Ekberiyet tecellisi sonucu önce "haşyeti", sonucu olarak da "hiç"


EŞ ŞEKÛR Verdiği nimeti çoğaltmak için o nimeti değerlendirten. Birimde verilen nimeti hakkıyla değerlendirerek "daha"



Yüklə 2,42 Mb.
səhifə19/35
tarix12.01.2019
ölçüsü2,42 Mb.
#95586
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   35


EŞ ŞEKÛR
Verdiği nimeti çoğaltmak için o nimeti değerlendirten. Birimde verilen nimeti hakkıyla değerlendirerek "daha"sına açılmayı oluşturan. "Kerîm" isminin özelliğini tetikler. Bu ismin özelliğinin kapalı kalması ise, birimi kendisine ulaşana karşı kapanmayı; o nimeti değerlendirmek yerine başka yönlere dönerek o nimetten perdelenmeyi yaşatır. Bu da "nankörlük" yani verileni değerlendirmemek olarak tanımlanır. Verilenin gerisinden mahrum kalma sonucunu doğurur. Nimetin ardı kesilir!


Bakara

52-) Bu olaydan sonra sizi affetmiştik belki şükredersiniz (değerlendirirsiniz) diye.

Bakara

56-) Sonra, ölümü (yokluğunuzu-gerçekte yegâne var olanın Vâhid-ül Kahhar olduğu gerçeğini) tatmanızın akabinde, yeni bir anlayışla hayata başlatmıştık sizi, belki bunu değerlendirirsiniz diye.

Bakara

172-) Ey iman edenler, sizi rızıklandırdıklarımızdan temiz olanlarını yiyin. Ve bunu değerlendirin, eğer yalnızca O'na kulluk etmek istiyorsanız.

Bakara

185-) İnsanlara hakikati idrak ettiren ve gerçekle yanlış arasındaki farkları açıklayan Kur'ân, Ramazan ayı içinde inzâl olmuştur. Sizden kim bu aya ererse, sıyamı (orucu her boyutuyla) yaşasın. Kim de hasta veya seyahatte olursa, o günler sayısınca tamamlasın. Varlığınızdaki hakikati yaşamayı sıyam ile kolaylaştırmak ister, güçleştirmek istemez. O sayılı günleri tamamlayarak, size hakikati yaşattığı ölçüde, Allah'ın ekberiyetini hissetmenizi ve bunu değerlendirmenizi ister.

Bakara

243-) Ölüm korkusuyla yurtlarını terk eden binlerce kişiyi görmedin mi? Allah onlara "Ölün" dedi; sonra da diriltti. Şüphesiz ki Allah insanlara fazl sahibidir; ama insanların ekseriyeti değerlendirmezler (verilen nimeti).

Âl-i İmran

123-) (Gerçekten) siz zayıf ve çaresiz bir hâldeyken, Allah size Bedir'de zafer verdi. O hâlde Allah'tan korunun ki böylece değerlendirenlerden olasınız.

Maide

6-) Ey iman edenler... Salâta doğrulduğunuzda yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi su ile yıkayın; başlarınızı mesh edin ve iki topuğunuza kadar ayaklarınızı da yıkayın... Eğer cünüp iseniz bütün vücudunuzu yıkayın... Eğer hasta olmuşsanız veya bir sefer üzere iseniz veya sizden biri tuvalet ihtiyacını gidermiş olarak gelirse yahut kadınlarla yatmışsanız, su da bulamamışsanız; temiz toprağa teyemmüm edin... Yüzlerinizi ve ellerinizi ondan mesh edin... Allah size güçlük oluşturmak dilemez, fakat sizi arındırmak ve "HÛ"nun nimetini sizin üzerinizde tamamlamayı diler; tâ ki şükredesiniz (değerlendiresiniz).

A'raf

10-) Andolsun ki, sizi arzda yerleştirdik ve sizin için orada yaşamınızı devam ettirecek nimetler oluşturduk... Ne kadar az değerlendiriyorsunuz!

A'raf

144-) Buyurdu ki: "Ey Musa! Muhakkak ki Ben seni, risâletlerim ve kelâmım ile insanlar üzerine seçtim... Al sana verdiğimi ve şükredenlerden (değerlendirenlerden) ol!"

Yunus

60-) Allah hakkında yalan söyleyerek iftira edenler, kıyamet sürecini ne sanıyorlar? Muhakkak ki Allah insanlara lütuf sahibidir... Fakat onların çoğunluğu şükretmezler (bunu Allah nimetine lâyık şekilde değerlendirmezler).

