Bu yaklaşımın kurucusu Heidegger’in temel felsefi yönelimi, hocası Husserl’in tin ve madde arasındaki ilişkiye odaklanan bilincin fenomonolojisi sorununu, varlıkla (ontolojik olanla) tarih (tarihsel olan) arasındaki ilişki düzlemine taşımış olmasıdır.
Bu yaklaşımın kurucusu Heidegger’in temel felsefi yönelimi, hocası Husserl’in tin ve madde arasındaki ilişkiye odaklanan bilincin fenomonolojisi sorununu, varlıkla (ontolojik olanla) tarih (tarihsel olan) arasındaki ilişki düzlemine taşımış olmasıdır.
Temel soru, en soyut düzeyde “var olmak ne anlama gelmektedir?”, şeklinde formüle edilebilir.
Bu yönelimin temel gerekçesi ise Alman idealist felsefesindeki genel eğilimlerle paralellik gösterir. Buna göre;
Batı kültürü üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip bulunan bilimsel akıl ve onun dayandığı metafizik düşünce ile kökten hesaplaşılmalıdır.
Bu katkıların da açtığı yoldan hermenutiği, alternatif bir metodoloji statüsünden insanın var olma biçimine (ontoloji statüsüne) taşıyan Gadamer’gil diyalektik hermenutik kavrayışı gelişmiştir.
Heidegger, varlık sorununa şeylerin ontolojisinden değil öznenin ontolojisinden başlamak gerektiğini söyler;
Heidegger, varlık sorununa şeylerin ontolojisinden değil öznenin ontolojisinden başlamak gerektiğini söyler;
çünkü insan öznesi, kendi varoluşu hakkında soru sorabilmek gibi bir biricikliğe sahiptir.
Heidegger’in insan ontolojisi için kullandığı terim Dasein’dir; (Almanca’daki lafzi anlamının, aynı zamanda orada ve burada olmak olduğu söylenmektedir).
Dasein'in felsefi statüsü, Kartezyen özne ile aynı olsa da, anlamı çok farklıdır. Dasein ne bir tindir,ne bilinçtir, ne de daha gevşek bir adlandırmayla öznedir. O Varlığın İkametgahıdır (Ünal Nalbantoğlu)