Eğitimin Türk’çesi
Anlayış bir tanımdan yola çıkar. Veya tersi bir yolla bir anlayış bir tanım ortaya koyar. Yeni geliştirilen kavram ve anlayışlar için bu yollardan ikisi de kullanılabilir. Ancak insanların zaten bildikleri(ni düşündükleri) ve kullanageldikleri terimler için öncelikle var olan anlayışın imalarının ortaya konması, özellikle var olan durumdan yola çıkıldığında gerekli hale gelir. Eğitim böyle bir terimdir. İnsanlar eğitim terimini gündelik hayatlarında kullanırlar ve zaten şu veya bu şekilde eğitim süregelmektedir.
Eğitim kelimesi konusunda belirtilmesi gereken açık bir gerçek vardır: Eğitim Türkçe bir kelimedir. Bunu ifade etmek her ne kadar garip gelse de, karşılaşılan bazı durumlar bu belirlemeyi gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla, zaman zaman karşılaşılabilen “eğitim kelimesi educare’den gelir” ifadesi asılsız ve saçma olmanın ötesinde bazan “hain”cedir. Benzer bir örnek olarak “iletişim terimi communicare’den gelir” ifadesiyle bu ifade aynı mantığını ürünüdür. Bu cümleyi kuran kişi Türkçe konuştuğu halde bunu bilmeyecek kadar Türkçeyi unutmuş biri olsa gerektir, ki bu da iyimser bir yorumdur. Zaten bunu bilerek yapıyorsa tabiri caizse hıyanet içindedir. Çünkü iletişim kelimesi Türkçedir ve il-mek kökünden gelir. Bazı çevrelerde görülen “Avrupa değerlerinin öğretilmesi için değer eğitimi kitabı yazmak benzer bir hiyanetin başka bir görünümüdür. Özellikle böyle bir değer eğitimi kitabı yazan kişilerin bundan önce Türk toplumunun değerlerinin öğretilmesi için bir değerler eğitimi kitabı yazmamış olmaları hiyanetin en bariz göstergesi olsa gerektir1. Eğitim kelimesi İngilizce education kelimesinin karşılığıdır. Education kelimesi Latince educare’den gelir.
Türkiye için bir eğitim anlayışından söz edilecek olduğunda öncelikle kelimenin anlam ve imalarının ne olduğunun açıklığa kavuşturulması gerekir. Bunun için de hem kelimenin kökenlerine inmek, hem de toplumdaki eğitim uygulamalarının ne gibi anlayışlara dayandığının gösterilmesi hem anlayış birliğinin tesis edilmesi hem de içinde bulunulan durumun tespit edilerek hata ve sevaplarının ortaya konmasını sağlayacaktır. Böylelikle gerekiyorsa yeni anlayış için nereden yola çıkılacağı da belirlenmiş olur.
Eğitim kelimesinin kökeni biraz karışıktır. “Ağaç yaş iken eğilir” atasözünü hatırlayıp ona atıfta bulunarak “eğitim” kelimesinin eğ-mek’ten geldiği düşüncesi ile sıklıkla karşılaşılır. Oysa eğitim kelimesinin eğmekle aslında bir ilişkisi yoktur. Ancak gene de insanların zihinlerinde yer alana bu ilişkinin ne gibi sonuçları olabileceğine bakmakta yarar vardır.
Etimolojik olarak ilişkisi olmamakla birlikte, eğitim kelimesinin eğ-mek’ten geldiği düşüncesinin önemli bir iması bulunmaktadır. Bu zehabın en temel dayanağı eğitimin öncelikle çocuklara verildiğinin düşünülmesidir. Ağaç yaş iken eğildiğine göre, çocuk da küçükken eğitilmeli, yani bir yöne doğru eğilmelidir. Bu anlayış eğitim konusunda ülkemizdeki yaygın tanımı destekler niteliktedir. Bilindiği gibi Selahattin Ertürk eğitimi “istendik yönde davranış değişikliği meydana getirme süreci” olarak tanımlamıştır. Bu kadar yaygın kabul görmüş bir eğitim tanımı ülkemizde henüz yoktur. Davranışçı yaklaşıma dayanan bu tanım, aslında ağacın yaşken eğilmesi düşüncesiyle paydaştır. Çocuğun istendik yöne eğilmesi gerekmektedir.
Çocuğun eğilmesi çocukta bir gelişme eğiliminin var olduğu anlayışına dayanır. Bu gelişmeye yön vermek eğitim olmaktadır. Öyleyse eğitim çocuğun doğal gelişimine dayanmaktadır. Bu özellik eğitimin en önemli özelliğine işaret eder: Eğitim doğal bir süreçtir. Çocuğun eğitim görmeye yönelik doğal bir eğilimi vardır. Bu doğal eğilimin eğitim yoluyla doğal olmaktan çıkarılarak yapay bir yöne yöneltilmesi bazılarınca eğitim sayılabilir. Ancak insanda gelişme yönünde bir eğilim olduğunu kabul eden bir anlayışın otoriter bir anlayışla onu kullanmaya çalışmasa yerine, onun gelişimini artırmaya çalışması eğitimin doğal yönü olarak görülmelidir.
Durumu şu şeklide göstermek de mümkündür. Çocuğun yukarıya doğru bir büyüme / gelişme eğilimi varsa. Bize düşen onun gelişimini onu eğerek doğal olmayan bir yöne çevirmeye çalışmak yerine doğal yönde gelişmesini kolaylaştırmak olmalıdır. Ağacı ne kadar eğerseniz eğin, doğal yönünü bulmaya çalışır. Belki de eğitimin genel başarısızlığının temel nedeni budur: Çocuğu doğal olmayan bir yöne çekmeye çalışıyor olmak. Çocukların okula gitmeden önce ders yapmaya ve okula gitmeye oldukça hevesli olmalarına karşılık okula gitmeye başlayınca dersten nefret etmeleri ve tatil dualarına çıkmaları eğitim sisteminin doğal olanı yapay olana çevirme çabalarının ve bu çabasındaki başarısızlığının açık örnekleridir2.
Ağaç yaş iken eğiliyorsa, eğitimcilere düşen, doğal sürece “uygun” müdahaleler yapmaktır. Bir anlamda doğal gelişimi engelleyen nedenleri ortadan kaldırmak ve doğal gelişimin kolaylaşması için gerekli tedbirleri almaktır. Eğitim doğal olmalıdır. Çünkü eğitim doğal bir ihtiyaçtır. Yemek yemek, uyumak, oturmak gibi ihtiyaçlar ne kadar doğalsa, eğitim de o kadar doğaldır. Bu davranışlar ne kadar ve nasıl yönlendiriliyorsa eğitim de o kadar yönlendirilmelidir. Rousseau’nun natural eğitim görüşünün özü budur. Cemil Meriç’in de dediği gibi, “çağdaş eğitim, hataları ve sevaplarıyla Emile’i hecelemektedir”3 . Hecelemektedir, çünkü doğal eğilime doğal gelişim sağlamayı henüz göze alamamaktadır.
Eğitim kelimesi Türkçedir, eğit-mek kökünden gelir. Eğit-mek kelimesi ile ilgili bir görüş onun iğitmek şeklinde Divan-ı Lügat’it-Türk’te bulunduğudur. Bu görüşe göre kelimenin aslında iğitim olması gerekir, ama Türkler Divan’ı yanlış okuyarak eğit-mek şeklinde yorumlamışlardır (Clauson). Bu görüşün bizim kaynaklarımıza hakimiyetimiz konusunda küçük düşürücü bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösterir.
Eğitim kelimesi Kutadgu Bilig’te de, Divan-ı Lügat’it-Türk’te de ğeçer. Eğitken şeklinde Tanrı için de kullanılır. Divan’da igit-mek şeklinde geçer ve hayvan veya köle yetiştirmek anlamına gelir. İkinci bir kökeni igid-mek beslemek anlamına gelir. Bu köken hayvanların iğdiş edilmesiyle ilişkilidir. İğdiş etmek “hane halkından olup kandaş olmayan kişi, besleme, halayık, köle” anlamındadır (Nişanyan). Bu anlamların eğitim terimine katkısı pek olumlu sayılmaz. İnsan ile hayvan arasında fark gözetmediği gibi, köleleştirme anlamı da taşır. Bu anlamıyla eğitmek hayvanı iğdiş eder gibi, doğal yaşamdan ayırma, bireyi besleme’ye dönüştürme ile ilişkilendirilir ki beğenilir bir anlam ifade etmez. Buradan çıkarılabilecek diğer bir açıklama, hayvanın iğdiş edilerek cinsel gücünün bedensel gelişime yönlendirilmesidir. Böylelikle hayvan daha gürbüz ve gelişkin hale gelir. Eğitimin insanları belli bir yöne yönlendirmesi bu anlamla bağlantılandırılabilir.
Eğitim kelimesi ile ilgili olarak Eyüboğlu egü / edgü kökenini gösterir. Buna göre, eğitmek iyileştirmek anlamına gelmektedir. Ancak bu köken başka kaynaklarda pek geçmez. Eyüboğlu eğitimin terbiye karşılığı olarak türetildiğini belirtirken, terbiyenin Devlet-i Aliye’de daha çok hayvanlar için kullanıldığını da ekler. Eğitim kelimesi Eren’in sözlüğünde geçmez bile.
Eğitim kelimesinin Türkçe etimolojisi görüldüğü gibi oldukça karışıktır, belki de eğitim anlayışımızın bulanıklığı da buradan gelmektedir. Eğitim kelimesi için İngilizcede education kelimesi kullanılır. Education e-duc-at-ion şeklinde ayrıştırılabilir. Bu kelimenin kökü duc (dük, efendi) kelimesidir. Buna göre education efendileştirme anlamına gelir. Benzer bir durum Arapça için de geçerlidir. Arapça terbiye kelimesine iki kök kaynak gösterilir. Bunlardan biri r-b-y köküdür, mürebbiye kelimesiyle akrabadır. Bu anlamda eğitim “(çocuk) yetiştirme” anlamına gelir. Bu anlam pedagoji kelimesinin eski Yunan’da çocuk bakıcılığı anlamına gelmesi ile anlamdaştır. İkinci köken olan r-b-b ise daha yüce bir anlam taşır. Bu anlamla ilişkili kelimeler olarak rabb ve erbab gösterilebilir. Kişiyi ustalaştırmak, efendileştirmek anlamlarına gelir. Görüldüğü gibi, İngilizce ve Arapça eğitim efendileştirme anlamını ima ederken, Türkçe’de imaları karışıktır.
Yakın bir kavram olan öğretim terimi ise, eğitim terimi kadar karmaşık sayılmaz. Genelde gösterilen iki kökeni vardır. Bunlardan birine göre öğrenmek öğlen-mek yani akıllanmak, idrak etmek demektir. Öğlen-mek ise ög “akıl, anlayış” kelimesinden türemiştir. O da ö-mek “anlamak” kökenine dayanır. Bu köken öğrenmek’in olumlu anlamıdır. Öğrenmek’e getirilen diğer bir açıklama onun öğür ile ilişkili olduğudur. Öğür ise “evcil hayvan sürüsü” demektir ve bu anlam pek olumlu sayılmaz. Buna göre kişi öğrendikçe sürüye katılmış olmaktadır.
Kelimelerin etimolojik incelemeleri onlar hakkındaki kafa karışıklığının da nedenlerini göstermektedir. Kökenlerine inildiğinde ne eğitim kelimesi ne de öğretim kelimesi tam olarak olumlu bir durum arz eder. Günümüz eğitim anlayışının farklı öncüllerle, farklı ölçütlerle ilişkilendirilmesi gereği açıktır. Yeni eğitim anlayışı oluşturma girişimi iki ölçütü dikkate almalıdır. Bunlardan biri eğitim için kullanılan ölçüt, diğeri de eğitim için kullanılan kayraktır. Ölçüt olarak içsel bir ölçüt belirlenebileceği gibi, dışsal bir ölçüt de belirlenebilir, Aynı şekilde, eğitim kişinin kendisi tarafından gerçekleştirilebileceği gibi, başkalarının destek ve yardımlarıyla da gerçekleştirilebilir. Eğitim için öğrencinin içsel kaynaklarını kullanarak içsel ölçütlere ulaşmak kastedildiğinde bunu Türkçedeki karşılığı “erişim” olmalıdır. Erişim kişinin içsel olgunlaşmasını ifade eder. Türkçedeki eren, ermiş ve ergen kelimeleriyle akrabadır. Belli bir olgunlaşma döneminde ermekte olan kişiden söz ederken ergen dediğimiz gibi, eğitim gören kişiye eren, eğitimi neredeyse bitmiş olan kişiye de ermiş denir. Buna göre, Alp-erenler eğitim gören kişilerdir. Veliler de artık ermiş olan kişilerdir. Bu husus aşağıda tekrar ele alınmaktadır.
Eğer erme işlemi dışardan bir kaynak tarafından gerçekleştiriliyorsa, bu durumda “erdirim / eriştirim” denmesi uygun olur. Bu durumda dışsal bir takım güçlerin bireyin ermesine katkıda bulunduğu anlaşılır. Öğretmen bu durumda erdiren’dir, eriştiren’dir.
Bireyin içsel ölçütleri yerine dışsal ölçütlerin kullanıldığı durumlara ise, kişinin kendi kaynakları kullanıldığında “yetişim”, dışsal kaynaklar kullanıldığında ise “yetiştirim” denmesi uygundur. Buna göre belirlenmiş olan bir programın amaçlarını gerçekleştirmeye çalışan bir kişi yetişmeye çalışıyordur, ona bu konuda destek ve yardımcı olan kişi ise onu yetiştirmeye çalışıyordur. Bu anlamda eğitim gören kişi ise yetkin, yeterli, yetişmiş, yetişkin olur. Selahattin Ertürk’ün eğitim (öğretim) programı için önerdiği yetişek kelimesi pek rağbet edilmemiş olsa da terim olarak yerinde ve anlamlı bir kelimedir. Çünkü eğitim (öğretim) programı kişiyi bir noktaya doğru yetiştirmeye ve yeterli hale getirmeye yöneliktir.
Eğitim uygulamalarında üzerinde durulması gereken diğer bir kavram “veli” kavramıdır. Kavram olarak yoldaş ve arkadaş anlamları ağır basan bu kelime iki taraf için de kullanılabilmektedir. Veli kelimesi çocuğun yardımcısı, yetiştiricisi için kullanılmaktadır. Kelime Türkçede ermiş kelimesi ile anlamsal ilişki içindedir. Hem veli, hem de ermiş belli bir (manevi) olgunluğa erişmiş kişiler için kullanılır. Buna göre, çocuğun velisi onun yetişmesinden sorumlu olan kişidir. Eğitimde anababa yerine veli kelimesinin tercih edilmesi anlamlıdır. Devlet şunu der gibidir: “Ben eğitim için gerekli imkanları sağlarım, ama sorumluluk veliye aittir”. Çocuğun velisi anababa olduğunda çocuğun eğitimi için anababanın birinci derecede sorumlu olduğunu, kendisinin sadece imkanlar sunduğunu ifade etmektedir.
Veli kelimesinin akrabaları olan mevla, mevlana ve molla kelimeleri ayrıca incelemeye değerdir. Mevla ve Mevlana kelimeleri olumlu anlamlarını sürdürebilmiş, ama molla kelimesi geçmişte gelişime açık olmamalarının etkisiyle günümüzde olumsuz bir anlam edinmiştir. Ama Mevla ve Mevlana kelimeleri toplumun gözünde tanrısal anlamlara sahiptir.
Eğitim terimine eriştirim anlamının eklenmesi günümüz eğitim anlayışlarından, çocuğun kendini gerçekleştirmesine yardım etme anlayışıyla ilişkilendirilebilir. Bu da temelde “iyi insan” yetiştirmek demektir. Türk toplumu için “iyi insan” ermiş insandır. Dolayısıyla eğitim bir velayet işidir, veren için de, alan için de.
Burada belirtilen kelimelerin her zaman eğitim kelimesi yerine kullanılması gerekmez. Yapılmak istenen, eğitimin kökenlerine işaret etmektir. Umulur ki, bu çerçevede “eriştirim-anlamında-eğitim”, “yetiştirim-anlamında-eğitim” gibi kavramsallaştırmalar eğitim anlayışımızın biçimlenmesine yardımcı olur. Hatta eriştirim’in eğitim için, yetiştirim’in de öğretim için akılda tutulması gereken bir kavram olduğu da öne sürülebilir. Bu terimlerin eğitim felsefesi açısından doğurguları ayrıca üzerinde durulmaya değer bir husustur.
Dostları ilə paylaş: |