Yusuf

38-) "Ben atalarım İbrahim, İshak ve Yakup'un milletine (tevhid dinine) tâbi oldum... Allah'a herhangi bir şeyi (nefsim dâhil) ortak koşmamız bizim için olacak şey değildir! Bu hem bizim üzerimize ve hem de insanlar üzerine Allah'ın fazlındandır. Fakat insanların çoğunluğu (bu hakikati değerlendirip) şükretmezler."

Fatır

30-) Onlara hak ettikleri karşılığı tam verir ve fazlından da artırır... Muhakkak ki O, Gafûr'dur, Şekûr'dur.

Fatır

34-) (Adn cenneti yaşamına girenler) dediler ki: "Hamd, üzülmeyi bizden gideren Allah'a aittir... Muhakkak ki Rabbimiz, Gafûr'dur, Şekûr'dur."

Şura

23-) İşte bu, Allah'ın, iman edip imanın gereğini uygulayan kullarına müjdelediğidir... De ki: "Sizden yakınlığın sevgisi dışında, bu tebliğim nedeniyle bir karşılık istemiyorum"... Kim bir güzellik kazanırsa, onda, onun için bir güzellik de biz arttırırız! Muhakkak ki Allah Gafûr'dur, Şekûr'dur.

Şura

33-) Eğer dilerse, rüzgârı durdurur da (rüzgârın gücü ile akıp gidenler, denizin) üzerinde durup kalırlar... Muhakkak ki bunda çok sabreden ve çok şükreden herkes için elbette işaretler vardır.

Teğabün

17-) Eğer Allah'a (Esmâ'sıyla var olmuş ihtiyaç sahiplerine) güzel bir ödünç verirseniz, verdiğinizi size katlayarak arttırır ve sizi mağfiret eder... Allah Şekûr'dur, Halîm'dir.


EL ALİY
Yüce. Varlıkları Hakikat noktasından seyreden!



Bakara


255-) Allah O, tanrı yoktur sadece O'dur... Hayy ve Kayyûm (yegâne hayat olan ve herşeyi kendi isimlerinin anlamı ile oluşturan-devam ettiren); O'nda ne uyuklama (âlemlerden bir an için olsun ayrılık), ne de uyku (yaratılmışları kendi hâline bırakıp kendi Zâtî dünyasına çekilme) söz konusudur. Semâlarda ve arzda (âlemlerdeki tümel akıl ve fiiller boyutunda) ne varsa hepsi O'nundur. Nefsinin hakikati olan Esmâ mertebesinden açığa çıkan kuvve olmaksızın (biiznihi) O'nun indînde kim şefaat edebilir... Bilir onların yaşadıkları boyutu ve algılayamadıkları âlemleri... O'nun dilemesi (elvermiş olması) olmadıkça ilminden bir şey ihâta edilemez. Kürsüsü (hükümranlık ve tasarrufu {rubûbiyeti}) semâları ve arzı kapsamıştır. Onları muhafaza etmek O'na ağır gelmez. O Âliyy (sınırsız yüce) ve Azîm'dir (sonsuz azamet).


Nisa

34-) Erkekler, kadınlar üzerine kavvamdırlar (koruyup gözeten). Allah'ın fazlıyla açığa çıkardığı bazı özellikler sebebiyle bazısı diğerinden üstündür, mallarından karşılıksız bağışlarlar. Sâliha kadınlar eşlerine saygılı ve söz dinlerler. Allah'ın kendilerini korumasıyla gayblarını korurlar (yalnızken başka erkeklerle olmazlar). Serkeşlik yapmasından korktuğunuz (evlilik sorumluluğunu yerine getiremeyecek olmasından çekindiğiniz) eşlerinize öğüt verin (yanlışlarını fark ettirin); (anlamamakta ısrar ederlerse) yataklarında yalnız bırakın ve bu da yeterli olmazsa onları (rencide edecek kadarıyla) dövün. Size uyarlarsa artık üstlerine gitmeyin, incitmeyin. Muhakkak Allah Âliyy'dir, Kebîr'dir.

Nahl


1-) Allah hükmü gelmiştir; (görmeniz için) aceleye gerek yok! O, onların şirk koştuklarından Subhan'dır, Âli'dir.

Nahl


3-) Semâları ve arzı Hak olarak (El Esmâ ül Hüsnâ'sıyla) yarattı... Onların ortak koştuklarından Âli'dir!

Meryem


57-) Biz Onu yücelik makamına yükselttik!

Hac


62-) İşte böyle... Zira Allah; "HÛ"dur! Hak'tır (hakiki varlık)! O'nun dûnunda olan yöneldikleri ise, aslı olmayan (bilinçteki yanlış verinin var sandırdığı) şeylerdir! Muhakkak ki Allah, Âliyy'dir, Kebîr'dir.


Kasas


68-) Rabbin dilediğini yaratır ve seçer! Onların ihtiyârı (seçim hakkı) yoktur! Allah Subhan'dır! Şirk koştukları şeylerden Âli'dir!

Rum

40-) Allah ki, sizi yarattı, sonra yaşam gıdasıyla besledi; sonra sizi öldürür (ölümü tattırır), sonra da sizi (yeni bir yaşam boyutunda) diriltir! Sizin eş koştuklarınızdan, bunlardan birini yapan kimse var mı? Münezzeh'tir "HÛ" onların şirk koştuklarından; Âli'dir.

Lukman

30-) Bu böyledir çünkü Allah, "HÛ"dur; Hak'tır (Mutlak Hakikattir)... Muhakkak ki, O'nun dûnunda isimlendirdikleri şeyler, asılsız-boş şeylerdir! Muhakkak ki Allah "HÛ"dur; Âliyy'dir, Kebîr'dir.

Sebe


23-) Kendisine izin verilen müstesna, O'nun indînde şefaat fayda vermez... Nihayet bilinçlerini saran dehşet yatıştığında: "Rabbinizin hükmü nedir?" derler... "Hak" derler... "HÛ"; Âliyy'dir, Kebîr'dir.

Zümer


67-) Allah'ı hakkıyla değerlendiremediler! Kıyamet sürecinde arz bütünüyle O'nun kabzasındadır (avucunun içindedir); semâlar O'nun sağ eliyle dürülmüşlerdir... O, onların şirk koştuklarından münezzehtir, Âli'dir.

Mu'min


12-) İçinde bulunduğunuz hâlin sebebi şudur: Allah, TEK'liğine davet ettiğinde (vehmettiğiniz-varsandığınız benliğinizden arınmayı teklif ettiğinde), küfür (inkâr) ettiniz! Eğer (teklif edilen) O'na şirk anlayışı olsa, iman ederdiniz... Hüküm, Âliyy, Kebîr olan (açığa çıkan kuvvelerinin hükmediciliğini reddedemeyeceğiniz) Allah'ındır!

Şura


4-) Semâlarda ve arzda ne varsa O'nun içindir... O, Âliyy'dir, Azîm'dir.

Şura


51-) Bir beşer için Allah'ın kendisiyle konuşması mümkün değildir! Ancak vahiy yollu yahut perde arkasından ya da bir Rasûl (melek) irsâl edip izniyle dilediğini vahyetmesi hariç! Muhakkak ki O, Âliyy'dir, Hakîm'dir.

Zuhruf


4-) Muhakkak ki O, katımızda, Ana BİLGİde (İlmullah), Âliyy'dir, Hakîm'dir.

Hakka


22-) Âli (yüce) bir cennette!

Gâşiye


10-) Âli bir cennettedir!


EL KEBİYR
Esmâ'sıyla yarattığı âlemlerinin büyüklüğü kavranamaz olan.



Nisa

34-) Erkekler, kadınlar üzerine kavvamdırlar (koruyup gözeten). Allah'ın fazlıyla açığa çıkardığı bazı özellikler sebebiyle bazısı diğerinden üstündür, mallarından karşılıksız bağışlarlar. Sâliha kadınlar eşlerine saygılı ve söz dinlerler. Allah'ın kendilerini korumasıyla gayblarını korurlar (yalnızken başka erkeklerle olmazlar). Serkeşlik yapmasından korktuğunuz (evlilik sorumluluğunu yerine getiremeyecek olmasından çekindiğiniz) eşlerinize öğüt verin (yanlışlarını fark ettirin); (anlamamakta ısrar ederlerse) yataklarında yalnız bırakın ve bu da yeterli olmazsa onları (rencide edecek kadarıyla) dövün. Size uyarlarsa artık üstlerine gitmeyin, incitmeyin. Muhakkak Allah Âliyy'dir, Kebîr'dir.

Rad


9-) Algılanamayan ve algılananın Âlim'idir! Kebîr'dir (sonsuz mânâlar büyüklüğü sahibi), Müteâlî'dir (yüceliği her şeyi ihâta eder).

Hac

62-) İşte böyle... Zira Allah; "HÛ"dur! Hak'tır (hakiki varlık)! O'nun dûnunda olan yöneldikleri ise, aslı olmayan (bilinçteki yanlış verinin var sandırdığı) şeylerdir! Muhakkak ki Allah, Âliyy'dir, Kebîr'dir.

Lukman

30-) Bu böyledir çünkü Allah, "HÛ"dur; Hak'tır (Mutlak Hakikattir)... Muhakkak ki, O'nun dûnunda isimlendirdikleri şeyler, asılsız-boş şeylerdir! Muhakkak ki Allah "HÛ"dur; Âliyy'dir, Kebîr'dir.

Sebe

23-) Kendisine izin verilen müstesna, O'nun indînde şefaat fayda vermez... Nihayet bilinçlerini saran dehşet yatıştığında: "Rabbinizin hükmü nedir?" derler... "Hak" derler... "HÛ"; Âliyy'dir, Kebîr'dir.

Mu'min

12-) İçinde bulunduğunuz hâlin sebebi şudur: Allah, TEK'liğine davet ettiğinde (vehmettiğiniz-varsandığınız benliğinizden arınmayı teklif ettiğinde), küfür (inkâr) ettiniz! Eğer (teklif edilen) O'na şirk anlayışı olsa, iman ederdiniz... Hüküm, Âliyy, Kebîr olan (açığa çıkan kuvvelerinin hükmediciliğini reddedemeyeceğiniz) Allah'ındır!


EL HAFİYZ
Âlemler içindekilerin varlığının korunması için onların gerekenlerini oluşturan.


En'am

104-) Gerçek şu ki, size Rabbinizden değerlendirilesi deliller gelmiştir... Kim basîretiyle gelenleri değerlendirirse kendi lehine, kim de basîretsiz olursa kendi aleyhinedir... Ben, üzerinize muhafız değilim!

En'am


107-) Eğer Allah dileseydi, şirk inancında olmazlardı! Seni onlar üzerine muhafız koymadık! Sen onlara Vekîl değilsin.


Hud

57-) "Eğer yüz çevirirseniz, ben gerçekten kendisiyle irsâl olunduğum şeyi (Hakikat bilgisini) size tebliğ ettim... Sizden başka bir halkı yerinize getirir Rabbim; siz O'na bir zarar veremezsiniz... Muhakkak ki benim Rabbim her şey üzerinde Hafîz'dir."

Sebe

21-) Oysaki onun (İblis), onlar üzerine bir zorlayıcı gücü yoktu! Sadece sonsuz gelecek yaşamına iman eden ile ondan kuşku duyanın farkı açığa çıksın diye bunu yaptık. Rabbin her şey üzerine Hafîz'dir.


EL MUKİYT
Hafîz isminin özelliğinin oluşması için gerekli olan maddi veya manevî olarak nitelendirilen alt yapıyı oluşturup meydana getiren.



Nisa


85-) Kim bir iyiliğin oluşması için vesile olursa, o iyilikten bir hissesi olur... Kim de kötü bir olaya vesile olursa, onda bir payı olur... Allah her şeye Mukît'tir.



EL HASİYB
Birimselliğin devamı için yeterli olduğu gibi, birimden açığa çıkanların sonucunu yaşatan. Böylece sonsuza dek oluşumun akışını yaratmış olan!


Bakara


202-) İşte bunlar kazandıklarının karşılığına ulaşacak olanlardır. Allah, Serî ül Hisâb'dır (hesabı anında gören).


Bakara

284-) Semâlarda ve arzda ne varsa Allah'ındır (Esmâ'sının açığa çıkması için)... Bilinçlerinizde (düşündüğünüz) ne varsa, açıklasanız da gizleseniz de Allah varlığınızdaki Hasîb ismi özelliğiye size onun sonuçlarını yaşatır. Dilediğine mağfiret eder (örter), dilediğine de azap verir. Allah her şeye Kâdîr'dir.

Âl-i İmran

19-) Allah indînde Din, İslâm'dır. Kendilerine Kitap (bu konuda bilgi) verilenler, onlara verilen bu ilimden sonra haset ve ihtirastan dolayı ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) örterse, muhakkak ki Allah Serî ül Hisâb'dır (yapılan işin hesabını anında sonuçlandıran).

Âl-i İmran

199-) Muhakkak ki, kendilerine hakikat ilmi verilmiş olanlardan öyleleri vardır ki, hakikatleri olan Allah Esmâ'sına, size inzâl olunana, kendilerine inzâl olunana Allah için huşû duyarak iman ederler. Allah'ın işaretlerindeki varlığı realitesini, kendilerini bu hakikatten perdeleyecek az bir dışsal zevke değişmezler! İşte onlar için Rableri indînde (kendi Esmâ bileşimlerinden açığa çıkan) mükâfatları vardır. Allah, hesabı anında görendir.

Nisa


6-) Yetimleri nikâhlanabilecekleri yaşa gelene kadar gözetip deneyin. Şayet onların olgunlaştığını gözlerseniz, mallarını kendilerine teslim edin. Onlar büyüyünce mallarına sahip olacaklar diye, acele edip mallarını israf etmeyin. Zengin olan iffetli davransın (yetim malını yemekten uzak dursun). Yoksul olan ise, ondan örfte olan kadarıyla (haddi aşmadan) yararlansın. Mallarını kendilerine iade ederken de şahit bulundurun (yaptıklarınızın değerlendirilmesi için). Hakikatiniz olan Allah Esmâ'sından Hasîb isminin özelliği size yeterlidir.


Nisa

86-) Selâm ile size yönelene, siz de daha kapsamlı bir selâm ile karşılık verin yahut aynısıyla karşılayın. Muhakkak Allah, her şeyde Hasîb'dir (açığa çıkanın sonucunu yaşatandır).

Maide

4-) Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar... De ki: "Size güzel-temiz gıdalar helal kılınmıştır... Bir de Allah'ın size talim ettiğinden öğrettiğiniz, alıştırıp eğittiğiniz avcı hayvanların, sizin için tuttuklarından yiyin ve üzerine Allah ismini zikredin... Allah'tan korunun..." Muhakkak ki Allah Serî ül Hisâb'dır (serî ül hesap=açığa çıkanın sonucunu bir sonraki anda oluşturan).

En'am


62-) Sonra Hak Mevlâları olan Allah'a döndürülürler... Kesinlikle bilin ki, hüküm O'nundur ve O, hesap görenlerin en süratlisidir.

Rad

41-) Görmediler mi ki biz arzı (fiziksel bedeni), her taraftan onu aşındırıyoruz (tâ ki yaşlanır ve ölür; bir başka anlam, arzın global tükenişe gitmesi kozmik veya iklim şartlarıyla; ya da o devirdeki müşriklerin günden güne tükenişi)... (Bunu) Allah hükmeder; O'nun hükmünü takip edici (bozup değiştirici) yoktur... O, oluşanların sonucuna göre bir sonraki aşamayı anında oluşturandır.

İbrahim


51-) Allah, her nefsin açığa çıkardığının sonuçlarını yaşamasını murat etmiştir! Muhakkak ki Allah Serî ül Hisâb'dır (yapılanın sonucunu anında oluşturan)!


Enbiya


47-) Kıyamet sürecinde ulûhiyet hükümlerine göre ölçütler koyarız! Hiçbir nefs (benlik-bilinç) en küçük bir zulme uğramaz. Bir hardal tanesi ağırlığınca olsa dahi onu getiririz. Hesap görücüler olarak biz (hakikatlerindeki Hasîb özelliği) kâfiyiz.


Nur

39-) Hakikat bilgisini inkâr edenlere gelince, onların çalışmaları da, çöllerdeki susayanın su sandığı serap gibidir! Nihayet ona (seraba, amellerine), (ölümü tadarak) ulaştığında, bir şey bulmaz! Allah'ı kendi indînde bulmuştur (Esmâ'sıyla hakikatinde olduğunu fark etmiştir ama ne yazık ki bunu değerlendirmekte geri dönüşü olmayan noktadadır)! (Allah da) ona geçmiş yaşantısının sonuçlarını tümüyle yaşatır! Allah Serî ül Hisâb'dır (yapılanın sonucunu anında yaşatan)!

Ahzab

39-) Onlar (O Rasûller) ki, Allah'ın risâletlerini (Hakikat bilgisini) tebliğ ederler, O'ndan haşyet ederler ve Allah'tan başka hiç kimseden haşyet etmezler... Hasîb olarak Allah kâfidir!

Mu'min

17-) Bu süreçte her nefs yaptıklarının getirisiyle karşılık bulur (yaptıklarının sonucunu yaşar)! Bu süreçte haksızlık yoktur! Muhakkak ki Allah Serî ül Hisâb'dır (anında yapılanın sonucunu yaşatmaya başlayandır).

Yüklə 2,42 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   35




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin