Enerji MİmarliğI


- 2008 MARAŞ KÜLTÜR MERKEZİ



Yüklə 216,76 Kb.
səhifə2/4
tarix01.08.2018
ölçüsü216,76 Kb.
#65823
1   2   3   4

22- 2008

MARAŞ KÜLTÜR MERKEZİ
Ulusal bir müsabaka idi projenin nedeni.. Arsa 10 dönümdü.. Yükseltilen platform betonarme kasetti. Bazı kaset boşluklarının altı üstü camdı. Yani üstünde yürünebilen vitrindi.. Ama binanın duvarları ve çatı döşemesi tamamen ahşaptı.. Zeminde, programda hiç olmayan, görüldüğü gibi halay bile çekilebilen kocaman bir gösteri alanı ve sahne çıktı ortaya. Daima gölge, doğal esintili ve korunaklı anfitiyatro..
Çatısı kaçınılmaz bir şekilde çim idi. Yaya kaldırımının uzantısı olarak kolayca girilebiliyor ve en üst kottaki Maraş dondurmacılarına kadar ulaşılabiliyordu yayalar.. Yine kendi enerjisini üretebilen dev ekranda, çimlere oturarak film ya da maç izleyebilecekti Maraşlılar... Kapalı sergi salonlarına yine bir yaya rampası ile giriliyordu ki o rampa aynı zamanda bir açık sergi alanı idi… Sanırım hayli sıra dışı kaldık ve ödül alamadık !.
Güney cephesine döşedik PV panelleri. Eğimli ve dik güneş duvarlarını.. O yüzeyin arkası da kapalı bir toplantı salonu.. Yaptığımız ön hesap, yeterli enerji seviyesine ulaştırmıştı bizi.. Otobüs durağında ve bulvar üstündeki yaya köprüsünde bile elektrik üretecektik.
Jürinin aklına bir teşvik ödülü bile gelmedi.. Artık kendimizden şüpheleniyorduk. Çok mu kötü idik, mimarlık bu değil miydi ?.. Gibi sorular uçuşmaya başladı.. Jüri raporu geldiğinde ise her şey anlaşıldı ve çok rahatladık. Kentsel plana aykırı bulunmuşuz meğerse.. İlk elemede değerlendirme dışı kalmışız..
Bu kadar laubalilik olamazdı.. Biz her yönden gelecek yaya trafiğini her yöne açmıştık üstelik, meğerse engel olmuşuz.. Dedim ya bazı gözlükler kolay değişmeyecek.. Birileri, bilmedikleri, gelecek adına endişe hissetmedikleri sürece, görmemekte ısrar edecekler bazı gerçekleri.. Hani kuma başını sokunca saklandım zanneden Devekuşu gibi..
Bir öğrencim aradı beni Maraş’tan. O da katılmış müsabakaya. “Hocam bunlar ne raporunuzu okumuşlar ne de projenize adam gibi bakmışlar. Çok üzgünüm.. Ne olur kusurlarına bakmayın” dedi.. Bu telefon bizim için asıl ödüldü.. Projeyi terkimize attık, yola devam ettik.. Hani on dönüm kadar müsait alanı olup ta, benzer bir işe soyunmak niyetindeki tüm belediyelere tekrar bir duyuru yapmış olalım buradan.. Yani gördüğünüz gibi olabiliyor. Sürdürülebilir, tertemiz enerjilerle hayatını idame ettirebilecek bir kültür merkezi mümkün.. Aynı zamanda çağdaş mimarlığa da gönderme yapabiliyorsunuz..
Bu projeyi hayata geçirmek bir belediyeye yakışır elbet.. Diyarbakır’da yaptığımız gibi bir AB projesi haline getirilebilirse, önemli bir mali katkı da alınabilecektir..
23- 2008

300 EVLİK GÜNEŞ KÖYÜ
Bir işadamı dostumuz, 300 personeli olduğunu ve onlara lojman olarak, kendi enerjisini üretebilen konutlar yapmak istediğin, söyledi.. 1000 dönüm bir yer arıyordu Fabrikasını da oraya taşıyacaktı. Tarım arazisi de içinde olsun istiyordu. Yaptığı üretimi evleri de imalat bandına almaya elverişli idi.. Yani bu girişimin ardından, ticari olarak da devam edebilirdi ev yapım işine. Bu mahalle konsepti böyle oluştu.. Araya bir iki kriz girdi ama hala yer aranıyor. Yani vazgeçilmedi, uygun fırsat kollanıyor..
Görüldüğü gibi, panel kolektör düzeneği evin tamamen dışına, güneydeki bahçeyi gölgeleyen alanın çatısına taşındı.. Sera eğimi ile bütünleşti.. Evin dairesel çatısı tamamen boşaldı. Böylece ön bahçenin bir kısmı, zemin kattaki salonun yarı açık uzantısı haline geldi. Sensörlü düşey kanatlarımız ise, mutfağın önündeki pergola için de bir güneş kontrol çözümü niyetine önerildi ilk kez.. Bu arada akıllı şömineyi ve ürettiği ısıyı, yatay, düşey kanallarla iki kattaki kapalı mekanlara dağıtmayı ihmal etmedik. Darısı diğer iş adamlarının başına..
Proje her ne kadar bir iş adamının kendi personeli için yapmayı hayal ettiği bir yerleşke ise de, uygun bir arazi bulunduğunda bu ve benzeri bir projeye bal gibi bir “kârlı bir inşaat yatırımı” olarak bakmak mümkün olacaktır.. Örneğin; 300 evlik, günümüzdekilere emsal bir yatırımdan çok daha kısa sürede ve daha kârlı olarak geri döneceğinden de hiç kuşku yoktur.. EBRD kredilendirmesi koşullarına da çok uygun olacağı için, bu önemli avantajı ile satış şansı artacaktır..
Ev sayısı ve tiplemesi elbette değişir. Ama bu içerik sağlandığında, kârlılık ve yüksek satış şansı hiç değişmeyecektir.. “Peki neden hala böylesi yok ?” sorusunun yanıtını açıklamıştım: Kısaca özetlediğim gibi, dev firmalarımız, ellerindeki kötü yapı stokunun yanlışları büsbütün ortaya çıkacak ve onca daire ellerinde kalacak korkusu ile, bir türlü girişemiyorlar böyle bir işe.. Benim tahminimce ve bu gidişle, kendi kara deliklerine çökecekler.. İflas haberleri uçuşmaya başladı.. Ama insanların hayattan beklentileri devam etmekte ve daima edecektir.. Piyasadaki bu açığı görmek gerek… Bursa Güneş evimizin tetiklediği 500’ü aşkın ailenin tüm iletişim belgileri kayıtlıdır ve benden açıklama bekliyorlar.. Yani adres ve proje bekliyorlar hala..
24- 2008

KORE GÜNEŞ KULESİ
Bu bir kent simgesi idi. Yeni gelişen bir Kore kentinin simgesi ve sosyal buluşma alanı olsun diye uluslararası müsabakaya çıkılmıştı.

Yükseklik 450 metre olacak, kapalı alan 100.000 m2’yi geçecek, 400 dönüm bir arazi planlanacaktı.. Kapalı yüzme havuzundan ticaret merkezine, 300 metre yükseklikte 2.000 kişilik düğün salonundan, lokantalara, kültürel etkinlikler ve eğlence merkezlerine, çok zengin bir programı vardı..
Bursa’daki kent kulesinden deneyimli idik. Bu kez dev bir sera yarattık. Yani çift cidarlı bir cam boşluk.. Böylece oluşan iç rüzgarla kule içinde ve yükseklerde esen rüzgarla kule dışında enerji üretebilecektik. Bu kombinasyon da bir ilkti dünyada..Yaya rampaları, döne döne 150 metredeki seyir terasına kadar çıkarabiliyordu insanları.. Arazideki mevcut su geçişini, kule ile birlikte yeniden tasarladık, mimari ile bütünleştirmeye çalıştık.
Sonunda en çok şuna şaşırdık. Kore sanatı hakkında yaptığım yoğun bir ön çalışmada, baskın ortak payda olarak algılayıp, kara kalem çizdiğim kore dans figürüne fena halde benziyordu kule.. Vallahi ona bakarak tasarlamamıştım !.. Hani öyle yapsam da günah değildi ama, anlaşılan beynime nakşedilen başat figür şuuraltımdan etkilemişti beni.. Böylece bir savım delillenmiş oldu. “Anadolu Türk mimarisi demek; kubbe kafes ve kemer değildir. Bu kültürü özümseyen mimarın tasarımı daima bu toprakları yansıtır merak etmeyin !” diyordum.. Kore adına doğrulamıştım sanki bu savı..
Ödül çok büyük olmasına rağmen ( 1 trilyon TL ) 150 kişi katılabilmişti yarışmaya.. Sanırım yükseklik korkusu vardı mimarların.. Ve on beşinci olduk.. Fakat sevinecek daha önemli bir şey bulduk. Dünyanın farklı ülkelerinden gelen tasarımların hiçbirisi enerji adına endişe taşımıyordu. Amaçları sadece; daha gösterişli ve dikkat çekici tasarımlar yakalamaktı.. O yüzden halâ dünyanın en yüksek enerji kulesi..

 

Eğer son olimpiyatlar İzmir’e kalsaydı uygulanmak için bir şansı daha vardı



kulenin.. Bir Türk kentinin simgesi olacaktı !..Şimdi sadece, projeye bakıp bakıp iç geçiriyoruz.. Ama belli mi olur ?..
Projemizin, bir ticaret, alışveriş, kültürel etkileşim, spor ve sosyal etkinlikler merkezi olabilmesi çok mümkündür.. Giderek, tam teşekküllü bir kent merkezi olabilecektir.. Uluslararası müsabakada bizden talep edildiği gibi, o kentin simgesi olurken, dünyadan ses getireceği de muhakkaktır ama, önemli olan, yapılmaya ticari açıdan değer bulunabilmesidir.. Kârlılığı hesaplandığında, bizdeki uygulamalara benzer şekilde, % 100 yabancı malı olabileceği gibi, bir mahalli idare ile ya da bir devlet kuruluşu ile birlikte de yola çıkılabilir.. İlk kez uygulanacak enerji içeriğinden ötürü önemli fonların desteğine mazhar olacağını da tahmin etmekteyim..
25- 2008

ADANA KUŞ GÖZLEM EVİ
Kuş Gözlem Derneğinin genel başkanı bir profesörümüz, Diyarbakır’ı görmüştü ve beni Ankara’dan aradı. Adana’nın bir köyündeki mevcut köy konağından yola çıksak, yine bir enerji ve ekoloji içeriği yakalayabilir miyiz ?” diye sordu.
Elbette paraları çok kısıtlı idi.. Yani, gönüllü bir proje daha ufukta görünmüştü.. “Doğru adrestesiniz !” dedik. “Yeter ki olsun !” diye yine soyunduk.. Mevcut beton yapıyı hemen yıkma kolaycılığına sapmadık, koruduk. Üstüne ahşap bir misafirhane ekledik. Güney cephesine, Adana’da imalatının yapıldığını bildiğim ve Bursa’daki Kuzine Lokantasında kullandığım ahşap elektrik direkleri ile bir giydirme yaptık.. Direk imalatçısı firma tanıdıktı. Sponsor bile olacaklardı... Panellerin alt yapısı hazırlandı böylece.. Mahalli üretim olan sazdan bir çatı da çocukların eğitim alanını gölgeleyecekti..

Bu projenin neden uygulanmadığını hala anlamış değilim..


26- 2008

ÜRÜNLÜ GÜNEŞ EVİ
Kendi bahçemizde, tüm enerjisini üretebilen bir büromuz olsun istedim.. Bu proje o niyete tasarlandı.. Cesareti ve parayı nereden mi buldum ? Sanırım bir evrensel ödeşmenin arefesinde idik.. Sadece niyetimi açıkladığım birkaç dost firmaya, ödemeyi hayli geç yapabileceğimi söylediğimde “senden para isteyen mi var, bizden olsun !” dediler.. “Senin büronun, bizim malzemelerle hayat geçmiş olması bizim için de çok önemli bir referanstır üstelik” diye ilave ettiler..
En az on beş yıldır, maddi koşulları daima arkama atarak sürdürdüğüm bilgilenme ve bilgilendirme sürecinde bana bir evrensel ödeşme sunuluyordu adeta..
Bu projede ahşabı biraz da abartarak kullanmaya karar verdim.. Unuttuğumuz ve unutturulan ahşabı !.. Toprağın tamamen altında kalacak olan bodrumun duvarları da ahşap olacaktı.. Yağmur suyunu toplayacağımız su deposu da.. Hatırlamalıydı mimarlar ahşabın gücünü.. PV paneller için iki firma birden talip oldu. Onları kırmamak için bir de yürüyüş hattının üstü kapatıp panel ekledim.. Çevre aydınlatmasını karşılamak üzere.. “Enerji Mimarlığı” adına anlattığım, uyguladığım ne varsa bu projede vardı.. Çim çatısından venturi bacasına, akıllı şöminesinden, yeraltı enerji deposuna kadar.. Yazın ürettiğimiz sıcak suyu, kışa kadar nasıl saklarız üzerine bile zihinsel jimnastik yapıyor, detay üretiyorduk..
Sayın Hilmi Güler beni arayıp, önce Temiz Enerjiler adına bir rapor, sonra da özel danışmanlık isteyip te, haftanın en az dört günü Ankara’da geçmeye başlayınca, projemiz askıya alındı.. 57’inci projeme sıra geldiğinde yani kendi bahçemizi daha kapsamlı bir proje adına kullanmaya karar verdiğimizde ise mecburen rafa kalktı..


27- 2008

BURSA NİKAH SALONLARI
Nilüfer Belediyesinin bana iki yıl önce sipariş verdiği proje nihayet 2010 sonlarında ihale edildi. Proje içeriğine uygun bir teknik çözüme ulaşmak amacıyla “yap, işlet, devret” modeli ile yapımına ve işletmesine talip olan firmayı sabırla takip ediyorum.. Maalesef, hem ihale hem de uygulama projeleri ve inşaat aşamasında sürekli tavizler veriliyor enerji adına.. Temiz enerji çözümlerinin “opsiyonel” olması bile gündeme getirilebilmişti ihale öncesi.. Kendisi, belediyesi ve ülkesi adına böyle bir yaklaşımın önemini idrak edemeyip, hizmet denen şeyi sadece asfalt dökmek ve çöp toplamaktan ibaret sanan yöneticilere de feraset diliyorum elbet..
Duvarlar ahşap olacaktı örneğin. İnşallah olacak. Kendi elektriğini üretebilecek kadar PV paneli olacaktı.. Umarım olacak.. Çatıların tamamı toprak ve çim.. Sanırım bu olacak.. Çarşısı, kafeteryası ve kocaman bir düğün salonu var.. Bazen yapımcıyı teşvik için “Balıkesir’den bile nikah, düğün için buraya gelirler, hele yeşil geçinenler daima sizi tercih ederler” diyorum.
Hani “mahkeme sürecinde fazla konuşmamak gerek !” derler ya ben de “inşaat sürecinde daha fazla bir şey demeyeyim” en iyisi.. Endişelerim yüzünden mahcup olmayı diliyorum..
28- 2008

