SEMERKAND
Dünya terakkisinin en kadimi ve merkezi şehirlerinden biri olan Semerkand cihan medeniyetleri zenginliğine katkıda bulunmuş bir kenttir. Semerkand doğunun adeta inci tanesi gibidir. Çünkü bilim ve medeniyetin beşiği olmasından kaynaklanır. Tarihteki Roma, Babil ve Antik Yunan gibi sayılı medeniyetler kadar eski ve kadimi olması, en az onlar kadar dünya gelişim sürecine katkısından dolayıdır. Semerkand yetiştirmiş olduğu alim ve bilimadamlarıyla kendine dünya’yı hayran bırakmış bir Orta Asya dür danesidir. İpek Yolu’nun güney güzergâhında yer alan Semerkand tarihte önemli ticaret merkezi olmuş bir kenttir. Tarihi itibariyle bir rüya şehridir. Şairlere ilham perisi, âlimlere medrese olmuş muhteşem diyardır. Moğol katliamı ile harabeye dönmüş ama Emir Timur’la yeniden hayat bulmuş ilim ve irfan merkezidir.
Özbekistan’ın güney kesiminde, Zerefşan ırmağının vadisinde, Taşkent’in 275 km güneybatısında yer alan Semerkand’ın nüfusu 566,000 bin kişidir. Semerkand, Maveraünnehir bölgesinde Orta Asya’nın en eski şehirlerinden biridir. Şehirde ilk yerleşim yeri Afrasyab Tepesidir.
Semerkand M.Ö. 4. yüzyılından M.S. 6. yüzyılına kadar devam eden bin yıllık tarihinde Merakende adı ile Soğd Devleti idare merkezi olmuştur. M.Ö. 329 yılında Makedonyalı İskender’in ordularınca yakılıp yıkılan Semerkand’ı çevreleyen surların çevresi tarihi kayıtlara göre miladi 1. yüzyılda 10,5 km. idi ki bu da şehrin o zamanlarda da önemli bir nüfusun yaşadığı bir yerleşkeye malik olduğuna işaret eder.
Miladın 6. yüzyılından itibaren bugüne kadar Semerkand 712 yılında Arap fetihi Kuteybe tarafından İslam ile tanıştırılmıştır. M.S. 770-780 yıllarında Semerkand’a hakim olan Mukanna döneminden başlamak üzere iki yüz yıl süresince yönetiminde yine hanedanlar egemen olmuştur. Maveraunnehr’de Semerkand merkezli olarak 820 yılından itibaren tarih sahnesine çıkan Samanoğulları Devleti 889 yılında yönetim merkezlerini Buhara’ya nakledince bir süreliğine de olsa ikinci plana düşer. En eskisi M.Ö. binli yıllara uzanan çeşitli medeniyetlerden sonra, 8. yy.da Afrasiyab Müslümanlarının eline geçmiştir. Bundan sonra hızla gelişen şehir 11–12. yüzyılında güneydeki ovaya inerek bölgenin kültür ve ticaret merkezi haline gelmiştir.
11. yüzyılda Semerkand’a egemen olan Karahanlı Devleti merkezi haline gelir. 1089-1130 yıllarında bu defa Semerkand sahnesine Selçuklular çıkar. 12.yüzyılda bölgede Karahıtaylar egemen olurlar. 1210 yılında Muhammed Harzemşah’ın eline geçen Semerkand’a 1212 yılında başlayan ayaklanma ile bağımsızlık kazanan Semerkand halkı; kısa süre sonra 1220’de Cengizhan önderliğindeki Moğol ordularının istilasına uğrar; yakılıp yıkılır ve Çağatay ulusunun ekonomik merkezi haline gelir ve yeniden imar edilmeğe başlanır. 14. asır ortalarında tekrar ayaklanan Semerkand halkı egemenliğini Moğollardan kurtarır. 14 asır sonlarından itibaren başlamak üzere 15. yüzyılda Emir Timur Hanedanı’nın siyasi, iktisadi ve medeni merkezi haline gelir. Timur'un başkent yapmasıyla yeniden önemli ölçüde gelişti ve önemli bir kültür merkezine dönüştü.
Emir Timur’un Semerkand’a yaptırdığı en önemli yapılardan ilki, hanımının adına yaptırmış olduğu Bibi Hanım Camidir. Emir Timur, 1404 yıllarında sevdiği küçük torunu olan Muhammed Sultana yaptırdığı Gur Emir türbesi, günümüz de Timur sülalesinin mozolesi olarak kullanılmaktadır.
Registan eski Semerkand merkezi olarak kullanılmıştır. Şehrin her tarafından bu merkeze sokaklar gelir. Eski çağlarda buradan çok büyük su yolu geçmiş ve beraberinde kum yığınını getirmiştir. Bu sebepten dolayı Registan Meydanı adını almış, çünkü “kumlu yer” ya da “kumlu meydan” anlamında geldiğinden dolayıdır. Registan Meydanı Timur’un torunu olan Uluğbek tarafından adeta yeniden inşa edilmiş 1409-1447 yılları arasında ve aynı zamanda önemli ticaret ve askeri şölenler alanı olarak da kullanılmıştır.
Semerkand 1868'de Ruslar tarafından işgal edildi. 1924'ten 1930'a kadar Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin başkenti oldu. Günümüzde Semerkand şehri, önemli bir turizm, sanayi ve öğretim merkezi olan kenttir.
Özbekistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve hükümet başkanlığında, Semerkand şehrinin mimari mirasını restore etme, bilhassa, eski şehir olarak adlandırılan kısmını yeniden inşa ederek yapılandırma gibi bir çok restorasyon işleri gerçekleştirilmiştir
1991 yılında İmam Buhari mescidi nezdinde “İmam Buhari Hadis Bilimi Merkezi” kuruldu. Payarık ilçesindeki İmam Buhari Külliyesi en değerli ziyaret yerlerindendir. Külliye Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Karimov’un inisiyatifi ve projesi sayesinde büyük âlimin makberi yerinde inşa edildi.
Semerkand'a İslâm Mimarisinin en güzel örnekleri bulunur. Şehir UNESCO Dünya Miras Alanları Listesine eklenmiştir.
İmam Buhari Külliyesi
Semerkand’ın Tarihi Yapıları
-
Uluğ Bey Medresesi
-
Sher-Dor (Ser-dar) Medresesi
-
Tilya-Kari Medresesi
-
Uluğ Bey Rasathanesi
-
Semerkand Afrasiyab müzesi
-
Timur'un Gur Emîr türbesi
-
Shakh-i Zinda (Şah-ı Zinda) türbesi
-
Bibi Hanım Camii
-
Hazreti Hızır Camii
-
Davud Peygamber türbesi
-
Zümrüt Hoca Camii
-
Bibi Hanım türbesi
-
Kok Camii
-
Chorsu (Çarsu) antik ticaret merkezi
-
Abu Mansur Matridiy (Ebu Mansur el-Matüridî) türbesi
-
Rukhobod türbesi
-
Aksaray türbesi
-
Nisbatdor Hoca Cami
-
Abdu Darun Hoca türbesi
-
Ishrat-Khana (Ishrathona - İşrethane)
-
Namazgâh Cami
-
Kok Saray kalıntıları
-
İmam El Buhari Mescidi
Registan Meydanı
Registan Meydanı, Orta Asya’nın en muhteşem meydanıdır. Meydan muhteşem güzelliğini, üç kenarındaki üç medreseye borçlu. Ortadaki medresenin ismi Tilla-kari (1647-1660). Tilla-kari, altın kaplama manasına geliyor.İlk medresenin kuruluşuyla birlikte, bütün bayramlar ve pazar günü pazarı burada kurulmaya ve kutlanmaya başlamıştır.
Meydanın diğer kenarında ise Timur’un torunu Ulugbey’e ait medrese (1417) bulunuyor. Medrese, bu meydanda yapılan ilk bina olma özelliğine sahip. Kapısının üzerinde “Her Müslüman kadın ve erkek için ilim öğrenmek farzdır” yazıyor. Şirdar (Sherdor) Medresesi (1636) Uluğbek Medresesinin tam karşısında yer alır.
Medreseler aynı plan üzerine inşa edilmiştir. Dört köşeli bir bahçe, dört teras ve çevre boyunca sıralanmış odalar. Oda kapıları İslam dininde önemli bir özellik olan saygı ve alçak gönüllüğü vurgulamak için özellikle alçak yapılmıştır. Kapılardan girerken ve çıkarken mutlaka başınızı eğmeniz gerekir.
Uluğbey (1393 - 1449)
Özellikle astronomi ve matematik ilimlerinde çalışmalar yapan Uluğ Bey, genç yaşına rağmen yaşadığı dönemde ilmi çalışmalara öncelik vermiş ve 1417 yılında astronomi alanında çalışmaları genişletmek için medrese yaptırmıştır. El Kaşi ve Kadızade-i Rumi gibi döneminin en ünlü bilim adamlarını bu medresede toplayan Uluğ Bey, sekiz ondalık kesre kadar doğru olan kesin sinüs ve kosinüs tabloları ve küresel trigonometri formülleri konusunda çalışmalar yapmıştır.
Medresenin ardından 1428 yılında Semerkantta yaptırılan gözlemevinde özellikle Batlamyusun yaptığı çalışmadan beri ilk kapsamlı yıldız cetveli olan Uluğ Beyin Yıldızlar Cetveli önem taşımaktadır. Bu yıldız kataloğu 17. yüzyıla kadar astronomi çalışmalarına kaynaklık etmiştir. Ayrıca bu gözlemevindeki gözlemler, o zamana kadar kesin doğru olarak kabul edilen Batlamyusun hesaplamalarındaki birtakım yanlışları da ortaya çıkarmıştır.
Gözlemevindeki gözlemler sonucu elde edilen veriler, Uluğ Beyin oldukça doğru bir saptamayla bir yılın uzunluğunu 365 gün 5 saat 49 dakika 15 saniye olarak hesaplamasını sağlamıştır. Uluğ Beyin ilim dünyasına diğer katkıları ise Güneşe, Aya ve gezegenlere ilişkin elde ettiği verilerdir.
Uluğ Bey Medresesi (1417-1420)
Uluğbek Medresesi, 1417-1420 tarihlerinde tarafından kurulmuş olan bu medrese 3 senede tamamlanır. İki katlıdır, dikdörtgen planlıdır. Uluğbek kurdurduğu bu medresede bizzat kendisi ölümüne kadar matematik ve astronomi dersleri vermiştir ve bu medresede 50 talebe hücresi vardır.
Sherdor Medresesi (1619 - 1636)
Semerkand valisi olan Yalangtuş Bahadurun emriyle birinci medresenin bir kopyası olarak, ikinci bir medrese yaptırılmış ve Şerdar Medresesi adı verilmiştir.Uluğbek medresenin karşısında bundan yaklaşık iki yüzyıl sonra Şirdar Medresesi simetrik olarak inşa edilmiş (1636). Mimari özellikleri Uluğbek medresesine benzerdir.
Tillakoriy Medresesi ( 1646-1660)
Mirza Uluğbek kervansarayı yerine Yalantuş Bahadır fermanı ile medrese, cami ve mescid maksadıyla inşa edilmiştir. İç bezeme süslemelerinde saf altın kullanıldığı için Tillakâri olarak adlandırılmıştır. Dıştan görünümü diğer iki medreseye benzemektedir.
Şah-ı Zinde Türbesi
Afrasyab kalıntılarının bulunduğu tepenin güneyindeki en eskisi Kusenm ibn Abbas’a ait olan kabrin yer aldığı büyük kabristandır. Tarih içerisinde Rasulullah’ın amcası Abbas’ın soyundan olan Kusem 676 yılında İslam’ı yaymak için geldiği Semerkand’da şehid olunca defnedildiği kabrin etrafında muteber kişilerin defnedilmesi ile büyüyerek teşekkül etmiştir. Külliyenin esas mekanları olan türbeler 14-15. asırların mimari mirasını günümüze taşımaktadır.
Emir Timur Türbesi - Gur Emir
Gur Emir- "Emer’in mezarı" yani Emir Timur’un türbesi anlamına gelmektedir. Gur Emir 1403 yılında, Emir Timur tarafından torunu Muhammed Sultan için yaptırılmıştır. Tahtın varisi olan ve Timur tarafından çok sevilen torunu vefat edince, Emir Timur görkemli bir türbe yaptırır. İç planı dikdörtgen olan bina dışarıdan bakıldığında sekiz yönlü bir prizma teşkil eder. Prizma üzerine çok güzel görünümlü bir soğan şeklinde bir kubbe yerleştirilerek örtülmüştür. Türbe duvarları türkuaz, beyaz ve bordo sırlı tuğlalar ile şekil verilen kufi yazılı desenlerle ile tezyin edilmiştir. Türbede Emir Timur ve iki torunu olan Uluğbek ve Muhammed Sultan ile iki oğlu Şahruh ve Miran şah ile hanedanın bazı üyelerinin mermer lahitler halindeki kabir taşları yerleştirilmiştir. Sadece Emir Timur’un mezar taşı nefritten yapılmıştır, bu taş torunu Uluğbek tarafından yaptırılır.
Bibi Hanım Medresesi ve Camii (1399 – 1404 )
Orta Asya tarihi eserler arasında en büyük ve ihtişamlı bir yapıya sahiptir. Emir Timur’un Hindistan seferinden döndükten sonra hanımı olan Bibi Hanim adına cami ve medrese yaptırmaya karar verir. Bibi Hanım çok akıllı, feraset sahibesi, Timurun’da birçok konularda kendisi ile istişare ettiği hanım efendilerdendi. Camii yapımı beş sene sürer ve M.S. 1404 yılında tamamlanır. Caminin yapımında, Emir Timur’un yaptığı seferlerde gördüğü farklı mimarilerden yararlanılmış. Yüzlerce usta ve mimar farklı ülkelerden getirtilerek Caminin yapımında çalışmışlardır.
Camii 130x102 metre büyüklüğünde, dikdörtgen bir avluya sahiptir. Batı cephesinde asıl cami, kuzey ve güney cephelerde ise küçük odalar yer alır. Büyükçe mermer kaldırım taşlarıyla döşeli geniş bir bahçeye sahiptir. Bahçenin çevresi gelen yolcular, ziyaretçiler için korunaklı yapılmıştır. Yapının girişinde büyük ve işlemeli bir kapı ve 50 metre yüksekliğinde iki minare bulunur.
Camii bahçesinde Emir Timur tarafından Semerkanda getirilen Musfafı Şerifi koymak için mermerden yapılan rahlede mevcuttur. Sovyet döneminde tahrip olan, hatta kayıp olmaya terk edilir. İstiklalden sonra aslına uygun şekilde yeniden yapılandırılmıştır.
Uluğbek Rasathanesi
Semerkand’daki 15 asır mimari mirasının nadide bir örneği olan Uluğbek Rasathanesi aynı zamanda dünya bilim tarihi mirasının özgün bir parçasıdır. 1428-1429 yıllarında Uluğbek’in fermanı ile Semerkand’ın Çolpanata tepesinde Ab-ı Rahmet deresi kenarında inşa edilmiştir. Rasathane silindir şeklinde ve 30,4 metre yüksekliğinde üç katlı bir yapı olarak tasarlanmıştır. Binanın asli kısmında silindirin çevresi 40,2 m. gibi muazzam bir genişliktedir. Yıldızlar ve ayın hareketlerinin gözlendiği rasathane sadece Doğu astronomisinin önemli bir merkezi olmakla kalmamış, dünya astronomisinin de eşsiz bir öncüsü olan “Zîc-i Güraganî” adlı eser de burada kaleme alınmıştır. Uluğbek’in 1449’da öldürülmesinden sonra rasathane de –maalesef- bir çöküş sürecine girmiştir. Bugün Uluğbek Rasathanesi’nin restore edilerek açığa çıkarılmış olan kısmında gözlem işlemlerinin sürdürüldüğü -kısmen yer altına giren- hilal şeklindeki gözlem yerinin uzunluğu 11 metreyi bulmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |