Bu sosyal zemin aşılamadığı, onun havası, ruhu köklü bir biçimde değişime uğramadığı koşullarda, biz yalnızca ideolojik kavrayış üzerinden, yalnızca devrimcilikte tereddütsüz olmak üzerinden, geleceğimizi teminat altına almış sayılmayız.(41)
Bu nedenle, geçmişimizde yaşanmış, benim eleştirilen metnimde bazı yoldaşlar tarafından “özel hassasiyet” alanları olarak tanımlanan bölümleri, çok özel bir probleme dönüştürmemek gerekiyor. Bunları ifade etmek yanlış değil, doğrudur. Bunlara özel bir tarzda vurgu yapmak gerekiyor. Bunların yeni dönemde bizim içimizde yaşam alanı bulmaması gerekiyor.