*dipnotlar yazıda nerede kullanılmışsa oraya parantez içinde yapıştırılmıştır



Yüklə 1,45 Mb.
səhifə79/119
tarix07.01.2022
ölçüsü1,45 Mb.
#89558
növüYazı
1   ...   75   76   77   78   79   80   81   82   ...   119
3.Modern revizyonizmin doğuşu

Hem Sovyet sosyalizminin bozulmasının, hem de federal devletin çökmesi ve dağılmasının temelinde yatan milliyetçilik ya da Sovyet şovenizmidir. Milliyetçilik, emperyalizm tarafından dünya proletaryasının saflarını bozmak ve sosyalizme karşı savaşmak için kullanılan en güçlü silahtır.

Sovyet şovenizmi, II. Dünya Savaşı tehlikesi yakınlaştığı dönemde, 1930’lu yılların ortalarında açığa çıktı.

Bu ilişkide önemli olan II. Dünya Savaşı’nın karakterini açıklığa kavuşturmaktır. Şu dört savaşın birleşimiydi: (1) Etki alanlarının yeniden paylaşımı için emperyalist savaş, (2) Sosyalist Sovyetler Birliği'nin imhası için emperyalist saldırganlık savaşı ve sosyalizmin savunulması için savaş, (3) ezilen halkların ulusal kurtuluş savaşı ve (4) kendi burjuva hükümetlerini devirmek için proletaryanın devrimci savaşı.

1935'te Komintern'in 7.Kongresi -bu son kongredir- bir tarafta Japonya, Almanya ve İtalya'yı saldırgan faşist emperyalizm, diğer tarafta ABD, İngiltere, Fransa ve diğerlerini saldırgan olmayan, demokratik emperyalizm olarak sınıflandırdı ve sonra, sonrakilerin emperyalist burjuvazisini de içine alan dünya çapında anti-faşist birleşik cephenin kuruluşunu savundu. Böylesi bir sınıflandırma, şu ya da bu emperyalist gücün Sovyetler Birliği'ne hemen bir askeri girişimde bulunup bulunmayacağına bağlı oldukça pragmatik bir kritere dayanmaktaydı. Bu birleşik cephe bakışı Sovyetler Birliği'nin savunulmasına en büyük önceliği verdi.

Anti-faşist birleşik cephe taktikleri, ABD, İngiltere, Fransa ve diğer emperyalist güçleri şirin gösterdi, barışçıl bir ortam için emperyalist barışı, özellikle Sovyetler Birliği'nin çıkarlarını dünya devrimininkine üstün tuttu ve bu taktikleri uluslararası(222)komünist hareketin resmi stratejisine dönüştürdü. Taktikler, Sovyet halkı da dahil olmak üzere dünya halklarının dikkatini yalnızca emperyalist askeri saldırılar olgusunda odaklandırdı. Daha sonra emperyalizmin diğer cephelerine karşı toplam uyanıklığını zayıflattı. Böylece onun vahşi doğasının gözden kaçmasını sağlamış oldu. Sovyetler Birliği'nde, bu taktikler burjuva fikirlerin, kültürün-ülkede doğmasına ve canlanmasına neden oldu.

Ek olarak, emperyalist kuvvetlerin sınıflandırılmasında yukarıda bahsedilen kriterler nedeniyle, uluslararası komünist hareket II. Dünya Savaşının karakterinin tanımlanmasını üç kez değiştirdi. Komintern'in 7. Kongresi yaklaşmakta olan dünya savaşını barışçıl ve demokratik devletlerle saldırgan faşist devletler arasındaki bir savaş olarak değerlendirdi. Ancak 1939'da Sovyet-Alman Saldırmazlık Paktı'nın sonuçlanmasından sonra, Komintern onu her iki taraf açısından etki alanları üzerindeki rekabete dayanan bir emperyalist savaş olarak tanımladı. 1941'de Sovyet-Alman savaşının patlamasından sonra ise, sosyalist anavatanın savunulması için anti-faşist bir savaş olarak adlandırdı.

ABD, İngiltere ve Fransa'nın başını çektiği emperyalist ülkelerde bu çizgi, komünist partilerin kendi burjuva hükümetleriyle aktif olarak birlikte hareket etmesini sağladı. ABD Komünist Partisi'nin tasfiyesine yolaçtı ve bu güçlerin sömürgelerindeki ezilen halkların ulusal kurtuluş mücadelesini askıya almasını gerektirdi. Japonya-Almanya- İtalya ekseninde müttefik kuvvetlerle ve değişik nedenlerden ötürü faşistlerin savaş politikasını desteklemeyen burjuvalarla birlikle davranmak, faşist hükümetlerin devrilmesi çabası içerisindeki komünistlerin temel görevi olarak kabul edildi. Sonuçta Japonya Komünist Partisi, ABD işgal kuvvetlerini özgürlük kuvvetleri olarak tanımladı.

1920'lerin sonunda, tek ülkede sosyalizmi kurma teorisi Sovyetler Birliği'nde etkili olmaya başladı. Lenin tek ülkede sosyalist devrimin zaferinin olası olduğunu kanıtlamıştı. Bu olasılık, proletaryanın iktidarı ele geçirmesinden sonra üretim araçlarının toplumsallaştırılmasıyla, sosyalist inşaya girişilebilmesi demekti. Ancak, bu teori tek ülkede bile sosyalist inşanın tamamlanabileceğini ileri sürerek Lenin'in görüşünü çarpıttı.

1936'da Sovyet Anayasası ile tek ülkede sosyalizm teorisi yasallaştı. Ekonomik inşadaki geçmiş sonuçlara dayanarak, Anayasa sömürücü sınıfların yok olduğunu, kapitalist restorasyonun imkansızlığını ve sosyalizmin zaferini ilan etli. Tek başına Sovyetler Birliği'nde sosyalizmden komünizme geçiş görevini belirledi. İşçi, köylü ve asker sovyetleri vekillerini çalışan halkın sovyetleri içerisinde yeniden örgütledi. Eski burjuva sınıfın 1924'te onaylanan Anayasa tarafından ortaya konmuş seçim hakkının ve diğer siyasi haklarının üzerindeki kısıtlamaları yürürlükten kaldırdı. Eski burjuva sınıf özgür kılınmış oldu. Sonradan açıklandığı gibi, bu, Kruşçevci revizyonizmin savunduğu “tüm halkın devleti” teorisinin bir embriyonu idi.

Sorun, kapitalist restorasyon olasılığının varolduğu, çünkü “herkesten yeteneğine göre ve herkese çalıştığı kadar” sosyalist paylaşımının burjuva hakları ve fikirleri yeniden ürettiği ve köylülerin, tümü kolhoz üyeleri bile olsa, halen(223)daha küçük mülk sahipleri olarak kaldıkları gerçeğinin savsaklanmasında yatıyordu. Böyle bir olasılık, sevk ve idarede zengin deneyimi olan burjuvazinin rehabilitasyonuyla muhtemelen iki katına çıktı.

1930'ların ortalarından sonra, ülkenin o dönemdeki durumunun yukarıda bahsedilen tanımlaması üzerine sorular soran ve muhalefet yükseltenlerin, kapitalist artıklar, yabancı ülkelerin ajanları ya da “halkın düşmanları” oldukları gerekçesiyle fiziksel tasfiyesiyle birlikte geniş bir temizlik hareketi zor yoluyla uygulandı. Sonuç olarak ideolojik mücadele geriledi.

Komintern'deki büyük otoritesi ile SBKP, Sovyetler’de sosyalizmden komünizme geçiş için barışçıl koşulların sağlanmasına ve her şeyi buna bağlamaya en büyük önceliği verdi. Bu çizgi uluslararası komünist hareketin genel bir çizgisi olarak kabul edildi. Bu çizgi, Sovyetler Birliği'ne askeri bir tehdit yönelten faşist kuvvetlere karşı savaşmak, fakat emperyalizmin kendisini devrimci yoldan ortadan kaldırmak için savaşmamak anlamına geliyordu.

II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında, emperyalizmden kaynaklanan çelişkilerin son derece keskinleşmiş olmasına karşın bu çizgi, ne galip emperyalist kuvvetlerde ne de yenilmiş olanlarda herhangi bir sosyalist devrime yolaçmadı. II. Dünya Savaşı sonrasında stratejik bir amaç olarak sınıflarüstü barış ve demokrasinin savunulmasını dikkate alan yaygın “barış ve demokrasi” çizgisi tamamen geliştirildi.

Revizyonizm emperyalizme milliyetçi teslimiyetin bir sonucudur. Bernstein ve Kautsky'nin önderliğindeki revizyonistler, I. Dünya Savaşı karşısında kendi burjuva hükümetlerini desteklediler ve II. Enternasyonal'in utanç verici çöküşüne yolaçtılar. Sosyal demokrasiye karşı mücadele sürecinde proletaryaya bağlı marksistler Komintern'i dünya devriminin bir merkezi olarak kurdular.

Modern revizyonizm Sosyalist Sovyetler Birliği'nde, yaklaşan II. Dünya Savaşı tehlikesi ile yüzyüze gelindiğinde ortaya çıktı. Komünist partilerin geliştikleri, Komintern'in kılavuzluğuna ve yardımına gereksinim duymadıkları gerekçesiyle, Komintern'i dağıttı. Bu, tam da Sovyet kuvvetleri ve halkının Alman askerlerine karşı kıran kırana muharebesini yalnızca seyreden ABD ve İngiltere önderliğindeki müttefik kuvvetlerin, bile bile geciktirdikleri ikinci cepheyi açtıkları (Normandiya Çıkartması) zamanda gerçekleşti. Komintern'in dağıtılması çoğu komünist partinin bugün milliyetçi çizginin bir sembolü olarak iyi bilinen “bağımsız ve kendi kendine yetme” çizgisini izlemelerine ve kendilerini “yurtsever” ya da “ulusal” partiler şeklinde adlandırmaya başlamalarına yolaçan bir eğilimi ortaya çıkarttı.




Yüklə 1,45 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   75   76   77   78   79   80   81   82   ...   119




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin