye Ekonomisi (Dünya Gazetesi) Meydan-Larousse.

Menderes Dönemi (1950-1960)

Yrd. doç. dr. Cİhat GÖKTEPE

Kafkas Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye

akın tarihimiz açısından bu on yıllık dönem çok değişik yönleri ile incelenebilir. Demokrat Parti ya da Menderes dönemi denilen bu periyotta 1950, 1954 ve 1957 yıllarında olmak üzere üç genel seçim yapılmış ve bu dönemde Adnan Menderes beş defa başbakan olarak hükümet kurmuştur. Bu çalışmada, Menderes dönemi esas itibarıyla, Demokrasinin Gelişimi, Ekonomik Değişim, İç Siyasi Gelişmeler ve Dış Politika olmak üzere dört alt başlıkta değerlendirilmiştir.

A. Demokrasinin Gelişimi

Milli Mücadele’nin (1919-1922) işgalci güçlere karşı kazanılmasından sonra 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmiş, aynı yıl Halk Partisi yeniden adandırılarak Cumhuriyet Halk Partisi adını almıştır. Bu parti Türkiye’yi 1950’ye kadar 27 yıl kesintisiz tek parti sistemi ile yönetmiştir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra iç ve dış siyasi, sosyal, askeri ve iktisadi faktörlerin etkisiyle Türkiye’de çok partili sisteme geçiş süreci başlamıştır. Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) mensup dört milletvekili Celal Bayar (İzmir Milletvekili), Fuat Köprülü (Kars Milletvekili), Refik Koraltan (İçel Milletvekili) ve Adnan Menderes (Aydın Milletvekili) 1946’da CHP’den istifa ya da ihraç yoluyla ayrılmışlardır. Nitekim 7 Ocak 1946’da “Demokrat Parti” olarak isimlendirdikleri yeni partiyi kurmuşlardır.1 1945 ve 1946’da on beş yeni siyasi parti kurulmuş ancak DP ana muhalefet partisi olarak gelişmiştir. 1946 seçimlerinde CHP 396, DP ise 61 milletvekili 4 de bağımsız ki bu seçimin güvenilirliği ile ilgili hususlar da pek çok iddia ortaya atılmıştır. Demokratlar 1946-1950 arasında kısa sayılabilecek bir sürede çok büyük bir başarı elde etmişlerdir. Çok Partili sisteme geçiş süreci olarak da değerlendirilen bu dört yıllık dönemde çok partili rejim uğruna yapılan mücadeleyi Karpat,Cumhuriyetin dayandığı

ideolojinin yeniden yorumlanması sonucunu doğurduğu gibi komünizm üzerine geniş tartışmalara ve bugünkü parti sisteminin kurulmasına yol açtı.”2 şeklinde değerlendirmektedir.

14 Mayıs 1950 seçim sonuçlarına göre toplam 7.953.055 oyun 4.242.833 (%53.35)’ünü DP almış ve karşılığında 408 milletvekili çıkarmıştır. Buna karşılık CHP 3.165.095 (%39.78) oy almış ve karşılığında ancak 69 milletvekili çıkarabilmiş 240.209 (%3.02) oy almış olan Millet Partisi (MP) ancak 1 milletvekili çıkarabilmiş, bunlara ilave olarak bağımsız olarak 9 milletvekili de meclise girmiştir.3 Burada vurgulanması gereken bir nokta ise seçim sitemini getirdiği bir sonuç olarak DP oyların %53.3’ünü almışken bunun Meclis’e milletvekili olarak yansıması, 408 milletvekili oran olarak da %83,7 olmuştur. CHP oyların %39.78 ini almışsa da Mecliste 69 milletvekili ile ancak %14.4 nispetinde temsil edilmiştir. Millet Partisi’nin (MP) oy oranı %3.02 olmasına karşılık Meclis’te 1 milletvekili ve %0.2 oranında temsil edilebilmiştir. Seçim sisteminin Meclis’in şekillenmesinde halkın oyundan daha etkili bir faktör olduğu sonucuna varılabilir. Buna örnek olarak eğer 1950’de D. Hont sistemi olsaydı DP 270, CHP 210 vekil çıkarabilecekti. Belirtilen rakam ve oranlardan anlaşılacağı üzere seçim sisteminin (çoğunluk sistemi) temsil üzerindeki etkisi hem iktidar hem de muhalefet açısından çok fazladır. Zira iktidar kendisinde aldığı halk desteğinin üzerinde bir güç hissetmişken muhalefet ise temsildeki sayısal azlığın etkisiyle gücünün daha altında bir muhalefet anlayışını kabul etmek durumunda kalmıştır.4

1950 seçimlerinin bu sonuçları iktidarın el değiştirmesi anlamına geliyordu. Nitekim DP iktidarı 22 Mayıs 1950’de devralmıştır. Aynı gün Yeni Meclis’in yaptığı ilk işlerden birisi Atatürk’ün de yakın arkadaşı deneyimli ve ılımlı bir devlet adamı olarak da bilinen Celal Bayar’ı Türkiye’nin üçüncü Cumhurbaşkanı seçmek oldu, Refik Koraltan da Meclis başkanlığına seçmişler Menderes’e de hükümeti kurma görevi verilmiştir.5 Cumhurbaşkanı seçilen Bayar, Parti Genel Başkanlığı’nı da bırakmıştır. Bu da demokrasi tarihimizde yeni bir başlangıçtı zira Atatürk ve Başkanlığı’nı fiilen olmasa da hukuken devam ettirmişlerdir. DP dönemindeki bu yeni anlayış Cumhurbaşkanlarının hukuken tarafsız olması durumunu pekiştirmiştir. Nitekim 9 Haziran 1950’de DP genel idare kurulu toplanarak Bayar’dan boşalan genel başkanlığa Adnan Menderes’i seçmiştir. Dolayısıyla 1950’den başlayan ve 27 Mayıs 1960 hükümet darbesine kadar sürecek olan bu dönem Demokrat Parti dönemi diye değerlendirilmekle beraber Adnan Menderes’in hem DP Genel Başkanı ve hem de ülkenin başbakanı olmasından dolayı “Menderes Dönemi” olarak da tanımlanmaktadır.

1950’deki hükümet değişikliği sadece iktidarın el değiştirmesi olarak değil, o tarihten itibaren siyaset devletçi siyasetçiden farklı olarak sokaktaki adama dayanmaya başlamıştı.6

Buna bağlı olarak tarihçiler arasında, Demokrat Parti’nin Mayıs 1950’deki ezici seçim zaferinin, modern Türk siyasal tarihinde bir dönüm noktası oluşturduğuna dair genel bir mutabakat vardır. Hatta özelikle DP taraftarları bu değişimi “Ak devrim” olarak tanımlamışlardır.7
Hem DP’nin ezici bir çoğunluğa sahip olduğu yeni Meclis’in hem de yeni hükümetin niteliği eskisinden çok daha farklıydı. DP milletvekillerinin sosyal durumları incelendiğinde, Kemalist devirden ayrılan pek çok farklılık göze çarpar. Bu duruma örnek vermek gerekirse DP milletvekilleri yaş ortalamaları olarak daha gençtiler, seçmenleri ve seçim bölgeleriyle çok daha yakın ilişkilere sahiptiler, yüksek öğrenimli olanlar daha az olmasına karşılık ticaret erbabı ve hukuk bilgisine sahip olanların sayısı daha fazlaydı. DP ile CHP arasındaki en belirgin farklardan biride DP’nin bürokrat veya askeri geçmişi olan milletvekili sayısının çok az olmasıydı. Dolayısıyla Türkiye’de bilinen kitleden oldukça farklı bir kesiminin iktidara gelmiş olduğu açıktı.8

DP’nin ideolojisi ve programında vurgulan hususlar ise ana hatlarıyla, halk için daha fazla hürriyet, liberal ekonomik politika, devlet sektörüne nazara özel sektöre daha çok destek, ve dini konularda daha az sınırlama olarak belirtilebilir.9 Bu politikalar halkın büyük çoğunluğu tarafından memnuniyetle karşılanmıştır.

Zürcher’in, “CHP’nin iktidar döneminde devlet idaresi ve parti teşkilatı o kadar iç içe geçmişti ki partinin devletin toplumu denetlemek ve yönetmek için kullandığı araçlardan sadece biri olduğu pekala söylenebilirdi. DP’nin iktidara gelmesiyle bu ilişki nihayet kesildi. Demokratlar eski yönetimden devraldıkları bürokrasi ve orduya güvenmiyor ve bunları kendi denetimleri altına almak için bir hayli çaba harcıyorlardı. Bu sebepten yıllar boyunca devlet ve parti, özelliklede üst düzeylerde yeniden bütünleşme eğiliminde oldu. Bununla beraber Kemalist dönemden olan ayrılık partinin bürokrasiye egemen olması idi.”10

Değerlendirmesi CHP dönemi parti ve devlet ilişkilerini daha açık bir şekilde yansıtmaktadır.