BURSA’DA HASTANE YA DA ŞİFAHANE
Hastane için ayrılan bir alanda enerjisinin yaklaşık % 70’ini üretebilecek bir hastane projesine giriştik.. Şifa bulmaya gelinen bir mekana verilen adın neden “hasta” kökenli olduğunu düşündük ve atalarımızın böyle mekanlara “şifahane” dediği geldi aklımıza.. Kullanılacak tıbbi cihazların yüksek enerji ihtiyacı

% 100’e ulaşmaya yetmeyecekti belki. Ama

mahsuplaşma sonucunda, toplamda borçlu olamayacağı belliydi.
Hollandalı bir grubun, enerji ve ekoloji adına öngörülerimizi öğrenince “tüm yaşlılarımızı size göndeririz tedaviye” dediklerini duyduk. Yani konu hastane bile olsa bu amaçla göze alınacak yatırımın en kısa zamanda geri döneceği anlaşılıyordu.. Yapısının sağlıklı ve sürdürülebilir olması ondan beklenen sağlığın da sigortası oluyordu bir anlamda..
Toplam dokuz katlı binanın, betonarme kolon kirişe ve ahşap duvarlara sahip olması öngörüldü. Doğu batı ve güney duvarları pencereler dışında güneş duvarı olarak çözüldü. Bölgede varlığı biline rüzgardan da türbinler ile yararlanılacaktı.
Yatırımcı kent içinde bir hastaneyi yeni bitirdi.. Orada para kazanmasını ve sıranın bu projeye gelmesini bekliyoruz..
29- 2008

ENERJİ BAKANLIĞI GİRİŞ KAPISI
Diyarbakır’dan sonra ikinci güneş evinin Bakanlığın kampüs alanı içinde olmasını istedi Enerji Bakanı Sayın Hilmi Güler. “Yer yok ki” diye itiraz eden bir müsteşar ve yardımcısı ise ellerinden geldiğince sabote ettiler bu ve daha sonraki girişimleri.. Bunun üzerine “mademki yer yok diyorsunuz, ben de arsa istemiyorum. Giriş kapınızın üstünü kullanacağım. Yani bir taç kapı gibi olacak güneş evi” dedim..
Tamamen ahşaptı. Ürettiği elektriği hidrojene çevirerek saklayacaktı. Daha sonra yakıt pili kullanarak tekrar elektriğe çevirecektik hidrojeni. Ve doğal gazın en verimli ve doğru karşılığı olarak kullanıp, çay salonumuzda “çaylar hidrojenden” diyecektik.. Rampamızın altındaki toprak kütlesini kullanarak toprak kaynaklı bir ısı pompası ile ısıtmayı ve soğutmayı çözecektik.

Daha sonra uygun bir yer bulundu kampüs içinde ve “nizamiye “ projemizden vazgeçtik..


30- 2008

ENERJİ BAKANLIĞI

SERGİ ve ÇAY SALONU
Bir önceki projenin, ayağı yere basan alternatifi idi bu proje. Nizamiye olabilmesi için yerden beş buçuk metre kaldırmıştık. Bu kez o kısmına Bakanın isteği ile bir sergi salonu yerleştirdim. Bir de asma katı vardı. Temiz enerji adına düşünülen ve gerçekleşen projeler burada sergilenecekti. Tüm kurgusu 29. projedeki gibi idi. Çatıda, güneş kanatları ile kontrol edilen güneye bakan bir serası, doğu ve batı cephesinde, bu kez yere kadar inen güneş duvarları vardı.

Projenin bütçesi Başbakanlıkça onaylandı. Haftaya inşaata başlarız diye düşünürken, haftaya bakan görevden alındı. O günün akşamı kendilerine telefonla aradığımda “galiba biraz ileri gittik sevgili bakanım !” dedim..


Evet ortada gerçekten sıra dışı bir durum vardı. Asli görevi petrol, doğalgaz, hidroelektrik ve nükleer kaynaklı enerjileri yönetmek olarak tanımlanabilecek bir bakanlık, kendi arazisine bir bina yapıyordu ve o yapının bu enerji kaynaklarından hiç birisine ihtiyacı yoktu. Yani yaman bir çelişki vardı ortalıkta.. Gereği düşünüldü !..
31- 2008

GÜNEŞ OKULU
Enerji ve ekolojinin öncelikle ayrılmaz ikili olduğunu, birbirini doğurduğunu ve desteklediğini bilmek gerekiyor. Bu girişim; enerji ve ekoloji eğitimini olması gereken sağlam zeminine kavuşturacaktır.
Bu sonuç; enerji ve ekoloji adına gösterilen her türlü gayretin çocuklarda içgüdüsel bir benimsenme duygusu yarattığı ve bu duygunun eğitim başarısına dönüştüğünün delili olacaktır
1- Okul yapısı; zemin artı bir yani toplam iki kattır. Bodrum kata sadece teknik servisler alınacaktır.
2- Sınıfların tamamı güney yönünden ışık ve enerji alabilmektedir.
3- Okulun çok basit ve net bir planı bulunmaktadır. Çocukların koridorlarda kaybolması söz konusu değildir. Müzik, resim bilgisayar, fen laboratuarı gibi özel sınıfların, yapının dış cephesine yansıyan özel formları, mimari mekan kurgusunun çocuk zihnindeki tanımını kolaylaştırıcı olarak düşünülmüştür.
4- Bahçesinde; iki adet spor sahası, tarım alanı, oyun alanı, ağaçlandırma alanları ve otoparkı bulunmaktadır. Toplam olarak 5000 m2’yi aşmayan kapalı alanı ve 15-18.000 m2 arasında değişebilen bir arsası vardır
5- Tüm çatılar, toprak örtülüdür ve bahçe alanı olarak kullanılabilecektir. Böylece toprağın izolasyon değerinden, çim çatıların havayı temizleyen, oksijen üreten, radyasyon engelleyici, su toplayıcı özelliğinden yararlanılacaktır.
6- 60 kilovat kurulu güce sahip güneş panelleri kullanılmıştır. Klasik okullardaki ortalama120-160 kilovatlık ihtiyacın; yapısal kurgu, doğrudan güneş ışığını sınıflara taşıyan özel aydınlatma elemanları ve doğru araç gereç ile en az yarıya inmesi söz konusudur. “Günümüzde ulaşılan verimlilik sayesinde, panel sayısının % 20 artması halinde, ihtiyacın tamamı karşılanacak seviyeye gelindi..2015 ”
Hedef; sıfır enerji bedelini yakalayabilmiş ve çağdaş eğitim psikolojisine uygun bir okulda, geleceğe sahip çıkacak; sağlıklı, enerji ve ekoloji bilinci taşıyan, donanımlı çocuklar yetiştirilmesine katkı sağlamaktır.
Bu okullarda yetişen çocukların elde edeceği çevre bilinci; sıra onlara geldiğinde yani önümüzdeki 20-30 yılda; sanayi, turizm, konut ve diğer ticari sektörlerdeki yatırımlarda enerji ve ekoloji faktörünün en üst seviyede dikkate alınmasına neden olacaktır.
Bence en önemli içerik bu konuya aittir.. Hem enerji, hem deprem, hem interaktif eğitim adına; ülkemizin önceliği olması gerekir.. Milli Eğitim Bakanlığı beni davet etmişti ve bu projeyi paylaşmıştık.. Bayıldıklarını ifade etmişlerdi. Sanırım düşüp bayıldılar !..
Nasıl olur bilemiyorum. Ama Hilmi Güler’in “mutlaka 81 ilimizde de yapmalıyız !” dediği ve bakanlığına mâl olan; üç projemden birincisidir.. Bir yabancı okul mu üstlenir, yeni gelecek bakanla birlikte mi hareket edilir, hayırsever bir iş adamı mı aranır bilemiyorum ?.. Ama hayati önemi yadsınamayacaktır bence.. Obama’nın aydınlık yüzü, Amerika’da 2020’ye kadar tüm okulların kendi enerjisini üreteme şartı koydu bile.. Yine Antalya akla geliyor !..
32- 2008

GÜNEŞ VE RÜZGAR KULESİ
Enerji Bakanlığının kuzey yönündeki, yeraltı metrosu yüzünden alt üst olan bahçesinin yeniden tanzimi sırasında, giriş kapısı niyetine bir tasarım yapmam istendi. Bakanlığı temsil gücünde bir kapı gerekliydi..
O kapıyı bir enerji kulesi haline getirmenin doğru olacağını düşündüm o yüzden. Güneşi takip edebilen panel sistemini, 35 metrede var olduğunu öğrendiğim esintiden yararlanmak yükselttiğim rüzgar türbini kulesine monte ettim. Alt kısmı görkemli bir giriş kapısı oldu, üstü ise enerji üretebilen bir kule.. Bulunduğu bahçeyi aydınlatacak kadar elektrik üretebilecekti.. Panellere de türbine de hemen talip oldu sponsorlar. Böyle bir tasarımda yer almak için sıraya girdiler.. Kaide kısmı için bir beton firmasını ikna ederek tamamını bedavaya getirmek mümkün olacaktı belli ki..
Sembolik bir temiz enerji abidesinden girilen Enerji Bakanlığının, temiz enerjilere ağırlık vermeyi hiç unutmayacağını düşlemiştim.. Sayın Hilmi Güler projeyi beğenip onaylamıştı. Fakat bu tasarımı benden isteyen Müsteşar ve yardımcısının, sade suya çorba bir giriş kapısı yerine, böyle mesaj yüklü bir kapıdan hiç hoşnut kalmayacakları da belli idi. Bakanlığın bahçesinde yapacağımız Güneş Evi için de yeterince ayak sürümüşlerdi çünkü. Öyle de oldu, “kule kapı” rafa kaldırıldı..
33- 2008

ÖĞRENCİ YURDU
Bir yatırımcı grup, Van Üniversitesi yakınlarında kendi enerjisini üretebilen öğrenci yurtları yapmak istediğini bildirdi. Tek koşulları vardı, yapının çelik olması.. Bu özel koşul, yapımcı firmanın bir çelik konstrüksiyon imalatçısı olmasından geliyordu. Benim için sakıncası yoktu. Çelik, enerji ve ekoloji adına yapısal öncelikli bir malzeme değildi elbette ama, yangına karşı dayanımını arttıracak tedbirler alındıkça kabul edilebilirdi. Elbette taşıyıcılar dışında tüm duvarla ahşap konstrüksiyon olacaktı.. Çim çatılar, toprak teraslar kaçınılmazdı.. Güneye yönlenme belirgin tasarım koşulu idi..
Ön proje bedelini de ödemişlerdi ama bir ekonomik krize takıldı proje.. Devamı gelemedi o yüzden..
Daha sonra bu “yurt” modelinin bir “otel” olarak da yorumlanabileceğini düşünerek, Güneş Köyü projemize taşıdım tasarımı.. Güneş Okuluna da aynı düşünce ile yer bulmuştum Güneş Köyünde.. Çeşitli nedenlerle uygulanamayan tasarımların hayata geçme şanslarını zorluyordum bir anlamda..
34- 2008

GÜNEŞ KÖYÜ
Önerdiğimiz model, kent ve köyün birlikte kalkınmasını öngören, köyden kente ya da kentten köye zorunlu göçü teklif etmeyen bir modeldir. Zaten, kente her ne sebeple olsun gelenler, duygusal bağları kopmamış yaşlılar hariç artık geri dönmeyi düşünmemektedir.
Kentten kopmadan fakat köyden de vazgeçmeden bir çözüm üretmek olası

mıdır ?.. Bu sorunun yanıtı “Yeni Yaşam” başlığında sorgulanmaktadır Güneş Köyünde..


Bire Dört” model adı olmaya adaydır. Açılımı ise şöyledir : Bir birim bahçeli yerleşke alanı tahsis edilen konuta karşılık dört birim tarımsal alan...

Dışarıdaki dört birimin



ilki; biyokütle eldesi yani enerji ormanı amaçlı,

ikincisi; biyodizel için yağlı tohum alanı olarak,

üçüncüsü; bireysel ihtiyaç ve organik tarım için ayrılacak,

dördüncüsü ise; kooperatif, depo, dükkan benzeri ticari amaçlı kullanıma açık olacaktır.
Kentin sosyal, kültürel, sağlık ve eğitim hizmetlerinden yararlanabilmeleri ve genel koruma hizmeti alabilmeleri için kent sınırlarında tahsis edilecek alanın aile başına 1000’er metrekarelik tek katlı bahçeli düzenden, aile başına yine bahçe dahil 200’er metrekarelik en çok dört katlı evlere kadar farklı modelleri olacaktır. Bu tercihler kentin yapısı, coğrafyası ve yöresel tercihler istikametinde farklılık gösterebilir.
Dört kat; yapı teknolojisinde ekonomik sınırdır. Dört kat; yapım sırasında kule vinç ve sonrasında asansör gibi enerji tüketici ve maliyet arttırıcı faktörlerin devreye girmediği, insan gücü ile mahalli koşullarda inşa edilebilen evler demektir.
Yine bilinmelidir ki 10 katı geçen ve bizce sağlıksız yaşamı garanti eden yüksek bloklar, yer yokluğundan değil sadece bilinçsiz bir mesken politikasından ve rant beklentisinden doğan sonuçlardır.
Güneş Köyü, kendine yetebilen toplum kesimleri yaratarak tüm savaşların temel nedeni olan enerji ve onu destekleyen açlık sorununu çözüme ulaştıran bir BARIŞ projesidir.
Bu ve benzeri öncü örneklerin, toplumsal barışın ve huzurun da temeli olacağına, yöresine, ülkesine ve giderek dünyanın geri kalanına toplumsal bir model oluşturacağına inanıyorum.
35- 2008

GÜNEŞ APARTMANI
Geldik bir TOKİ macerasına.. Dediler ki sekiz kattan aşağısı bizi kurtarmaz.. Nasıl bir hesap ise ?.. Hadi bakalım, sekiz katlısını da deneyelim dedik. Tüm katlarda bahçesi olan, güneye yönelmiş bir apartman çıktı ortaya. Ön bahçelerinde sera ve toprak, arka bahçelerinde bir bahçe kulübesi ve yine toprak alanları olacaktı.. Yani bahçeli apartman dairesi.. Ve iki dairenin müşterek bir duvarı bulunmayacaktı. Yani komşunun banyodaki şarkısı, bitişik dairedekinin uykusunu kaçırmayacaktı.
Yönetmelik gereği; kolon kiriş betonarme idi ama tüm duvarlar cellubor dolgulu ve styronit sıvalı ahşaptı. Yani mükemmelen nefes alabilen bir termostu adeta ev.. 7x7 m aks sisteminde tüm kolonlar standarttı. Yapımı kolaydı. Tavanlarda sarkan kiriş de olmayacağı için, kullanıcılar duvarlarla oynayabilecek, kendi ihtiyaçlarına göre iç mekan yaratabilecekti. İki dairenin ortasındaki aydınlık mekan bir buluşma alanı idi komşular için. Zeminden son terasa ahşap rampalarla çıkılabiliyordu. Çocuklar ve büyükler için hayli ilginç olacaktı..
Başkan hariç tüm kadro ikna oldu.. Ama TOKİ’nin derdi bu değildi.. Klasik müteahhitlikten ve arsacılıktan nasıl daha çok para kazanılacağı idi.. Böyle bir talep yaratılabilse, hem gelecek adına hem de ticaret adına daha yüksek kazançlar yaratılabileceğini görebilen yöneticiler iş başına gelene dek böyle bir mucize yaklaşım beklemiyorum TOKİ’den…
Yüklə 216,76 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin