Muhtar'ın Kıyamı ve Mehdilik İnancı
İslâm tarihinde Mehdilik inancının etkisini Muhtar'ın, İmam Hüseyin'in (a.s) katillerinden intikam alışında görmekteyiz. Muhtar'ın çok siyasetçi bir kişi olduğunda ve izlediği metot da dindar bir kişinin metodundan ziyade siyasetçi bir kişinin siyaseti olduğunda şüphe yoktur. Elbette Muhtar'ın iyi veya kötü bir kişi olduğunu söylemek istemiyorum. Bunu anlatmak istemiyorum. Muhtar konunun şehitler efendisi İmam Hüseyin'in (a.s) katillerinden intikam almak olduğunu ve bunun çok iyi bir zemin olduğunu, fakat halkın kendisinin önderliğinde bu işe yanaşmayacaklarını biliyordu. Şayet (bir rivayete göre) bu konuda İmam Zeynelabidin'le (a.s) de irtibata geçmiş ve İmam (a.s) kabul etmemiştir. Bunun üzerine beklenen Mehdilik inancını Emi-rü'l-Müminin Ali'nin (a.s) oğlu ve şehitler efendisi İmam Hüseyin'in (a.s) kardeşi Muhammed b. Hanefiyye'ye uyarlayarak gündeme getirdi. Çünkü Resulullah'tan (s.a.a) "Onun ismi benim ismimdir." şeklinde bir hadis nakledilmiştir. Muhtar dedi ki: Ey insanlar! Ben zamanın imamı ve Resulullah'ın (s.a.a) bildirdiği Mehdi'nin naibiyim.[1]
Muhtar bir süre İmam Mehdi'nin naibi adına siyasi oyun oynadı. Şimdi acaba Muhammed b. Hanefiyye'nin kendisi de vaad edilen Mehdi olduğunu kabul ediyor muydu? Bazıları İmam Hüseyin'in (a.s) katillerinden intikam alabilmek için kendisinin de bunu kabul ettiğini söylüyorlar; ama bu kesin değildir. Fakat Muhtar'ın Muhammed b. Hanefiyye'yi beklenen Mehdi olarak tanıttığında şüphe yoktur. İşte Kiysanilik mezhebi bu olaydan sonra ortaya çıktı. Muhammed b. Hanefiyye de ölünce, "Beklenen Mehdi yeryüzünü adalet ve eşitlikle doldurmadıkça ölmez, öyleyse Muhammed b. Hanefiyye ölmemiş, Razva dağında gaybete çekilmiştir." dediler.
[1]- Şuna da dikkat edilmesi gerekir ki, sadr-ı İslam'dan günümüze kadar İmam Mehdi'nin (a.f) ne zaman zuhur edeceği hiçbir zaman belirtilmemiştir. Elbette kimin ve kimlerin oğlu olduğu gibi bazı özellikleri belirtilmiştir. Fakat Resulullah'ın (s.a.a) "Evlatlarımdan olan Mehdi kesinlikle zuhur edecektir." şeklindeki rivayetlerde onun ne zaman zuhur edeceğine dair her hangi bir açık tarih yoktur.
Zührî'nin Sözü
İslâm tarihinde başka bir olay daha var. Aslen Emevî bir tarihçi olan, Şiîlikle de bir ilişkisi olmayan Ebu'l-Ferec İsfahanî "Mekatilu't-Talibiyyin" adlı kitabında şöyle yazıyor:
Zührî,[1] Zeyd b. Ali b. Hüseyin'in[2] şehadet haberini duyunca, "Bu Ehlibeyt neden bu kadar acele ediyorlar ki; oysa bir gün onlardan olan Mehdi zuhur edecektir?" dedi. Demek ki Resulullah'ın (s.a.a) evlatlarından olan Mehdi olayı o kadar kesindi ki, Zeyd'in şehit olduğunu haber verdiklerinde Zührî hemen Zeyd'in kıyam ettiğini düşünüp diyor ki: "Şu peygamber çocukları neden acele ediyorlar ki?! Neden erken kıyam ediyorlar?! Bunlar şimdi kıyam etmemelidirler; bunların vaat edilen Mehdi'si kıyam edecektir."
Benim Zührî'nin itirazının yerinde olup olmadığıyla bir işim yoktur; gerçi Zührî'nin itirazı yersizdir. Ancak asıl dikkat çekmek istediğim nokta Zührî'nin şu sözüdür: Bir gün Resulullah'ın (s.a.a) Ehlibeyt'inden bir kişi kıyam edecek ve onun kıyamı da başarılı ve kurtarıcı olacaktır.
[1]- Zuhrî Ehlisünnet'tendir. Zührî ve Şa'bî tâbiîndendirler. Yani Resulullah'ın (s.a.a) kendisini değil, ashabını görmüşlerdir. Aynı zamanda kendi zamanlarının ileri gelenlerinden ve büyük âlimlerindendirler.
[2]- Bildiğiniz gibi İmam Zeynelabidin'in (a.s) "Zeyd" adında bir oğlu var. Zeyd kıyam etti ve şehit oldu. Zeyd'in iyi veya kötü birisi olup olmadığı konusunda bir takım şeyler söylenmiştir. Fakat Şia rivayetlerinden anlaşıldığı kadarıyla Masum İmamlarımız Zeyd'i övmüşlerdir. "el-Kafî"de İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: "Allah'a andolsun Zeyd şehid olarak dünyadan göçtü." Şimdi Yemen'de bulunan Zeydî Şiîlerin hepsi veya çoğu onu İmam Zeynelabidin'den (a.s) sonra imam bilmektedirler. Her halükârda kendisi iyi bir kişiydi; takvalı ve zahit bir kişiydi. Rivayetlerimize göre Zeyd'in kıyamı imamet için değil, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak içindi. Dolayısıyla bizim açımızdan Zeyd iyi ve saygın bir kişiydi.
Nefs-i Zekiyye'nin Kıyamı ve Mehdilik İnancı
İmam Hasan'ın (a.s) kendisiyle aynı ismi taşıyan Hasan isminde bir oğlu var. Kendisiyle aynı ismi taşıdığı için ona "İkinci Hasan" anlamında "Hasan-ı Müsenna", Hasan b. Hasan denilmekteydi. İkinci Hasan, Eba Abdullah Hüseyin'in (a.s) kızıyla evlenmiştir. İmam Hüseyin'in (a.s) kızı Fatıma, Hasan-ı Müsenna'nın eşidir. Hasan-ı Müsenna ve Fatıma bint-i Hüseyin'in "Abdullah" adında bir oğlu olmuştur. "Abdullah" hem anne tarafından ve hem de baba tarafından Emirü'l-Müminin Ali ve Fatımatuü'-Zehra'ya ulaştığı ve çok halis bir kişi olduğu için ona "Abdullah Mahz" diyorlardı. Yani Abdullah hem baba tarafından ve hem anne tarafından soyu Ali ve Fatıma'ya ulaştığı için halis bir Alevî ve halis bir Fatimî'dir. Abdullah Mahz'ın Muhammed ve İbrahim isminde oğulları vardır.
Bunların dönemi Emevîlerin hilâfetinin sonlarına, yani yaklaşık hicrî 130 yıllarına tesadüf etmektedir. Çok saygın bir kişi olan Muhammed b. Abdullah Mahz "Nefs-i Zekiyye" diye meşhurdur. Emevîlerin son dönemlerinde İmam Hasan'ın soyundan gelen seyyitler kıyam ettiler (çok geniş bir konudur bu). Hatta Abbasîler bile Muhammed b. Abdullah Mahz'a biat ettiler. İmam Cafer Sadık'ı (a.s) da bir toplantıya davet edip ona, "Biz kıyam etmek istiyoruz ve hepimiz Muhammed b. Abdullah Mahz'a biat etmeye niyetliyiz. Siz Hüseynî seyitler de biat edin." dediler. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdu:
Bu kıyamdan sizin hedefiniz nedir? Muhammed iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak için kıyam etmek istiyorsa ben de onun yanındayım ve onu onay-lıyorum. Fakat ümmetin Mehdi'si olarak kıyam etmek istiyorsa yanılıyor. Bu ümmetin Mehdi'si o değil, başka biridir; bu durumda ben kesinlikle onu onaylamam.
Belki konuyu Muhammed b. Abdullah'ın kendisi de biraz karıştırmıştı; çünkü onun adı Resulullah'ın (s.a.a) adı olduğu gibi omzunda da bir ben vardı;[1] halk "Yoksa bu ben onun bu ümmetin Mehdi'si olduğunu mu gösteriyor!" diyorlardı. Ona biat edenlerin çoğu ümmetin Mehdi'si diye biat ettiler. Demek ki Mehdilik konusu Müslümanlar arasında o kadar kesindi ki, biri kıyam etseydi ve biraz da iyi bir kişi olsaydı, "İşte bu Resulullah'ın (s.a.a) buyurduğu Mehdi'dir." diyorlardı. Eğer Resulullah (s.a.a) buyurmamış olsaydı kesinlikle böyle olmazdı.
[1]- Resulullah'ın (s.a.a) omzunda nübüvvet mührü dedikleri bir ben vardı.
Dostları ilə paylaş: |