Genel olarak Demokratlar, Populist (halkçı) ve kırsal kesimin partisi olarak tanımlanırken, Halk Partisi ise elitin ve kentlinin partisi olarak değerlendirilmektedir.11 Genel anlayış böyle olmakla birlikte aydınların pek çoğu 1946’da kurulduğunda DP’yi daha fazla özgürlük vaadettiği için desteklemişlerdir. Hatta CHP’yi de dolaylı olarak sıkıştırma eğilimine girmişlerdir. Özdağ’ın belirttiği gibi;

II. Dünya Savaşı’ndan sonra burjuvazi, bürokrasinin diktasından kurtulmak için baş kaldırdığında, bürokrasinin siyasal organı olan CHP’nin bu işlevi sona ermiş olduğu için bürokrasi içinde de parçalanmalar başlamıştır. Sivil bürokrasi asker bürokrasinin aleyhine iktidarını genişletmiş asker bürokrasiyi iktidar ortaklığından dışlamıştır. Subay heyetinin geneli, desteğini CHP’den çekip, DP’ye yöneltmektedir. Ordu içinde DP yanlısı gizli örgütler kurulmakta CHP iktidarı, seçim için DP’ye devretmeye razı olmazsa, CHP’nin devrilmesi planlanmaktadır.12

1950’de iktidar değişimi hukuken ve fiilen olmuşsa da sosyolojik ve psikolojik açıdan ne DP iktidara ne de Halk Partisi de muhalefete hazırdı.13 Bu ana faktörden ötürü DP iktidara yabancılık çekmiş ve bürokrasi ve askeriyede CHP’nin etkisini azaltmak ve iktidarını sağlamlaştırmak için hızlı değişimler yapmak istemiştir. Bu doğrultuda Demokratlar, ordunun önde gelen subaylarının eski yöne

timle bilhassa İsmet Paşa ile olan yakın ilişkilerinden dolayı orduya karşı hep güvensizlik duymuşlardı. Ama ordunun yönetim kademesinde iktidar değişimini müteakip 6 Haziran 1950’de Genelkurmay başkanının da dahil olduğu yapılan değişim hareketinden sonra rahatlamışlardı.14

DP Genel Başkanı Menderes, Başbakan olduğunda 51 yaşında 21 yıllık milletvekili ve 16 yıl CHP vekiliydi. Kendisini keşfedenin Atatürk olduğunu daima söylerdi15 Dolayısıyla geçmişten getirdiği pek çok doğrular ve alışkanlıklar mevcuttu ve bazı konularda CHP’deki anlayışa benzer eğilimlerin bulunması gayet tabiidir. Bununla birlikte DP’nin dayandığı kitleler ve takip ettiği siyaset anlayışı gibi hususlar başta olmak üzere pek çok konuda CHP’ye göre farklılık gösterir. DP’nin ana söylemleri o dönemde sihirli söylemler olarak da tanımlanan “özel teşebbüs, özgürlük ve anti-komünizm”16 olarak sıralanabilir.

Demokrat Parti’nin sınıfsal dayanağı ile ilgili çeşitli görüşler belirtilebilir, bu hareketin esas itibarıyla egemen sınıflara, yani ticaret burjuvazisi ve büyük toprak sahiplerine dayandığını belirtmek mümkündür. Bununla birlikte bu değerlendirmelerin tam ve detaylı olabilmesi için DP’nin, halkı siyasal mücadelenin içerisine bizzat katıcı özelliğinin de altı çizilmesi gerekir. Zira DP’nin iktidara gelişi geniş bir halk hareketiyle mümkün olmuştur. DP’nin geliştirdiği ve uyguladığı metotlar, o zamana kadar Türkiye’de bilinen ve uygulanan siyasal mücadele usullerini kökten değişime uğratmıştır. Konu ve dönemle ilgili Eroğul’un; “Eskiden çok önemli ve ancak uzaktan saygıyla bakılabilecek şahsiyetler olarak görülen milletvekilleri, halkın ayağına gelmeye başlamışlar; devlet adamları, politikacılar, propagandacılar oy toplayabilmek için çamurlu köy yollarını aşındırır olmuşlardır. Seçimlerin tek dereceli hale getirilmesi, oy ile siyasal iktidar arasındaki ilişkiyi çok daha somut bir hale getirmiş; artık seçimler, sonucu önceden belli, düzmece bir oyun olmaktan çıkmış ve böylece halk bunlarla gerçekten ilgilenir olmuştur. Bu ilginin sonucu olarak katılma oranı gittikçe yükselmiş ve 1950 genel seçimlerinde %88.88’e varmıştır”17 şeklindeki tespit ve değerlendirmeleri fevkalade önemlidir. Buradan da anlaşılacağı üzere Türk halkı Türk tarihinde ilk defa aşağıdan yukarıya bir anlayışla yöneticilerini değiştirmiş, bu durum bile tek başına önemli bir anlayış değişimini beraberinde getirmiş, halk yönetimdeki gücünü kavramış, kendisine olan güveni artmış ve daha da önemlisi iktidarın gerçekleştirdiği siyasi icraatların doğrudan kendisinin günlük yaşantısını etkilediğini fark etmiştir


Yüklə 4,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin