"Orta Asya’ya dair hayallerden Ön Asya’nın katı gerçeklerine"
Türk burjuvazisi devrimci gelişmeye karşı topyekün saldırısını ‘80’lerin sonunda değil daha başında, 12 Eylül darbesiyle başlattı. Devrimci örgütlü harekete tahribatı ölçülemez bir darbe vurmayı başarmakla birlikte, yığınların devrimci mücadelesini besleyen hiçbir temel sorunu çözemedi. ‘80’li yılların sonuna gelindiğinde sermaye düzeni, kendi kronikleşmiş çözümsüz sorunlarının yanısıra, sürekli güçlenen bir Kürt özgürlük hareketi ve politik bir kimlik kazanmayı henüz başaramamış olsa da yaygın bir işçi hareketi ile yüzyüzeydi.
Doğu Avrupa’daki gelişmelerin dünya gericiliğinin ideolojik saldırı cepha(269)nesine kattığı tüm olanaklardan Türk burjuvazisi de kendi payına en iyi biçimde yararlanmaya çalıştı. Ne var ki, bu çaba kitle hareketinin kapsamını, hızını ve etkisini bir ölçüde sınırlasa da, varlığını ve gelişme eğilimini ortadan kaldıramadı.
Körfez savaşının Ortadoğu’nun yerleşik statükosunda yarattığı sarsıntının yanısıra Sovyetler Birliği ve Yugoslavya’nın dağılışının ortaya çıkardığı yeni “Türk-İslam dünyası”, Türk burjuvazisinin emperyalist heveslerini görülmemiş düzeyde kamçıladı. Burjuvazi bunu ülke içinde bir ideolojik saldırıya çevirdi. Yığınlara kendini "Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türklük dünyası"nın lideri olarak sundu. İlginç olan, "emperyalist Türkiye" tahlilleri modası ile, bu propagandaya devrimci olmak iddiasındaki bazı sol çevrelerden verilen objektif destekti.
Komünistler bu modanın ölçüyü kaçırdığı bir evrede devrimci hareketi uyardılar. Görüntü ve Gerçek başlıklı başyazıda, Türk burjuvazisinin bu çabası, "Dikkatleri iç sorunlardan dış sorunlara, Türkiye'nin katı gerçeklerinden Orta Asya'ya ilişkin hayallere''kaydırmak, "iç sorunları geniş uluslararası olanaklarla çözmek fırsatı doğduğu havası" yaratmak olarak nitelendi ve devrimcilere şu çağrı yapıldı: "Bu durumda devrimcilerin görevi, ‘Emperyalist Türkiye’ üzerinde sözde teorik açılımlarla burjuvazinin tüm propaganda olanaklarıyla özel bir çaba göstererek şişirdiği balona hava üflemek değil, onun gerçek çapını, tarihsel güçsüzlüğünü, güncel açmazlarını, çaresizliğini yığınlar nezdinde açığa çıkarmak olmalıdır. Dikkatleri dış sorunlardan iç sorunlara, Orta Asya'ya dair hayallerden Ön Asya'nın katı gerçeklerine çekmek olmalıdır." (Solda Tasfıyeciliğin Yeni Dönemi, s.134-135, Eksen Yayıncılık).
Bugün, dünkü "emperyalist Türkiye" modasının izleyicileri de içinde, artık herkes Türk burjuvazisinin dış politika çizgisinin Balkanlar’da, Kafkaslar’da ve Orta Asya’da uğradığı utanç verici hezimeti tartışıp yazıyor. Ne var ki bu, bugün artık devletin bile en yetkili ağızlardan itiraf etmek zorunda kaldığı çıplak bir gerçek halini almıştır.
Dostları ilə paylaş: |